İnsanca yaşamayı çağrıştırıyor bana. Beş yıllık dönemsel yönetimlere gelen bir takım yöneticilerin yaptığı yanlış politikaları öne sürüp yıpratmaya çalışılan ama en çok da kadınları koruyan bu ilkenin tüm dünya için mavi aydınlık olduğunu düşünüyorum.
Laiklik veya laisizm, devlet yönetiminde dinin veya dinsizliğin referans alınmamasını ve devletin din veya *dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz .olmasını savunan ilkedir*.Diyanet"in olduğu bir ülkede laiklikten bahsedilemez Çünkü Diyanet dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz kalamaz.
Laik Ülkede Yaşıyorsun, Kuran Arapça Okumazsan Anlaşılmaz Diyorsun, Sonra İslamiyetin Doğduğu Topraklardaki Ülkeleri Eleştirip “İslam Bu Değil” Diyorsun: Birtek Türkler mi Allah’ın Gönderdiği Kitabı Anlıyorlar? Gerçek Müslüman Kadın Hangisi, Harun Yahya Kadınları mı, Türk Toplumu Kadınları mı, Başı Kapalı Süslü Kadınlar mı Yoksa Siyah Çarşaflılar mı? IŞİD MIŞİD Yalan, Bunlar Hep İslamofobi Yaratma Çabası, Batı Oyunu: 3 Tane İslami Terör Örgütü Say Dediğinde Hemen Sayarım, Ama 3 Tane Hristiyan Terör Örgütü Say Dediğinde Yok
Diyanet"in,zorunlu din dersinin olduğu bir ülke laik değildir. laiklik,devletin ayırım yapmadan bütün inançlara ve inançsızlıklara eşit mesafede durması demektir.
Dinimi kimseye açıklama/reklam yapmadan yaşamak istiyorsam, dünyevi yaşam standartımı fiziki ve ruhsal ihtiyaçlarıma göre düzenlemek istiyorsam LAİKİM dir.
YER:çanakkale ili lapseki ilçesi umurbey beldesi tarih:4 şubat perşembe 2010 kahvehanelerde sigara denetimi yapılıyor.sigara denetimini yapan kişi.jandarma ve sakallı birisi ve daha önceden imam olduğunu bildiğimiz müftülük çalışanı.bizim kahvenin üst tarafındaki ki berber dükanında sobanın yanındaki odunların altında bile sigara izmariti arıyor. eğer sigara içildiyse izmariti en görülmez yere atılmış olmalı mantığı ile izmarit arıyor odunların altında.yani din adamı olduğnu bildiğimiz kişiye bizi denetlettiriyorlar.yani din adamı olarak bildiğimiz kişi bizim sigara içip içmediğimizi kontrol ediyor eğer sigara içtiğimizi tespit ederse cezada yazacak yani din adamına halkı denetlettiriyorlar.din adamlarını amir güç konumuna getiriyorlar.yani din adamlarına amir sıfatı veriliyor.halkı denetliyen ve cezalandıran konuma getiriyorlar din adamlarını. peki amir kimdir trafikte trafik polisleri amirdir trafik te trafik polislerini gördüğümüzde ne hissediyorsak din adamına karşıda o hisleri hissetmemizi algılamamızı istiyorlar jandarma polis pazarcı için zabıta bunların hepsi amirdir ve din adamlarını da amir olarak algılatıyorlar bize. peki tüm bunları hangi bilgiyi yorumlayarak yapıyorlar? muhittin arabi derki allah kainatı suretiyle yaratır ve yönetir ve o surette allahın isim ve sıfatlarıdır.ve o isim ve sıfatlar herşeyin isim ve sıfatlarıdır.ve herşeyi isim ve sıfatlarla algılar ve biliriz ve algıda herşeydir. ve atatürkün kurduğu laik demokratik sosyal hukuk devleti olan türkiye cumhuriyetinde din adamları halkı denetlememeli ve denetliyemez.
