'...Türkiye'nin laik ve çağdaş cumhuriyet kadroları elindeki 80 yıllık idare sürecinde hangi noktaya geldiğimiz belli: Yoksulluk almış başını gitmiş; kadınlar çocuklarının karnını doyurabilmek için bedenlerini satmak zorunda bırakılmış; Türkiye,Batı'nın çocuk fuhşu için tercih ettiği ikinci bir Tayvan,Singapur olmuş; devlet okullarında eğitimden başka her şey var...Parası olan zaten çocuğunu devlet okullarında okutmuyor...
Türkiye'nin laik ve çağdaşları da kışın Etiler'de,yazın Türkbükü'nde,vur patlasın çal oynasın...10. Yıl Marşı'nı,Etiler Keops'ta,Kenan Doğulu ile beraber söyleyenler onlar...
Laikliğe bir türlü aklı yetmeyen,bir türlü çağdaş olamayan Anadolu'nun çocuklarının hali Kurban Bayramı'nda ekrana yansıdı,çöplükten bağırsak ayıklamaktaydılar...'
laiklik dinsizlik değildir. ATATÜRK asla bunu savunmadı. herkese saygı duydu... namaz da kıldı diğer dini vecibeleri de yerine getirdi... bu da gösteriyor ki Atatürk dine önem veriyor. ama din gibi bir hususun devlet işlerine karışmamasına karar verdi. çok da doğrudur. çünkü bir insanı kandırmanın en basit yolu dindir. din dogmatiktir. karıştırılamaz. kuşku duyulmadan yapılmalı uyulmalıdır. bazı devlet adamları din vesilesiyle iktidardakilere istediğini yaptırdığından bu ilke yürürlüktedir.
İçi boşaltılmaya çalışılıyor......tayyip ve cemaati şaklabanlık konusunda ustalar ama ne bu halkın isteklerine karşılık verebiliyor ne de.....kendi cemmaatlerinin isteklerine....çünkü işin başına gelene kadar bu laikliği biz bir şekilde değiştiririz diyorlardı.....ama başarılı olamayacaklarını anladılar.....çünkü gördüler bu halkın laik olduğunu......ve tayyip ve korosu şunu bilsin.....bu millet uyandı.....ve sizi yerin dibine vuracak.....
anlaşılmasi çözülmesi yutulması en zor ilke..görünen bi gerçek var oda şudur bu ilke varıyla yoğuyla kemalizme hizmet etmek için var tabi türkiye için geçerli.. ben bir laik değilim olmayacağım da..
82 anayasasında şöyle bir madde var: kimse dinî inancları yüzünden kınanamaz, dinî inanclarını açıklamaya mecbur değildir gibi.
Malum ki, ülkemizde çoğunluk müslümandır ve müslüman ahali inancını gizleme ihtiyacı pek duymuyor. Bu, Millî Şef döneminin zulmünde de böyleydi.
Ama bazı namlı ve dinsiz kişiler sanat ve siyaset sahnesinde oldurlarından ve bu müslüman halkın desteğine ihtiac duyduğundan açıkca 'ben müslüman değilim' deme cesareti gösteremediğinden, yukarıdaki mezkûr maddeye atıfda bulunurlar. Bir de halk diliyle bir deyime sığınırlar: Parayla imanın kimde olduğu bilinmez.
Yani laiklik bir sistem, bir gelenek değildir. Laiklik; modern putculuğun son dinidir.
arap özentisi olan bir avuç işgüzarın ısrarla 'dinsizlik' olarak göstermeye çalıştığı, -nitekim bazı gerizekâlıların da inandığı- aksine tüm din ve kültürlerin huzur içinde yaşıyabileceği dünyada uygulanan sistemlerin en iyisi.
Laik kafa yapisindan ötürü laikligin sabit bir tarifi yok aslinda.
