Osmanlılar'ın bir devrine ismini verip sembolleşen, bahçelerden sanat ve edebiyatımıza kadar tüm yaşantıya ilham veren ve binbir renk katan alımlı çiçek..
Çocukluğumun ünlü çarşaf-nevresim markası.. Oldukça hoş bir logosu vardı. Fuad Bezmen'in sahibi olduğu Edirne'deki Mensucat Santral tesislerinde üretilirdi. 1993’de Mensucat Santral’ın iflasıyla o da mazi oldu maalesef.
Çocukluğumun ünlü çarşaf-nevresim markası.. Oldukça hoş bir logosu vardı. Fuad Bezmen'in sahibi olduğu Edirne'deki Mensucat Santral tesislerinde üretilirdi. 1993’de Mensucat Santral’ın iflasıyla o da mazi oldu maalesef.
Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler parlak gümüşlere, yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden; lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içim de.. Lale, bağıma taç ve ben ona muhtaç...
Katre-i Matem de anlatılıyor:LALE bir ilham; güzellik uğuldar renklerinde,sevgiler coşar yapraklarında.LALE bir güzel bahçe,şavklar saçılır altı yöne altı yaprağından.LALE hasbi bir tebessüm,kalbi bir yakınlık...LALE bir aşkın adı; bir derin hüzün buketi...LALE ile acı gerçekler mutlu düşlere,paslı demirler parlak gümüşlere,yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden; LALE ile uğruna can verilecek sevgili yaşar içimde.LALE başıma taç ve ben ona muhtaç.Bakir kaselerinde demlenmiş düşler getirir LALE hayatımıza ve yaşama sevinci vurur kalplerimizin duvarlarına.Kapa gözlerini ve dinle saki,bir İstanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun? ! ...İstanbul'a çıkmayan bir LALE yolu,LALEye çıkmayan bir İstanbul kadar kayıptır,yitiktir.Rüzgarları toplayan hüzünler ağlar yoksa İstanbul bahçelerinde; ve bir kabir başında yas tutar gibi LALEler ağlar seher vakitlerinde.
mimesis esasına göre görmeye alışmış hollandalı ressamlardan birinin tuvalindeki gerçeğine çok benzeyen bir sarı lale ile bir osmanlı çinisindeki gerçeğine çok da benzemeyen mavi bir osmanlı lalesinin arasındaki fark iki dünya arasındaki fark kadar büyüktür.
gerçek hayatta mavi bir lale yoktur. doğru, ama, gerçek ile irtibatı ortak bir çizgiden ibaret kalmış bir tecrid muhayyilesinde de mavi bir lalenin sarı bir laleden farkı yoktur.
ama seven ve sevilen hakikatinde daima vedûd. bu yüzden başlangıçta birken esma-ı hüsna mukabilince çoğaltıldı. ikibinden fazla çeşidinin zuhuru bu yüzden. n.b.
o seyirin alfabesinde lalenin, Allah lafz-ı celilinin yazıldığı harflerle yazılıyor olması itibarını artırdı.hilal de öyle. ve üçünün de abced karşılığı altmış altı. altmış altı. elhamdülillah! lalenin gördüğü itibarda bu tevafukun payı da büyük oldu. öyle ki Allah sözcüğünü oluşturan cevahir harflerin noktasın oluşuna mebni lekeli laleler pek de makbul sayılmadı. n.b.
Necâtî bir gazelinde bakınız güllere (güzellere) sitem ettiği ve şikayetini dile getirdiği gazelin şu beytinde nasıl bir benzetme yapmış, nasıl tanımlamış laleyi... buyurunuz;
ALLAH,LALE VE HİLAL Bu isimlerin ebced değerleri 66 dır.. bunun içindir ki ecdadım bayraklarında HİLAL'İ resmetmişler, bahçelerinede LALE' yi ekmişlerdir..taaa ki lale bir devre adını verinceye kadar.. gönül bahçenizde rengarenk lale ler yetiştirebilmeniz dileğiyle...
görülmek için on bir ay beklenen, geldiğinde yanında baharı getiren, ince ve narin bedeninin üzerinde, ateşten teniyle, suya doymuş dudaklarıyla, yakıcı ışıktan yüzüyle, varlığın, tekliğin, geçiciliğin, kırılganlığın, hasretin,çiçeğidir...
