Kültür Sanat Edebiyat Şiir

kıbrıs meselesi sizce ne demek, kıbrıs meselesi size neyi çağrıştırıyor?

kıbrıs meselesi terimi Selin Sonsuz tarafından tarihinde eklendi

  • Halil Şah
    Halil Şah

    Hakların ve özgürlüklerin kazanılması, AB kuruluş mevzuatlarına göre bir sistemin gelmesiyle bitecek bir mesele. Düşmanlığı değil de, kardeşliği savunmak.

  • Fatih Yalçın
    Fatih Yalçın

    aşağıda okuyacağınız yazı HÜSEYİN NİHAL ATSIZ'A AİTTİR

    Devlet adamları siyasî konuşmaya mecburdur. Bazı şeyleri saklayıp bazılarını elastikî bir dille ifade ederler. Bundan dolayıdır ki dünya siyasîlerinin Kıbrıs hakkındaki sözlerinden açık sonuç çıkartmak imkansızdır. Fakat hür ülkelerin fertleri böyle kayıtlarla bağlı olmadıkları için biz burada kendi düşüncemizi söylemek istiyoruz.

    Kıbrıs konusu Türkiye ile Yunanistan arasında ancak silâh gücü ile çözümlenecek bir meseledir. 'Bağımsız Kıbrıs Devleti' gülünç birşey olduğu gibi, bunun dışında öne sürülen şekiller de kesin sonuçlu değildir. Çünkü:

    1- Kıbrıs, Anadolu'nun tabiî bir parçası olan ve kıyılarımıza yakın bulunan, askerî ve siyasî ehemmiyeti çok büyük bir adadır.

    2- Uzun süre Türkiye'nin bir parçası olarak kalmıştır. Şu halde orada tarihî miras hakkımız vardır.

    3- Fakat bugün nüfusunun beşte dördü Rum'dur.

    Demek ki iki tarafın da haklı olduğu yönler vardır. Bir meselede iki taraf da haklı olunca onun tek çözüm yolu 'savaş'tır.

    Tarihinde 22 yıldan uzun barış devresi görmemiş bir milletin 52 yıldır savaşmaması ona garip gelmekte, Türk toplumunda görülen bir takım garip hallerin, huzursuzlukların gizli sebebini teşkil etmektedir. 20-22 Temmuzdaki üç günlük savaşın bile millî ruhu şahlandırarak manevî bur huzur sağlaması bundandır.

    Batılılar her yeni devletin kuruluşunda bir huzursuzluğun da temelini atmışlardır. Belçika kurulurken yarı nüfusu Flamanlar'dan alınmış ve bugünkü sosyal rahatsızlık doğmuştur. Bu rahatsızlığın yarın kanlı gerilla hareketlerine döneceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

    Afrika zencilerine bağımsızlık verilirken de aynı prensiple hareket olunmuş, bu devletler etnik topluluklara göre değil, coğrafî sınırlara göre ayarlanmıştır. Bu yanlış ilk yemişlerini vermiştir. Yarın devletler arasında büyük savaşlar olacaktır.

    İrlanda'nın bağımsızlığı tanınırken adanın kuzeyindeki bir parça, ahalisi protestan olduğu bahanesiyle İngiltere'ye bağlı bırakılmış, ondan da bugünkü IRA çete savaşları doğmuştur. İngiltere Devleti birkaç bin İrlandalı çeteciyle yıllardır uğraşır, başa çıkamaz ve boyuna kayıplar verir durur.

    İngiltere, Kıbrıs'ı terkederken de aynı hatâyı (daha doğrusu kasdı) yapıp uydurma bir Kıbrıs Devleti doğurdu. Netice 100.000 Türk'ün, 400.000 Rum'un hakimiyetine terkedilmesi oldu. Kendisi aynı ırktan olup da aynı adada oturan İrlandalılar'ı mezhep ayrılığı bahanesiyle ikiye ayırdığı halde aynı ırk, aynı dil ve aynı dinden olan Türkler ile Rumlar'ı ayırmayı adanın birliği bozulmasın diye kabullenmedi.

