Seni rahatsız etmeme düşüncesi ile mesaj yazmıyorum, yazamıyorum. Çünkü yazmış olduğum mesajımı anlayabilen olmuyor. Mesela bugün SİNEM ile başka bir kız arkadaşımıza mesaj çektim. Oysa sana çekmeyi tercih ederdim; çünkü anlaşılabilme ihtimalim yüksek oluyor sama mesaj çekince. Seni sıkmama adına mesaj da çekemiyorum. Yani senden iyi niyetli bir mesaj almışken; kurmuş olduğum arkadaşlığı sık çekilen mesajlarla yıpratamam. Benim için önemlisin ve senin rahatın her şeyden önce helir.
Sineme çektiğim mesajı sana da gönderiyorum. Merak içinde kalmanı istemem:
ROMAN GİBİ HER AN BANA
“Çoğu zaman şarkı söylüyorlar; aile şarkılarını seslerinin bütün gücüyle söyleyerek yineliyorlardı. Kimi zaman yeni şarkılar öğreniyorlardı. Bunlar, o zamana dek bilmedikleri üzgün bir ezgi ile bestelendiğinden seslerini alçaltarak, bir ilahi okuyorlarmış gibi düşünceli, ağır bir biçimde söylüyorlardı. O zaman yüzler sararıyor, şarkıyı söyleyenlere bir canlılık geliyor, bu uyumlu sözlerde büyük bir gücün gizli olduğu duyulurdu. Özellikle bu yeni şarkıların bir tanesi ananın yüreğini coşturup kaygılandırıyordu. Bundan ne üzücü, ikirciklenmelerin karanlık yollarında tek başına dolaşan ezilmiş bir ruhun üzüntü ve iniltileri vardı, ne de korkudan şaşırmış, yoksulluk içinde ezilmiş biçimsiz, renksiz bir kalbin çığlıkları duyuluyordu. Bu şarkıda özgür bir yaşayışa susamış insanların sönük iç çekmeleri, iyi kötü ne bulursa bilmeden yakıp yıkmaya hazır öfkenin, meydan okuyan çığlıkları da yoktu. Kızgınlık ve öç; o hiçbir şey yaratmaksızın her şeyi yok etmeye yetenekli olan yalancı duygu da bu şarkıda görünmüyordu. Bunda, eski dünyadan, tutsaklar dünyasından da hiçbir iz, hiçbir şey yoktu. Pelage zaten sözlerden, keskin ezgilerden hoşlanmazdı. Ancak bu şarkıda öyle sonsuz bir güç vardı ki, ezgilerle sözleri örtüyor; kalpleri düşünce gücünün çok üstünde bir şeyin varlığını, duygusunu uyandırıyordu. İşte, ana bu şeyi, şu odada toplanan delikanlıların yüzlerinde, gözlerinde görüyor ve bu gizli güce kendisini vererek kalbini kaplayan derin bir üzüntü içinde bütün dikkatiyle o şarkıyı dinliyor, dinliyordu. “ Kitap Adı: Ana Kitap Konusu: Devrimci bir annenin hayat hikayesi. Sayfa: 55-56 Yayınevi: Yalçın Yayınları Kitap Yazarı: Maksim GORKİ
Sineme gönderdiğim mesaj roman sayfasından bir alıntı idi.
Ben Ferhat TUNÇ şarkıları dinleyerek büyüdüm. Aynı zamanda Orhan GENCEBAY'ı da çok severim. Ferhat TUNÇ genellikle çocuk eğitimi için, Orhan GENCEBAY ise AŞIK olan Mecnunlar için seslenmiş gibidir şarkılarıyla.
Sineme gönderdiğim mesajı Ferhat Abime de gönderdim. Ferhat Abim öğreti olan yazılarımı ziyaretçi sayfasında yayınlamıyor; çünkü öğretiler birbirine esir kalmış insanların yetişmesine sebep olmakta. Yani, örnek vermem gerekirse, ben bir Ferhat TUNÇ kopyası değilim. Karakterimde Orhan GENCEBAY izleri de vardır. Bu sebeple Ferhat TUNÇ'tan faklıyımdır. Veya Sadece Orhan GENCEBAY'ı örnek alsa idim kendime ben yine kopyalanmış bir karakter olurdum.
