Anlamlı ses veya ses birliğine 'kelime'; insanların birbirleriyle anlaşmasını sağlayan vasıtaya da 'dil' diyoruz. Dili meydana getiren kelimelerdir. Bugün dünyada binlerle ifade edilebilecek sayıda lisan vardır. Dil de tıpkı insanlar gibi canlıdır. Fakat bu biyolojik bir canlılık değildir şüphesiz. Buna sosyal canlılık diyebiliriz. Bazı kelimeler zamanla eskiyerek, dilin dışına itilir. Onların yerini yenileri alır. Bu bir silsile hâlinde devam eder. Dil sosyal bir varlıktır. Çocuklar dili taklit yoluyla öğrenirler. Bu durum zamanla şuurlu bir vaziyet alır. Toplumun fertleri dil sayesinde kaynaşır. Milleti meydana getiren soyut öğelerden oluşan dil, birlik ve beraberliğimizin teminatıdır. Büyük şâir Yahya Kemal bu hususta şöyle söylüyor: '…Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimize bağlayan bu Türkçe'dir, bu bağ öyle sağlam bir bağdır ki vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz, hudutlar aşırı yine bizi birbirimize bağlar. Türkçe'nin çekilmediği yerler vatandır; ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar, vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçe'dir….' Dil uzun yılların ürünüdür. Onun da kendine göre kanunları ve kısımları vardır. Dilin seslerini fonetik(ses bilgisi) , kelimelerin yapısını morfoloji(kelime bilgisi) , söz dizimini sentaks(cümle bilgisi) , anlam özelliklerini semantik(anlam bilgisi) , kelimelerin kökenini etimoloji(kök bilgisi) inceler. Dünyada kendi kendine yetebilen ve hiçbir dilden etkilenmeyen bir lisan gösteremezsiniz. Etkileşim kaçınılmazdır. Dil bir nehir misali geçtiği her yerden bazı unsurları bünyesine dahil eder. Bu hususta ne bağnazlık, ne de aşırı gevşeklik sağlıklı bir tutumdur. Dil birliği hayatî bir meseledir. Millî ve manevî değerlerimizi yaşatan ve günümüze aktarılmasını sağlayan dil müessesesini itinayla muhafaza etmeliyiz. Aksi takdirde çözülme başlar. Büyük sosyolog Ziya Gökalp bu hususu bir dörtlükte âvâm(halk) lisanıyla şöyle dile getirmiştir: 'Türklüğün vicdanı bir Dini bir, vatanı bir, Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisanı bir.' Dilin kurallarını ele alan bilime 'gramer' adını veriyoruz. Türkçe'nin grameri, maalesef sağlam bir zemine oturtulmamıştır. Hele hele imlâ(yazım) ve noktalama mevzularında ciddi meseleler mevcuttur. Bugüne kadar on-on beş tane, birbirinden az çok farklı imlâ kılavuzu yayınlanmıştır. Bu durum meselenin vahametini göstermek için kâfidir herhalde. Yıllardan beri, sorumsuzca dilimize kattığımız yabancı kelimelerle, pırıl pırıl olan Türkçemizi yozlaştırmışız. Dilimizi iyice içinden çıkılmaz hâle getirdikten sonra aklımız başımıza gelmiş; eteklerimiz tutuşmuş. Bu sefer de başlamışız özleştirme çalışmalarına. Bunu da elimize yüzümüze bulaştırmışız. Mehmet Kaplan Hoca'nın dil konusundaki şu ifadeleri genç yaşlı herkesi düşündürmelidir: 'Kırk iki yıldır üniversitede hocalık yapıyorum. Her yıl üniversiteye gelen öğrencilerin lügat hazinesinin gittikçe fakirleştiğini gö? rüyorum. Kendi atalarının dilini bilmedikleri için onlar, bizim için son derece kıymetli eserleri okumaktan mahrum kalıyorlar. Yeni yetişen nesiller bu yüzden kendi kültür değerlerine karşı yabancılaşıyorlar. Bugün Türkiye'de profesör? ler arasında bile millî kültür kaynaklarına gidebilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Millî kültürlerine bu kadar yabancı kalan aydınların kendi milletlerinin