    Yanlışlar çabuk patlak verir. Kıbrıs Devleti, devlet olmaktan çıkıp anarşi yuvası, eşkıya yatağı haline geldi.

    Büyük Yunanistan davası ardında koşan küçük (her anlamda küçük) Yunan milleti adayı kendisine mal edebilmek için 100.000 Türk'ün tasfiyesi yoluna gitti. Kendi cinayet ve yalan metodlarıyla adayı cehennem haline getirdiler.

    Türkiye vaktiyle, bugünkü metanetiyle Kıbrıs'ı isteseydi belki de bu durum doğmazdı. Yahut Kıbrıs'ı almak için millî bir siyaset gütseydi sonuç çoktan alınırdı. Fakat nerde? Türkiye'nin Dışişleri Bakanı olan tarihçi, türkolog, bilgin Prof. Fuad Köprülü 'Bizim için Kıbrıs meselesi diye bir konu yoktur' demek gibi millî - siyasî bir gaflette bulunduktan sonra karşı taraf elbette işi azıtacaktı. Azıttılar. Terör yaptılar. Yüzlerce Türk'ü öldürdüler. Birkaç bininin Kıbrıs'tan kaçmasına sebep oldular.

    Biz yol ve köprü yaptık.

    Karşımızdaki düşman yalnızca Yunanlı olsa elbette şimdiye kadar çoktan çözümlenirdi. Fakat Yunan hayranlığı ile yetişen batılılar onları her seferde korumasını bildi. İlk çıkarma teşebbüsümüze Amerikalılar engel oldu. Bu sefer Amerika'nın rolünü İngiltere yapmaktadır. Bütün Kıbrıs'ı alsak bile oradaki İngiliz üslerine dokunmayacağımız muhakkak olduğu halde Fantom uçakları, komandolar, Gurka taburu ve bir kruvazör getirerek yaptığı hazırlık hiç şüphe yok ki bize karşıdır. Bize karşıdır ama artık ihtiyarlamış olan İngiltere'nin savaş cesareti ve kabiliyeti kalmamıştır. Belki ürkütürüm diye gösteriş yapmaktadır.

    İngilizler sanıldığı gibi usta siyasî ve uzak görüşlü millet değildir. Öyle olsaydı, İkinci Cihan Savaşı'ndan sözde muzaffer çıktıkları halde, üstünde güneş batmayan imparatorluklarını kendi elleriyle, üstünde sisten güneş görünmeyen küçük bir ülke haline getirmezlerdi.

    Zavallı Gurkalar'ı ne diye getiriyorlar? Kendi askerlerinin hiçbir işe yaramayacağını bildikleri için... İkinci Cihan Savaşı'nda Tobruk'ta 10.000 İngiliz'in tüfek patlatmadan Almanlara, Singapur'daki 60.000 İngiliz'in yine tüfek patlatmadan Japonlar'a teslim olduğunu unutmadıkları için... Güvendikleri tek şey hava ve deniz üstünlükleri, Yunanlılar'la birlikte bize karşı sağlayacakları sayı üstünlüğüdür.

    İngilizler, Yunanlılar'la birleşerek bize karşı savaşmak cesaretini gösterirlerse ne olur? Sınırdaş olmadığımız için İngilizler'e birşey yapamayız. O zaman bunun ceremesini Yunanistan ve Yunanistan'ın yardımına gelecek İngiliz birlikleri çeker.

    Batı Trakya'dan yürüyecek Türk ordusu karşısında kırılacak yeni maraton rekorlarını da o zaman tarih tesbit eder.


    Ötüken, 15 Ağustos 1974, Sayı: 9

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    iktidarın en büyük ayıplarından biri.....sırada satılacak ne var?