Gerçekte çok basit çözümü son derece kolay olan bu konunun yanlış, eksik ve bilim dışı yorumlarla devamlı kaşınarak bir kangren haline getirilmeye çalışıldığını ibret ve endişeyle izlemekteyiz. Bilindiği gibi İslam dini Allah yolunda cihada, İla-yı Kelimetullah için çalışmayı emreden ve isteyen bir dindir. Kuran-ı Kerim’de Allah (c.c) yolunda savaşmayı can ve mal ile cihadı emreden ayetler Hz. Peygamberin bizzat yaptığı mücadele ile bu hususu teşvik eden hadisler bulunmaktadır. Bundan dolayı İslam fetihleri yalnız Allah’ın hükmünü yeryüzünde hakim kılmak ve insanları bu dini tanıtmak için yapılmıştır. Yapılmıştır ama insanların zorla İslamlaştırılmaları hedef alınmamıştır. Pek çok ülke fethedilmiş olmalarına rağmen burada yaşayan insanların bazı koşulları yerine getirdikleri takdirde dinlerinde kalmalarına izin verilmiştir. Bu durum Hz. Peygamberin dinde zorlama yoktur hadisiyle en güçlü şekilde ifadesini bulur. Bu mantık nice yüzyıllar sonra laiklik olarak gündeme gelecek, dünyada barış ve huzur için olmazsa olmaz ilkelerden birini oluşturacaktır. Nice yüzyıllar önce ortaya konulmuş olan laiklik ilkesi günümüzde her ne kadar dinin devlet işlerine karıştırılmaması olarak tanımlanır ise de bireyleri dolaysıyla toplumları derinden ve güçlü bir şekilde etkileyen dinin, toplumların en büyük örgütlenmesi olan devletten soyutlanması doğal devlet kavramıyla uyuşmaz. Bu kuram (dinin devlet işlerine karışmama kuramı) olsa olsa yapay devletlerde söz konusu olabilir. Amacından uzaklaştırılarak bazı ideolojik zorlamalarla, uydurmalarla ortaya konulduğu açıktır. İnanç birliği gibi oluşum ve kültürel değerleri görmezlikten gelerek ya da yok sayarak bireysel ve toplumsal özgürlükleri bazı ideolojilerin çizgileriyle sınırlayan, öngördükleri kavramları zorla uygulamaya kalkışan devletlerin uzun ömürlü olmalarının imkânsızlığını tarih çok güzel ve net bir şekilde göstermiştir. Dinin devlet işlerine karışmaması tanımının yanlışlığı ve mantıksızlığı açıktır. Çünkü bu doğal bir tanımlama değildir. Bu nedenle laikliği devletin vatandaşları arasındaki farklılıklar konusunda tarafsız kalmasıdır şeklinde tanımlamak ve yorumlamak daha doğru, güzel ve doğal olur. Görüleceği gibi bu tanım sadece dinsellikle ilgili zannedilen laiklik kavramını vatandaşlar arasındaki tüm farklılıkları kapsayacak şekilde genişletip, evrenleştirir. Devlet laiklik kavramıyla doğal bir oluşum olan bireyler arasındaki farklılıklarda tarafsız kalarak tüm vatandaşlarını çatısı altında toplamayı amaç edinmiştir. Devletin uygulamakla görevli olduğu adalet kavramının olmazsa olmaz gereklerinden olan tarafsızlığa bu ilke sayesinde kavuşur, vatandaşlarına bir başkasının hak ve inançlarına kadar uzanan neredeyse sonsuz denebilecek din, vicdan ve inanç özgürlüğü sağlar. Burada tarafsızlık kavramanı ilgisizlik olarak yorumlamamalıdır. Devlet vatandaşlarının gerek bireysel, gerekse toplumsal ihtiyaçlarını en iyi şekilde ve en kısa zamanda karşılamakla da görevlidir. Bu nedenle bireysel ya da toplumsal farklılıklar konusunda ilgisiz kalamaz. Vatandaşlarına sağladığı özgürlükleri kullanma hakkını ve imkânını bütünüyle vermeye çalışır. Bu nedenle dinsel ihtiyaçlar, dinleri yaşama ve uygulama özgürlüğü tam bir tarafsızlıkla devletlerin yakın ilgisi, garantisi, koruması ve desteği altında olmalıdır. Bu ilgi, koruma ve garanti öylesine önemlidir ki hiç bir ideolojik baskı devletlerin bu görevini engelleyememelidir. Aksi halde toplumlar parçalanır. Vatandaşlarının desteğini sağlamayan, sağlayamayan devletlerin ise yaşaması mümkün değildir. İnançların farklı oluşu yaşama ve uygulama şekillerinin de farklı olduğu anlamına gelir. Bu farklılıkları koruma, kısıntısız uygulama ve yaşama imkânlarını sağlama devletin laikliği gereği olur. Bu aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerinin vazgeçilmeyen ilkelerindendir. Bir hukuk sisteminin ayırım yapmadan tüm insanlara uygulanabilir oluşu bu hukuku belirli bir inancın sınırlarından çıkarıp evrenselleştir. İslam hukuku bu evrenselleşmeye güzel bir örnektir. İslam'ın dinde zorlama yoktur ilkesi laiklik kavramının İslam hukukunda var olduğunu ve uygulandığını gösterir. Şüphesiz bu uygulamadaki en büyük görev devlete düşmektedir. Devlet görevlerinden en önemlilerinden birisi vatandaşlarına sonsuz sayılabilecek bir inanç ve fikir özgürlüğü sağlamak kadar bu özgürlüğü yaşama imkanlarını ortya koymaktır. Hiç bir insan fikrini, inancını bir başkasına ya da toplumlara zarar vermeme kaydıyla istedikleri gibi ifade etme, yaşama istekleri nedeniyle suçlanamaz. Bu nedenle vatandaşlarının inanç gereklerini yaşama olanaklarını eksiksiz sağlama görevi devletlere aittir. Kimi insanlar dinselliği teotik ve kişisel zannederler. Teotiklik ise akıl ve bilim dışılıktır. Bu nedenle toplumsal değildir. Toplumsal