gelmiş geçmiş en güzel film bundan daha iyisinin çekileceğini zannetmem... niye bu kadar tepki gösterdiler anlamadı. ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! TÜRK OLMAYAN TABİ BEĞENMEZ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
Objektif bir değerlendirme yapmak gerekirse Kurtlar Vadisi Irak filmi, sinema tekniği açısından, kullanılan malzeme, effektler vs. açısından Hollywood filmlerini aratmayacak nitelikte bir film. Film, Kurtlar Vadisi dizisinin müdavimleri açısından biraz yavan kalsa da asıl hedef kitle dünya kamu oyu olduğu için yeterli sayılabilecek bir kurgu ve senaryoya sahip. Benim daha iyi nasıl olabilirdi sorusuna cevabım, süre 2 saat yerine 3 saat olsa, bu kazanılan zamanda senaryo biraz daha zenginleştirilse daha göz dolduran bir film olabilirdi. Fakat son tahlilde gerek Türk ve dünya kamuoyuna verdiği mesajlar, gerekse kazandığı gişe başarısı ve tüm dünyadan aldığı olumlu/olumsuz tepkiler nedeniyle film daha önce hiç bir Türk filminin olamadığı kadar başarılı olmuştur. Öte yandan diziye gelince, diziyi bu kadar acımasızca eleştirenler acaba Amerikan filmleri ve dizileri hakkında neden bugüne kadar suskun kalmışlardı. Arkadaşlar lürfen saf olmayalım, bunlar birer ticari oyun. Dizi KanalD'ye geçmeden evvel dizinin toplumda şiddeti körüklediği ile ilgili 'polata özendi banka soydu, polata özendi babasını kıtır kıtır kesti' türünden asparagas haberler yayınlanıyordu doğan medya gurubunun gazete ve televizyonlarında. Dizi nasıl ki KanalD ye geçti, bu haberler bıçak gibi kesildi. Ne oldu? Dizinin tekrarları show tv'de yayınlanmaya başlanınca bu furya tekrar başladı. kimse de sormadı yav polat babasını mı kesiyordu dizide ki sende ona özendin diye? ? ? Dizi evet bence de 16 yaşından küçükler için sakıncalı idi. ama hangi yerli ya da yabancı dizi de yada filmde şiddet yada cinselllik yok ki? Deniyor ki bu hergün oynuyor, hergün her kanalda bir sürü dizi ve film oynamıyor mu, milletimiz bunları seyretmiyor mu? RTÜK yeni akıl etti batı ülkelerinde yıllardır uygulanan yaş uyarısı yapma yöntemini. Ama bu dizinin sorunu değil ki! Dizide herkesimden insanın alabileceği bir şeyler vardı ama dizi daha ziyade okumuş ve memleket meselelerine meraklı, 25 yaşın üzerindeki insanlara hitap ediyordu bence. Ama sadece bu kitleler bu diziyi seyredebilri diye de bir şart koşamazsınız ki. Sorumluluk ailelere düşüyüor bence. Eğer siz bir programın çocuğunuza zararlı olduğunu düşünüyorsanız o zaman siz engel olmalısınız. Kısacası eğer devlet şiddet/cinsellik içeriyor diye bir sınırlama/yasaklama getirecekse bundan herkes payını almalı.
Bu film saçmalar saçması bir filmdr..Hehehh dört kişi Amerikan ordusunu yeniyo...kurşunu yiyen amerikalılar tek atışta düşüp yerden kalkamıyolar,bizim Polat ikitane kurşun yiyo,biri kolundan biri bacağından üstüne adamla kavga edip adamı öldürüyo..Hheheheh YAHU BATTAL GAZİ DAHA GERÇEKÇİ BE...
Dünyanın her yerinde, Onlara, “our good guys - bizim iyi çocuklarımız “ diyeceklerdi. Her kurumda var olan bu iyi çocuklar, ”ne düşünüyorsun”u, “hiç”, “niye”yi, “nasılsa, bir düşünen var”la yanıtlarken, ahlak, iyilik, gerçek konusunda, kesin yargıya da varacaklardı. İyi çocuklar, iz bırakmayan avcılar; provokasyon düzenler, yakar, yıkar, bombalar, işkenceler üretir, esrar, eroin kullanır sonrasında, başka biriymişçesine, çocuklarını okşar, iştahla yemek yer, sevdalanırlardı. Diğer iyi çocuklar da, “ bizim iyi çocukları” maskeler, silahlandırır, beraat ettirir, pasaport verir, gerektiğinde kaçırırlardı. Sahiplerden biri, “sağ ve sol fark etmezdi, onlar milletvekilliği dönemlerinde değil, daha genç yaşlarda, bölgesinde güvenilir saygın ve sözü geçen, halkıyla bütünleşerek, milleti ve vatanı için yapılacak mücadelede önder olabilecek niteliklerinden dolayı seçileceklerdi” itirafında bulunmuştu da nihayet, “iyi çocukluğun” kriteri, amacı öğrenilmişti. Misyonları yasal, yasadışı yöntemlerle sahiplerinin iktidarda kalmalarını sağlamak olan bu iyi çocukların bolluğunda ki Vadi’de, Gladio, kontr-gerilla, kurt, çete, özel harp tanımlamalarının ardı arkası kesilmemiş, “derin” de karar kılınmıştı. Sahipler, ebedi huzursuzluklarında sürekli strateji geliştirir, “Vadiyi ve halkını düşünmekten” yorulurlardı da, “neden yorarsın zayıf ruhunu, sonu gelmez planlarla? ”yı duymamazlıktan gelirlerdi. İstediklerini yapma özgürlüğündeyken, sermayenin dolaşımı ve New World’ün farkında olamadan dünya da değişivermişti. Herhangi ülkede ki bir kriz, tüm ekonomileri etkileyip, yeni maliyetler yüklediğinden, istikrar önem kazanıp, diktatörlüklerin, yeşil kuşağın, talimatlarına göre yönettikleri Vadinin destekçisi, “emperyal dünya baronu” demokrasi, insan hakları ihracına da soyununca, kaçak insan, silah, uyuşturucu ticaretinden, kumardan, tahvil, bono, döviz ve borsa manipülasyonundan, kredilerden oluşan milyar dolarlık rantı, Karahanlı’nın “ Devlet dediğin nedir ki? Ben, sen, o değil mi? ”yle ifşa ettiği, ben, sen, o, arada birbirlerini çelmeleyerek bölüştüklerinden, hep olageldiği gibi iç dinamiklerin etkisiyle değil, dış dinamiklerin tepkisiyle, değişen koşullara Vadinin uydurulması zorunluluğu doğuvermişti. Her şey öylesine karmaşık bir haldeydi ki, burjuvazinin ulus devletinin zorbalığına, ırkçılığına karşı savaşanlar, enternasyolanizmi, “dünyanın bütün işçileri birleşini” bayraklaştıranlar şimdi, gücü ellerinden kayanlarla, “nerede o eski dünya” özlemiyle kavrulurken, devletin tartışılmasını, demokratikleştirilmesini dert edinmişlerdi. Ah, o dünyanın Maria’ları, Andre’leri, Erdal’ları, Venceremos’la direnenleri, kaybedilen masumları, eli kanlıların yıllar, yıllar sonra, sanık sandalyesine çıkabildikleri, çıkamadıkları, sorgulamanın, “ihanet” yanıltmasıyla aslında, “sahip olduklarını yitirmelerine ihanetle” eşlendiği günleri. Kendilerini omuzlayanları, hemencecik kenara fırlatmak, “kullanıldım” düşüncesine kaptırmakta olmazdı ya, palazlandırdıkları kurtlar zirvedeyken, hadlerini aşarak, imparatorluğunu ilan etmiş, bumerang gibi hedefe “sahipleri de” koymuşlardı. Artık, gizlice