. ... . allahın şarkılarından bir buhur sonrası, döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp, dualarla üstünü örtmüşken insanlar, hayatla aralarındaki paravan aralanır..., ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır, ah kalbimizi kussak bedenimizden, safrası hayattır ve, sarı bir gül gibi uzanır aramıza, ötelerle…,
benliğimizde ötelediğimiz ayrılık; kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı, kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…, zahirle çevrelenmiş gözlerimin, en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde, ve bana aitsin ayrılık, aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,
ah hekimim, semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an, kimse seni benim kadar sevemez diyemem, ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın, söylediğim her sözden bana gelen yankın içime dolan çocukluk sevincimdir…, buz tutmuş bir nehrin üstünde, kızak kayan kabansız bir çocuğun o masum ve sıcak gülücüğüsün sen, \ah...,
ve şimdi küskün küskün çöreklenir bağrıma hüzün, ki... yoksun…, yağmur kuşlarının kanatları altında koşan nefes nefese kuzuların eve dönüşünde, anne sevgisiyle öpülen ıslak başlarınca okşasın o gün görmüş saçlarını, nice bahar müjdecisi kabayel rüzgarı...,
zamanın aramıza çektiği perdeler, belki uçuşur güneyden esen kıbleyle ve duyulur huzur esen avlusunda ayak seslerimiz yine..., ki bak gözlerime, gözlerim kandil kandil kan çanağı, ah; . ... .
. ... ..... ki zamanla aramızdaki perdeler uçuşur belki, akar gönlüme sapak sapak ayak seslerimiz yine..., ki bak gözlerime, gözlerim kandil kandil kan çanağı, ah; ..... ... .
Müslüman örf ve törelerine göre, dince kutsal sayılan olayların yıldönümlerine rastlayan günlere verilen ad. Böylece kutsal günlerin gecelerinde eskiden kentlerde cami, mescit ve benzeri yerler genellikle kandillerle donatıldığından, bu kutsal günlere bu ad verilmiştir. Kandil günlerinin kutlanmasının Abbasî Hilafeti ile başladığı tahmin edilmektedir. Dinî gün ve gecelerin kutlanmasının başlangıçta bir bayram hevesi ve anlayışı içinde olduğu, fakat zamanla ve dinî baskı ile bu gün ve gecelerin mistik bir hüviyet kazandığı bilinmektedir. Anadolu Türklerinde kandil günlerinin kutlanması hakkındaki bilgilerimiz, Mevlit ile ilgili bulunmaktadır. Kandil gecelerinde camilerin, özellikle minarelerin donatılması, III. Murat devrine rastlamaktadır. Mevlit törenleri ise Sultanahmet Camii’nin tarihi ile beraberlik göstermektedir. Bu dinî günlerde, küçüklerin büyükleri ziyaretleri, kandilini kutlama âdetleri sürmektedir. Bu gibi gecelerde Kuran ile birlikte, genellikle Süleyman Çelebe’nin Mevlit’i ve ilâhiler okunur. Müslümanların kutsal saydığı kandil geceleri şunlardır: Mevlit Kandili (12 Rebiülevvel) , Regaip Kandili (Recep ayının ilk Cuma gecesi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece) , Miraç Kandili (27 Recep) , Beraat Kandili (15 Şaban) ve Kadir Gecesi (27 Ramazan) .
Kandiller, zamanla ve bir evrim sonucunda İslâm’a monte edilmiş ve artık kutsal sayılan günlerdir. İslâm’da, en çok bilinerek önem verileni Kadir olmak üzere beş Kandil bulunmaktadırlar. Bunlar; Mevlid, Regâip, Mîraç, Berat ve Kadir adlarıyla sıralanmaktalar. Ancak, Mîlât’tan on gün kısa olan Arap takvimine göre bu sıralama, yıldan-yıla değişebilmektedir de. Konuya kandil denen aydınlatma aracından girelim... Bunun aslı olan candela (okunuşu kandela) , Latince yâni Roma dilinden geliyor. Buradan Araplar alıp kındil demişler; biz Türklerse sözü onlardan almış ve kandile çevirmişizdir. Belli bir yaşın üstünde olup, köy ve kasabalarda yetişmiş olanlar kandil görmüşlerdir. Kandil camsız bir âlet olup gaz lâmbasından daha basittir. Bâzı kandillerse, âdetâ fitilli bir çanaktan ibârettirler. İlk kandiller pişmiş topraktan yapılmış, sonra şekilden-şekle girmişlerdir. Târihte; taş, kurşun, cam, seramik, tunç, gümüş, altın