düzenlemeler akıl dışı kuramlarla düzenlenemezler. Modern toplumlar teotik olguların dışında tamamen akla, mantığa ve bilime uygun düzenlemelerle kurulmalıdır. Bu görüşte olan insanlar toplumların bireylerden oluştuklarını unutmuş görünmektedirler. Bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen olguları yok kabul edip, bu olguları toplumlardan nasıl soyutlayabilir siniz? Bu mantığın bir var edici iradeyi en baştan ret ve inkâr eden materyalist mantığın ürünü olduğundan şüphe yoktur. Bu gün bu mantık adaletten sanata kadar hemen, hemen tüm alanlarda toplumsal oluşumların kurgulanmasına ve işleyişine güçlü ve derinden etkilemiştir ve etkilemektedir. İnsanlık bu doğa dışı yapay örgütlenmenin oluşturduğu baskıdan bir an önce kurtulup doğallığa kavuşma çabalarının sancılarını çekmektedir. İnanç özgürlüğünün sadece sözde kalmayıp işlerliğinin sağlanması görevinin devletlere düştüğünü daha önce yazmıştık. Bu da ateist devletlerin bir öcü olarak takdim ettikleri şeraitin eksiksiz uygulanması anlamına gelir. Gerçektende İslam gibi büyük dinlerin kendine özgü toplumsal düzenleri vardır. İnanç sahipleri de hayatlarını bu düzenler içinde geçirmek isterler. Kimi felsefelerin şiddetle karşı çıkmaları bu gerçeği değiştirmez ayrıca devletleri de doğrudan ilgilendirmez. Bunun nedeni de devletlerin inançlara müdahale edemeyeceğidir. Referans aldığımız İslam dinin toplumsal gereksinimlerinden bir kaçından bahsederse şunları yazabiliriz. İslam dini her şeyden önce toplumsal eşitliği ve dayanışmayı ön planda tutar. Fark sadece taattadır. İslam dini öngördüğü toplumsal eşitlik ve dayanışmayı sağlamak için tüm olanaklarını seferber eder, devlet gelirleri dahil her imkânı kullanır. İslam devleti gelir kaynaklarının zekât, humus ve fey olmak üzere üç sınıftan oluştuğu görülür. Zekât Müslümanların ilgili yerlerde harcaması için devlete verdikleri vergilerden, humus ve fey ise gayr-i Müslimlerden elde edilen cizye, haraç gibi gelirlerden oluşur. Humus, fey, gümrük vergileri gibi gelirler bedir ehli, peygamber efendimizin hanımları gibi istisna tutulan bir kısım dışında Müslümanlar arasında herhangi bir ayırım yapılmadan eşit bir şekilde dağıtılmıştır. Bu gelirlerin içinde zekâtın özel bir yerinin ve amacının olduğunu, bu nedenle bu gelirlerin Müslümanlar arasında eşit şekilde dağıtılmadığını görürüz. Zekat gelirlerinin nerelere sarf edileceği Kuran ayet ve hadislerle açık bir şekilde belirtilmiştir. Bir bakıma zekâtın toplanması ve belirtilen yerlere dağıtımı diğerleriyle birlikte devlete ait bir görevdir. Laik devletler bu görevlerden kimilerini yapıp kimilerini yapmama ya da istedikleri gibi yorumlayıp uygulama hakkına sahip değildirler. Bir bakıma dinsel hukuk laiklik gereği devletleri de bağlar. Devletler hiç bir şekilde vatandaşlarının inançlarını özgürce yaşamasına engel yasalar, kurallar koyamaz. Nice uzun zamandır dinmeyen bir sızı, kapanmayan bir yara olarak ülkemizde güncelliğini koruyan başörtüsü yasağı laik devlet adına tam bir yüz karasıdır.
Gerçek demokratik laisizmde: -Devlet, din işlerinden bütünüyle elini çeker. -Bütün dinlere ve dinsizliğe eşit mesafede durur. -Nüfus kağıdında din hanesi bulunmaz. - Hiçbir resmi işlemde kimseye dini ve inancı sorulmaz. -Bir dine inananlar ibadetlerini istediği şekilde yapar,ibadethanelerini açarlar. -Devlet hiçbir dinin ibadethanesi için ya da eğitimi için bütçeden para vermez. -Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılır. -En önemlisi zorunlu din dersi kaldırılır.
Türkiye başından beri laik bir devlet olma konusunda sorunlarla karşılaştı.Oysa,demokrasinin yeşerdiği toplumlarda laiklik sorunu yaşanmaz.Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun vasıtasıyla dini yöneltmeye soyunan bir devlet laik olabilir mi?
fransız devrimin de halkı sömüren kilise ile siyasilerin oturup insanları sezarın hakkı sezara,kilisenin hakkı kiliseye diye bölüştükleri,bizimkilerin de ilk anda din ve devlet işlerini ayırmak,sonrada dini hayattan kaldırmak için kullandıkları ödünç bir terim.
Laiklik ilkesi,devlet ile din işlerini birbirinden ayrılmasıymış gibitanımlanmakta, aslında halkı zapturap altuna alıp,ülkeyi kışla,insanları da sirk maymununa çevirmenin meşruluk temeli olarak kullanılmak istenmiştir.
Yüzlerce çeşit tarifi olan bir olgu, ben de salataya bir şeyler katma adına; 'Farklılıklarımızla bir arada yaşama sanatı' tanımını ekliyorum... Müjde nur top gibi bir 'laiklik tarifimiz' daha oldu :))
Laiklikle demokrasi aynı şey olmadığı gibi laikliği savunmak her durumda demokrasiyi savunmak anlamına gelmez. Suriye,Irak, Mısır,Cezayir laik ama demokratik ülkeler değildir.
din ve devlet işlerini birbirinden ayırması gereken fikir olup, günümüzde din ve toplumu birbirinden ayırmaya çalışan, daha doğrusu çalıştırılan bir ilkedir.
