Molla Fenari, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk şeyhülislâmı ve büyük evliyasıdır. Asıl adı Muhammed'dir. 1350 senesinde Fener köyünde doğmuştur. Babası Hamza bey, fenercilik sanatı ile meşgul olduğu için Fenari ismiyle ünlenmiştir. Hamza bey zamanının büyük velîlerindendi. Molla Fenari, küçük yaştan itibaren babasından tasavvufu öğrendi.
Daha sonra Mısır'da dîn ilmi dışında fizik, matematik, astronomi de öğrenen Molla Fenari, Anadolu'ya dönerek Bursa'ya yerleşti. Ve o da öğencilerini yetiştirmeye başladı. Karaman Bey'inin kızı Gül Hatunla evlenerek iki oğlu, iki kızı oldu.
Molla Fenari uzun zaman Bursa'da kalan ve Somuncu Baba diye tanınan Hamid-i Aksarayiden de ders aldı. Somuncu Baba, önceleri Bursa'da yaptırdığı fırında pişirdiği ekmekleri satarak geçinirdi. O sırada Molla Fenari de Bursa'da kadılık yapıyordu. Somuncu Baba'nın velîlikteki üstünlüğünü biliyordu. Sultan Yıldırım Beyazıt, Niğbolu Zaferi'nden sonra Bursa'da Ulu Camiyi inşa ettirmeye başlamıştı. İnşaat sırasında camide çalışan işçilerin ekmek ihtiyacını Somuncu Baba karşılamıştı. Caminin inşaatı bittiğinde açılış günü cuma hutbesini okumak üzere padişahın damadı büyük âlim ve velî Seyyid Emir Sultana vazife verilmişti. O gün orada Molla Fenari ile beraber büyük bir topluluk vardı. Tam cuma vakti gelince Emir Sultan, “Sultanım, zamanımızın büyüğü burada bulunurken bizim hutbe okumamız edebe uygun değildir. Bu caminin açılış hutbesine lâyık kişi Somuncu Baba'dır.” diyerek onu işaret etti. Şöhretten son derece sakınan bu büyük velî, padişahın emri üzerine minbere doğru yürüdü. Emir Sultan'ın yanına gelince “Ey Emirim! Niçin böyle yapıp benim halimi ele verdiniz? ” dedi. Emir Sultan da “Sizden daha üstün göremediğim için böyle yaptım.” cevabını verdi. Cemaat hayret içinde kalmıştı. Somuncu Baba'nın okuyacağı hutbeyi merakla bekliyorlardı. Somuncu Baba, minbere çıktı ve “Ulemadan bazısının, Fatiha Suresinin tefsirinde sıkıntısı bulunmaktadır. Onun için bugünkü hutbemizde bu surenin tefsirini yapalım.” dedi ve Fatiha Suresinin yedi türlü tefsirini yaptı. Herkes hayret içinde kaldı. Bursa'da onun büyüklüğünü anlamayan kalmamıştı. Başta kadı Molla Fenari “Somuncu Baba, önce bizim bu surenin tefsirindeki müşkülümüzü halletti. Bu onun büyük bir kerametiydi. Çünkü Fatiha'nın birinci ruhunu bütün cemaat anlamıştı, ikinci ruhunu cemaatin bir kısmı anladı. Üçüncü ruhunu anlayan çok azdı. Fatiha'nın diğer anlamlarını anlayan aramızda yok gibiydi.” demekten kendini alamamıştı.
Namazdan sonra hemen evine giden Somuncu Babayı ilk ziyaret eden Molla Fenari oldu. Bu ziyaretinde ona “Bugünlerde Fatiha Suresinin tefsirini yapmak istiyordum. Fakat anlayamadığım bazı yerleri vardı. Bu hutbenizle anlayamadığım yerleri açıklamış oldunuz.” deyince Somuncu Baba ona dua etti. Molla Fenari yazdığı bir cilt büyüklüğündeki Fatiha tefsirinde bu ince bilgilerden yararlanmıştır.
