Hidayet doğru yola erişmektir. Ne büyük nimettir bu yola revan olmak… Fakat bu emekle, gayretle, kalbi kötü huylardan arındırmakla gerçekleşir. Tabiî ki Allah’ın yardım ve inayeti de şarttır. Yüce Allah, Zümer Suresi’nin 54. ayetinde şöyle buyuruyor: “Allaha dön (ruhunu Allah'a ulaştır) ve (böylece) Allah'a teslim ol, üzerine azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölmeden önce) .Yoksa sonra yardım olunmazsın.” Herkes bizler kadar şanslı değil inanç konusunda. Çünkü bizler Müslüman bir toplumda Müslüman anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldik. Avrupa’da ve dünyanın Müslüman olmayan ülkelerinde dünyaya gelenler bizim kadar bahtlı değil. Bunu göz ardı etmeden sahip olduğumuz bu nimetin kadrini bilmeliyiz. Hidayeti istemeli insan… Bunun için her şeyiyle Hakk’a yönelmeli… Gerisi gelir Allah’ın izniyle… Martin Lings de ömrünün yarısına yakınını arayış içerisinde geçirdi. Hakikati bulmak için çırpındı ve sonunda buldu. Allah onu İslam’la şereflendirdi. Öyle ki belli bir süre sonra inandığı dini öyle bir sahiplendi ki bu sefer kendisi tebliğ vazifesine atıldı. Ebubekir Siraceddin adını aldı. “Siraceddin” “nur saçan” anlamına gelen bir kelimedir. Bu yönüyle çok manalı bir ismi tercih etmişti. Hidayetinden sonra ismiyle müsemma olduğunu gösterircesine etrafına hep nur saçtı. Karanlıkları aydınlattı. Onlarca eser yazdı. İslâm’ın özünü ortaya koyan eserler verdi. Enteresan bir ömür sürdü. Dilerseniz sonu hayırla biten bu ömrün aşamalarına bir göz atalım. 1909 yılında İngiltere’de doğan Martin Lings, 12 Mayıs 2005 tarihinde doğduğu topraklarda, İngiltere'de ölmüştür. Sade bir cenaze töreniyle köyündeki evinin bahçesine defnedilmiştir. Önceleri protestandı, sonra ateist oldu. Oxford Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okudu. Yirmi beş yaşlarında diğer dünya dinlerini incelemeye başladı. 1938’de tanıştığı Kuzey Afrikalı müslümanlar vasıtasıyla büyük sufi Şeyh Ahmed Alevî eş-Şazelî ile buluştu, Müslüman oldu. 1939 yılında Mısır’a gitti. Burada Kahire Üniversitesi’nde, özellikle Shakespeare üzerine on iki yıl ders verdi. 1948’de tekrar İngiltere’ye döndü. Daha sonra British Museum’da çalışmaya başladı ve müzede bulunan çoğunlukla da Arapça olan Doğu elyazmalarının katalogunu hazırladı. Emekli oluncaya kadar da British Museum’da çalıştı. Kur’an yazmalarının bulunduğu bölümlerin sorumlusu oldu. Bu sırada çevresindeki insanlara İslâm’ı anlattı. Lings’in eserlerinden Antik İnançlar Modern Hurafeler, Yirminci Yüzyılda Bir Veli, Tasavvuf Nedir, Onbirinci Saat Türkçeye çevrildi. Üç yılını verdiği 'Hz. Muhammed ’in Hayatı' adlı kitabı ile Pakistan devletince her yıl verilen “Siret Ödülü”nü kazandı. Eser belli başlı birçok dile çevrilmiş ve büyük ilgi toplamıştır. Martin Lings, en güzel siret kitaplarından birine imzasını atmıştır. “Hz. Muhammed'in Hayatı” adını taşıyan bu eser, yayınladığı pek çok ülkede olumlu yankılar uyandırarak zevkle okunmuştur. Bu eseri yazmadan evvel derin araştırmalar yapmıştır. Bu eserinde özellikle yazılanları tekrar etmekten kaçınmıştır. Onun içindir ki bu kitap özgün bir eserdir. Lings aynı zamanda bir şairdi. Edebiyata tam anlamıyla vakıftı. Bu siret denemesinde bu özelliklerinin yansımasını görmek mümkündür. Bu eseri üç yılda tamamlamıştır. Onun bir diğer büyük eseri de Onbirinci Saat/Modern Dünyanın Manevî Bunalımı