Yalnızca boşuna bir ışıkla yanıp tutuşanlar, şiir aşkıyla dolu olup da kendi şiirini yazamayan ozan, aşka tutkun olup da, seçmesini bilmediği için, oluşamayan kadın kaygılandırır beni.
Efendim kadınlar gününün hangi toplumlarda,niçin kutlandığının sebeplerini düşündüm geçenlerde....
Düşüncelerim Freud Efendi'ye kadar gitti açıkcası...Batı medeniyetini ister kabul edin ister etmeyin bu adamın söyledikleri etkilemiştir...Hatta batıyı da geçtim Hollywood film endüstrisi vasıtasıyla da tüm dünyaya yayılmıştır...
'Modern/Çağdaş/ Özgür ' kadın konusunda Freud'un bu cinsin doğuştan fıtrî yetersizlik sahibi oldğuna dair tezleri öylesine kabul görmüştür ki garibim bîçare kadın ömür boyu sonradan ortaya atılmış bu yetersizliğini aşmaya çabalamıştır...
Nasıl bunu aşacaktır? Maddi güç, mevki, etkinlik,iktidar gibi mefhumlar peşinde koşmalıydı..fakat aslında farkında olmadan erkekleşmeye başlıyordu kadın bunlara sahip olmak istediğinde de...
Ne yazık ki; Allah vergisi o letafetini,asil taraflarını,merhametini,sezgi gücünü ve daha bir çok kadına bahşedilmiş şeyleri kenarda kurutarak erkekleştikçe kendi aslına ihanet etmiş oluyor aslında kadın....
tüm bunların sonunda giderek erkekleşen 'emansipe' olmuş kadınlar değerli olma çabasıyla kendilerini teşhire başlarlar...
Doğuştan gelen yetersizliği(ki bu elbette Freud'a göre,ben bu fikre katılmıyorum ;)) ile kadın değer kazanabilmek adına dişiliğini sergilemeli,erkek dünyasında şerefini(!) trajik biçimde geri kazanmaya çabalamalıdır...
Batı dünyasında tam da bu noktada kadın kendini kıymetlendirmek isterken o çok adı geçen 'çağdaş' kadın farkına dahi varmadan cinsel bir nesne halini alır...
Ruhları kararmış,'Can''ından uzaklaşmış,kendine yabancı kadınlar türeyiverir bu tip toplumlarda yazık ki...
Bu yazıma önce kadın itiraz edecektir belki de...
Ama gelin reklam endüstrisine bakalım..panolar,televizyonlar,gazetelerin arka sayfaları...
Nesneye indirgenmiş, oyuncak bebekler gibi boya küpüne batmış,estetik ameliyatlarla hilkat garibeliğine koşturan,bedeninin en kutsalı,mahrem yerlerini bir vitrinde sergilercesine son sınıra kadar açıp seks objesi olan 'modern/çağdaş ' kadın aslında insanlığın geldiği noktanın en trajik sahnesinin baş kahramanıdır diyebilirim....
Tüm bunların neticesinde kadına bir günle mutluluk verilmek mi isteniyor :))) gülünç bu sadece....
Kadınlar bilmese de...yada bildiklerini unutmuş olsalar da bizler kadının kim olduğunu gayet iyi biliyoruz...
Bizler 'kadın' mefhumunun üzerinden günler icad edip de düştükleri çirkeften çıkmaya çabalayanların aksine bilmekteyiz yerimizi ve kıymetimizi...
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında ve ayakları altından akan toprak, toprak, ve topraktı. Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı. Ve kadınlar birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
Kadın adına kavga yaptığımız sevdalar kimi zaman kaşık düşmanı kimi zamanda yürekler adına türkü yaktığımız yarimizdir nazım hikmet ran da bu dizeleri ile anlatıyor kadınları kadınlarımız şimdi üretten ve ve emek harcayan kadınlarımız
Şeytanın insan suretidir.Hiç biri zeki DEĞİLDİR.ama fetbazlık şeytanlık fitne ve fesatta üstlerine yoktur.Ve şu anda yaratılmışlar arasında HAYAdan en yoksun olanıdır.Sanırım artık sadece sex yapmaya yarıyolar. NOT:(BUGÜNÜN GENÇ NESİL KADINLARI İÇİN YAZILMIŞTIR.TABİ aralarında KIZ OLARAK kalabilen varsa onlar içinde)
Otuz yasini gecmis bir kadin asla sizi gecenin bir yarisi uyandirip 'ne dusunuyorsun? ' diye sormaz....... Umurunda degildir cunku ne dusundugunuz.
