Kültür Sanat Edebiyat Şiir

kadın sizce ne demek, kadın size neyi çağrıştırıyor?

kadın terimi tarafından tarihinde eklendi

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Kadınları türban değil,gözündeki ifade korur.
    Çünkü gözlerini konuşturan sadece kadınlardır.
    Kaç kadın bir bakışın peşinden gitmiştir? .... :)
    Peki kaç erkek bir bakışın uğruna odu ocağı terk etmiştir? ... :)

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Bir göz olmak lazım bir göz,
    Kadının gizemli dünyasını görmek için tüm evrende.
    Bir kulak olmalı bir kulak,
    Duymak için kadının sesini her yerde.
    Bir yürek olmalı bir yürek,
    Sevmek için kadını sevgiyle.
    Ne sevmek, ne görmek ve ne duymak,
    En güzeli KADIN olmak.

    Hahahahaha :)))))))

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    seyircisi kadın olmayan bir düğünde
    erkekler kalkıp oynamaz..

    bir laz atasözü.

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    süslü..

  • Ali Ninja
    Ali Ninja

    kırmızı,alev

    şefkat, merhamet, sevgi

    nefret,ihtiras,hayal kırıklığı

  • Saliha Yadigar
    Saliha Yadigar

    Hayatın önemli bir yarısı. Belki de yarısından fazlası... Anne, eş, sevgili... Kadını aşağılayan, kendini aşağılıyor demektir.

  • Korkut Orhan
    Korkut Orhan

    KADIN

    Gelip de dünyaya gözüm açınca
    Gördüm yüce varlık anamdır kadın
    Yaşamın anlamı hemdi de tadı
    Cennetten bir bahçe sunamdır kadın

    Yüreğim bedenim inancım başım
    Sevinçte yoldaşım dertte sırdaşım
    Alın terim helalim ekmeğim aşım
    Kızım yarim bacım ninemdir kadın

    Evde emekçidir pek de bilinmez
    Onsuz gidilirde onsuz gelinmez
    Her cefayı çeker bağrı delinmez
    Bende ki kanayan sinemdir kadın

    İnsan ki bilmeli doğuranını
    Ayırımsız yüceltmeli şanını
    Doğumdan ölüme ağlayanını
    İşte bu değişmez önemdir kadın

    İnsan derim hepsine tek kalem
    Marya’ya,Vanda’ya, Hatçe’ye selam
    Yurdusar kadınsız yerde dert bulam
    Leyla, Aslı, Şirin, Senem’dir kadın

    09/03/2004

    Umut Yurdusar

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    kopyalayıp yapıştırmak benimde haz almadığım bir şey.
    ama böyle yazılara dayanamıyorum.
    hani 'kadın' mevzusu insanî bir mevzu. çok sözler söylenmiştir üstüne.
    ve her erkek kadının ruhuna onu anlamaya tanımaya açmıştır yelkenlerini
    kendine yettiği kadarıyla.
    şunu söyleyebilirim
    ben bu kadar açık yüreklilikle kadını yazan bir yazar görmedim.
    baştan sona hafızamda annem halam teyzelerim babaannem hayatımdaki tüm kadınlar dolandı durdu..
    paylaşmak istedim.
    okuyun gerçekten;
    gerçekler acı olsada okuyun...

    Kadın Neden Başkası İçin Yaşar?

    Yalnız kadın mı? Dişi hayvanlar da, bitkiler de başkası için yaşar. Çiçekler taç yapraklarını feda ederler aşka.Dişi, kendine etmese hayat bir hamlede sona ererdi. Kadının bu fedakarlığı daha derin bir iç güdüden geliyor.Erkekde de kadında da hep aynı iç güdü.Büsbütün ölmemek kaygısı. Ölünceye kadar bunun için didinmiyor muyuz? Bir gönülde, bir kitapta bir mermerde yaşamak.Tabiat bu kubbede hoş bir seda bırakmamız için yaratmış aşkı. Aşkı ve ihtirası.İstikbale taşmak, adımızı bizden sonra yaşatmak, bir vücutta yeniden gençleşmek veya kafamızdan bir dünya yaratmak. Sonsuza damgamızı vurmak.

