kuresel isinma yuzunden kis mevsimine bel bagladim.yazin gelmesinden korkar oldum :) (sunlari yazarken tir tir titriyorum yine de kis diyorum helal olsun bana) :))
mevsim kavramı kalmadı artık eskiden yaz gelir kışlıklar kaldırılır temizlik yapılırdı bir yandan da kış hazırlığına başlanırdı şimdi mevsimlerde değişti hazırlıklarda bir sabah kalkıyoruz yaz sıcakları gelmiş bir sabah kalkıyoruz kar yağmasını bekliyoruz intikamı acı oldu.....
mevsimleri bir aile olarak düşünelim; bahar, ailenin şıpsevdi, yaramaz,hiperaktif çocuğu.bahar da canlanan doğa gibi kıpır kıpır hissediyorum kendimi, tatlı bi mevsim. aynı zamanda bu fazla tatlılıktan ötürü bir halsizlik, bir çeşit yan etkisi var galiba. ve her bahar mutlaka takatim kalmamışçasına yatağa mıhlanıp kalıyorum bir süre halsizlikten, yorgunluktan, sonra yaz gelir; yaz özgürlük mevsimidir. o yüzden ailenin en gözde çocuğudur.o hiçbirşeye aldırmaz,keyfine bakar,alaycıdır,günü yaşar,mevsimlerin ağustos böceğidir,bazen de tüm bu sebeplerden ötürü bir o kadar sıkıcıdır.sonbahar; ailemizin hüzünlü çocuğu,hep sulugözlüdür, duyarlıdır çünkü. algıları kuvvetlidir, herşeyi fazla algıladığı için tam anlamıyla mutlu olamaz bir türlü.ama çekicidir o bu depresif haliyle.ve kış; soğuktur o ama çıplaktır,dürüsttür.ve en yalın mevsimdir,ben en çok kışı severim, soğuktur çünkü..
Yer'in kendi ekseni etrafında bir gün süren dönmesiyle oluşan düzleme 'Ekvator düzlemi' diyoruz. Yer'in Güneş etrafında yaklaşık 365 gün 6 saat süren dolanımıyla oluşan düzleme de 'Ekliptik düzlemi' diyoruz. Bu iki düzlem arasındaki açı, Ekvator düzlemine göre 'Ekliptiğin eğimi'ni (e) gösteriyor ve günümüzde bu açı yaklaşık olarak 23.4°.
Ekliptik düzlemi ile Ekvator düzlemi arasındaki bu açısal fark sayesinde, 'mevsim' dediğimiz farklı iklim koşulları oluşuyor. Ekliptiğin eğimli olması yüzünden, Yer'den baktığımızda, öğle vaktinde Güneş'in ufuk çizgisi üstünde ulaştığı en yüksek nokta yılın her günü değişmektedir. Öğle vakti Güneş'in büyük meridyen dairesinden geçtiği anki bu yüksekliği, ülkemizin de bulunduğu Kuzey yarımkürede, en büyük değerine Haziran ayının ikinci yarısında ulaşır. Öğle vaktinde Güneş'in ufuk çizgisinden yüksekliğinin en az olduğu zaman da Aralık ayının ikinci yarısına rastlar.
Pratik olarak, eğer bulunduğumuz coğrafi enleme (j) ve Güneş'in Gök Ekvatoruna olan dikey uzanımına da (d) dersek, ufukta Güneş'in ulaşabileceği en yüksek noktanın yüksekliğini (h = 90° - j + d) olarak tanımlayabiliriz. Haziran ayının yaklaşık 20.-21. günlerinde Güneş Yengeç burcuna girerken - yani Ekliptik boylamı 90° olduğunda - deklinasyonu ekliptiğin eğimine eşittir. Dolayısıyla, Güneş'in bu sırada meridyen geçişi yüksekliği örneğin 41° Kuzey enlemindeki İstanbul için 72.4° gibi oldukça büyük bir değere ulaşır. Diğer yandan, Aralık ayının yaklaşık 21.-22. günlerinde Güneş Oğlak burcuna girerken - Ekliptik boylamı 270° olduğunda - deklinasyonu bu kez ekliptik eğimine eşit ama Gök Ekvatorunun altındadır. Dolayısıyla, Güneş'in bu sırada meridyen geçişi yüksekliği İstanbul için 25.6° gibi en düşük değerine ulaşır. Böylece, Haziran'daki değer ile Aralık'taki değer arasındaki yaklaşık 47°lik fark yüzünden, Yaz aylarında günün gündüz süresi gece süresinden daha uzundur ve tersine Kış aylarında da gece süresi gündüz süresinden uzun olur.