Doğan CÜCELOĞLU'nun SAVAŞÇI adlı kitabı okudum. SAVAŞÇI kitabını okuyunca Amerikalı bir kızılderilinin öğretisinin esiri olmuştum. Yani ben SAVAŞÇI olmama rağmen Doğan CÜCELOĞLU'nun kitabını gündeme getirmem çünkü; ŞAVAŞÇI karakterinin reklamını yapmam. Bu sebepten Yıldız TİLBE'nin AŞKPEREST adlı şarkısı ile kendimi tanımlarım. Yani bir AŞKPEREST nasıl olmalıdır, onu cevaplamaya çalışırım. AŞKPEREST'in en önemli özelliği, okuduğu yazı ile yazıyı yazanın karakterini çözebilmesidir. Yani, mesela, Sinem'e gönderdiğim mesaj ile Sinem benim karakterimi çözebilmişse Sinem de bir AŞKPERESTTRİR diyebiliriz.
Benim gerçek pirim Yıldız TİLBEdir. Yıldız TİLBE şarkıları insana sevmeyi-sevilmeyi öğretir. En azından ben öğrenebildim. Yıldız TİLBE bir şarkısında 'BENİM UMUTLARIM TÜKENMEZ SEN YİNE BİLDİĞİNLE KAL...' demiştir. Ben bu şarkı sözü üzerine Yıldız TİLBE'ciyimdir. Hem Yıldız TİLBE'yi sevmek ve onu pir edinmek daha anlamlı; çünkü, Yıldız TİLBE de DERSİM'lidr. Ben Türk olduğum için kendime Türklüğü ile övünen bir sanatçıyı kendime örmek alırsam anlamsız bir şekilde Milliyetçilere benzerim. Ben halkların kardeşliğinden yanayım. Ben Türksem, dostluk adına Türk olmayan biriyle gerçek dostluğu yaşayabilmeliyim. Ben yapmış olduğum her davranışımda anlamı ararım. Anlamı bulduğum vakit mutluluğum artar. Sende yaşamında, hayatında anlamı ara ve bul. Anlamı buldukça yaşamının çoşkusu da artacaktır. Ben insan kazanmaya büyük önem veririm. Dostlarımın sayısı her gün artmalı diye düşünürüm. Umarım bu mesjımla seni sıkmamışımdır. SAYGILARIMLA...
“Çoğu zaman şarkı söylüyorlar; aile şarkılarını seslerinin bütün gücüyle söyleyerek yineliyorlardı. Kimi zaman yeni şarkılar öğreniyorlardı. Bunlar, o zamana dek bilmedikleri üzgün bir ezgi ile bestelendiğinden seslerini alçaltarak, bir ilahi okuyorlarmış gibi düşünceli, ağır bir biçimde söylüyorlardı. O zaman yüzler sararıyor, şarkıyı söyleyenlere bir canlılık geliyor, bu uyumlu sözlerde büyük bir gücün gizli olduğu duyulurdu. Özellikle bu yeni şarkıların bir tanesi ananın yüreğini coşturup kaygılandırıyordu. Bundan ne üzücü, ikirciklenmelerin karanlık yollarında tek başına dolaşan ezilmiş bir ruhun üzüntü ve iniltileri vardı, ne de korkudan şaşırmış, yoksulluk içinde ezilmiş biçimsiz, renksiz bir kalbin çığlıkları duyuluyordu. Bu şarkıda özgür bir yaşayışa susamış insanların sönük iç çekmeleri, iyi kötü ne bulursa bilmeden yakıp yıkmaya hazır öfkenin, meydan okuyan çığlıkları da yoktu. Kızgınlık ve öç; o hiçbir şey yaratmaksızın her şeyi yok etmeye yetenekli olan yalancı duygu da bu şarkıda görünmüyordu. Bunda, eski dünyadan, tutsaklar dünyasından da hiçbir iz, hiçbir şey yoktu. Pelage zaten sözlerden, keskin ezgilerden hoşlanmazdı. Ancak bu şarkıda öyle sonsuz bir güç vardı ki, ezgilerle sözleri örtüyor; kalpleri düşünce gücünün çok üstünde bir şeyin varlığını, duygusunu uyandırıyordu. İşte, ana bu şeyi, şu odada toplanan delikanlıların yüzlerinde, gözlerinde görüyor ve bu gizli güce kendisini vererek kalbini kaplayan derin bir üzüntü içinde bütün dikkatiyle o şarkıyı dinliyor, dinliyordu. “ Kitap Adı: Ana Kitap Konusu: Devrimci bir annenin hayat hikayesi. Sayfa: 55-56 Yayınevi: Yalçın Yayınları Kitap Yazarı: Maksim GORKİ
Suçlu (Orhan Kemal) .
Anna Karenina (Tolstoy) .
Nasıl Yapmalı? (Çernişevski)
Bir Gün Tek Başına(Vedat Türkali) .
