Kainatı küçültsen insan, insanı büyültsen kainat olur.
Demek ki, insan küçük alemdir. Kainat ise büyük alemdir. Büyük alem olan kainat küçültülse insan olur; insan kainat kadar büyütülse kainat olur. İnsandaki zerre ve hücreler kainattaki yıldız ve galaksiler gibidir. İnsan nasıl ceset ve ruhtan oluşuyor ise, kainat da aynı şekilde maddi ve manevi alemlerden oluşur. Kainatın maddi alemi, insandaki cesede mukabil geldiği gibi, kainatın arka cephesinde öz olarak duran gaybi ve manevi alemler de insandaki ruha benzer.
İnsanın nasıl ki, yalnızca maddi bedeninin göz, kulak, burun, dil gibi aza ve organları varsa; aynen onun gibi, ruhun da akıl, kalp, ruh, vicdan gibi hissiyat ve cihazları vardır. Bu ilişki aynı şekilde kainatta da caridir. Yani kainatın bedeni hükmünde olan maddi alemin de, semavat, dünya, gezegenler gibi kısımları ve alemleri vardır. Diğer taraftan, kainatın ruhu hükmünde olan manevi ve gaybi olarak misal, berzah, cennet ve cehennem, gibi alemleri de vardır. Bu manevi alemlerin kendine mahsus semaları da vardır. Alemler sadece bizim maddi olarak gördüklerimizle sınırlı değildir.
Hatta insanın her manevi duygusu bu alemler ile irtibat halindedir. Mesela bizdeki hayal kuvveti, misal alemine açılan bir penceredir. Hafıza, kader levhalarının bir nümunesidir. Ruhumuz ruhlar aleminin bir kapısıdır. Kalp, vacibat alemi olan Allah’ın Zatı ile tatmin olan bir ayne-i samettir.. Alemler sadece maddi alemler ile sınırlı değildir. Hatta maddi alem bu alemlerle kıyas edildiğinde, denizde, bir damla gibidir.
Mesela, insandaki hayal kuvvesi misal aleminin bir modeli ve mizanı gibidir; insan o hayal kuvvesi ile o aleme bakıyor. Ruh, alem-i ervahın bir mizanı ve modeli hükmündedir. Akıl, mana aleminin anahtarı ve penceresidir. Göz görüntü aleminin bir menfezidir. Kulak ses alemine açılan bir kanaldır vs.
kainatın sırrını bizim aklımız çözmeye yetmiyor.. daha yeni yeni ideal evren düzeni tezi hazırlanmaya başlandı ulm üniversitesi tarafından..bu evren düzenine göre evren eiffel kulesi gibi üçgen ama eiffelin ucu gibi bitmiyor..sonsuza kadar uzanıyor...
Sır, saklamaktır. Sır, saklamayı bilmektir. Ve sır, özene bezene yapılmış, rengarenk bir yağlı boya tablosunda bulunmayan renktir.
İnsan Eşref-i Mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmıştır. Buna pek de itiraz eden olmaz [darvincilerin dışında tabi]... Allah (c.c.) insana nice sırlar nasip etmiştir.Bu sırların değerini bilmek de insana düşer.Yani akleden insanlara...
Kimi insanlar bu cevherin farkında değildir; ama cevherin farkında olanlar, bu sırrı hakkıyla özümser ve onu korurlar. İnsanın yaratılışındaki güzellik; 'meleklerden dahi üstün olma özelliği' insana verilen sırdan ibarettir. Bu sırrı anlayamayanlar (avare yaşayanlar) Eşref-i Mahlukat olmayı başaramazlar. Yaratılışlarındaki güzelliğe yüz çevirmiş olurlar.
Yüz çevirirler,
En sevgiliden.
En sevgilinin Sevdiklerinden..
En sevgilinin, sevdiklerinin sevdiklerinden...