  • Ahmed Çetin
    Ahmed Çetin

    Tarih 1293 yani miladî 1876... Osmanlı Moskof’un taktığı isimle Hasta Adam! Hasta adamın başına bir masondan sonra getirilen Sultan Abdulhamîd... Tahta henüz geçmiş, geçer geçmez de Meşrutiyeti ilân etmiş...

    Bu sırada bugün adı caddelere konulan mason sadrazam bir kazan kaynatıyor, Sultan Abdülhamîd’in başında kaynatılan bu kazan Türk’ü ebediyen yok etme davranışı, sultanın herhangi bir etkisi olmaksızın çıkarılan ve Ulu Hakan’ı daha yönetimi ele alamadan felâkete sürükleyen 93 harbi Patlak veriyor.

    93 harbinin destanını yazmak gibi bir niyetim yok, o destan kanla yazıldı zaten; şu kadarını ifâdeye mecburum: 93 harbi Türk’ü yok etmekten başka gâyesi bulunmayan Moskof ve Yahudi’nin en büyük hamlelerinden biri ve bu hamle Mehmetçiğin kanı ve Ulu Hakan’ın siyaset dehâsıyla bertaraf edilmiştir. Ve tabi Allah’ın inayetiyle...

    ...

    Moskof geliyor! Top sesleri Yıldız’dan duyuluyor. Moskof Ayısı (Ayestefanos) önlerinde...

    Ulu Hakan gavurun gavuruna karşı başka bir gavuru devreye sokuyor ve bozkurdu bir hamlede Moskof ayısının elinden kurtarıyor.

    ...

    İngiltere’yle yapılan muahedeye göre Kıbrıs, Doğu vilayetleri Rusya’dan geri alınıncaya kadar İngiltere’de kalacak. Nasreddin Hoca’nın yemek kokusunu satmaya kalkışan tüccara karşı verdiği altının sesi misâli, İngiltere avutulmuş oluyor. Ulu Hakan’ın dünyaya yön verici politikası... İngiltere, Rusya Doğu Vilâyetlerinden kovulur kovulmaz Kıbrıs’tan çıkacak...

    Berlin Konferansı ve saire...

    ...

    Fakat Ulu Hakan’ın bu politikasını anlamaktan uzak idareciler bunu kavrayamadılar. Kavramak bir yana “Zât-ı Şahane”ye deli damgası vurdular.

    İttihad ve Terakki Cemiyeti’inin tertib ettiği ve Sultan Abdülhamîd’in alaşağı olmasıyla neticelenen adı geçen zümrenin istikbalde Türk’e tattıracağı zilletin ilk örneğini verdiği 31 Mart vakası...

    ...

    Heyhât ki, heyhâtlar ki, fikir fukarası batı mukallitliğinden gayrı hiçbir düşüncesi olmayan ilerici softalar, mağlubiyetin muhakkak olduğu cihan harbine sokmaktan geri kalmadılar. Galibiyetle sonuçlanan İstiklâl harbinin sonunda imzalanan (Lozan) muahedesinde Türk’ü temsilen bulunan sağırlığı nispetinde ferasetsiz Milli Şef bu hakikati göremedi ve neticede bugünkü Kıbrıs manzarası teşekkül etti...

  • Selin Sonsuz
    Selin Sonsuz

    BUGÜN 23 NİSAN….ve KIBRIS MESELESİ…

    ^^Sanki hertarafta var bir düğün
    Çünkü en sevinçli en mutlu gün….
    Bugün 23 Nisan…
    Hep neşeyle doluyor insan….^^

    Annemle babamı aradım kıbrısı bu sabah…
    Eskiden kalma bir alışkanlık...
    Rutin olarak tüm özel günlerde…bayramlar… kandiller ve resmi tatiller dahil mutlaka biribirimizin sesini duyma ihtiyacı duyarız…Bu bir gelenektir hatta…

    Hele doğumgünlerinde…
    Kıbrısın ve Türkiyenin neresinde olursak olalım…ailenin bireyleri gidip bir pastaneye..mutlaka bir dilim yaş pasta yer…ve o günün anlam ve önemini kutlarız…

