Kültür Sanat Edebiyat Şiir

m.nihat malkoç sizce ne demek, m.nihat malkoç size neyi çağrıştırıyor?

m.nihat malkoç terimi Nihat Malkoç tarafından tarihinde eklendi

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    ÇANAKKALE’DE UYANIŞ

    M.NİHAT MALKOÇ


    18 Mart Çanakkale Zaferi dünyanın şahit olduğu en büyük hadiselerden biridir. Bu bir ölüm kalım mücadelesiydi. Bir milletin onca millete karşı gösterdiği bu amansız mücadele, mazlum ülkelere de güç ve umut vermiştir. Çanakkale Boğazı’nın geçilmezliğini bütün dünyaya haykıran Çanakkale Savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehitlik mertebesine yükselmiştir. Bizim şehitlerimizin sayısı miktarınca düşman askerleri de hayatlarının baharında ruhlarını Çanakkale sırtlarında bırakmıştır.

    Çanakkale edebiyatımıza sıkça konu olmuştur. Bugüne kadar Çanakkale üzerine neler yazılmadı ki! ... Onlarca roman ve hikâye, yüzlerce şiir Çanakkale’deki kurtuluş destanını ebedileştirmiştir. Her yıl yerel ve ulusal olmak üzere Çanakkale ile ilgili şiir ve kompozisyon yarışmaları düzenlenir. Şair ve yazarlarımız bu yarışmalara katılarak hünerlerini gösterirler.

    Bu yıl İstanbul’da Kartal Belediyesi ile Zeytin Dalı Şiir-Edebiyat-Kültür-Sanat ve Dayanışma Grubu tarafından “Çanakkale Şehitleri ve Şehitler” konulu şiir yarışması düzenlendi. Yarışmada birinciye 1000 YTL, İkinciye 750 YTL, üçüncüye 500 YTL para ödülü verilmesi kararlaştırıldı. Yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce şair katıldı. Uzun incelemeler sonucunda yüzlerce şiir arasından seçim yapıldı. Elemeler neticesinde “Çanakkale’de Uyanış” adlı şiirimle Türkiye üçüncüsü oldum. Türkiye üçüncülüğü kazanan “Çanakkale’de Uyanış” adlı şiirimi dikkatinize sunuyorum:

    “Kasırgalar savurur; buz kestirir kar bizi
    Gece gündüz kavurur sıcağında nâr bizi

    Çanakkale’de zaman açılır sonsuzluğa
    Çağırır gül yüzüyle agûşuna yâr bizi

    Sabır ateşten gömlek, dua semaya kapı
    Bülbülün nağmesinde yakar ahûzar bizi

    Gözlerim kapanmadan ruhum dalar uykuya
    Elinde kırmızı gül, çağırır mezar bizi

    Fazilet yarışında önde gider yiğitler
    Zekeriya misali bölse de hızar bizi

    Gayya çukurlarından beslenirse kem gözler
    Sirkeyle bal misali öylece bozar bizi

    Kalbin orta yerine siner kirli bakışlar
    Kendimize getirir ilâhî nazar bizi

    Gök yarılsa ikiye, gün batsa da şafakta
    Çağların göbeğine tarihler yazar bizi

    Gök kubbenin altında dolaşırken avare
    Hicran ateşlerine atar intizar bizi

    Hafakanlar basmadan yetiş rahmet meleği
    Ölüme çeyrek kala çepeçevre sar bizi

    Efkâr basar sinsice hüzün coğrafyamıza
    Sevgilinin hayali eder bahtiyar bizi

    Gelibolu’da yağmur fırtınaya dönüşür
    Sular kaynar derinden, ateşi yakar bizi

    Ürperir maveradan koparıldıkça ruhlar
    Maziden arda kalan sermaye bakar bizi

    Ölü toprağı serper, gaflet kurşundan ağır
    Bir kez uyumaya gör yılanlar sokar bizi

    Doğar Anafartalar alacakaranlığa
    Aynadaki akisler Hakk’a muştular bizi

    Zaman alevden bir gül, safın önünde kısrak
    Düşmanı haklarım ben dostlardan kurtar bizi

