Çünkü hiçbir hareketimin gayesinden tam bir saâdet beklemiyordum... Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ıstırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saâdet ümit etmiyor ve yüzde yüz felâketten korkmuyordum... Bunun ikisi de imkânsızdır... Çünkü ruhî varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adâlet ve müsavat! İnsan, çektiği ıstırap nisbetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır... İhtiyaç ve ıstırapla muvaffakiyet ve saâdet arasındaki bu riyazî tenasüp, bütün insanlar arasında tam ve ezelî bir müsavat temin etmiştir... Eğer bir adamın hayatında duyduğu haz ve keder yekûnları hesap edilecek olursa görülecektir ki hiç kimse kimseden daha fazla ne mesut ne de bedbahttır... Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir milyarderden farksızdır... Çok gülenin çok ağladığını söyleyen atalar sözü de bize heyecanlarımız arasındaki muvazeneden doğan bu büyük müsavatı bildiriyor... Bunun için muvakkat hazlar ve kederler istisna edilirse insanlar arasında devamlı bir saâdet ve felâketten bahsedilmesini bile fazla bulanlardanım... Kararlarım üzerinde mesut olmak ümidi ve bedbaht olmak korkusu tesirini kaybetmişti...
Re bemol Majör 15. Prelüd (1839) , ağırca ve dayangan (Sostenuto) tempoda, 4/4'lük ölçüdedir... Prelüdler'in içinde beş dakika kadar süren en uzunu ve aynı zamanda 'Yağmur Damlaları' adıyla en çok tanınanıdır... George Sand'ın renkli anlatımıyla 'Ritmik ve inatçı (Ostinato) vuruşlarla Chopin'in çalışma odasının pencerelerini döven yağmur damlaları', tüm prelüd boyunca süren La bemol notasının tekrarıyla yansıtılır... Gerçek ya da hayal ürünü bu öyküye karşın, besteci bu kısıtlayıcı durumda bile bir şaheser yaratmıştır...
...
Çünkü hiçbir hareketimin gayesinden tam bir saâdet beklemiyordum... Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ıstırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saâdet ümit etmiyor ve yüzde yüz felâketten korkmuyordum... Bunun ikisi de imkânsızdır... Çünkü ruhî varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adâlet ve müsavat! İnsan, çektiği ıstırap nisbetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır... İhtiyaç ve ıstırapla muvaffakiyet ve saâdet arasındaki bu riyazî tenasüp, bütün insanlar arasında tam ve ezelî bir müsavat temin etmiştir... Eğer bir adamın hayatında duyduğu haz ve keder yekûnları hesap edilecek olursa görülecektir ki hiç kimse kimseden daha fazla ne mesut ne de bedbahttır... Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir milyarderden farksızdır... Çok gülenin çok ağladığını söyleyen atalar sözü de bize heyecanlarımız arasındaki muvazeneden doğan bu büyük müsavatı bildiriyor... Bunun için muvakkat hazlar ve kederler istisna edilirse insanlar arasında devamlı bir saâdet ve felâketten bahsedilmesini bile fazla bulanlardanım... Kararlarım üzerinde mesut olmak ümidi ve bedbaht olmak korkusu tesirini kaybetmişti...
...
Re bemol Majör 15. Prelüd (1839) , ağırca ve dayangan (Sostenuto) tempoda, 4/4'lük ölçüdedir... Prelüdler'in içinde beş dakika kadar süren en uzunu ve aynı zamanda 'Yağmur Damlaları' adıyla en çok tanınanıdır... George Sand'ın renkli anlatımıyla 'Ritmik ve inatçı (Ostinato) vuruşlarla Chopin'in çalışma odasının pencerelerini döven yağmur damlaları', tüm prelüd boyunca süren La bemol notasının tekrarıyla yansıtılır... Gerçek ya da hayal ürünü bu öyküye karşın, besteci bu kısıtlayıcı durumda bile bir şaheser yaratmıştır...