Kar tanesi denilince aklıma 'eflatun kar' geliyor. Eflatun değilsin sen.. Kardan daha beyazsın. Beyazdan da beyaz. Dışında görünen eflatun renginin altında ne kadar parlak ne kadar ak bir nur olduğunu ancak seni yaşayanlar bilir 'eflatun kar'. İyi ki varsın.
Denizde bir su damlacığıydı.. Güneşin yakıcı sıcağına dayanamadı, buhar oldu aşık oldu güneşe. Yükseldi güneşine varmak için.. yükseldi yükseldi.. Tam 'yetiştim' derken sevdanın soğuğunu tattı. Sevgiye dair bütün şevki kırıldı. Su damlacığına dönüştü sonra. Ağırlaşığını hissetti dayanamadı ağlamaya başladı. Arzın o muhteşem görüntüsünü seyre dalmaya mecali yoktu, bıraktı kendini dünyaya. Tam 'buna da alıştım' derken daha soğuk olan nefretle karşılaştı. Nefret etti herşeryen. Kini kendine zarar verdi ne yazık ki! Ama ölüm yoktu kar tanesi için. Bir tanesi daha olmayacak şekilde farklı ve bir o kadar da mükemmel bir şekle büründü. Bıraktı okyanusların engin sularına kimseye benzemeyen vücudunu. Bırakmasaydı keşke.. Bırakmasaydı, çünkü herkes gibi olacaktı. Heyhat! Reva mıydı onca acıdan sıkıntıdan sonra kazandıklarını karşılıksız iade etmek..
dışarıda bora kar sesleri içeriden geliyordu hayır sanılanın aksine uğultuya benzemiyordu öyle çok sesli öyle anlamlı bir suskunluktu ki bu duymasını bilmeyen duymasına çaba sarf etmeyen duyamıyordu kardan adamlar yapılıyordu sokaklarda amaçsız sonra kalplerinden erimeye başlıyorlardı zamansız kar taneleri serseri dansetmeye devam ediyordu umursamıyordu içine düştüğü kaosun anlamı ucuz alfabesini öğrenmeyi yepyeni şehirler inşa ediyorlardı taneler serin bir hisse bulanmış ölmeye terk edilmeye mahkum yepyeni şehirler ömürsüzlüğün romanını yazıyordu çünkü kar tanesi vakti azdı ve kum saatinin kumları bir kez akmaya başlamıştı dışarıda kardan adamlar yapılıyordu aceleci içeride kar kokusu...
dokunsam ağlayacaksın göz yaşı olacaksın bıraksam öyle yalnız bıraksam öyle soğuk.. çaresizlik gibisin nasıl davranmalı bilememek gibi... uçsuz bucaksız bir kaosun bilmem kaç köşeli çözümsüz kristali
Kar, donmuş su buharı parçacıklarından oluşur. Bunlar havadan buz kristalleri ya da kar taneleri biçiminde düşer. Kar taneleri gerçekte buz kristali kümeleridir. Havadaki sıcaklık donma noktasına geldiğinde, su buharı yoğunlaşarak bir toz parçasının çevresinde buzlaşır ya da çok küçük bir buz kristali biçimini alır. Buz suyun katı ya da kristalli halidir. Saydam, renksiz, kokusuz ve tatsız bir yapısı vardır. Buzlaşma O (sıfır) derecenin altında ortaya çıkar. Birçok maddenin tersine, su donduğunda genleşir, yani hacmi artar. Bu nedenle kaya, yol ve yapı yarıklarında donan su çatlaklara yol açabilir.
