Duran Yılmaz adlı yazarın kaleme aldığı ve içinde pornografik sözler içeren "Keloğlan Ak Ülke" adlı sözde çocuk kitabı geliyor.. Siz değerli anne ve babalar bu durum gösteriyor ki, çocuğunuzun okuyacağı kitabı ilk önce siz okuyun zira bu ülkede bazı yayınevleri sadece kitap basmaktan başka bir işe yaramıyor.
Türkiye'de çizgiroman'ın duayenlerinden, rahmetli Ali Recan'ın sahip olduğu Alfa yayınları tarafından, 80'li ve 90'lı yılların başında çizgiromanı da çıkarılan Türk masal kahramanı...
Çocukluğumun masal kahramanı Keloğlan. Keloğlan kitapları, Keloğlan filmleri vs. 'Bir varmış bir yokmuş. Evvel zamanda bir Keloğlan varmış.' diye başlardı her şey...
ah keloğlan.. idolümsün benim annem hep bakkala tuz almaya gönderiyor ve ben hep tuz alıp geliyorum sen ki keloğlan keleşoğlan anan göndermiş çarşıya tuz al diye sen kız alıp dönmüşsün.. vaay bee.. ne yürek ama
Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın kulu çokmuş. Çok söylemesi günahmış. Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış. İh- tiyar ve yoksul annesi, bu biricik oğlunu 'Keloğlum, keleş oğlum' diye severmiş. Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin alıp batik tutmaya gitmiş. Belki bir kaç batik yaka- larım. Anacığımla pişirir, yeriz. Aç karnımızı do- yururuz' diye düşünüyormuş.
Irmağın kenarına gelip oltasını salmış. Öğleye doğru kocaman bir balık tutmuş. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık, güzel mi güzel bir balıkmış bu... Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek istemiş. Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor mu? Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın. 'Hem balığı götürürüm anama, hem tası' demiş.
Tası su ile doldurup balığı yıkamak istemiş. Birden inanılmayacak bir şey olmuş. Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere. Keloğlan çok şaşırmış. Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan. 'Bu, sihirli bir tas galiba. Hemen anama haber vereyim' demiş. Evlerine koşmuş.
Sihirli tasa küpler dolusu suyu doldurup doldurup boşaltmış. Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş. Artık ülke hükümdarı bile onun yanında fakir sayılırmış... Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış. Kendisine hizmetçiler tutmuş. Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor, en güzel yemekleri yiyormuş. Sonunda altınlarının çokluğu onu şımartmaya başlamış.
Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara girişmiş. 'Oğlum bu işin sonu kötü olabilir' diye öğüt vermeye çalışan anasını bile dinlememiş.
'Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim...' diyormuş.
Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması ve hırsa kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış.
Herkes 'Eski hali bundan daha iyiydi. Gözünü hırs bürüdü Keloğlan'ın' demeye başlamış.
Keloğlan bir gün daha çok altın elde etmek için, sihirli tasını eline alıp ırmağın kenarına gelmiş. 'Suyu tükenecek değil ya, bir saray da buraya yaptırayım. ' demiş. Gurur ve kibirle tasını suya daldırmış. Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş. Daha hızlı daha hızlı daldırmaya başlamış tası. Artık altınlardan başka bir şey düşünmüyormuş. Birden tas elinden kayıp suya düşmüş. Keloğlan onu tutmak için eğilince kendisi de ırmağa yuvarlanmış. Yüzme bilmediği için hızla akan ırmakta nerdeyse boğulacakmış. Binbir güçlükle kenara çıkmış. Kendisi suda çırpınıp dururken, biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp götürmüşler.
Artık tası bulmanın da imkanı kalmadığından ağlaya ağlaya annesinin yanına dönmüş. Başına gelenleri anlatmış. Yaşlı kadın:
- Üzülme yavrum, demiş. Hay'dan gelen Hû'ya gider. Zaten, sen o tası alnının teri, elinin emeği ile kazanmamıştın. Üstelik zenginlik seni iyice şımartmıştı. Böylesi daha iyi oldu. Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün görme hastalığından kurtulursun.'
Keloğlan bu sözlerle teselli bulmuş. Anasına hak vermiş.
O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış.
Duran Yılmaz adlı yazarın kaleme aldığı ve içinde pornografik sözler içeren "Keloğlan Ak Ülke" adlı sözde çocuk kitabı geliyor.. Siz değerli anne ve babalar bu durum gösteriyor ki, çocuğunuzun okuyacağı kitabı ilk önce siz okuyun zira bu ülkede bazı yayınevleri sadece kitap basmaktan başka bir işe yaramıyor.
Türkiye'de çizgiroman'ın duayenlerinden, rahmetli Ali Recan'ın sahip olduğu Alfa yayınları tarafından, 80'li ve 90'lı yılların başında çizgiromanı da çıkarılan Türk masal kahramanı...
Masal türünün,
tanınmış en ünlü kahramanı.
Çocukluğumun masal kahramanı Keloğlan. Keloğlan kitapları, Keloğlan filmleri vs. 'Bir varmış bir yokmuş. Evvel zamanda bir Keloğlan varmış.' diye başlardı her şey...
bir erkek bu kadar saf olmamalı
sürekli tarhana içen,al yanaklı :)))
doğuştan albino olabilir
bitlenince kafayı sıfıra vurdurmuş olabilir
alopesi areata olmuş olabilir
ya da kendiliğinden dökülmüş olabilir ;)
Kesinlikle Rustu Asyali geliyor aklima...
