BU ÜLKEDE HERKES RAHAT YASIYOR YASADIGI İÇİNDE RAHAT RAHAT İSTEDİGİ KONUDA İSTEDİGİ KİŞİYLE KONUŞABİLİYOR BU ÜKE SAHİPSİZ DEGİL MU ÜLKENİN EVLATLARI VAR BABASI ŞEHİT DEDESİ ŞEHİTTİR AMA EVLATLARI COK ŞÜKR SAGDIR BUNU BÖYLE BİLİN CANINI VATANA VERMİŞ ŞEHİTLER VAR VERMEYE HER AN HAZIRDA MİLİTANLAR VAR
Bakabilir misiniz hayata bir militanın gözleriyle; yada anlatabilir misiniz hayatı onun sözleriyle... Yaprak sarısı son baharlarda hüzünlü sevdaları vardı; en az sizler kadar... Sevdası belki saksıdaki beyaz kardelen, belki cananında canından cok sevdiği yari; yada uğruna ölebileceği davası, kavgası olabilir. O zaten sevmek için yaşar yaşamak için öldürür... Onun ne babasının doğum günü hediyesi olarak aldığı arabası; ne de denize nazır bir villası var. Sahip olduğu tek bir göz odada kavgasının yarınını, zaferini düşlediği yatağı, hüzün karası gecelerde sevdiğinin kara gözlerini anımsatan çayı ve çektiği her nefeste Dünya'nın tüm derdini içne attığı sigarası. tek ayağı kırık masasının üzerinde duran kitapları, mum alevinde yazdığı şiirler ve duvarda asılı duran şiirlerinin ozanı bağlaması var.. Bazen hayatı bir yarasa misali yaşadığını hisseder. Sizin için gündüz ne ise onun için gece odur. Sizin için kuş cıvıltıları içinde, yeşil ağaçların arasında gezmek ne kadar hoş ise onun için, şehrin dolunayın bile aydınlatamadığı sokaklarında dolaşmak o kadar hoştur... Aslında o da sever gün ışığını, sever ama cıkmaz dışarı. Yüzündeki o sert mizacı atmadığı, atamadığı için. İnsanlar sorar birbirlerine Hİç mi gülmez nu adam. O da karmasık duygular içerisindedir o an, acabalar cirit atar beyninde niye güler bu insanlar niye; hayat bu kadar acı, zülum bu kadar aşina ve gözyasları bu kadar gercekken neden güler bu insanlar? ? ? Sonra bütün acabalar birer birer yok olur, hepsi cevabını bulmustur. Karar ortak; ya bu gülüşler yalan yada ben! ! ! Yalan olmayan tek şey ise her an ensesinde ölümün soğuk nefesi olsa gerek. Arka sokakları kan kokan bu sehirde arkasından gelen her adımı, Azrail'in ayak sesleri sanır. belindeki soğukluğu sakağında hissedeceğinden korkar ve sonra güler kendi kendine 'nerden gelir böylesi duygular aklıma.' Aklında sadece ölüm yok aslında. Üsküdar yanarken aranan adamı, radyoların söylediği, gazetelerin yazdığı; parkesiyle uğrasılan o adamı düşünür. Bir de ülküsinin aydınlık yarınlarına olan hasretini. Bu hasreti bir nebze azaltmak için yakmaktadır kendini yaklarkenki aydınlığınınn yarınlardaki aydınlığın yanında bir mum alevi kadar kaldığını. Kendisi gibi milyonlarca mum alevinin olduğunu da bilir... Bildikleri yasatmaktadır onu ve yasadıklarını bildiği için onun hazırladığı mutlak sonu da bilir. Bu sonu bile bile yaşar, inadına yaşar; yaşarkende yazar:
Unutmak yok olmaktır; varoılmaksa direnmek Aşkla, şiirle, türküyle ve bir militanın inadıyla direnmek İnadına haykırmaksa yaşamak ben varım sende varsan Biz varız...
Selam 'ben'i 'biz'de yok edebilenlere...
Oda yok edebilmek için beni bizde didinmiştir bir ömür ve bizde benden gayrı olan 'sen'i bulduğu gibi sormuştur:
Bir militan olduğumu bilsen beni sever miydin? Mahpuslara düştüğümü duysan beni aramıydın? Günde bin kez öldüğümü bilsen yine sever miydin? Yaralanıp düştüğümü görsen yaram sararmıydın?