    Kirli çizmeleriyle girer de haremime
    Hallac-ı Mansur gibi beyhude soyar bizi

    Kapımın kilidini çalan dünkü devşirme
    Düşünmez, bir kalemde kızıla boyar bizi

    Ay ışığı düşerken kapkaranlık geceye
    Uyanışın öncüsü, muzaffer sayar bizi

    Diner Çanakkale’de esen acı karayel
    Suya düşer cemreler ısıtır bahar bizi

    İl içi ve ilçeler arası yarışmalarda bugüne kadar 13 tane ödül kazandım. Bunlar arasında birincilik, ikincilik, üçüncülük ve mansiyonlar vardı. Türkiye genelinde elde ettiğim bu üçüncülük benim için çok önemliydi. Çünkü ilk kez ulusal bir yarışmada derece elde ettim. En büyük temennim Türkiye genelindeki ödüllerin devamının gelmesidir. Ödüller şair ve yazarların itici gücüdür. Zira marifet iltifata tabidir.

  • Rüstem Kapuska
    Rüstem Kapuska

    gereksiz işler müdürü................

  • Hatun Kılıç
    Hatun Kılıç

    RAMAZANI GÜZEL YORUMLAMIŞ

  • Oguzcan Demir
    Oguzcan Demir

    trabzonlu malkoç iyi bir şair olarak bilinmekte

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    çaykur'un ucuz ama kaliteli süzme poşet çayı...

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    GURBETTEN SILAYA TRABZON

    Ana yurdum Trabzon’um yoktur bir eşin
    Şimdi burnumda buram buram tütersin

    Soldurdun aşklarımı,yıktın ümitlerimi
    Yakarsın hasretle yüklü yüreğimi

    Boztepe’m yine dimdik mi bakarsın gene
    Limanda yük boşaltan gemilere

    Maraş Caddesi burda anlatıyorum seni
    Gazipaşa yokuşu ne tez unuttun beni

    Ganita çırılçıplak mısın öyle denize nazır?
    Sen ya Değirmendere yine isyana hazır

    İsmim yazılıdır her sokağa,her taşa
    Bilirim hep susarsın yorgunsun İskenderpaşa

    Atapark dindi mi kanayan yaran?
    Var mı beni Fatih’te dostlardan soran?

    Ya sen Moloz,acaba öyle bet kokar mısın?
    Erdoğdu,Trabzon’a güvenle bakar mısın?

    Yakışır mı sana Uzunkum bu işve,bu naz?
    Beşirli güzelliğin sana da kalmaz

    Duydum ki unutmuşsun ben vefalı dostunu
    Ne yapalım Mumhane bu kaderin oyunu

    Bir başka olurdu,çekilmezdi nazları
    Kunduracılar’ın narin tezgâhtar kızları

    Yığın insanla dolu Çömlekçi,Rus Pazarı
    Hatırasını korur Esentepe yazları

    Trabzon hamsisiyle meşhurdur dünyada
    Dolaşır mı turistler gene Ayasofya’da?

    Bak,gör ki Tabakhane tarihe şahit olur
    Soğuksu çamlıkları temiz havayı solur

    Boşuna akmış değil Trabzon’daki kanlar
    Göğsümüzü kabartır Gülbahar’da ezanlar

    Ortahisar’da evler fetihi canlandırır
    Kalepark geceleri bir başka şenlendirir

    Sahil boyu şahit ol balıkların hasına
    Kaptırırsın kendini denizin havasına

    Kalkınma’da dolaşır üniversite kızları
    Söğütlü’de kızların yürek yakar sözleri

    Yıldızlı bir başına yaşar sahil boyunda
    Trabzon insanının asalet var soyunda

    Meydan’da sosyeteler oturur,eğlenirler
    Uzunsokak’ta kızlar endamı gösterirler

    Bazı yerde içkiler,mezeler katılıyor
    Bahçecik’te Akif’in ruhu yaşatılıyor

    Karanlığa bir güneş gibi doğ Trabzon’um! ...
    Ortaçağı parçala,süpür boğ Trabzon’um! ...

