'Uçmak bir martının en doğal hakkıdır özgürlük ise varoluşun bir parçasıdır.' yıllar önce okumuştum.Ama bu cümle aklımda kalmış çok güzel bir kitap herkes okumalı.
martı her gencin okuması özellikle gençlerin okuması gereken bir kitap ideal, hedef kalmamış kabullenme ve hep bir başkası gibi yaşama. ve en önemlisi bir başkası için değil kendimiz için yaşamamızın gerekliliğini vurguluyor. ben yıllar önce iki kez okumuştum. şimdilerde bir öğretmen olarak öğrencilerime de tavsiye ediyorum.
...bu binlerce martının içinde bir martı vardı ki kendini gerçekten tanımak istiyordu,jonathan livingstone.sürüden ayrılmak,içindeki 'gerçek beni'ni bulmak ve kanatlanıp uçmak...(martı:richard bach) hepimizin olmasa da az birazımızın üstlendiği kendini bulma çabasıdır.sürüye direnme, yaşamı asil kılma sanatıdır...
küçük bir martı bu jonathan küçük bir martı o kadar uçmak istiyordu jonathan uçmak istiyordu ama farklı jonathan... bırgün çok yükseğe çıktı jonathan bulutlara değdi kanadı ve kendini denize bıraktı ve kendini bıraktı
ya çok basit bi konusu var aslında, daha önce ana fikri inanmak, azim, çalışmak vs. konulu bir çok hikaye falan işlenmiştir..ya çok fazla abartılıyor ya da ben öyküden anlamıyorum..
İnsanlığın yeni değerlere ve kavramlara kavuşması hep geniş kitlelerin dışladığı, hayatı zehir ettiği, kimse dert etmezken kendine yeni düşünceyi dert edinen pek azlar sayesinde oldu, zaman zaman çok pahalı bir bedelle, neden bazıları böyledir, bir gün bunu da öğreniriz gene böyle kimsenin dert etmediğini, alıştığı güvenli değerler yaşamını terkeden biri aracılığı ile. Öyküye bir eleştiri getirmek istersek, bulacağımız yeni kavram belki de hep vardı, açığa çıkarıldı, bu her zaman mutluluğumuz anlamına da gelmeyebilir, ama, işte o pek azlar huzursuzluk, acı da olsa o saklı olanı çıkarmaya devam edecekler.
şu anda martı jonathan livingstone' un tiyatro oyununa hazırlanıyorum.. bu gerçekten inandığım şeylerim söze dökümü..bu zamana kadar hep koyun gibi güdüldük fikirlerimiz büyükler tarafından önemli olmadı...hatta bu yüzden bir fikrimiz bile olmadı. oysa özgür irademiz var.. yaşadıkça öğreniyoruz ve yıkıyoruz özgürlüğümüzü kısıtlayan bizi boğan duvarları.yaşadıkça bizimde bi birey olarak toplumda sözümüz olduğunu görüyoruz..özgürlüğü tadıyoruz ve kalıplaşmış şeylerin karşısında durabiliyoruz. tabii jonathan kadar cesaretliysek..
annemin ben çocukken bana yaptığı en büyük iyiliklerden bir bana bu kitabı okutmasıydı herhalde...insanın içindeki yaşama inadını kuvvetlendriyo...adam yazmış...hatta yaşar kurt da bi zamanlar martı johnattan için bi şarkı yapmıştı...küçük bir martı bu johnattan...die başlayan...herkesin okuması gerekli...şiddetle tavsiye edilir...
*Suyun dibine çökerken garip bir ses duydu içinden. Çaresi yok. Ben bir martıyım. Kendi doğamla sınırlanmıştım. Eğer uçuş hakkında bunca şey öğrenmem gerekseydi, beyin yerine uçuş haritalarım olurdu.Hızlı uçmam gerekseydi, şahin gibi kısa kanatlarım olurdu.Ve balık yerine fareyle beslenirdim. Babam haklıymış, bu saçmalıkları unutmalıyım.Eve, sürüme dönmeliyim ve kendimle yetinmeliyim. Zavallı, sınırlı bir martı olarak kabullenmeliyim kendimi.
*Ama hayır! Öğrendiğim her şeyi bir yana bırakmalıyım, unutmalıyım eski kendimi. Diğer martılar gibi sıradan bir martıyım ben ve onlar gibi uçacağım.