Yer'in Güneş çevresinde dönerken geldiği bu iki özel noktaya Yaz ve Kış Başlangıcı denir. Eskiden, Güneş'in bu andan sonraki günlerde daha fazla yükselmediği veya alçalmadığını gören astronomlar, bu anlara Latince 'Solstitium = Güneş'in durması' demişler. Günümüz astronomisindeki 'solstice' deyimi de buradan türemiş.
Mevsimlerle ilgili diğer iki nokta da, gece ile gündüzün eşit uzunlukta olduğu anlardır. İlkbahar ve Sonbahar noktalarında, yani Gök Ekvatoru ile Ekliptik Çemberi'nin kesiştiği noktalarda, Güneş'in deklinasyonu sıfır olur. Bu noktaların ilkinde Güneş Koç burcuna girer, ikincisinde de Terazi burcuna girer. Astronomide 'equinox' denilen bu noktalara, eskiden Latince 'eşit gece' anlamına gelen 'Aequinoctium' derlermiş.
Mevsimlerde görülen iklim farkları, Güneş'in ufuk çizgisinden ne kadar yüksek ve bu çizginin üstünde ne kadar uzun süre kaldığı ile ilgilidir. Doğanın ve dolayısıyla havanın ısınması için Güneş'in enerjisine gereksinimi olduğunu düşünürsek, iklimin en çok neye bağlı olduğunu tahmin edebiliriz. Refraksiyon gibi detayları dikkate almaksızın, pratikte şu basit formül ile, herhangi bir yerde ve gündeki gündüzün ve gecenin uzunluğunu saat cinsinden yaklaşık olarak bulabilirsiniz:
Gündüz süresi = (2 × arccos [ - tan (j) × tan (d) ]) / 15 ve Gece süresi = (24 saat) - (Gündüz süresi)
Bu formüle göre, örneğin 20-21 Haziran'da Güneş'in deklinasyonu Ekliptiğin eğimine eşit olduğunda (d = e = 23°26') , coğrafi enlemi (j = 41°K) olan İstanbul'da Güneş'in ufkun üstünde kaldığı, yani gündüz dediğimiz sürenin yaklaşık 15 saat olduğunu buluruz. Diğer bir deyişle, yaz saati uygulamasını da dikkate alırsak, bu sırada İstanbul'da Güneş yaklaşık olarak saat 05:30'da doğup 20:30'da batacaktır. 21-22 Aralık'taki duruma baktığımızda da görürüz ki, bu sırada Güneş'in deklinasyonu Ekliptiğin eğiliminin ters işaretlisi olduğundan (d = -e = -23°26') , gündüz süresi yaklaşık 9 saat kadardır. Yani, sabah yaklaşık 07:30'da doğan Güneş, akşam yaklaşık 16:30'da batar.
Yine bu formüle göre, Güneş'in deklinasyonunun sıfır olduğu İlkbahar ve Sonbahar noktalarında, arccos(0) =90° olacağından, yeryüzünün herhangi bir yeri için gündüz süresi 12 saat ve gece süresi de 12 saat olarak bulunur.
Halk arasında, mevsimleri gündüz süresinin uzunluğuna göre tanımlama alışkanlığı vardır. Ancak, astronomide mevsimler sadece Güneş'in deklinasyonuna göre tanımlanır. Ekliptiğin eğimine e dersek: İlkbahar mevsiminde nümerik olarak Güneş'in deklinasyonu 0° ile e arasındadır. Ardından gelen Yaz mevsiminde Güneş'in deklinasyonu e ile 0° arasında kalır. Sonbahar mevsiminde deklinasyon 0° ile -e arasındadır. Kış mevsiminde de -e ile 0° arasında olur.
Ancak, örneğin Güneş'in Yer'in kuzey yarımküresini en çok ısıttığı ve gündüz süresinin en uzun olduğu dönemi Yaz olarak nitelersek, bu tanıma en uygun dönemin 5 Mayıs - 7 Ağustos arasında bulunduğunu görürüz. Yine aynı kriterle, soğuk ve uzun geceleri olan dönem diye adlandırdığımız Kış için en uygun zaman 7 Kasım ile 4 Şubat arasındadır.