laiklik allahın dört peygamberinin yaratığı baskıcı ve gerici oluşumların insanlar tarafında ortadan kaldırılma biçimidir.malesef allahın ileriçiliği gelişen bilim ve teknolojiyi kulanmasının önünde engel teşkil etmiştir.insanlar böylece özgürlüğünü kendi güvencesini tayin etmiştir.lakin laik düzeni yaratanlar özelikle türkiyede iki yüzlü davranmaktadır.alevilere hak vermeden kimseyi suniliğe katmaya asimile etmeye calışmaktadır. buda laiklik tanımına uymaz.bir kişi dahi ben başka şeye inanıyorum dese ona hakkı verilmelidir.
laiklik islam dinine karşı geliştirilmiş bir alternatiftir islam dinini ciddi ve büyük zarar vermiştir laiklik ülkeyi felaketlere zararlara kayıplara karanlığa götürmüştür fransada olan laiklik bir müslüman ülkesi olan türkiyeye gitmez farklı inanç ve görüşlere sahip olan ülkelerde laiklik görülmüştür laiklik dinsizliğin garantisidir bugün lakikliğin ülkeye verdiği ciddi zararlar ortadadır kimse bunu inkar edemez zaten laikliğin tanımıda net olarak yapılmamıştır çoğu kişi laiklik nedir bilmez bilenlerde laikliğin anlamını karıştırır
LAİKLİK; Dinin devlet işlerinden ayrılması.. Teşbihde kusur olmaz, yazılanlar birer hakikat olsada; (Kısa ve net) .. Selçuklu ve Osmanlı devleti dini emirler üzere yönetmeye gayret gösterdiler. Bunun nihayetinde 1000 yıllık bir yükselme - gerileme döneminde hasım ve hainlere 'EMİR VERME & EMİR ALMAMA' gibi dönem yaşandı.. 10 asır..
Son 100 yılımıza bakalım; Dinin devlet işlerinden ayrılması sonucu Cumhuriyetin kurulmasından itibaren, hasım ve hainlerden EMİR VEREMEME ilk günden itibaren, EMİR ALMA ilk günden itibaren.. LAİKLİK = Kölelik...
Laikliğin deneyini yapacağız laiklik için gerekli olan denekler başörtülü bir kız, vicdansız bir lider başörtü ve laiklik ana malzemeler lider sayıklamalara başlar kızım, çıkar başörtünü tak laikliği başına çıkar laikliği, tak başörtünü karanlık odaya gir kızım sessiz ol insanlığımı duyamayacak kadar sessiz hadi kızım sinir harbi geçirmene gerek yok vanda, istanbulda,orda,burda, şurda. daha mahkemeye çıkacağız asıl deney orda kızım bir kez daha laik ülkeye karşı başörtülü kızları kullanacağız susma kızım insanlığımı hatırlatma bana laiklik, başörtülü kızların başında aranır çıplak vücutların başında ise çağdaşlık. ağlama kızım başörtülü denekler ağlamaz, yemez, içmez, nefes almaz, okula gitmez
deneyler türkiyenin figuranlarına yaradı piyanocuya, çağdaşım diye geçinen kemalist manifestolarına deneyin sonucunu merak mı diyorsunuz? neden ki bu merak sonuç ayan bu ülkede çetelerin olaylarını örtbas eden başörtülü kızlar var. laikliğimizi gölgeleyen kızlar. gece gündüz çalışıp zekalarıyla bir adım önde yürüyen kızlar bir de cumhuriyet kadınları diye geçinenler var sabah akşam erkek kadın eşitliğini savunan kadınlar gelin görün ki bu kadınlar başörtülü kızların haklarına gelince sus pus olurlar aman efendim çağdaşlık sarmış her biryerlerini tezatlık sarmış hayatlarını kurtarmak da mümkün değil.
deney tamamlandı yine kaybetti ülkem tek kaybetmeyen başörtülü kızlardır onlar hep kazandılar ve hep kazanmaya devam edicekler laikliği kafamıza geçirmeyin beyler! özgürlük olmadan bir beden büyük gelir ruhuma laiklik.
Laiklik: Din ile devlet işlerinin birbirinden tamamen ayrılması demektir.Bir devlette yaşayan insanların dini inançlarının kendilerinin bireysel sorunu sayılarak dini konuda kendilerine her hangi bir zorlama yapmamak hür bırakmaktır. Bir devlet içerisindeyaşayan ayrı ayrı inançlara sahip toplumlar için tarafsız davranma yönünden laiklik ilkesinin çok büyük bir önemi vardır. Kişilere din serbestisi tanıyan bu ilkeye laiklik denir.
^^Laiklik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır^^ demiş ulu önder Atatürk. Din devletten elini çekmiş ama devlet hâlâ elini dinden çekemedi.
İnsanca yaşamayı çağrıştırıyor bana. Beş yıllık dönemsel yönetimlere gelen bir takım yöneticilerin yaptığı yanlış politikaları öne sürüp yıpratmaya çalışılan ama en çok da kadınları koruyan bu ilkenin tüm dünya için mavi aydınlık olduğunu düşünüyorum.
Laiklik veya laisizm, devlet yönetiminde dinin veya dinsizliğin referans alınmamasını ve devletin din veya *dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz .olmasını savunan ilkedir*.Diyanet"in olduğu bir ülkede laiklikten bahsedilemez Çünkü Diyanet dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz kalamaz.
Laiklik şayet dinsizlik ise, Laik bir ülkede nasıl dindar oldunuz?