    Bu amaca varmak için hangi acıya katlanılmaz? Ebedîleşmek için ölmek. Anne çocuğu için her fadkârlığa katlanır. Erkek, eseri için. Acı, bir şehvet olur onlar için. Batan gemiden çocuklarını kurtaran kadın gülerek can verir..

    İhtiras, yani bir eserde gerçekleşmek, bir eserde yaşamak arzusu hem bir erkeği kanatlandırabilir hem kadını. Ama aşkta ebedîleşmek yalnız kadının imtiyazı. Ancak anne ölümsüzlüğünü bütün genişliği ile duyabilir. Varlığından bir parça gelişecek, istikbali fethedecek, yaşayacaktır. Ağaç meyve vermiştir artık. Kadın bunun için aşka susuzdur. Kendini sevgiye ve sevgiliye adayışı bundan. Başka biri için yaşayan onu sezmek, anlamak ihtiyacındadır. Kadın, bunun için daha çok sezgi, daha çok duygu. Hayatı yaratmak, yani başkasında yaşamak. Onu yarınlara götürecek olan: Çocuğu.

    Erkek için öyle mi? Onu ebediyete götüren köprü, çocuğu değildir. Vücudundan bir vücut çıkaramaz. O, kafasıyla, kalbiyle veya eliyle yaratmak zorundadır ebediyetini. Bunun için de varlığının merkezi kendisi. Klavuzu, aklı ve menfaatleri. Erkek, hayatını feda eder de ihtiraslarından vazgeçemez.. Cinslerin ruh dünyasını kesin çizgilerle birbirinden ayırmak imkansız. Ama kadının kaderine hükmeden bu alterocentrisme, erkeğin kişiliğini biçimlendiren ise egocentrisme.

    Çevresindeki insanlarla yürekten ilgilenmek kadının kadınlığından geliyor. Ama, çektiği acıların kaynağı da bu. İşte davanın can alacak noktası. Egoizmle zırhlanmayan için en âsûde hayat korkunçlaşır. Hayatın belkemiği: Egoizm. Kendi yolunu aydınlatan bir fenerdir egoizm. Egoistin, hedefine varmak için kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. Nereye gittiğini bilir ve tek başına yürüyebilir. Özgeci (diğergam kimse/kadın) yapamaz bunu. O, yalnız sevmek ve sevilmek için değil, yürümek için de başkalarına muhtaçtır. Bir sarmaşıktır özgeci. Kuru bir dalı, soğuk sert bir duvarı çiçeklerle, yapraklarla donatmak isteyen bir sarmaşık. Dayanacağı, kucaklayacağı kuru bir gövde yoksa solar. Cansız bir duvar yaşatır onu.

    Kadın egoizmden mahrum, yani belkemiksiz. Bunun için erkeğe muhtaç. Sabit bir noktaya ihtiyacı var. Yoksa rüzgârın önünde bocalar durur. Belli bir hedefe yöneltilmek zorundadır. Bu susuzluk zekâ noksanlığından doğuyormuş. Kötü bir terbiyenin eseriymiş. Yalan. En iyi terbiye bile kadının bu başkasına dayanma hasletini yok edemez. Bilakis zekâsı geliştikçe bu ihtiyaç da büyür. Kendini bir kasırgaya tutulmuş hisseder kadın: Düşünceler, düşünceler. Hangisini seçecek? Değeri ne bunların? Ne işe yararlar?

    Kadının zekâsı: seziştir, muhakemeye dayanmaz. Bu zekâ uçarak varır hedefe. Adım adım değil. Ama neden varır? Nasıl varır? Bulduğu, gerçeğin kendisi midir? Bu sualler mahveder onu. Demek, kadın zeki olduğu ölçüde kendisine destek olacak bir başka zekâya muhtaç. Kendisininkinden farklı bir zekâya. Zekâsını tamamlayacak bu zekâ, aydınlatacak, sezişlerini değerlendirecek. Yoksa, limonlukta yetiştirilen çiçekler gibi yaprak yaprak dökülür bu zekâ. Kır çiçekleri kadar olsun yaşayamaz.