adını taşımaktadır. Adından da anlaşıldığı gibi bu eserde günümüz dünyasındaki insanların mutsuzluğu ve yaşamlarının anlamsızlaşmasının temelindeki faktörleri ortaya koyuyor. Söz konusu hayatların anlam kazanabilmesi için yapılması gerekenleri sıralıyor. Modern çağın insanlarının mutsuzluğunun perde arkasını aralıyor. Bu durumdan kurtulmanın İslâm inancına sarılmakla mümkün olacağını dile getiriyor. Martin Lings, Müslüman olduktan sonra çok sevdiği Resulü’nün yaşadığı ve hakikat mücadelesi verdiği kutsal topraklara giderek “Hacı” oldu. İçindeki iman nuru daha da parladı, cilâlandı. Hayatını değiştiren ve onun İslâm halkasına dâhil olmasına vesile olan şeyhi ve hocasına olan minnet borcunu, yazmış olduğu “Yirminci Yüzyılda Bir Veli (1961) ” adlı eserle ödedi. Bu eserde çok sevdiği hocasının tebliğ metodunu, kendisine tesirini ve örnek mücadelesini anlattı. Batı’dan çıkıp Hakk’ı ve hakikati haykıran ve asrın sufisi olarak kabul ettiğimiz Ebubekir Siraceddin uzun ve bereketli bir ömür sürdü. Bu dünyadan sevgililer sevgilisine kavuştuğunda 96 yaşındaydı. Dünya meşgaleleri onu ilgilendirmiyordu. Ömrünün son yıllarını bir münzevi gibi yaşamıştı. Müslümanlığın Avrupa’da, özellikle ülkesi olan İngiltere’de tanınmasına ve yayılmasına vesile oldu. Onun sayesinde pek çok İngiliz din olarak İslâm’ı seçerek kurtuluşa erdi. İslâm’la müşerref olduğu 29 yaşından beri hâl ve hareketleriyle, örnek yaşantısıyla İslâm’ın gülen yüzü oldu. Asrı Saadettekiler gibi yaşamaya gayret etti. “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” düsturunca onu görenler İslâm’a koşmakta tereddüt etmediler. 12 Mayıs 2005’te ebediyete göçen bu Batılı sufi münzeviye Allah’tan rahmet diliyorum. E-mektup: [email protected]
HZ.MUHAMMED İN (sav) hayatı isimli kitap muhteşem herkese tavsiye ederim
MARTİN LINGS’TEN EBUBEKİR SİRACEDDİN’E
M.NİHAT MALKOÇ
Hidayet doğru yola erişmektir. Ne büyük nimettir bu yola revan olmak… Fakat bu emekle, gayretle, kalbi kötü huylardan arındırmakla gerçekleşir. Tabiî ki Allah’ın yardım ve inayeti de şarttır. Yüce Allah, Zümer Suresi’nin 54. ayetinde şöyle buyuruyor: “Allaha dön (ruhunu Allah'a ulaştır) ve (böylece) Allah'a teslim ol, üzerine azap (kabir azabı) gelmeden önce (ölmeden önce) .Yoksa sonra yardım olunmazsın.”
Herkes bizler kadar şanslı değil inanç konusunda. Çünkü bizler Müslüman bir toplumda Müslüman anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldik. Avrupa’da ve dünyanın Müslüman olmayan ülkelerinde dünyaya gelenler bizim kadar bahtlı değil. Bunu göz ardı etmeden sahip olduğumuz bu nimetin kadrini bilmeliyiz.
Hidayeti istemeli insan… Bunun için her şeyiyle Hakk’a yönelmeli… Gerisi gelir Allah’ın izniyle… Martin Lings de ömrünün yarısına yakınını arayış içerisinde geçirdi. Hakikati bulmak için çırpındı ve sonunda buldu. Allah onu İslam’la şereflendirdi. Öyle ki belli bir süre sonra inandığı dini öyle bir sahiplendi ki bu sefer kendisi tebliğ vazifesine atıldı. Ebubekir Siraceddin adını aldı. “Siraceddin” “nur saçan” anlamına gelen bir kelimedir. Bu yönüyle çok manalı bir ismi tercih etmişti. Hidayetinden sonra ismiyle müsemma olduğunu gösterircesine etrafına hep nur saçtı. Karanlıkları aydınlattı. Onlarca eser yazdı. İslâm’ın özünü ortaya koyan eserler verdi. Enteresan bir ömür sürdü. Dilerseniz sonu hayırla biten bu ömrün aşamalarına bir göz atalım.