İnce Memet (Yaşar Kemal)
Vukuat Var (Orhan Kemal)
Suç ve Ceza (Dostoyevski) .
güven-vedat türkali
Seni rahatsız etmeme düşüncesi ile mesaj yazmıyorum, yazamıyorum. Çünkü yazmış olduğum mesajımı anlayabilen olmuyor. Mesela bugün SİNEM ile başka bir kız arkadaşımıza mesaj çektim. Oysa sana çekmeyi tercih ederdim; çünkü anlaşılabilme ihtimalim yüksek oluyor sama mesaj çekince. Seni sıkmama adına mesaj da çekemiyorum. Yani senden iyi niyetli bir mesaj almışken; kurmuş olduğum arkadaşlığı sık çekilen mesajlarla yıpratamam. Benim için önemlisin ve senin rahatın her şeyden önce helir.
Sineme çektiğim mesajı sana da gönderiyorum. Merak içinde kalmanı istemem:
ROMAN GİBİ HER AN BANA
“Çoğu zaman şarkı söylüyorlar; aile şarkılarını seslerinin bütün gücüyle söyleyerek yineliyorlardı. Kimi zaman yeni şarkılar öğreniyorlardı. Bunlar, o zamana dek bilmedikleri üzgün bir ezgi ile bestelendiğinden seslerini alçaltarak, bir ilahi okuyorlarmış gibi düşünceli, ağır bir biçimde söylüyorlardı. O zaman yüzler sararıyor, şarkıyı söyleyenlere bir canlılık geliyor, bu uyumlu sözlerde büyük bir gücün gizli olduğu duyulurdu. Özellikle bu yeni şarkıların bir tanesi ananın yüreğini coşturup kaygılandırıyordu. Bundan ne üzücü, ikirciklenmelerin karanlık yollarında tek başına dolaşan ezilmiş bir ruhun üzüntü ve iniltileri vardı, ne de korkudan şaşırmış, yoksulluk içinde ezilmiş biçimsiz, renksiz bir kalbin çığlıkları duyuluyordu. Bu şarkıda özgür bir yaşayışa susamış insanların sönük iç çekmeleri, iyi kötü ne bulursa bilmeden yakıp yıkmaya hazır öfkenin, meydan okuyan çığlıkları da yoktu. Kızgınlık ve öç; o hiçbir şey yaratmaksızın her şeyi yok etmeye yetenekli olan yalancı duygu da bu şarkıda görünmüyordu. Bunda, eski dünyadan, tutsaklar dünyasından da hiçbir iz, hiçbir şey yoktu. Pelage zaten sözlerden, keskin ezgilerden hoşlanmazdı. Ancak bu şarkıda öyle sonsuz bir güç vardı ki, ezgilerle sözleri örtüyor; kalpleri düşünce gücünün çok üstünde bir şeyin varlığını, duygusunu uyandırıyordu. İşte, ana bu şeyi, şu odada toplanan delikanlıların yüzlerinde, gözlerinde görüyor ve bu gizli güce kendisini vererek kalbini kaplayan derin bir üzüntü içinde bütün dikkatiyle o şarkıyı dinliyor, dinliyordu. “
Kitap Adı: Ana
Kitap Konusu: Devrimci bir annenin hayat hikayesi.
Sayfa: 55-56
Yayınevi: Yalçın Yayınları
Kitap Yazarı: Maksim GORKİ
Sineme gönderdiğim mesaj roman sayfasından bir alıntı idi.
Ben Ferhat TUNÇ şarkıları dinleyerek büyüdüm. Aynı zamanda Orhan GENCEBAY'ı da çok severim. Ferhat TUNÇ genellikle çocuk eğitimi için, Orhan GENCEBAY ise AŞIK olan Mecnunlar için seslenmiş gibidir şarkılarıyla.
Sineme gönderdiğim mesajı Ferhat Abime de gönderdim. Ferhat Abim öğreti olan yazılarımı ziyaretçi sayfasında yayınlamıyor; çünkü öğretiler birbirine esir kalmış insanların yetişmesine sebep olmakta. Yani, örnek vermem gerekirse, ben bir Ferhat TUNÇ kopyası değilim. Karakterimde Orhan GENCEBAY izleri de vardır. Bu sebeple Ferhat TUNÇ'tan faklıyımdır. Veya Sadece Orhan GENCEBAY'ı örnek alsa idim kendime ben yine kopyalanmış bir karakter olurdum.