konuşulan ama, ayyuka çıkan söylentileri, ”rüzgar ne kadar güçlü eserse essin, kayadan götüreceği ancak, tozdur”un bilincinde, psikolojik hareket, “derini” bağımsızmışçasına devlete boğdurarak, becerilerini bir kez daha ispatlama zamanıydı. Şeyh Şamil’in “İki kişinin bildiği sır değildir”i yaygınlaşmamışken, siyasetçi, asker, bürokrat, mafyanın birlikteliği “kazara” ortaya çıkınca, mecburen atılacak “artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” manşetleri, her şeyin yeni planlamalarla eskisi gibi oldurulacağının da habercisiydi. Yapılacak tek şey, tarihsel deneyimleri dikkate alarak, ince dezenfarmasyonla olayı münferitleştirmek, devleti yıpratmadan “beladan” kurtarmaktı ki, o tarihsel deneyimler arasında kafasını kesip gömdükten sonra, çıkarılan başsız cesedin ibreti alem için sokakta asılması, sorgusuz, sualsiz kurşunlanan köylüler, toplu mezarlar, tehcir de mevcuttu. Tam bu sırada, Vadinin “kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmezinin” ayırımındaki clever boys’ları, Pokemon eğiticileri, “Pikachu seni seçtim”le hareketlenecek, geçmişte hatmettikleri öğretileri ortak nokta; “ticarette, kazançta birlik, söylemde serbestlikte” birleştireceklerdi. Rastlantı eseri, sağcı-solcu-dinci-liberal “A Timi”, bir yanda; mafya, istihbarat liderlerinin öldürülmeden önce son görüştüğü, belgelerin verildiği derinin içinde ki derinlik, diğer yanda; medya patronunun bacanağının danışmanı şeyhin üniversiteyi kazanamayınca “yaşasın Amerika” diyen “Green Card”lı büyük oğlu, beri yanda; basın, yayıncı, karizmatik küçük oğul, öte yanlardaysa; sağcı partinin milletvekili adayı yazar ile süper prodüksiyonları, senaryo yazma tekniklerini incelemek üzere Hollywood’a yollanan gazeteci, tüm ilişkilerini işe, kar’a endeksleyecek, o güne değin yaşananları, sanal ortama taşıyıp, tartıştırarak, toplumu yönlendirecekleri görkemli “dizinin” projesinde buluşacaklardı. Medeni görüntülerini sileceğinden sakladıkları, otoriteye düşkünlüklerini, kabadayılıklarını “racon kesmem, kafa keserim” kükremesiyle, “inandır da, istersen bir çöp tanesine inandır”ın rehberliğinde, bilginin küreselleşmesinden faydalanarak, “copy-cut-paste”la derleyecekleri “Patchwork felsefe” ışığında, konu ve kurguda da zorlanmayacaklardı. Google’ın yaratıcıları gibi buluşlara imza atacak değillerdi ya, bulunanı kullanacak, arama motorunda 40.000 bin “anlamlı ve güzel söz” taranacak, Bernard Shaw ‘ın, Kemal Tahir’in, Hz.Ali’nin, Oscar Wilde’nın, Orhan Veli’nin onlarca şair, yazar, düşünürün cümleleri, yeniymişçesine senaryoya montelenecekti. Diziye,“bu devletten nasıl korkmazsın ya da korkmalımısın” dedirtecek öyküyle başlayacaklardı. Devlet, “konseyi” çökertmek için, 20 yıl bekleme pahasına, ortaçağın insanı en iyi yakınıyla vurursun mantığıyla, Baronun oğlunu kaçıracak, yetimhaneye, oradan da Kant, Hegel, Mevlana karışımı müezzin Ömer efendiye teslim edecekti. Kolej’de, Mülkiye’de okutacakları Efe’nin, halka yaptıkları gibi kaderini çizerek, her adımda kimliksizleştirecek, Ali’ye, Polat’ta dönüştürüp, Gılgamışın gazabından kurtulmak için tanrılara yakarışları sonucunda gönderilen ancak, yapacağı kıyımlarla Uruk halkını dehşete sürükleyen, Enkidu’ya çevireceklerdi. Dizinin kahramanlarının isimlerine uygun türküler belirlerken, “adaletin bu mu dünya”, “yolun sonu görünüyor”u paslayacak, kadınsız, aşksız “dizi” yayvanlaşacağından, eşitliğin, özgürlüğün esamesinin okunmayacağı, erkeklerin hegemonyasında aksesuarlaştırılarak; çocuklara bakan, yemek yapan, dayağı, aldatılmayı sineye çeken, emirlere uyan kadınlar, tuzaklarda yem kullanılacaktı. Aşk, kavuşmamayla derinleştirilecek, başarılı iş kadınlığını koruyanın gücüne, ilişkisine, doğasındaki şefkati ”tüküreyim,…..” hiddetine, erkekliğe hasrete kurban ederken, önemli olan erkeğin duygularıdır anlayışı, “seviyor mu? ” endişesinde ki sevgiliyle vurgulanacaktı. Gidecekleri yeri, ekmeklerini kazanacakları meslekleri olmadığından, birilerine adamlık iş, aş, makam sağladığından çeteye katılanları, azarlayıp “kapı kulu olmaktan başka lüksümüz yoktur”la zayıf hissettirerek, “kendini feda”yla liderliklerini güçlendirecek, “şeyhi olmayan insan sapıtır”la müritliği ilkeleştireceklerdi. “İnsanın, insana secdesi olur mu? Olur, çünkü, Allah şeytanda, Adem'e secde etmesini istiyor”la, “baş eğmeyi” yücelterek, her bölümü menkıbelerle süsleyecek, “servet, onda hayra vesile oldu, paran kasanda, kesende ne kadar çok olursa olsun, bir zararı yok. Yeter ki kalbinde olmasınla” kumarhaneler işletilecek, kara para aklayıcıları birbirlerini “şerefsizlikle” suçlarken, “şeref nedir’i” yorumlama zahmetine katlanmayacaklardı. Lümpenliklerini, eşkıyalıklarını örtme gayretiyle, Vatanı savunan profesyonel tetikçiler filozofça, bilgece konuşturulurken, zorbalıkla servete konmak, mafyalık gibi bir işe kalkışmadan “konseyi“ neden yok etmediklerinin açıklamasıysa olmayacaktı. Seçkinlerin hizmetinde, onların varlıkları, mutlulukları yanında yaşamlarının değersizliğinin ayrımıyla çırpınanlar, ruhlarındaki öfkeyi “kill it”la, döverek, boğarak, keserek çıkaracaklardı. Her ölümle, hem total, hem de AB sosyo-ekonomik statüde, reyting yükseldiğinden, 97 bölümde 550’yi aşkın insanı öldürecek, gururlanacakları bir şeyleri bulunmadığından, “fakat abi Erhan'ı görecektin, saydım; 8 kişiyi devirip öyle yıkıldı”yla, katilliği madalya addederek övündüklerinde, karşılarında “sen insan”sını, haykıran da bulunmayacaktı. Her yıl, Emperyalin gönderdiği 1 milyon dolar hibeyi aralarında paylaşan, itirafçılar ve tahsilatçılarla yatıp kalkan, yetkilerini kişiselleştiren istihbarat örgütlerinin, “Devleti, biz temsil ederiz” çatışması da dahil, Vadinin gerçeği diziye yansıtıldığından, oyuncular da rolleriyle özdeşleşecek, kameraların karşısına tespihle çıkarken, kimi yapımcının gazabına uğrayacak, torpilli şeyhin oğluysa yeteneksizliğini “ağır abi” vaziyetinde, donuk yüz ifadesi, kaşlarını kaldırma, çatmayla kapatacaktı. Dünya da bilimin, beyin fırtınasının, tabulara karşı düşünce özgürlüğün kalesi sayılan Üniversite de, “bize üç