LAIK KAFA YAPISI 'na bir örnek;
Oglunun yemin törenine nasil bir cins basörtüsü olursa olsun, nasil baglarsa baglsin hicbir basörtülü anne, abla, yenge hala, vs. kesinlikle alinmaz. Acaba o laikler de bir gram vicdan sizlamasi oluyormu, hicmi yok o vicdan denen sey sizde, o askerin bu duruma nekadar üzüldügünü, mahzun oldugunu. Diger arkadaslarinin anne babalari o törene katilirken onun annesi kiz kardesi, disarda bekliyor iceriye sokulmuyor, bune vicdansizlik bu ne kin bu ne nefret. Iste laiklerin vicdani ve kafa yapisi.
baska bir örnek:
Eskiden kizlarini okutmayan anne babalara Laik kesim adeta kin ve nefret kusarlardi, simdi ise kizlarini okutmak isteyen o dindar anne ve babalarin kizlari basörtülü diye okullara sokulmuyorlar. Yani simdi o kizlar okumak istiyor ama bu sefer okumalarina engel olanlar Laikler oluyor.
baska söze gerek yok bu iki örnek cok iyi anlatiyor laikligi
Hem İslamcıların hem de Kemalistlerin iddialarının aksine, TC hiçbir zaman laik bir devlet olmamıştır ve şu anda da değildir. Çünkü laikliğin temel koşulu olan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmışlığı Türkiye’de söz konusu değildir. TC devletinin en önemli kurumlarından birisi, gerek bütçesi, gerek personel sayısı, gerekse de faaliyetinin boyutları açısından birçok bakanlıktan çok daha büyük bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Türkiye’de devlet neredeyse her yönüyle dinin içindedir. 70 binden fazla, maaşlı devlet memuru statüsünde din görevlisi bulunmaktadır. Bu gerçek apaçık ortadayken TC’nin laik olduğunu söylemek kaba bir aldatmacadır. Bunun yanı sıra, okullardaki zorunlu din dersi uygulaması; imam-hatip okullarının bizzat devlet eğitim sisteminin bir parçası olması; üstelik bu temelde bütünüyle Sünni bir İslam yorumunun zorla dayatılması; tüm ülkede Cuma namazlarında, gündemini ve içeriğini siyasi iktidarın ve MGK’nın belirlediği Diyanet fetvalarıyla kitlelerin beyin yıkama işlemlerinden geçirilmesi, vb., laiklik ilkesiyle adeta alay eden gerçeklerdir. Bütün bunlar, laikliği, kadınları kafalarındaki örtüyle devlet dairelerine ve kendi kutsal mekânlarına (Meclis, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Orduya ait alanlar gibi) sokmamaya indirgeyen TC’nin, kuruluşundan bu yana dinden elini hiç çekmediğinin göstergeleridir.
ZAMANI geldikçe 'Türkiye laiktir, laik kalacak! ' diye bağıran kitleler Papa 16. Benedictus 'un ziyareti üzerinde de derinliğine düşünmelidirler. Özde Fener Patriği'nin ekümeniklik iddiasını dolaylı yoldan desteklemek amacıyla düzenlendiği artık açıkça belli olan bu ziyaret, Türk Ortodoks Kilisesi Sözcüsü Sevgi Erenerol 'un çok güzel açıkladığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı da sinsi bir niyet taşımakta. Davetin devlet onuru açısından tam isabetle Cumhurbaşkanı'nca yapılmış olması, olaydaki sinsiliği örtmeye yetmiyor.
Küresellik iddiasıyla dünya egemenliği peşinde koşanlar, on yüzyıldır birbirini dışlayan Ortodoks ve Katolik 'Kilise' lerini yakınlaştırarak, bir inanç bütünlüğü yaratmaya çalıştılar. Bu bütünlüğü de doymak bilmez ekonomik hesaplarının arkasına almak niyetindedirler. Patrik ve Papa bu niyete hizmet etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Niçin böyle olmakta? Neden bu iki 'Kilise', siyasal amaçlardan, yani ülkelerindeki ve dünyadaki iktidar mücadelelerinden büsbütün kopamıyorlar?