Kış aylarında güneş ışınları olmadığı için, bulutların bulundukları yüksekliklerde hava sıcaklığı çok düşük olunca, yükselen su buharı, sublime denilen şekilde sıvı hale geçmeden, bu aşamayı atlayarak doğrudan buz kristali haline dönüşür. 0.1 milimetre çapındaki buz kristalleri birbirlerine yapışarak kar tanelerini oluştururlar. Eğer bulut ile yer arasındaki hava sıcaksa bu kar taneleri yere düşene kadar yağmur tanesi haline dönüşebilirler, ama soğuksa yere kadar kar tanesi olarak inmeyi başarabilirler. Hafiflikleri nedeniyle yere o kadar yavaş inerler ki 3 bin metreden inmeleri 2 saat alabilir. Bazen bulutun altındaki sıcaklık öyledir ki, bir kısmı kar, bir kısmı yağmur damlası halinde düşerler, biz buna 'sulu sepken' diyoruz. Yani yağmur veya kar yağmasını belirleyen ana unsur, bulut ile yer arasındaki hava sıcaklığıdır. Genel kanının aksine kar yağması havayı ısıtmaz, aksine ısınan hava karın yağmasına sebep olur. Çok soğuk havanın içine su alma kapasitesi daha azdır. İçine alamadığı su ya 'don' şeklinde yeryüzünde kalır ya da 'kırağı' oluşur. Bu şartlarda kar kesinlikle oluşamaz. Hava 3 derece gibi biraz ısınınca, su buharı yeryüzünden yükselebilir, çok yüksekliklerdeki soğuk hava tabakalarına ulaşabilir ve kar yağışı meydana gelebilir. Biz de sanki kar yağdığı için hava ısınmış gibi algılarız. Kar tanesinin oluşumu hakikaten bir tabiat mucizesidir. Gerçi bazı kayak merkezlerinde, kar yağışı yetersiz olduğu zamanlarda suni kar üretiliyor ama bu görüldüğü kadar kolay değil. Doğal kar tanelerinin ortasında çekirdek olarak toz parçacılarının olduğunu biliyoruz. Eğer bunlar olmazsa saf su -40 derecede bile kristalleşemiyor. İlk olarak 1975'de Berkeley, California Üniversitesinden Prof. Steve Lindow 'snomax' denilen bir proteini toz parçacıları yerine kullanarak suni kar üretmeyi başardı. Bu madde sayesinde daha hafif ve kuru kar tanelerinin üretilmesi sağlandı ve Norveç'te yapılan 1994 kış olimpiyatlarında çok yaygın olarak kullanıldı. Kar kristalleri altıgen bir şekil içindedirler. Her bir koldan 3 ve 12'li kollar çıkar. Bu dizilişin sebebinin oksijen atomlarının diziliş şekli olduğu sanılıyor. Dolu yağışı daha ziyade ılıman iklimlerde ve bahar aylarında görülğr. Isınan hava ile yükselen su buharı, hava akımları ile daha da yükelerek 12 bin metre civarında -50 derece hava sıcaklığında buz kristallerine dönüşür. Buradaki güçlü hava akımları ile bu buz kristalleri de birleşerek buz tanelerini oluşturur. Buz taneleri ağırlıkları nedeniyle o kadar hızlı düşerler ki bulut ile yer arasındaki sıcaklık ne olursa olsun eriyecek zaman bulamazlar. Çapı 5 milimetreden büyük dolular halinde yeryüzüne ulaşırlar. Aslında tüm bu şartların oluşması çok enderdir ve bu nedenle dolu yağışı hem çok az görülür, hem de çok kısa sürer.
Kışın en güzel olayı olan karın muhteşem sanatına denir. 'Bir kar tanesi iki yüzden fazla buz kristalinden oluşan bir kristaller kümesidir. (H. Yahya) '
Mesala kar taneli bardaklar gibi süslenen eşyalar vardır. Romatizimin tanelerindendir de Teoman, Zerrin Özer, Nilüfer, Muslim Baba gibi şöhretlerin şarkılarında çok geçer. Yanağına düşen her kar tanesi (ühüü ühüü) yani bu isimle çok şiir bulucağınıza eminim. Kişi ismi olarak da kullanılıyor.
Orhan Pamuk’un 'Kar' Romanı Üzerine: www.geocities.com/akademyayadogru/makgulpamuk.htm
Yeryüzünü şekillendiren binbir çeşitteki yegane varlık...
Rabbim bize ceza olarak kar tanesini de yağmur tanesini de hasret bıraktı buguünleri aratmasın
Kar tanesi denilince aklıma 'eflatun kar' geliyor. Eflatun değilsin sen.. Kardan daha beyazsın. Beyazdan da beyaz. Dışında görünen eflatun renginin altında ne kadar parlak ne kadar ak bir nur olduğunu ancak seni yaşayanlar bilir 'eflatun kar'. İyi ki varsın.