    Ancak erkekleşen kadın böyle bir yardıma ihtiyaç duymaz. Kadın, kadın kaldıkça desteksiz edemez.. Arzular da kâh büyük, kâh küçük. Hep aynı değiller ki.. Yani minnacık bir arzu için büyük dertler hazırlamıyor muyuz kendimize? Kadın, işine gelenle gelmeyeni birbirinden ayıracak ölçülerden mahrum. Hedefini bir başkasının göstermesi lazım. Yoksa kâh sezişlerine terkeder kendini, kâh zaaflarına. Saatten saate, dakikadan dakikaya değişir. Sevdikleri kendi dışında. Sırf kendi zekâsı, kendi gücü, kendi imkânlarıyla nasıl varsın onlara? Bu meş'um aşk onu ister istemez başkalarına bağlar.

    Erkekler her istediğini elde edebilir. Sabretmesi, çalışması yeter. Zengin de olur, yükselir de. Hedefe bir başına erişebilir. Kadının değişmeyen, elle tutulur bir hedefi yok ki. Sevgi kaderin kaprisi. Erken veya geç doğmak, falan ülkeden, falan tabakadan olmak, sevimli olmak, rüyasındaki erkekle beş yıl evvel, beş yıl sonra karşılaşmak. Hayatı tesadüfün elinde. Çevresindekiler onu sevmiyorsa ne yapabilir? İrâdesiyle, zekâsıyla, gayretiyle sevdirebilir mi kendini? Aşk satın alınamaz, menfaatle ilgisi yok. Aşk, kadının bütün hayatı. Ve aşk baştan başa kapris. Ne facia! Facia bu kadarla da bitmiyor. Başkalarında yaşayan kadın, başkalarının gönlüne, başkalarının zevklerine ferman dinletemeyeceği için ıstırap içindedir. Duygularıyla menfaatlerini bağdaştıramadığı için ıstırap içindedir.. Kadının saadeti ne kazanacağı şöhrette, ne yükseleceği mevkidedir. O sevmek ve sevilmek ister. Hayatı yaratmak, gözyaşlarını kurutmak, çevresindeki bütün canlıları mutluluğa kavuşturmak ister. Bütün sevinçlerinin, bütün kaygılarının kaynağı budur. Ama arzularıyla menfaatleri boyuna çatışmaktadır.

    Çocukları olacak, geceleri uykularını feda edecek. Ömür boyu kahırlarını çekecek. Bunda ne çıkarı var kadının? Çocuk yapınca daha mı sıhhatli olacak? Şöhreti mi artacak, itibarı mı? Genç kız baba ocağının sevgilisi, göz bebeğidir çok defa. Dilediği gibi yaşar, dilediği gibi harcar. Hürrüyetini, rahatını, içtimai mevkiini, hatta bazen şöhretini bırakıp bir erkeğin peşine düşmek. Hem de çok defa feda ettiklerine karşılık kendisine ıstıraptan başka hiç bir şey vermeyecek olan bir erkeğin peşine. Bu mu menfaat?

    'Evet eskiden kadın sevgiye atıyordu kendini, başkaları için yaşıyordu; bugün de, çekinerek başkaları için yaşayanlar var. Ahmakça bir soyaçekiş, alışkanlık. Bu gerici yönelişleri ayaklar altına alacağız, biz yeni kuşaklar baştan başa değiştireceğiz.' İhtiyar tarih, ilk defa duymuyor bu lakırtıları. Mâziyi yıkmak isteyen ilk nesil siz değilsiniz. Ama zavallı dostlarım, kadın oldukça uzun bir zaman güya çıkarı peşinde koştuktan, bağımsızlığına kavuştuktan, şöhret servet kazandıktan sonra sahneden çekildi, bir de baktık ki bir hayale kaptırmış kendini. Dimyata pirince giderken.. İkbal avutamamış onu, alış doyuramamış. Gerçek sevinci ferâgatte bulmuş kadın. Annelikte bulmuş. Kendini çevresindekilere adamakta bulmuş. Ve tarih boyunca menfaatleriyle gönlü arasında sallanmış durmuş kadın, rakkas gibi. Menfaatlerini feminizm bayraklaştırmış, gönlünü annelik doyurmuş.