Ne mahpuslara düştüğünde aranmış ne de yaralanıp düştüğünde yarası sarılmış. Sevilmemişti de. Sevilmediğini de anladı; korktuğunu şakağında hissettiği vakit. Bitmişti işte son sigara ile birlikte 'ben'i 'biz'de yok etme umutları, ülkesinin aydınlık yarınlarının hayali ve masasının üstünde ki son şiiri:
Otogarda cinayet var, Ne ambulans ne polis var, Vuruldum düştüm yerlere, Üzerime yağmakta kar...
Akadaslar gelmediler, Sen gel sevdiğim, Üzerime gazete örtün, Uyuyacağım...
Uyudu, uyumadan önce silinden bir şehadet ve bir de şu sözler döküldü:
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür, Namert sürünmektense, mertçe ölüşümdür... Bakabilir misiniz hayata bir militanın gözleriyle; yada anlatabilir misiniz hayatı onun sözleriyle... Yaprak sarısı son baharlarda hüzünlü sevdaları vardı; en az sizler kadar... Sevdası belki saksıdaki beyaz kardelen, belki cananında canından cok sevdiği yari; yada uğruna ölebileceği davası, kavgası olabilir. O zaten sevmek için yaşar yaşamak için öldürür... Onun ne babasının doğum günü hediyesi olarak aldığı arabası; ne de denize nazır bir villası var. Sahip olduğu tek bir göz odada kavgasının yarınını, zaferini düşlediği yatağı, hüzün karası gecelerde sevdiğinin kara gözlerini anımsatan çayı ve çektiği her nefeste Dünya'nın tüm derdini içne attığı sigarası. tek ayağı kırık masasının üzerinde duran kitapları, mum alevinde yazdığı şiirler ve duvarda asılı duran şiirlerinin ozanı bağlaması var.. Bazen hayatı bir yarasa misali yaşadığını hisseder. Sizin için gündüz ne ise onun için gece odur. Sizin için kuş cıvıltıları içinde, yeşil ağaçların arasında gezmek ne kadar hoş ise onun için, şehrin dolunayın bile aydınlatamadığı sokaklarında dolaşmak o kadar hoştur... Aslında o da sever gün ışığını, sever ama cıkmaz dışarı. Yüzündeki o sert mizacı atmadığı, atamadığı için. İnsanlar sorar birbirlerine Hİç mi gülmez nu adam. O da karmasık duygular içerisindedir o an, acabalar cirit atar beyninde niye güler bu insanlar niye; hayat bu kadar acı, zülum bu kadar aşina ve gözyasları bu kadar gercekken neden güler bu insanlar? ? ? Sonra bütün acabalar birer birer yok olur, hepsi cevabını bulmustur. Karar ortak; ya bu gülüşler yalan yada ben! ! ! Yalan olmayan tek şey ise her an ensesinde ölümün soğuk nefesi olsa gerek. Arka sokakları kan kokan bu sehirde arkasından gelen her adımı, Azrail'in ayak sesleri sanır. belindeki soğukluğu sakağında hissedeceğinden korkar ve sonra güler kendi kendine 'nerden gelir böylesi duygular aklıma.' Aklında sadece ölüm yok aslında. Üsküdar yanarken aranan adamı, radyoların söylediği, gazetelerin yazdığı; parkesiyle uğrasılan o adamı düşünür. Bir de ülküsinin aydınlık yarınlarına olan hasretini. Bu hasreti bir nebze azaltmak için yakmaktadır kendini yaklarkenki aydınlığınınn yarınlardaki aydınlığın yanında bir mum alevi kadar kaldığını. Kendisi gibi milyonlarca mum alevinin olduğunu da bilir... Bildikleri yasatmaktadır onu ve yasadıklarını bildiği için onun hazırladığı mutlak sonu da bilir. Bu sonu bile bile yaşar, inadına yaşar; yaşarkende yazar:
Unutmak yok olmaktır; varoılmaksa direnmek Aşkla, şiirle, türküyle ve bir militanın inadıyla direnmek İnadına haykırmaksa yaşamak ben varım sende varsan Biz varız...
Selam 'ben'i 'biz'de yok edebilenlere...