*********************
Otuzunu asmis bir kadin TV deki maci seyretmek istemiyorsa, soylene soylene TV 'nin karsisinda yaninizda oturmaz....... Yapmak istedigi bir seyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan birseydir. ************************
Otuz yasini asmis bir kadin kendini yeterince iyi tanir ve kendinden emindir... Kim oldugunu, ne oldugunu, ne istedigini, ve kimden istedigini bilir. *************************
Otuzunu asmis cok az kadin onun hakkinda ya da yaptiklari hakkinda ne dusundugunuzu onemser.
************************
Otuz yas ustu kadin cogunlukla buyuk asklara, omur boyu surecek bagliliklara doymustur. Hayatinda en son ihtiyaci oldugu sey bir baska miz miz, devamli soylenen, ne yapacagina karisan, yapiskan bir asiktir. ***********************
Otuzunu asmis kadin, agirbaslidir.Bir operanin ortasinda ya da pahali bir restoranda sizinle ciglik cigliga kavga etmesi cok nadirdir... Ha tabi hakettiyseniz, sizi vururken de hic tereddut etmez, sonuclarina katlanmayi da planlayarak... *********************
Otuzunu asmis kadin ovguler yagdirmakta cok bonkordur, cogu hak edilmemis bile olsa..... cunku takdir edilmemenin ne oldugunu iyi bilir.
*********************
Otuzunu asmis kadin sizi bayan arkadaslariyla rahatlikla tanistiracak kadar kendine guvenir...... Daha genc bir kadin, en iyi arkadasini bile gormezlikten gelebilir, yanindaki adama guvenmedigi icin. ********************
Otuz yasin ustundeki kadin sizin onun arkadasina ilgi duymanizi hic sallamaz..... arkadasinin onun aldatmayacagini bilir. *********************
Kadinlar yaslari ilerledikce medyumlasirlar. Ona gunah cikarmaniza Hic gerek yoktur..... Onlar her haltinizi bilirler.
*********************
Otuz yasini asmis bir kadin Kipkirmizi bir ruj surdugunde bu ona cok yakisir. Ama daha genc kadinlarda boyle degildir. Cig durur.....
**********************
Otuz ustu kadinlar aciksozlu, dogrucu ve durustturler...... Onun icin ne anlam tasidiginizi merak etmenize gerek yoktur....... Ne kadar geri zekali oldugunuzu bir cirpida acik acik soyleyiverir....... eger bir geri zekali gibi davrandiysaniz.
Jean-Jaque-Rousse’nin bir itirafını hatırlayalım: Babası ona, bir saatin içini açıp da makinesini ve basit işleme mekanizmasını gösterdiği gün, bütün cazibesini kaybeden güzel âlet, hemen onun gözünden düşüvermiş.
kadın,bir erkeği kendisi hakkında'Tanrım! kadınlar ne kadar akıllı ve strateji yönünden başarılı bir cinstir' gibi hayranlık içeren cümleleri kurdurabilecek kadar zeki bir cistir :))
KADIN Tanrı yapragın hafifligini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlıgını, tavşanın ürkeklığini buna ekledi.Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu,saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı.Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadını yaptı.Yarattığı kadını erkeğe armağan etti......
ERKEK Tanrı kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boğanın dehşetini aldı, sülüğün yapışkanlığını, kedinin nankörlüğünü, hindinin kabarışını, gergedan derisinin sertliğini onlara ekledi.Bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini, sivrisineğin vızıltısını kattı ve erkeği yarattı.Yarattığı erkeği adam etsin diye K A D I N A verdi.