    Erkeğin tatmadığı bir acı bu. İstediği, irâdesine tâbi onun. Menfaatleri çok defa arzularıyla âhenk halinde..

    Bitmedi. Kadının sevdikleri hep aynı kalmazlar. Boyuna değişir arzuları, değer ölçüleri değişir. Delikanlı, nişanlısından şiir ister, zerâfet, tabiilik, toyluk ister. Aynı delikanlı, koca oldu mu kadından sadece evini idare etmesini, tecrübeli olmasını, hesaplı kitaplı olmasını ister. Hakkı var. Erkek için hayatın gayesi aşk değildir. Sittin sene aşkla uğraşamaz. Ama kadın bu yeni isteklere nasıl uydursun kendisini? Nasıl acı çekmesin?

    Çocuk annesinin bir dakika yanından ayrılmasını istemez. Her an bakım bekler. Teselli bekler. Yıllar geçer çocuk delikanlı olur. Annesinin kendisini rahat bırakmasını ister. Öğütleri, tecrübeleri öfkelendirir onu. Kendi başına buyruk yaşamak ister. Haklıdır da. Kendisi tecrübe edecek hayatı. Başkasının tecrübesi işine yaramaz ki. Ama anne buna nasıl katlansın? Ömür boyu başlıca vazifesinin çocuğuna yardım etmek, onunla ilgilenmek olduğuna inanmış. Bu alışkanlıktan vazgeçebilir mi bir anda? İşte yeni çatışmalar, yeni trajediler... Erkek bütün bunların dışındadır. Onun sevgilileri zamanla değişmez. Birbirleriyle çatışmazlar. Erkek zafere ve şöhrete erişmek için boyuna yolunu değiştirmek zorunda değildir. Hatta hep aynı yönde ilerlediği ölçüde başarıya ulaşır..

    Demek ki kadının kurbanı olduğu trajedilerin kaynağı ne aksi tesadüfler, ne beşeri kanunlar, ne erkeklerin kötü oluşudur. Bu facianın kaynağı, kadının misyonu. Başkalarına ihtiyacı oluşu, başkalarını sevişi. Başkaları tarafından sevilmek isteyişi. Kanuni durumunu düzeltmişiz, mesut olacak değil ki. Kadını mesut etmek için erkeği terbiye etmek lazım. Erkek kadını daha iyi anlamalı, ona daha iyi yardım edebişmeli ki, acıları dinsin kadının.

    Kadının arzularını tanımadan onu nasıl mutluluğa eriştirebiliriz, onu ve onunla birlikte erkeği yani cemiyeti. Bunun için hem erkeği, hem kadını aydınlatmak, ikisini de faydasız anlaşmazlıklardan kurtarmak lazım.

    Cemil Meriç- kırk ambar (kadın ruhu)
    2-3 entry aşağıda bu yazının başı da mevcut.onuda okuyuverin..
    yormaz ve kasmazsa eğer..

  • Korkut Orhan
    Korkut Orhan

    insan olmayı başarmış kişiler için, bütünün yarısı...

    insan olmayı başaramamış, sürü içinde yaşamı hakedenler için 'karı'

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    Kadın Ruhunun Anahtarı, Merkezinin Kendi Dışında Oluşu

    Ne lüzum var inkâra: Erkek başka, kadın başka.. Herkesin bildiği vücut ve ruh farkları bir yana, kadını erkekten ayıran önemli bir fark var.. Aşağı yukarı ötekilerin temeli bu fark. Kadın özgecidir (diğergam) , merkezi kendi dışındadır. Yani, hazlarının da kaygılarının da bir başkasıdır kaynağı: Sevdiği ve sevilmek istediği biri: Koca, çocuklar, baba, dost, vs... Çevresindekilerin ne sevinçlerine yabancı kalabilir, ne acılarına; kadın onlarsız kâm alamaz hayattan. Onlara beğendirmek için yaratır, onlar beğenmiyor diye yıkar. Onların hoşuna gitmeye çalışır. Damak zevkleri de kulak, göz, kafa zevkleri de vız gelir kadına.