    Taşın toprağın altın,yakuttur Trabzon’um! ...
    Hatıralarım sende,sendedir çocukluğum

    Sana olan borcumu veremem Trabzon’um! ...
    Masmavi denizine,insanına hayranım

    Seni anlatmak çok zor azizim Trabzon’um! ...
    Sende doğdum,büyüdüm,sendedir sonum…

    (23 MART 1993/GÜMÜŞHANE)

    M.NİHAT MALKOÇ

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    PULATHANE(AKÇAABAT)


    Sen Pulathane’yi gezdin mi dostum?
    Bir görmeden tarif etmek zor şimdi
    Güzelliği sen de sezdin mi dostum?
    Sualini yavaş yavaş sor şimdi

    Güzellikler bölüşülür,paylanır
    Ağıtlarda hasret,acı söylenir
    Hıdırnebi Yaylası’nda yaylanır
    Kavranlara basılmıştır lor şimdi

    Buralarda fitne,fesat az olur
    Müminin yüzünde nurdan iz olur
    Hakikate giden yollar düz olur
    Gerçekleri görmeyenler kör şimdi

    Bahçelerde çiçek açar,yaz gelir
    Baharla birlikte bize haz gelir
    Koca ömür insanlığa az gelir
    Aç gözünü hakikati gör şimdi

    Yücesinde boz bulanık kör duman
    Hasat vakti gelir kurulur harman
    Çiçeklerde saklı bin çeşit derman
    Yeşilliği gözlerimde fer şimdi

    Sabah namazında kalkılır işe
    Tez vakitte haber salınır eşe
    Haram yiyip asla dönülmez köşe
    Köylünün sırtından akar ter şimdi

    Mutluluk ışığı yansıyor gözde
    Samimiyet elbet gizlidir sözde
    Seher vakti rızk aranır denizde
    Deryalara atılmıştır tor şimdi

    Muhabbetler büyür dönüşür aşka
    Aşk varsa gönülde gerek yok köşke
    Ömrüm bu toprakta geçseydi keşke
    Hicrandan vuslata erer yâr şimdi

    İrem’i andırır yeşil bağları
    Yücelere kanat gerer dağları
    Afiyetle yenir taze yağları
    Doğru mu,yanlış mı,karar ver şimdi

    Gecenin kör vakti garipler ağlar
    Denizler köpürür,ırmaklar çağlar
    Yeşile bürünür çiçekli bağlar
    Menekşeler bahçelerde mor şimdi

    Hiçbir yer değildir gönlüme göre
    Hicran ateşine,kavuşmak çare
    Gitmeye meylim yok başka bir yere
    Şuraya bir yatak,yorgan ser şimdi

    On Yedi Şubatlar bayramdır bize
    Döküldü düşmanın leşi denize
    İmanla Salip’i getirdik dize
    Hakk’a karşı kenetlenmiş şer şimdi

    Övünmek hakkımız düşman utansın
    Ülkemi bölüşen ferman utansın
    Türk’e kefen biçen cihan utansın
    Olanları hayırlara yor şimdi

    Akçabatlı’m Sargana’yı unutma
    Garibi hor görüp zalimi tutma
    Ceddinin sözünü yabana atma
    Hayatını muhabbetle ör şimdi

    Hasret hançer olur, boynumu vurur
    Ruhumu bedenden alıp savurur
    Yüreğimi baştan başa kavurur
    İbrahim’in ateşinde kor şimdi

    Sılanın zehiri,kederi gurbet
    Ölümün ötesi,beteri gurbet
    Garibin azığı,kaderi gurbet
    Piştik artık yakmaz bizi nâr şimdi

    Köftesi,horonu mühürdür çağa
    Başlasın eğlence,dizilin sağa
    Çek dizleri,tenin değsin toprağa
    Dört bir yanda oynanıyor bar şimdi

    Ne söylesem el âleme söz olur
    Söylemesem yüreklerim köz olur
    Bahar gelir,benim ruhum güz olur
    Karadağ’da üşür yağan kar şimdi! ...


