büyük bir halk hikayesi..mem û zin birbirlerini rüyalarda tutulurlar ve büyük aşkları başlar...ama hain beko(bekir) onların birleşmelerine mani olur..aşıklar kavuşamadan ölürler...hatta bu nedenle Kürtlerde kötü birine 'beko' denir.
Ey benim gözyaşlarım gibi süzülen nehir! Ey âşıklar gibi sabırlı ve suskun su! Bugün taşkın, kararsız ve sükûnetsizsin Yoksa sen de benim gibi aşk ile deli misin? Senin için hiç durup dinlenmek yok Galiba senin de gönlünde bir yâr var Eğer bu şehirse senin sevgilin Ki böyle Cizrenin yanıbaşında coşuyorsun İşte elde etmişsin arzunu Kollarını dolamışsın gerdanına Hâlâ Allah'dan korkmuyursun da Hergün binlerce şükretmiyorsun da Bunca feryat figân ediyorsun Artık ne murâd istiyorsun Benim gönlümün içinen de geç bir kez Gör de ağla gönlümün dermansızlığına Sen hep böyle âvâre Bağdat'a gidiyorsun Ben tek başıma kaldım burada...' A.H'den
Ey sırdaşım, arkadaşım! Benim gibi yanmadasın sen de Fakat tek kelâm yok dilinde Eğer sen de benim gibi söyleseydin Söyleseydin sevdanı ben de yanmazdım böyle Ama başkadır derdlerimiz bizim Yanışlarımıza sebeb başka Doğudan batıya kadar başka Sen batısın,ateşin görünüştedir Ben doğuyum,içim büsbütün ateştir Benim damarlarım senin fitilin Yanıyoruz ikimiz de erin erin Ama senin yanışların vakitlidir Benimse sönmez ciğerim Senin alevin başında bağırır Benim gönlüm kıvamlı köz gibidir Senin başının üstünde ışık var Ve ondan serseri bir sevda yağar Benim gönlümden başıma vuran alev Dönüp yine beni yakar...'A.H 'den
Ünlü kürt şair, düşünür ve yazar Ehmedê Xanî 'nin şiirsel bir anlatımla, 17.yüzyılda, Kürtler üzerindeki baskıyı ve zulmü dile getirdiği ve bu baskılar karşısında Kürtlerin birarada olmaları gerektiğini öğütlediği başyapıtıdır. Doğaya, gerçekliğe ve toplumsal olaylara vurgu yapması, idari, ekonomik, kültürel alanlara yer vermesi, içinde birçok ilmi barındırması özelliklerinden dolayı medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Dönemin özelliklerini bir aşk hikayesi şeklinde kurguladığı için aşk destanı olarak bilinir. Oysa, karakterlerin her biri o dönemin barındırdığı kişilerdir. Bunların bilincinde sadece bir aşk destanı olarak okunmamalıdır.
Mem û Zîn, Ahmed Xânî'nin yazmış olduğu ölümsüz eseri Aşık olupta kavuşamamanın iyiliğin kötülüğe galip gelişini ve aşkın ölüme galip gelişini anımsatan güzel ve bir o kadar da acı olan bir aşk destanı hatta doğal ve gerçek olan aşkın tek simgeleri olan MEM Ü ZİN gerceği :-)))
birşeyi sevmek için,o şeyin senin olması gerekmiyor ahir zamanda..bunu kanıtlıyor mem u zin destanı..sevda ezeli ve ebedidir,sevda tüm çirkin olan şeylere rağmen yaşar,mezarda bile yaşar...beko kötüdür,kötülükler sevdayı sarar her çağda; ama sevda çelik gibidir,sevda umut gibidir,sevda hep direnir..toprak olmak ölmek demek değildir,yeni güne kavuşmaktır toprak olmak,sonsuzluğa ulaşmaktır..bu sevda destanı,ölümsüzlüğü kanıtlar....
mem u zin aklıma gelınce içimden acayıp seyler kopuyo canım yanıyo kalbım ağrıyo AH SEVDA ULAŞILMAYANSIN. SANKI ELINI UZATTIĞINDA TUTACAKMIŞ GIBISIN; AMA KANDIRIYOSUN BİZİ.BAZEN ARANI BOZACAK DİYE EN YAKININDAN,CANINDAN BİLE ŞÜPHELENİYOSUN,NE FAYDA! ULAŞAMADIKTAN SONRA işte budur mem u zin
^^Ateşböcekleri nasıl aşıksa geceye, Mem ile Zin de öyle aşıktı birbirine. Mum nasıl eriyorsa karanlığın kahrına onlar da öyle eriyordu kavuşamamanın kahrına.^^
Lakin Hükümdar Zeyneddin Bey, Beko denen sevda düşmanının oyununa gelip kızı Zin’i Mem’e vermeyeceğine dair yemin etmişti.