gibi çeşitleri görülmüşlerdir. En sonundaysa tenekeden ve camlı yapıldığı görülmüştür. Kandiller sıvı yağları, daha çok da zeytinyağını yakmışlardır. Elektriğin yaygın olarak kullanıldığı günümüzde, câmilerin kubbe veyâ tavanlarında, kandil niyetine bunun benzeri elektrik lâmbalarını gene de görebiliriz. Bunlar artık, o mekânların süs unsurları da sayılmaktadırlar. Buradaki asıl konumuz olan Kandil günlerine gelince... Henüz elektrik bulunmadan önce, yukarıda andığımız kutsal günlerin gecelerinde, câmi veyâ mescit gibi yerlerde kandil yakıldığından, böyle gecelere de “Kandil” denmeye başlanmıştır. Kandillerin en ünlüsü, kuşkusuz Kadir (Arapça kadr) gecesi olur. Ramazan’ın 27. gününe rastlayan bu gece, İslâm için son derecede önem taşımaktadır. Kuran’ın beş âyet(cümle) lik Kadir sûresi, Kuran’ın bu gece tebliğ olunmaya başlandığını bildirmektedir. Aynı âyete göre, Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Kadir gecesi Ramazan ayı içindedir ama, aslında bunun günü belli değildir. Buna rağmen, daha sonra konuyu irdeleyen İslâm yorumcuları, bâzı hadislerden çıkardıkları sonuçla Kadir gecesinin, Ramazan’ın 27. gününe rastlaması lâzım geldiğini ileri sürmüşlerdir. İddiâyı doğru kâbul eden İslâm toplumları, daha sonra günümüze kadar ve dâimâ aynı tez doğrultusunda hareket etmiştir. Mevlit (Arapça mevlid) Kandili... Aslı gene Arapça olan mevlit kelimesi; doğum, doğum yeri veyâ doğum zamânı demek olur. Kandilin konusu olan mevlit ise Hz. Muhammet’in doğumudur ki, ilk olarak Fâtımîler(Mısır) döneminde din törenleri düzenlenerek kutlanmıştır. Geniş çapta kutlamalar ise, Selçuklular dönemine rastlamaktadır. Mevlit adına kutlamalar bundan sonra ve yavaş-yavaş bütün bir İslâm toplumuna yayılmıştır. Şu var ki, işin içine kültür girince her toplum Mevlit’i kendine göre yoğurmuştur. Tıpkı İslâm’ın asıl akîdeleri gibi, Mevlit de her toplumda farklı algılanarak, farklı-farklı yorumlanıp, farklı da uygulanmıştır. Mevlit günleri için, değişik İslâm ülkeleri dillerinde manzum övgüler (manzûme) yazılmıştır. Bunlar, ayrıca bestelenerek Kandil günlerinde okunmuşlardır. Ülke’mizde yazılan mevlitlerin en ünlüsü Süleyman Çelebi’ninkidir. Bu, o derecede tutulmuş ve o derecede tutunmuştur ki, bugün, diğerlerinin metnini değil varlığını bile bilmemekte, Mevlit manzûmesini Süleyman Çelebi’nin yazdığından ibâret sanmaktayızdır. Mevlit Kandili, bizde Osmanlı’nın III. Murat döneminden sonra kutlanmaya başlanmış, bundan sonraysa İslâm’a yerleşip-kalmıştır. Regâip (Arapça regâib) Kandili... Regâib Arapçada, çok aranan, çok istenen demektir. Bu kandil, Âmine Hâtun’un Hz. Muhammet’e hâmile kaldığı gecenin yıldönümünü anlatır. İslâm toplumunda mübârek sayılan günlerdendir. Bu gece dahi, diğer kandiller gibi, dualarla ve genel ibâdetle geçirilir. Böyle bir gecenin (aslında bir günün tamamının) kutlanması, tabiî ki Hz. Muhammet’in tebliğlerinden değildir. Nitekim, İslâm içinde söz sâhibi olmuş bâzı kişiler, böyle bir kutlamanın yanlış ve yakışıksız olduğunu düşünmüşlerdir. Bugün de böyle düşünenler bulunmaktadırlar. Târih bilimi de, olayın târih olarak doğruluğunu zâten onaylamamaktadır. Mîraç (Arapça mîrac) Kandili... Arapça mîrac; merdiven, yükselme, göğe çıkma gibi anlamlar taşır. Burada, Hz. Muhammet’in İslâm inanışında gökteki Allah katına çıkışı anlatılır. Olay, Mesçidi Haram’dan Mesçidi Aksâ’ya gidiş gibi de yorumlanır. İddiâlı bir söylentiye göreyse, Hz. Muhammet Burak adındaki beyaz bir atla Mesçid’i Aksâ’ya varmıştır. (Burak gökte hareket edince, buna göre onun kanatlı olduğu ve uçtuğu var sayılmaktadır.) Önceki bütün peygamberler orada beklemektedirler ve Kendisi’ni saygıyla karşılamışlardır. Hz. Muhammet, bundan sonra da aynı Burak’la göğün yedinci katına varmıştır. Orada, Allah’a iki yay boyu yaklaşmış, O’nunla konuşmuş, cennet ve cehennemi görmüştür. Mîraç denilen olay, İslâm dünyası