Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Çok-kültürlülüğü kutsayan şair, dönemindeki her siyasi hareketten uzak durmuş ve sadece kendi yaratma dürtüsünün gerçeğiyle ilgilenmiştir.
“Seviyorum özümün karanlık saatlerini
O saatlerde derinleşir duyularım…”
-Rainer M. Rilke
Gittikçe büyüyüp her şeyi içine alan
daireler gibi yaşamaktayım hayatımı.”
Rilke
Ay, karanlık:)
Sahi neydi insanı, insandan koparan? Esaretin en büyüğü değil miydi ufukta görülmeyen o engin deniz? Sen deniz, o deniz, ya biz..? İdeolojilerde bencillik; ben olma hırsı, asırlardır insanlığı adım adım çöküşe götüren kör bir düğüm olduğu gibi, insanın karanlığıdır aslında. Ve karanlık olan ise ideolojilerin getirdiği değerler değil! Eksik yanlarının kabul edilmeyişidir. Ve cehalet: sadece okumamak değil bu karanlığın içinde anlamamanın ve bencilliğin pençesinde kalmak, kaybolmak ve kaybetmektir de ayrıca. İşte körü körüne inanmak “yobazlık.” Bu sadece din için geçerli değil her ne inancı olursa olsun körü körüne bağlılık, beraberinde saygıdan yoksun bir topluluğun oluşmasına neden olur. Asırlardır insanın insandan kopuşunun başlıca sebebi de bu bağımlılıktır. Hiç farketmeden kendi inancımızı savunacağız ve haklı çakacağız ve inancımızı “ben” savaşına dönüştürürken karşımızdaki insana ( birbirimize) çizgiyi aşıp nasıl da sınırlarını ihlal ettiğimizi hiç umursamayız. Ve bu yarış maalesef hiçbir kazananı olmadan kayıplarla sonuçlanır.
Her zaman savunduğum bir şey var; saygıyla yapılan her şey müsbet sonuçlar verir. Her ne düşünceye sahip olursanız olun, herkesin düşüncesine önem veren saygılı bir mizacınız olsun. Çünkü bu duruş ancak yeterli olgunluğa erişmiş birey olmayı başarmış insanlarda mevcuttur. Bunun için öncelikle “öz saygı” kazanılmıştır ki başkalarına da saygı gösterilebilsin.
Ata kızı
…ve ne kadar da çok gelincik var içimizde baharı bekleyen…
Dillendirdikçe açan, açtıkça etrafına fayda sağlayan ne çok gelincik var.
Ata kızı
En güzel derdimdi yalnızlık, öyle güzel bakardı ki gözlerimin içine içine, sanki derinlerime iniyordu sessiz sedasız… keşfini bekleyen kendimi bulduğum, en güzel derdimdi. Uzunca kirpiklerimi kırpmadan beklemek…sanki gözbebeğimden uçup karışacaktı mavim maviye.
Ata kızı
TRENLERDE
İstanbul dendi mi, önce Haydarpaşa buluşması gelir aklıma. Sonra trenlerin ayıran, buluşturan, savuran, koparan, çekip götüren derin hüznü ile sevinci.
İstanbul aklıma geldikçe münevver öğretmen geliyordu hep…
Trenler gibi, Haydarpaşa garı gibi…
Yol boyunca trende yazmaya yöneldiğim anlatılarımı tren yolculuğum öylesine biçimlendirmişti ki, gitmek kavuşmak, bellek labirentlerinde gezinmek, anımsamak, kopmak, savrulmak gibi kavramların uzun bir yolculukta ne anlam içereceğini gösteriyordu bir bir…
Tren yolculuklarında en çok Tolstoy’u okumayı seviyordum; savaşın, dinin, köleliğin, insan sömürüsünün, aşkın yüzsüzlüğünün, aldatmanın sanrısının, kıskançlığın ölümcül yanlarının, yalanla gerçeğin ayrılmazlığının, karasevdanın derin kederinin, vicdanın elem verici bakışının bin bir yüzünün onun yapıtlarının ruhunu oluşturduğu söylenmelidir.
Tolstoy sürekli sorgulayan bir yazardır. Öğreticidir, bir o kadar da huzursuz edicidir.
Uzun tren yolculuklarını hep sevmişimdir, okurken yazarken kendimi iç yolculuğuma çıkarır…
Biraz hüzün,
Biraz keder,
Ve
Yalnızlık… BİR GECE VAKTİ.
Gece gökyüzüne bakarken bazıları boğulur sonsuz boşluğun darkında, bazıları kanat açar ay ve yaldızlara…
Ata kızı
Bakmak ayrı, görmek apayrı be üstat.
Dedim denize:)
Doğruluk, fedakarlık, manevi temizlik hastalığı… Haksızlığın, yalanın, riyanın, hasılı bütün hastalıkların ve zaafların müthiş bir düşmanıdır.
