Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Keşke imkanım olsaydı da gözlerine gülücükler açtırsaydım
Kucağına baharları verseydim
Ayaklarına bayramları serseydim
Ah gücüm olsaydı
Talih bana vursaydı
Maharetse kaslarım var
Emanette değildir yâr
Hakim olan Allah'a ar
Mehmet dese olurdum har...
Ben, sadece bana benzeyen bir acıda tam anlamıyla dağılabilirim.
Bir boşluk arıyorum, içime denk gelen; birlikte çökelim diye !
?si=he7ATvbYwnqE9V6U
Buz küplerini kaynar sularımda eritmek zorundasın...
Çünkü bilirsin,
Tohum, toprakta fani olmadan sürgün vermez...
...
Vazgeçmeden o gün gelmez...
Demedim mi bu hasret bitirir seni
Ay dolanır gider, yalnız kalırsın
Her gün yeni baştan dağılır, ufalırsın
Demedim mi yüreğim sevme!
Bir kere de sen
bir kere de
ilk adımı sen at
adını ben koymayayım gecenin
bir yerinden başlayıver hikayeye
dudaklarınla anlat
gözlerinle tamamla
bir kere de sen
beni affetme…
sev.
Teninde bayramlar var
bir sabah,
saçlarınla uyandırırsan beni,
baharın soluğu
dolaşacak damarlarımda,
çocuk sesleri
süzülecek penceremizden,
ve dudaklarında
çiçekler açacak,
ben de nefes nefese
içine doluşacağım
bir bayram izdihamı gibi.
Yandım,
sularında kaybolmak için, gelsene.
İçimde kasırgalar büyüttüm,
dudaklarımda adını kanattım,
kollarım boş, ruhum çıplak,
Taşsın gece,
gelsene.
Ben Sevgiden Yana
Bir gün sustum,
çünkü kelimeler de yorulurmuş,
kalbin içinde konuşamayanlar gibi.
Altıncı hisse ne gerek var !
Görsen, duysan, dokunsan, koklasan, tatsan
Benim bütün duygularım sana çıkar
Sana sevdam gün gibi aşikar !
https://youtube.com/shorts/ZWlzwzHpnxQ?si=RZO0kpBRMtEypgmh
Aşkın zamanı yoktur…
Karanlığında gece
Köründe sabah
Tam sıcağında öğlen
Yedi yirmi dört sen !
.
...
.
uyudum ve düşümde,
hep o nar ağacı…,
öylece bana bakar,
dallarını gözlerimden ayırmadan,
hep o kederli nar ağacı…,
küçüldüm rüyaya ve;
içine girdim,
gördüğüm en güzel bahçeydi…,
eğildim, yerde bir eflatun ayrılığın çiçek tozları,
eflatun çiçek tozları her yer,
nar çiçeğim;
senden mi süzüldü
eflatun çiçek tozları söyle…,
ve uyandım;
kara boşlukta dönen,
rengi bozulmaya yüz tutmuş,
meymenetsiz bir dünya…,
sabah etmiş ortalığı düşüm dedim…;
yüzünü buruşturdu düş ve
sabırsızlıkla bekledim geceyi,
aklımda hep o nar ağacı,
dalları yüreğime batan…,
ki gözlerimi kapadım
işte orada;
bir turnayı seviyorum dedi...,
ve turnam derken;
saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
ah;
.
...
.
Ben iki elimi aynı anda kullanırken, herkes kendi karanlığında boğulur bir gün. Çünkü ışıkla meşgul olanın gölgesi başkasına düşmez.
Aslı Birer
Devrimler adil, haklı ve kutsal bir sebebe dayanmıyorsa ihanettir.
Aslı Birer
?si=Bk47-94UJQmE0L_U
Gözden ırak gönülden ırak olmuyormuş,
Gelmedim geçmedim sokağından,
Görmedim ama anladım unutulmuyormuş,
Tek başımayım,fark ettim yokluğundan.
fatma
Göç vakti palazlanır Gökkubbe
Simsiyah ve kapalı gişe bir gösteriye
İbretialemlik nefes nefese izle
Öğretisini sığırcığın kenetlenmeye
Aslı Birer
Bir umutur yaşamak gelmeyeceğini bile bile beklemek yolunu.