tarihini, dilini, dinini, edebiyatını,örf ve âdetini anlaması, doğru olarak değerlendirmesi ve onlardan faydalanarak milletinin hoşuna gidecek yeni eserler meydana getirmesi mümkün müdür? Ben buna imkân gö? remiyorum. Benim yıllardan beri dil ve kültür konuları üzerinde ısrarla durmamın sebebi budur.' Dil hususunda yapmamız gereken öncelikli iş Arapça ve Farsça zarfları; '-hâne; -kâr, -dâr' ekleriyle yapılan isim ve sıfatları, vesika ve mekân isimlerini Türkçeleştirmekti. Kelimeleri tamamen değiştirmektense onarmak daha sağlıklı bir yoldu. Oysa biz kelimeleri hâkiki mecralarından çıkardık. Onların huzurlu dünyalarını zindana çevirdik. O muhteşem sarayları bir anda tarumar ettik. Bu utanç yeter bizlere. Sözlerimi Batılı düşünürlerin dil üzerine söyledikleri güzel sözlerle tamamlamak istiyorum: 'Kelimeler değil, onları konuşan ağızlar önemlidir.'(Baroccıo) 'Kelimeler, fikirleri asmaya yarayan çengellerdir.' (F. Knebel) 'Kelimelerin kuvvetini anlamadan, insanların kuvvetini anlayamazsınız.' (Konfüçyüs) 'Söylemesi en kısa olan iki kelime vardır ki en ziyade tetkike ihtiyaç gösterir: Evet ve hayır.' (Pythagoras)
Türkçeyi seviyorum. Bana Türkçeyi seviyorum dedirten kelimeler, en sevdiğim kelimeler Türkçe kelimeler. Eğer Türkçe ile doğmasaydım böylesine kıvrak bir mantığım olmazdı herhalde.
Devrik cümleyi, eğik cümleyi, öz cümleyi, okundukça anlamı her defasında değişen cümleleri, tonlama ile değişen cümleleri, tek başına alındığında farklı, grup (paragraf) halinde alındığında anlamı farklılaşan cümleleri oluşturan Türkçe kelimeler..
Tek bir kelime tek bir cümle. Tek bir kelime her farklı ağızda söylenişte anlamı farklılaşan kelime.
'İnanılır gibi değil: Bir kelime arıyoruz şimdi'.Kıyıya yaklasıyorlar 'Bakma sen: biraz efsane, birazda serüven var işin içinde'Gözü dalmış 'Boşversene, birazda gercek var '.
Düşünüyor da doğru: aslında aranılan kelime: ANLAM ortadayken adlandırıyoruz onu
kelime varsa söz vardır, siz varsa insan vardır, insan varsa yaşam vardır, yaşam varsa ölüm vardır; her kelime bağrında ölümü, sonu saklar, her kelimede bunu görebilmek, işte kelimeyi pişiren, ona mana veren budur
harfler hazır mı
hecelerle düete?
dövülecek biri var
kelimelerle pata küte!
bknz. acz içinde şair...Pp
kelime
içinde birkaç hece
artık küskün
artık suskun
hecelerin oluşturduğu topluluktur.
bazı şeyleri ifade edebilme,paylaşmak,iletişim,
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız...
sembol gibi birşeyy..
Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe,
kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş
Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış.
Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.
Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.
Bakın nasıl da duzgun okudunuz, ilginç değil mi?
ben okuyunca çok beğendim paylaşalım dedim
ne kadar uzıycak bakalım
kelimeşimentalebeşeriatlantahsingapur (-pur la başlayan bilmiyorum)
bayrampatikadiferagat (-gat da yok)
televizyoncanyeleği (-ği yok)
bardaktilolitanburgazinohut (-hut yok)
mayarımadahilimandavetorbarbunyalakaltakunyağsızıntıkırtıfıl (fıl yok)
minarefagat (gat yoktu)
sıkılmaksatırsaklamakinevşehir (hir yok)
KELİMELERİN DÜNYASI
M.NİHAT MALKOÇ
Anlamlı ses veya ses birliğine 'kelime'; insanların birbirleriyle anlaşmasını sağlayan vasıtaya da 'dil' diyoruz. Dili meydana getiren kelimelerdir. Bugün dünyada binlerle ifade edilebilecek sayıda lisan vardır.