Laik Ülkede Yaşıyorsun, Kuran Arapça Okumazsan Anlaşılmaz Diyorsun, Sonra İslamiyetin Doğduğu Topraklardaki Ülkeleri Eleştirip “İslam Bu Değil” Diyorsun: Birtek Türkler mi Allah’ın Gönderdiği Kitabı Anlıyorlar?
Gerçek Müslüman Kadın Hangisi, Harun Yahya Kadınları mı, Türk Toplumu Kadınları mı, Başı Kapalı Süslü Kadınlar mı Yoksa Siyah Çarşaflılar mı?
IŞİD MIŞİD Yalan, Bunlar Hep İslamofobi Yaratma Çabası, Batı Oyunu: 3 Tane İslami Terör Örgütü Say Dediğinde Hemen Sayarım, Ama 3 Tane Hristiyan Terör Örgütü Say Dediğinde Yok
Diyanet"in,zorunlu din dersinin olduğu bir ülke laik değildir.
laiklik,devletin ayırım yapmadan bütün inançlara ve inançsızlıklara eşit mesafede durması demektir.
Dinimi kimseye açıklama/reklam yapmadan yaşamak istiyorsam, dünyevi yaşam standartımı fiziki ve ruhsal ihtiyaçlarıma göre düzenlemek istiyorsam LAİKİM dir.
laiklik
YER:çanakkale ili lapseki ilçesi umurbey beldesi tarih:4 şubat perşembe 2010 kahvehanelerde sigara denetimi yapılıyor.sigara denetimini yapan kişi.jandarma ve sakallı birisi ve daha önceden imam olduğunu bildiğimiz müftülük çalışanı.bizim kahvenin üst tarafındaki ki berber dükanında sobanın yanındaki odunların altında bile sigara izmariti arıyor. eğer sigara içildiyse izmariti en görülmez yere atılmış olmalı mantığı ile izmarit arıyor odunların altında.yani din adamı olduğnu bildiğimiz kişiye bizi denetlettiriyorlar.yani din adamı olarak bildiğimiz kişi bizim sigara içip içmediğimizi kontrol ediyor eğer sigara içtiğimizi tespit ederse cezada yazacak yani din adamına halkı denetlettiriyorlar.din adamlarını amir güç konumuna getiriyorlar.yani din adamlarına amir sıfatı veriliyor.halkı denetliyen ve cezalandıran konuma getiriyorlar din adamlarını. peki amir kimdir trafikte trafik polisleri amirdir trafik te trafik polislerini gördüğümüzde ne hissediyorsak din adamına karşıda o hisleri hissetmemizi algılamamızı istiyorlar jandarma polis pazarcı için zabıta bunların hepsi amirdir ve din adamlarını da amir olarak algılatıyorlar bize. peki tüm bunları hangi bilgiyi yorumlayarak yapıyorlar? muhittin arabi derki allah kainatı suretiyle yaratır ve yönetir ve o surette allahın isim ve sıfatlarıdır.ve o isim ve sıfatlar herşeyin isim ve sıfatlarıdır.ve herşeyi isim ve sıfatlarla algılar ve biliriz ve algıda herşeydir. ve atatürkün kurduğu laik demokratik sosyal hukuk devleti olan türkiye cumhuriyetinde din adamları halkı denetlememeli ve denetliyemez.
LAİKLİK NEDİR? NE DEĞİLDİR?
Gerçekte çok basit çözümü son derece kolay olan bu konunun yanlış, eksik ve bilim dışı yorumlarla devamlı kaşınarak bir kangren haline getirilmeye çalışıldığını ibret ve endişeyle izlemekteyiz.
Bilindiği gibi İslam dini Allah yolunda cihada, İla-yı Kelimetullah için çalışmayı emreden ve isteyen bir dindir. Kuran-ı Kerim’de Allah (c.c) yolunda savaşmayı can ve mal ile cihadı emreden ayetler Hz. Peygamberin bizzat yaptığı mücadele ile bu hususu teşvik eden hadisler bulunmaktadır. Bundan dolayı İslam fetihleri yalnız Allah’ın hükmünü yeryüzünde hakim kılmak ve insanları bu dini tanıtmak için yapılmıştır.
Yapılmıştır ama insanların zorla İslamlaştırılmaları hedef alınmamıştır. Pek çok ülke fethedilmiş olmalarına rağmen burada yaşayan insanların bazı koşulları yerine getirdikleri takdirde dinlerinde kalmalarına izin verilmiştir. Bu durum Hz. Peygamberin dinde zorlama yoktur hadisiyle en güçlü şekilde ifadesini bulur.
Bu mantık nice yüzyıllar sonra laiklik olarak gündeme gelecek, dünyada barış ve huzur için olmazsa olmaz ilkelerden birini oluşturacaktır.
Nice yüzyıllar önce ortaya konulmuş olan laiklik ilkesi günümüzde her ne kadar dinin devlet işlerine karıştırılmaması olarak tanımlanır ise de bireyleri dolaysıyla toplumları derinden ve güçlü bir şekilde etkileyen dinin, toplumların en büyük örgütlenmesi olan devletten soyutlanması doğal devlet kavramıyla uyuşmaz. Bu kuram (dinin devlet işlerine karışmama kuramı) olsa olsa yapay devletlerde söz konusu olabilir. Amacından uzaklaştırılarak bazı ideolojik zorlamalarla, uydurmalarla ortaya konulduğu açıktır.