-Şu halde bu hanımın kasabada bir çok düşmanları olacak.
Maarif müdürü kesik kesik gülerek cevap verdi:
-Orası öyle…
Reşat Nuri Güntekin
Acımak romanından.
“Zehra hanım” idealist ve oldukça hakkaniyet sahibi bir muallimedir. Ve onun hakkında geçen bir diyalog.
Okumayan varsa tavsiye olunur.
Bazı insanlar küçük hesaplar peşinde koşmazlar ve onların yanında kalabilmek zordur. Dostları olabilmek ise çok az insana nasip olur. Herkesin çıkarsız gerçek dostluklar yaşaması dileğiyle.
Ata kızı
Pembe rengin bulunuşu
Araştırmacılar Batı Afrika Moritanya'nın Taoudeni Havzası'nda bulunan Sahra Çölü'nde 1,1 milyar yıllık taşlarda pembe pigmentler keşfetti. Bu da parlak pembenin jeolojik kayıtlardaki en eski renk olduğu anlamına geliyor.
İmiş.
Düşlerimin tinsel bahçesi;
Çitsiz, dikensiz
“Parlak pembe,”
Bulutlar pamuk
Toprak, şeker pembe
Irmağı, abı hayat
Çiçekler “töz” pembe
Arılar, pembe beyaz
Ata kızı
dilimizi kendisini zikre layık kulaklarımızı bu zikre şahit gözlerimizi Kur'anı azimuşanı okumaya nail bedenimizi sadece kendisine ibadet etmeye elverişli başımızı yalnız kendisine secdeyle şereflendiren alemin yeryüzündeki tek reisi ve rahmetin muhbiri sadıkı olan hazret-i Muhammed sav.efendimize ümmet olmakla bizi aziz asil ve soylu ve Hanif kılan Allah’a şükürler olsun.amin.
neyse herkes uykudayken imanımızın izharınndan çekinmeyelim zira rahatsızlık duyacak bir varlık yok.
günaydın herkese iman nimetinden dolayı Ezelden ebede Allah'a şükürler olsun.amin.
iyi geceler arkadaşlar.
o senin sorunuuuun. ben yatıım uyicam.
sen inkarını tasdik ettin biz imanımızı tazeledik elhamdülillah. o senin sorunun yani.
kısacası ben elimdekinden memnunum.
tanrının ne sana ne delile ihtiyacı var ne de senin imanına ihtiyacı var iyi geceler.
masal ve efsane olduğuna senin delilin var mı?
tabiki kuranda eski kavimlerden ve yaptıklarından bahseder nasıl ve neden azaba uğratıldıklarından da bahseder ancak bunlar aklı olanlara ibret ve ders olması için sunulan verilerdir. tarihsel cahillikler ve vakalardır.bu tarihsel olayları mekanları kuranda anımsamanız bir anlamda kuranın doğrulardan bahsettiğine bir delildir.
Kuranın semavi olmadığını iddia ediyorsunuz o halde iddianıza sahip çıkın ve akılla ve belgeniz var ise izah edin.
madem ki sümer masalı kuran diyorsunuz ve iddia ediyorsunuz bu iddianızı akılla izah edin.
senin dediğin ve kafanda şekillendirdiğin tanrı bu tartışmanın veya sohbetin ve sorularında sorulacağını biliyordu. ancak ne olursa olsun kuranın varlığını inkar edemeyeciğinizi de biliyordu..
milyarlarca müslümanın elinde kuran olduğunu siz pek tabiki biliyorsunuz bizim elimizde bu veri var ki hiç tahrifata uğramamış sizin elinizde hangi veri var ki tahrif edilmemiş ve hala aciz bir şekilde evrene dair akla dayalı izahlardan aciz olduğunuz aşikar olduğu halde.
madem ki bir şeyi açıklamaktan aciziz acizsiniz acizler o zaman elde olan verilerin en azından elde olması nedeniyle ''elde olan, olmayandan evla olduğu'' kesinlik kazanır.
sanırım felsefeciler bu sorular karşısında aciz kalıyor tabiri caizse akıllarının bu konudaki noksan olduğuna hem fikiriz.
dikkat ederseniz ben sadece soru sordum? iddia etmedim. herhalde felsefeciler bu sorulardan gücenmezler.
hayır ben tanrının varlığı veya yokluğunu iddia etmiyorum madem ki insan akıl varlığıdır o zaman bu içinde bulunduğumuz evrenin var olduğu şüphesiz olan evrenin nasıl var olduğunu akılla izah edin:))
Valla o kaçacağını düşünmüyorum sadece daha fazla konuşmak istemiyor olmalı:) siz de artık kürsünüze dönün bence.
bence öyle bir bilgisi yok sadece felsefenin bile soru sormak olduğunu ve evreni sorgulamanın bile temel düstur olduğunu bilmiyor. bilseydi evreni sorgulamaktan kaçmazdı:))