    M.NİHAT MALKOÇ

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    KAHIR KURŞUNLARI

    Kays'tım,Mecnûn eyledi yüreğimin sahibi
    Hiç tanımazmış gibi uzaktan bakıp gitti.
    Göz kırpmadan bağladı darağacına ipi
    Büyüttüğü sevdanın pimini çekip gitti

    Mevsimlerden sonbahar,vakit bir akşamüstü
    Karanlıklara inat şafağı söküp gitti
    Mâziye sünger çekip hatıralara küstü
    Beyaz gül bahçesine kaktüsler dikip gitti

    Bilinmeze yol alıp açılırken her gemi
    Gönül limanlarını nefretle yıkıp gitti
    Büyüyüp korlaşırken yüreğimin matemi
    Bana dudaklarını,gülerek,büküp gitti

    İlhama pusu kurdu,yarım kaldı şarkımız
    Sözümü boğazıma bir güzel tıkıp gitti
    Kanatları kırılmış kuşlardan yok farkımız
    Evvelki duyguları başıma kakıp gitti

    Rüya gibi,gözümden gitmez o gül endamı
    Nazlı bir ceylan gibi önümden sekip gitti
    Değişmezdim Ferhat'la büyüttüğüm sevdamı
    Mâziyi hatırlayıp gözyaşı döküp gitti

    Sermayemi yükledim gayri ecel atına
    Zehirli akrep gibi ruhumu sokup gitti
    Kıymet vermem dünyanın fâni saltanatına
    Kahır kurşunlarını bağrıma sıkıp gitti

    Gamzeler belirirdi yanağında gülünce
    Tuna nehri misali kalbime akıp gitti.
    Kurtlara yem olacak güzelliğin ölünce
    Meydan okudu aşka,şimşekler çakıp gitti

    Tükendi umut faslı,sakınmadı sözünü
    Fitne tohumlarını gönlüme ekip gitti
    Düşürdü can evime intizarın közünü
    Kalbin aysberglerini hışımla yakıp gitti

    M.NİHAT MALKOÇ

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    İŞTE GELDİK GİDİYORUZ

    Bâkî sandık bu dünyayı
    Heder ettik günü,ayı
    Koskoca ömrümüz zâyi

    Her geçen gün bitiyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    Ümit yok yarına dair
    Manzara ortada,zâhir
    Fitnede,fesatta mâhir

    Söze yalan katıyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    İnsanlar suçlu avında
    Demir dövülür tavında
    Gör ki haksız yok savında

    Çırpındıkça batıyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    Para olmuş anayasa
    Gayri tanımayız tasa
    Boş gönlümüzdeki kasa

    Ruhumuzu satıyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    Beğenmez amiri memur
    Hepimizin özü çamur
    Çok su götürür bu hamur

    Her gelene çatıyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    Kafalar akşamdan demli
    Garibanın gözü nemli
    Patronlar yukardan yemli

    Zehir zıkkım tadıyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    Çalışanı mumla ara
    Nasıl düşmeyelim dara?
    Çekil aradan Ankara! ...

    Hep yan gelip yatıyoruz
    İşte geldik gidiyoruz

    (13 OCAK 2005 PERŞEMBE)
    M.NİHAT MALKOÇ

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    ÜÇ MEVSİMLİ DÜNYA

    Bir dünya kuruyorum pembe hayallerin üstüne
    Bir dünya ki geceleri gündüze gebe
    Pembe duyguların kol gezdiği,
    Her aşığın vuslata erdiği,
    Üç mevsimli,
    Kışı olmayan,
    Sahilleri yosun kokan,
    Güvercinleri,ağlatmayan,
    Adını saadet koyduğum
    Bir dünya kuruyorum yine
    -Hakikatte ne mümkün-
    Resim defterimin üstüne! ...


    M.NİHAT MALKOÇ

  • Fatma Sena Gündüz
    Fatma Sena Gündüz

    azcık kısa yazsa ya da kısa yazılırı kopyala yapıştır yapsa: hiç üşenmeden oturup okuyacağım yazdıklarını ama yok...trabzonlular web sitesine cevirdi herif nediri...