Bu olaydan sonra herkes tarafından tanınan Somuncu Baba, “Sırrımız ifşa oldu, herkes bizi tanıdı.” diyerek Bursa'dan ayrılmak istedi. Birkaç talebesini de yanına alarak yola çıktı. Somuncu Baba'nın Bursa'yı terketmekte olduğunu haber alan Molla Fenari koşarak bir çınarın yanında arkasından yetişti. Gitmeyip Bursa'da kalması için çok yalvardı. Fakat kabul ettiremedi. Sonunda Bursalılara dua etmesini istedi. Bu çınarın yanında Bursa'ya dönerek feyzli ve bereketli bir şehir olması ve yeşil olarak kalması için dua etti. Birbirlerine veda ederek ayrıldılar. “Dua Çınarı” denilen bu ağaç Bursa'nın Ankara yolu çıkışındadır.
Molla Fenari, 1419 yılında Hicaz'a giderek Hac vazifesini yerine getirdi. 1424 yılında Sultan II. Murat Han, onu ilk şeyhülislâm olarak tayin etti. Devlet işlerinde sultanlar ve devlet adamları onun ilminden ve isabetli görüşlerinden faydalanmışlardır. Molla Fenari, bir mahkeme sırasında Yıldırım Beyazıtın şahitliğini, namazlarda padişahın cemaatle görülmemesi sebebiyle reddetmişti. Bunun üzerine Yıldırım Beyazıt hemen oturduğu sarayının yanına bir cami inşa ettirerek yedi vakit namazı cemaati terketmeden kılmaya başladı.
Molla Fenari ipekçilikten çok iyi anladığından kendisine yetecek parayı sağlamak için bu işle uğraşır ve yiyeceği, giyeceği için lâzım olan parayı kendi emeği ile kazanırdı. Molla Fenarinin ömrünün sonlarına doğru gözleri görmez olmuştu. Bir süre sonra bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) 'i gördü. Peygamber Efendimiz (S.A.V) , ona Kur'ân-ı Kerim okumasını söyleyince cevaben bunun mümkün olmadığını, gözlerinin görmediğini söyledi. Peygamber Efendimiz (S.A.V) , mübarek hırkasından çıkardığı bir pamuğu onun gözlerine sürdü. Molla Fenari, uyanınca bu pamuğu gözlerinin üzerinde buldu. Kaldırınca görmeye başladı. Allahû Tealâ'ya hamd ve şükrünün artmasına sebep olan bu olaydan sonra pekçok eserler yazdı. Medreselerde bu yazdığı eserler ders olarak okutulmuştur.
Öğrencilerinden biri şöyle anlatır: “Bir defasında hocam Molla Fenari ile yemek yiyorduk. Yemek bitince bana bir ekmek uzatıp “Al bunu sakla” dedi. Yemek yediğimiz halde bana bu ekmeği vermesinin hikmetini düşünmeye başlamıştım. Bu sırada bana “Faydasız düşüncelerden kalbi muhafaza etmek lâzımdır! ” buyurdu. Sonra yolculuğa çıktık ve bir tanıdığımın evinde misafir olduk. Misafir olduğumuz evin sahibinin sıkıntılı bir halde olduğu görülüyordu. Hocam ona “Niye üzülüyorsun? ” buyurdu. O da “Bir kâse sütüm var fakat süte banıp yemek için ekmeğim yok. Ona üzülüyorum” dedi. Hocam bana dönüp “İşte, ‘acaba ne için ayırıyoruz? ' diye düşündüğün ekmek bu iş içindi, ver sahibine yesin.” buyurdu.
Molla Fenari, 1431 senesinde Bursa'da vefat etti. Kabri, Bursa'da Keşiş Dağı eteğinde Maksem adı verilen semtte yaptırdığı mescidin yanındadır ve ziyaret edilmektedir. Burası Bursa'nın en yüksek semtidir.
Öğrencilerine verdiği nasihatlerden bazıları şöyledir:
“Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, Allahû Tealâ'nın rızasına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz.”
“Önceden Allahû Tealâ'nın adını dile getirip, O'nu övmeden mübarek bir işe başlayan kimse cılız bir kuş gibidir. Uçmaya güç yediremez. Gayesine ulaşmadan kanatları kırılır, bir daha kalkmayacak gibi yere düşer.”
“Önce kendinizi değiştirin. Çünkü kendiniz değişirseniz aileniz değişir, aileniz değişirse çevreniz değişir, çevreniz değişirse ülkeniz değişir, ülkeniz değişirse dünya değişir.”
Kabri Bursa'da Uludağ eteklerinde bulunan, Emir Sultan Hazretlerinin hocası ve BURSADA MEDFUN BULUNAN EN BÜYÜK EVLİYADIR.
büyük bir evliya.
