Enerji kaynağı olarak kullanıldığı ülkelerde; yada trafiğin yoğun olduğu sanayi ülkelerinde havayı kirleten ajanlar oluşturup; insanlarda patolojilere neden olan madde.yanması durumunda açığa çıkan kükürtoksitler akciğer hastalığı olan bireylerde hastalığın seyrini kötüleştirir; ölümlere sebep olur..Doğru dürüst; tam yanmaması halinde ise yapısındaki hidrokarbonlardan salınan karbonmonoksit,karbondioksit,azot oksitler; güneş ışınlarının etkisiyle oksidan serbest radikallere dönüşerek; yine bölge insanına etkiyip; akciğer zedelenmesine neden olur..Özellikle akciğer hastalığı olan kişilerde temizleme fonksiyonları bozulduğu için toksik maddelerin birikimi artar..ve yine olaylar gelişir
Kömürün milattan önce Çinlilerce bulunup kullanıldığı söylenir. Daha sonra Marco Polo, Çin’i ziyaretinde kömürden, gördüğü en enteresan şey olarak bahsetmektedir. Kömür işletmeciliğine ait ilk dokümanlar, 12. yüzyıla aittir. Kömürün yoğun olarak kullanımı ise 18. yüzyılın 2. yarısında başlamıştır. Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde, yeni bulunan yataklarla sayısı artan, çok değişik özellikte linyit rezervi bulunmaktadır. Etibank; Kütahya-Emet yakınında Değirmisaz yatağında 16 Şubat 1938 tarihinde, Tavşanlı yakınlarındaki Tunçbilek yatağında 18 Mayıs 1939 tarihinde, Manisa-Soma yatağında 23 Eylül 1939 tarihinde linyit üretmeye başlamıştır. Birinci Dünya Savaşında Karadeniz’den kömür sevk edilememesi dolayısıyla başlayan kömür sıkıntısı üzerine, ocaklarda asker çalıştırılarak, Soma yataklarından ve İstanbul yakınlarındaki Ağaçlı-Çiftalan ocağından linyit üretimi yapılmıştır. Milli Mücadele sırasında da Zonguldak kömür havzası ve Yunan işgalindeki Soma yataklarından faydalanamadığımız için Afyon’un güneyindeki Sultan Dağlarında bulunduğu bilinen linyit yatakları ve demir yollarına yakın diğer bazı yataklardan linyit üretilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1927 yılında Amasya-Çeltek ve Somadan başlayarak birer ikişer yıl arayla, Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy Gerenez’de bölgesel ihtiyaçlar için ilkel araçlarla özel sektör tarafından linyit üretimi yapılmıştır. Asıl arama faaliyetlerine 1935 yılında MTA’nın kurulması ile başlanmıştır. 1967 yılında ülkemizin en büyük kömür yatağı olan Elbistan havzasının ortaya çıkması, düşük kaliteli kömürlerin termik santrallerde kullanılmasının gündeme gelmesi ile kömür arama çalışmaları aniden hızlanmıştır. Kurumun örgütsel yapısı kuruluş tarihi olan 1957 yılından 1969 yılına kadar, ülkenin enerji alanında yeni kaynaklara yönelik enerji politikaları doğrultusunda sürekli genişleme göstermiştir. 1975— 1990 döneminde yapılan arama çalışmaları sonucunda ülkenin linyit rezervi 9,356 milyar tona çıkmış ve 2002 yılına kadar termik santral, ısınma ve sanayi sektörünün talebini karşılayabilmek için 1096 milyar tonu tüketilmiştir. 2002 yılı başı itibariyle kalan 8,3 milyar ton linyit rezervinin % 30’u TKİ, % 46’sı TEAŞ, % 249 özel sektör ruhsatlarında bulunmaktadır. 