darbe borçları var”ın karanlığında, ”herkesin kendisini askerin temsilcisi” saydığı dokuda, ”yine yaparım, elim titremedi”yi cesaretlendirip, coşkuyla alkışlayarak onaylayanlar, yüreklerde ki sızıyı daha da artırıp, hukuksuzluğun ödüllendirildiğini kanıtladıklarından, dizinin sonunda da acımasızlıklar, “katili bulmak isteselerdi öldürtmezlerdi”nin tükenmişliğinde ki yasa dışılıklar, mahkemede, “evladım” sevecenliğinde meşru kabullenilecekti. Amaçlanan kậ r, daha, daha kậ r’ın açlığında, Hitler’in “Kavgam”ını eline tutuşturacakları kahramanlarla doruğa çıkardıkları milliyetçiliği pazarlayacakları, markalaştırılan dizinin devamı filimde, intikam alacakları Emperyalin en son teknolojileri, efektleri, kameraları eşliğinde, “Bond”u, “Rambo”yu taklitte yeltenerek, kangrenleşen yara “çuvalın” izinde, Vadinin onurunu kurtarmaya, işkencecilerden hesap sormaya, operasyona giden, işkenceyi, katliamı, ırkçılığı, adaletsizliği, Emperyal kadar yapabildiklerini sergilemiş Vadinin Kurtlarının takiyeciliğiyse yalnızca, kimi vuracağı belli olmayacak şiddetti körüklemekle kalacaktı. Medya’da estirilecek kampanya ve propagandayla, devlet yetkilileri galaya koşarken, sinemalarda kuyruklar oluşacak, “donunuzun lastiğini biz veriyoruz”un onursuzluğunda, hüsrana uğramış milli duygular güya tatmin ettirilirken, masaların, tabloların üzerine bile reklam alınarak, maksimum kậ ra da ulaşılacaktı. “Ey vatan göz yaşların dinsin, yetiştik çünkü, biz” marşıyla büyüyenler, gözyaşının dinmesine değil, sürmesine yardım edenlerse, konuşmalarına, yazarlar yazılarına, anchormanlar haberlerine “okullarda şiddet, panik”, ”nereye gidiyoruz”, “…… çeteleriyle”, cinayetlerle başlarken, prime-time programları, bültenleri diziye ayırdıklarını hatırlamayıp, yaratılanda sanki pay sahibi değilmişçesine, arsızlıklarındayken, yayın yönetmeninin röportaj yaptığı, IQ‘sü 140 Sharon Stone, “Senaryo enteresan. Çünkü, Türk film mantığıyla yazılmış. Siz Türkler çılgınsınız”la, Kralın çıplaklığını teşhir edecek ama, oyun da bittiğinden Şah ta, Piyon da, çoktan aynı kutuya konacaktı. 70 milyon nüfustan sadece, 7 bin kişinin düzenli kitap okuduğu Vadi’de, intihali araştıracaklarına, çeteleşen, mesajla ”gece, kurtlarlaydım”ı iletenler, çarkın dönmesi için biteviye çalışanlarsa, bazen şikayetlendikleri düzenin değişmesini, yine bir Kurttan bekleme umudunda, “şeffaf olamazsınız çünkü, halkınız şeffaf değil” tespitini de doğrulayacaklardı. Ben Efe, “her kahraman, bir gün gelir, can sıkarı” bildiğimden, bıraksalardı da, başıma buyrukluğumda, LE CARRE’nın “sonunu düşünen cesur olamazını”, “sonunu düşünen kahraman olmaza” çevirene, “kalbinde söyledikleri vardır ki, akıl kavrayamaz onları” diyebilseydim.
Kurtlar vadisi ırak, holywood aksiyonunun türk versiyonu. Ancak bunu yaparken, sadece film olarak kalmak istememiş ve mahallenin haydutlarına karşı yeni yetme delikanlıların iyiniyetli, feverani davranışlarının sergilendiği bu manada bir takım mesajların verildiği bir film. Nedir bu mesajlar? Bu mesajlar, birlik ve beraberlik. Bu coğrafyanın sahiplerinin ve yaşayanlarının ancak kendilerince anlaşılabileceği. Farklı olanların, tüm güçleriyle bu topraklara ait olanı anlayamayacağı ve pervasızca tüketilmek kaydıyla piyasaya sunabileceği.
pana film yapımcıları oturmuş ve demişlerki bizim neden bir RAMBOmuz yok. elin oğlu gidip afganistan ı vietnamı yerle bir eder de türk yapamaz mı deyip koyulmuşlar senaryoya. sonraaa madem yazıyoruz çuvalın da hesabını soralım demişler. üstteğmen bir sivile 'sevgili kardeşim' deyip medet ummasıda ayrıca bi dumur tabii. no comment! birde küçük bi aşk hikayesi... al sana kurtlar vadisi
bence çok güzel bir projeydi.. keşke türkiyede o film gibi projelere daha çok yer verilse.. bence alanında İLK olduğu için bu kadar çok eleştri alıyor.. rambo filmlerini izlerken kimse etkilenmiyorda böyle bir film izleyince mi etkileniyorlar....
Film benim anlayışıma göre güzel ama şunu anlamıyorum.Bazılarının filmi izledikten sonra seyircinin bu işin intikamını aldık diye düşündüklerini iddia etmeleri beni sinirlendiriyor.Ben filmden çıktıktan sonra ilk düşündüğüm şey gerçekten böyle birşey yapsaydık oldu ve herhangi bir intikam alınmış gibi rahatlama olmadı.belkide bu film intikam almak için değil intikam alınmasını gerektiğini göstermek için yapılmıştır.Bu olamaz mı.Seyirci adına atıp tutarak konuşanlar neden senaristlerle yapımcılarla ve oyuncular bu konuyu konuşmak istemöiyor.Film mi gerçekten kötü yoksa bu film karşısında onun kadar iyi iş çıkaramayanların halimi daha kötü.......
Türk sinemasının yerini ortaya koyan bir filmdir.Yabancı yani amerikan sinemasını gölgede bıraktıgı kesindir.Beklentim filmin devamı gelmesi yönündedir.Vatan duygularını artıran bir film. Sadece 100 milyon dolarlık filmlere 10 milyon dolarlık bütcesiyle kafa tutan bir yapıt.
Tam bir hata! İzleyici için de ama özellikle de izleten için. Akılları sıra türkiye'nin hala ayakta durduğunu göstermeye çalışmışlar fakat bir ülke bu kadar yüceltilmeye çalışılırken bu kadar mı yerin dibine sokulur? Hah! işte tipik Türk! Amerikalılar karşısında teröristten farkımız yok. 3 tane Türk-kürt karışımı dallamayı Amerikalılar karşısında cephe aldırtmaya çalışmışlar, bir de ettikleri sözlerle laf geçirdiklerini fln sanmışlar heralde ama haha diorum ben sdc. Adamlar geçirio resmen lafı; 'Siz türkler kendi topraklarınızdan faydalanmasını bile bilmiorsunuz, sdc tüketim içindesiniz, ekonominiz bitik durumda & bize muhtaçsınız.' Ve gerçekten de öyleyiz. Bir filmde bu kdr iğreti anlatılamazdık. Ben bir Atatürkçü olarak-değil sdc milliyetçi-kendimden de bu filmi çekme gafletini bulunanlardan da ama daha da önemlisi bu aptal dialogları hazırlayan/hazırlayanlardan utandım. 3-5 çuvalın türk askerinin başına geçirilmesini gururuna yediremeyip yola çıkanlarca alınmadı bu topraklar. Strateji vardı her zaman toplum anlayışı vardı, 3kişi toplanmış olsa dahi kişisel savaşım adına dökülmezdi kanları düşmanın! Bunu bi kafasına soksun yönetmen ve filmde emeği(!) geçen her Türk(! ! !) insanı(? !)