Okuyacaklarınız, musevilerin, Tanrı ile insanın konuşmasını anlatan kitapları Talmud'dan alınmıştır ve şöyle biter: '...bir kadını ağlatırken çok dikkat edin, çünkü Tanrı gözyaşlarını sayar! Kadın erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı,öyle olsaydı ezilirdi; üstün olmasın diye başından da yaratılmadı. ama göğsünden yaratıldı, eşit olsun diye; kolun biraz altından korunsun diye... kalp hizasından SEVİLSİN diye...
erkeklerin asla anlayamayacağı bir tür canlı...
denizler mürekkep, ağaçlar kalem,yeryüzüde defter olsa kadın'ı anlatmaya yetmez..nerdenmi biliyorum? kendimdenn :) ..
Yalnızca boşuna bir ışıkla yanıp tutuşanlar, şiir aşkıyla dolu olup da kendi şiirini yazamayan ozan, aşka tutkun olup da, seçmesini bilmediği için, oluşamayan kadın kaygılandırır beni.
EXUPéRY / Kale
.......Kadin ilk önce bir annedir.Erkeginin esidir.Kadin bir nadide cicek bir manolya dir,koklamayi bilemezsen solar gider yazik olur.
Kadin bir cicek gibidir koklamasini ve tutmasini bilirseniz size dünyada bircok güzelligi tattiran bir güzel varliktir.
MÜBAREK BİR VARLIK.DEĞERİNİ BİLMEK GEREKİR.
kullanılan ama kullanılmaması gereken
yazık değil mi onca türbanlıya!
(humeyniyi sevmeyenlere tabii)
teknolojinin ve bilmin cok ilerlemesine rağmen hala cözemediği, güzel, şirin ve susmayan insan modelidir.
Efendim kadınlar gününün hangi toplumlarda,niçin kutlandığının sebeplerini düşündüm geçenlerde....
Düşüncelerim Freud Efendi'ye kadar gitti açıkcası...Batı medeniyetini ister kabul edin ister etmeyin bu adamın söyledikleri etkilemiştir...Hatta batıyı da geçtim Hollywood film endüstrisi vasıtasıyla da tüm dünyaya yayılmıştır...
'Modern/Çağdaş/ Özgür ' kadın konusunda Freud'un bu cinsin doğuştan fıtrî yetersizlik sahibi oldğuna dair tezleri öylesine kabul görmüştür ki garibim bîçare kadın ömür boyu sonradan ortaya atılmış bu yetersizliğini aşmaya çabalamıştır...
Nasıl bunu aşacaktır? Maddi güç, mevki, etkinlik,iktidar gibi mefhumlar peşinde koşmalıydı..fakat aslında farkında olmadan erkekleşmeye başlıyordu kadın bunlara sahip olmak istediğinde de...
Ne yazık ki; Allah vergisi o letafetini,asil taraflarını,merhametini,sezgi gücünü ve daha bir çok kadına bahşedilmiş şeyleri kenarda kurutarak erkekleştikçe kendi aslına ihanet etmiş oluyor aslında kadın....
tüm bunların sonunda giderek erkekleşen 'emansipe' olmuş kadınlar değerli olma çabasıyla kendilerini teşhire başlarlar...
Doğuştan gelen yetersizliği(ki bu elbette Freud'a göre,ben bu fikre katılmıyorum ;)) ile kadın değer kazanabilmek adına dişiliğini sergilemeli,erkek dünyasında şerefini(!) trajik biçimde geri kazanmaya çabalamalıdır...
Batı dünyasında tam da bu noktada kadın kendini kıymetlendirmek isterken o çok adı geçen 'çağdaş' kadın farkına dahi varmadan cinsel bir nesne halini alır...
Ruhları kararmış,'Can''ından uzaklaşmış,kendine yabancı kadınlar türeyiverir bu tip toplumlarda yazık ki...
Bu yazıma önce kadın itiraz edecektir belki de...
Ama gelin reklam endüstrisine bakalım..panolar,televizyonlar,gazetelerin arka sayfaları...