Doğan CÜCELOĞLU'nun SAVAŞÇI adlı kitabı okudum. SAVAŞÇI kitabını okuyunca Amerikalı bir kızılderilinin öğretisinin esiri olmuştum. Yani ben SAVAŞÇI olmama rağmen Doğan CÜCELOĞLU'nun kitabını gündeme getirmem çünkü; ŞAVAŞÇI karakterinin reklamını yapmam. Bu sebepten Yıldız TİLBE'nin AŞKPEREST adlı şarkısı ile kendimi tanımlarım. Yani bir AŞKPEREST nasıl olmalıdır, onu cevaplamaya çalışırım. AŞKPEREST'in en önemli özelliği, okuduğu yazı ile yazıyı yazanın karakterini çözebilmesidir. Yani, mesela, Sinem'e gönderdiğim mesaj ile Sinem benim karakterimi çözebilmişse Sinem de bir AŞKPERESTTRİR diyebiliriz.
Benim gerçek pirim Yıldız TİLBEdir. Yıldız TİLBE şarkıları insana sevmeyi-sevilmeyi öğretir. En azından ben öğrenebildim. Yıldız TİLBE bir şarkısında 'BENİM UMUTLARIM TÜKENMEZ SEN YİNE BİLDİĞİNLE KAL...' demiştir. Ben bu şarkı sözü üzerine Yıldız TİLBE'ciyimdir. Hem Yıldız TİLBE'yi sevmek ve onu pir edinmek daha anlamlı; çünkü, Yıldız TİLBE de DERSİM'lidr. Ben Türk olduğum için kendime Türklüğü ile övünen bir sanatçıyı kendime örmek alırsam anlamsız bir şekilde Milliyetçilere benzerim. Ben halkların kardeşliğinden yanayım. Ben Türksem, dostluk adına Türk olmayan biriyle gerçek dostluğu yaşayabilmeliyim. Ben yapmış olduğum her davranışımda anlamı ararım. Anlamı bulduğum vakit mutluluğum artar. Sende yaşamında, hayatında anlamı ara ve bul. Anlamı buldukça yaşamının çoşkusu da artacaktır. Ben insan kazanmaya büyük önem veririm. Dostlarımın sayısı her gün artmalı diye düşünürüm. Umarım bu mesjımla seni sıkmamışımdır. SAYGILARIMLA...
BAHTİYAR SORUMLULUKLARININ GEREĞİNİ YERİNE YETİREBİLDİĞİ SÜRECE VAROLABİLİR.
NAZLICAN'A MUTLULUKLAR DİLERİM... SAYGILARIMLA...
ROMAN GİBİ HER AN BANA
“Çoğu zaman şarkı söylüyorlar; aile şarkılarını seslerinin bütün gücüyle söyleyerek yineliyorlardı. Kimi zaman yeni şarkılar öğreniyorlardı. Bunlar, o zamana dek bilmedikleri üzgün bir ezgi ile bestelendiğinden seslerini alçaltarak, bir ilahi okuyorlarmış gibi düşünceli, ağır bir biçimde söylüyorlardı. O zaman yüzler sararıyor, şarkıyı söyleyenlere bir canlılık geliyor, bu uyumlu sözlerde büyük bir gücün gizli olduğu duyulurdu. Özellikle bu yeni şarkıların bir tanesi ananın yüreğini coşturup kaygılandırıyordu. Bundan ne üzücü, ikirciklenmelerin karanlık yollarında tek başına dolaşan ezilmiş bir ruhun üzüntü ve iniltileri vardı, ne de korkudan şaşırmış, yoksulluk içinde ezilmiş biçimsiz, renksiz bir kalbin çığlıkları duyuluyordu. Bu şarkıda özgür bir yaşayışa susamış insanların sönük iç çekmeleri, iyi kötü ne bulursa bilmeden yakıp yıkmaya hazır öfkenin, meydan okuyan çığlıkları da yoktu. Kızgınlık ve öç; o hiçbir şey yaratmaksızın her şeyi yok etmeye yetenekli olan yalancı duygu da bu şarkıda görünmüyordu. Bunda, eski dünyadan, tutsaklar dünyasından da hiçbir iz, hiçbir şey yoktu. Pelage zaten sözlerden, keskin ezgilerden hoşlanmazdı. Ancak bu şarkıda öyle sonsuz bir güç vardı ki, ezgilerle sözleri örtüyor; kalpleri düşünce gücünün çok üstünde bir şeyin varlığını, duygusunu uyandırıyordu. İşte, ana bu şeyi, şu odada toplanan delikanlıların yüzlerinde, gözlerinde görüyor ve bu gizli güce kendisini vererek kalbini kaplayan derin bir üzüntü içinde bütün dikkatiyle o şarkıyı dinliyor, dinliyordu. “
Kitap Adı: Ana
Kitap Konusu: Devrimci bir annenin hayat hikayesi.
Sayfa: 55-56
Yayınevi: Yalçın Yayınları
Kitap Yazarı: Maksim GORKİ