*Ne hoştu düşünmemek ve kıyıdaki ışıklara doğru karanlıkta uçmak ne hoştu! *KARANLIK! (içindeki garip ses dehşetle haykırdı.) MARTILAR ASLA KARANLIKTA UÇMAZ! *İn aşağı! martılar asla karanlıkta uçmaz. Karanlıkta uçman gerekseydi gözlerin baykuş gözü olurdu.Beyin yerine uçuş haritaların..şahin gibi kısa kanatların..
Ama sonra işte yitikliini bir yana bırakıp hırs yaparsın yada umut edersin başarabileceini ve;
Başarısızlığı ya da ölümü bir an bile düşünmeden kanatlarını bedenine yapıştırdı, uçmaya başladı..
Bir an önceki and içmeleri, kararları, hepsi unutulup gitmişti, rüzgarın hızı onları silip süpürüvermişti sanki. Ama kendine verdiği sözlerden caydığı için hiç bir suçluluk duymuyordu. Böyle sözler yalnızca sıradanlığı kabul eden martılar içindir.Öğrenimde yetkinliğin eşiğine ulaşan biri için bu tür sözler yoktur.
*Bu hızda kanatlarını açıverecek olsa, milyonlarca minik martı zerreciğine parçalanacağını bilerek yutkundu.Ama hız gücün ta kendisiydi ve hız coşkuydu ve hız saf güzellikti.
*Çarpışmak, anında ölüm olacaktı.
*Zafer! Buydu ilk düşüncesi. Son hız!
*..Gerçek bir anlam bu! Bilgisizlikten sıyrılıp çıkabiliriz, kendimizi mükemmel, zeki ve yetenekli yaratıklar haline getirebiliriz. Özgür olabiliriz! UÇMAYI ÖĞRENEBİLİRİZ.
*Gelecek, umut pırıltısıyla çağırıyordu.*
İşteeee en sevdiim bölüm..
-Martı Jonathan Livingston! Ortaya çık! (Yaşlı kurultay başkanı en törensel sesiyle konuşmuştu. 'Ortaya öıkma' yalnızca büyük utanç ya da büyük onursuzluk anlamına gelirdi. Martı önderlerini saptamak için ise; 'Onur adına Ortaya Çıkma' çağrısı yapılırdı. Elbette, diye düşündü. Bu sabahki kahvaltı sürüsü yaptığım devrimi gördü. Ama ben onurlandırılmak istemiyorum ki! Önderlikte gözüm yok. Yalnızca buluşlarımı paylaşmak, önümüzde açılan engin ufukları göstermek istiyorum. Bu düşüncelerle ortaya doğru ilerledi.
Yaşlı Kurultay başkanı: -Martı Jonathan Livingston..Martı Soydaşlarının bakışları altında, utanç adına ortaya çık.
İşte o an, kaynar sular döküldü başından aşağıya. Dizlerinin bağı çözüldü, tüyleri sarktı, kulakları uğuldadı. Utanç adına ortaya çıkmak? Hayır olamaz! Ya devrim! Anlamıyorlar! yanılıyorlar.. yanılıyorlar!
-..Bağışlanmaz bir sorumsuzlukla, Martı ailesinin geleneğini ve saygınlığını sarsarak.. -..Bir gün, Martı Jonathan Livingston, sorumsuzluğunun zararını anlayacaksın. YAŞAMIN SIRRINA ERİLEMEZ.Yegane bilinen, bu dünyada yemek ve olabildiğince çok yaşamak için geldiğimizdir.
Bir martının Kurultaya karşı yanıt hakkı kesinlikle yoktu ama Jonathan'ın sesi yükseldi.
-Sorumsuzluk mu? Ama kardeşlerim! ..Yaşamın anlamını, daha yüce bir amacını bulan ve ona ulaşmaya çabalayan bir martıdan daha sorumlu biri olabilir mi?
Ve bir yanıt..Tek bir tane ama..
-Kardeşlik öldü!
...
*Derdi, yalnızlık değildi.Öbür martıların,önlerindeki uçuş erincine inanmayı reddetmiş olmalarıydı. Onlar, gözlerini açıp bakmaktan kaçınmışlardı.