Sevmek hissetmektir bir gün mutlaka tam anlamıyla birlikte olma umuduyla..
Şimdi bizler
Hakkı kuşanıp yürüyelim diye
Ekmek gibi bölüşelim diye sevgiyi
Çiçek açsın altın kız avuçlarda
Gözyaşlarımızı silip usulca
Bir diriliş türküsü yazıyoruz
Karanlıkları yara yara
Milimce adımlarla ışıklı yollara…
Aslı Birer
Kalbin çatlağından sızsın tomurcuk,
Bir çocuk gülüşüyle aydınlansın dünya,
İnsan toprağa benzesin artık,
Verimli, suskun ve yıkamaya hazır acıyı
Aslı Birer
ÇERÇİ
Zamansız sevdalara, isimsiz şiirlerim var
Yaşanmamışlıklardan olma, süslü bebeklerim var
Heybemde; Umut var, sevda var, acılarım var
Çerçiyim gezerim, alır satar, takas ederim
Tatlıyla tuzluyu karıştırmak gibi bende hüzün
Bir tarafta bıçak gibi kesen ayrılıklar, bir tarafta yüzün…
Geçmiş olsun İstanbul ve tüm kardeşlerimize..
Tüm kalbimle tekrarı'nın yaşanmamasını umut ediyorum..
Sevgi, saygı ve dua ile..
Elleri yoktu siz anlamazsınız
‘onlar çoktular, ben ise kalabalıktım.’
marttan sarkan bir sabahın ucuydu sanki her pencere
bir kâğıt gibi yırtılmıştı içimizden geçen şehirler
şehrin suçu büyüktü
suç nereye gömülür şimdi
kardeşini uykusunda kıskanırken
ağlayınca bebek
düşerken uçurumlara değil,
yastıklara çarpıyorduk
ve kanamıyordu kimse, sadece susuyorduk
Annesizliğin tam ortasında
herkes annesine dönüyordu
büyümek dedikleri
bir türlü olmuyordu içimizde
Kırmızı ışıkta durmadan geçmek gibi
ya da sokakta, yere düşen bir eldiveni
hiç giymemiş gibi bırakmak.
Ne bileyim işte;
büyümek dedikleri
bir çocuğun susmayı öğrenmesiydi belki
ya da sırasını beklemek,
canı yanarken bile
“iyiyim” diyebilmekti büyümek
ellerini unutmak sonra
elini ilk tutanı da
ve kimseye anlatamamak
o gece çok üşüdüğünü.
Aslı Birer
Dicle kenarındaki kilimin deseninde kaldı sevmek
Hazın damına saklanan üzüm gibi
Yine sonbahar mevsimi
Dere, karşıya geçmek için suyun akışını durdurmaz, ancak aptallar kader diye durmasını beklerler. Oysa kader aklın işlemesini hiç engellemez. Ömür geçer köprü kurmayı akllarına bile getirmezler. Sadece suyun akışına aşık olup ölmeyi beklerler. Kader dedikleri şeyleri bile yaşayamazlar. Çünkü hayat köprüyü geçenlerindir.
Aslı Birer
Zamanın içindeki durumumuz;
Bilinçli sınırlanmışlık sendromu…
Elbette bu durumların yer aldığı toplumsal analizleri konu alan yazılarımız da var.
Aslı Birer
Bilinçsiz özgürlük kurguları.
Bu başlığın altına neler neler sığar.
Karadeniz’in sesi sustu ama yankısı dağlardan eksilmeyecek.
– Bir ozan gitti ama şarkıları rüzgârlarla esecek.