Astronomik anlamda mevsimler Yer'in Kuzey veya Güney yarımkürelerine göre değişmez. Fakat, ısı ve aydınlık süre açısından, Güney yarımküre Kuzey'in tersine etkileneceği için, örneğin biz yılbaşında havanın genellikle soğuk olacağını zannederiz, oysa Avustralya'da insanlar yeni yıla girerken sıcaktan bunalırlar. Keza, bizim deniz mevsimi dediğimiz yaz tatilinde de örneğin Arjantin'de insanlar palto ile dolaşırlar.
insanı farklı psikolojilere taşır mevsimler mesela ilkbahar hiç yaşamadığımız coşkuları tattırır sonbaharsa hüzün mevsimidir aslında biz insanlarda dört mevsimiz halbuki sadece mevsimlerin değişime uğradığını zannederiz ne tuhaf
geçtiler. kışları sığdırdım kristal taneleriyle günlere. sonra kızarmış yapraklar da uçuşup doldu asfalt yollara önce veya sonra başka zamanlarda. güneş omzumda ve boynumda sıcaktı. ve her şey bir gün baharın güneşine inattı. bir de asker uğurlayanların yolunu kestiği şehirler arası otobüsümüzün ön camına ısrarla lapa lapa yağan karın içinde kaybolan geçmişim vardı. aslında çok şey mevsimlerin içinde kıskaçta kalmaştı. mevsimlerse bir gün hayatımda mevsim yollarıyla anlam kazanacaktı.
her mevsimin yeri başka başkadır
eylülll.... sonbahar
benim için değişim demek! duyguların değişimini çağrıştırıyor
mevsimler = işaretler...
10 sene sona.....
+ evet ayse, say bakalim mevsimleri.
- ilkyaz, yaz, sonyaz, yazimsi.
+afferim eFladim...
yaz ayların kıçı en sevdiğim mevsim
Gerçi hepsinin ayrı güzelliği var da...yine de ilkbahar başka güzell
bahar gelmiş dağlarına memleketimin.........
ahmed arif
gece...karanlık.......bir batış......ve gündüz..ve yeni bir doğuş.. :)
kış......bir sönüş bir batış kayboluş.....ve yaz...ve yeni bir doğuş.. :)
ölüm...bir batış kayboluş ve bir sönüş...ve ahiret....yeniden diriliş.... :)
yenik düştü küreseL ısınmaya,yaşanmayacaklar artık süregeldikleri gibi.
den sonbahardayım
ilk bahar yaz mevsim mevsim
bir kaç mektup bir kaç resim
yıllar geçse o bir isim
unutulmaz unutulmaz.....
İlkbahar
Yaz
Sonbahar..
4'üncüyü bilemeyrum.. :)
kuresel isinma yuzunden kis mevsimine bel bagladim.yazin gelmesinden korkar oldum :) (sunlari yazarken tir tir titriyorum yine de kis diyorum helal olsun bana) :))
ViVaLdİ
zivistan neçeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee
ilkbahar, sonbahar, yazbahar, kışbahar olsa tadından yenmeyecek olan dörtlü.
(karnıbaharla ilgili bi espri yapasım gelirken kaydedip kapatayım)
mevsim kavramı kalmadı artık eskiden yaz gelir kışlıklar kaldırılır temizlik yapılırdı bir yandan da kış hazırlığına başlanırdı şimdi mevsimlerde değişti hazırlıklarda bir sabah kalkıyoruz yaz sıcakları gelmiş bir sabah kalkıyoruz kar yağmasını bekliyoruz intikamı acı oldu.....
Herkes bunun farkında; artık değişmeye başladı.Bu gidişle bütün mevsimlere, “yaz” denilicek…
Velhasıl,vaziyet vahim.
mevsimlerin tadı tuzu kalmadı.artık hangi mevsimde olduğumuzu da anlıyamıyoz. insanoğlunun sayesinde
Hikmetullah....
mevsimleri bir aile olarak düşünelim; bahar, ailenin şıpsevdi, yaramaz,hiperaktif çocuğu.bahar da canlanan doğa gibi kıpır kıpır hissediyorum kendimi, tatlı bi mevsim. aynı zamanda bu fazla tatlılıktan ötürü bir halsizlik, bir çeşit yan etkisi var galiba. ve her bahar mutlaka takatim kalmamışçasına yatağa mıhlanıp kalıyorum bir süre halsizlikten, yorgunluktan, sonra yaz gelir; yaz özgürlük mevsimidir. o yüzden ailenin en gözde çocuğudur.o hiçbirşeye aldırmaz,keyfine bakar,alaycıdır,günü yaşar,mevsimlerin ağustos böceğidir,bazen de tüm bu sebeplerden ötürü bir o kadar sıkıcıdır.sonbahar; ailemizin hüzünlü çocuğu,hep sulugözlüdür, duyarlıdır çünkü. algıları kuvvetlidir, herşeyi fazla algıladığı için tam anlamıyla mutlu olamaz bir türlü.ama çekicidir o bu depresif haliyle.ve kış; soğuktur o ama çıplaktır,dürüsttür.ve en yalın mevsimdir,ben en çok kışı severim, soğuktur çünkü..