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    BENİM ESİR MİLLETİM! ...
    M.NİHAT MALKOÇ

    Türkmenistan semalarında süzülerek uçarken hostesin sessizliği bozan o anonsunu unutmam mümkün değil:
    “Değerli yolcularımız üç saat on beş dakikalık yolculuğumuz birazdan sona erecektir.Az sonra Aşkabat Hava Alanı’na ineceğiz.
    Büyük bir heyecanla uçağın penceresinden aşağıya bakıyordum.Az sonra,yıllardır özlemini duyduğum ata topraklarına ayak basacaktım.
    Hep bu anı beklemiştim yıllarca….
    O esnada, farkında olmadan,Yavuz Bülent Bakiler’in,çocukluk yıllarımda ezberlediğim “Unuttuğumuz İnsanlar” şiirinin şu mısraları döküldü dudaklarımdan:
    “Ben çilesi çekilmemiş bir Türkmen.
    Ben her sabah,ciğerine kurşun yiyen bir yetim.
    Çaresizlikler içinde sizi düşünüyorum.
    Ey esir insanlar diyarında benim esir milletim! ...
    Ve ey Kafkas Dağları ardında
    Bayraksız memleketim.”
    Bu duygularla uçaktan indim.
    Artık ayağım yere değmişti.Hem de ata topraklarına! ...
    Sanırım diğer öğretmen arkadaşlar benim kadar heyecanlı değildi.
    Çünkü biz hep bu diyarın hasretiyle büyümüştük.Türkülerimiz,hoyratlarımız ve şiirlerimiz hep bu topraklara dairdi.Yine Yavuz Bülent Bakiler’in “Türkistan” şiiri geldi aklıma.O şiiri gözlerimin önünden geçirmekle kalmadım; adeta yaşadım:
    “Öz yurdumu çarmıha germişler kırk yerinden
    Unutmam bin yıl geçse acımın üzerinden
    Vurulan bir ceylana yanar gibi derinden
    Ulu Türkistan’a yandım.

    Tanrım,bir gün acaba diyebilecek miyim;
    -Vuslatın yüzüme nakışladığı nurla-
    Bir komşu bahçesine uzanır gibi huzurla
    Türkistan’ın toprağına uzandım.”
    Türkistan’ın toprağına huzur içerisinde uzanmayı nasip eden Mevla’ma binlerce şükürler olsun.
    Kardeş Türkmen halkına hizmet etme bahtiyarlığı benim için bütün maddî değerlerin fevkindedir.
    Kimse bunu kuru ve hamasî bir Türkçülük ve Turancılık olarak da yorumlamaya kalkmasın.
    Kim ne derse desin onlarla köklü tarihî bağlarımız var.Bu güçlü bağ yetmiş yıllık komünizm devrinde de kopmadı; belki zaman zaman gevşedi.
    Onlar bizim kardeşlerimiz.
    Bunu kimse inkâr edemez.
    Dinimiz bir…
    Dilimiz bir…
    Özümüz bir…
    Sözümüz bir…
    Bir,bir,bir,bir! ...
    Bu kadar birin olduğu yerde ikilik olur mu?
    Bu birleri çoğaltmak,uzatmak da mümkün! ....
    Bu kadar birlerin olduğu yerde elbette birlik olması gerek.
    Bazı kesimlerin ikilik ve fitne tohumu ekme gayretleri hüsranla sonuçlanacaktır.
    Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler,Allah’ın izniyle,başarılı olamayacaklardır.
    Ben buna bütün samimiyetimle inanıyorum.
    Kardeş Türk Cumhuriyetleri, aynı ağacın meyveleridir.Bu vahdet ağacına zehirli aşı yapmak isteyenlere bu millet izin vermeyecektir.

    e-mektup: [email protected]

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    ATA TOPRAKLARINDA OLMANIN HAZZI
    M.NİHAT MALKOÇ

    Türkî Cumhuriyetlere öğretmen alımı imtihanı neticesi elime geçtiğinde çok heyecanlanmıştım.
    Kazanmıştım imtihanı! ...Hem de Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a tayin edilmiştim.
    Akçaabat’tan Aşkabat’a gidecektim.
    Söylemesi bile bir hoş…
    Akçaabat’tan Aşkabat’a! ...
    Günler günleri kovaladı; nihayet evlât-ü ayalden ayrılma zamanı geldi.
    Bugüne kadar hiç mi hiç yurt dışına çıkmamıştım.
    Yurt içi seyahatlerimde de hep ailemle beraber dolaştım.Yani ilk kez uzun süreli bir ayrılık yaşayacaktım.
    Fakat içimde o üzüntüyü boğan bambaşka bir sevinç var.
    Az bir şey mi Allah aşkına! ...
    Yıllardır sevgisini içimde yaşattığım ata topraklarına gidiyorum.
    Bir yanda hüzün,öte yanda bastırılması mümkün olmayan tarifsiz bir sevinç…
    Kim demiş “Erkekler ağlamaz” diye? ...
    İnsan olmanın alâmetidir gözyaşı…
    Gözyaşının su gibi çağlamadığı ayrılıklara ayrılık mı denir?
    Ben de insan olmanın gereğini izhar ettim.
    Evlât-ü ayalden nemli gözlerle ayrıldım.
    Ankara’da pasaport işlemlerini hallettikten sonra sabaha karşı Esenboğa Havalimanı’nın yolunu tuttum.Yalnız değiliz tabiki.
    Onlarca kader arkadaşım var benimle beraber…
    Kırk beş dakikalık Ankara-İstanbul yolculuğu sanki göz açıp kapayıncaya dek bitti.
    Uçaktan iner inmez İstanbul Atatürk Hava Limanı Dış Hatlar Terminali’ne aldılar bizi.
    Burası Türkiye’nin Avrupa’ya veya genel anlamda dünyaya bakan yüzü! ...
    Son derece çağdaş…
    Son derece modern…
    Son derece şık…
    Türkiye’nin yüz akı dersek abartmış sayılmayız.
    Sözkonusu terminalde THY’nın Türkmenistan uçağını bekledik.
    Öğleye doğru pasaport kontrolü için kapıdan içeri aldılar bizi.
    Uzun ve dar yapay bir koridordan uçağa doğru hareket ettik.
    Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a 23 Türk öğretmenle beraberce gidiyorduk.
    Koltuğumuza oturduk; uçak pistte hareket etmeye başladı.Biraz sonra da ayağımız yerden kesildi.
    Artık İstanbul semalarındaydık.O anda “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminde figüran hissettim kendimi.
    Hakikaten İstanbul kanatlarımızın altındaydı.Ben de uçağın sağ kanadının tam üzerinde oturuyordum.
    Her şey bir film gibiydi.
    Fakat yaşadıklarımızın hepsi hakikatti.
    Anavatandan ata vatana gidiyorduk.
    Bir ara mikrofondan bir anons sesi duyuldu: “Kaptanınız konuşuyor.Şu anda Sivas üzerinde uçuyoruz..”
    Pencerenin tam kenarında oturuyordum.Şimdi de Sivas kanatlarımızın altındaydı.
    Belli bir zaman sonra yüksek,karlı bir dağ gözüme ilişti.Yanımda esmer yüzlü bir Türkmen delikanlısı oturuyordu. “Şu karşıda görünen yüce karlı dağ Ağrı Dağı mıdır? ” diye sordum. “Evet” dercesine başını salladı.Ağrı Dağı’nı tepeden görmek de varmış kaderimizde…Sonra Ermenistan topraklarına,ardından da Hazar Denizi’ne ulaştık.Sonra uçsuz bucaksız bir çöl başladı.Yolculuğa başladığımızdan beri üç saat on beş dakika geçmişti ki kaptan pilot,birazdan Aşkabat Hava Alanı’na ineceğimizi haber verdi bizlere.
    İstanbul’dan Aşkabat’a olan yolculuğumuz üç saat on beş dakika sürmüştü.
    Ama bu yolculuk bana sanki bir asır kadar uzun gelmişti.
    Çünkü bir an evvel ata vatanın o mübarek topraklarına basma arzusu vardı içimde! ...
    e-mektup: [email protected]

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    Muhterem Şiir Dostları;

    Trabzon’un en büyük ve şirin ilçesi olan Akçaabat’ın 87.Kurtuluş Yıldönümü bugün (17 Şubat 2005) …..Bu vesileyle düzenlenen şiir yarışmasında birinci olarak iki yüz milyonluk para ödülü ve Başarı Belgesi aldım…Bu haberi ve birinci olan şiirimi siz şiir dostlarıyla paylaşmak istedim…İşte birinci olan şiirim:

    PULATHANE(AKÇAABAT)


    Sen Pulathane’yi gezdin mi dostum?
    Bir görmeden tarif etmek zor şimdi
    Güzelliği sen de sezdin mi dostum?
    Sualini yavaş yavaş sor şimdi

    Güzellikler bölüşülür,paylanır
    Ağıtlarda hasret,acı söylenir
    Hıdırnebi Yaylası’nda yaylanır
    Kavranlara basılmıştır lor şimdi

    Buralarda fitne,fesat az olur
    Müminin yüzünde nurdan iz olur
    Hakikate giden yollar düz olur
    Gerçekleri görmeyenler kör şimdi

    Bahçelerde çiçek açar,yaz gelir
    Baharla birlikte bize haz gelir
    Koca ömür insanlığa az gelir
    Aç gözünü hakikati gör şimdi

    Yücesinde boz bulanık kör duman
    Hasat vakti gelir kurulur harman
    Çiçeklerde saklı bin çeşit derman
    Yeşilliği gözlerimde fer şimdi

    Sabah namazında kalkılır işe
    Tez vakitte haber salınır eşe
    Haram yiyip asla dönülmez köşe
    Köylünün sırtından akar ter şimdi

    Mutluluk ışığı yansıyor gözde
    Samimiyet elbet gizlidir sözde
    Seher vakti rızk aranır denizde
    Deryalara atılmıştır tor şimdi

    Muhabbetler büyür dönüşür aşka
    Aşk varsa gönülde gerek yok köşke
    Ömrüm bu toprakta geçseydi keşke
    Hicrandan vuslata erer yâr şimdi

    İrem’i andırır yeşil bağları
    Yücelere kanat gerer dağları
    Afiyetle yenir taze yağları
    Doğru mu,yanlış mı,karar ver şimdi

    Gecenin kör vakti garipler ağlar
    Denizler köpürür,ırmaklar çağlar
    Yeşile bürünür çiçekli bağlar
    Menekşeler bahçelerde mor şimdi

    Hiçbir yer değildir gönlüme göre
    Hicran ateşine,kavuşmak çare
    Gitmeye meylim yok başka bir yere
    Şuraya bir yatak,yorgan ser şimdi

    On Yedi Şubatlar bayramdır bize
    Döküldü düşmanın leşi denize
    İmanla Salip’i getirdik dize
    Hakk’a karşı kenetlenmiş şer şimdi

    Övünmek hakkımız düşman utansın
    Ülkemi bölüşen ferman utansın
    Türk’e kefen biçen cihan utansın
    Olanları hayırlara yor şimdi

    Akçabatlı’m Sargana’yı unutma
    Garibi hor görüp zalimi tutma
    Ceddinin sözünü yabana atma
    Hayatını muhabbetle ör şimdi

    Hasret hançer olur, boynumu vurur
    Ruhumu bedenden alıp savurur
    Yüreğimi baştan başa kavurur
    İbrahim’in ateşinde kor şimdi

    Sılanın zehiri,kederi gurbet
    Ölümün ötesi,beteri gurbet
    Garibin azığı,kaderi gurbet
    Piştik artık yakmaz bizi nâr şimdi

    Köftesi,horonu mühürdür çağa
    Başlasın eğlence,dizilin sağa
    Çek dizleri,tenin değsin toprağa
    Dört bir yanda oynanıyor bar şimdi

    Ne söylesem el âleme söz olur
    Söylemesem yüreklerim köz olur
    Bahar gelir,benim ruhum güz olur
    Karadağ’da üşür yağan kar şimdi! ...


    M.NİHAT MALKOÇ

  • Nihat Malkoç
    Nihat Malkoç

    NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ

    Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu.Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı.En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı.Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı.Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi.1992 yılında okulu bitirdi.İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı.Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi.Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor.
    Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi.Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti.Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı.Burada iki yıl görev yaptı.Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi.Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı.Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti.Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır.
    Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı.Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde; Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı.Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı.Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı.Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır.Halen bu birliğin üyesidir.
    Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır.İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.