Bir de bunun üzerine Amerikalılar rencide edilmeye, dalgaya alınmaya çalışılmış ya ahaha süper ya muhakkak çıkmalı kurtlar vadisi ırak 2 fln ii olur.
Kişisel öç, kişisel intikam savaşların mantığına terstir.
Mafyanın ülke korunumunda, milli egemenliği sağlamada yeri yoktur.
Silahı eline alan asker en iyi nişancılardan biri dahi olsa elinde tuttuğuna bir mantık biçemezse zırhsız ve donanımsız halktan birinden farklı değildir.
Bu ülke bu gibi şaklabanlar ve 'artist'lerle elde edilmedi.
Akıl sır ermiyor bu müslümanlara kıytırık bir karikatür için yer yerinden oynatıyorlar, filmde adam kendini Allah ilan ediyor bunlarda adamı kahraman ilan ediyorlar.
bence KURTLAR VADİSİ IRAK amerikanın vahşetini ortaya koyan muhteşem bir film. bide bu ülkeyi satmak isteyenler diyolar ki ' KURTLAR VADİSİ IRAK amerikayla TÜRKİYE arasını bozan bir filmdir'
ben trakya üniversites öğrencisiyim kurtlar vadisi ırak bence ırakın ve dolaylı olarak türkiyeyi hedef alan bağzı ABD politikalarının konu alındığı tamamen gerçekleri yansıtan bir film. ABD artık yaptıklarının farkına varsın kendine çeki düzen versin önce insan olsunlar. çünkü yaptıkları insanlığa yakışmayan şeyler. Bu durumu kendi halkına bile açıklamakta zorluk şeken başkan bush! u istifaya ve ABD ülkelerini bu konuda duyarlı olmaya çağrıyorum. biz evlerimizfde rahat yatarken ıraktaki insanlar ne acılar çekiyor hala da çekmektedirler.
önce dizi ile başladılar devlet içindeki tüm pislikleri ortaya senaryo yapıp çıkardılar sonrada güya başlarına çuval geçirilinlenlerin intikamını aldılar adama gülerler
abd tarzında ezikçe yapılmış bir film abd yenildiği savaşlardan sonra filmler yapıp kazanırdı savaşları hahahah bizimkilerde çuvalı yedikten sonra bu şekilde cevap veriyorlar bu mudur övünülen 'türk gücü' gidip abd askerine çuvalı geçirin görelim ezikler filmlerle egolarını tatmin eder.malesef bu halkın büyük çoğunluğu onurunu kaybetmiş durumda. kahrolsun abd.yaşasın direniş
Şimdi bu filmin teması ne? ABD askerlerinin kafasına çuval geçirivermek onlarıda aynı duruma düşürmek.Ancak Polat bunu başaramıyor.ABD'li görevliyi karşısınna oturtuyor çantadan çuvalları çıkarıyor ve patlayıcı yerleştirdiği oteli havaya uçurmaya karşılık ABD'li görevli ve askerlerinin başlarına çuval geçirmelerini ve dışarıya çıkmalarını istiyor.Çuvalı ABD'linin yüzüne atıyor.Ama ABD'li çuvalı başına geçirmediği gibi otele getirttiği çocuklar sayesinde Polat'ın planını bozuyor.Restleşmeyi ABD'li kazanıyor :)) eheheh mesaja bak.nE MESAJ AMA :) durun daha bitmedi.Abd li görevleri Türkiyeyi aşağılayan sözlerinden genel olarakAkp ikdidarı Dış işleri ve Genelkurmay nasibini alıyor.Alaycı bir üslupla Türkiye'nin kırmızı çizgilerini sildiklerini,Ankara'nın Irak politikasının içine ettiklarini,Türklerin iç çamaşırlarının lastiğini ble ABD'nin verdiğinisöylüyor ve Daha Ne İstiyorsunuz diyor.Polat'ta ben diyor politikacı asker diplamat değilim ben türküm.Ne alaka şimdi :) ABD LİNİN FIRÇASI SONUÇTA YERLERİNİN BULUYOR.
Bu film, Amerikanın Ortadoğudaki yanlışlarından sonra halk arasında sempati kurmaya çalışmasının ebediyen bertaraf edildiği stratejik bir çalışmadır gerçek hayatta Amerikalılara çuval giydirilerek intikam alınmamışsa bile Amerikanın ortadoğudaki bir çok psikolojik stratejilerine iyi bir darbe vurularak intikam alınmıştır bence.
Bence Türk Sinemasının gelmiş geçmiş en iyi bilmlerinden biri. Milletçe uyanık olmamız gerektiğini anlamamızın zamanı çoktan geldide geçiyor. Hiç kimse bu filmi milliyetçilik duygusunu okşayan kompleks sahibi ulusları bu kompleksten kurtarmak için yapılmış falan demesin. Bir müddet önce okuduğum METAL FIRTINA ve serisi ile KURTLAR VADİSİ filmi milliyetçilik konusunda çok şey düşündürdü bana. Biz şu an ateşin uzağında olduğumuz için gerçekleri görmezden geliyoruz.Siyonist Amerika'nın Ortadoğudaki yayılması ve tamda bu esnada İSLAM'ı ve TÜRK'leri karalamak ve onurlarını zedelemek için yayınlanan karikatürler MEDENİYETLER ÇATIŞMASI senaryosunun sahnelenmeye başlandığını gösteriyor. Amerika'nın BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) hayata geçirilmeye başlandı.Amerika Dünya egemenliğini eline geçirmek için birçok şeyi fedaetmeyi göze aldı. Amaçları yeryüzündeki tüm enerji kaynaklarına sahip olarak kendisinden başka toplumları köleleştirmek. Bunuda ülkelere DEMOKRASİ
Ya Rabbi! Sen ki Muhammed Mustafa’ya dahi yenilgi sınavını yaşatansın... Ya Rabbi Ya Rabbi, inandık ve tasdik ettik. Zulmeden biziz Ya Rabbi... Senin yolunda kenetlenmeyip benlik hevesiyle ayrı düştüğümüz ve bölündüğümüz için kendimize zulmettik. Biz bize zulmettiğimiz için düşman da şimdi bize zulmediyor... Bizler gafil olduk, günahkár olduk, mahkum olduk, mağlup olduk. Kur’an ve sünnetin hikmetleriyle uyanmadık, sen bizleri düşmanın saldırılarıyla uyandırdın, şimdi de lütfet Ya Rabbi, bize bu saldırıları defedecek güç ve enerji ver... Ya Rabbi bize barış dini İslam’ı getiren kutlu Peygamberin hürmetine, onun mecbur kalıp savaştığı zaman titizlikle sadık kaldığı vuruşma vuruşma hukuk ve ahlakından ayırma Ya Rabbi...
Türk sinemasının geliştiğinin en güzel örneklerinden.Bence Türk sineması için bir kilometre taşı gözüyle bakıla bilinicek bir film.Ayrıca film çok ama çok iyi olmuş.
Çok saçma, özenti,oyunculuk zayıf,beğenenlerde tam bir hayalbaz..
gelmiş geçmiş en güzel film bundan daha iyisinin çekileceğini zannetmem... niye bu kadar tepki gösterdiler anlamadı.
! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! TÜRK OLMAYAN TABİ BEĞENMEZ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
Objektif bir değerlendirme yapmak gerekirse Kurtlar Vadisi Irak filmi, sinema tekniği açısından, kullanılan malzeme, effektler vs. açısından Hollywood filmlerini aratmayacak nitelikte bir film. Film, Kurtlar Vadisi dizisinin müdavimleri açısından biraz yavan kalsa da asıl hedef kitle dünya kamu oyu olduğu için yeterli sayılabilecek bir kurgu ve senaryoya sahip. Benim daha iyi nasıl olabilirdi sorusuna cevabım, süre 2 saat yerine 3 saat olsa, bu kazanılan zamanda senaryo biraz daha zenginleştirilse daha göz dolduran bir film olabilirdi. Fakat son tahlilde gerek Türk ve dünya kamuoyuna verdiği mesajlar, gerekse kazandığı gişe başarısı ve tüm dünyadan aldığı olumlu/olumsuz tepkiler nedeniyle film daha önce hiç bir Türk filminin olamadığı kadar başarılı olmuştur.
Öte yandan diziye gelince, diziyi bu kadar acımasızca eleştirenler acaba Amerikan filmleri ve dizileri hakkında neden bugüne kadar suskun kalmışlardı. Arkadaşlar lürfen saf olmayalım, bunlar birer ticari oyun. Dizi KanalD'ye geçmeden evvel dizinin toplumda şiddeti körüklediği ile ilgili 'polata özendi banka soydu, polata özendi babasını kıtır kıtır kesti' türünden asparagas haberler yayınlanıyordu doğan medya gurubunun gazete ve televizyonlarında. Dizi nasıl ki KanalD ye geçti, bu haberler bıçak gibi kesildi. Ne oldu? Dizinin tekrarları show tv'de yayınlanmaya başlanınca bu furya tekrar başladı. kimse de sormadı yav polat babasını mı kesiyordu dizide ki sende ona özendin diye? ? ?
Dizi evet bence de 16 yaşından küçükler için sakıncalı idi. ama hangi yerli ya da yabancı dizi de yada filmde şiddet yada cinselllik yok ki? Deniyor ki bu hergün oynuyor, hergün her kanalda bir sürü dizi ve film oynamıyor mu, milletimiz bunları seyretmiyor mu? RTÜK yeni akıl etti batı ülkelerinde yıllardır uygulanan yaş uyarısı yapma yöntemini. Ama bu dizinin sorunu değil ki!
Dizide herkesimden insanın alabileceği bir şeyler vardı ama dizi daha ziyade okumuş ve memleket meselelerine meraklı, 25 yaşın üzerindeki insanlara hitap ediyordu bence. Ama sadece bu kitleler bu diziyi seyredebilri diye de bir şart koşamazsınız ki. Sorumluluk ailelere düşüyüor bence. Eğer siz bir programın çocuğunuza zararlı olduğunu düşünüyorsanız o zaman siz engel olmalısınız. Kısacası eğer devlet şiddet/cinsellik içeriyor diye bir sınırlama/yasaklama getirecekse bundan herkes payını almalı.
Bu film saçmalar saçması bir filmdr..Hehehh dört kişi Amerikan ordusunu yeniyo...kurşunu yiyen amerikalılar tek atışta düşüp yerden kalkamıyolar,bizim Polat ikitane kurşun yiyo,biri kolundan biri bacağından üstüne adamla kavga edip adamı öldürüyo..Hheheheh YAHU BATTAL GAZİ DAHA GERÇEKÇİ BE...
ne filmdi ama..............müthişşşşşşşşşşşşşşşşşş
Kalbin de söyledikleri vardır ki..
Dünyanın her yerinde, Onlara, “our good guys - bizim iyi çocuklarımız “ diyeceklerdi. Her kurumda var olan bu iyi çocuklar, ”ne düşünüyorsun”u, “hiç”, “niye”yi, “nasılsa, bir düşünen var”la yanıtlarken, ahlak, iyilik, gerçek konusunda, kesin yargıya da varacaklardı. İyi çocuklar, iz bırakmayan avcılar; provokasyon düzenler, yakar, yıkar, bombalar, işkenceler üretir, esrar, eroin kullanır sonrasında, başka biriymişçesine, çocuklarını okşar, iştahla yemek yer, sevdalanırlardı. Diğer iyi çocuklar da, “ bizim iyi çocukları” maskeler, silahlandırır, beraat ettirir, pasaport verir, gerektiğinde kaçırırlardı.
Sahiplerden biri, “sağ ve sol fark etmezdi, onlar milletvekilliği dönemlerinde değil, daha genç yaşlarda, bölgesinde güvenilir saygın ve sözü geçen, halkıyla bütünleşerek, milleti ve vatanı için yapılacak mücadelede önder olabilecek niteliklerinden dolayı seçileceklerdi” itirafında bulunmuştu da nihayet, “iyi çocukluğun” kriteri, amacı öğrenilmişti.
Misyonları yasal, yasadışı yöntemlerle sahiplerinin iktidarda kalmalarını sağlamak olan bu iyi çocukların bolluğunda ki Vadi’de, Gladio, kontr-gerilla, kurt, çete, özel harp tanımlamalarının ardı arkası kesilmemiş, “derin” de karar kılınmıştı. Sahipler, ebedi huzursuzluklarında sürekli strateji geliştirir, “Vadiyi ve halkını düşünmekten” yorulurlardı da, “neden yorarsın zayıf ruhunu, sonu gelmez planlarla? ”yı duymamazlıktan gelirlerdi.
İstediklerini yapma özgürlüğündeyken, sermayenin dolaşımı ve New World’ün farkında olamadan dünya da değişivermişti. Herhangi ülkede ki bir kriz, tüm ekonomileri etkileyip, yeni maliyetler yüklediğinden, istikrar önem kazanıp, diktatörlüklerin, yeşil kuşağın, talimatlarına göre yönettikleri Vadinin destekçisi, “emperyal dünya baronu” demokrasi, insan hakları ihracına da soyununca, kaçak insan, silah, uyuşturucu ticaretinden, kumardan, tahvil, bono, döviz ve borsa manipülasyonundan, kredilerden oluşan milyar dolarlık rantı, Karahanlı’nın “ Devlet dediğin nedir ki? Ben, sen, o değil mi? ”yle ifşa ettiği, ben, sen, o, arada birbirlerini çelmeleyerek bölüştüklerinden, hep olageldiği gibi iç dinamiklerin etkisiyle değil, dış dinamiklerin tepkisiyle, değişen koşullara Vadinin uydurulması zorunluluğu doğuvermişti.
Her şey öylesine karmaşık bir haldeydi ki, burjuvazinin ulus devletinin zorbalığına, ırkçılığına karşı savaşanlar, enternasyolanizmi, “dünyanın bütün işçileri birleşini” bayraklaştıranlar şimdi, gücü ellerinden kayanlarla, “nerede o eski dünya” özlemiyle kavrulurken, devletin tartışılmasını, demokratikleştirilmesini dert edinmişlerdi. Ah, o dünyanın Maria’ları, Andre’leri, Erdal’ları, Venceremos’la direnenleri, kaybedilen masumları, eli kanlıların yıllar, yıllar sonra, sanık sandalyesine çıkabildikleri, çıkamadıkları, sorgulamanın, “ihanet” yanıltmasıyla aslında, “sahip olduklarını yitirmelerine ihanetle” eşlendiği günleri.
Kendilerini omuzlayanları, hemencecik kenara fırlatmak, “kullanıldım” düşüncesine kaptırmakta olmazdı ya, palazlandırdıkları kurtlar zirvedeyken, hadlerini aşarak, imparatorluğunu ilan etmiş, bumerang gibi hedefe “sahipleri de” koymuşlardı. Artık, gizlice konuşulan ama, ayyuka çıkan söylentileri, ”rüzgar ne kadar güçlü eserse essin, kayadan götüreceği ancak, tozdur”un bilincinde, psikolojik hareket, “derini” bağımsızmışçasına devlete boğdurarak, becerilerini bir kez daha ispatlama zamanıydı. Şeyh Şamil’in “İki kişinin bildiği sır değildir”i yaygınlaşmamışken, siyasetçi, asker, bürokrat, mafyanın birlikteliği “kazara” ortaya çıkınca, mecburen atılacak “artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” manşetleri, her şeyin yeni planlamalarla eskisi gibi oldurulacağının da habercisiydi.