İnanç birliği gibi oluşum ve kültürel değerleri görmezlikten gelerek ya da yok sayarak bireysel ve toplumsal özgürlükleri bazı ideolojilerin çizgileriyle sınırlayan, öngördükleri kavramları zorla uygulamaya kalkışan devletlerin uzun ömürlü olmalarının imkânsızlığını tarih çok güzel ve net bir şekilde göstermiştir.
Dinin devlet işlerine karışmaması tanımının yanlışlığı ve mantıksızlığı açıktır. Çünkü bu doğal bir tanımlama değildir. Bu nedenle laikliği devletin vatandaşları arasındaki farklılıklar konusunda tarafsız kalmasıdır şeklinde tanımlamak ve yorumlamak daha doğru, güzel ve doğal olur.
Görüleceği gibi bu tanım sadece dinsellikle ilgili zannedilen laiklik kavramını vatandaşlar arasındaki tüm farklılıkları kapsayacak şekilde genişletip, evrenleştirir.
Devlet laiklik kavramıyla doğal bir oluşum olan bireyler arasındaki farklılıklarda tarafsız kalarak tüm vatandaşlarını çatısı altında toplamayı amaç edinmiştir. Devletin uygulamakla görevli olduğu adalet kavramının olmazsa olmaz gereklerinden olan tarafsızlığa bu ilke sayesinde kavuşur, vatandaşlarına bir başkasının hak ve inançlarına kadar uzanan neredeyse sonsuz denebilecek din, vicdan ve inanç özgürlüğü sağlar.
Burada tarafsızlık kavramanı ilgisizlik olarak yorumlamamalıdır. Devlet vatandaşlarının gerek bireysel, gerekse toplumsal ihtiyaçlarını en iyi şekilde ve en kısa zamanda karşılamakla da görevlidir. Bu nedenle bireysel ya da toplumsal farklılıklar konusunda ilgisiz kalamaz. Vatandaşlarına sağladığı özgürlükleri kullanma hakkını ve imkânını bütünüyle vermeye çalışır. Bu nedenle dinsel ihtiyaçlar, dinleri yaşama ve uygulama özgürlüğü tam bir tarafsızlıkla devletlerin yakın ilgisi, garantisi, koruması ve desteği altında olmalıdır. Bu ilgi, koruma ve garanti öylesine önemlidir ki hiç bir ideolojik baskı devletlerin bu görevini engelleyememelidir. Aksi halde toplumlar parçalanır. Vatandaşlarının desteğini sağlamayan, sağlayamayan devletlerin ise yaşaması mümkün değildir.
İnançların farklı oluşu yaşama ve uygulama şekillerinin de farklı olduğu anlamına gelir. Bu farklılıkları koruma, kısıntısız uygulama ve yaşama imkânlarını sağlama devletin laikliği gereği olur. Bu aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerinin vazgeçilmeyen ilkelerindendir.
Bir hukuk sisteminin ayırım yapmadan tüm insanlara uygulanabilir oluşu bu hukuku belirli bir inancın sınırlarından çıkarıp evrenselleştir. İslam hukuku bu evrenselleşmeye güzel bir örnektir. İslam'ın dinde zorlama yoktur ilkesi laiklik kavramının İslam hukukunda var olduğunu ve uygulandığını gösterir. Şüphesiz bu uygulamadaki en büyük görev devlete düşmektedir.
Devlet görevlerinden en önemlilerinden birisi vatandaşlarına sonsuz sayılabilecek bir inanç ve fikir özgürlüğü sağlamak kadar bu özgürlüğü yaşama imkanlarını ortya koymaktır. Hiç bir insan fikrini, inancını bir başkasına ya da toplumlara zarar vermeme kaydıyla istedikleri gibi ifade etme, yaşama istekleri nedeniyle suçlanamaz. Bu nedenle vatandaşlarının inanç gereklerini yaşama olanaklarını eksiksiz sağlama görevi devletlere aittir.
Kimi insanlar dinselliği teotik ve kişisel zannederler. Teotiklik ise akıl ve bilim dışılıktır. Bu nedenle toplumsal değildir. Toplumsal düzenlemeler akıl dışı kuramlarla düzenlenemezler. Modern toplumlar teotik olguların dışında tamamen akla, mantığa ve bilime uygun düzenlemelerle kurulmalıdır.
Bu görüşte olan insanlar toplumların bireylerden oluştuklarını unutmuş görünmektedirler. Bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen olguları yok kabul edip, bu olguları toplumlardan nasıl soyutlayabilir siniz?
Bu mantığın bir var edici iradeyi en baştan ret ve inkâr eden materyalist mantığın ürünü olduğundan şüphe yoktur. Bu gün bu mantık adaletten sanata kadar hemen, hemen tüm alanlarda toplumsal oluşumların kurgulanmasına ve işleyişine güçlü ve derinden etkilemiştir ve etkilemektedir. İnsanlık bu doğa dışı yapay örgütlenmenin oluşturduğu baskıdan bir an önce kurtulup doğallığa kavuşma çabalarının sancılarını çekmektedir.
İnanç özgürlüğünün sadece sözde kalmayıp işlerliğinin sağlanması görevinin devletlere düştüğünü daha önce yazmıştık. Bu da ateist devletlerin bir öcü olarak takdim ettikleri şeraitin eksiksiz uygulanması anlamına gelir. Gerçektende İslam gibi büyük dinlerin kendine özgü toplumsal düzenleri vardır. İnanç sahipleri de hayatlarını bu düzenler içinde geçirmek isterler. Kimi felsefelerin şiddetle karşı çıkmaları bu gerçeği değiştirmez ayrıca devletleri de doğrudan ilgilendirmez. Bunun nedeni de devletlerin inançlara müdahale edemeyeceğidir.