Oda yok edebilmek için beni bizde didinmiştir bir ömür ve bizde benden gayrı olan 'sen'i bulduğu gibi sormuştur:
Bir militan olduğumu bilsen beni sever miydin? Mahpuslara düştüğümü duysan beni aramıydın? Günde bin kez öldüğümü bilsen yine sever miydin? Yaralanıp düştüğümü görsen yaram sararmıydın?
Ne mahpuslara düştüğünde aranmış ne de yaralanıp düştüğünde yarası sarılmış. Sevilmemişti de. Sevilmediğini de anladı; korktuğunu şakağında hissettiği vakit. Bitmişti işte son sigara ile birlikte 'ben'i 'biz'de yok etme umutları, ülkesinin aydınlık yarınlarının hayali ve masasının üstünde ki son şiiri:
Otogarda cinayet var, Ne ambulans ne polis var, Vuruldum düştüm yerlere, Üzerime yağmakta kar...
Akadaslar gelmediler, Sen gel sevdiğim, Üzerime gazete örtün, Uyuyacağım...
Uyudu, uyumadan önce silinden bir şehadet ve bir de şu sözler döküldü:
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür, Namert sürünmektense, mertçe ölüşümdür...
militan şair ünvanını taşıyan Ozan Deniz Sarıtop ve Ahmed Arif şiirleri...
duzenli ordu disinda silahli bir gruba uye, eli silahli kisi
MİLİTİN:HER DİNDEN HER IRKTAN MİLATAN CIKABİLİR MİLİTAN KENDİN MİLETİ İCİN MİLETİNE DİNİNE IRKINA KULTURUNE SAHIPLENMEK ICIN BASKALDIRMAKTIR HERSEY OZGÜRLÜK VE BARIŞ İCİNDİR...
Ahmet Yılmaz'ın seslendirdiği sevdiğim bir şarkı..
Bir militan olduğumu bilsen yine sever miydin..?
Günde binkez öldüğümü bilsen yine sever miydin..?
militan Peşmerge demektir.
yagmurda bir militann...(yüregimin militaniii...)
İllegal bir sevdanın eyleminde yüreğim
Pusatlanmış
Militan duruşlar barınır dağlarımda gayrı
Yarım kalmış duygular yüklenir sırtıma
Nazlı yarin kokusu tüter burnumda buram buram
Bekleme beni her sabah ezanında
Ağlama anne
...
..
.
ben davamın mılıtanıyım.herkes ben mılıtanım dıyemez cunku mılıtan herkes olamaz.
BU ÜLKEDE HERKES RAHAT YASIYOR YASADIGI İÇİNDE RAHAT RAHAT İSTEDİGİ KONUDA İSTEDİGİ KİŞİYLE KONUŞABİLİYOR BU ÜKE SAHİPSİZ DEGİL MU ÜLKENİN EVLATLARI VAR BABASI ŞEHİT DEDESİ ŞEHİTTİR AMA EVLATLARI COK ŞÜKR SAGDIR BUNU BÖYLE BİLİN CANINI VATANA VERMİŞ ŞEHİTLER VAR VERMEYE HER AN HAZIRDA MİLİTANLAR VAR
an gelir bir militan ölür
...
atilla ilhan
Bakabilir misiniz hayata bir militanın gözleriyle; yada anlatabilir misiniz hayatı onun sözleriyle...
Yaprak sarısı son baharlarda hüzünlü sevdaları vardı; en az sizler kadar... Sevdası belki saksıdaki beyaz kardelen, belki cananında canından cok sevdiği yari; yada uğruna ölebileceği davası, kavgası olabilir. O zaten sevmek için yaşar yaşamak için öldürür...
Onun ne babasının doğum günü hediyesi olarak aldığı arabası; ne de denize nazır bir villası var. Sahip olduğu tek bir göz odada kavgasının yarınını, zaferini düşlediği yatağı, hüzün karası gecelerde sevdiğinin kara gözlerini anımsatan çayı ve çektiği her nefeste Dünya'nın tüm derdini içne attığı sigarası. tek ayağı kırık masasının üzerinde duran kitapları, mum alevinde yazdığı şiirler ve duvarda asılı duran şiirlerinin ozanı bağlaması var..
Bazen hayatı bir yarasa misali yaşadığını hisseder. Sizin için gündüz ne ise onun için gece odur. Sizin için kuş cıvıltıları içinde, yeşil ağaçların arasında gezmek ne kadar hoş ise onun için, şehrin dolunayın bile aydınlatamadığı sokaklarında dolaşmak o kadar hoştur...