Denizde bir su damlacığıydı.. Güneşin yakıcı sıcağına dayanamadı, buhar oldu aşık oldu güneşe. Yükseldi güneşine varmak için.. yükseldi yükseldi.. Tam 'yetiştim' derken sevdanın soğuğunu tattı. Sevgiye dair bütün şevki kırıldı. Su damlacığına dönüştü sonra. Ağırlaşığını hissetti dayanamadı ağlamaya başladı. Arzın o muhteşem görüntüsünü seyre dalmaya mecali yoktu, bıraktı kendini dünyaya. Tam 'buna da alıştım' derken daha soğuk olan nefretle karşılaştı. Nefret etti herşeryen. Kini kendine zarar verdi ne yazık ki! Ama ölüm yoktu kar tanesi için. Bir tanesi daha olmayacak şekilde farklı ve bir o kadar da mükemmel bir şekle büründü. Bıraktı okyanusların engin sularına kimseye benzemeyen vücudunu. Bırakmasaydı keşke.. Bırakmasaydı, çünkü herkes gibi olacaktı. Heyhat! Reva mıydı onca acıdan sıkıntıdan sonra kazandıklarını karşılıksız iade etmek..
mutasyon vardı tanenin ruhunda
içi kor
dışı kar
bir yanı kül etmeye
bir yanı buz tutturmaya
yeminli
asla keşfedemedi ruhunun anatomisini..
kar bir düş tanesiydi
sonra diyarını şaşırdı
gökyüzüne daha fazla
tutunamazdı
ayağı kaydı
dışarıda bora
kar sesleri içeriden geliyordu
hayır
sanılanın aksine uğultuya benzemiyordu
öyle çok sesli
öyle anlamlı bir suskunluktu ki bu
duymasını bilmeyen
duymasına çaba sarf etmeyen
duyamıyordu
kardan adamlar yapılıyordu sokaklarda amaçsız
sonra kalplerinden erimeye başlıyorlardı zamansız
kar taneleri serseri dansetmeye devam ediyordu
umursamıyordu içine düştüğü kaosun anlamı ucuz alfabesini öğrenmeyi
yepyeni şehirler inşa ediyorlardı taneler
serin bir hisse bulanmış
ölmeye
terk edilmeye mahkum yepyeni şehirler
ömürsüzlüğün romanını yazıyordu çünkü kar tanesi
vakti azdı
ve kum saatinin kumları bir kez akmaya başlamıştı
dışarıda kardan adamlar yapılıyordu aceleci
içeride kar kokusu...
1-eşsiz
2-saf(rafine anlamında)
bir kar gibi yağar düş
şakaklarımda zonklar
bu yangının içine
herşeyi kuşatan fırtına nasıl sığar
ölümüne düşler...
bir düş gibi yağar kar
bir masal alemine götürür
bir rüya alemine taşır yeryüzünün çocuklarını
bir yeryüzü aşığı daha..
ölümüne atlayış..
bir dokunuş ve yokoluş hikayesi..
dokunsam ağlayacaksın
göz yaşı olacaksın
bıraksam öyle yalnız
bıraksam öyle soğuk..
çaresizlik gibisin
nasıl davranmalı bilememek gibi...
uçsuz bucaksız bir kaosun
bilmem kaç köşeli çözümsüz kristali
düşümde bir kar tanesi olmayı düşledim
dokunsam öleceksin
öyle keskin bir kristale
bu yumuşak ölümü
nasıl gizledin
hep aynı görüntü
bir kasvetli oda
pencereden bakan birileri
birilerinin baktığı bir kar tanesi
toprağı ıslatıyor
birisi can çekişiyor
*
yalnız olanı severim çoğu zaman
tek bir kar tanesinin nereye düşeceğinin belli olmaması bile onu güzel kılmaya değer.
bir kar tanesi ol kon dilimin ucuna
bir kar tanesi eri ağzımda
güsel şarkı...
tek bir kar tanesinin öyküsü.
hasta yatağındaki huzursuz ter içinde.
oda kalabalık.
fonda vivaldi' nin kışları değil, kışı.
hiç gitmez mi gözlerinden bu sonbahar..?
Kar, donmuş su buharı parçacıklarından oluşur. Bunlar havadan buz kristalleri ya da kar taneleri biçiminde düşer. Kar taneleri gerçekte buz kristali kümeleridir. Havadaki sıcaklık donma noktasına geldiğinde, su buharı yoğunlaşarak bir toz parçasının çevresinde buzlaşır ya da çok küçük bir buz kristali biçimini alır. Buz suyun katı ya da kristalli halidir. Saydam, renksiz, kokusuz ve tatsız bir yapısı vardır. Buzlaşma O (sıfır) derecenin altında ortaya çıkar. Birçok maddenin tersine, su donduğunda genleşir, yani hacmi artar. Bu nedenle kaya, yol ve yapı yarıklarında donan su çatlaklara yol açabilir.
hala yağıyorsun inatla..öyle güzelsin ki artık vazgeçtim sana kızmaktan..seyirciyim şimdi yağ bakalım..
ben hep sevdim seni .sense inadına korkum oldun benim:(
Niçin kar yağıyor?