Referans aldığımız İslam dinin toplumsal gereksinimlerinden bir kaçından bahsederse şunları yazabiliriz.
İslam dini her şeyden önce toplumsal eşitliği ve dayanışmayı ön planda tutar. Fark sadece taattadır.
İslam dini öngördüğü toplumsal eşitlik ve dayanışmayı sağlamak için tüm olanaklarını seferber eder, devlet gelirleri dahil her imkânı kullanır.
İslam devleti gelir kaynaklarının zekât, humus ve fey olmak üzere üç sınıftan oluştuğu görülür.
Zekât Müslümanların ilgili yerlerde harcaması için devlete verdikleri vergilerden, humus ve fey ise gayr-i Müslimlerden elde edilen cizye, haraç gibi gelirlerden oluşur.
Humus, fey, gümrük vergileri gibi gelirler bedir ehli, peygamber efendimizin hanımları gibi istisna tutulan bir kısım dışında Müslümanlar arasında herhangi bir ayırım yapılmadan eşit bir şekilde dağıtılmıştır.
Bu gelirlerin içinde zekâtın özel bir yerinin ve amacının olduğunu, bu nedenle bu gelirlerin Müslümanlar arasında eşit şekilde dağıtılmadığını görürüz.
Zekat gelirlerinin nerelere sarf edileceği Kuran ayet ve hadislerle açık bir şekilde belirtilmiştir. Bir bakıma zekâtın toplanması ve belirtilen yerlere dağıtımı diğerleriyle birlikte devlete ait bir görevdir.
Laik devletler bu görevlerden kimilerini yapıp kimilerini yapmama ya da istedikleri gibi yorumlayıp uygulama hakkına sahip değildirler. Bir bakıma dinsel hukuk laiklik gereği devletleri de bağlar. Devletler hiç bir şekilde vatandaşlarının inançlarını özgürce yaşamasına engel yasalar, kurallar koyamaz. Nice uzun zamandır dinmeyen bir sızı, kapanmayan bir yara olarak ülkemizde güncelliğini koruyan başörtüsü yasağı laik devlet adına tam bir yüz karasıdır.
Hüdai ÇAKMAK
Yazar
Tersinim Teorisi Kurgulayıcısı
Laiklik devletlerin din konusunda tarafsız kalması, ayırım yapmadan sonsuz bir din ve inanç özgürüğü sağlama ve yaşama imkanlarını ortaya koymasıdır.
'Laiklikle demokrasi aynı şey olmadığı gibi,laikliği savunmak her durumda demokrasiyi savunma anlamına grlmez.'
'Laiklik,bu toplumsal çeşitliliği sürekli savaş ve ya gerginlik ortamından uzaklaştırıp barış içinde ve özgür olarak birarada tutabilmenin yoludur.'
Gerçek demokratik laisizmde:
-Devlet, din işlerinden bütünüyle elini çeker.
-Bütün dinlere ve dinsizliğe eşit mesafede durur.
-Nüfus kağıdında din hanesi bulunmaz.
- Hiçbir resmi işlemde kimseye dini ve inancı sorulmaz.
-Bir dine inananlar ibadetlerini istediği şekilde yapar,ibadethanelerini açarlar.
-Devlet hiçbir dinin ibadethanesi için ya da eğitimi için bütçeden para vermez.
-Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılır.
-En önemlisi zorunlu din dersi kaldırılır.
Türkiye başından beri laik bir devlet olma konusunda sorunlarla karşılaştı.Oysa,demokrasinin yeşerdiği toplumlarda laiklik sorunu yaşanmaz.Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun vasıtasıyla dini yöneltmeye soyunan bir devlet laik olabilir mi?
fransız devrimin de halkı sömüren kilise ile siyasilerin oturup insanları sezarın hakkı sezara,kilisenin hakkı kiliseye diye bölüştükleri,bizimkilerin de ilk anda din ve devlet işlerini ayırmak,sonrada dini hayattan kaldırmak için kullandıkları ödünç bir terim.
Laiklik ilkesi,devlet ile din işlerini birbirinden ayrılmasıymış gibitanımlanmakta, aslında halkı zapturap altuna alıp,ülkeyi kışla,insanları da sirk maymununa çevirmenin meşruluk temeli olarak kullanılmak istenmiştir.
Bazılarının arkasına sığındığı ve bundan rant sağlamaya çalıştığı kelime
Vicdan özgürlüğüdür...
...
1921 Anayasası'ndan sonra kurumsal olarak resmen ilan edilen laiklik devletten çok topluma yönelik bir düzenlame olarak algılanmıştır.