Aslında o da sever gün ışığını, sever ama cıkmaz dışarı. Yüzündeki o sert mizacı atmadığı, atamadığı için. İnsanlar sorar birbirlerine Hİç mi gülmez nu adam. O da karmasık duygular içerisindedir o an, acabalar cirit atar beyninde niye güler bu insanlar niye; hayat bu kadar acı, zülum bu kadar aşina ve gözyasları bu kadar gercekken neden güler bu insanlar? ? ? Sonra bütün acabalar birer birer yok olur, hepsi cevabını bulmustur. Karar ortak; ya bu gülüşler yalan yada ben! ! !
Yalan olmayan tek şey ise her an ensesinde ölümün soğuk nefesi olsa gerek. Arka sokakları kan kokan bu sehirde arkasından gelen her adımı, Azrail'in ayak sesleri sanır. belindeki soğukluğu sakağında hissedeceğinden korkar ve sonra güler kendi kendine 'nerden gelir böylesi duygular aklıma.'
Aklında sadece ölüm yok aslında. Üsküdar yanarken aranan adamı, radyoların söylediği, gazetelerin yazdığı; parkesiyle uğrasılan o adamı düşünür. Bir de ülküsinin aydınlık yarınlarına olan hasretini. Bu hasreti bir nebze azaltmak için yakmaktadır kendini yaklarkenki aydınlığınınn yarınlardaki aydınlığın yanında bir mum alevi kadar kaldığını. Kendisi gibi milyonlarca mum alevinin olduğunu da bilir...
Bildikleri yasatmaktadır onu ve yasadıklarını bildiği için onun hazırladığı mutlak sonu da bilir. Bu sonu bile bile yaşar, inadına yaşar; yaşarkende yazar:
Unutmak yok olmaktır; varoılmaksa direnmek
Aşkla, şiirle, türküyle ve bir militanın inadıyla direnmek
İnadına haykırmaksa yaşamak
ben varım sende varsan Biz varız...
Selam 'ben'i 'biz'de yok edebilenlere...
Oda yok edebilmek için beni bizde didinmiştir bir ömür ve bizde benden gayrı olan 'sen'i bulduğu gibi sormuştur:
Bir militan olduğumu bilsen beni sever miydin?
Mahpuslara düştüğümü duysan beni aramıydın?
Günde bin kez öldüğümü bilsen yine sever miydin?
Yaralanıp düştüğümü görsen yaram sararmıydın?
Ne mahpuslara düştüğünde aranmış ne de yaralanıp düştüğünde yarası sarılmış. Sevilmemişti de. Sevilmediğini de anladı; korktuğunu şakağında hissettiği vakit. Bitmişti işte son sigara ile birlikte 'ben'i 'biz'de yok etme umutları, ülkesinin aydınlık yarınlarının hayali ve masasının üstünde ki son şiiri:
Otogarda cinayet var,
Ne ambulans ne polis var,
Vuruldum düştüm yerlere,
Üzerime yağmakta kar...
Akadaslar gelmediler,
Sen gel sevdiğim,
Üzerime gazete örtün,
Uyuyacağım...
Uyudu, uyumadan önce silinden bir şehadet ve bir de şu sözler döküldü:
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,
Namert sürünmektense, mertçe ölüşümdür...
Bakabilir misiniz hayata bir militanın gözleriyle; yada anlatabilir misiniz hayatı onun sözleriyle...
Yaprak sarısı son baharlarda hüzünlü sevdaları vardı; en az sizler kadar... Sevdası belki saksıdaki beyaz kardelen, belki cananında canından cok sevdiği yari; yada uğruna ölebileceği davası, kavgası olabilir. O zaten sevmek için yaşar yaşamak için öldürür...
Onun ne babasının doğum günü hediyesi olarak aldığı arabası; ne de denize nazır bir villası var. Sahip olduğu tek bir göz odada kavgasının yarınını, zaferini düşlediği yatağı, hüzün karası gecelerde sevdiğinin kara gözlerini anımsatan çayı ve çektiği her nefeste Dünya'nın tüm derdini içne attığı sigarası. tek ayağı kırık masasının üzerinde duran kitapları, mum alevinde yazdığı şiirler ve duvarda asılı duran şiirlerinin ozanı bağlaması var..