İşte arkadaşlar arasında söylenen sırları saklamayan kişinin durumu da, sırrı saklamasını bilmeyen kişinin dışlanmasıyla son bulur. Allah (c.c.) biz insanlara bilmemiz için sırlar nasip etmiş. Bu sırrı diğer insanlarla paylaşırsak bu sır, sır olmaktan çıkar. Burada önemli olan sırrın kimlere nasıl ulaştığıdır. Art niyetli kimse, sırrı söyleyen kişinin aleyhinde bazı kötü şeyler yapabilir. Çünkü sır insanın kişiliğinden bir parçadır, koparıldı mı; siz de peşinden onunla beraber gidersiniz, yani yitersiniz... Kişiliğini yerlerde süründüren de yaratılışındaki güzelliği koruyamamış olur zaten. Eşittir: Bir zavallı...
Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri de, rubaisinde şöyle der:
'Aklın ustasıyla söyleşiyordum biraz, Dedim: Evren sırrını vermekte etme naz. Öyleyse şimdi bana kulak ver, dedi o; Bilirsen sır, sır olur, söylersen sır olmaz.'
İşte kainatın sırrı da böyledir. Ki insan kainatın aslı ve bir özetidir. Bu özetten seçilen en güzel duaları ve sözleri Allah bize nasip etsin. İşte geldim tıkandım sonunda her yazının sonunda olduğu gibi. Her zamanki eksik ve bir yanı parçalı bulutlu sonuç cümlesini yazıyorum. HAYATTA SONUÇ DİYE BİR ŞEY YOKKEN BİLE.. Düşünmesini ve saklamasını bilenlere...
Kainatı küçültsen insan, insanı büyültsen kainat olur.
Demek ki, insan küçük alemdir. Kainat ise büyük alemdir. Büyük alem olan kainat küçültülse insan olur; insan kainat kadar büyütülse kainat olur. İnsandaki zerre ve hücreler kainattaki yıldız ve galaksiler gibidir. İnsan nasıl ceset ve ruhtan oluşuyor ise, kainat da aynı şekilde maddi ve manevi alemlerden oluşur. Kainatın maddi alemi, insandaki cesede mukabil geldiği gibi, kainatın arka cephesinde öz olarak duran gaybi ve manevi alemler de insandaki ruha benzer.
İnsanın nasıl ki, yalnızca maddi bedeninin göz, kulak, burun, dil gibi aza ve organları varsa; aynen onun gibi, ruhun da akıl, kalp, ruh, vicdan gibi hissiyat ve cihazları vardır. Bu ilişki aynı şekilde kainatta da caridir. Yani kainatın bedeni hükmünde olan maddi alemin de, semavat, dünya, gezegenler gibi kısımları ve alemleri vardır. Diğer taraftan, kainatın ruhu hükmünde olan manevi ve gaybi olarak misal, berzah, cennet ve cehennem, gibi alemleri de vardır. Bu manevi alemlerin kendine mahsus semaları da vardır. Alemler sadece bizim maddi olarak gördüklerimizle sınırlı değildir.
Hatta insanın her manevi duygusu bu alemler ile irtibat halindedir. Mesela bizdeki hayal kuvveti, misal alemine açılan bir penceredir. Hafıza, kader levhalarının bir nümunesidir. Ruhumuz ruhlar aleminin bir kapısıdır. Kalp, vacibat alemi olan Allah’ın Zatı ile tatmin olan bir ayne-i samettir.. Alemler sadece maddi alemler ile sınırlı değildir. Hatta maddi alem bu alemlerle kıyas edildiğinde, denizde, bir damla gibidir.
Mesela, insandaki hayal kuvvesi misal aleminin bir modeli ve mizanı gibidir; insan o hayal kuvvesi ile o aleme bakıyor. Ruh, alem-i ervahın bir mizanı ve modeli hükmündedir. Akıl, mana aleminin anahtarı ve penceresidir. Göz görüntü aleminin bir menfezidir. Kulak ses alemine açılan bir kanaldır vs.
(alıntı)
bunu en iyi yunus anlatmış
bu dünyayı kuran biri var
ne hoş sağlam temel atmış
insanlığa ibret için kısım kısım kul yaratmış
kimi yaya kimi atlı kimi uçar çift kanatlı
dünya şirin baldan tatlı
muallak da bina çatmış
ustası var çırağı yok
kazması var küreği yok
gök kubbenin direği yok
muallak da bina çatmış
İlmen...Bigbang diyenler aslında bir anda yaratılmıştır diyecekler de...dilleri varmıyor...