Dil de tıpkı insanlar gibi canlıdır. Fakat bu biyolojik bir canlılık değildir şüphesiz. Buna sosyal canlılık diyebiliriz. Bazı kelimeler zamanla eskiyerek, dilin dışına itilir. Onların yerini yenileri alır. Bu bir silsile hâlinde devam eder.
Dil sosyal bir varlıktır. Çocuklar dili taklit yoluyla öğrenirler. Bu durum zamanla şuurlu bir vaziyet alır. Toplumun fertleri dil sayesinde kaynaşır. Milleti meydana getiren soyut öğelerden oluşan dil, birlik ve beraberliğimizin teminatıdır. Büyük şâir Yahya Kemal bu hususta şöyle söylüyor:
'…Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimize bağlayan bu Türkçe'dir, bu bağ öyle sağlam bir bağdır ki vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz, hudutlar aşırı yine bizi birbirimize bağlar. Türkçe'nin çekilmediği yerler vatandır; ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar, vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçe'dir….'
Dil uzun yılların ürünüdür. Onun da kendine göre kanunları ve kısımları vardır. Dilin seslerini fonetik(ses bilgisi) , kelimelerin yapısını morfoloji(kelime bilgisi) , söz dizimini sentaks(cümle bilgisi) , anlam özelliklerini semantik(anlam bilgisi) , kelimelerin kökenini etimoloji(kök bilgisi) inceler.
Dünyada kendi kendine yetebilen ve hiçbir dilden etkilenmeyen bir lisan gösteremezsiniz. Etkileşim kaçınılmazdır. Dil bir nehir misali geçtiği her yerden bazı unsurları bünyesine dahil eder. Bu hususta ne bağnazlık, ne de aşırı gevşeklik sağlıklı bir tutumdur. Dil birliği hayatî bir meseledir. Millî ve manevî değerlerimizi yaşatan ve günümüze aktarılmasını sağlayan dil müessesesini itinayla muhafaza etmeliyiz. Aksi takdirde çözülme başlar. Büyük sosyolog Ziya Gökalp bu hususu bir dörtlükte âvâm(halk) lisanıyla şöyle dile getirmiştir:
'Türklüğün vicdanı bir
Dini bir, vatanı bir,
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir.'
Dilin kurallarını ele alan bilime 'gramer' adını veriyoruz. Türkçe'nin grameri, maalesef sağlam bir zemine oturtulmamıştır. Hele hele imlâ(yazım) ve noktalama mevzularında ciddi meseleler mevcuttur. Bugüne kadar on-on beş tane, birbirinden az çok farklı imlâ kılavuzu yayınlanmıştır. Bu durum meselenin vahametini göstermek için kâfidir herhalde.
Yıllardan beri, sorumsuzca dilimize kattığımız yabancı kelimelerle, pırıl pırıl olan Türkçemizi yozlaştırmışız. Dilimizi iyice içinden çıkılmaz hâle getirdikten sonra aklımız başımıza gelmiş; eteklerimiz tutuşmuş. Bu sefer de başlamışız özleştirme çalışmalarına. Bunu da elimize yüzümüze bulaştırmışız. Mehmet Kaplan Hoca'nın dil konusundaki şu ifadeleri genç yaşlı herkesi düşündürmelidir:
'Kırk iki yıldır üniversitede hocalık yapıyorum. Her yıl üniversiteye gelen öğrencilerin lügat hazinesinin gittikçe fakirleştiğini gö? rüyorum. Kendi atalarının dilini bilmedikleri için onlar, bizim için son derece kıymetli eserleri okumaktan mahrum kalıyorlar. Yeni yetişen nesiller bu yüzden kendi kültür değerlerine karşı yabancılaşıyorlar. Bugün Türkiye'de profesör? ler arasında bile millî kültür kaynaklarına gidebilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır.
Millî kültürlerine bu kadar yabancı kalan aydınların kendi milletlerinin tarihini, dilini, dinini, edebiyatını,örf ve âdetini anlaması, doğru olarak değerlendirmesi ve onlardan faydalanarak milletinin hoşuna gidecek yeni eserler meydana getirmesi mümkün müdür? Ben buna imkân gö? remiyorum. Benim yıllardan beri dil ve kültür konuları üzerinde ısrarla durmamın sebebi budur.'
