Zamanında komünistler bu nevi kisvelerin altına girerek, arkasına saklanarak insanları kandırmışlar ve cinayet işlemişlerdi.
Bugün yine bir teröristlerin yaptıkları da bundan farksızdır. Kardeşlik, eşitlik (!) bahaneleriyle kemirgen bir hayvan gibi koca bir çınarı didiklemektedirler...
Ancak saf ve budala insanlar bu hikâyelere inanır. Aklı selim, ne istediğini bilen insanların bu oyunlara karnı toktur...
Peki, o zaman senin için,şu an elimde bulunan su bardağımı kaldırıyorum...Özgürce ve kendi irademizle, saygılı bir biçimde yazı yazmayı başardığımız için... :)))
hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye? yaşamak dururken bu kavga ne diye? bir kardeş kardeşi vutuyor ne diye? bir ana ağlıyor evladım nerede?
susmuyor silahlar feryad var gecede. dinsin bu gözyaşi bitsun bu işkence bir kardeş kardeşi vutuyor ne diye? bir ana ağlıyor evladım nerede? HEPİMİZ KARDEŞİZ BU ÖFKE NE DİYE? YAŞAMAK DURURKEN BU KAVGA NE DİYE?
hani komsu komsunun külüne muhtactirya? o yüzden hepimiz komsumuzu yakmak isteriz.bide kardes kardesi vurur mu diye sasiriyoruz.tabi ki vurur! asil kardesler bilir birbirilerini en kizdiracak,en yaraliyacak seyin ne oldugunu.kardesin kardesi vurmasinda sasirilacak birsey yok.asil anlasilmaz olan, bir insanin hic tanimadigi,yüzünü bile görmedigi bir insani vurmasi...
Ben daha üç yaşımda yoktum sen o güzel gözlerini dünyaya açtığında... minik sarı bir şeydin. O minik, yalnız dünyama bir renk katmıştın, öyle sevmiştim, öyle benimsemiştim seni.... hoş gelmiştin.
Ben ana sınıfına gidiyordum. Mevsim yine şimdiki gibi kıştı. Kar vardı... Ayağına 30 numara büyük gelen terlikleri giyip yola çıktığında o küçük çıplak ayakların soğuğu hissetmiyordu sanki. Ben her şeyden habersiz sınıfta oyuna dalmıştım.. kapı aralandı birden. Tombik sarı suratın üzerine dikilmiş kırmızı bir düğme gibi küçücük burnun ve sen kapıda dikilmiş bana bakıyordun. Daha 3 yaşında yolu nasıl öğrenmiş, nasıl sabahın köründe kalkıp yanıma gelmiştin. Öyle utanmıştım ki seni kapıda çiçekli pijaman ve kocaman terliklerinle gördüğümde...
O yaşından belliydi ne kadar cesur olduğun. İstediğin uğruna soğuğa, işiteceğin azarlara aldırmadan yola çıkıyordun. Ben hiçbir zaman bu kadar cesur olamadım. Hiçbir zaman istediklerimin peşinden senin gibi hırslı gidemedim. 17 yıl önce o soğuk kış mevsiminde ben utanmıştım, üzülmüştüm... sen yanıma geldin diye. Biliyorum şimdi sen üzüleceksin, utanacaksın. Ben gelemedim diye. Dedim ya.. hiçbir zaman senin kadar cesur olamadım. Ve şimdi bile çok istediğim bir şeyi yapmaktan beni alıkoyan bir şeyler var. Gelmek istiyorum... gelemiyorum.
İnsanın en mutlu günüdür... ve sevdikleri, sevenleri mutlu günlerinde yalnız bırakmazlar. Sen beyazlar içinde ortalıkta salınırken seninle mutlu olur, seninle ağlarlar. İnsan hayatının en özel günüdür bu. Bir yuvadan ayrılıp başka bir yuva kuruyorsundur. Yıllarca seni gözlerinden bile sakınan, senin hastalığında başında sabahlayıp, sen ağlayınca içi sızlayan insanların yanından ayrılıp; artık güçlü olman gereken kendi dünyanın kapılarından giriyorsundur. Sevdiğinin yanına... sevdiklerinle beraber. Sen de artık o adımı atıyorsun. O kapıdan girmene çok az kaldı. Ama ben olamayacağım yanında. Seni beyazların içinde salınırken göremeyeceğim ve biliyorum ki bunun pişmanlığını bir ömür boyu çekeceğim. Hep hayalini kurduğum bir şeydi bu. Sen beyazlar içinde, ben yine her zamanki gibi siyah tuvaletimle etrafında mutlulukla koşturmak. Seninle göbek atıp görenleri çatlatmak. Ama olmayacak işte... olamayacak.