Yapılacak tek şey, tarihsel deneyimleri dikkate alarak, ince dezenfarmasyonla olayı münferitleştirmek, devleti yıpratmadan “beladan” kurtarmaktı ki, o tarihsel deneyimler arasında kafasını kesip gömdükten sonra, çıkarılan başsız cesedin ibreti alem için sokakta asılması, sorgusuz, sualsiz kurşunlanan köylüler, toplu mezarlar, tehcir de mevcuttu.
Tam bu sırada, Vadinin “kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmezinin” ayırımındaki clever boys’ları, Pokemon eğiticileri, “Pikachu seni seçtim”le hareketlenecek, geçmişte hatmettikleri öğretileri ortak nokta; “ticarette, kazançta birlik, söylemde serbestlikte” birleştireceklerdi. Rastlantı eseri, sağcı-solcu-dinci-liberal “A Timi”, bir yanda; mafya, istihbarat liderlerinin öldürülmeden önce son görüştüğü, belgelerin verildiği derinin içinde ki derinlik, diğer yanda; medya patronunun bacanağının danışmanı şeyhin üniversiteyi kazanamayınca “yaşasın Amerika” diyen “Green Card”lı büyük oğlu, beri yanda; basın, yayıncı, karizmatik küçük oğul, öte yanlardaysa; sağcı partinin milletvekili adayı yazar ile süper prodüksiyonları, senaryo yazma tekniklerini incelemek üzere Hollywood’a yollanan gazeteci, tüm ilişkilerini işe, kar’a endeksleyecek, o güne değin yaşananları, sanal ortama taşıyıp, tartıştırarak, toplumu yönlendirecekleri görkemli “dizinin” projesinde buluşacaklardı.
Medeni görüntülerini sileceğinden sakladıkları, otoriteye düşkünlüklerini, kabadayılıklarını “racon kesmem, kafa keserim” kükremesiyle, “inandır da, istersen bir çöp tanesine inandır”ın rehberliğinde, bilginin küreselleşmesinden faydalanarak, “copy-cut-paste”la derleyecekleri “Patchwork felsefe” ışığında, konu ve kurguda da zorlanmayacaklardı. Google’ın yaratıcıları gibi buluşlara imza atacak değillerdi ya, bulunanı kullanacak, arama motorunda 40.000 bin “anlamlı ve güzel söz” taranacak, Bernard Shaw ‘ın, Kemal Tahir’in, Hz.Ali’nin, Oscar Wilde’nın, Orhan Veli’nin onlarca şair, yazar, düşünürün cümleleri, yeniymişçesine senaryoya montelenecekti.
Diziye,“bu devletten nasıl korkmazsın ya da korkmalımısın” dedirtecek öyküyle başlayacaklardı. Devlet, “konseyi” çökertmek için, 20 yıl bekleme pahasına, ortaçağın insanı en iyi yakınıyla vurursun mantığıyla, Baronun oğlunu kaçıracak, yetimhaneye, oradan da Kant, Hegel, Mevlana karışımı müezzin Ömer efendiye teslim edecekti. Kolej’de, Mülkiye’de okutacakları Efe’nin, halka yaptıkları gibi kaderini çizerek, her adımda kimliksizleştirecek, Ali’ye, Polat’ta dönüştürüp, Gılgamışın gazabından kurtulmak için tanrılara yakarışları sonucunda gönderilen ancak, yapacağı kıyımlarla Uruk halkını dehşete sürükleyen, Enkidu’ya çevireceklerdi.
Dizinin kahramanlarının isimlerine uygun türküler belirlerken, “adaletin bu mu dünya”, “yolun sonu görünüyor”u paslayacak, kadınsız, aşksız “dizi” yayvanlaşacağından, eşitliğin, özgürlüğün esamesinin okunmayacağı, erkeklerin hegemonyasında aksesuarlaştırılarak; çocuklara bakan, yemek yapan, dayağı, aldatılmayı sineye çeken, emirlere uyan kadınlar, tuzaklarda yem kullanılacaktı. Aşk, kavuşmamayla derinleştirilecek, başarılı iş kadınlığını koruyanın gücüne, ilişkisine, doğasındaki şefkati ”tüküreyim,…..” hiddetine, erkekliğe hasrete kurban ederken, önemli olan erkeğin duygularıdır anlayışı, “seviyor mu? ” endişesinde ki sevgiliyle vurgulanacaktı.
Gidecekleri yeri, ekmeklerini kazanacakları meslekleri olmadığından, birilerine adamlık iş, aş, makam sağladığından çeteye katılanları, azarlayıp “kapı kulu olmaktan başka lüksümüz yoktur”la zayıf hissettirerek, “kendini feda”yla liderliklerini güçlendirecek, “şeyhi olmayan insan sapıtır”la müritliği ilkeleştireceklerdi.
“İnsanın, insana secdesi olur mu? Olur, çünkü, Allah şeytanda, Adem'e secde etmesini istiyor”la, “baş eğmeyi” yücelterek, her bölümü menkıbelerle süsleyecek, “servet, onda hayra vesile oldu, paran kasanda, kesende ne kadar çok olursa olsun, bir zararı yok. Yeter ki kalbinde olmasınla” kumarhaneler işletilecek, kara para aklayıcıları birbirlerini “şerefsizlikle” suçlarken, “şeref nedir’i” yorumlama zahmetine katlanmayacaklardı. Lümpenliklerini, eşkıyalıklarını örtme gayretiyle, Vatanı savunan profesyonel tetikçiler filozofça, bilgece konuşturulurken, zorbalıkla servete konmak, mafyalık gibi bir işe kalkışmadan “konseyi“ neden yok etmediklerinin açıklamasıysa olmayacaktı.
Seçkinlerin hizmetinde, onların varlıkları, mutlulukları yanında yaşamlarının değersizliğinin ayrımıyla çırpınanlar, ruhlarındaki öfkeyi “kill it”la, döverek, boğarak, keserek çıkaracaklardı. Her ölümle, hem total, hem de AB sosyo-ekonomik statüde, reyting yükseldiğinden, 97 bölümde 550’yi aşkın insanı öldürecek, gururlanacakları bir şeyleri bulunmadığından, “fakat abi Erhan'ı görecektin, saydım; 8 kişiyi devirip öyle yıkıldı”yla, katilliği madalya addederek övündüklerinde, karşılarında “sen insan”sını, haykıran da bulunmayacaktı.
Her yıl, Emperyalin gönderdiği 1 milyon dolar hibeyi aralarında paylaşan, itirafçılar ve tahsilatçılarla yatıp kalkan, yetkilerini kişiselleştiren istihbarat örgütlerinin, “Devleti, biz temsil ederiz” çatışması da dahil, Vadinin gerçeği diziye yansıtıldığından, oyuncular da rolleriyle özdeşleşecek, kameraların karşısına tespihle çıkarken, kimi yapımcının gazabına uğrayacak, torpilli şeyhin oğluysa yeteneksizliğini “ağır abi” vaziyetinde, donuk yüz ifadesi, kaşlarını kaldırma, çatmayla kapatacaktı.