Bizans döneminde Papalık'tan ayrılan Doğu Roma Ortodoks Kilisesi'nin yüzyıllarca Osmanlı'ya yanaşık durduktan sonra ayrılıkçı isyanları nasıl desteklediği, Batılı ve kuzeyli büyük devletlerin emellerine nasıl hizmet verdiği, Mütareke günlerinde Ankara'ya nasıl hainlik ettiği, bu ülkede çok iyi bilinir.
Daha az bilinen, Papalık'ın siyasal güç konusundaki tutumudur.
Hem de 'yeryüzü' ve 'gökyüzü' iktidarlarını birbirinden ayıran, Roma mazlumlarının Sezar 'lara itaat etmesini, öteki dünyadaki huzur için de İsa' ya, 'Ruh-ül Kudüs' e ve Meryem Ana'ya dua edilmesini isteyen bir dinin tepesinde.
Hıristiyanlık, bu yanıyla, dünya ve ahret gerekleri arasında ayırım gözetmeyen Müslümanlıktan farklı olarak, din ve devlet işlerinin ayrılması ve laikliğin gerçekleşmesi için çok daha elverişli bir zemin sayılmalıydı.
Ama, öyle olmadı. Roma uyruklarının kitleler halinde Hıristiyanlığa kaymalarına karşı âciz kalan iktidar sahipleri, çareyi kendileri de Hıristiyan olmakta buldular ve böylece Kilise'yi yanlarına aldılar. Sonuçta, ortaçağların uzun yüzyılları boyunca krallar Papalık'a değil, Papalık onlara hükmetti.
Devrimler bu dinsel kudreti büyük ölçüde zayıflattı, ama iliklere işleyen siyasallaşma Papalık'ı devletlere ve hatta diktatörlere hizmet vermekten tamamen alıkoymadı.
Şimdi, sıra küresel sermayeye hizmete gelmiş görünüyor.
Topraklarında az sayıda da olsa Hıristiyan topluluklar ve hele büyük iddia sahibi bir Patrikhane barındıran Cumhuriyet, bu gidişe seyirci kalamaz. Cumhuriyetçi laiklik, yalnız Müslüman köktenciliği değil, belki ondan da daha tehlikeli olarak böylesine toplu ve sinsi bir Hıristiyanlık çullanışını da tehlikeli saymak zorundadır.
Elbet gelen gidene konukseverlikte kusur etmeyerek.
OLMAZSA HİÇBİRŞEY OLMAZ.. laiklik dinsizlik değildir.. Dünyadaki bütün ülkeler aslında biraz laiktir.. laik olmayan devlet yıkılmaya mahkumdur.. İRAN'da bazen laiktir..laik olmak zorundadır.. devlet için en önemlisi çıkarlardır.. devletlerin dini yoktur çıkarları vardır.. din ile devlet işleri birbirine karışırsa o devlet zaten batmıştır..
Türkiye Cumhuriyetinde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, ibadet hürriyeti vardır. Tabiatiyle ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasi gösteri şeklinde de yapılamaz. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz.
Bir de, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde, tüm tekkeler ve zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmıştır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, türbedarlık vesaire yasaktır. Çünkü bunlar gericiliğin kaynakları ve cehaletin damgalarıdır. Türk milleti, böyle müesseselere ve onların mensuplarına katlanamazdı ve katlanmadı. 1930
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.
Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir. 1930
Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. 1930
Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.
Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler. İğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karsıyız ve buna müsaade etmiyoruz. 1930
Bunun gibi bağlı bulunmakla inanmış ve mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere, bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yükseltmek gerektiği gerçeğini görüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdanlarımızı karışık ve türlü renkte bulunan ve her türlü çıkarlar ve tutkuların alanı olan siyasetten ve siyasetin bütün öğelerinden bir an önce kesinlikle kurtarmak, milletin dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak böylece İslam dininin yüceliği gerçekleşir. 1924
Vatandaşları içinde çeşitli dinlere mensup unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında adil ve tarafsız tutum ve davranışta bulunmaya ve mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar hakkında eşit adalet uygulamakla vazifeli olan bir hükümet, fikir ve vicdan hürriyetlerine uymaya mecburdur. 1927
Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar. 1924
Bazı Aydın Geçinen Kesmin Her Olayda Arkalarına Sığınıdığı İdeoloji..Atatürkten Daha Atatürkçü Olduğunu Sanan Bu Sözde Aydın Kesim (Bu Aydınların Sanatçı Aydınla Bir İlişkisi Varmı Bilmem?) Yeni Gelinlerin Ana Evine Kaçtığı Gibi Laikliğe Kaçmaktadırlar..Ne Yaptığını Kendileride Bilemez..Yobazlara Taş Çıkarırlar.. ^Yetişinn Laiklik Elden Gidiyoo^Söylemlerini Fazlasıyla Duymaktayız..
laiklik Türkiye'de hiçkimsenin tam manasını bilmediği ya da bilmezlikten geldiği kavram....
hitler rejimide laikti...
r.t. erdogan..
Laiklik memleketimizde hakkıyla anlaşılamayan ancak ismi olan yabancı kaynaklı anayasa tabiri...
'...Türkiye'nin laik ve çağdaş cumhuriyet kadroları elindeki 80 yıllık idare sürecinde hangi noktaya geldiğimiz belli: Yoksulluk almış başını gitmiş; kadınlar çocuklarının karnını doyurabilmek için bedenlerini satmak zorunda bırakılmış; Türkiye,Batı'nın çocuk fuhşu için tercih ettiği ikinci bir Tayvan,Singapur olmuş; devlet okullarında eğitimden başka her şey var...Parası olan zaten çocuğunu devlet okullarında okutmuyor...
Türkiye'nin laik ve çağdaşları da kışın Etiler'de,yazın Türkbükü'nde,vur patlasın çal oynasın...10. Yıl Marşı'nı,Etiler Keops'ta,Kenan Doğulu ile beraber söyleyenler onlar...
Laikliğe bir türlü aklı yetmeyen,bir türlü çağdaş olamayan Anadolu'nun çocuklarının hali Kurban Bayramı'nda ekrana yansıdı,çöplükten bağırsak ayıklamaktaydılar...'
laiklik şirktir
laiklik allahın yasalarını kabul etmemek demektir
çünkü allah, devletin ne yapacağınıda emreder
çünkü allahın kanunlarını devlet uygular
ancak onun yasalarıyla insanlar mutlu olur
ve ancak onun yasalarının en doğru olduğuna inanmakla insanlar cennete girer
keza kalplerin ve gözlerin ters döneceği o dehşet gününden korkarım
laiklik dinsizlik değildir.
ATATÜRK asla bunu savunmadı.
herkese saygı duydu...
namaz da kıldı diğer dini vecibeleri de yerine getirdi...
bu da gösteriyor ki Atatürk dine önem veriyor.
ama din gibi bir hususun devlet işlerine karışmamasına karar verdi.
çok da doğrudur.
çünkü bir insanı kandırmanın en basit yolu dindir.
din dogmatiktir.
karıştırılamaz.
kuşku duyulmadan yapılmalı uyulmalıdır.
bazı devlet adamları din vesilesiyle iktidardakilere istediğini yaptırdığından bu ilke yürürlüktedir.
İçi boşaltılmaya çalışılıyor......tayyip ve cemaati şaklabanlık konusunda ustalar ama ne bu halkın isteklerine karşılık verebiliyor ne de.....kendi cemmaatlerinin isteklerine....çünkü işin başına gelene kadar bu laikliği biz bir şekilde değiştiririz diyorlardı.....ama başarılı olamayacaklarını anladılar.....çünkü gördüler bu halkın laik olduğunu......ve tayyip ve korosu şunu bilsin.....bu millet uyandı.....ve sizi yerin dibine vuracak.....
Din ve devlet işleri ayrılsın tamam sonuna kadar arkasındayım.Ama başka işler için kullanıldığında önce bir düşünmek lazım
anlaşılmasi çözülmesi yutulması en zor ilke..görünen bi gerçek var oda şudur bu ilke varıyla yoğuyla kemalizme hizmet etmek için var
tabi türkiye için geçerli..
ben bir laik değilim olmayacağım da..