“çok istiyorum gelmeni” demiştin bana. Ben de çok istiyordum. Ama lanet olası bu dünyada cesurca attığın adımlardan biri bu kez işe yaramadı. Seni benim yanıma getirmek yerine benden aldı. Sen benim canımdan bir parçasın, bensin, benimsin... ama seni bana verenler bu sefer ayırıyorlar... belki bedenlerimiz ayrı.. ama onların tek bilmediği ruhlarımızı ayıramayacakları. Her zaman kalbim ve ruhumla yanında olduğumu bilmeni ve desteğimi hissetmeni isterim. Hayat uzun ve zorlu bir yol ve bu yolda karşına çıkabilecek her türlü problemde uzaklarda da olsa bir ablan olduğunu unutma. Her ihtiyaç duyduğunda, yanına gelemesem de, elimden geleni yapacağımı bil....
iki küçük yaramaz çocuk olup kanepelerin tepesinde zıpladığımız, beraber şarkı söyleyip dans ettiğimiz, hatta saç saça baş başa kavga ettiğimiz günlere geri dönebilmeyi çok isterdim. O günlere dönmeyi ve kendimizi güvende mutlu hissettiğimiz o günlerde kalmayı... fakat insan milyarlar harcasa bir saniyeyi geri getiremiyor. insandan çok şeyi alıp götüren bu zaman paradigmasının iğrenç oyunlarından biri bu. Ama götürdükleri olduğu kadar getirdikleri de olacaktır eminim. İnşallah hayat ve zaman sana her zaman güzel ve mutlu şeyler getirir.
Çok küçük, önemsiz, çam sakızı çoban armağanı belki... bu mutlu gününde yanında olup da koluna takamadığım bileziğin yerine geçemez biliyorum ama... hesabına bir miktar para yatırıyorum. Düğün armağanı. Maddi değeri önemli değil. Sadece her zaman yanında olduğumu bil diye.
Sana ve Kürşat’a bir ömür boyu mutluluklar dilerim. İnşallah hep yüzünü güldüren bir hayatın olur.
guzel
Kardeşlik, eşitlik...
Zamanında komünistler bu nevi kisvelerin altına girerek, arkasına saklanarak insanları kandırmışlar ve cinayet işlemişlerdi.
Bugün yine bir teröristlerin yaptıkları da bundan farksızdır. Kardeşlik, eşitlik (!) bahaneleriyle kemirgen bir hayvan gibi koca bir çınarı didiklemektedirler...
Ancak saf ve budala insanlar bu hikâyelere inanır. Aklı selim, ne istediğini bilen insanların bu oyunlara karnı toktur...
...
...azizdir
...
:) Bende sana eşlik edıyorum o zaman ve kendi kendimizi ayakta alkışlıyorum :)
Peki, o zaman senin için,şu an elimde bulunan su bardağımı kaldırıyorum...Özgürce ve kendi irademizle, saygılı bir biçimde yazı yazmayı başardığımız için... :)))
Keşke hep böyle kalsa bari...Küfürle karşılık verilmeyen düşünce ozgurlugu için kadehte kaldırmak lazım şimdi :))
Küfür, hakaret ve saygısızlıktan iyidir...Aman sus şimdi bıyıksız...Yerin kulağı var...Ortalık karışmasın yine...Böyle mesut bahtiyar gidiyoruz işte... :)))
Bu gece bu nedir'de bir kardeşlik rüzgarıdır ki,esiyo geçiyo... :))
Hayırdır inşallah :))
bkz:Alışık olunmayan durum.
canımmmm abimmmmm
Tüm ayrıntılara boş verelim. Önemli olan, kardeşliktir.
hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye?
yaşamak dururken bu kavga ne diye?
bir kardeş kardeşi vutuyor ne diye?
bir ana ağlıyor evladım nerede?
susmuyor silahlar feryad var gecede.
dinsin bu gözyaşi bitsun bu işkence
bir kardeş kardeşi vutuyor ne diye?
bir ana ağlıyor evladım nerede?
HEPİMİZ KARDEŞİZ BU ÖFKE NE DİYE?
YAŞAMAK DURURKEN BU KAVGA NE DİYE?
Hucurat suresi:
10. Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah'tan sakının ki, size merhamet edilebilsin.
cihan özden ve ibrahim bostan
hani komsu komsunun külüne muhtactirya? o yüzden hepimiz komsumuzu yakmak isteriz.bide kardes kardesi vurur mu diye sasiriyoruz.tabi ki vurur! asil kardesler bilir birbirilerini en kizdiracak,en yaraliyacak seyin ne oldugunu.kardesin kardesi vurmasinda sasirilacak birsey yok.asil anlasilmaz olan, bir insanin hic tanimadigi,yüzünü bile görmedigi bir insani vurmasi...
Ben daha üç yaşımda yoktum sen o güzel gözlerini dünyaya açtığında... minik sarı bir şeydin. O minik, yalnız dünyama bir renk katmıştın, öyle sevmiştim, öyle benimsemiştim seni.... hoş gelmiştin.