*Uçmayı öğreniyordu ve karşılığında ödediği bedel nedeniyle pişmanlık duymuyordu. Martı Jonathan, bir martının yaşamını o denli kısaltan nedenlerin, sıkıntı, korku ve öfke olduğunu keşfetti ve bunları zihninden silerek uzun, güzel bir yaşam sürdü.
-Kimsiniz siz?
-Bizler senin süründeiniz Jonathan.Kardeşleriniz.Seni daha yukarılara çıkarmaya geldik, evine götürmeye.
-Evim yok benim. Benim sürüm yok. Dışlanmışım ben. Şimdi Büyük Dağ rüzgarının tepesinde uçuyoruz. Bu yaşlı gövdeyi, belki ancak yüz metre daha yükseltebilirim, ama daha fazla değil.
-hayır Jonathan, başarabilirsin. Çünkü öğrendin. Bir okul bitmiştir, başka bir okula başlama zamanıdır şimdi.
O kadar çok istedin ki 'olmamazlık' reddedildi. O kadar güzel odaklandın ki; olumsuzlukların hepsi gözlerini kıstığında uçup gitti. O kadar sert indi ki hırs ve olması gereken hızında,nefretle bencillik arasında gitti geldi ama hiç birine pas vermedi. Bir şeyler değişirken değişime ayak uydurup,dikkat çekmeyi önlemek yerine öncü olundu. Birinciyken sonuncuya selam verildi. Başarıldığında durulmadı devam edildi..
BU HAYATI TANIMLAYAN YEGANE HİKAYELERDEN BİRİ. İNSANI ANLATIYOR, ÇABALAMALARINI, YAŞADIKLARINI, OLMASI GEREKENİ BAŞKA NE DİYEBİLİRİM Kİ... KUTSAL SAYDIĞIM KİTAPLARDAN BİRİ...
'Uçmak bir martının en doğal hakkıdır özgürlük ise varoluşun bir parçasıdır.' yıllar önce okumuştum.Ama bu cümle aklımda kalmış çok güzel bir kitap herkes okumalı.
martı
her gencin okuması özellikle gençlerin okuması gereken bir kitap
ideal, hedef kalmamış kabullenme ve hep bir başkası gibi yaşama.
ve en önemlisi bir başkası için değil kendimiz için yaşamamızın gerekliliğini vurguluyor.
ben yıllar önce iki kez okumuştum. şimdilerde bir öğretmen olarak öğrencilerime de tavsiye ediyorum.
...bu binlerce martının içinde bir martı vardı ki kendini gerçekten tanımak istiyordu,jonathan livingstone.sürüden ayrılmak,içindeki 'gerçek beni'ni bulmak ve kanatlanıp uçmak...(martı:richard bach)
hepimizin olmasa da az birazımızın üstlendiği kendini bulma çabasıdır.sürüye direnme, yaşamı asil kılma sanatıdır...
Jonathan diyince gözlerinin içi parlardı,şarkıdaki gibi bir gün çok yükseğe uçtu ve bulutlara değdi kanadı.
conathan livingston'um şimdi ben.ama umuyorum kiii JONATHAN LİVİNGSTONE olam yolunda ilerliyorum... mutluluklar....
küçük bir martı bu jonathan
küçük bir martı o kadar
uçmak istiyordu jonathan
uçmak istiyordu ama farklı
jonathan...
bırgün çok yükseğe çıktı jonathan
bulutlara değdi kanadı
ve kendini denize bıraktı
ve kendini bıraktı
martıların arsında martı olmaya çabalamak ne kadar da güç.
ya çok basit bi konusu var aslında, daha önce ana fikri inanmak, azim, çalışmak vs. konulu bir çok hikaye falan işlenmiştir..ya çok fazla abartılıyor ya da ben öyküden anlamıyorum..
İnsanlığın yeni değerlere ve kavramlara kavuşması hep geniş kitlelerin dışladığı, hayatı zehir ettiği, kimse dert etmezken kendine yeni düşünceyi dert edinen pek azlar sayesinde oldu, zaman zaman çok pahalı bir bedelle, neden bazıları böyledir, bir gün bunu da öğreniriz gene böyle kimsenin dert etmediğini, alıştığı güvenli değerler yaşamını terkeden biri aracılığı ile. Öyküye bir eleştiri getirmek istersek, bulacağımız yeni kavram belki de hep vardı, açığa çıkarıldı, bu her zaman mutluluğumuz anlamına da gelmeyebilir, ama, işte o pek azlar huzursuzluk, acı da olsa o saklı olanı çıkarmaya devam edecekler.