Bazen hayatı bir yarasa misali yaşadığını hisseder. Sizin için gündüz ne ise onun için gece odur. Sizin için kuş cıvıltıları içinde, yeşil ağaçların arasında gezmek ne kadar hoş ise onun için, şehrin dolunayın bile aydınlatamadığı sokaklarında dolaşmak o kadar hoştur...
Aslında o da sever gün ışığını, sever ama cıkmaz dışarı. Yüzündeki o sert mizacı atmadığı, atamadığı için. İnsanlar sorar birbirlerine Hİç mi gülmez nu adam. O da karmasık duygular içerisindedir o an, acabalar cirit atar beyninde niye güler bu insanlar niye; hayat bu kadar acı, zülum bu kadar aşina ve gözyasları bu kadar gercekken neden güler bu insanlar? ? ? Sonra bütün acabalar birer birer yok olur, hepsi cevabını bulmustur. Karar ortak; ya bu gülüşler yalan yada ben! ! !
Yalan olmayan tek şey ise her an ensesinde ölümün soğuk nefesi olsa gerek. Arka sokakları kan kokan bu sehirde arkasından gelen her adımı, Azrail'in ayak sesleri sanır. belindeki soğukluğu sakağında hissedeceğinden korkar ve sonra güler kendi kendine 'nerden gelir böylesi duygular aklıma.'
Aklında sadece ölüm yok aslında. Üsküdar yanarken aranan adamı, radyoların söylediği, gazetelerin yazdığı; parkesiyle uğrasılan o adamı düşünür. Bir de ülküsinin aydınlık yarınlarına olan hasretini. Bu hasreti bir nebze azaltmak için yakmaktadır kendini yaklarkenki aydınlığınınn yarınlardaki aydınlığın yanında bir mum alevi kadar kaldığını. Kendisi gibi milyonlarca mum alevinin olduğunu da bilir...
Bildikleri yasatmaktadır onu ve yasadıklarını bildiği için onun hazırladığı mutlak sonu da bilir. Bu sonu bile bile yaşar, inadına yaşar; yaşarkende yazar:
Unutmak yok olmaktır; varoılmaksa direnmek
Aşkla, şiirle, türküyle ve bir militanın inadıyla direnmek
İnadına haykırmaksa yaşamak
ben varım sende varsan Biz varız...
Selam 'ben'i 'biz'de yok edebilenlere...
Oda yok edebilmek için beni bizde didinmiştir bir ömür ve bizde benden gayrı olan 'sen'i bulduğu gibi sormuştur:
Bir militan olduğumu bilsen beni sever miydin?
Mahpuslara düştüğümü duysan beni aramıydın?
Günde bin kez öldüğümü bilsen yine sever miydin?
Yaralanıp düştüğümü görsen yaram sararmıydın?
Ne mahpuslara düştüğünde aranmış ne de yaralanıp düştüğünde yarası sarılmış. Sevilmemişti de. Sevilmediğini de anladı; korktuğunu şakağında hissettiği vakit. Bitmişti işte son sigara ile birlikte 'ben'i 'biz'de yok etme umutları, ülkesinin aydınlık yarınlarının hayali ve masasının üstünde ki son şiiri:
Otogarda cinayet var,
Ne ambulans ne polis var,
Vuruldum düştüm yerlere,
Üzerime yağmakta kar...
Akadaslar gelmediler,
Sen gel sevdiğim,
Üzerime gazete örtün,
Uyuyacağım...
Uyudu, uyumadan önce silinden bir şehadet ve bir de şu sözler döküldü:
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,
Namert sürünmektense, mertçe ölüşümdür...
MİLİTAN SAVUNDUĞU GÖRÜŞÜ İLLEGAL YOLLARLA ARIYAN KİŞİYE DENİR.VATANINI MİLLETİNİ BAYRAĞINI SEVMEK SUÇSA HAYATTAN VAZ GEÇİP KENDİNİ VATANA ADIMAK SUÇSA İLLEGAL YOLLARDAN MİLLETİ İÇİN ÇALIŞMAK SUÇSA ATALARIMIZA LAYİK OLMAK SUÇSA CEZAMIZI EN AĞIR ŞEKİLDE ÖDERİZ BUNDAN KİMSENİN ŞÜPESİ OLMASIN KAN AKSADA ZAFER VATANINDIR
TÜRKE KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ FECİ OLUR
[email protected]
lit'i çıkar oldu sana milan :))))