içindeki belli tartışmalardan birinin konusudur. Bâzıları göğe çıkmayı ciddîye almamakta, bunu bir rüyâ olarak kabûl etmektedirler. Onlar, Hz. Muhammet’in bedeniyle değil ama rûhuyla Miraç’a çıkmış olabileceğini düşünmektedirler. Hz. Muhammet’in yatağının Mîraç gecesi sabahında ıslak bulunmuş olması, O’nun geceyi yatağında geçirip-terlediği şeklinde izah edilmiştir. Diğer bir kısım İslâm tasavvufçularıysa, Mîraç olayını tümden reddetmektedirler. Onlara göre böyle bir olayın yaşanması aslâ mümkün değildir. Bu durum, akla ve dünyâ gerçeğine uymaz. Mîraç olayı işte böylesine tartışmalı bir konudur. Fakat sonuç itibarıyla Mîraç da İslâm’ın mübârek gecelerinden sayılmakta, bu gece de duâ ve ibâdetlere vesîle olmaktadır. Berat (Arapça Berâet) Kandili... Arapçadaki berâet, bildiğimiz beraatın aslıdır. Özgür bırakma, kefil olma gibi anlamları vardır. Hz. Muhammet’e peygamberliğin tebliğ edildiği gün olarak kutlanır. Berat kandili, bağışlanmayla mânen kurtulma gecesi sayılmaktadır. Önceki Kandillerdeki gibi, bu gece de duâ ve ibâdetlerle geçirilir. Aynı dînî törenler uygulanır. Anlaşılmış olacağı üzere… Kandiller, kaynaklarını Kuran’dan almamış olsalar bile, Kuran’a inananların, daha sonra ibâdetlerin üstüne koydukları düşüncelerin kurumlaşmasıyla ortaya çıkmışlardır. İslâm akâidine (inanç ve tapınma kurallarına) katılmışlardır.
her kandilin kendine göre bir özü var peygamber efendimize gelen her vahiler kandil aksamları gelmiştir ALLAH HERKESE KANDİL AKSAMLARINI DOYA DOYA YASAMAYI NASİP ETSİN..
'Ümmetimden bir müslüman benim doğuşuma sevinipte bu sevincinden dolayı bir dirhem hediye olarak harcarsa Allah yolunda som altından bir dağ harcamış sayılır ve Benim doğuşuma sevinen mümine kıyamet günü şefaat edeceğim...'
Muhammed'e muhabbetten, kâinat oldu hâsıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl...
zaten anlamını bilmediğimiz bir sürü kelimeyi olmadık yerlerde kullanıyoruz. kandil, vaktiyele bu mübarek gecelerde cami minareliri aydınlatılması amacıyla kullanılırdı. ordan kalan bir alakasızlık.
bu akşam kandil denilmez. bu akşam berat gecesi denir. nasıl kadir gecesine kadir gecesi denirse berat gecesi, miracgecesi diye denir..
Değerli Müslüman Türk Kardeşlerim, Yüce Mevlâya Hamd-ü senâlar olsun ki, bizleri yeni bir manevi mevsime; Üç Aylar'a ulaştırdı. Üç aylar denilince toplumumuzda, kameri aylardan olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları kastedilir. Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Üç Aylar'a işaret ederek şöyle dua ederdi: 'Allah'ım, Recep ve Şabanı bize bereketli kıl ve bizi sağlıkla Ramazan'a kavuştur.' Bu vesileyle bizler de manevi zenginliklerle dolu olan bu mana ikliminin hakkımızda hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ederiz.
Bu sene 29 Ağustos 2003 Cuma günü Üç Ayların ilki olan Recep ayına girmiş bulunuyoruz. Recep ayının ilk Cuma gecesi olan 28 Ağustos Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece de mübarek Regaip Kandilidir.
Regaip Kandili; Mü'minlere Allah'ın rahmetinin bol verildiği, yapılan dua ve ibadetlerin kabul edildiği gece demektir. Regaip Kandili; Miraç, Berat Kandillerini, özellikle Ramazan ayını ve bu ayda bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini, ayrıca da Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübarek bir gecedir.
Bu gece, yalvarış ve yakarışların Yüce Mevlâ'ya sunulduğu ve O'nun rahmetinden af istenildiği umut, huzur ve müjde gecesidir. Gönül dünyamızı bulandıran haset, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan te-mizleyelim. Aramızdaki dargın ve küskünlükleri kaldıralım. Birbirimize sevgi ve saygı ile yaklaşalım. Etrafımızı saran düşmanlıklara karşı birlik ve beraberlik içinde olalım. Müslümanların selameti, dünyada birlikte yaşamak zorunda olan tüm insanlığa barış ve hoşgörünün sağlanması için Cenab-ı Hak'ka samimi olarak dua edelim.
Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.' (Tevbe Suresi, 128)
Allah (c.c) katında zamanların değerleri birbirine eşittir. Ancak öyle zamanlar vardır ki o zamanlarda öyle hadiseler olur kİ, o vakte diğer zaman dilimlerinden daha üstün bir değer kazandırır. Receb-i şerîfin ilk Cuma gecesine isabet eden Regâib Gecesi'de bu müstesna zamanlardan biridir. Cum'a geceler böyle kıymetli vakitlerden biridir.Regaib Gecesi gibi iki kıymetli gecede biraraya gelince, bu gece dahada bir kıymetli oluyor. Bu gece, yalvarış ve yakarışların Yüce Mevla'ya sunulduğu ve O'nun rahmetinden af istenildiği umut, huzur ve müjde gecesidir.
Allah Teâla'nın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok günahkarı bağışlaması sebebiyle bu geceye Regaib Gecesi' adı verilmiştir. Bu gecenin bu değeri nereden kazandığı hususunda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; Hz.Amine validemizin böyle bir gecede Resulullah (s.a.v) 'e hamile olduğunu anladığıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s.av) Regaib gecesinin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua ederr, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi. Resulullah (s.a.v) 'in Receb'in ilk perşembe gününü oruçla geçirdiği ve cuma gecesinde, bu kandil gecesine mahsus olmak üzere on iki rekât namaz kıldığı kabul edilir. Regâib gecelerinde dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.
İdrak ettiğimiz mübarek Regaib Kandilşi vesilesiyle, ruhumuzu karartan kötü duygu ve düşünceleri kalplerimizden atalım. İbadetin zevkinden bizi mahrum eden nefsin kötü arzularını frenleyelim. Gönül dünyamızı bulandıran haset, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan temizleyelim.
Bu geceyi nasıl karşılmak, nasıl ihya etmek gerekir?
Bu gece, oruçlu olarak karşılanmalıdır. Bu gece, kazâsı olanın hiç değilse bir günlük kazâ namazı kılması, çok iyi olur. Bu gecenin ihyâsı, yatsı namazıyla sabah namazını camide cemaatle kılmakla olur. Bu, gecenin ihyâsıdır. Bütün günün ihyâsı bu... Yatsı namazı ile sabah namazını camide kılmak, o günün, o gecenin ihyâsı demektir. İnsan sabahlara kadar, akşamlara kadar ibadet etmiş gibi sevab kazanır. Bir başka ihyâ şekli zikir..... 'Lâ ilâe illallah', 'Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed', 'Estağfirullah', 'Sübhànallah', 'Elhamdü lillâh', 'Allahu ekber', 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm', 'Allah' gibi sözler mübarek kelimelerdir, cümleciklerdir. Bunları zikretmek çok sevabdır.. Bazı namazlar vardır, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kılmıştır. Bunlardan birisi de tesbih namazı'dır. Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında: 12 rek'at 'Hacet namazı' kılınır. Hacet Namazı:
2 rek'atte bir selâm verilerek kılınır. Fâtiha-i şerîfeden sonra her rek'atte 3 'İnnâ enzelnâhü...', 12 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye: 'Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedinin-nebiyyil-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim' Secdede 70 defa: 'Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh' okunur. Secdeden kalkıp 1 defa: 'Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta'lem. İnneke entel-eazzül-ekrem' okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa 'Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh' okunur. Secdeden kalkıp duâ yapılır. Duâda Hz. Allâh'a şu şekilde de ilticâ etmelidir: 'Allâhümme bârik lenâ recebe ve şa'bân. Ve bellığnâ ramazân'
.
...
.
allahın şarkılarından bir buhur sonrası,
döşeği topraktan tahta bir sedire kıvrılıp,
dualarla üstünü örtmüşken insanlar,
hayatla aralarındaki paravan aralanır...,
ve herkes kendi kadar özlediğiyle kalır,
ah kalbimizi kussak bedenimizden,
safrası hayattır ve,
sarı bir gül gibi uzanır aramıza,
ötelerle…,
benliğimizde ötelediğimiz ayrılık;
kavuşturur bizi esasında sevdiklerimize
unutmayalım ve çıplak bir tebessümün asıldığı,
kefen altındaki yüz kadar bizdedir ki…,
zahirle çevrelenmiş gözlerimin,
en kuytu yerindeki gözyaşı kadar gönlümde,
ve bana aitsin ayrılık,
aşk belki de sadece imkansıza meyyaldir,
ah hekimim,
semt çorbacısı sabahı dahi olsa şu her an,
kimse seni benim kadar sevemez diyemem,
ömrümün kalbine düşen iç sesli duasın,
söylediğim her sözden bana gelen yankın
içime dolan çocukluk sevincimdir…,
buz tutmuş bir nehrin üstünde,
kızak kayan kabansız bir çocuğun
o masum ve sıcak gülücüğüsün sen,
\ah...,
ve şimdi küskün küskün çöreklenir
bağrıma hüzün, ki... yoksun…,
yağmur kuşlarının kanatları altında koşan
nefes nefese kuzuların eve dönüşünde,
anne sevgisiyle öpülen ıslak başlarınca
okşasın o gün görmüş saçlarını, nice
bahar müjdecisi kabayel rüzgarı...,
zamanın aramıza çektiği perdeler,
belki uçuşur güneyden esen kıbleyle
ve duyulur huzur esen avlusunda
ayak seslerimiz yine...,
ki bak gözlerime, gözlerim
kandil kandil kan çanağı,
ah;
.