şu anda martı jonathan livingstone' un tiyatro oyununa hazırlanıyorum.. bu gerçekten inandığım şeylerim söze dökümü..bu zamana kadar hep koyun gibi güdüldük fikirlerimiz büyükler tarafından önemli olmadı...hatta bu yüzden bir fikrimiz bile olmadı. oysa özgür irademiz var.. yaşadıkça öğreniyoruz ve yıkıyoruz özgürlüğümüzü kısıtlayan bizi boğan duvarları.yaşadıkça bizimde bi birey olarak toplumda sözümüz olduğunu görüyoruz..özgürlüğü tadıyoruz ve kalıplaşmış şeylerin karşısında durabiliyoruz. tabii jonathan kadar cesaretliysek..
annemin ben çocukken bana yaptığı en büyük iyiliklerden bir bana bu kitabı okutmasıydı herhalde...insanın içindeki yaşama inadını kuvvetlendriyo...adam yazmış...hatta yaşar kurt da bi zamanlar martı johnattan için bi şarkı yapmıştı...küçük bir martı bu johnattan...die başlayan...herkesin okuması gerekli...şiddetle tavsiye edilir...
1.BÖLÜMDE HOŞUMA GİDENLER:
*Suyun dibine çökerken garip bir ses duydu içinden. Çaresi yok. Ben bir martıyım. Kendi doğamla sınırlanmıştım. Eğer uçuş hakkında bunca şey öğrenmem gerekseydi, beyin yerine uçuş haritalarım olurdu.Hızlı uçmam gerekseydi, şahin gibi kısa kanatlarım olurdu.Ve balık yerine fareyle beslenirdim. Babam haklıymış, bu saçmalıkları unutmalıyım.Eve, sürüme dönmeliyim ve kendimle yetinmeliyim. Zavallı, sınırlı bir martı olarak kabullenmeliyim kendimi.
*Ama hayır! Öğrendiğim her şeyi bir yana bırakmalıyım, unutmalıyım eski kendimi. Diğer martılar gibi sıradan bir martıyım ben ve onlar gibi uçacağım.
*Ne hoştu düşünmemek ve kıyıdaki ışıklara doğru karanlıkta uçmak ne hoştu!
*KARANLIK! (içindeki garip ses dehşetle haykırdı.) MARTILAR ASLA KARANLIKTA UÇMAZ!
*İn aşağı! martılar asla karanlıkta uçmaz. Karanlıkta uçman gerekseydi gözlerin baykuş gözü olurdu.Beyin yerine uçuş haritaların..şahin gibi kısa kanatların..
Ama sonra işte yitikliini bir yana bırakıp hırs yaparsın yada umut edersin başarabileceini ve;
Başarısızlığı ya da ölümü bir an bile düşünmeden kanatlarını bedenine yapıştırdı, uçmaya başladı..
Bir an önceki and içmeleri, kararları, hepsi unutulup gitmişti, rüzgarın hızı onları silip süpürüvermişti sanki. Ama kendine verdiği sözlerden caydığı için hiç bir suçluluk duymuyordu. Böyle sözler yalnızca sıradanlığı kabul eden martılar içindir.Öğrenimde yetkinliğin eşiğine ulaşan biri için bu tür sözler yoktur.
*Bu hızda kanatlarını açıverecek olsa, milyonlarca minik martı zerreciğine parçalanacağını bilerek yutkundu.Ama hız gücün ta kendisiydi ve hız coşkuydu ve hız saf güzellikti.
*Çarpışmak, anında ölüm olacaktı.
*Zafer! Buydu ilk düşüncesi. Son hız!
*..Gerçek bir anlam bu! Bilgisizlikten sıyrılıp çıkabiliriz, kendimizi mükemmel, zeki ve yetenekli yaratıklar haline getirebiliriz. Özgür olabiliriz! UÇMAYI ÖĞRENEBİLİRİZ.
*Gelecek, umut pırıltısıyla çağırıyordu.*
İşteeee en sevdiim bölüm..
-Martı Jonathan Livingston! Ortaya çık!