Kış aylarında güneş ışınları olmadığı için, bulutların bulundukları yüksekliklerde hava sıcaklığı çok düşük olunca, yükselen su buharı, sublime denilen şekilde sıvı hale geçmeden, bu aşamayı atlayarak doğrudan buz kristali haline dönüşür. 0.1 milimetre çapındaki buz kristalleri birbirlerine yapışarak kar tanelerini oluştururlar.
Eğer bulut ile yer arasındaki hava sıcaksa bu kar taneleri yere düşene kadar yağmur tanesi haline dönüşebilirler, ama soğuksa yere kadar kar tanesi olarak inmeyi başarabilirler. Hafiflikleri nedeniyle yere o kadar yavaş inerler ki 3 bin metreden inmeleri 2 saat alabilir. Bazen bulutun altındaki sıcaklık öyledir ki, bir kısmı kar, bir kısmı yağmur damlası halinde düşerler, biz buna 'sulu sepken' diyoruz. Yani yağmur veya kar yağmasını belirleyen ana unsur, bulut ile yer arasındaki hava sıcaklığıdır.
Genel kanının aksine kar yağması havayı ısıtmaz, aksine ısınan hava karın yağmasına sebep olur. Çok soğuk havanın içine su alma kapasitesi daha azdır. İçine alamadığı su ya 'don' şeklinde yeryüzünde kalır ya da 'kırağı' oluşur. Bu şartlarda kar kesinlikle oluşamaz. Hava 3 derece gibi biraz ısınınca, su buharı yeryüzünden yükselebilir, çok yüksekliklerdeki soğuk hava tabakalarına ulaşabilir ve kar yağışı meydana gelebilir. Biz de sanki kar yağdığı için hava ısınmış gibi algılarız.
Kar tanesinin oluşumu hakikaten bir tabiat mucizesidir. Gerçi bazı kayak merkezlerinde, kar yağışı yetersiz olduğu zamanlarda suni kar üretiliyor ama bu görüldüğü kadar kolay değil. Doğal kar tanelerinin ortasında çekirdek olarak toz parçacılarının olduğunu biliyoruz. Eğer bunlar olmazsa saf su -40 derecede bile kristalleşemiyor.
İlk olarak 1975'de Berkeley, California Üniversitesinden Prof. Steve Lindow 'snomax' denilen bir proteini toz parçacıları yerine kullanarak suni kar üretmeyi başardı. Bu madde sayesinde daha hafif ve kuru kar tanelerinin üretilmesi sağlandı ve Norveç'te yapılan 1994 kış olimpiyatlarında çok yaygın olarak kullanıldı.
Kar kristalleri altıgen bir şekil içindedirler. Her bir koldan 3 ve 12'li kollar çıkar. Bu dizilişin sebebinin oksijen atomlarının diziliş şekli olduğu sanılıyor.
Dolu yağışı daha ziyade ılıman iklimlerde ve bahar aylarında görülğr. Isınan hava ile yükselen su buharı, hava akımları ile daha da yükelerek 12 bin metre civarında -50 derece hava sıcaklığında buz kristallerine dönüşür. Buradaki güçlü hava akımları ile bu buz kristalleri de birleşerek buz tanelerini oluşturur.
Buz taneleri ağırlıkları nedeniyle o kadar hızlı düşerler ki bulut ile yer arasındaki sıcaklık ne olursa olsun eriyecek zaman bulamazlar. Çapı 5 milimetreden büyük dolular halinde yeryüzüne ulaşırlar. Aslında tüm bu şartların oluşması çok enderdir ve bu nedenle dolu yağışı hem çok az görülür, hem de çok kısa sürer.
bir kar tanesi ol kon dilimin ucuna
bir kar tanesi ol eri ağzımda
Kışın en güzel olayı olan karın muhteşem sanatına denir. 'Bir kar tanesi iki yüzden fazla buz kristalinden oluşan bir kristaller kümesidir. (H. Yahya) '
Mesala kar taneli bardaklar gibi süslenen eşyalar vardır. Romatizimin tanelerindendir de Teoman, Zerrin Özer, Nilüfer, Muslim Baba gibi şöhretlerin şarkılarında çok geçer. Yanağına düşen her kar tanesi (ühüü ühüü) yani bu isimle çok şiir bulucağınıza eminim. Kişi ismi olarak da kullanılıyor.
Orhan Pamuk’un 'Kar' Romanı Üzerine: www.geocities.com/akademyayadogru/makgulpamuk.htm
tatlılılarda da baya bahsi geçer. yummy