Kavuşmaktan başka ilacı var mıdır ki sevdanın? Zeyneddin Bey bunu bilmiyordu, bu sebepten dize gelmeyen Mem’i zindana attırdı. Sevda bilmeyenin, sevdaya hürmet göstermeyenin zehri çoktur, bu yüzden Beko, zindanda zehirleyerek öldürdü Mem’i…
Zin’in bir değil on canı da olsaydı, ölüm acısı hepsini alırdı…
İşte o gün bugündür, yan yana duran mezarlarından dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen çiçekler açar, eşine rastlanmayan kokularla. Çünkü toprak aşkın yoldaşıdır.”
Şırnak'ın Cizre ilçesinde gerçek ve dünyanın en büyük aşk hikayelerinden biridir ki sonu yine hicran ve acıdır...ölümdür...çünkü gerçek aşktır... Üstad Ahmedé Xané'nin aydınlattığı olayın kişileri Mem ile Zin'in kabirleri yine Cizre ilçesindedir... Oraya gelen her yabancının ilk ziyaret ettiği mekandır.. en son manken Tuğba özay ziyaret etmişti...
en güzel sevda hikayelerinden biri..nevruzda başlayan 2 ayrı aşk hikayesi sonunda her zamanki gibi kavuşamayanların destanı olur! sevdaları diğer çiftten eksik olmayan siti ve tadjin'in hikayesi ise unutulur gider...
Şırnak / Cizre .. Dinledim hikayesini, gittim, gördüm.
hayal de ıstenen gercek te bulunan ı sevdırmıyor o yuzden ask oldumu mem u zın gıbı olmalı
büyük bir halk hikayesi..mem û zin birbirlerini rüyalarda tutulurlar ve büyük aşkları başlar...ama hain beko(bekir) onların birleşmelerine mani olur..aşıklar kavuşamadan ölürler...hatta bu nedenle Kürtlerde kötü birine 'beko' denir.
.
Mem Dicle'ye seslenip dedi:
Ey benim gözyaşlarım gibi süzülen nehir!
Ey âşıklar gibi sabırlı ve suskun su!
Bugün taşkın, kararsız ve sükûnetsizsin
Yoksa sen de benim gibi aşk ile deli misin?
Senin için hiç durup dinlenmek yok
Galiba senin de gönlünde bir yâr var
Eğer bu şehirse senin sevgilin
Ki böyle Cizrenin yanıbaşında coşuyorsun
İşte elde etmişsin arzunu
Kollarını dolamışsın gerdanına
Hâlâ Allah'dan korkmuyursun da
Hergün binlerce şükretmiyorsun da
Bunca feryat figân ediyorsun
Artık ne murâd istiyorsun
Benim gönlümün içinen de geç bir kez
Gör de ağla gönlümün dermansızlığına
Sen hep böyle âvâre Bağdat'a gidiyorsun
Ben tek başıma kaldım burada...' A.H'den
.
.
Zin muma seslenip dedi:
Ey sırdaşım, arkadaşım!
Benim gibi yanmadasın sen de
Fakat tek kelâm yok dilinde
Eğer sen de benim gibi söyleseydin
Söyleseydin sevdanı ben de yanmazdım böyle
Ama başkadır derdlerimiz bizim
Yanışlarımıza sebeb başka
Doğudan batıya kadar başka
Sen batısın,ateşin görünüştedir
Ben doğuyum,içim büsbütün ateştir
Benim damarlarım senin fitilin
Yanıyoruz ikimiz de erin erin
Ama senin yanışların vakitlidir
Benimse sönmez ciğerim
Senin alevin başında bağırır
Benim gönlüm kıvamlı köz gibidir
Senin başının üstünde ışık var
Ve ondan serseri bir sevda yağar
Benim gönlümden başıma vuran alev
Dönüp yine beni yakar...'A.H 'den
.
tertemiz pırıl pırıl kalplere sahşp olan gerçek seven insanı anlatıyor
Ünlü kürt şair, düşünür ve yazar Ehmedê Xanî 'nin şiirsel bir anlatımla, 17.yüzyılda, Kürtler üzerindeki baskıyı ve zulmü dile getirdiği ve bu baskılar karşısında Kürtlerin birarada olmaları gerektiğini öğütlediği başyapıtıdır. Doğaya, gerçekliğe ve toplumsal olaylara vurgu yapması, idari, ekonomik, kültürel alanlara yer vermesi, içinde birçok ilmi barındırması özelliklerinden dolayı medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Dönemin özelliklerini bir aşk hikayesi şeklinde kurguladığı için aşk destanı olarak bilinir. Oysa, karakterlerin her biri o dönemin barındırdığı kişilerdir. Bunların bilincinde sadece bir aşk destanı olarak okunmamalıdır.
Bence mem u zin kavuşamamak olarak degerlendırılse de bır o kadarda bitmeyen bır aşkı anlatıyor.
Mem û Zîn, Ahmed Xânî'nin yazmış olduğu ölümsüz eseri
Aşık olupta kavuşamamanın iyiliğin kötülüğe galip gelişini ve aşkın ölüme galip gelişini anımsatan güzel ve bir o kadar da acı olan bir aşk destanı
hatta doğal ve gerçek olan aşkın tek simgeleri olan MEM Ü ZİN gerceği :-)))
birşeyi sevmek için,o şeyin senin olması gerekmiyor ahir zamanda..bunu kanıtlıyor mem u zin destanı..sevda ezeli ve ebedidir,sevda tüm çirkin olan şeylere rağmen yaşar,mezarda bile yaşar...beko kötüdür,kötülükler sevdayı sarar her çağda; ama sevda çelik gibidir,sevda umut gibidir,sevda hep direnir..toprak olmak ölmek demek değildir,yeni güne kavuşmaktır toprak olmak,sonsuzluğa ulaşmaktır..bu sevda destanı,ölümsüzlüğü kanıtlar....
2 insanın birbirine ne kadar baglı oldugunu çağrıştırıyor. mem-zin askın en iyi örnegidir.
ehmedé xani.......
ehmedi xani....
mem isen göster mem’liğini,
zin isen sus anlaşılsın ağladığın
mem u zin aklıma gelınce içimden acayıp seyler kopuyo
canım yanıyo kalbım ağrıyo AH SEVDA ULAŞILMAYANSIN. SANKI ELINI UZATTIĞINDA TUTACAKMIŞ GIBISIN; AMA KANDIRIYOSUN BİZİ.BAZEN ARANI BOZACAK DİYE EN YAKININDAN,CANINDAN BİLE ŞÜPHELENİYOSUN,NE FAYDA! ULAŞAMADIKTAN SONRA
işte budur mem u zin
bir damla gözyaşıdır belki bir hayaldir mem u zine nin aşkı, aşkların zirvesinden hiç inmemişlerdir onların aşkı
^^Ateşböcekleri nasıl aşıksa geceye, Mem ile Zin de öyle aşıktı birbirine. Mum nasıl eriyorsa karanlığın kahrına onlar da öyle eriyordu kavuşamamanın kahrına.^^
Lakin Hükümdar Zeyneddin Bey, Beko denen sevda düşmanının oyununa gelip kızı Zin’i Mem’e vermeyeceğine dair yemin etmişti.
Kavuşmaktan başka ilacı var mıdır ki sevdanın? Zeyneddin Bey bunu bilmiyordu, bu sebepten dize gelmeyen Mem’i zindana attırdı. Sevda bilmeyenin, sevdaya hürmet göstermeyenin zehri çoktur, bu yüzden Beko, zindanda zehirleyerek öldürdü Mem’i…
Zin’in bir değil on canı da olsaydı, ölüm acısı hepsini alırdı…
İşte o gün bugündür, yan yana duran mezarlarından dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen çiçekler açar, eşine rastlanmayan kokularla. Çünkü toprak aşkın yoldaşıdır.”
Şırnak'ın Cizre ilçesinde gerçek ve dünyanın en büyük aşk hikayelerinden biridir ki sonu yine hicran ve acıdır...ölümdür...çünkü gerçek aşktır... Üstad Ahmedé Xané'nin aydınlattığı olayın kişileri Mem ile Zin'in kabirleri yine Cizre ilçesindedir... Oraya gelen her yabancının ilk ziyaret ettiği mekandır.. en son manken Tuğba özay ziyaret etmişti...
en güzel sevda hikayelerinden biri..nevruzda başlayan 2 ayrı aşk hikayesi sonunda her zamanki gibi kavuşamayanların destanı olur! sevdaları diğer çiftten eksik olmayan siti ve tadjin'in hikayesi ise unutulur gider...
Bir aşk hikayesi galiba? Eski bir arakadaş kürtçe orjinalinden tercüme edip bize okurdu.