Dil hususunda yapmamız gereken öncelikli iş Arapça ve Farsça zarfları; '-hâne; -kâr, -dâr' ekleriyle yapılan isim ve sıfatları, vesika ve mekân isimlerini Türkçeleştirmekti. Kelimeleri tamamen değiştirmektense onarmak daha sağlıklı bir yoldu. Oysa biz kelimeleri hâkiki mecralarından çıkardık. Onların huzurlu dünyalarını zindana çevirdik. O muhteşem sarayları bir anda tarumar ettik. Bu utanç yeter bizlere. Sözlerimi Batılı düşünürlerin dil üzerine söyledikleri güzel sözlerle tamamlamak istiyorum:
'Kelimeler değil, onları konuşan ağızlar önemlidir.'(Baroccıo)
'Kelimeler, fikirleri asmaya yarayan çengellerdir.' (F. Knebel)
'Kelimelerin kuvvetini anlamadan, insanların kuvvetini anlayamazsınız.' (Konfüçyüs)
'Söylemesi en kısa olan iki kelime vardır ki en ziyade tetkike ihtiyaç gösterir: Evet ve hayır.' (Pythagoras)
E-mektup: [email protected]
efendim KEL inize mi? anlamadım. gırgırı bırakalım... cümleleri nelerle yazıyoz biz. tabiki keLİİME lerle değil mi...
hiçbirşey diyen bir cümlenin ortasına terkedilmiş bir kelimeyim..
anlamli harflerin birleesmesiyle olusan seydir
Türkçeyi seviyorum.
Bana Türkçeyi seviyorum dedirten kelimeler, en sevdiğim kelimeler Türkçe kelimeler.
Eğer Türkçe ile doğmasaydım böylesine kıvrak bir mantığım olmazdı herhalde.
Devrik cümleyi, eğik cümleyi, öz cümleyi, okundukça anlamı her defasında değişen cümleleri, tonlama ile değişen cümleleri, tek başına alındığında farklı, grup (paragraf) halinde alındığında anlamı farklılaşan cümleleri oluşturan Türkçe kelimeler..
Tek bir kelime tek bir cümle. Tek bir kelime her farklı ağızda söylenişte anlamı farklılaşan kelime.
Kelimeler değil, onları konuşan ağızlar önemlidir. BAROCCIO
Kelimeler, fikirleri asmaya yarayan çengellerdir. F. KNEBEL
Kelimelerin kuvvetini anlamadan, insanların kuvvetini anlayamazsınız. KONFÜÇYÜS
Söylemesi en kısa olan iki kelime vardır ki en ziyade tetkike ihtiyaç gösterir: evet ve hayır. PYTHAGORAS
ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu
çabalarım
seni çağıracak olan...
yetersizliğinde şey denilerek kapatılmaya çalışılır doğal bir durumdur tıkanır insan nesne madde tatlandırıcı vs kullanılabilir
Bir gece şaha kaldiginda kelimelerim hangi zor cümlelerimi dillendirip fisildayacak sevgilinin kulagina...
Hikmetten bir kelime ögrenmek, bütün varligi ile dünyadan hayirlidir.
Hadis-i serif
ENİS BATUR
Kelime
'İnanılır gibi değil: Bir kelime
arıyoruz şimdi'.Kıyıya yaklasıyorlar 'Bakma sen: biraz efsane, birazda serüven var işin içinde'Gözü dalmış 'Boşversene, birazda gercek var '.
Düşünüyor da doğru: aslında aranılan kelime: ANLAM
ortadayken adlandırıyoruz onu
kelime varsa söz vardır, siz varsa insan vardır, insan varsa yaşam vardır, yaşam varsa ölüm vardır;
her kelime bağrında ölümü, sonu saklar,
her kelimede bunu görebilmek,
işte kelimeyi pişiren, ona mana veren budur
Kuşlara benzer kelimeler,odana dolarlar bir akşam. Nereden gelir bilinmez. Kâh çığlık çığlığadırlar,kah sesleri işitilmez.
Çiçeğe benzer kelimeler:turuncu,erguvan,beyaz.Bir rüzgâr sürükler hepsini. Bulutlara güven olmaz....
Cemil Meriç
doğu dillerinden kökenli olmakla beraber Türkçe'ye yerleşmiş, sözcük teriminin eşanlamlısıdır.
fikirleri asmaya yarayan çengellerdir