Dünya da bilimin, beyin fırtınasının, tabulara karşı düşünce özgürlüğün kalesi sayılan Üniversite de, “bize üç darbe borçları var”ın karanlığında, ”herkesin kendisini askerin temsilcisi” saydığı dokuda, ”yine yaparım, elim titremedi”yi cesaretlendirip, coşkuyla alkışlayarak onaylayanlar, yüreklerde ki sızıyı daha da artırıp, hukuksuzluğun ödüllendirildiğini kanıtladıklarından, dizinin sonunda da acımasızlıklar, “katili bulmak isteselerdi öldürtmezlerdi”nin tükenmişliğinde ki yasa dışılıklar, mahkemede, “evladım” sevecenliğinde meşru kabullenilecekti.
Amaçlanan kậ r, daha, daha kậ r’ın açlığında, Hitler’in “Kavgam”ını eline tutuşturacakları kahramanlarla doruğa çıkardıkları milliyetçiliği pazarlayacakları, markalaştırılan dizinin devamı filimde, intikam alacakları Emperyalin en son teknolojileri, efektleri, kameraları eşliğinde, “Bond”u, “Rambo”yu taklitte yeltenerek, kangrenleşen yara “çuvalın” izinde, Vadinin onurunu kurtarmaya, işkencecilerden hesap sormaya, operasyona giden, işkenceyi, katliamı, ırkçılığı, adaletsizliği, Emperyal kadar yapabildiklerini sergilemiş Vadinin Kurtlarının takiyeciliğiyse yalnızca, kimi vuracağı belli olmayacak şiddetti körüklemekle kalacaktı.
Medya’da estirilecek kampanya ve propagandayla, devlet yetkilileri galaya koşarken, sinemalarda kuyruklar oluşacak, “donunuzun lastiğini biz veriyoruz”un onursuzluğunda, hüsrana uğramış milli duygular güya tatmin ettirilirken, masaların, tabloların üzerine bile reklam alınarak, maksimum kậ ra da ulaşılacaktı.
“Ey vatan göz yaşların dinsin, yetiştik çünkü, biz” marşıyla büyüyenler, gözyaşının dinmesine değil, sürmesine yardım edenlerse, konuşmalarına, yazarlar yazılarına, anchormanlar haberlerine “okullarda şiddet, panik”, ”nereye gidiyoruz”, “…… çeteleriyle”, cinayetlerle başlarken, prime-time programları, bültenleri diziye ayırdıklarını hatırlamayıp, yaratılanda sanki pay sahibi değilmişçesine, arsızlıklarındayken, yayın yönetmeninin röportaj yaptığı, IQ‘sü 140 Sharon Stone, “Senaryo enteresan. Çünkü, Türk film mantığıyla yazılmış. Siz Türkler çılgınsınız”la, Kralın çıplaklığını teşhir edecek ama, oyun da bittiğinden Şah ta, Piyon da, çoktan aynı kutuya konacaktı.
70 milyon nüfustan sadece, 7 bin kişinin düzenli kitap okuduğu Vadi’de, intihali araştıracaklarına, çeteleşen, mesajla ”gece, kurtlarlaydım”ı iletenler, çarkın dönmesi için biteviye çalışanlarsa, bazen şikayetlendikleri düzenin değişmesini, yine bir Kurttan bekleme umudunda, “şeffaf olamazsınız çünkü, halkınız şeffaf değil” tespitini de doğrulayacaklardı.
Ben Efe, “her kahraman, bir gün gelir, can sıkarı” bildiğimden, bıraksalardı da, başıma buyrukluğumda, LE CARRE’nın “sonunu düşünen cesur olamazını”, “sonunu düşünen kahraman olmaza” çevirene, “kalbinde söyledikleri vardır ki, akıl kavrayamaz onları” diyebilseydim.
08.03.2006
Gülsen FEROĞLU
çok konuşuldu, daha da konuşılacak.....
ama boş konuşuldu, boşa konuşulacak....
boşluktan dolu bişey çıkmaz ki.....
Kurtlar vadisi ırak, holywood aksiyonunun türk versiyonu. Ancak bunu yaparken, sadece film olarak kalmak istememiş ve mahallenin haydutlarına karşı yeni yetme delikanlıların iyiniyetli, feverani davranışlarının sergilendiği bu manada bir takım mesajların verildiği bir film.
Nedir bu mesajlar? Bu mesajlar, birlik ve beraberlik. Bu coğrafyanın sahiplerinin ve yaşayanlarının ancak kendilerince anlaşılabileceği. Farklı olanların, tüm güçleriyle bu topraklara ait olanı anlayamayacağı ve pervasızca tüketilmek kaydıyla piyasaya sunabileceği.
pana film yapımcıları oturmuş ve demişlerki bizim neden bir RAMBOmuz yok. elin oğlu gidip afganistan ı vietnamı yerle bir eder de türk yapamaz mı deyip koyulmuşlar senaryoya. sonraaa madem yazıyoruz çuvalın da hesabını soralım demişler. üstteğmen bir sivile 'sevgili kardeşim' deyip medet ummasıda ayrıca bi dumur tabii. no comment! birde küçük bi aşk hikayesi... al sana kurtlar vadisi
kkkkkkkaaaaaaaannnnnnnnnnnnnnnnnn..........
bence çok güzel bir projeydi.. keşke türkiyede o film gibi projelere daha çok yer verilse.. bence alanında İLK olduğu için bu kadar çok eleştri alıyor.. rambo filmlerini izlerken kimse etkilenmiyorda böyle bir film izleyince mi etkileniyorlar....
Gerçekte yapılamayan bir işin beyaz perde de yapMIŞ gibi gösterilerek halkın gönlünü okşamak. başka hiç bir şey yok.
Film benim anlayışıma göre güzel ama şunu anlamıyorum.Bazılarının filmi izledikten sonra seyircinin bu işin intikamını aldık diye düşündüklerini iddia etmeleri beni sinirlendiriyor.Ben filmden çıktıktan sonra ilk düşündüğüm şey gerçekten böyle birşey yapsaydık oldu ve herhangi bir intikam alınmış gibi rahatlama olmadı.belkide bu film intikam almak için değil intikam alınmasını gerektiğini göstermek için yapılmıştır.Bu olamaz mı.Seyirci adına atıp tutarak konuşanlar neden senaristlerle yapımcılarla ve oyuncular bu konuyu konuşmak istemöiyor.Film mi gerçekten kötü yoksa bu film karşısında onun kadar iyi iş çıkaramayanların halimi daha kötü.......
Türk sinemasının yerini ortaya koyan bir filmdir.Yabancı yani amerikan sinemasını gölgede bıraktıgı kesindir.Beklentim filmin devamı gelmesi yönündedir.Vatan duygularını artıran bir film. Sadece 100 milyon dolarlık filmlere 10 milyon dolarlık bütcesiyle kafa tutan bir yapıt.
beyinsel mastürbasyon.
Tam bir hata! İzleyici için de ama özellikle de izleten için. Akılları sıra türkiye'nin hala ayakta durduğunu göstermeye çalışmışlar fakat bir ülke bu kadar yüceltilmeye çalışılırken bu kadar mı yerin dibine sokulur? Hah! işte tipik Türk! Amerikalılar karşısında teröristten farkımız yok. 3 tane Türk-kürt karışımı dallamayı Amerikalılar karşısında cephe aldırtmaya çalışmışlar, bir de ettikleri sözlerle laf geçirdiklerini fln sanmışlar heralde ama haha diorum ben sdc. Adamlar geçirio resmen lafı; 'Siz türkler kendi topraklarınızdan faydalanmasını bile bilmiorsunuz, sdc tüketim içindesiniz, ekonominiz bitik durumda & bize muhtaçsınız.' Ve gerçekten de öyleyiz. Bir filmde bu kdr iğreti anlatılamazdık. Ben bir Atatürkçü olarak-değil sdc milliyetçi-kendimden de bu filmi çekme gafletini bulunanlardan da ama daha da önemlisi bu aptal dialogları hazırlayan/hazırlayanlardan utandım. 3-5 çuvalın türk askerinin başına geçirilmesini gururuna yediremeyip yola çıkanlarca alınmadı bu topraklar. Strateji vardı her zaman toplum anlayışı vardı, 3kişi toplanmış olsa dahi kişisel savaşım adına dökülmezdi kanları düşmanın! Bunu bi kafasına soksun yönetmen ve filmde emeği(!) geçen her Türk(! ! !) insanı(? !)
