biraz daha dikkatli olsak diyorum,saatlerce düşüncelere dalıp birden kendimize gelince anın sillesi pek acı oluyor,çokmu kaptırıyoruz ne? hayalin içine bu kadar girilmez ki o karakterin ruh haline sahip olup birde onun gibi yürümek onun gibi konuşmak onun gibi düşünmek zorun da değiliz,insan elbette sonun da uyanıyor,tamam güzel şeyler düşünmek güzel ama bu kadar bedeli ağır mı olmalıydı.
Vaktiyle Buhtu'n-Nasr adlı bir Kral vardır... İsrailoğulları’na karşı savaş açar ve savaştan galip gelen Kral’ın askerleri İsrailoğulları’nın bir kısmını öldürür, bir kısmını esir alır, bir kısmını da kendi işlerinde çalıştırır... Kudüs Şehri'nde ise taş üstünde taş bırakmaz, yakıp yıkar... Zalim Kral Buhtu'n-Nasr'a esir olanlar arasında Üzeyir Peygamber de vardır... Bir gün Üzeyir Peygamber zalim Kral Buhtu'n-Nasr'ın elinden kurtulur, eşeğine biner ve şehri terk eder...
Yolu Kudüs’e düşer ve bakar ki Üzeyir Peygamber, Kudüs Şehri yerle bir olmuş... Bu vahim duruma, güzelim Kudüs’ün manzarası karşısında çok üzülür ve kendi kendine acaba bu korkunç ölümden sonra burasını Allah nasıl diriltecek, der kendi kendine... Ağaçlardan meyve toplayarak karnını doyurur... Bir bağa girerek üzüm toplar ve o topladıkları üzümleri şıra yapar, eşeğini bir ağaca bağlar ve güneş doğup biraz yükselince bir ağacın gölgesinin altında yatar uyur...
Allah-u teala, Üzeyir Peygamber’e öldükten sonra insanları nasıl dirilteceğini göstermek için Üzeyir Peygamberin uyurken canını alır ve tam (100) sene bu durumda bırakır ve (100) sene bitince Üzeyir Peygamberi diriltir... Allah-u teala Üzeyir Peygamber'e der ki 'Ya Üzeyir sen burada ne kadar kaldın ve ne kadar uyudun? ' Üzeyir Peygamber ise 'Bir gün veya bir kaç saat kaldım, Ya Rabbim' buyurur...
Allah-u teala gerçeği Üzeyir Peygamber'e şöyle anlatır ve der ki 'Ya Üzeyir burada ve bu ağacın altında sen ve eşeğin tam (100) sene kaldınız... İstersen yiyeceğine ve içeceğine bir bak... Biz seni insanlara ibret olsun diye tam (100) sene uyuttuk...' der. 'Ağaca bağladığın eşeğine bir bak! Yerinde mi canlı mı? ' Üzeyir Peygamber bakar ki eşeğinin kemikleri var... Allah-u teala 'Şimdi bak Ya Üzeyir! İnsanlar öldükten sonra nasıl dirilteceğiz ve o ölülerin kemiklerine nasıl et giydireceğiz...' der. Ağaca bağladığı eşeğinin dirildiğini gören Üzeyir Peygamber 'Rabbim! ' der, 'Senin her şeye gücünün yeteceğine, her şeye söz geçireceğine ve insanları öldükten sonra tekrar dirilteceğine kesin inandım...' der ve secdeye kapanır...
Ajandam bitti! yılın bu ayında bunu nasıl başardın? Yarın sabah erkenden şöyle büyük gösterişli bir ajanda alıyorsun... Akşama zeytinyağlı bir enginar pişiriyorsun.
The programme of this CD offers a fine example of virtuoso illusion in the first solo of the 'Grosso Mogul' concerto, a monumental section of bariolage, very similar to a passage in Biber's First Sonata, which illustrates Vivaldi's talent for making the best use of the instrument's resources in any and every circumstance...
Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu.
Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.
- Ben kadılık yapamam, dedi.
Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı:
- Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın!
İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi:
- Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer 'yapamam' dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam....
gereğinden fazla konuşma her lafa karışma duymaman gerekiyorsa duyma ki sana sorulduğu zaman ben duymadım bilmiyorum diyebilesin... böylece suçlu çıkmazsın ne var öyle herkesle konuşcak kendini toparlaman gerkiyor en kısa zamanda..
It is certain that the combinations which present themselves to the mind in a kind of sudden illumination after a somewhat prolonged period of unconscious work are generally useful and fruitful combinations... All the combinations are formed as a result of the automatic action of the subliminal ego, but those only which are interesting find their way into the field of consciousness... A few only are harmonious, and consequently at once useful and beautiful, and they will be capable of affecting the geometrician's special sensibility I have been speaking of; which, once aroused, will direct our attention upon them, and will thus give them the opportunity of becoming conscious... In the subliminal ego, on the contrary, there reigns what I would call liberty, if one could give this name to the mere absence of discipline and to disorder born of chance...
kendimi kandırmaktan vazgeç artık gerçeği senin bilmen yetmiyormu... illa birileri bilecek ve gerçeği gözüne mi sokoacak senin... aynaya nasıl bakıyorsun sen...
biraz daha dikkatli olsak diyorum,saatlerce düşüncelere dalıp birden kendimize gelince anın sillesi pek acı oluyor,çokmu kaptırıyoruz ne? hayalin içine bu kadar girilmez ki o karakterin ruh haline sahip olup birde onun gibi yürümek onun gibi konuşmak onun gibi düşünmek zorun da değiliz,insan elbette sonun da uyanıyor,tamam güzel şeyler düşünmek güzel ama bu kadar bedeli ağır mı olmalıydı.
...
Vaktiyle Buhtu'n-Nasr adlı bir Kral vardır... İsrailoğulları’na karşı savaş açar ve savaştan galip gelen Kral’ın askerleri İsrailoğulları’nın bir kısmını öldürür, bir kısmını esir alır, bir kısmını da kendi işlerinde çalıştırır... Kudüs Şehri'nde ise taş üstünde taş bırakmaz, yakıp yıkar... Zalim Kral Buhtu'n-Nasr'a esir olanlar arasında Üzeyir Peygamber de vardır... Bir gün Üzeyir Peygamber zalim Kral Buhtu'n-Nasr'ın elinden kurtulur, eşeğine biner ve şehri terk eder...
Yolu Kudüs’e düşer ve bakar ki Üzeyir Peygamber, Kudüs Şehri yerle bir olmuş... Bu vahim duruma, güzelim Kudüs’ün manzarası karşısında çok üzülür ve kendi kendine acaba bu korkunç ölümden sonra burasını Allah nasıl diriltecek, der kendi kendine... Ağaçlardan meyve toplayarak karnını doyurur... Bir bağa girerek üzüm toplar ve o topladıkları üzümleri şıra yapar, eşeğini bir ağaca bağlar ve güneş doğup biraz yükselince bir ağacın gölgesinin altında yatar uyur...
Allah-u teala, Üzeyir Peygamber’e öldükten sonra insanları nasıl dirilteceğini göstermek için Üzeyir Peygamberin uyurken canını alır ve tam (100) sene bu durumda bırakır ve (100) sene bitince Üzeyir Peygamberi diriltir... Allah-u teala Üzeyir Peygamber'e der ki 'Ya Üzeyir sen burada ne kadar kaldın ve ne kadar uyudun? ' Üzeyir Peygamber ise 'Bir gün veya bir kaç saat kaldım, Ya Rabbim' buyurur...
Allah-u teala gerçeği Üzeyir Peygamber'e şöyle anlatır ve der ki 'Ya Üzeyir burada ve bu ağacın altında sen ve eşeğin tam (100) sene kaldınız... İstersen yiyeceğine ve içeceğine bir bak... Biz seni insanlara ibret olsun diye tam (100) sene uyuttuk...' der. 'Ağaca bağladığın eşeğine bir bak! Yerinde mi canlı mı? ' Üzeyir Peygamber bakar ki eşeğinin kemikleri var... Allah-u teala 'Şimdi bak Ya Üzeyir! İnsanlar öldükten sonra nasıl dirilteceğiz ve o ölülerin kemiklerine nasıl et giydireceğiz...' der. Ağaca bağladığı eşeğinin dirildiğini gören Üzeyir Peygamber 'Rabbim! ' der, 'Senin her şeye gücünün yeteceğine, her şeye söz geçireceğine ve insanları öldükten sonra tekrar dirilteceğine kesin inandım...' der ve secdeye kapanır...