en güzelleri... emirgan koruluğundadır..dün festivalin son gününde yetişip..bir sürü fotoğraflarını çektimm..yine..yeniden..çok güzellerdi..zaten her sene çok ama çok güzeller :)
Divan şiirinin el üstünde tutulan değerli belki de kutsallık yönü olan sözcügüdür.Çoğu şair tarafından kullanılmıştır.Kutsal veya el üstünde tutulmasının sebebi Eski yazı (osmanlıca) yazılışının Allah sözcüğügünün yazımıyla aynı olamsı aynı harflerle yazılmasıdır.Yani; her iki sözcükte de Elif, lam he (güzel he) harfleri vardır.
İlk lâleler başlarını muhtemelen Orta Asya'da, Tiyenşan dağlarının kuzey yamaçlarında güneşe uzattılar.
...
Kısa zamanda Horasan ve İran coğrafyasına yayılıp bahçeleri tutuşturarak ortak kültürün malı haline gelen lâle, İran şiirinde, önce Hayyam, Hâfız ve Sâdi gibi şairlerin gazel ve rubailerinde boy gösterdi; rengi ve şekli dolayısıyla genellikle ateşe, şarap dolu kadehe ve sevgilinin yanağına benzetiliyordu
...
Ne Romalılar biliyordu lâleyi, ne Bizanslılar. Bugüne kadar herhangi bir Bizans kalıntısında -paralarda, mimari eserlerde vb- lâleye benzer bir motife rastlanmamıştır. Bu demektir ki, lâle XI veya XII. yüzyılda İran yoluyla Anadolu'ya geçti; bu çiçek etrafında oluşan kültür ve edebî duyarlık da Mevlânâ'nın şiirleriyle Konya'dan yayıldı. ...
elimizde yeterince belge bulunmadığı için bu çiçeğin Selçuklu devrinde sanat ve edebiyata nasıl yansıdığı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Ancak Konya'da Kılıçaslan tarafından yaptırılan Alaeddin Köşkü'nün bugün Berlin İslâm Müzesi'nde korunan çinilerinden birinde, iki saraylının arasına resmedilmiş lâle figürü, bu çiçeğin süsleme programlarında yer aldığını gösterir. Karatay Medresesi pencerelerini içeriden çevreleyen çinilerde de lâleye benzer motifler görülmektedir.
Kubâdâbâd gibi Selçuklu saraylarının bahçelerinde lâlezarlar bulunduğunu da İbn Bibi'den öğreniyoruz.
aslında Manisa'ya has olan; fakat Hollanda'ya bir şekilde gitmiş ve ismi Hollanda lalesi olarak kalmış çiçek. bizim okulun da simgesi. üstelik ilçenin göbeğinde kocaman bir lale var :)
Lale, monokotiledonlar sınıfından, Liliiflorae (liliales) takımından, Liliaceae familyasından Tulipa gesneriana Latince adlı lale, sert kahverengi bir kabukla örtülü armudi formlu bir çiçek soğanıdır. Anadolu’nun dağlık bölgeleri, Kafkasya, Himalayalar’ın 4000 m ye kadar olan yüksekliklerinde, yani yazın kuru ve sıcak, kışın soğuk ve nemli geçen iklime sahip bölgelerde doğal olarak yetişir. Doğal laleler arasında yapılan melezlemeler sonucu bir çok yeni çeşitler elde edilmiştir. Elde edilmiş 5000 in üzerinde lale varyetesi mevcuttur. Kültür varyetelerinin sınıflandırması, çoğunun orijinlerinin belli olmaması nedeniyle yapılamamaktadır. Kültür varyeteleri çoğunlukla diploid (2n=24) olup arada triploid ve tetraploidlerede rastlanmaktadır.
