Bir daha dünyaya gelsem Yine seni severdim Beni üzesin diye, Beni deli divane edesin diye... Biliyorum; Sen de bir daha dünyaya gelsen Yine beni sevmezdin Kahrımdan öleyim diye...
Dur bırak, kaynasın kahvenin suyu. Bana İstanbu'lu anlat nasıldı, bana boğazı anlat nasıldı. Haziran titreyişlerle, kaçak yağmurlarla, yıkanmış kurumuş o yedi tepe ana şefkati gibi sıcak güneşte insanlar gülüyordu de trende vapurda otobüste yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle hep kahır,hep kahır, hep kahır bıktım be dur bırak kalsın açma titreyişim, bana İstanbu'lu anlat nasıldı, Şehirlerin şehrini anlat nasıldı. Beyoğlu sırtlarından bir yasak gözlerimle bakıp, köprüler, saray burnu, minareler ve halice diyiverdim bir merhaba gizlice. insanlar gülüyordu de, trende vapurda otobüste, yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle hep kahır,hep kahır, hep kahır bıktım be dur kıpırdama kal biraz öylece ne olur kokun İstanbul gibi gözlerin İstanbul gecesi gibi Şimdi gel sarıl bana kınalım gök kubbenin altında orda da beraber çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali hasretemin köyünde sanki bir pınar gibi insanlar gülüyordu de trende vapurda otobüste yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle hep kahır hep kahır hep kahır bıktım be
Ar.: Kahr
1. Yok etme, ezme, perişan etme, mahvetme.
2. Derin üzüntü veya acı, sıkıntı.
Kahır (veya kahrını) çekmek (dym.)
Kahrından ölmek (dym.)
En sevdiğinin, sevdiği ile yemek yemesi...
Bir daha dünyaya gelsem
Yine seni severdim
Beni üzesin diye,
Beni deli divane edesin diye...
Biliyorum;
Sen de bir daha dünyaya gelsen
Yine beni sevmezdin
Kahrımdan öleyim diye...
- Ümit Yaşar Oğuzcan
insanlar gülüyorlardı
trende, vapurda, otobüste
yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle
hep kahır, hap kahır, hep kahır
bıktım be! ! ! ...
bunu cem karacadan canlı dinlemiştim bi şiir dinletisinde..kahır işte..tanımı budur..daa güzeli olamaz
BANA İSTANBUL'U ANLAT
Dur bırak,
kaynasın kahvenin suyu.
Bana İstanbu'lu anlat nasıldı,
bana boğazı anlat nasıldı.
Haziran titreyişlerle, kaçak yağmurlarla,
yıkanmış kurumuş o yedi tepe
ana şefkati gibi sıcak güneşte
insanlar gülüyordu de
trende vapurda otobüste
yalanda olsa hoşuma gidiyor
söyle
hep kahır,hep kahır, hep kahır
bıktım be
dur bırak kalsın açma titreyişim,
bana İstanbu'lu anlat nasıldı,
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı.
Beyoğlu sırtlarından bir yasak
gözlerimle bakıp,
köprüler, saray burnu, minareler ve halice
diyiverdim bir merhaba gizlice.
insanlar gülüyordu de,
trende vapurda otobüste,
yalanda olsa hoşuma gidiyor,
söyle
hep kahır,hep kahır, hep kahır
bıktım be
dur kıpırdama kal biraz öylece
ne olur
kokun İstanbul gibi
gözlerin İstanbul gecesi gibi
Şimdi gel sarıl bana kınalım
gök kubbenin altında
orda da beraber
çok şükür diyerek
yeniden başlamanın hayali
hasretemin köyünde sanki bir
pınar gibi
insanlar gülüyordu de
trende vapurda otobüste
yalanda olsa hoşuma gidiyor
söyle
hep kahır hep kahır hep kahır
bıktım be
kahr etmekle ayni kelime kökünden...
hasmi, kendi gücünü ortaya koyarak ezmek..
force
Bir şeye kahırlanmak, içten üzülmektir. Aynı zamanda KAHIR, Orhan Gencebay´ ın bir filminin adı ve A. Erol Göksu´ nun bir romanının adıdır.