...
Ajandam bitti! yılın bu ayında bunu nasıl başardın?
Yarın sabah erkenden şöyle büyük gösterişli bir ajanda alıyorsun...
Akşama zeytinyağlı bir enginar pişiriyorsun.
Bırak içinde kalsın,bunu da paylaşmayıver.
...
The programme of this CD offers a fine example of virtuoso illusion in the first solo of the 'Grosso Mogul' concerto, a monumental section of bariolage, very similar to a passage in Biber's First Sonata, which illustrates Vivaldi's talent for making the best use of the instrument's resources in any and every circumstance...
...
hani söz vermiştin? !
İMAM-I ÂZAM VE KADILIK
Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu.
Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.
- Ben kadılık yapamam, dedi.
Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı:
- Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın!
İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi:
- Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer 'yapamam' dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam....
sabırlı ol oğlum... sabırsızlık hasta eder adamı ulenn..hastamısın nesin yaa...
Ey Kul Etme Dünya Nazı Kıl Namazın,Sonra Kılarız Diyenin,Dün Kıldık Namazını! ! !
eve dön şarkıya dön kalbine dön
Boşver hiçbirşeyi ve kimseyi kafana takma,tırmalama,ne kadar uğraşsan boş.Dilediğin gibi yaşa(yaşamak denirse) Ye,iç,... Başka birşey yok zaten.
gereğinden fazla konuşma her lafa karışma duymaman gerekiyorsa duyma ki sana sorulduğu zaman ben duymadım bilmiyorum diyebilesin... böylece suçlu çıkmazsın ne var öyle herkesle konuşcak kendini toparlaman gerkiyor en kısa zamanda..
--Söylesem tesiri yok;
--Sussam gönül razı değil.....
...
It is certain that the combinations which present themselves to the mind in a kind of sudden illumination after a somewhat prolonged period of unconscious work are generally useful and fruitful combinations... All the combinations are formed as a result of the automatic action of the subliminal ego, but those only which are interesting find their way into the field of consciousness... A few only are harmonious, and consequently at once useful and beautiful, and they will be capable of affecting the geometrician's special sensibility I have been speaking of; which, once aroused, will direct our attention upon them, and will thus give them the opportunity of becoming conscious... In the subliminal ego, on the contrary, there reigns what I would call liberty, if one could give this name to the mere absence of discipline and to disorder born of chance...
...
Her iyilik hedefini 12 den vuru..Belki zaman alır..Ama yine seni bulur.
Bekleme gelmez....
eline beline diline sahip ol..adam ol lan iki dakka..hayvanlığın lüzumu yok..
@..
Ne yapacaksın? ne düşünüyorsun?
Rimsky-Korsakov - Antar (A revised and reorchestrated version in 1875)
UYUMA COK SEVMEZLERDE BENİ
kendimi kandırmaktan vazgeç artık gerçeği senin bilmen yetmiyormu... illa birileri bilecek ve gerçeği gözüne mi sokoacak senin... aynaya nasıl bakıyorsun sen...
otur ders çalış yarın fizik sınavın var
Bir daha evlenme!
Lawrence Alma-Tadema - Master John Parsons Millet - 1889
HERŞEY YÜREGİM İÇİNNNNN
.............BİR UMUTTUR YAŞAMAK YÜREGİM..............
sadece sana güveniyorum.asla onursuzca davranmazsın biliyorum..
bu gün beni yalnız bırakanları hiç affetme diyorum ve diyorum ki bat dünya bat, batsın bu dünya.
su masallarıyla büyü kızım..
yok kimse(n) ...
umut yok....
var olanları da sen öldür...