    Dünyanın en tatlı sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey annemin sesi…
    Canım annem…dert küpüm…birtanem…can özüm…
    Memleketim kokar buram buram…
    Elinden içtiğim bir bardak süt bile ilaç olur…iyileşirim aniden…
    Sözleri…
    Sarar yaralarımı…eksiklerim tamamlanır…..bütün olurum…Ben ^^ben^^ olurum…
    Onun küçük bukleli uzun saçlı canı kızı olurum…
    Omuzlarımda onun ellerini hisseder….nihavendken….hicaz olurum….

    Ve babam…
    Elleri öpülesi adam…dünyanın en temiz kalbine sahip….ve dünyanın en zeki ve başarılı insanıdır gözümde…
    Yaptığı her işte mükemmelötesi…
    Koç burcunun bütün özelliklerini taşır…
    Yıpranmış…arada tekleyen güzel ve yorgun kalbine rağmen…hep aklı fikri denizde….balık avındadır…
    Boş zamanlarındaysa av zamanı ise…en büyük zevki sırtlanıp çifte kırma tüfeğini…soluğu tavşan ve keklik avında almaktır…
    Genelde tuttuğu biriki serçe olsa da..bunu zevk ve spor için yaptığından ve öldürme amacı gütmediğinden eli boş gelmesine alışkındır ev ahalisi…
    Emekliliğinin tadını çıkaramamıştır hiçbir zaman…
    Onun için çalışmak…kutsal bir vazife gibi iç içe girmiştir hayatla…Hayatın güzel geçmesine vesile olmuştur..
    Çalışmasa kapkara bulutlar kaplar yüzünü..nefes alamaz…
    Bu yüzden ona çok düşkün olan annem bile göz yumar kendini yormasına…
    Çünkü bilir…bu onun için bir yaşama biçimidir…

    İkisi bir oldular bu sabah…
    ^^Güzelim sen daha dondurma yemedin mi? ? ? ^^^… diye sordular...

    Meğersem Sonsuz’la ben her yıl 23 Nisanda dondurma sezonunu açarmışız.
    Öncesinde kavga kıyamet dondurma isteğimize engel olmak çok zormuş…Mız mız iki kız çocuğu düşünün..:=)))
    ^^Dondurma da dondurma…^^…diye paralanan….

    Bademciklerim olmadığı için (beş yaşında geniz eti ameliyatına kurban gitmiş) annemler bu yolu koruyucu bir mekanizma olarak benimsemişler ve bir sınır koymuşlar koruma içgüdüleriyle...
    ^^23 Nisandan önce dondurma yok^^…...:=)))
    O günse bizim günümüz
    Dünya çocuklar günü ya...
    O gün dayanamayıp serbest bırakırlar…sabrımızın mükafatı olan dondurma yeme mevzusunu 23 Nisanın getirdiği çocukluk sevincine eklerlermiş hep….

    Ay nasıl duygulandım...
    Canım kızım dondurmanı yedin mi? ... diye sorulunca.....

    Gözümün önünde 23 Nisanda giydiğim fırfırlı minik renkli elbiselerim ve başımdaki kurdeleler geldi...
    Ve mutlaka folklör ekibinde de oynardım…
    Elimde melodikam bir yandan şarkı çalar…
    Bir yandan da alto sesimle bıcır bıcır 23 Nisan şarkıları söylerdim.

    Kıbrısta da aynı güzellikte kutlanır bu özel bayramlar….