...
.
.
...
.....
ki zamanla aramızdaki perdeler uçuşur belki,
akar gönlüme sapak sapak
ayak seslerimiz yine...,
ki bak gözlerime,
gözlerim kandil kandil kan çanağı,
ah;
.....
...
.
kandil li yazmayı kaldır yüzünden
alırım dedinde döndün sözünden,
diye devam eder gider bu kayseri türküsü...
Kandil ALLAH'ın bize emanet ettiği özel günlerdir ve hepsinin bir hikayesi vardır.Bunları bilip öyle davranalım ki sonra mutluluğa kavuşalım.
Müslüman örf ve törelerine göre, dince kutsal sayılan olayların yıldönümlerine rastlayan günlere verilen ad. Böylece kutsal günlerin gecelerinde eskiden kentlerde cami, mescit ve benzeri yerler genellikle kandillerle donatıldığından, bu kutsal günlere bu ad verilmiştir. Kandil günlerinin kutlanmasının Abbasî Hilafeti ile başladığı tahmin edilmektedir. Dinî gün ve gecelerin kutlanmasının başlangıçta bir bayram hevesi ve anlayışı içinde olduğu, fakat zamanla ve dinî baskı ile bu gün ve gecelerin mistik bir hüviyet kazandığı bilinmektedir. Anadolu Türklerinde kandil günlerinin kutlanması hakkındaki bilgilerimiz, Mevlit ile ilgili bulunmaktadır. Kandil gecelerinde camilerin, özellikle minarelerin donatılması, III. Murat devrine rastlamaktadır. Mevlit törenleri ise Sultanahmet Camii’nin tarihi ile beraberlik göstermektedir. Bu dinî günlerde, küçüklerin büyükleri ziyaretleri, kandilini kutlama âdetleri sürmektedir. Bu gibi gecelerde Kuran ile birlikte, genellikle Süleyman Çelebe’nin Mevlit’i ve ilâhiler okunur. Müslümanların kutsal saydığı kandil geceleri şunlardır: Mevlit Kandili (12 Rebiülevvel) , Regaip Kandili (Recep ayının ilk Cuma gecesi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece) , Miraç Kandili (27 Recep) , Beraat Kandili (15 Şaban) ve Kadir Gecesi (27 Ramazan) .
Kandiliniz mubarek olsun efendim.
İSLÂM’IN KANDİLLERİ...
Kandiller, zamanla ve bir evrim sonucunda İslâm’a monte edilmiş ve artık kutsal sayılan günlerdir. İslâm’da, en çok bilinerek önem verileni Kadir olmak üzere beş Kandil bulunmaktadırlar. Bunlar; Mevlid, Regâip, Mîraç, Berat ve Kadir adlarıyla sıralanmaktalar. Ancak, Mîlât’tan on gün kısa olan Arap takvimine göre bu sıralama, yıldan-yıla değişebilmektedir de.
Konuya kandil denen aydınlatma aracından girelim... Bunun aslı olan candela (okunuşu kandela) , Latince yâni Roma dilinden geliyor. Buradan Araplar alıp kındil demişler; biz Türklerse sözü onlardan almış ve kandile çevirmişizdir. Belli bir yaşın üstünde olup, köy ve kasabalarda yetişmiş olanlar kandil görmüşlerdir. Kandil camsız bir âlet olup gaz lâmbasından daha basittir. Bâzı kandillerse, âdetâ fitilli bir çanaktan ibârettirler. İlk kandiller pişmiş topraktan yapılmış, sonra şekilden-şekle girmişlerdir. Târihte; taş, kurşun, cam, seramik, tunç, gümüş, altın gibi çeşitleri görülmüşlerdir. En sonundaysa tenekeden ve camlı yapıldığı görülmüştür. Kandiller sıvı yağları, daha çok da zeytinyağını yakmışlardır. Elektriğin yaygın olarak kullanıldığı günümüzde, câmilerin kubbe veyâ tavanlarında, kandil niyetine bunun benzeri elektrik lâmbalarını gene de görebiliriz. Bunlar artık, o mekânların süs unsurları da sayılmaktadırlar.