1978 yılında madenlerin devletleştirilmesi ile kömür sektöründe havza madenciliğine geçilmiş ve buna bağlı linyit ve santral projeleri hazırlanmıştır. Orbaneli, Keles, Tunçbilek Ömerler, Seyitömer, lşıklar, Eynez, Darkale, Tınaz. Çayırhan, Elbistan ve benzer projeler olup, hem termik santral ve hem de ısınma ve sanayi amaçlı olarak yapılmışlardır. 1990’lı yılların en önemli olayları ise, kamu sektörü yatırımları azalmış ve tevsii projeleri ile Kangal 3 ve Çayırhan 3, 4 projeleri yapılmıştır. Bunlar hariç hiçbir yeni linyit ve santral projesi işletmeye alınamamıştır. 2004 yılında ise yine kamu kaynaklı Çan ve Elbistan B santralları devreye girecektir. Dünya linyit rezervinin % 2’si Türkiye’de bulunmakta olup, dünya linyit üretiminin ise %8’ i Türkiye’de yapılmaktadır, dünya fosil kaynaklardan petrolün 42 yıllık, doğalgazın 65 yıllık, kömürün 230 yıllık bir ömre sahip olduğu ve kömürün öneminin devam edeceği anlaşılmaktadır. Bugün dünyada petrol için verilen mücadelenin 21. yüzyılın ortalarında kömür için verilmesi kaçınılmaz görülmektedir. Bu nedenle ülkemizde, yeni kömür kaynaklarımızın da değerlendirilerek ileriye dönük enerji politikalarımızın kendi güvenilir kaynaklarımıza yönelik yapılması zorunludur.
kış günlerinde evlerimizin yaz olmasını. yeryüzüne çıkarılıncaya kadar haracanan yoğun emeği, kömür madeninden emekli olup da 60 yaşını göremeyen maden işçileri, ve grizular ve ölümler ve allah'tan deyip madencinin ölümüne neden olan, 'göz yuman' yöneticiler...
Enerji kaynağı olarak kullanıldığı ülkelerde; yada trafiğin yoğun olduğu sanayi ülkelerinde havayı kirleten ajanlar oluşturup; insanlarda patolojilere neden olan madde.yanması durumunda açığa çıkan kükürtoksitler akciğer hastalığı olan bireylerde hastalığın seyrini kötüleştirir; ölümlere sebep olur..Doğru dürüst; tam yanmaması halinde ise yapısındaki hidrokarbonlardan salınan karbonmonoksit,karbondioksit,azot oksitler; güneş ışınlarının etkisiyle oksidan serbest radikallere dönüşerek; yine bölge insanına etkiyip; akciğer zedelenmesine neden olur..Özellikle akciğer hastalığı olan kişilerde temizleme fonksiyonları bozulduğu için toksik maddelerin birikimi artar..ve yine olaylar gelişir
Türkiyede kömürle ilgili yazı yazılıyor içinde 'UZUN MEHMET' yok,bence ayıp olmuş.Allah rahmet etsin mekanı cennet olsun.
Kömürün milattan önce Çinlilerce bulunup kullanıldığı söylenir. Daha sonra Marco Polo, Çin’i ziyaretinde kömürden, gördüğü en enteresan şey olarak bahsetmektedir. Kömür işletmeciliğine ait ilk dokümanlar, 12. yüzyıla aittir. Kömürün yoğun olarak kullanımı ise 18. yüzyılın 2. yarısında başlamıştır.
Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde, yeni bulunan yataklarla sayısı artan, çok değişik özellikte linyit rezervi bulunmaktadır.
Etibank; Kütahya-Emet yakınında Değirmisaz yatağında 16 Şubat 1938 tarihinde, Tavşanlı yakınlarındaki Tunçbilek yatağında 18 Mayıs 1939 tarihinde, Manisa-Soma yatağında 23 Eylül 1939 tarihinde linyit üretmeye başlamıştır.