    Ve anneciğim sordu…

    ^^Yarın HAYIR demek için gelmiyor musun kızım? ^^

    Gelemem ki anne dedim…aklıma acilde tutacağım yoğun nöbetin hayali gelip yüzümü hafifçe buruşturarak…

    Kıbrıs halkı yarın büyük bir inançla oy kullanacak…

    Peki ne dersin anne dedim…Sen yılların müfettişisin..Bu işleri bilirsin…

    Kıbrısta…evlerinde…kapalı kapılar ardında HAYIR demeyi sabırsızlıkla bekleyen….hiç de azımsanmayacak bir çoğunluk var kızım dedi…
    Hiçbirimiz kanımızı döktüğümüz bu toprakları onlara verme ve Annan planına ewet deme taraftarı değiliz…
    Ama korkumuz yine seçim zamanındaki politikanın M.Ali Talat ve kurmayları tarafından insanlara tatlı dille empoze edilmesi….bilinçsiz ve cahil olan halka bu durumun ümit vaad ettiğinin inandırılıp…tıpkı eşit ağırlıklı meclis sandalyeleri misali ilginç bir görüntünün ortaya çıkması….Ve maddi manevi zor durumda olan işsizlikten kırılan gençliği yeni ve güzel yarınlara eriştirmek için evet demeyi marifet sanan halkın ikna edilip…daha önceki ÇÖZÜME EVET kampanyasında olduğu gibi bütün masumluğuyla kötü emellere sol partiler tarafından alet edilmesi….diye ekledi…

    Annem tutmuş 9000 sayfalık Annan Planını okumaya kalkışmış…
    Sonra da birikiyüz sayfa sonra sıkılıp…
    Ben okuyamadığım ve anlamadığım bir sözleşmenin altına imzamı nasıl atmazsam…bu referandum kararının da altına imzamı atmam diye bir karara varmışlar babamla….

    Bugün tam bir yıl olmuş…
    Tam bir yıl önce bugün meşhur Ledra Palas kapısı açılıp insanlar yılların merakını gidermek adına rum tarafına geçmeye başladığında ve rum arabalarını sağlamaya başladığımızda(trafik soldan malum) kıbrıstaydım…
    İlginç görüntülere maruz kalıyorduk başta…ama zamanla kanıksamaya başlamıştık onları içimizde…
    Taa ki…bir rum gelip de ^^Bu evi gezebilir miyim…? ?
    Bu ev 74 öncesinde benim evimdi…şimdi de uluslararası hukuk kurallarına göre ve Kıbrıs da tanınmadığına göre bu evin tapusu bende…^^…diyene kadar her şey sütliman görünüyordu….

    Biz evlerimizi terk etmek istemiyoruz…
    Yeniden ve sıfırdan Beşparmak dağlarının eteklerine göçmek istemiyoruz…
    Güzelyurtu Maraşı ve sayısız köyü rum idaresine vermek ve azınlık durumuna düşmek istemiyoruz…

    Sevgili Denktaş amcamın da dediği gibi…
    ^^Bu evin(anlaşmanın) harçlarını ben koydum…
    Oysa ben bu evin yapılış şeklinden memnun değilim…
    Yapısı sağlam olmayan bir ev kısa zaman sonra yıkılır…
    Size halkıma söylüyorum…ve sizleri uyarıyorum…..^^

    Bütün bunların üzerine….Diyebileceğim tek şey…ve yapabileceğim tek yorum…:

    Biz atadan dededen Osmanlının torunları ve evlatlarıyız…
    Kıbrısta hala öz Türkçe lehçe kullanılır….kilo yerine okka bir tartı birimidir ….
    Babam kökenimizin Karaman’a dayandığını bulmuş hatta soy ağacımızdan…
    Osmanlı 1881 de adayı insafsızca İngiltereye kiralayana dek orası beyliklerle yönetilmiş…ve hatta öşür denen vergiler bizde de varmış…

    1963’ten 74 e kadar çektiğimiz kabir azabını unutmadık….
    Çadırlarda aç billaç dolaşan bebeklerin ve toplu katliamlara maruz kalan kadın,erkek,çoluk,çocuk,genç,yaşlı demeden yapılan saldırıları unutmadık….
    EOKA yı…Enosisi…Akritas Planını….unutmadık….