Buradaki asıl konumuz olan Kandil günlerine gelince... Henüz elektrik bulunmadan önce, yukarıda andığımız kutsal günlerin gecelerinde, câmi veyâ mescit gibi yerlerde kandil yakıldığından, böyle gecelere de “Kandil” denmeye başlanmıştır. Kandillerin en ünlüsü, kuşkusuz Kadir (Arapça kadr) gecesi olur. Ramazan’ın 27. gününe rastlayan bu gece, İslâm için son derecede önem taşımaktadır. Kuran’ın beş âyet(cümle) lik Kadir sûresi, Kuran’ın bu gece tebliğ olunmaya başlandığını bildirmektedir. Aynı âyete göre, Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Kadir gecesi Ramazan ayı içindedir ama, aslında bunun günü belli değildir. Buna rağmen, daha sonra konuyu irdeleyen İslâm yorumcuları, bâzı hadislerden çıkardıkları sonuçla Kadir gecesinin, Ramazan’ın 27. gününe rastlaması lâzım geldiğini ileri sürmüşlerdir. İddiâyı doğru kâbul eden İslâm toplumları, daha sonra günümüze kadar ve dâimâ aynı tez doğrultusunda hareket etmiştir.
Mevlit (Arapça mevlid) Kandili... Aslı gene Arapça olan mevlit kelimesi; doğum, doğum yeri veyâ doğum zamânı demek olur. Kandilin konusu olan mevlit ise Hz. Muhammet’in doğumudur ki, ilk olarak Fâtımîler(Mısır) döneminde din törenleri düzenlenerek kutlanmıştır. Geniş çapta kutlamalar ise, Selçuklular dönemine rastlamaktadır. Mevlit adına kutlamalar bundan sonra ve yavaş-yavaş bütün bir İslâm toplumuna yayılmıştır. Şu var ki, işin içine kültür girince her toplum Mevlit’i kendine göre yoğurmuştur. Tıpkı İslâm’ın asıl akîdeleri gibi, Mevlit de her toplumda farklı algılanarak, farklı-farklı yorumlanıp, farklı da uygulanmıştır. Mevlit günleri için, değişik İslâm ülkeleri dillerinde manzum övgüler (manzûme) yazılmıştır. Bunlar, ayrıca bestelenerek Kandil günlerinde okunmuşlardır. Ülke’mizde yazılan mevlitlerin en ünlüsü Süleyman Çelebi’ninkidir. Bu, o derecede tutulmuş ve o derecede tutunmuştur ki, bugün, diğerlerinin metnini değil varlığını bile bilmemekte, Mevlit manzûmesini Süleyman Çelebi’nin yazdığından ibâret sanmaktayızdır. Mevlit Kandili, bizde Osmanlı’nın III. Murat döneminden sonra kutlanmaya başlanmış, bundan sonraysa İslâm’a yerleşip-kalmıştır.
Regâip (Arapça regâib) Kandili... Regâib Arapçada, çok aranan, çok istenen demektir. Bu kandil, Âmine Hâtun’un Hz. Muhammet’e hâmile kaldığı gecenin yıldönümünü anlatır. İslâm toplumunda mübârek sayılan günlerdendir. Bu gece dahi, diğer kandiller gibi, dualarla ve genel ibâdetle geçirilir. Böyle bir gecenin (aslında bir günün tamamının) kutlanması, tabiî ki Hz. Muhammet’in tebliğlerinden değildir. Nitekim, İslâm içinde söz sâhibi olmuş bâzı kişiler, böyle bir kutlamanın yanlış ve yakışıksız olduğunu düşünmüşlerdir. Bugün de böyle düşünenler bulunmaktadırlar. Târih bilimi de, olayın târih olarak doğruluğunu zâten onaylamamaktadır.
Mîraç (Arapça mîrac) Kandili... Arapça mîrac; merdiven, yükselme, göğe çıkma gibi anlamlar taşır. Burada, Hz. Muhammet’in İslâm inanışında gökteki Allah katına çıkışı anlatılır. Olay, Mesçidi Haram’dan Mesçidi Aksâ’ya gidiş gibi de yorumlanır. İddiâlı bir söylentiye göreyse, Hz. Muhammet Burak adındaki beyaz bir atla Mesçid’i Aksâ’ya varmıştır. (Burak gökte hareket edince, buna göre onun kanatlı olduğu ve uçtuğu var sayılmaktadır.) Önceki bütün peygamberler orada beklemektedirler ve Kendisi’ni saygıyla karşılamışlardır. Hz. Muhammet, bundan sonra da aynı Burak’la göğün yedinci katına varmıştır. Orada, Allah’a iki yay boyu yaklaşmış, O’nunla konuşmuş, cennet ve cehennemi görmüştür. Mîraç denilen olay, İslâm dünyası içindeki belli tartışmalardan birinin konusudur. Bâzıları göğe çıkmayı ciddîye almamakta, bunu bir rüyâ olarak kabûl etmektedirler. Onlar, Hz. Muhammet’in bedeniyle değil ama rûhuyla Miraç’a çıkmış olabileceğini düşünmektedirler. Hz. Muhammet’in yatağının Mîraç gecesi sabahında ıslak bulunmuş olması, O’nun geceyi yatağında geçirip-terlediği şeklinde izah edilmiştir. Diğer bir kısım İslâm tasavvufçularıysa, Mîraç olayını tümden reddetmektedirler. Onlara göre böyle bir olayın yaşanması aslâ mümkün değildir. Bu durum, akla ve dünyâ gerçeğine uymaz. Mîraç olayı işte böylesine tartışmalı bir konudur. Fakat sonuç itibarıyla Mîraç da İslâm’ın mübârek gecelerinden sayılmakta, bu gece de duâ ve ibâdetlere vesîle olmaktadır.