Mevsimler
Yer'in kendi ekseni etrafında bir gün süren dönmesiyle oluşan düzleme 'Ekvator düzlemi' diyoruz. Yer'in Güneş etrafında yaklaşık 365 gün 6 saat süren dolanımıyla oluşan düzleme de 'Ekliptik düzlemi' diyoruz. Bu iki düzlem arasındaki açı, Ekvator düzlemine göre 'Ekliptiğin eğimi'ni (e) gösteriyor ve günümüzde bu açı yaklaşık olarak 23.4°.
Ekliptik düzlemi ile Ekvator düzlemi arasındaki bu açısal fark sayesinde, 'mevsim' dediğimiz farklı iklim koşulları oluşuyor. Ekliptiğin eğimli olması yüzünden, Yer'den baktığımızda, öğle vaktinde Güneş'in ufuk çizgisi üstünde ulaştığı en yüksek nokta yılın her günü değişmektedir. Öğle vakti Güneş'in büyük meridyen dairesinden geçtiği anki bu yüksekliği, ülkemizin de bulunduğu Kuzey yarımkürede, en büyük değerine Haziran ayının ikinci yarısında ulaşır. Öğle vaktinde Güneş'in ufuk çizgisinden yüksekliğinin en az olduğu zaman da Aralık ayının ikinci yarısına rastlar.
Pratik olarak, eğer bulunduğumuz coğrafi enleme (j) ve Güneş'in Gök Ekvatoruna olan dikey uzanımına da (d) dersek, ufukta Güneş'in ulaşabileceği en yüksek noktanın yüksekliğini (h = 90° - j + d) olarak tanımlayabiliriz. Haziran ayının yaklaşık 20.-21. günlerinde Güneş Yengeç burcuna girerken - yani Ekliptik boylamı 90° olduğunda - deklinasyonu ekliptiğin eğimine eşittir. Dolayısıyla, Güneş'in bu sırada meridyen geçişi yüksekliği örneğin 41° Kuzey enlemindeki İstanbul için 72.4° gibi oldukça büyük bir değere ulaşır. Diğer yandan, Aralık ayının yaklaşık 21.-22. günlerinde Güneş Oğlak burcuna girerken - Ekliptik boylamı 270° olduğunda - deklinasyonu bu kez ekliptik eğimine eşit ama Gök Ekvatorunun altındadır. Dolayısıyla, Güneş'in bu sırada meridyen geçişi yüksekliği İstanbul için 25.6° gibi en düşük değerine ulaşır. Böylece, Haziran'daki değer ile Aralık'taki değer arasındaki yaklaşık 47°lik fark yüzünden, Yaz aylarında günün gündüz süresi gece süresinden daha uzundur ve tersine Kış aylarında da gece süresi gündüz süresinden uzun olur.
Yer'in Güneş çevresinde dönerken geldiği bu iki özel noktaya Yaz ve Kış Başlangıcı denir. Eskiden, Güneş'in bu andan sonraki günlerde daha fazla yükselmediği veya alçalmadığını gören astronomlar, bu anlara Latince 'Solstitium = Güneş'in durması' demişler. Günümüz astronomisindeki 'solstice' deyimi de buradan türemiş.
Mevsimlerle ilgili diğer iki nokta da, gece ile gündüzün eşit uzunlukta olduğu anlardır. İlkbahar ve Sonbahar noktalarında, yani Gök Ekvatoru ile Ekliptik Çemberi'nin kesiştiği noktalarda, Güneş'in deklinasyonu sıfır olur. Bu noktaların ilkinde Güneş Koç burcuna girer, ikincisinde de Terazi burcuna girer. Astronomide 'equinox' denilen bu noktalara, eskiden Latince 'eşit gece' anlamına gelen 'Aequinoctium' derlermiş.