    Düşündüğü ve kendisinin düşünen biri yoksa, kendisiyle beraber kâm alacağı, kendisiyle beraber hareket edeceği biri yoksa zevk alamaz hayattan, yaratamaz, iş göremez. Başkaları için yaşamaya can atan kadın, kendisini başkalarına feda etmeye hazır olan kadın, başkalarından gördüğü iyiliklere sonsuz bir minnettarlık duyan kadın, başkalarından minnettarlık görmeyince, başkaları kendisiyle ilgilenmeyince, kendisi için yaşayacağı, kendisi için hayatını fedadan çekinmeyeceği biri olmayınca mahvolur. Böyle birine kavuşunca coşar, üzülüyorsa böyle birinden mahrum olduğu içindir. Yani, aydınlatacağı biri yoksa alevi söner kadının.

    Erkek öyle mi? Ne egoisttir o. Daha doğrusu merkezi kendi içindedir. Yani, yaşadığı dünyanın merkezi kendi şahsı, kendi çıkarı, kendi hazları, kendi meşgaleleridir. Tek başına yaşayabilir erkek, hayatın tadını çıkarabilir. Çevresindekiler sevinçliymiş, üzüntülüymüş ona ne! İlgilenmez başkalarıyla. Onlar da kendisiyle ilgilenmeyince fazla üzüntü duymaz. Kendi rahatını düşündüğü için her heyecandan kaçmak ister. Aşksız da yaşayabilir, kinsiz de. Sevinçli olmuş veya olamış aldırmaz. Başkaları beğenmiş veya beğenmemiş umurunda mı? Çizdiği yolda yürür gider. Damak, göz, kulak zevklerine bayılır. Zengin olacak, hükmedecek herkese, kafasını geliştirecek. Hazlarının merkezi kendisi.

    Çocuklara bakın: Kız, bebeklere düşkündür. Erkek, tüfeğe. Kız, anne olmak ister, öğretmen, hastabakıcı olmak ister. Küçüklerle oynamaktan, onları okşamaktan, okşanmaktan hoşlanır. Kendisini annesine veya hocasına beğendirmek için deli divane olur. Erkek kendinden büyüklerini arar. Ya arabacı olmak ister, ya general. Kumanda edecek, herkes boyun eğecek ona. Durup dururken yardım etmez annesine, ya korktuğu için yardım eder ya mükâfat beklediği için.

    İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur. Yaşlanan erkek kavgadan çekilir. Başkasının kendisiyle ilgilenmesini ister, ama kendisi hiç kimseyle ilgilenmek istemez. Fakat, yaşlanan kadın hayat kavgasından çekilmek şöyle dursun, çalışma sahasının daraldığını gördükçe kendini yer. Daha çok çalışmak ister, daha hassaslaşır. Kendini başkalarına feda edemeyince, ister ki başkaları doğruluğuna inandığı davaları için fedakârlık yapsınlar. Tapar torunlarına. Yavrular onun için hem büyük bir dert, hem büyük bir hazdır. Çocuklarından çok torunları için çırpınır. Kimsenin yaptıklarını beğenmez. Hep iş arar kendine. Hep kaygı arar. Arkada kalan yılların yalnız üzüntülerini hatırlar. Hayatın tadını çıkaracağı yıllarda eskisinden bin kat beter üzülür.

    Kadının hayatında en bahtiyar çağ, bütün varlığını ailesine, bütün varlığını cemiyete verebildiği çağdır. Gerçek ve tabii bir heyecan. Kendi başkaları için çırpınır, başkaları onun için. Kadın, çocuğu için hem süt anne hem terbiyeci, hem sevgili olduğu yıllarda bahtiyardır.

    Uğrunda didineceği kimsesi yoksa, kendine bağlanacağı kimse yoksa ölür gider kadın. Evlenmemiş bir kız düşünün. Ne kardeşi var ne yeğeni. Sevmiyor ve sevilmiyor. Acılarını dindirecek kimsesi yok, fedakârlık edemiyor. Duyguları hiç kimsenin işine yaramıyor, ne öğretmen ne hemşire. Canlı bir hedefi yok. Ne olur bu kızcağız? Solar ve kurur.