Ben ana sınıfına gidiyordum. Mevsim yine şimdiki gibi kıştı. Kar vardı... Ayağına 30 numara büyük gelen terlikleri giyip yola çıktığında o küçük çıplak ayakların soğuğu hissetmiyordu sanki. Ben her şeyden habersiz sınıfta oyuna dalmıştım.. kapı aralandı birden. Tombik sarı suratın üzerine dikilmiş kırmızı bir düğme gibi küçücük burnun ve sen kapıda dikilmiş bana bakıyordun. Daha 3 yaşında yolu nasıl öğrenmiş, nasıl sabahın köründe kalkıp yanıma gelmiştin. Öyle utanmıştım ki seni kapıda çiçekli pijaman ve kocaman terliklerinle gördüğümde...
O yaşından belliydi ne kadar cesur olduğun. İstediğin uğruna soğuğa, işiteceğin azarlara aldırmadan yola çıkıyordun. Ben hiçbir zaman bu kadar cesur olamadım. Hiçbir zaman istediklerimin peşinden senin gibi hırslı gidemedim. 17 yıl önce o soğuk kış mevsiminde ben utanmıştım, üzülmüştüm... sen yanıma geldin diye. Biliyorum şimdi sen üzüleceksin, utanacaksın. Ben gelemedim diye. Dedim ya.. hiçbir zaman senin kadar cesur olamadım. Ve şimdi bile çok istediğim bir şeyi yapmaktan beni alıkoyan bir şeyler var. Gelmek istiyorum... gelemiyorum.
İnsanın en mutlu günüdür... ve sevdikleri, sevenleri mutlu günlerinde yalnız bırakmazlar. Sen beyazlar içinde ortalıkta salınırken seninle mutlu olur, seninle ağlarlar. İnsan hayatının en özel günüdür bu. Bir yuvadan ayrılıp başka bir yuva kuruyorsundur. Yıllarca seni gözlerinden bile sakınan, senin hastalığında başında sabahlayıp, sen ağlayınca içi sızlayan insanların yanından ayrılıp; artık güçlü olman gereken kendi dünyanın kapılarından giriyorsundur. Sevdiğinin yanına... sevdiklerinle beraber. Sen de artık o adımı atıyorsun. O kapıdan girmene çok az kaldı. Ama ben olamayacağım yanında. Seni beyazların içinde salınırken göremeyeceğim ve biliyorum ki bunun pişmanlığını bir ömür boyu çekeceğim. Hep hayalini kurduğum bir şeydi bu. Sen beyazlar içinde, ben yine her zamanki gibi siyah tuvaletimle etrafında mutlulukla koşturmak. Seninle göbek atıp görenleri çatlatmak. Ama olmayacak işte... olamayacak.
“çok istiyorum gelmeni” demiştin bana. Ben de çok istiyordum. Ama lanet olası bu dünyada cesurca attığın adımlardan biri bu kez işe yaramadı. Seni benim yanıma getirmek yerine benden aldı. Sen benim canımdan bir parçasın, bensin, benimsin... ama seni bana verenler bu sefer ayırıyorlar... belki bedenlerimiz ayrı.. ama onların tek bilmediği ruhlarımızı ayıramayacakları. Her zaman kalbim ve ruhumla yanında olduğumu bilmeni ve desteğimi hissetmeni isterim. Hayat uzun ve zorlu bir yol ve bu yolda karşına çıkabilecek her türlü problemde uzaklarda da olsa bir ablan olduğunu unutma. Her ihtiyaç duyduğunda, yanına gelemesem de, elimden geleni yapacağımı bil....
iki küçük yaramaz çocuk olup kanepelerin tepesinde zıpladığımız, beraber şarkı söyleyip dans ettiğimiz, hatta saç saça baş başa kavga ettiğimiz günlere geri dönebilmeyi çok isterdim. O günlere dönmeyi ve kendimizi güvende mutlu hissettiğimiz o günlerde kalmayı... fakat insan milyarlar harcasa bir saniyeyi geri getiremiyor. insandan çok şeyi alıp götüren bu zaman paradigmasının iğrenç oyunlarından biri bu. Ama götürdükleri olduğu kadar getirdikleri de olacaktır eminim. İnşallah hayat ve zaman sana her zaman güzel ve mutlu şeyler getirir.
Çok küçük, önemsiz, çam sakızı çoban armağanı belki... bu mutlu gününde yanında olup da koluna takamadığım bileziğin yerine geçemez biliyorum ama... hesabına bir miktar para yatırıyorum. Düğün armağanı. Maddi değeri önemli değil. Sadece her zaman yanında olduğumu bil diye.
Sana ve Kürşat’a bir ömür boyu mutluluklar dilerim. İnşallah hep yüzünü güldüren bir hayatın olur.
Seni seviyorum...
Ablan..