Mukallîd.... Bugünkü kısa bahsimiz bu olsun.. Ne demektir... Lugavî/sözlük manasında, yani günümüz türkçesinde 'Taklîd= Taklit eden; aslolan bir eşyayı, hal ve hareketi, yine belli bir tarz üzre sunan, gösteren veya anlatmaya çalışandır..Bu tarif geliştirilebilir.. Taklitci yani mukallid/ mukallit; yaptığı işte veya harekette asıl hakkında fazla tedkîk/araştırma yapmaz..Tabiri caiz ise bir papağanın ezberlediğini tekrar etmesi, bir aktörün veya aktristin rol yapması gibi..Sadece aslolana yani sahici olana uymaya veya tatbike çalışır.. Birde Dîni istilahte manası vardır ki, bu da yine dünyevî manaya yakındır.. Çok teferruatlı bir mevzû olsa da kısaca şöyle tarif etmek mümkündür... .... 'Mukallid', mezhep âlimlerine fetva soran ve onların fetvalarına göre amel eden şahıstır... bu genel bir tarifdir.. Biraz daha vazıh olarak şunlar ilave olabilir..Mukteseben; Mukallid: Taklid eden demektir. Taklid: Hüsn'ü zann edip haklı olduğuna inanmak sebebiyle bir kimseye itikatta, sözde, fiilde, görünüş ve giyinişte, delilsiz olarak uymak, tabi olmak ve ona benzemek demektir.
İslâm'da genellikle taklid caiz değildir. Meselâ sadece görerek veya bazı delillerle izah edilebilecek olan itikâdi usuller ve İslâm esaslarının uygulanmasında, mucizelerle desteklenmiş olan Resul-i Ekrem (S.A.V.) efendimizden başka hiç bir kimseyi taklid caiz değildir. Bu konuda her ferd icmâlen veya tafsilen delil ile anlaşılmış olmak lazım ve vaciptir. Bunun sonucunda delil göstermek kudretinde olmayan kişi günahkar olur.
Fakat halkın işlerinin aksamaması ve âtıl olmaması için yalnız dinin hüküm ve kaidelerinin cüz'i olanlarında yani ibadetler ve muamelatta ictihad derecesine ulaşamayanların, müctehidleri yani ictihad edenleri taklid etmesi zaruri olarak meşru kılınmıştır.
Şu kadar ki dini işlerde itimad olunan şer'î naslara muhalif olan hususlarda (Allah'a (c.c.) isyan edilecek işte, kula itaat olmaz) hadisince, ne bir müctehidin, âlimin, şeyhin, ne de halifelerin, emirlerin, hükemânın, filozofların, itikada, ibadet ve muamelâta, ahlak ve âdaba dair sözlerine, fiillerine tabi olmak, itaat etmek, taklid ve benzemek katiyyen caiz değildir......
Bu mevzû Çok eski bir üye kardeşimin nedir de açmış olduğu sual üzre yazılmıştır.. elbette ki dercedilen mefkûrenin büyük kısmı Âlimlerimizden faydalanılarak aktarılmıştır..Eğer iştirak edecek kardeşimiz var ise menûn olacağız.. Geceniz hayrola,sabâh-ı şerifiniz nûr la dola.. V'esselâm...
taklit eden, tabi olan ve uyan anlamlarını taşıyan arapca bir sözcüktür. 'fe'ale= ف ع ل ' kalıbında bir ism-i faildir. Fıkıh terminolojisinde ise müctehidlerin nasslardan çıkardığı hükümlere tabi olan sıradan insanlara 'mukallid' denir.
Selâm ve Muhabbetle.....
Mukallîd....
Bugünkü kısa bahsimiz bu olsun..
Ne demektir...
Lugavî/sözlük manasında, yani günümüz türkçesinde 'Taklîd= Taklit eden; aslolan bir eşyayı, hal ve hareketi, yine belli bir tarz üzre sunan, gösteren veya anlatmaya çalışandır..Bu tarif geliştirilebilir..
Taklitci yani mukallid/ mukallit; yaptığı işte veya harekette asıl hakkında fazla tedkîk/araştırma yapmaz..Tabiri caiz ise bir papağanın ezberlediğini tekrar etmesi, bir aktörün veya aktristin rol yapması gibi..Sadece aslolana yani sahici olana uymaya veya tatbike çalışır..
Birde Dîni istilahte manası vardır ki, bu da yine dünyevî manaya yakındır..
Çok teferruatlı bir mevzû olsa da kısaca şöyle tarif etmek mümkündür...
.... 'Mukallid', mezhep âlimlerine fetva soran ve onların fetvalarına göre amel eden şahıstır... bu genel bir tarifdir..
Biraz daha vazıh olarak şunlar ilave olabilir..Mukteseben;
Mukallid: Taklid eden demektir. Taklid: Hüsn'ü zann edip haklı olduğuna inanmak sebebiyle bir kimseye itikatta, sözde, fiilde, görünüş ve giyinişte, delilsiz olarak uymak, tabi olmak ve ona benzemek demektir.
İslâm'da genellikle taklid caiz değildir. Meselâ sadece görerek veya bazı delillerle izah edilebilecek olan itikâdi usuller ve İslâm esaslarının uygulanmasında, mucizelerle desteklenmiş olan Resul-i Ekrem (S.A.V.) efendimizden başka hiç bir kimseyi taklid caiz değildir. Bu konuda her ferd icmâlen veya tafsilen delil ile anlaşılmış olmak lazım ve vaciptir. Bunun sonucunda delil göstermek kudretinde olmayan kişi günahkar olur.
Fakat halkın işlerinin aksamaması ve âtıl olmaması için yalnız dinin hüküm ve kaidelerinin cüz'i olanlarında yani ibadetler ve muamelatta ictihad derecesine ulaşamayanların, müctehidleri yani ictihad edenleri taklid etmesi zaruri olarak meşru kılınmıştır.
Şu kadar ki dini işlerde itimad olunan şer'î naslara muhalif olan hususlarda (Allah'a (c.c.) isyan edilecek işte, kula itaat olmaz) hadisince, ne bir müctehidin, âlimin, şeyhin, ne de halifelerin, emirlerin, hükemânın, filozofların, itikada, ibadet ve muamelâta, ahlak ve âdaba dair sözlerine, fiillerine tabi olmak, itaat etmek, taklid ve benzemek katiyyen caiz değildir......
Bu mevzû Çok eski bir üye kardeşimin nedir de açmış olduğu sual üzre yazılmıştır.. elbette ki dercedilen mefkûrenin büyük kısmı Âlimlerimizden faydalanılarak aktarılmıştır..Eğer iştirak edecek kardeşimiz var ise menûn olacağız.. Geceniz hayrola,sabâh-ı şerifiniz nûr la dola.. V'esselâm...
Frenk Mukallitliği İskilipli Atıf Hoca'nın idamına sebep olmuştur.
Bana neler hatırlattığını ifadeye kalksam dilimi koparırlar.
taklit eden, tabi olan ve uyan anlamlarını taşıyan arapca bir sözcüktür. 'fe'ale= ف ع ل ' kalıbında bir ism-i faildir.
Fıkıh terminolojisinde ise müctehidlerin nasslardan çıkardığı hükümlere tabi olan sıradan insanlara 'mukallid' denir.