Osmanlı'nın fetihlere ve büyümeye ara vererek sanata ve eğlenceye yöneldiği bir döneme rastlaması nedeniyle lale sevgisinin doruğa çıktığı 1718-1730 tarihleri arasındaki dönem 'Lale Devri' adını almıştı. Patrona Halil isyanıyla sona eren dönemle birlikte laleler İstanbul'dan silindi. Bu nadide çiceğe sahip çıkan Hollanda ise melezleme yoluyla bugün 5 bin 500 türe sahip. Tüm dünyada lale artık Hollanda'nın simgesi ve önemli bir ihracat ürünü olarak biliniyor.
osmanlı sanatında çok önemli yeri olan bir çiçek... hatta İstanbul da yetişrilen bir lale türü varmış..ve dünyanın başka hiçbir yerinde yetiştirilmiyomuş..soyu tükenmek üzere olan bu lalenin saf tohumu saklanıyor..
Eski alfabe ile 'lâle'nin yazılışı 'lam, elif, lam, he' harfleri ile olurmuş.. Allah kelimesinin yazılışı da 'elif, lam(lam şeddeleniyor burada) , elif ve he'. Yani harfler aynı..
Ne ilginçtir ki, kurşun kalemle çizilen bir lâle resmi ile, şeddenin şekilleri de aynıdır.. Bana göre bu, şu demek: 'Allah ile lâle arasında, bir lâlelik fark var..'
Belki de saçmalıyoruumm... (ama bildiğim bir gerçek var ki, o da lâlenin, dîvan edebiyâtında Allah'ın remzi olduğudur.)
Osmanlılar'ın bir devrine ismini verip sembolleşen, bahçelerden sanat ve edebiyatımıza kadar tüm yaşantıya ilham veren ve binbir renk katan alımlı çiçek..
Çocukluğumun ünlü çarşaf-nevresim markası.. Oldukça hoş bir logosu vardı. Fuad Bezmen'in sahibi olduğu Edirne'deki Mensucat Santral tesislerinde üretilirdi. 1993’de Mensucat Santral’ın iflasıyla o da mazi oldu maalesef.
Çocukluğumun ünlü çarşaf-nevresim markası.. Oldukça hoş bir logosu vardı. Fuad Bezmen'in sahibi olduğu Edirne'deki Mensucat Santral tesislerinde üretilirdi. 1993’de Mensucat Santral’ın iflasıyla o da mazi oldu maalesef.
Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler parlak gümüşlere,
yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden; lale ile uğruna can verilecek bir sevgili
yaşar içim de..
Lale, bağıma taç ve ben ona muhtaç...
bence LA İLAHE İLLALLAH kelimesinin çiçekçesi :)) benden bu kadar...
Katre-i Matem de anlatılıyor:LALE bir ilham; güzellik uğuldar renklerinde,sevgiler coşar yapraklarında.LALE bir güzel bahçe,şavklar saçılır altı yöne altı yaprağından.LALE hasbi bir tebessüm,kalbi bir yakınlık...LALE bir aşkın adı; bir derin hüzün buketi...LALE ile acı gerçekler mutlu düşlere,paslı demirler parlak gümüşlere,yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden; LALE ile uğruna can verilecek sevgili yaşar içimde.LALE başıma taç ve ben ona muhtaç.Bakir kaselerinde demlenmiş düşler getirir LALE hayatımıza ve yaşama sevinci vurur kalplerimizin duvarlarına.Kapa gözlerini ve dinle saki,bir İstanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun? ! ...İstanbul'a çıkmayan bir LALE yolu,LALEye çıkmayan bir İstanbul kadar kayıptır,yitiktir.Rüzgarları toplayan hüzünler ağlar yoksa İstanbul bahçelerinde; ve bir kabir başında yas tutar gibi LALEler ağlar seher vakitlerinde.
neyi simgeler bilmiyorum ama bana asilliği çağrıştırıyor.
mimesis esasına göre görmeye alışmış hollandalı ressamlardan birinin tuvalindeki gerçeğine çok benzeyen bir sarı lale ile bir osmanlı çinisindeki gerçeğine çok da benzemeyen mavi bir osmanlı lalesinin arasındaki fark iki dünya arasındaki fark kadar büyüktür.
gerçek hayatta mavi bir lale yoktur.
doğru,
ama,
gerçek ile irtibatı ortak bir çizgiden ibaret kalmış bir tecrid muhayyilesinde de mavi bir lalenin sarı bir laleden farkı yoktur.
n.b.
ama seven ve sevilen hakikatinde daima vedûd.
bu yüzden başlangıçta birken esma-ı hüsna mukabilince çoğaltıldı.
ikibinden fazla çeşidinin zuhuru bu yüzden.
n.b.
o seyirin alfabesinde lalenin, Allah lafz-ı celilinin yazıldığı harflerle yazılıyor olması itibarını artırdı.hilal de öyle. ve üçünün de abced karşılığı altmış altı. altmış altı. elhamdülillah! lalenin gördüğü itibarda bu tevafukun payı da büyük oldu. öyle ki Allah sözcüğünü oluşturan cevahir harflerin noktasın oluşuna mebni lekeli laleler pek de makbul sayılmadı.
n.b.
Zannetme ki güldür, ne de lâle
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle...
İçmişti Fuzuli bu alevden,
Düşmüştü bu iksir ile Mecnûn
Şi'rin sana anlattığı hâle...
Yanmakta bu sağârdan içenler,
Doldurmuş onunçün şeb-i aşkı
Baştanbaşa efgân ile nâle...
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle! ..
(mukaddime-ahmet haşim)
Necâtî bir gazelinde bakınız güllere (güzellere) sitem ettiği ve şikayetini dile getirdiği gazelin şu beytinde nasıl bir benzetme yapmış, nasıl tanımlamış laleyi... buyurunuz;
Taşradan geldi çemen sahnına bîçaredürür
Devr-i gül sohbetine lâleyi iletmediler..
Lâle, bahçeye dışarıdan gelen bir zavallıdır; ondan dolayı onu gül devri sohbetine sokmadılar...
ALLAH,LALE VE HİLAL
Bu isimlerin ebced değerleri 66 dır..
bunun içindir ki ecdadım bayraklarında HİLAL'İ resmetmişler,
bahçelerinede LALE' yi ekmişlerdir..taaa ki lale bir devre adını verinceye kadar..
gönül bahçenizde rengarenk lale ler yetiştirebilmeniz dileğiyle...
kırmızı olanı şehadeti simgelerdi,metin yüksel'ce...
görülmek için on bir ay beklenen, geldiğinde yanında baharı getiren, ince ve narin bedeninin üzerinde, ateşten teniyle, suya doymuş dudaklarıyla, yakıcı ışıktan yüzüyle, varlığın, tekliğin, geçiciliğin, kırılganlığın, hasretin,çiçeğidir...
en güzelleri... emirgan koruluğundadır..dün festivalin son gününde yetişip..bir sürü fotoğraflarını çektimm..yine..yeniden..çok güzellerdi..zaten her sene çok ama çok güzeller :)
Lale tevhidi simgeliyor..diye biliyorum
Siyah laleler büyütsün artik
terk i sehirlerde kalan anilarim
gökyüzü kendini bölsün
su dursun...
Üstüme, lapa lapa kar yağıyor yeniden
Yeniden yüreğim beyaz bir lâle
............................................
Y.B.B.
Bir devre adını veren tefekkürün simgesi olan çiçeğin adıdır lale...
Zerafet...
Divan şiirinin el üstünde tutulan değerli belki de kutsallık yönü olan sözcügüdür.Çoğu şair tarafından kullanılmıştır.Kutsal veya el üstünde tutulmasının sebebi Eski yazı (osmanlıca) yazılışının Allah sözcüğügünün yazımıyla aynı olamsı aynı harflerle yazılmasıdır.Yani; her iki sözcükte de Elif, lam he (güzel he) harfleri vardır.
İlk lâleler başlarını muhtemelen Orta Asya'da, Tiyenşan dağlarının kuzey yamaçlarında güneşe uzattılar.
...
Kısa zamanda Horasan ve İran coğrafyasına yayılıp bahçeleri tutuşturarak ortak kültürün malı haline gelen lâle, İran şiirinde, önce Hayyam, Hâfız ve Sâdi gibi şairlerin gazel ve rubailerinde boy gösterdi; rengi ve şekli dolayısıyla genellikle ateşe, şarap dolu kadehe ve sevgilinin yanağına benzetiliyordu
...