Berat (Arapça Berâet) Kandili... Arapçadaki berâet, bildiğimiz beraatın aslıdır. Özgür bırakma, kefil olma gibi anlamları vardır. Hz. Muhammet’e peygamberliğin tebliğ edildiği gün olarak kutlanır. Berat kandili, bağışlanmayla mânen kurtulma gecesi sayılmaktadır. Önceki Kandillerdeki gibi, bu gece de duâ ve ibâdetlerle geçirilir. Aynı dînî törenler uygulanır.
Anlaşılmış olacağı üzere… Kandiller, kaynaklarını Kuran’dan almamış olsalar bile, Kuran’a inananların, daha sonra ibâdetlerin üstüne koydukları düşüncelerin kurumlaşmasıyla ortaya çıkmışlardır. İslâm akâidine (inanç ve tapınma kurallarına) katılmışlardır.
Mete Esin
Beyin karanlıksa,yürek karanlıksa,Allah'ın peşinden değilde-Allah'ın önünde gitmeye çalışan Hocanın peşinden gidenleri kandil nasıl aydınlatır? ! ..
her kandilin kendine göre bir özü var peygamber efendimize gelen her vahiler kandil aksamları gelmiştir ALLAH HERKESE KANDİL AKSAMLARINI DOYA DOYA YASAMAYI NASİP ETSİN..
helva helva helva:D
TOPRAK KANDİL
Yakıtı azalmış bir toprak kandil
Sevgilere mezar, şiirimsi dil...
Biter sürükleniş, zoraki kros
Yakındır yolculuk, sallanır mendil!
Onur BİLGE
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=601722&order=oto
'Ümmetimden bir müslüman benim doğuşuma sevinipte bu sevincinden dolayı bir dirhem hediye olarak harcarsa Allah yolunda som altından bir dağ harcamış sayılır ve Benim doğuşuma sevinen mümine kıyamet günü şefaat edeceğim...'
Muhammed'e muhabbetten, kâinat oldu hâsıl,
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl...
elektrikten önceki aydınlatma aracı
1 lanet olası yer
2 :) dua
3 :) annemi arayıp kandilin mübarek olsun dediğim zaman
4 :) nasreddin hoca(en çok onun hikayelerinde geçiyor sanıyorum)
arkadaşlar KANDİL demekten vazgeçelim..
zaten anlamını bilmediğimiz bir sürü kelimeyi olmadık yerlerde kullanıyoruz.
kandil, vaktiyele bu mübarek gecelerde cami minareliri aydınlatılması amacıyla kullanılırdı. ordan kalan bir alakasızlık.
bu akşam kandil denilmez. bu akşam berat gecesi denir.
nasıl kadir gecesine kadir gecesi denirse
berat gecesi, miracgecesi diye denir..
bilinçli olalım bilinçili konuşalım
''kandiller yana yana
dervişler döne döne..'
biz mi efendim..?
ateşten geçe geçe..
sen kandili görmüyorsun
kandille neyi göreceksin?
BİR GECE
Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın ondördü bir Öksüz çıkıverdi!
Lâkin, o ne hüsrândı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî
Bir kerre, zuhûr ettiği çöl, en sapa yerdi.
Bir kerre de, mâmûre-i dünyâ, o zamanlar.,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkına sarmıştı zemînin.
Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.
Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki Öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı O Mâsum,
Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere rahmetti, evet, şer–i mübîni,
Şehbâlini, adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sâhipse, O'nun vergisidir hep;
Medyûn O'na cem'iyyeti, medyûn O'na ferdi.
Medyûndur O mâsûm'a bütün bir beşeriyyet...
Yârab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
Mehmed Âkif ERSOY
Bu gün bütün arkadaşlarımızın regaip kandili mübarek olsun...
Değerli Müslüman Türk Kardeşlerim,
Yüce Mevlâya Hamd-ü senâlar olsun ki, bizleri yeni bir manevi mevsime; Üç Aylar'a ulaştırdı. Üç aylar denilince toplumumuzda, kameri aylardan olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları kastedilir. Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Üç Aylar'a işaret ederek şöyle dua ederdi: 'Allah'ım, Recep ve Şabanı bize bereketli kıl ve bizi sağlıkla Ramazan'a kavuştur.' Bu vesileyle bizler de manevi zenginliklerle dolu olan bu mana ikliminin hakkımızda hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ederiz.
Bu sene 29 Ağustos 2003 Cuma günü Üç Ayların ilki olan Recep ayına girmiş bulunuyoruz. Recep ayının ilk Cuma gecesi olan 28 Ağustos Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece de mübarek Regaip Kandilidir.