    İşsizlik, ilgisizlik, en büyük felâket kadın için. Heyecansız bir hayat, bağlanamamak, kendine bağlayamamak. Ölümden beter....


    Cemil Meriç- Kırk ambar (kadın ruhu)

  • Murat Can
    Murat Can

    Yasami degerli kilan bir varlik,hayati anlamlamdiran en ozel varlik,duygusal zekamizi gelistiren,bizi olgunlastiran,kisiligimize biz farkinda olmadan her anlamda katkida bulunan....kisaca yasamamın anlamı....

  • Mehmet Örnek
    Mehmet Örnek

    Sevgili Nazım Hikmet RAN'ın, Kadınım Şiirinde anlattığı Tüm DEĞERLERİ....

  • Mecit Orhan
    Mecit Orhan

    anne

  • Suna Sarılale
    Suna Sarılale

    bütünün yarısı...

    güçlerinin farkına varsalar, kan ve gözyaşı ile dolu dünyayı, çiçek bahçesine çevirebilirler....

    ama, nerdeeee onlarda bu özveri..? ? ? ...'er kişinin güçlü kollarında' yaşam sürmek varken....

  • Efe Güven
    Efe Güven

    Kalıp değil bir fikir...
    Elmas sorguçlu fakir;
    Açıkta sırrı bakir;
    Kadın...

    Çölde kaçan bir serap;
    Yönü kementli mihrap...
    Madeni som ıstırap;
    Kadın...

    Dipsiz hasrete tuzak;
    En yakınken en uzak....
    Tadı zehrinde erzak;
    Kadın...

    Bir işaret, bir misal;
    Ayrılık remzi visal...
    Allah'a yol bir timsal;
    Kadın...

  • Efe Güven
    Efe Güven

    Kadında kendisinde olmayanı isteriz;
    Hasret yerinde kalır ve çekip gideriz...

  • Suna Sarılale
    Suna Sarılale

    din savunucuları kadını 1400 senedir aynı değerde (!) görüyorlar.

    bu haksızlığa karşı boyunlarını bükmüş -sözüm ona- aydınım diye ortalarda gezen kadınları görüyorum da....çıldırıyorum be anacııımmm.! ! ! !

  • Zeki Üçüncü
    Zeki Üçüncü

    erkeğin varlık sebebidir.

  • Demet
    Demet

    baharda açılmış bir çiçektir kadınlar su verirsen açar......

  • Keman Cı
    Keman Cı

    ne seninle ne de sensiz detirten..

  • Merve Akalan
    Merve Akalan

    güzel prenses

  • Erkan Esendağ
    Erkan Esendağ

    kadın dişi bedeninin coğrafyasından ve dişi bedeninin işlevnden ötürü,hem daha fazla deneyim kazanmak şansına sahiptir,hem daha fazla acı çekmeye mahkumdur....
    Bir kadının hayatını ikiye bölen çizgi'yaşlanıyorum'dediği andır.......
    Ayrıca fiziksel kadın olmasaydı,erkeğin hayal gücü bu denli gelişmezdi

  • Nevzat Bey
    Nevzat Bey

    Big BANG..!

  • Kanikey Kansu
    Kanikey Kansu

    'kadın bir kere giderse,bir daha dönmez' der şair...(anlayana)

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    -usta ben anlamıyorum
    -neyi çırak
    -ben donuyorum soğuktan ama şu kadınlara baksana
    bunlar üşümüyorlarmı
    -onlar üşümezler çırak
    -peki neden usta
    -onlar kutup ayısı cinsinden geliyorlarda ondan..

  • Asu Demir
    Asu Demir

    buluşturucu, birleştirici, yaratıcı, besleyici, taşıyıcı.....daha ilk 9 ay için....

  • Bay Grey
    Bay Grey

    'Eşekten şeker esirgenmez ama o tabiatı itibariyle ota
    alışkındır'

  • Ahmet Sogutmaz
    Ahmet Sogutmaz

    çözulemeyen en buyuk problem:D

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    Cins-i latif taifesidir beşerin...

    'Kadın erkeğin şakayığıdır...'

  • Suat Şen
    Suat Şen

    Mevlanın bize en zarif emaneti.İhanet etmeyelim.