MOLLA FENARİ
Molla Fenari, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk şeyhülislâmı ve büyük evliyasıdır. Asıl adı Muhammed'dir. 1350 senesinde Fener köyünde doğmuştur. Babası Hamza bey, fenercilik sanatı ile meşgul olduğu için Fenari ismiyle ünlenmiştir. Hamza bey zamanının büyük velîlerindendi. Molla Fenari, küçük yaştan itibaren babasından tasavvufu öğrendi.
Daha sonra Mısır'da dîn ilmi dışında fizik, matematik, astronomi de öğrenen Molla Fenari, Anadolu'ya dönerek Bursa'ya yerleşti. Ve o da öğencilerini yetiştirmeye başladı. Karaman Bey'inin kızı Gül Hatunla evlenerek iki oğlu, iki kızı oldu.
Molla Fenari uzun zaman Bursa'da kalan ve Somuncu Baba diye tanınan Hamid-i Aksarayiden de ders aldı. Somuncu Baba, önceleri Bursa'da yaptırdığı fırında pişirdiği ekmekleri satarak geçinirdi. O sırada Molla Fenari de Bursa'da kadılık yapıyordu. Somuncu Baba'nın velîlikteki üstünlüğünü biliyordu. Sultan Yıldırım Beyazıt, Niğbolu Zaferi'nden sonra Bursa'da Ulu Camiyi inşa ettirmeye başlamıştı. İnşaat sırasında camide çalışan işçilerin ekmek ihtiyacını Somuncu Baba karşılamıştı. Caminin inşaatı bittiğinde açılış günü cuma hutbesini okumak üzere padişahın damadı büyük âlim ve velî Seyyid Emir Sultana vazife verilmişti. O gün orada Molla Fenari ile beraber büyük bir topluluk vardı. Tam cuma vakti gelince Emir Sultan, “Sultanım, zamanımızın büyüğü burada bulunurken bizim hutbe okumamız edebe uygun değildir. Bu caminin açılış hutbesine lâyık kişi Somuncu Baba'dır.” diyerek onu işaret etti. Şöhretten son derece sakınan bu büyük velî, padişahın emri üzerine minbere doğru yürüdü. Emir Sultan'ın yanına gelince “Ey Emirim! Niçin böyle yapıp benim halimi ele verdiniz? ” dedi. Emir Sultan da “Sizden daha üstün göremediğim için böyle yaptım.” cevabını verdi. Cemaat hayret içinde kalmıştı. Somuncu Baba'nın okuyacağı hutbeyi merakla bekliyorlardı. Somuncu Baba, minbere çıktı ve “Ulemadan bazısının, Fatiha Suresinin tefsirinde sıkıntısı bulunmaktadır. Onun için bugünkü hutbemizde bu surenin tefsirini yapalım.” dedi ve Fatiha Suresinin yedi türlü tefsirini yaptı. Herkes hayret içinde kaldı. Bursa'da onun büyüklüğünü anlamayan kalmamıştı. Başta kadı Molla Fenari “Somuncu Baba, önce bizim bu surenin tefsirindeki müşkülümüzü halletti. Bu onun büyük bir kerametiydi. Çünkü Fatiha'nın birinci ruhunu bütün cemaat anlamıştı, ikinci ruhunu cemaatin bir kısmı anladı. Üçüncü ruhunu anlayan çok azdı. Fatiha'nın diğer anlamlarını anlayan aramızda yok gibiydi.” demekten kendini alamamıştı.
Namazdan sonra hemen evine giden Somuncu Babayı ilk ziyaret eden Molla Fenari oldu. Bu ziyaretinde ona “Bugünlerde Fatiha Suresinin tefsirini yapmak istiyordum. Fakat anlayamadığım bazı yerleri vardı. Bu hutbenizle anlayamadığım yerleri açıklamış oldunuz.” deyince Somuncu Baba ona dua etti. Molla Fenari yazdığı bir cilt büyüklüğündeki Fatiha tefsirinde bu ince bilgilerden yararlanmıştır.