Hüzün,
Onun melodileriyle büyüyen herkesin yüreğine oturdu bugün,
Nasıl kalkar bilmiyorum kuzeyin, oğul,
Havada güneş var yüreğin gibi
Benimki buz kesiği
Vakit çok erken şimdi…
Aslı Birer
Allah o güzel yüreğin gibi güzel cennetini nasip etsin sana, koca yürekli adam.:(
?si=GPRwTtNPfo5-gvbj
Bu mevsimlerde göl biraz durgundur
Ağaçlar yorgundur
Hüzün çöker insana
Ki zaten ölümlüdür
Özgün bir sanatçıydı
Mekanı cennet olsun.
Aşık Hatuni Semiha Oğuz
“Analık” günün şiiri.
Okudum ve ön yargının insanları ne kadar adaletten uzaklaştırdığını ve hatta okuyanların da ne kadar esir olduklarını bir kere daha gördüm.
Evet Semiha Oğuz, hani bir atasözü var ya, “adım çıkmış dokuza inmez sekize” işte çok güzel bir örneği bu sizin yazdıklarınız.
Ve ben de belki daha akademik bir lisanla şöyle bir açıklama ekleyeyim.
Şiirin mesajı, üvey annelere karşı toplumun geliştirdiği önyargıları ve bu önyargıların bir bireyin yaşamını nasıl zorlaştırdığını ele alıyor şöyle ki:
Önyargının Kıskacında Bir Kimlik: Üvey Annelik Algısı Üzerine
Toplumsal yargılar, bireylerin kimliklerini şekillendirmede güçlü bir role sahiptir. Ancak bu yargılar, çoğu zaman gerçeklikten kopuk, nesnel olmaktan uzak ve bireyleri ötekileştirici bir nitelik taşır. Şiir, tam da bu noktada, üvey annelik kavramına karşı toplumun sergilediği önyargıları ele almakta ve bu önyargıların bir bireyin yaşamını nasıl zorlaştırdığını gözler önüne sermektedir.
Metinde tekrar eden “Analıktır, kötü olur dediler.” dizesi, toplumun üvey anne figürüne bakış açısını sorgulayan bir leitmotif olarak öne çıkmaktadır. Annelik kavramı biyolojik bağ üzerinden kutsanırken, üvey anneler ise çoğu zaman “eksik”, “soğuk” ya da “kötü” olarak kodlanmaktadır. Şair, bu genel kanının adaletsizliğini eleştirerek, üvey annenin de bir birey olarak duyguları, emekleri ve fedakârlıkları olduğuna dikkat çekmektedir.
Şiirde kullanılan imgeler, bu haksız algının birey üzerindeki baskısını somutlaştırmaktadır. “Sanki nikâhsız, azadlı bir köle” dizesi, üvey annenin ev içindeki konumunu; sorumluluklarıyla baş başa bırakılan ancak hiçbir zaman tam anlamıyla kabul edilmeyen biri olarak var oluşunu çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. “Tavuk oldum, kapatıldım kümese” benzetmesi ise, bireyin özgürlük alanının daraldığını ve toplumsal etiketler nedeniyle kısıtlandığını ifade etmektedir.
Bütün bu anlatı, toplumun önyargılarının bireyin ruhunda yarattığı kırılmaları ve yorgunluğu gözler önüne sererken, aynı zamanda sessiz bir isyan da içermektedir. Üvey annelere biçilen rollerin adil olup olmadığı sorgulanmakta ve toplumun bu yargıları yeniden gözden geçirmesi gerektiğine dair bir çağrı yapılmaktadır.
Sonuç olarak, şiir, önyargının bireyi nasıl haksız bir yük altına soktuğunu güçlü bir anlatımla ortaya koymaktadır. Üvey annelik, annelikten farklı bir kategoriye itilirken, aslında aynı fedakârlık ve emeği gerektiren bir rol olduğu göz ardı edilmektedir. Şair, bu algının yarattığı çelişkilere dikkat çekerek, üvey annelere yönelik adaletsiz toplumsal bakış açısının sorgulanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bana da tebrik etmek düşer…
Sevgilerimle…