Nesneye indirgenmiş, oyuncak bebekler gibi boya küpüne batmış,estetik ameliyatlarla hilkat garibeliğine koşturan,bedeninin en kutsalı,mahrem yerlerini bir vitrinde sergilercesine son sınıra kadar açıp seks objesi olan 'modern/çağdaş ' kadın aslında insanlığın geldiği noktanın en trajik sahnesinin baş kahramanıdır diyebilirim....
Tüm bunların neticesinde kadına bir günle mutluluk verilmek mi isteniyor :))) gülünç bu sadece....
Kadınlar bilmese de...yada bildiklerini unutmuş olsalar da bizler kadının kim olduğunu gayet iyi biliyoruz...
Bizler 'kadın' mefhumunun üzerinden günler icad edip de düştükleri çirkeften çıkmaya çabalayanların aksine bilmekteyiz yerimizi ve kıymetimizi...
Mevlânâ der ki:
''Kadın Hak nûrudur....Sevgili değil...
Sanki yaratıcıdır...Yaratılmış değil! ''
Vesselâm...
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
Kadın adına kavga yaptığımız sevdalar kimi zaman kaşık düşmanı kimi zamanda yürekler adına türkü yaktığımız yarimizdir nazım hikmet ran da bu dizeleri ile anlatıyor kadınları kadınlarımız şimdi üretten ve ve emek harcayan kadınlarımız
[email protected]
Tüm Kadınların 8 mart kadınlar gününü yürekden kutlar
Hepisine mutlu huzurlu sağlıklı bir yaşam dileği ve temennisiyle...
EEEYY...BAŞ TACIMIZ KADINLAR!
Hepiniz Sağlıklı Kalın...... Huzurlu Kalın.......
Mutlu Kalın...... Sevgiyle Kalın......
Herşey gönlünüzce olsun...! ! !
Kalbiniz sevgiyle dolsun...! ! !
Yolunuz aydınlık olsun...! ! !
ışığınız hiç sönmesin...! ! !
......Hepinize Sevgiler....
Gizemlikartal...Ramazan Kocapınar
Şeytanın insan suretidir.Hiç biri zeki DEĞİLDİR.ama fetbazlık şeytanlık fitne ve fesatta üstlerine yoktur.Ve şu anda yaratılmışlar arasında HAYAdan en yoksun olanıdır.Sanırım artık sadece sex yapmaya yarıyolar. NOT:(BUGÜNÜN GENÇ NESİL KADINLARI İÇİN YAZILMIŞTIR.TABİ aralarında KIZ OLARAK kalabilen varsa onlar içinde)
İyi ki doğdum
Gördün mü 25 oldum
Özgürüm kanatlandım
Durmadım ayaklandım
Koşup ilerliyorumm....
İyi ki doğdum
NE GÜZEL Bİ KADIN OLDUMMMMM..
Erkekler hep peşimde
Ama aklım işimde
Sınırı zorluyorum...
Kalamam hayatın köşesinde
O zaman neşesi neresinde
Koysalar önüme bariyer de
Çocuk da yaparım kariyer de...
Pes etmem ben en zor günüm de
Kanatlandım özgürüm ben de
Deseler geçecek bu heves de
Çocuk da yaparım kariyer deeeeeeeeee.....
murathan munga 'ın yüksek topuklar isimli kitabı kadını çok iyi anlatıyor....
kadın annedir! ! !
kadınlar; solu melek sağı şeytan olan yaratıklardır :)
Otuz yasini gecmis bir kadin asla sizi gecenin bir yarisi uyandirip 'ne dusunuyorsun? ' diye sormaz.......
Umurunda degildir cunku ne dusundugunuz.
*********************
Otuzunu asmis bir kadin TV deki maci seyretmek istemiyorsa, soylene soylene TV 'nin karsisinda yaninizda oturmaz.......
Yapmak istedigi bir seyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan birseydir.
************************
Otuz yasini asmis bir kadin kendini yeterince iyi tanir ve kendinden emindir...
Kim oldugunu, ne oldugunu, ne istedigini, ve kimden istedigini bilir.
*************************
Otuzunu asmis cok az kadin onun hakkinda ya da yaptiklari hakkinda ne dusundugunuzu onemser.