Ne Romalılar biliyordu lâleyi, ne Bizanslılar. Bugüne kadar herhangi bir Bizans kalıntısında -paralarda, mimari eserlerde vb- lâleye benzer bir motife rastlanmamıştır. Bu demektir ki, lâle XI veya XII. yüzyılda İran yoluyla Anadolu'ya geçti; bu çiçek etrafında oluşan kültür ve edebî duyarlık da Mevlânâ'nın şiirleriyle Konya'dan yayıldı.
...
elimizde yeterince belge bulunmadığı için bu çiçeğin Selçuklu devrinde sanat ve edebiyata nasıl yansıdığı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Ancak Konya'da Kılıçaslan tarafından yaptırılan Alaeddin Köşkü'nün bugün Berlin İslâm Müzesi'nde korunan çinilerinden birinde, iki saraylının arasına resmedilmiş lâle figürü, bu çiçeğin süsleme programlarında yer aldığını gösterir. Karatay Medresesi pencerelerini içeriden çevreleyen çinilerde de lâleye benzer motifler görülmektedir.
Kubâdâbâd gibi Selçuklu saraylarının bahçelerinde lâlezarlar bulunduğunu da İbn Bibi'den öğreniyoruz.
...
aslında Manisa'ya has olan; fakat Hollanda'ya bir şekilde gitmiş ve ismi Hollanda lalesi olarak kalmış çiçek. bizim okulun da simgesi. üstelik ilçenin göbeğinde kocaman bir lale var :)
ot:P
Lale, monokotiledonlar sınıfından, Liliiflorae (liliales) takımından, Liliaceae familyasından Tulipa gesneriana Latince adlı lale, sert kahverengi bir kabukla örtülü armudi formlu bir çiçek soğanıdır.
Anadolu’nun dağlık bölgeleri, Kafkasya, Himalayalar’ın 4000 m ye kadar olan yüksekliklerinde, yani yazın kuru ve sıcak, kışın soğuk ve nemli geçen iklime sahip bölgelerde doğal olarak yetişir.
Doğal laleler arasında yapılan melezlemeler sonucu bir çok yeni çeşitler elde edilmiştir. Elde edilmiş 5000 in üzerinde lale varyetesi mevcuttur. Kültür varyetelerinin sınıflandırması, çoğunun orijinlerinin belli olmaması nedeniyle yapılamamaktadır. Kültür varyeteleri çoğunlukla diploid (2n=24) olup arada triploid ve tetraploidlerede rastlanmaktadır.
Osmanlı'nın fetihlere ve büyümeye ara vererek sanata ve eğlenceye yöneldiği bir döneme rastlaması nedeniyle lale sevgisinin doruğa çıktığı 1718-1730 tarihleri arasındaki dönem 'Lale Devri' adını almıştı. Patrona Halil isyanıyla sona eren dönemle birlikte laleler İstanbul'dan silindi. Bu nadide çiceğe sahip çıkan Hollanda ise melezleme yoluyla bugün 5 bin 500 türe sahip. Tüm dünyada lale artık Hollanda'nın simgesi ve önemli bir ihracat ürünü olarak biliniyor.
güzellik incelik güzel duyguların hepsi
osmanlı sanatında çok önemli yeri olan bir çiçek... hatta İstanbul da yetişrilen bir lale türü varmış..ve dünyanın başka hiçbir yerinde yetiştirilmiyomuş..soyu tükenmek üzere olan bu lalenin saf tohumu saklanıyor..
Açtı bu dem naz'ile gül gonca dehanı a canım.
Dinleyelim bülbülü gel lale zamanı.
dinliyorum... :))
münir nurettin...
Eski alfabe ile 'lâle'nin yazılışı 'lam, elif, lam, he' harfleri ile olurmuş.. Allah kelimesinin yazılışı da 'elif, lam(lam şeddeleniyor burada) , elif ve he'. Yani harfler aynı..
Ne ilginçtir ki, kurşun kalemle çizilen bir lâle resmi ile, şeddenin şekilleri de aynıdır.. Bana göre bu, şu demek: 'Allah ile lâle arasında, bir lâlelik fark var..'
Belki de saçmalıyoruumm... (ama bildiğim bir gerçek var ki, o da lâlenin, dîvan edebiyâtında Allah'ın remzi olduğudur.)
Noktalar...