(Yaşlı kurultay başkanı en törensel sesiyle konuşmuştu. 'Ortaya öıkma' yalnızca büyük utanç ya da büyük onursuzluk anlamına gelirdi. Martı önderlerini saptamak için ise; 'Onur adına Ortaya Çıkma' çağrısı yapılırdı. Elbette, diye düşündü. Bu sabahki kahvaltı sürüsü yaptığım devrimi gördü. Ama ben onurlandırılmak istemiyorum ki! Önderlikte gözüm yok. Yalnızca buluşlarımı paylaşmak, önümüzde açılan engin ufukları göstermek istiyorum. Bu düşüncelerle ortaya doğru ilerledi.
Yaşlı Kurultay başkanı:
-Martı Jonathan Livingston..Martı Soydaşlarının bakışları altında, utanç adına ortaya çık.
İşte o an, kaynar sular döküldü başından aşağıya. Dizlerinin bağı çözüldü, tüyleri sarktı, kulakları uğuldadı. Utanç adına ortaya çıkmak? Hayır olamaz! Ya devrim! Anlamıyorlar! yanılıyorlar.. yanılıyorlar!
-..Bağışlanmaz bir sorumsuzlukla, Martı ailesinin geleneğini ve saygınlığını sarsarak..
-..Bir gün, Martı Jonathan Livingston, sorumsuzluğunun zararını anlayacaksın. YAŞAMIN SIRRINA ERİLEMEZ.Yegane bilinen, bu dünyada yemek ve olabildiğince çok yaşamak için geldiğimizdir.
Bir martının Kurultaya karşı yanıt hakkı kesinlikle yoktu ama Jonathan'ın sesi yükseldi.
-Sorumsuzluk mu? Ama kardeşlerim! ..Yaşamın anlamını, daha yüce bir amacını bulan ve ona ulaşmaya çabalayan bir martıdan daha sorumlu biri olabilir mi?
Ve bir yanıt..Tek bir tane ama..
-Kardeşlik öldü!
...
*Derdi, yalnızlık değildi.Öbür martıların,önlerindeki uçuş erincine inanmayı reddetmiş olmalarıydı. Onlar, gözlerini açıp bakmaktan kaçınmışlardı.
*Uçmayı öğreniyordu ve karşılığında ödediği bedel nedeniyle pişmanlık duymuyordu. Martı Jonathan, bir martının yaşamını o denli kısaltan nedenlerin, sıkıntı, korku ve öfke olduğunu keşfetti ve bunları zihninden silerek uzun, güzel bir yaşam sürdü.
-Kimsiniz siz?
-Bizler senin süründeiniz Jonathan.Kardeşleriniz.Seni daha yukarılara çıkarmaya geldik, evine götürmeye.
-Evim yok benim. Benim sürüm yok. Dışlanmışım ben. Şimdi Büyük Dağ rüzgarının tepesinde uçuyoruz. Bu yaşlı gövdeyi, belki ancak yüz metre daha yükseltebilirim, ama daha fazla değil.
-hayır Jonathan, başarabilirsin. Çünkü öğrendin. Bir okul bitmiştir, başka bir okula başlama zamanıdır şimdi.
O halde hazırım..
O kadar çok istedin ki 'olmamazlık' reddedildi.
O kadar güzel odaklandın ki; olumsuzlukların hepsi gözlerini kıstığında uçup gitti.
O kadar sert indi ki hırs ve olması gereken hızında,nefretle bencillik arasında gitti geldi ama hiç birine pas vermedi.
Bir şeyler değişirken değişime ayak uydurup,dikkat çekmeyi önlemek yerine öncü olundu.
Birinciyken sonuncuya selam verildi.
Başarıldığında durulmadı devam edildi..
Herkesin hayatı boyunca en azından bir kez okuması gerektiğine inandığım üç kitaptan biri...
Diğerleri de Simyacı ve Ölü Ozanlar Derneği...
BU HAYATI TANIMLAYAN YEGANE HİKAYELERDEN BİRİ. İNSANI ANLATIYOR, ÇABALAMALARINI, YAŞADIKLARINI, OLMASI GEREKENİ BAŞKA NE DİYEBİLİRİM Kİ... KUTSAL SAYDIĞIM KİTAPLARDAN BİRİ...
Çok güzel bir hikaye. Kısa ama güzel.
Ama biraz liberal olmuş..