82 anayasasında şöyle bir madde var: kimse dinî inancları yüzünden kınanamaz, dinî inanclarını açıklamaya mecbur değildir gibi.
Malum ki, ülkemizde çoğunluk müslümandır ve müslüman ahali inancını gizleme ihtiyacı pek duymuyor. Bu, Millî Şef döneminin zulmünde de böyleydi.
Ama bazı namlı ve dinsiz kişiler sanat ve siyaset sahnesinde oldurlarından ve bu müslüman halkın desteğine ihtiac duyduğundan açıkca 'ben müslüman değilim' deme cesareti gösteremediğinden, yukarıdaki mezkûr maddeye atıfda bulunurlar. Bir de halk diliyle bir deyime sığınırlar: Parayla imanın kimde olduğu bilinmez.
Yani laiklik bir sistem, bir gelenek değildir. Laiklik; modern putculuğun son dinidir.
Slm.
arap özentisi olan bir avuç işgüzarın ısrarla 'dinsizlik' olarak göstermeye çalıştığı, -nitekim bazı gerizekâlıların da inandığı- aksine tüm din ve kültürlerin huzur içinde yaşıyabileceği dünyada uygulanan sistemlerin en iyisi.
Laik kafa yapisindan ötürü laikligin sabit bir tarifi yok aslinda.
LAIK KAFA YAPISI 'na bir örnek;
Oglunun yemin törenine nasil bir cins basörtüsü olursa olsun, nasil baglarsa baglsin hicbir basörtülü anne, abla, yenge hala, vs. kesinlikle alinmaz. Acaba o laikler de bir gram vicdan sizlamasi oluyormu, hicmi yok o vicdan denen sey sizde, o askerin bu duruma nekadar üzüldügünü, mahzun oldugunu. Diger arkadaslarinin anne babalari o törene katilirken onun annesi kiz kardesi, disarda bekliyor iceriye sokulmuyor, bune vicdansizlik bu ne kin bu ne nefret. Iste laiklerin vicdani ve kafa yapisi.
baska bir örnek:
Eskiden kizlarini okutmayan anne babalara Laik kesim adeta kin ve nefret kusarlardi, simdi ise kizlarini okutmak isteyen o dindar anne ve babalarin kizlari basörtülü diye okullara sokulmuyorlar. Yani simdi o kizlar okumak istiyor ama bu sefer okumalarina engel olanlar Laikler oluyor.
baska söze gerek yok bu iki örnek cok iyi anlatiyor laikligi
TC laik bir devlet mi?
Hem İslamcıların hem de Kemalistlerin iddialarının aksine, TC hiçbir zaman laik bir devlet olmamıştır ve şu anda da değildir. Çünkü laikliğin temel koşulu olan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmışlığı Türkiye’de söz konusu değildir. TC devletinin en önemli kurumlarından birisi, gerek bütçesi, gerek personel sayısı, gerekse de faaliyetinin boyutları açısından birçok bakanlıktan çok daha büyük bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Türkiye’de devlet neredeyse her yönüyle dinin içindedir. 70 binden fazla, maaşlı devlet memuru statüsünde din görevlisi bulunmaktadır. Bu gerçek apaçık ortadayken TC’nin laik olduğunu söylemek kaba bir aldatmacadır. Bunun yanı sıra, okullardaki zorunlu din dersi uygulaması; imam-hatip okullarının bizzat devlet eğitim sisteminin bir parçası olması; üstelik bu temelde bütünüyle Sünni bir İslam yorumunun zorla dayatılması; tüm ülkede Cuma namazlarında, gündemini ve içeriğini siyasi iktidarın ve MGK’nın belirlediği Diyanet fetvalarıyla kitlelerin beyin yıkama işlemlerinden geçirilmesi, vb., laiklik ilkesiyle adeta alay eden gerçeklerdir. Bütün bunlar, laikliği, kadınları kafalarındaki örtüyle devlet dairelerine ve kendi kutsal mekânlarına (Meclis, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Orduya ait alanlar gibi) sokmamaya indirgeyen TC’nin, kuruluşundan bu yana dinden elini hiç çekmediğinin göstergeleridir.