************************
Otuz yas ustu kadin cogunlukla buyuk asklara, omur boyu surecek bagliliklara doymustur.
Hayatinda en son ihtiyaci oldugu sey bir baska miz miz, devamli soylenen, ne yapacagina karisan, yapiskan bir asiktir.
***********************
Otuzunu asmis kadin, agirbaslidir.Bir operanin ortasinda ya da pahali bir restoranda sizinle ciglik cigliga
kavga etmesi cok nadirdir...
Ha tabi hakettiyseniz, sizi vururken de hic tereddut etmez, sonuclarina katlanmayi da planlayarak...
*********************
Otuzunu asmis kadin ovguler yagdirmakta cok bonkordur, cogu hak edilmemis bile olsa.....
cunku takdir edilmemenin ne oldugunu iyi bilir.
*********************
Otuzunu asmis kadin sizi bayan arkadaslariyla rahatlikla tanistiracak kadar kendine guvenir......
Daha genc bir kadin, en iyi arkadasini bile gormezlikten gelebilir, yanindaki adama guvenmedigi icin.
********************
Otuz yasin ustundeki kadin sizin onun arkadasina ilgi duymanizi hic sallamaz..... arkadasinin onun aldatmayacagini bilir.
*********************
Kadinlar yaslari ilerledikce medyumlasirlar. Ona gunah cikarmaniza Hic gerek yoktur..... Onlar her haltinizi bilirler.
*********************
Otuz yasini asmis bir kadin Kipkirmizi bir ruj surdugunde bu ona cok yakisir. Ama daha genc kadinlarda boyle degildir. Cig durur.....
**********************
Otuz ustu kadinlar aciksozlu, dogrucu ve durustturler...... Onun icin ne anlam tasidiginizi merak etmenize gerek yoktur.......
Ne kadar geri zekali oldugunuzu bir cirpida acik acik soyleyiverir.......
eger bir geri zekali gibi davrandiysaniz.
varlığı dert yokluğu dert bişey
Kesinlikle bir köle bir sex objesi değildir.....Olsa olsa başımızın tacıdırlar...
mükemmelliktir
Jean-Jaque-Rousse’nin bir itirafını hatırlayalım: Babası ona, bir saatin içini açıp da makinesini ve basit işleme mekanizmasını gösterdiği gün, bütün cazibesini kaybeden güzel âlet, hemen onun gözünden düşüvermiş.
Bir gül gibi al ve narin..
Bir su gibi saydam ve sakin..
kadın,bir erkeği kendisi hakkında'Tanrım! kadınlar ne kadar akıllı ve strateji yönünden başarılı bir cinstir' gibi hayranlık içeren cümleleri kurdurabilecek kadar zeki bir cistir :))
Kadın varoluşun sebebidir, Aşkın doğduğu yerdir, Kısaca; Hayatın anlamıdır...
acizler içinde en acizi.......
şeytan
kadın ne güldür ne goncadır ne diken koklamasını bilirsen gül olur tutmasını bilmessen diken....
KADIN
Tanrı yapragın hafifligini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlıgını, tavşanın ürkeklığini buna ekledi.Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu,saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı.Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadını yaptı.Yarattığı kadını erkeğe armağan etti......
ERKEK
Tanrı kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boğanın dehşetini aldı, sülüğün yapışkanlığını, kedinin nankörlüğünü, hindinin kabarışını, gergedan
derisinin sertliğini onlara ekledi.Bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini, sivrisineğin vızıltısını kattı ve erkeği yarattı.Yarattığı erkeği adam etsin diye K A D I N A verdi.
Okuyacaklarınız, musevilerin, Tanrı ile insanın konuşmasını anlatan
kitapları Talmud'dan alınmıştır ve şöyle biter:
'...bir kadını ağlatırken çok dikkat edin, çünkü Tanrı gözyaşlarını
sayar!
Kadın erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı,öyle
olsaydı ezilirdi; üstün olmasın
diye başından da yaratılmadı.
ama göğsünden yaratıldı,
eşit olsun
diye;
kolun biraz
altından korunsun diye...
kalp
hizasından SEVİLSİN diye...
Kadınlar
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen