'Belge filmlerimle konulu filmlerim arasında ayırım yapmıyoum.Perdede beni büyüleyen kişilikler,gerçek hayatta büyüleyenlerle aynı.Hepsi aynı soruya cevap arıyorlar:nasıl hayatta kalmalı? Doğrudur,nevrozla ve nevrotik kişilerle ilgileniyorum.'Dengeli' denen kişiliklerden çok daha ilginçtir onlar...Kişiliklerim kadar,onları canlandıran aktörlerin de nevrotik olmasını istiyorum.Böylece perdede bambaşka bir boyut yakalanabilir.'
2001: David di Donatello Ödülü, Special David 1998: National Board of Review, Billy Wilder Ödülü 1995: Venedik Film Festivali, Career Altın Aslan Ödülü 1995: American Society of Cinematographers, Board of the Governors Ödülü 1994: Bodil En İyi Amerikan Filmi, The Age of Innocence / Masumiyet Yaşı 1993: Gotham Ödülü, Yaşamboyu Başarı Ödülü 1993: National Board of Review, En İyi Yonetmen, The Age of Innocence / Masumiyet Yaşı 1991: Bodil En İyi Amerikan Filmi, Goodfellas 1991: Boston Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1991: BAFTA Film Ödülü En İyi Adapted Screenplay, En İyi Yönetmen, En İyi Film, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1991: Chicago Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, En İyi Screenplay, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1991: Independent Spirit, En İyi Film Ödülü, The Grifters 1991: National Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1990: Los Angeles Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1990: New York Film Eleştirmenleri Derneği Ödülü, En İyi Yonetmen, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1990: Venedik Film Festivali, Gümüş Aslan, En İyi Yonetmen, Goodfellas / Sıkı Dostlar 1986: Cannes Film Festivali, En İyi Yonetmen, After Hours 1981: National Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Raging Bull / Kızgın Boğa 1976: Cannes Film Festivali, Altın Palmiye, Taxi Driver / Taxi Şoförü 1977: National Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Taxi Driver / Taxi Şoförü
The Blues’ CNBC-e ekranlarında Yapımcılığını Martin Scorsese’nin, rejisini ise yedi usta yönetmenin üstlendiği ‘Martin Scorsese presents: The Blues’ (2003) filmi, yedi hafta boyunca her çarşamba saat 22.00’de CNBC-e’de ‘Ustalara Saygı’ kuşağında yayınlanıyor.
Lee: Bu devirde büyük bir yıldızınız olmadan bir stüdyo filmi yapmak mümkün değil.
Scorsese: Evet. Eğer filminizin bütçesi belirli bir noktadan yukarı çıkarsa, buna ancak filmde bir yıldızınız olursa izin verirler. Bir sonraki filmim Leonardo Di Caprio'nun oynayacağı Gangs Of New York filmi olacak. Bu çok büyük bir film olacak ve bunu sağlamak için de elinizde büyük isimler olması ve insanların gelip filmi izlemesini sağlamanız gerekiyor. Bu açıdan bakınca filmde büyük isimler olması çok doğal.
Lee: Aslında bu açıdan kendimi çok şanslı görüyorum. Hatta kendimi her zaman bağımsız bir yönetmen olarak gördüğümü söyleyebilirim. Bana her zaman şöyle derler: 'Spike sana çok fazla para veremeyiz. Onun için yapacağın şeyi elindekiyle yap.'
Scorsese: Evet aynen öyle.
Lee: Eski Universal Stüdyosu Şefi Sydney Pollack, bana şöyle demişti: 'Spike, sana 'Do The Right Thing' filmini çekmen için 6 milyon dolar veriyorum. Bir kuruş fazla daha olmaz. Ama istediğin filmi yapmakta serbestsin.'
Scorsese: Benim için de aynı şey, 7 milyon dolara çektiğim 'The Last Temptation of Christ' filmi için geçerliydi.
Lee: Aslında bu iyi bir anlaşma gibi gözüküyor. Ama şu anda ortalama bir Hollywood filminin bütçesi 50 milyon dolara ulaşmış durumda. 'Summer of Sam'i (Lee'nin son filmi) 23 milyon dolara çektim.
Scorsese: Gerçekten mi?
Lee: Ben yine de iyimserim. Şimdiye kadar isteyip de yapamadığım tek film Jackie Robinson oldu. Aslında şu anda pekçok açıdan çok ilginç bir süreçten geçiyoruz. Demek istediğim sadece sinema alanında değil. Yeni bir milenyumdayız ve sanat, eğlence herşey değişiyor.
Scorsese: Sanırım ben daha yaşlı olduğum için zamanı yakalayamıyorum ve bu da aslında korkutucu. Belki de hızla ilerleyen teknoloji ve endüstiyel gelişim bize kendimizi ve kim olduğumuzu unutturuyor. Kendimi günümüzün dünyası ile bağı kopmuş gibi görüyorum. Bir bilgisayar kullanmasını bilmiyorum! Sanırım bu yüzden yaptığım filmler hep geçmiş zamanlarda geçiyor. Kundun, Casino, Age Of Innocence... Bunlar hep şu anda varolmayan bir dünyada geçen filmler.
Lee: Martin, sen filmlerin hakkında yazılan tüm eleştirileri mi yoksa sadece saygı duyduğun kişilerininkileri mi okuyorsun?
Scorsese: Hayır. Neredeyse hepsini okuyorum. Kötüleri bile. Onları saklıyorum ve kötü olanlar yıllarca aklıma takılıyor ve oradan gitmiyor. Bazen bir noktaya gelip şunu söylemek istiyorum 'Hey, kusura bakmayın. Elimden gelenin en iyisi bu.' Ben hiç Oscar kazanmadım ve belki de tüm bunların üzerine tuz biber ekmemesi açısından, bu olabilecek en iyi şey.
Lee: Peki sana bir soru sormama izin ver. Gece evinde otururken TV'de bir anda 'Ordinary People' filmi başlıyor. O anda televizyonu tutup da kırmak.. (Her ikisi de gülüyor: Scorsese'nin 1980 yılında en iyi yönetmen dalında Raging Bull (Kızgın Boğa) filmiyle aday olduğu Oscar'ı, Ordinary People filmiyle ilk kez yönetmenlik yapan Robert Redford kazanmıştı.
Scorsese: Hayır.. Hayır..
Sana şunu söyleyeyim. Böyle bir olayı ben 1989 yılında 'Do The Right Thing' filmi ile yaşadım. Olaydan sonra kendi kendime 'Tamam, artık yeter bırakıyorum' dedim. (Gülüyorlar: 1989 da 'Driving Miss Daisy' filmi Lee'nin Do The Right Thing'inin de bulunduğu adaylar arasında en iyi film Oscar'ını kazanmıştı.)
Scorsese: Bu konuda elinden birşey gelmez.
Lee: Ayrıca şunu da söyleyeyim. Bu Robert Redford'a saygısızlık anlamına gelmesin çünkü bunun onunla hiçbir ilgisi yok.
Scorsese: Tabii biliyorum. O sadece bir film çekti ve çok da iyi bir iş yaptı. Ayrıca çok akıcı bir film.
Lee: Hatta daha sonraları birlikte de çalıştınız değil mi?
Scorsese: Tabii hem de birkaç kez birlikte çalıştık.
Konuyu değiştireyim. Şu anda sinema endüstirisini 12 yaşındakiler ele geçirmiş durumda. Bir züppe gibi konuşmak istemiyorum ama American Pie filmine bir bakın. Bir pastaya penis sokmak - Buna film mi diyorlar? Bunun siyahlar için olan versiyonu Deep Dish American Pie olabilir. (Gülüyorlar) Evet ben de bu filmi çekebilirim.
20 senelik film geçmişi ile Amerikan sinemasının temel taşlarından biri olarak gösterilen ünlü yönetmen Martin Scorsese, Nicolas Cage ve Patricia Arquette'in başrolünü paylaştığı ' Bringing Out the Dead ' (Yaşamın Kıyısında) ile yeniden karşımızda. Özellikle çocukken aldığı İtalyan-Amerikan Katolik terbiyesini yansıttığı filmlerle ün kazanan yönetmen, bir zamanlar rahip olmak için eğitim aldığını ama daha birinci sınıftayken bundan vazgeçtiğini belirtiyor.
Öğrencilik yıllarında birçok başarılı filmlere imza atan Scorsese, ' Who's That Knocking at My Door ' adlı filminin başrolünü o zamanlar kendisi de henüz genç olan Harvey Keitel'a oynatmış.
Sinema dünyasında hatırı sayılır bir yer edinme serüvenine İtalyan oyuncu Robert De Niro ile birlikte başlayan yönetmen, ' Mean Streets ' ve ' Taxi Driver ' gibi dünya genelinde taktir toplamayı başaran filmlere imza attı. 1975 yılında kendi ve oğlunun hayatta kalabilmesi için mücadele eden dul bir kadının öyküsüne dayanan ' Alice Doesn't Live Here Anymore ' ile hafif feminist bir üslup takınan Scorsese, beş yıl sonra başrolde yine Robert De Niro'nun yer aldığı ve bir İtalyan boksörün yaşamını konu alan ' Raging Bull ' adlı filmi çekti.
Yönetmene En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında Oscar adaylığı getiren film, De Niro'ya da En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar Ödülü kazandırdı. Bir kara komedi örneği olan ' After Hours 'ın ardından Paul Newman'a ilk Oscar'ını kazandırtan ' The Color of Money ' adlı filmi yönetti.
Nikos Katzantzakis'in aynı adlı romanından uyarlanan ' The Last Temptation of Christ ' filmiyle özellikle bazı dini grupların protestolarına maruz kalan yönetmen, bir başka uyarlama olan ' GoodFellas ' ile En İyi Film dalında Oscar'ın sahibi oldu. Kanlı mafya hesaplaşmalarını konu alan filmin ardından güzel olmasına rağmen oldukça sıkıcı bulunan ' Age of Innocence ' i çekti. Daha sonra fazla ilgi uyandırmayan ' Casino ' filmini yöneten Scorsese, 14 Dalai Lama'nın yaşamını konu alan ' Kundun ' filmini yönetti.
1999 yapımı ' Bringing Out the Dead ' (Yaşamın Kıyısında) ile New York şehrinin sokaklarını gözler önüne seren Martin Scorsese, daha önce ' Taxi Driver ', ' Raging Bull ' ve ' Last Temptation ' filmlerinde birlikte çalıştığı senarist Paul Schrader ile çalışmayı yeğledi..
Sinemaya meyletmeseymiş rahip olacakmış...
'Belge filmlerimle konulu filmlerim arasında ayırım yapmıyoum.Perdede beni büyüleyen kişilikler,gerçek hayatta büyüleyenlerle aynı.Hepsi aynı soruya cevap arıyorlar:nasıl hayatta kalmalı? Doğrudur,nevrozla ve nevrotik kişilerle ilgileniyorum.'Dengeli' denen kişiliklerden çok daha ilginçtir onlar...Kişiliklerim kadar,onları canlandıran aktörlerin de nevrotik olmasını istiyorum.Böylece perdede bambaşka bir boyut yakalanabilir.'
2001: David di Donatello Ödülü, Special David
1998: National Board of Review, Billy Wilder Ödülü
1995: Venedik Film Festivali, Career Altın Aslan Ödülü
1995: American Society of Cinematographers, Board of the Governors Ödülü
1994: Bodil En İyi Amerikan Filmi, The Age of Innocence / Masumiyet Yaşı
1993: Gotham Ödülü, Yaşamboyu Başarı Ödülü
1993: National Board of Review, En İyi Yonetmen, The Age of Innocence / Masumiyet Yaşı
1991: Bodil En İyi Amerikan Filmi, Goodfellas
1991: Boston Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1991: BAFTA Film Ödülü En İyi Adapted Screenplay, En İyi Yönetmen, En İyi Film, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1991: Chicago Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, En İyi Screenplay, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1991: Independent Spirit, En İyi Film Ödülü, The Grifters
1991: National Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1990: Los Angeles Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1990: New York Film Eleştirmenleri Derneği Ödülü, En İyi Yonetmen, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1990: Venedik Film Festivali, Gümüş Aslan, En İyi Yonetmen, Goodfellas / Sıkı Dostlar
1986: Cannes Film Festivali, En İyi Yonetmen, After Hours
1981: National Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Raging Bull / Kızgın Boğa
1976: Cannes Film Festivali, Altın Palmiye, Taxi Driver / Taxi Şoförü
1977: National Film Eleştirmenleri Derneği, En İyi Yonetmen Ödülü, Taxi Driver / Taxi Şoförü
The Blues’ CNBC-e ekranlarında
Yapımcılığını Martin Scorsese’nin, rejisini ise yedi usta yönetmenin üstlendiği ‘Martin Scorsese presents: The Blues’ (2003) filmi, yedi hafta boyunca her çarşamba saat 22.00’de CNBC-e’de ‘Ustalara Saygı’ kuşağında yayınlanıyor.
Martin Scorsese - Spike Lee
Lee: Bu devirde büyük bir yıldızınız olmadan bir stüdyo filmi yapmak mümkün değil.
Scorsese: Evet. Eğer filminizin bütçesi belirli bir noktadan yukarı çıkarsa, buna ancak filmde bir yıldızınız olursa izin verirler. Bir sonraki filmim Leonardo Di Caprio'nun oynayacağı Gangs Of New York filmi olacak. Bu çok büyük bir film olacak ve bunu sağlamak için de elinizde büyük isimler olması ve insanların gelip filmi izlemesini sağlamanız gerekiyor. Bu açıdan bakınca filmde büyük isimler olması çok doğal.
Lee: Aslında bu açıdan kendimi çok şanslı görüyorum. Hatta kendimi her zaman bağımsız bir yönetmen olarak gördüğümü söyleyebilirim. Bana her zaman şöyle derler: 'Spike sana çok fazla para veremeyiz. Onun için yapacağın şeyi elindekiyle yap.'
Scorsese: Evet aynen öyle.
Lee: Eski Universal Stüdyosu Şefi Sydney Pollack, bana şöyle demişti: 'Spike, sana 'Do The Right Thing' filmini çekmen için 6 milyon dolar veriyorum. Bir kuruş fazla daha olmaz. Ama istediğin filmi yapmakta serbestsin.'
Scorsese: Benim için de aynı şey, 7 milyon dolara çektiğim 'The Last Temptation of Christ' filmi için geçerliydi.
Lee: Aslında bu iyi bir anlaşma gibi gözüküyor. Ama şu anda ortalama bir Hollywood filminin bütçesi 50 milyon dolara ulaşmış durumda. 'Summer of Sam'i (Lee'nin son filmi) 23 milyon dolara çektim.
Scorsese: Gerçekten mi?
Lee: Ben yine de iyimserim. Şimdiye kadar isteyip de yapamadığım tek film Jackie Robinson oldu. Aslında şu anda pekçok açıdan çok ilginç bir süreçten geçiyoruz. Demek istediğim sadece sinema alanında değil. Yeni bir milenyumdayız ve sanat, eğlence herşey değişiyor.
Scorsese: Sanırım ben daha yaşlı olduğum için zamanı yakalayamıyorum ve bu da aslında korkutucu. Belki de hızla ilerleyen teknoloji ve endüstiyel gelişim bize kendimizi ve kim olduğumuzu unutturuyor. Kendimi günümüzün dünyası ile bağı kopmuş gibi görüyorum. Bir bilgisayar kullanmasını bilmiyorum! Sanırım bu yüzden yaptığım filmler hep geçmiş zamanlarda geçiyor. Kundun, Casino, Age Of Innocence... Bunlar hep şu anda varolmayan bir dünyada geçen filmler.
Lee: Martin, sen filmlerin hakkında yazılan tüm eleştirileri mi yoksa sadece saygı duyduğun kişilerininkileri mi okuyorsun?
Scorsese: Hayır. Neredeyse hepsini okuyorum. Kötüleri bile. Onları saklıyorum ve kötü olanlar yıllarca aklıma takılıyor ve oradan gitmiyor. Bazen bir noktaya gelip şunu söylemek istiyorum 'Hey, kusura bakmayın. Elimden gelenin en iyisi bu.' Ben hiç Oscar kazanmadım ve belki de tüm bunların üzerine tuz biber ekmemesi açısından, bu olabilecek en iyi şey.
Lee: Peki sana bir soru sormama izin ver. Gece evinde otururken TV'de bir anda 'Ordinary People' filmi başlıyor. O anda televizyonu tutup da kırmak.. (Her ikisi de gülüyor: Scorsese'nin 1980 yılında en iyi yönetmen dalında Raging Bull (Kızgın Boğa) filmiyle aday olduğu Oscar'ı, Ordinary People filmiyle ilk kez yönetmenlik yapan Robert Redford kazanmıştı.
Scorsese: Hayır.. Hayır..
Sana şunu söyleyeyim. Böyle bir olayı ben 1989 yılında 'Do The Right Thing' filmi ile yaşadım. Olaydan sonra kendi kendime 'Tamam, artık yeter bırakıyorum' dedim. (Gülüyorlar: 1989 da 'Driving Miss Daisy' filmi Lee'nin Do The Right Thing'inin de bulunduğu adaylar arasında en iyi film Oscar'ını kazanmıştı.)
Scorsese: Bu konuda elinden birşey gelmez.
Lee: Ayrıca şunu da söyleyeyim. Bu Robert Redford'a saygısızlık anlamına gelmesin çünkü bunun onunla hiçbir ilgisi yok.
Scorsese: Tabii biliyorum. O sadece bir film çekti ve çok da iyi bir iş yaptı. Ayrıca çok akıcı bir film.
Lee: Hatta daha sonraları birlikte de çalıştınız değil mi?
Scorsese: Tabii hem de birkaç kez birlikte çalıştık.
Konuyu değiştireyim. Şu anda sinema endüstirisini 12 yaşındakiler ele geçirmiş durumda. Bir züppe gibi konuşmak istemiyorum ama American Pie filmine bir bakın. Bir pastaya penis sokmak - Buna film mi diyorlar? Bunun siyahlar için olan versiyonu Deep Dish American Pie olabilir. (Gülüyorlar) Evet ben de bu filmi çekebilirim.
Scorsese: Evet çekebilirsin.
20 senelik film geçmişi ile Amerikan sinemasının temel taşlarından biri olarak gösterilen ünlü yönetmen Martin Scorsese, Nicolas Cage ve Patricia Arquette'in başrolünü paylaştığı ' Bringing Out the Dead ' (Yaşamın Kıyısında) ile yeniden karşımızda. Özellikle çocukken aldığı İtalyan-Amerikan Katolik terbiyesini yansıttığı filmlerle ün kazanan yönetmen, bir zamanlar rahip olmak için eğitim aldığını ama daha birinci sınıftayken bundan vazgeçtiğini belirtiyor.
Öğrencilik yıllarında birçok başarılı filmlere imza atan Scorsese, ' Who's That Knocking at My Door ' adlı filminin başrolünü o zamanlar kendisi de henüz genç olan Harvey Keitel'a oynatmış.
Sinema dünyasında hatırı sayılır bir yer edinme serüvenine İtalyan oyuncu Robert De Niro ile birlikte başlayan yönetmen, ' Mean Streets ' ve ' Taxi Driver ' gibi dünya genelinde taktir toplamayı başaran filmlere imza attı. 1975 yılında kendi ve oğlunun hayatta kalabilmesi için mücadele eden dul bir kadının öyküsüne dayanan ' Alice Doesn't Live Here Anymore ' ile hafif feminist bir üslup takınan Scorsese, beş yıl sonra başrolde yine Robert De Niro'nun yer aldığı ve bir İtalyan boksörün yaşamını konu alan ' Raging Bull ' adlı filmi çekti.
Yönetmene En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında Oscar adaylığı getiren film, De Niro'ya da En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar Ödülü kazandırdı. Bir kara komedi örneği olan ' After Hours 'ın ardından Paul Newman'a ilk Oscar'ını kazandırtan ' The Color of Money ' adlı filmi yönetti.
Nikos Katzantzakis'in aynı adlı romanından uyarlanan ' The Last Temptation of Christ ' filmiyle özellikle bazı dini grupların protestolarına maruz kalan yönetmen, bir başka uyarlama olan ' GoodFellas ' ile En İyi Film dalında Oscar'ın sahibi oldu. Kanlı mafya hesaplaşmalarını konu alan filmin ardından güzel olmasına rağmen oldukça sıkıcı bulunan ' Age of Innocence ' i çekti. Daha sonra fazla ilgi uyandırmayan ' Casino ' filmini yöneten Scorsese, 14 Dalai Lama'nın yaşamını konu alan ' Kundun ' filmini yönetti.
1999 yapımı ' Bringing Out the Dead ' (Yaşamın Kıyısında) ile New York şehrinin sokaklarını gözler önüne seren Martin Scorsese, daha önce ' Taxi Driver ', ' Raging Bull ' ve ' Last Temptation ' filmlerinde birlikte çalıştığı senarist Paul Schrader ile çalışmayı yeğledi..
Martin Scorsese Filmleri
The Aviator (2004)
Yönetmen
Köpekbalığı Hikayesi (2004)
Shark Tale
Seslendirme: Sykes karakterinde
New York Çeteleri (2002)
Gangs of New York
Yönetmen
Yaşamın Kıyısında (1999)
Bringing Out the Dead
Yönetmen
Kundun (1997)
Yönetmen
Casino (1995)
Yönetmen, Senarist
Korku Burnu (1991)
Cape Fear
Yönetmen
Sıkı Dostlar (1990)
Goodfellas
Yönetmen, Senarist
After Hours (1985)
Yönetmen
Raging Bull (1980)
Yönetmen
Taxi Driver (1976)
Yönetmen