Laiklik ve Papalık
ZAMANI geldikçe 'Türkiye laiktir, laik kalacak! ' diye bağıran kitleler Papa 16. Benedictus 'un ziyareti üzerinde de derinliğine düşünmelidirler. Özde Fener Patriği'nin ekümeniklik iddiasını dolaylı yoldan desteklemek amacıyla düzenlendiği artık açıkça belli olan bu ziyaret, Türk Ortodoks Kilisesi Sözcüsü Sevgi Erenerol 'un çok güzel açıkladığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı da sinsi bir niyet taşımakta. Davetin devlet onuru açısından tam isabetle Cumhurbaşkanı'nca yapılmış olması, olaydaki sinsiliği örtmeye yetmiyor.
Küresellik iddiasıyla dünya egemenliği peşinde koşanlar, on yüzyıldır birbirini dışlayan Ortodoks ve Katolik 'Kilise' lerini yakınlaştırarak, bir inanç bütünlüğü yaratmaya çalıştılar. Bu bütünlüğü de doymak bilmez ekonomik hesaplarının arkasına almak niyetindedirler. Patrik ve Papa bu niyete hizmet etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Niçin böyle olmakta? Neden bu iki 'Kilise', siyasal amaçlardan, yani ülkelerindeki ve dünyadaki iktidar mücadelelerinden büsbütün kopamıyorlar?
Bizans döneminde Papalık'tan ayrılan Doğu Roma Ortodoks Kilisesi'nin yüzyıllarca Osmanlı'ya yanaşık durduktan sonra ayrılıkçı isyanları nasıl desteklediği, Batılı ve kuzeyli büyük devletlerin emellerine nasıl hizmet verdiği, Mütareke günlerinde Ankara'ya nasıl hainlik ettiği, bu ülkede çok iyi bilinir.
Daha az bilinen, Papalık'ın siyasal güç konusundaki tutumudur.
Hem de 'yeryüzü' ve 'gökyüzü' iktidarlarını birbirinden ayıran, Roma mazlumlarının Sezar 'lara itaat etmesini, öteki dünyadaki huzur için de İsa' ya, 'Ruh-ül Kudüs' e ve Meryem Ana'ya dua edilmesini isteyen bir dinin tepesinde.
Hıristiyanlık, bu yanıyla, dünya ve ahret gerekleri arasında ayırım gözetmeyen Müslümanlıktan farklı olarak, din ve devlet işlerinin ayrılması ve laikliğin gerçekleşmesi için çok daha elverişli bir zemin sayılmalıydı.
Ama, öyle olmadı. Roma uyruklarının kitleler halinde Hıristiyanlığa kaymalarına karşı âciz kalan iktidar sahipleri, çareyi kendileri de Hıristiyan olmakta buldular ve böylece Kilise'yi yanlarına aldılar. Sonuçta, ortaçağların uzun yüzyılları boyunca krallar Papalık'a değil, Papalık onlara hükmetti.
Devrimler bu dinsel kudreti büyük ölçüde zayıflattı, ama iliklere işleyen siyasallaşma Papalık'ı devletlere ve hatta diktatörlere hizmet vermekten tamamen alıkoymadı.
Şimdi, sıra küresel sermayeye hizmete gelmiş görünüyor.
Topraklarında az sayıda da olsa Hıristiyan topluluklar ve hele büyük iddia sahibi bir Patrikhane barındıran Cumhuriyet, bu gidişe seyirci kalamaz. Cumhuriyetçi laiklik, yalnız Müslüman köktenciliği değil, belki ondan da daha tehlikeli olarak böylesine toplu ve sinsi bir Hıristiyanlık çullanışını da tehlikeli saymak zorundadır.
Elbet gelen gidene konukseverlikte kusur etmeyerek.