1909 yılında İngiltere’de doğan Martin Lings, 12 Mayıs 2005 tarihinde doğduğu topraklarda, İngiltere'de ölmüştür. Sade bir cenaze töreniyle köyündeki evinin bahçesine defnedilmiştir. Önceleri protestandı, sonra ateist oldu. Oxford Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okudu. Yirmi beş yaşlarında diğer dünya dinlerini incelemeye başladı. 1938’de tanıştığı Kuzey Afrikalı müslümanlar vasıtasıyla büyük sufi Şeyh Ahmed Alevî eş-Şazelî ile buluştu, Müslüman oldu. 1939 yılında Mısır’a gitti. Burada Kahire Üniversitesi’nde, özellikle Shakespeare üzerine on iki yıl ders verdi. 1948’de tekrar İngiltere’ye döndü.
Daha sonra British Museum’da çalışmaya başladı ve müzede bulunan çoğunlukla da Arapça olan Doğu elyazmalarının katalogunu hazırladı. Emekli oluncaya kadar da British Museum’da çalıştı. Kur’an yazmalarının bulunduğu bölümlerin sorumlusu oldu. Bu sırada çevresindeki insanlara İslâm’ı anlattı.
Lings’in eserlerinden Antik İnançlar Modern Hurafeler, Yirminci Yüzyılda Bir Veli, Tasavvuf Nedir, Onbirinci Saat Türkçeye çevrildi. Üç yılını verdiği 'Hz. Muhammed ’in Hayatı' adlı kitabı ile Pakistan devletince her yıl verilen “Siret Ödülü”nü kazandı. Eser belli başlı birçok dile çevrilmiş ve büyük ilgi toplamıştır.
Martin Lings, en güzel siret kitaplarından birine imzasını atmıştır. “Hz. Muhammed'in Hayatı” adını taşıyan bu eser, yayınladığı pek çok ülkede olumlu yankılar uyandırarak zevkle okunmuştur. Bu eseri yazmadan evvel derin araştırmalar yapmıştır. Bu eserinde özellikle yazılanları tekrar etmekten kaçınmıştır. Onun içindir ki bu kitap özgün bir eserdir. Lings aynı zamanda bir şairdi. Edebiyata tam anlamıyla vakıftı. Bu siret denemesinde bu özelliklerinin yansımasını görmek mümkündür. Bu eseri üç yılda tamamlamıştır.
Onun bir diğer büyük eseri de Onbirinci Saat/Modern Dünyanın Manevî Bunalımı adını taşımaktadır. Adından da anlaşıldığı gibi bu eserde günümüz dünyasındaki insanların mutsuzluğu ve yaşamlarının anlamsızlaşmasının temelindeki faktörleri ortaya koyuyor. Söz konusu hayatların anlam kazanabilmesi için yapılması gerekenleri sıralıyor. Modern çağın insanlarının mutsuzluğunun perde arkasını aralıyor. Bu durumdan kurtulmanın İslâm inancına sarılmakla mümkün olacağını dile getiriyor.
Martin Lings, Müslüman olduktan sonra çok sevdiği Resulü’nün yaşadığı ve hakikat mücadelesi verdiği kutsal topraklara giderek “Hacı” oldu. İçindeki iman nuru daha da parladı, cilâlandı. Hayatını değiştiren ve onun İslâm halkasına dâhil olmasına vesile olan şeyhi ve hocasına olan minnet borcunu, yazmış olduğu “Yirminci Yüzyılda Bir Veli (1961) ” adlı eserle ödedi. Bu eserde çok sevdiği hocasının tebliğ metodunu, kendisine tesirini ve örnek mücadelesini anlattı.
Batı’dan çıkıp Hakk’ı ve hakikati haykıran ve asrın sufisi olarak kabul ettiğimiz Ebubekir Siraceddin uzun ve bereketli bir ömür sürdü. Bu dünyadan sevgililer sevgilisine kavuştuğunda 96 yaşındaydı. Dünya meşgaleleri onu ilgilendirmiyordu. Ömrünün son yıllarını bir münzevi gibi yaşamıştı.
Müslümanlığın Avrupa’da, özellikle ülkesi olan İngiltere’de tanınmasına ve yayılmasına vesile oldu. Onun sayesinde pek çok İngiliz din olarak İslâm’ı seçerek kurtuluşa erdi. İslâm’la müşerref olduğu 29 yaşından beri hâl ve hareketleriyle, örnek yaşantısıyla İslâm’ın gülen yüzü oldu. Asrı Saadettekiler gibi yaşamaya gayret etti. “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” düsturunca onu görenler İslâm’a koşmakta tereddüt etmediler. 12 Mayıs 2005’te ebediyete göçen bu Batılı sufi münzeviye Allah’tan rahmet diliyorum.
E-mektup: [email protected]