    Has be has bir Kıbrıslı Türk olarak…Demem o ki…..

    HAYIR….HAYIR….HAYIR….

    Eternalflame/23 Nisan 2004

  • Selim Koralman
    Selim Koralman

    merhaba eter..! ,sadece kıbrıs değil mesele,ABD ve israilin ve diğer AB ülkelerinin kapitalist ve sömürgeci politikalarının 70 yıllık uygulamalarının sonuçları ortada,benliğini yitirmiş bir türkiye,paylaşılmış ortadoğu ve ezilmiş halklar,satılmış kişiliksiz yöneticiler; sizce türkiyeyi nasıl bir gelecek bekliyor?

  • Selin Sel
    Selin Sel

    TARİHİN TEKERRÜRLERİ......

    Sıra kıbrıstan sonra diğer küçük ege adalarına gelecek....

    Peki merak ediyorum...R.Tayyipi de severim..saygı duyarım aslında....

    Sağlık politikalarını desteklemesem ve bunu beyaz eylem konulu konferans salonu yazımda daha önce belirtsem de gene de bana koltuk sayısı olarak istikrarlı görünmüştür son hükümet...enflasyonda da başarılı oldukları söylenebilir....
    Yiğidi öldür....ama hakkını yeme diye boşuna dememiş atalarımız....

    Hele bir de sağ ve sol anlamda eşit koltuk sayısına sahip son kıbrıs hükümetini göz önüne alırsak nasıl karar çıkacak bu meclisten acaba diye düşünmemek elde değil......:=))

    Seçim sönemi öncesinde kıbrıstaydım...
    En şaşaalı günlerdi....
    (Şimdilerde belediye seçimleri için kolları sıvayan TC de de benzer görüntüler hakim....:=)))

    Orada yaşlı bir beyamca....savaştan nasibini almış haliyle solcu bir eyleme destek verir gibi duruyordu....

    Tarjikomik görüntü ise şuydu....
    Lütfen sevgili Horacemaccoy(Göktan) ...lafıma alınmasın....
    Medya nelere kadir görüyoruz.....

    Dede yaşındaki beyaz saçlı beyamcaya soruyorlar....

    -Dayı.....seçimlerde kime oy vereceksin?

    -Çözüme oğlum çözüme.....

    Bu arada dipnot olarak belirtelim ki şu an başbakan olan sol görüşlü M.Ali Talat ın sloganıydı bu.....
    ^^Oyunuzu çözüme verin? ^^

    Aradan işgüzar bir gazeteci mikrofonu uzatır...sonuçlarını düşünmeyerek.....

    -Peki istediğin çözüm nedir amca?

    Amca buruk bir ifadeyle ve kıbrıslı aksanıyla cevap verir....
    -Çok çektik oğlum....11 yıl savaştık biz....aç kaldık...açıkta kaldık....katliamlar gördük....diri diri gömülenler....kurşuna dizilenler.....

    Çözüm dediğim odur ki...
    ^^Ayıdan post.....rumdan dost olmaz......^^
    Onlar evlerinde....biz evimizde.......çözüm öyle olsun isterim.....

    Ve işgüzar gazeteci....
    Bir sol partinin sloganları arasında bu kesin ve net sağ görüşü duyar duymaz gidip bu haberi bütün haber kanallarına satar.....:=))))

    Anlaşılır ki Talat....çözüm diye diye herkesleri yanlış anlaşılmanın kurbanı etmiş ve oy toplamıştır.....

    Vay benim memleketim...
    Yeşil adam....
    Altın kumsallarım...mavi yakamozlarım.......

    Allah sonumuzu hayır getirsin inşallah.....

    Olacağı yeni bir 1963-1974 sürecidir korkarım....
    Yani yeni bir savaş.....

    Unutulmasın....

    Tarih.....
    Tekerrürden ibarettir......

  • Selin Sel
    Selin Sel

    Luizidu davası...

  • Selin Sel
    Selin Sel

    Annan Planı