Mevsimlerde görülen iklim farkları, Güneş'in ufuk çizgisinden ne kadar yüksek ve bu çizginin üstünde ne kadar uzun süre kaldığı ile ilgilidir. Doğanın ve dolayısıyla havanın ısınması için Güneş'in enerjisine gereksinimi olduğunu düşünürsek, iklimin en çok neye bağlı olduğunu tahmin edebiliriz. Refraksiyon gibi detayları dikkate almaksızın, pratikte şu basit formül ile, herhangi bir yerde ve gündeki gündüzün ve gecenin uzunluğunu saat cinsinden yaklaşık olarak bulabilirsiniz:
Gündüz süresi = (2 × arccos [ - tan (j) × tan (d) ]) / 15 ve Gece süresi = (24 saat) - (Gündüz süresi)
Bu formüle göre, örneğin 20-21 Haziran'da Güneş'in deklinasyonu Ekliptiğin eğimine eşit olduğunda (d = e = 23°26') , coğrafi enlemi (j = 41°K) olan İstanbul'da Güneş'in ufkun üstünde kaldığı, yani gündüz dediğimiz sürenin yaklaşık 15 saat olduğunu buluruz. Diğer bir deyişle, yaz saati uygulamasını da dikkate alırsak, bu sırada İstanbul'da Güneş yaklaşık olarak saat 05:30'da doğup 20:30'da batacaktır. 21-22 Aralık'taki duruma baktığımızda da görürüz ki, bu sırada Güneş'in deklinasyonu Ekliptiğin eğiliminin ters işaretlisi olduğundan (d = -e = -23°26') , gündüz süresi yaklaşık 9 saat kadardır. Yani, sabah yaklaşık 07:30'da doğan Güneş, akşam yaklaşık 16:30'da batar.
Yine bu formüle göre, Güneş'in deklinasyonunun sıfır olduğu İlkbahar ve Sonbahar noktalarında, arccos(0) =90° olacağından, yeryüzünün herhangi bir yeri için gündüz süresi 12 saat ve gece süresi de 12 saat olarak bulunur.
Halk arasında, mevsimleri gündüz süresinin uzunluğuna göre tanımlama alışkanlığı vardır. Ancak, astronomide mevsimler sadece Güneş'in deklinasyonuna göre tanımlanır. Ekliptiğin eğimine e dersek: İlkbahar mevsiminde nümerik olarak Güneş'in deklinasyonu 0° ile e arasındadır. Ardından gelen Yaz mevsiminde Güneş'in deklinasyonu e ile 0° arasında kalır. Sonbahar mevsiminde deklinasyon 0° ile -e arasındadır. Kış mevsiminde de -e ile 0° arasında olur.
Ancak, örneğin Güneş'in Yer'in kuzey yarımküresini en çok ısıttığı ve gündüz süresinin en uzun olduğu dönemi Yaz olarak nitelersek, bu tanıma en uygun dönemin 5 Mayıs - 7 Ağustos arasında bulunduğunu görürüz. Yine aynı kriterle, soğuk ve uzun geceleri olan dönem diye adlandırdığımız Kış için en uygun zaman 7 Kasım ile 4 Şubat arasındadır.
Astronomik anlamda mevsimler Yer'in Kuzey veya Güney yarımkürelerine göre değişmez. Fakat, ısı ve aydınlık süre açısından, Güney yarımküre Kuzey'in tersine etkileneceği için, örneğin biz yılbaşında havanın genellikle soğuk olacağını zannederiz, oysa Avustralya'da insanlar yeni yıla girerken sıcaktan bunalırlar. Keza, bizim deniz mevsimi dediğimiz yaz tatilinde de örneğin Arjantin'de insanlar palto ile dolaşırlar.
hava değişimlerine göre kategorize edilmiş, insan psikolojisiyle arsızca oynayan, çağrışımları olan zaman dilimleri.
mevsimlerden sonbahardayım der göktan.
erhan güleryüz yazar.
ne de güzel yazar
pek de güzel yazar
göktan pek de güzel okur
allahu tealanın öldürüp tekrar diriltme gücünün apaçık örneği......
düşünün anlarsınız?
insanı farklı psikolojilere taşır mevsimler mesela ilkbahar hiç yaşamadığımız coşkuları tattırır sonbaharsa hüzün mevsimidir aslında biz insanlarda dört mevsimiz halbuki sadece mevsimlerin değişime uğradığını zannederiz ne tuhaf
mevsim salata..
ilk olarka sonbahar geliyor aklıma sarı yapraklar...ve ben her sobnbaharda kendimi sorguya çekiyorum...
geçtiler. kışları sığdırdım kristal taneleriyle günlere. sonra kızarmış yapraklar da uçuşup doldu asfalt yollara önce veya sonra başka zamanlarda. güneş omzumda ve boynumda sıcaktı. ve her şey bir gün baharın güneşine inattı. bir de asker uğurlayanların yolunu kestiği şehirler arası otobüsümüzün ön camına ısrarla lapa lapa yağan karın içinde kaybolan geçmişim vardı. aslında çok şey mevsimlerin içinde kıskaçta kalmaştı.
mevsimlerse bir gün hayatımda mevsim yollarıyla anlam kazanacaktı.