Regaip Kandili; Mü'minlere Allah'ın rahmetinin bol verildiği, yapılan dua ve ibadetlerin kabul edildiği gece demektir. Regaip Kandili; Miraç, Berat Kandillerini, özellikle Ramazan ayını ve bu ayda bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini, ayrıca da Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübarek bir gecedir.
Bu gece, yalvarış ve yakarışların Yüce Mevlâ'ya sunulduğu ve O'nun rahmetinden af istenildiği umut, huzur ve müjde gecesidir. Gönül dünyamızı bulandıran haset, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan te-mizleyelim. Aramızdaki dargın ve küskünlükleri kaldıralım. Birbirimize sevgi ve saygı ile yaklaşalım. Etrafımızı saran düşmanlıklara karşı birlik ve beraberlik içinde olalım. Müslümanların selameti, dünyada birlikte yaşamak zorunda olan tüm insanlığa barış ve hoşgörünün sağlanması için Cenab-ı Hak'ka samimi olarak dua edelim.
bugün regaip kandili...........kandilimiz mübarek olsun
Arapça kökenlidir, türkçede kullanımı çok azdır. Mum demektir. İngilizce'ye de geçmiştir. Candle şeklinde yazılır.
bugün..
herkesin kandili mübarek olsun.
tüm site üyelerinin ve çalışanlarının kandili mübarek olsun...
Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.
O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.'
(Tevbe Suresi, 128)
Allah (c.c) katında zamanların değerleri birbirine eşittir. Ancak öyle zamanlar vardır ki o zamanlarda öyle hadiseler olur kİ, o vakte diğer zaman dilimlerinden daha üstün bir değer kazandırır. Receb-i şerîfin ilk Cuma gecesine isabet eden Regâib Gecesi'de bu müstesna zamanlardan biridir. Cum'a geceler böyle kıymetli vakitlerden biridir.Regaib Gecesi gibi iki kıymetli gecede biraraya gelince, bu gece dahada bir kıymetli oluyor. Bu gece, yalvarış ve yakarışların Yüce Mevla'ya sunulduğu ve O'nun rahmetinden af istenildiği umut, huzur ve müjde gecesidir.
Allah Teâla'nın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok günahkarı bağışlaması sebebiyle bu geceye Regaib Gecesi' adı verilmiştir. Bu gecenin bu değeri nereden kazandığı hususunda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; Hz.Amine validemizin böyle bir gecede Resulullah (s.a.v) 'e hamile olduğunu anladığıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s.av) Regaib gecesinin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua ederr, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi. Resulullah (s.a.v) 'in Receb'in ilk perşembe gününü oruçla geçirdiği ve cuma gecesinde, bu kandil gecesine mahsus olmak üzere on iki rekât namaz kıldığı kabul edilir. Regâib gecelerinde dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.
İdrak ettiğimiz mübarek Regaib Kandilşi vesilesiyle, ruhumuzu karartan kötü duygu ve düşünceleri kalplerimizden atalım. İbadetin zevkinden bizi mahrum eden nefsin kötü arzularını frenleyelim. Gönül dünyamızı bulandıran haset, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan temizleyelim.
Bu geceyi nasıl karşılmak, nasıl ihya etmek gerekir?
Bu gece, oruçlu olarak karşılanmalıdır.
Bu gece, kazâsı olanın hiç değilse bir günlük kazâ namazı kılması, çok iyi olur.
Bu gecenin ihyâsı, yatsı namazıyla sabah namazını camide cemaatle kılmakla olur. Bu, gecenin ihyâsıdır. Bütün günün ihyâsı bu... Yatsı namazı ile sabah namazını camide kılmak, o günün, o gecenin ihyâsı demektir. İnsan sabahlara kadar, akşamlara kadar ibadet etmiş gibi sevab kazanır.
Bir başka ihyâ şekli zikir..... 'Lâ ilâe illallah', 'Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed', 'Estağfirullah', 'Sübhànallah', 'Elhamdü lillâh', 'Allahu ekber', 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm', 'Allah' gibi sözler mübarek kelimelerdir, cümleciklerdir. Bunları zikretmek çok sevabdır..
Bazı namazlar vardır,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kılmıştır. Bunlardan birisi de tesbih namazı'dır.
Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında: 12 rek'at 'Hacet namazı' kılınır.
Hacet Namazı:
2 rek'atte bir selâm verilerek kılınır.
Fâtiha-i şerîfeden sonra her rek'atte 3 'İnnâ enzelnâhü...', 12 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namazdan sonra 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır.
Salât-ı Ümmiye:
'Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedinin-nebiyyil-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim'
Secdede 70 defa: 'Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh' okunur.
Secdeden kalkıp 1 defa: 'Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta'lem. İnneke entel-eazzül-ekrem' okunur.
Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa 'Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh' okunur.
Secdeden kalkıp duâ yapılır.
Duâda Hz. Allâh'a şu şekilde de ilticâ etmelidir: 'Allâhümme bârik lenâ recebe ve şa'bân. Ve bellığnâ ramazân'