Kim bu sırra vakıf ki....
bol seviş bol absolut..
bol sex,bol smirnoff.
kainatın sırrı;
BEN-den ötede olandır.
bilmesem de olur, nefes alıyım yeter. ama kloroplastla golgi arasındaki yolda gizli olabilir. üstünde düşünmedim değil.
herşeyin tek formülde birleştirilebilmesi mi desem...
TOH (Theory Of Everything) ....
kainatın sırrını bizim aklımız çözmeye yetmiyor..
daha yeni yeni ideal evren düzeni tezi hazırlanmaya başlandı ulm üniversitesi tarafından..bu evren düzenine göre evren eiffel kulesi gibi üçgen ama eiffelin ucu gibi bitmiyor..sonsuza kadar uzanıyor...
kainatın en büyük sırrı VAHDET-İ VÜCUD dur.en büyük bilmece.son bilmece.
vahdet-i vücud nedir? sorusuna cevap bulmak için
bakınız:http://http://65.122.110.233/webs/mutlulugunsirri/vahdet.htm
Sır ve İnsan
Sır, saklamaktır. Sır, saklamayı bilmektir. Ve sır, özene bezene yapılmış, rengarenk bir yağlı boya tablosunda bulunmayan renktir.
İnsan Eşref-i Mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmıştır. Buna pek de itiraz eden olmaz [darvincilerin dışında tabi]... Allah (c.c.) insana nice sırlar nasip etmiştir.Bu sırların değerini bilmek de insana düşer.Yani akleden insanlara...
Kimi insanlar bu cevherin farkında değildir; ama cevherin farkında olanlar, bu sırrı hakkıyla özümser ve onu korurlar. İnsanın yaratılışındaki güzellik; 'meleklerden dahi üstün olma özelliği' insana verilen sırdan ibarettir. Bu sırrı anlayamayanlar (avare yaşayanlar) Eşref-i Mahlukat olmayı başaramazlar. Yaratılışlarındaki güzelliğe yüz çevirmiş olurlar.
Yüz çevirirler,
En sevgiliden.
En sevgilinin Sevdiklerinden..
En sevgilinin, sevdiklerinin sevdiklerinden...
İşte arkadaşlar arasında söylenen sırları saklamayan kişinin durumu da, sırrı saklamasını bilmeyen kişinin dışlanmasıyla son bulur.
Allah (c.c.) biz insanlara bilmemiz için sırlar nasip etmiş. Bu sırrı diğer insanlarla paylaşırsak bu sır, sır olmaktan çıkar. Burada önemli olan sırrın kimlere nasıl ulaştığıdır. Art niyetli kimse, sırrı söyleyen kişinin aleyhinde bazı kötü şeyler yapabilir. Çünkü sır insanın kişiliğinden bir parçadır, koparıldı mı; siz de peşinden onunla beraber gidersiniz, yani yitersiniz... Kişiliğini yerlerde süründüren de yaratılışındaki güzelliği koruyamamış olur zaten. Eşittir: Bir zavallı...
Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri de, rubaisinde şöyle der:
'Aklın ustasıyla söyleşiyordum biraz,
Dedim: Evren sırrını vermekte etme naz.
Öyleyse şimdi bana kulak ver, dedi o;
Bilirsen sır, sır olur, söylersen sır olmaz.'
İşte kainatın sırrı da böyledir. Ki insan kainatın aslı ve bir özetidir. Bu özetten seçilen en güzel duaları ve sözleri Allah bize nasip etsin.
İşte geldim tıkandım sonunda her yazının sonunda olduğu gibi.
Her zamanki eksik ve bir yanı parçalı bulutlu sonuç cümlesini yazıyorum.
HAYATTA SONUÇ DİYE BİR ŞEY YOKKEN BİLE..
Düşünmesini ve saklamasını bilenlere...
Yasin ONAT