Birinci Dünya Savaşında Karadeniz’den kömür sevk edilememesi dolayısıyla başlayan kömür sıkıntısı üzerine, ocaklarda asker çalıştırılarak, Soma yataklarından ve İstanbul yakınlarındaki Ağaçlı-Çiftalan ocağından linyit üretimi yapılmıştır. Milli Mücadele sırasında da Zonguldak kömür havzası ve Yunan işgalindeki Soma yataklarından faydalanamadığımız için Afyon’un güneyindeki Sultan Dağlarında bulunduğu bilinen linyit yatakları ve demir yollarına yakın diğer bazı yataklardan linyit üretilmiştir.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1927 yılında Amasya-Çeltek ve Somadan başlayarak birer ikişer yıl arayla, Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy Gerenez’de bölgesel ihtiyaçlar için ilkel araçlarla özel sektör tarafından linyit üretimi yapılmıştır.
Asıl arama faaliyetlerine 1935 yılında MTA’nın kurulması ile başlanmıştır. 1967 yılında ülkemizin en büyük kömür yatağı olan Elbistan havzasının ortaya çıkması, düşük kaliteli kömürlerin termik santrallerde kullanılmasının gündeme gelmesi ile kömür arama çalışmaları aniden hızlanmıştır.
Kurumun örgütsel yapısı kuruluş tarihi olan 1957 yılından 1969 yılına kadar, ülkenin enerji alanında yeni kaynaklara yönelik enerji politikaları doğrultusunda sürekli genişleme göstermiştir.
1975— 1990 döneminde yapılan arama çalışmaları sonucunda ülkenin linyit rezervi 9,356 milyar tona çıkmış ve 2002 yılına kadar termik santral, ısınma ve sanayi sektörünün talebini karşılayabilmek için 1096 milyar tonu tüketilmiştir.
2002 yılı başı itibariyle kalan 8,3 milyar ton linyit rezervinin % 30’u TKİ, % 46’sı TEAŞ, % 249 özel sektör ruhsatlarında bulunmaktadır.
1978 yılında madenlerin devletleştirilmesi ile kömür sektöründe havza madenciliğine geçilmiş ve buna bağlı linyit ve santral projeleri hazırlanmıştır. Orbaneli, Keles, Tunçbilek Ömerler, Seyitömer, lşıklar, Eynez, Darkale, Tınaz. Çayırhan, Elbistan ve benzer projeler olup, hem termik santral ve hem de ısınma ve sanayi amaçlı olarak yapılmışlardır. 1990’lı yılların en önemli olayları ise, kamu sektörü yatırımları azalmış ve tevsii projeleri ile Kangal 3 ve Çayırhan 3, 4 projeleri yapılmıştır. Bunlar hariç hiçbir yeni linyit ve santral projesi işletmeye alınamamıştır. 2004 yılında ise yine kamu kaynaklı Çan ve Elbistan B santralları devreye girecektir.
Dünya linyit rezervinin % 2’si Türkiye’de bulunmakta olup, dünya linyit üretiminin ise %8’ i Türkiye’de yapılmaktadır, dünya fosil kaynaklardan petrolün 42 yıllık, doğalgazın 65 yıllık, kömürün 230 yıllık bir ömre sahip olduğu ve kömürün öneminin devam edeceği anlaşılmaktadır.
Bugün dünyada petrol için verilen mücadelenin 21. yüzyılın ortalarında kömür için verilmesi kaçınılmaz görülmektedir. Bu nedenle ülkemizde, yeni kömür kaynaklarımızın da değerlendirilerek ileriye dönük enerji politikalarımızın kendi güvenilir kaynaklarımıza yönelik yapılması zorunludur.
kış günlerinde evlerimizin yaz olmasını. yeryüzüne çıkarılıncaya kadar haracanan yoğun emeği, kömür madeninden emekli olup da 60 yaşını göremeyen maden işçileri, ve grizular ve ölümler ve allah'tan deyip madencinin ölümüne neden olan, 'göz yuman' yöneticiler...