'Bir varmış bir yokmuş' la
Masalına başlanır.
Büyük küçük, dinleyen,
Hikâyenden hoşlanır.
Saf temiz yüreğinle,
Dağları aşıyorsun.
Annen ile birlikte,
Ne güzel yaşıyorsun!
Yoksulsun ama gönlün,
Öylesine zengin ki.
Ey Keloğlan biz seni,
Seviyoruz inan ki...
Kötülüğün düşmanı,
Dostusun iyilerin.
Macerası bir başka,
Devlerin cücelerin.
Masallarla her gece,
Konuk ol evimize.
İyi, güzel, doğruyu,
Katarak sevgimize.
Keloğlan, Keleşoğlan,
Seviyoruz biz seni!
Bekliyoruz her zaman,
Gülmeni, güldürmeni!
Rıfkı Kaymaz
saf masal kahramını ütopik bir masal
özlü sözlerle insanlara neysen o ol dedirten bir kişilik
bir masal kahramanı,saflığı çağrıştırıyor.
Ben bir garip keloğlanım, eşeğimin yok palanı, varım yoğum doğruluktur, hiçte sevmem ben yalanı...
Masal kahramanı
keloğalan masal kahramanıdır.
Rüştü ASYALI.......
berkay
keloğlan
zeberk
keloğlan hakkında bilgi ve masal
keloğlan bi keleş oğlan hayatı hep beleş oğlan.
masal kahramanı
mr grey senin hayat felsefen bana kelolanın felsefesini hatırlattı. ;)
bi yakınlıınıs varmı? mesela saçlarınıs varmı?
ah keloğlan..
idolümsün benim
annem hep bakkala tuz almaya gönderiyor
ve ben hep tuz alıp geliyorum
sen ki keloğlan keleşoğlan
anan göndermiş çarşıya tuz al diye
sen kız alıp dönmüşsün..
vaay bee.. ne yürek ama
yaa arkadaş..o kadar elimizde hollywood'luk malzemeler var ki...!
KELOĞLAN VE SİHİRLİ TAS
Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın kulu çokmuş.
Çok söylemesi günahmış.
Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış. İh-
tiyar ve yoksul annesi, bu biricik oğlunu 'Keloğlum,
keleş oğlum' diye severmiş.
Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin
alıp batik tutmaya gitmiş. Belki bir kaç batik yaka-
larım. Anacığımla pişirir, yeriz. Aç karnımızı do-
yururuz' diye düşünüyormuş.
Irmağın kenarına gelip oltasını salmış. Öğleye doğru kocaman bir balık tutmuş. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık, güzel mi güzel bir balıkmış bu...
Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek istemiş. Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor mu? Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın. 'Hem balığı götürürüm anama, hem tası' demiş.
Tası su ile doldurup balığı yıkamak istemiş. Birden inanılmayacak bir şey olmuş. Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere. Keloğlan çok şaşırmış. Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan. 'Bu, sihirli bir tas galiba. Hemen anama haber vereyim' demiş. Evlerine koşmuş.
Sihirli tasa küpler dolusu suyu doldurup doldurup boşaltmış. Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş. Artık ülke hükümdarı bile onun yanında fakir sayılırmış...
Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış. Kendisine hizmetçiler tutmuş. Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor, en güzel yemekleri yiyormuş. Sonunda altınlarının çokluğu onu şımartmaya başlamış.
Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara girişmiş. 'Oğlum bu işin sonu kötü olabilir' diye öğüt vermeye çalışan anasını bile dinlememiş.
'Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim...' diyormuş.
Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması ve hırsa kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış.
Herkes 'Eski hali bundan daha iyiydi. Gözünü hırs bürüdü Keloğlan'ın' demeye başlamış.
Keloğlan bir gün daha çok altın elde etmek için, sihirli tasını eline alıp ırmağın kenarına gelmiş. 'Suyu tükenecek değil ya, bir saray da buraya yaptırayım. ' demiş. Gurur ve kibirle tasını suya daldırmış. Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş. Daha hızlı daha hızlı daldırmaya başlamış tası. Artık altınlardan başka bir şey düşünmüyormuş. Birden tas elinden kayıp suya düşmüş. Keloğlan onu tutmak için eğilince kendisi de ırmağa yuvarlanmış. Yüzme bilmediği için hızla akan ırmakta nerdeyse boğulacakmış. Binbir güçlükle kenara çıkmış. Kendisi suda çırpınıp dururken, biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp götürmüşler.
Artık tası bulmanın da imkanı kalmadığından ağlaya ağlaya annesinin yanına dönmüş. Başına gelenleri anlatmış. Yaşlı kadın:
- Üzülme yavrum, demiş. Hay'dan gelen Hû'ya gider. Zaten, sen o tası alnının teri, elinin emeği ile kazanmamıştın. Üstelik zenginlik seni iyice şımartmıştı. Böylesi daha iyi oldu. Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün görme hastalığından kurtulursun.'
Keloğlan bu sözlerle teselli bulmuş. Anasına hak vermiş.
O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış.
YAZAN: AHMET EFE