Üzerine ülkenin tüm güvenlik ekonomik politikalarının belirlendiği, herkesin kendince tanımladığı ucu açık terim…
Yüzlerce çeşit tarifi olan bir olgu, ben de salataya bir şeyler katma adına; 'Farklılıklarımızla bir arada yaşama sanatı' tanımını ekliyorum... Müjde nur top gibi bir 'laiklik tarifimiz' daha oldu :))
Laiklikle demokrasi aynı şey olmadığı gibi laikliği savunmak her durumda demokrasiyi savunmak anlamına gelmez. Suriye,Irak, Mısır,Cezayir laik ama demokratik ülkeler değildir.
bnce 'Osmanlı' en ii devlet şekliydi atatürk geldi herşeyi alt üst etti haksız da değilim hani
Modernite devrimi yaşamamış bir toplumun gerçek anlamda laık olması mümkün değildir.Laikilk modernitenin sadece bir gereği değil,olmazsa olmazıdır.
din ve devlet işlerini birbirinden ayırması gereken fikir olup, günümüzde din ve toplumu birbirinden ayırmaya çalışan, daha doğrusu çalıştırılan bir ilkedir.
laiklik allahın dört peygamberinin yaratığı baskıcı ve gerici oluşumların insanlar tarafında ortadan kaldırılma biçimidir.malesef allahın ileriçiliği gelişen bilim ve teknolojiyi kulanmasının önünde engel teşkil etmiştir.insanlar böylece özgürlüğünü kendi güvencesini tayin etmiştir.lakin laik düzeni yaratanlar özelikle türkiyede iki yüzlü davranmaktadır.alevilere hak vermeden kimseyi suniliğe katmaya asimile etmeye calışmaktadır. buda laiklik tanımına uymaz.bir kişi dahi ben başka şeye inanıyorum dese ona hakkı verilmelidir.
laiklik islam dinine karşı geliştirilmiş bir alternatiftir islam dinini ciddi ve büyük zarar vermiştir laiklik ülkeyi felaketlere zararlara kayıplara karanlığa götürmüştür fransada olan laiklik bir müslüman ülkesi olan türkiyeye gitmez farklı inanç ve görüşlere sahip olan ülkelerde laiklik görülmüştür laiklik dinsizliğin garantisidir bugün lakikliğin ülkeye verdiği ciddi zararlar ortadadır kimse bunu inkar edemez zaten laikliğin tanımıda net olarak yapılmamıştır çoğu kişi laiklik nedir bilmez bilenlerde laikliğin anlamını karıştırır
LAİKLİK; Dinin devlet işlerinden ayrılması..
Teşbihde kusur olmaz, yazılanlar birer hakikat olsada; (Kısa ve net) ..
Selçuklu ve Osmanlı devleti dini emirler üzere yönetmeye gayret gösterdiler. Bunun nihayetinde 1000 yıllık bir yükselme - gerileme döneminde hasım ve hainlere 'EMİR VERME & EMİR ALMAMA' gibi dönem yaşandı.. 10 asır..
Son 100 yılımıza bakalım; Dinin devlet işlerinden ayrılması sonucu Cumhuriyetin kurulmasından itibaren, hasım ve hainlerden EMİR VEREMEME ilk günden itibaren, EMİR ALMA ilk günden itibaren..
LAİKLİK = Kölelik...
Laikliğin deneyini yapacağız
laiklik için gerekli olan denekler
başörtülü bir kız, vicdansız bir lider
başörtü ve laiklik ana malzemeler
lider sayıklamalara başlar
kızım, çıkar başörtünü tak laikliği başına
çıkar laikliği, tak başörtünü
karanlık odaya gir kızım sessiz ol
insanlığımı duyamayacak kadar sessiz
hadi kızım sinir harbi geçirmene gerek yok vanda, istanbulda,orda,burda, şurda.
daha mahkemeye çıkacağız
asıl deney orda kızım
bir kez daha laik ülkeye karşı başörtülü kızları kullanacağız
susma kızım insanlığımı hatırlatma bana
laiklik, başörtülü kızların başında aranır
çıplak vücutların başında ise çağdaşlık.
ağlama kızım başörtülü denekler ağlamaz, yemez, içmez, nefes almaz, okula gitmez
deneyler türkiyenin figuranlarına yaradı
piyanocuya, çağdaşım diye geçinen kemalist manifestolarına
deneyin sonucunu merak mı diyorsunuz?
neden ki bu merak
sonuç ayan
bu ülkede çetelerin olaylarını örtbas eden başörtülü kızlar var.
laikliğimizi gölgeleyen kızlar.
gece gündüz çalışıp zekalarıyla bir adım önde yürüyen kızlar
bir de cumhuriyet kadınları diye geçinenler var
sabah akşam erkek kadın eşitliğini savunan kadınlar
gelin görün ki bu kadınlar başörtülü kızların haklarına gelince sus pus olurlar
aman efendim çağdaşlık sarmış her biryerlerini
tezatlık sarmış hayatlarını
kurtarmak da mümkün değil.
deney tamamlandı
yine kaybetti ülkem
tek kaybetmeyen başörtülü kızlardır
onlar hep kazandılar ve hep kazanmaya devam edicekler
laikliği kafamıza geçirmeyin beyler!
özgürlük olmadan bir beden büyük gelir
ruhuma laiklik.
Laiklik:
Din ile devlet işlerinin birbirinden tamamen ayrılması demektir.Bir devlette yaşayan insanların dini inançlarının kendilerinin bireysel sorunu sayılarak dini konuda kendilerine her hangi bir zorlama yapmamak hür bırakmaktır. Bir devlet içerisindeyaşayan ayrı ayrı inançlara sahip toplumlar için tarafsız davranma yönünden laiklik ilkesinin çok büyük bir önemi vardır. Kişilere din serbestisi tanıyan bu ilkeye laiklik denir.
^^Laiklik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır^^ demiş ulu önder Atatürk.
Din devletten elini çekmiş ama devlet hâlâ elini dinden çekemedi.