Bir de bunun üzerine Amerikalılar rencide edilmeye, dalgaya alınmaya çalışılmış ya ahaha süper ya muhakkak çıkmalı kurtlar vadisi ırak 2 fln ii olur.
Kişisel öç, kişisel intikam savaşların mantığına terstir.
Mafyanın ülke korunumunda, milli egemenliği sağlamada yeri yoktur.
Silahı eline alan asker en iyi nişancılardan biri dahi olsa elinde tuttuğuna bir mantık biçemezse zırhsız ve donanımsız halktan birinden farklı değildir.
Bu ülke bu gibi şaklabanlar ve 'artist'lerle elde edilmedi.
Akıl sır ermiyor bu müslümanlara kıytırık bir karikatür için yer yerinden oynatıyorlar, filmde adam kendini Allah ilan ediyor bunlarda adamı kahraman ilan ediyorlar.
süper bir sinema filmi
eziklik öğeleriyle dolu,başrolündeki adamın Türkiye'nin kurtarıcısı gibi gösterildiği berbat yapım!
bence KURTLAR VADİSİ IRAK amerikanın vahşetini ortaya koyan muhteşem bir film. bide bu ülkeyi satmak isteyenler diyolar ki
' KURTLAR VADİSİ IRAK amerikayla TÜRKİYE arasını bozan bir filmdir'
ben trakya üniversites öğrencisiyim kurtlar vadisi ırak bence ırakın ve dolaylı olarak türkiyeyi hedef alan bağzı ABD politikalarının konu alındığı tamamen gerçekleri yansıtan bir film. ABD artık yaptıklarının farkına varsın kendine çeki düzen versin önce insan olsunlar. çünkü yaptıkları insanlığa yakışmayan şeyler. Bu durumu kendi halkına bile açıklamakta zorluk şeken başkan bush! u istifaya ve ABD ülkelerini bu konuda duyarlı olmaya çağrıyorum. biz evlerimizfde rahat yatarken ıraktaki insanlar ne acılar çekiyor hala da çekmektedirler.
önce dizi ile başladılar devlet içindeki tüm pislikleri ortaya senaryo yapıp çıkardılar sonrada güya başlarına çuval geçirilinlenlerin intikamını aldılar adama gülerler
abd tarzında ezikçe yapılmış bir film abd yenildiği savaşlardan sonra filmler yapıp kazanırdı savaşları hahahah bizimkilerde çuvalı yedikten sonra bu şekilde cevap veriyorlar bu mudur övünülen 'türk gücü' gidip abd askerine çuvalı geçirin görelim ezikler filmlerle egolarını tatmin eder.malesef bu halkın büyük çoğunluğu onurunu kaybetmiş durumda.
kahrolsun abd.yaşasın direniş
Şimdi bu filmin teması ne? ABD askerlerinin kafasına çuval geçirivermek onlarıda aynı duruma düşürmek.Ancak Polat bunu başaramıyor.ABD'li görevliyi karşısınna oturtuyor çantadan çuvalları çıkarıyor ve patlayıcı yerleştirdiği oteli havaya uçurmaya karşılık ABD'li görevli ve askerlerinin başlarına çuval geçirmelerini ve dışarıya çıkmalarını istiyor.Çuvalı ABD'linin yüzüne atıyor.Ama ABD'li çuvalı başına geçirmediği gibi otele getirttiği çocuklar sayesinde Polat'ın planını bozuyor.Restleşmeyi ABD'li kazanıyor :)) eheheh mesaja bak.nE MESAJ AMA :) durun daha bitmedi.Abd li görevleri Türkiyeyi aşağılayan sözlerinden genel olarakAkp ikdidarı Dış işleri ve Genelkurmay nasibini alıyor.Alaycı bir üslupla Türkiye'nin kırmızı çizgilerini sildiklerini,Ankara'nın Irak politikasının içine ettiklarini,Türklerin iç çamaşırlarının lastiğini ble ABD'nin verdiğinisöylüyor ve Daha Ne İstiyorsunuz diyor.Polat'ta ben diyor politikacı asker diplamat değilim ben türküm.Ne alaka şimdi :) ABD LİNİN FIRÇASI SONUÇTA YERLERİNİN BULUYOR.
Bu film, Amerikanın Ortadoğudaki yanlışlarından sonra halk arasında sempati kurmaya çalışmasının ebediyen bertaraf edildiği stratejik bir çalışmadır gerçek hayatta Amerikalılara çuval giydirilerek intikam alınmamışsa bile Amerikanın ortadoğudaki bir çok psikolojik stratejilerine iyi bir darbe vurularak intikam alınmıştır bence.
Bence Türk Sinemasının gelmiş geçmiş en iyi bilmlerinden biri. Milletçe uyanık olmamız gerektiğini anlamamızın zamanı çoktan geldide geçiyor. Hiç kimse bu filmi milliyetçilik duygusunu okşayan kompleks sahibi ulusları bu kompleksten kurtarmak için yapılmış falan demesin. Bir müddet önce okuduğum METAL FIRTINA ve serisi ile KURTLAR VADİSİ filmi milliyetçilik konusunda çok şey düşündürdü bana. Biz şu an ateşin uzağında olduğumuz için gerçekleri görmezden geliyoruz.Siyonist Amerika'nın Ortadoğudaki yayılması ve tamda bu esnada İSLAM'ı ve TÜRK'leri karalamak ve onurlarını zedelemek için yayınlanan karikatürler MEDENİYETLER ÇATIŞMASI senaryosunun sahnelenmeye başlandığını gösteriyor. Amerika'nın BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) hayata geçirilmeye başlandı.Amerika Dünya egemenliğini eline geçirmek için birçok şeyi fedaetmeyi göze aldı. Amaçları yeryüzündeki tüm enerji kaynaklarına sahip olarak kendisinden başka toplumları köleleştirmek. Bunuda ülkelere DEMOKRASİ
bence çok güzel bi dizi
bu filme 16 yaş altı çocuklar gitmemeli..
Şeyhin Duası çok etkileyiciydi
Ya Rabbi! Sen ki Muhammed Mustafa’ya dahi yenilgi sınavını yaşatansın...
Ya Rabbi Ya Rabbi, inandık ve tasdik ettik. Zulmeden biziz Ya Rabbi... Senin yolunda kenetlenmeyip benlik hevesiyle ayrı düştüğümüz ve bölündüğümüz için kendimize zulmettik.
Biz bize zulmettiğimiz için düşman da şimdi bize zulmediyor... Bizler gafil olduk, günahkár olduk, mahkum olduk, mağlup olduk.
Kur’an ve sünnetin hikmetleriyle uyanmadık, sen bizleri düşmanın saldırılarıyla uyandırdın, şimdi de lütfet Ya Rabbi, bize bu saldırıları defedecek güç ve enerji ver...
Ya Rabbi bize barış dini İslam’ı getiren kutlu Peygamberin hürmetine, onun mecbur kalıp savaştığı zaman titizlikle sadık kaldığı vuruşma vuruşma hukuk ve ahlakından ayırma Ya Rabbi...
Türk sinemasının geliştiğinin en güzel örneklerinden.Bence Türk sineması için bir kilometre taşı gözüyle bakıla bilinicek bir film.Ayrıca film çok ama çok iyi olmuş.