MÜMTAZ SOYSAL
Cumhuriyet
Devletlerin dini yoktur..çıkarları vardır..
sadece insanların dini vardır..
şu anda ülkemizde layığıyla yapılamamaktadır.LAİKLİK......
Hiçkimsenin inancının, başka birinin inancını dövmesine izin vermeyen sade, sakin, dürüst ve adil düzen.... :))
Laiklik dinin koruyucudur.........
OLMAZSA HİÇBİRŞEY OLMAZ..
laiklik dinsizlik değildir..
Dünyadaki bütün ülkeler aslında biraz laiktir..
laik olmayan devlet yıkılmaya mahkumdur..
İRAN'da bazen laiktir..laik olmak zorundadır..
devlet için en önemlisi çıkarlardır..
devletlerin dini yoktur çıkarları vardır..
din ile devlet işleri birbirine karışırsa o devlet zaten batmıştır..
Türkiye Cumhuriyetinde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, ibadet hürriyeti vardır. Tabiatiyle ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasi gösteri şeklinde de yapılamaz. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz.
Bir de, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde, tüm tekkeler ve zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmıştır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, türbedarlık vesaire yasaktır. Çünkü bunlar gericiliğin kaynakları ve cehaletin damgalarıdır. Türk milleti, böyle müesseselere ve onların mensuplarına katlanamazdı ve katlanmadı. 1930
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.
Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir. 1930
Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. 1930
Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.
Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler. İğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karsıyız ve buna müsaade etmiyoruz. 1930
Bunun gibi bağlı bulunmakla inanmış ve mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere, bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yükseltmek gerektiği gerçeğini görüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdanlarımızı karışık ve türlü renkte bulunan ve her türlü çıkarlar ve tutkuların alanı olan siyasetten ve siyasetin bütün öğelerinden bir an önce kesinlikle kurtarmak, milletin dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak böylece İslam dininin yüceliği gerçekleşir. 1924
Vatandaşları içinde çeşitli dinlere mensup unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında adil ve tarafsız tutum ve davranışta bulunmaya ve mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar hakkında eşit adalet uygulamakla vazifeli olan bir hükümet, fikir ve vicdan hürriyetlerine uymaya mecburdur. 1927
Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar. 1924
MUSTAFA KEMAL ATATURK.
Olmassa, asla olmazzzzz.
Ona göre...
Duyanlar duymayanlara iletsinnnnn...
türkiyede bi çok insan laikliği vibratör gibi kullanır, beyinlerindeki boşlukları tatmin için...
Komik bugün bazı çevrelerce sadece İslâm düşmanlığı olarak uygulanıyor ama Gazi laikliği bunun icin uygulamıyordu
Turkiye Cumhuriyetinin ASLA vazgecmeyecegi olgu!
ATAM IZINDEYIZ.
'Örümcek takıntılıların' (Araknofobi) hiç bilmeden fanatikçe savunduğu ideoloji...
Beyinlerine örümceklerin ağ ördüğü zihniyetlerin,kabul edemediği kavram(erdem)
bir ülke dinle yönetilmez
o yüzden laiklik vardır
TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK
din kişisel bir olaydır
bir ülke dinle yönetilmez
TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK
Lâiklik öyle bir şeydir ki...dînini diğerinin burnuna burnuna sokmamaktır...yoksa bana ne senin inancından...dininden...
Bazı Aydın Geçinen Kesmin Her Olayda Arkalarına Sığınıdığı İdeoloji..Atatürkten Daha Atatürkçü Olduğunu Sanan Bu Sözde Aydın Kesim (Bu Aydınların Sanatçı Aydınla Bir İlişkisi Varmı Bilmem?) Yeni Gelinlerin Ana Evine Kaçtığı Gibi Laikliğe Kaçmaktadırlar..Ne Yaptığını Kendileride Bilemez..Yobazlara Taş Çıkarırlar.. ^Yetişinn Laiklik Elden Gidiyoo^Söylemlerini Fazlasıyla Duymaktayız..