Bu olaydan sonra herkes tarafından tanınan Somuncu Baba, “Sırrımız ifşa oldu, herkes bizi tanıdı.” diyerek Bursa'dan ayrılmak istedi. Birkaç talebesini de yanına alarak yola çıktı. Somuncu Baba'nın Bursa'yı terketmekte olduğunu haber alan Molla Fenari koşarak bir çınarın yanında arkasından yetişti. Gitmeyip Bursa'da kalması için çok yalvardı. Fakat kabul ettiremedi. Sonunda Bursalılara dua etmesini istedi. Bu çınarın yanında Bursa'ya dönerek feyzli ve bereketli bir şehir olması ve yeşil olarak kalması için dua etti. Birbirlerine veda ederek ayrıldılar. “Dua Çınarı” denilen bu ağaç Bursa'nın Ankara yolu çıkışındadır.
Molla Fenari, 1419 yılında Hicaz'a giderek Hac vazifesini yerine getirdi. 1424 yılında Sultan II. Murat Han, onu ilk şeyhülislâm olarak tayin etti. Devlet işlerinde sultanlar ve devlet adamları onun ilminden ve isabetli görüşlerinden faydalanmışlardır. Molla Fenari, bir mahkeme sırasında Yıldırım Beyazıtın şahitliğini, namazlarda padişahın cemaatle görülmemesi sebebiyle reddetmişti. Bunun üzerine Yıldırım Beyazıt hemen oturduğu sarayının yanına bir cami inşa ettirerek yedi vakit namazı cemaati terketmeden kılmaya başladı.
Molla Fenari ipekçilikten çok iyi anladığından kendisine yetecek parayı sağlamak için bu işle uğraşır ve yiyeceği, giyeceği için lâzım olan parayı kendi emeği ile kazanırdı. Molla Fenarinin ömrünün sonlarına doğru gözleri görmez olmuştu. Bir süre sonra bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) 'i gördü. Peygamber Efendimiz (S.A.V) , ona Kur'ân-ı Kerim okumasını söyleyince cevaben bunun mümkün olmadığını, gözlerinin görmediğini söyledi. Peygamber Efendimiz (S.A.V) , mübarek hırkasından çıkardığı bir pamuğu onun gözlerine sürdü. Molla Fenari, uyanınca bu pamuğu gözlerinin üzerinde buldu. Kaldırınca görmeye başladı. Allahû Tealâ'ya hamd ve şükrünün artmasına sebep olan bu olaydan sonra pekçok eserler yazdı. Medreselerde bu yazdığı eserler ders olarak okutulmuştur.
Öğrencilerinden biri şöyle anlatır: “Bir defasında hocam Molla Fenari ile yemek yiyorduk. Yemek bitince bana bir ekmek uzatıp “Al bunu sakla” dedi. Yemek yediğimiz halde bana bu ekmeği vermesinin hikmetini düşünmeye başlamıştım. Bu sırada bana “Faydasız düşüncelerden kalbi muhafaza etmek lâzımdır! ” buyurdu. Sonra yolculuğa çıktık ve bir tanıdığımın evinde misafir olduk. Misafir olduğumuz evin sahibinin sıkıntılı bir halde olduğu görülüyordu. Hocam ona “Niye üzülüyorsun? ” buyurdu. O da “Bir kâse sütüm var fakat süte banıp yemek için ekmeğim yok. Ona üzülüyorum” dedi. Hocam bana dönüp “İşte, ‘acaba ne için ayırıyoruz? ' diye düşündüğün ekmek bu iş içindi, ver sahibine yesin.” buyurdu.
Molla Fenari, 1431 senesinde Bursa'da vefat etti. Kabri, Bursa'da Keşiş Dağı eteğinde Maksem adı verilen semtte yaptırdığı mescidin yanındadır ve ziyaret edilmektedir. Burası Bursa'nın en yüksek semtidir.
Öğrencilerine verdiği nasihatlerden bazıları şöyledir:
“Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, Allahû Tealâ'nın rızasına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz.”
“Önceden Allahû Tealâ'nın adını dile getirip, O'nu övmeden mübarek bir işe başlayan kimse cılız bir kuş gibidir. Uçmaya güç yediremez. Gayesine ulaşmadan kanatları kırılır, bir daha kalkmayacak gibi yere düşer.”
“Önce kendinizi değiştirin. Çünkü kendiniz değişirseniz aileniz değişir, aileniz değişirse çevreniz değişir, çevreniz değişirse ülkeniz değişir, ülkeniz değişirse dünya değişir.”
kaynak:http://64.185.226.168/dergi/dergi.asp? y=2003&a=12&s=8&id=1040