Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Kadın zekası sizce ne demek, Kadın zekası size neyi çağrıştırıyor?

Kadın zekası terimi Serdar Sengir tarafından tarihinde eklendi

  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:7041460707992682497/?origin=SHARED_BY_YOUR_NETWORK

  • Ridsar
    Ridsar

    haklısın rapunzel, her zaman olduğu gibi.:P
    kadınlar taktik verip, yönlendirmezse erkekler hiç bir şey yaa.
    iki ayakları ile bir yola gidemezler :)))

  • Feride Nizamettin
    Feride Nizamettin

    iki türlüdür. basit ve bileşik olmak üzere.

    basit olanı yüzde doksan oranında kadında bulunur. ve bulunduğu kadının da basit olarak nitelenmesine sebebiyet verir.

    içgörüden, öngörüden, bilgi ve görgüden yoksun çıplak bir zekadır. içgüdülere uymayı emreder. türlerine duyduğu tahammülsüzlük ve rekabet en bariz özelliği olup erkek merkezli düşünüş de bir başka dumur edici vasfıdır.

    bu zekanın güdümünde olan kadınlar varlıklarını kendilerine bir türlü ispat edemediklerinden her zaman bir ve kimi buhranlarda birden fazla karşı cinse ihtiyaç duyarlar.

    tahrik ve tahrip gücü yüksektir. her türlü çirkin kullanıma müsaittir. kadınların yüzde doksanının birbirlerini sevmediği, takdir etmediği göz önünde bulundurulursa ve şahsım gelin-kaynana, gelin-görümce, elti-elti çatışmalarına işaret buyuracak olursa basit zekanın tahrip gücü daha iyi anlaşılacaktır.

    bileşik zeka ise basit zekada bulunmayan özellikleri kendinde barındıran bilgi (ne anlıyorsunuz acaba) , görgü ve hikmetle kıvamı artırılmış bir türdür. ve ki az oranda hatunda bulunmaktadır. değeri de bilinmektedir.

    basit zeka bireyselliği, benliği salık verir her iş ve harekette. ve fakat etki bakımından literatürde aptal bomba sınıfında anılan misket bombası gibidir. infilak ettiğinde zarar büyük olur, paragraftaki her cümleyi dağıtır. bileşik kadın zekası ise domdom kurşunu gibidir; şaşmaz, sekmez. sadece hedefteki başın iki kaşının arasını bulur. bir cümleyi devirir. diğerinin anlatım bozukluğunu giderir. anlam bütünlüğünü bozanı ise siler.

    bknz: aynını erkekler için de düşünüyorum yalnız oran farklı.
    bknz: yüzde doksan yedi basit, yüzde üç bileşik.
    bknz: istisnalar bizi bulsun.
    bknz: ne iyi olurdu her cinsten birileri üzerine alınsa.
    bknz: pas tuttum.

  • Onur Bilge
    Onur Bilge

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • Onur Bilge
    Onur Bilge

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • Büşra Küçüktopal
    Büşra Küçüktopal

    bır kadının hayatında bır erkek yoksa, zekasından korkulması gerekır.bır kadın seytan gıbıdır..daıma uyanık ve şüphecıdır.ama asık ise aptaldır.

  • Oya Okur
    Oya Okur

    erkekler hafife alsa da kesinlikle zekiyiz bu da onların zayıflığı.sbah 6 da uyanıp evi toparlar işe gider işte herşeyi halleder akşam aileyle ilgileniriz.tabii bu yaşam tarzına göre de deişir ama 24 saat doluyuz ve herseyi basarırız. en sinsi en iz bırakmayan planları biz yaparız.çünkü ayrıntılara önem veririz.başarı için gereken hırsa sahibiz çünkü birinin bizi geçmesini görmekten hoşlanmıyoruz.
    kadın=zeka=güç

  • Leyla Gül
    Leyla Gül

    ..ndan Allah'a sığınmak Lazım..
    Mâzallah demek lazım..

    Dedik bile Efendim :)
    ..

  • Lanet Herif
    Lanet Herif

    bknz şeytani

  • Duffy Duck
    Duffy Duck

    Duygusal ezim!

  • Yağmur Bulut
    Yağmur Bulut

    Çok ilginçtir ki erkek zekâsı terimini aradım lakin bulamadım, bu nedenle yine dönüp dolaşıp kadın zekâsı üzerinden erkek zekâsını açıklamak durumunda kaldım ;)

    Burada bu kadar erkek yazar varken, bu ne anlama gelir?

    yorumsuz geçmek belki daha iyi bir cevap olur. Sanırım bugunden tezi yok bir hayırsever çıkıpta ^^erkek zekâsı^^ terimini de nedir sözlüğüne ekler artık zannımca ;)

  • Sonma Takılır
    Sonma Takılır

    ..ve erkeğin itaati

  • Gülçin Yalçın
    Gülçin Yalçın

    genele değil özele çalışır...

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Yaratılış itibari ile.. Kadınların zekası, ayrıntıda gizlidir...Düz mantık yürütmek kadına haksızlıktır...İstisnalar kaideyi bozmaz...Ama gerçekler de, gözardı edilemez...

  • Harun İşlek
    Harun İşlek

    Sarışınlarının çok zeki olduğunu duymuştum... :)

    Hatta kendisine aptal sarışın denilmesine hazmedemeyip saçlarını kestirenler bile varmış, Kerameti saçında görüyor... :) hihihi..

  • Harun İşlek
    Harun İşlek

    3 ' ü bir araya geldiği vakit, 1 erkeğe ancak baş getirebilir... :)

    bknz: Nedir mahallesi.. :)

  • Korel Yılmaz
    Korel Yılmaz

    Öncelikle kadın ve erkeğin eşit olmadığını söyleyerek başlamak istiyorum. Kadın ve erkeğin eşit olmaması kimseyi üzmemesi gerekir. Çünkü bu yaratılıştan gelen GENETİK bir mevzudur. Yaradan erkeği ve kadını bir elmanın iki yarısı gibi yaratmıştır. Birbirini tamamlarlarsa elmanın bütün güzelliğine kavuşurlar. Aksi halde yarım elma zamanla biliyorsunuz kararır. Elmanın iki parçası aynı gibi görünse de dikkatli bakıldığında birbirinden tamamen farklıdır.

    Bilim-Fen alanında erkeklerin kadınlara olan üstünlüğünden söz ediliyor. Çeşitli şekilde yapılan araştırmalara göre analitik problem çözme yeteneğinin yönetildiği beyin bölgesinin erkeklerde daha gelişkin olduğunu buna karşın sözel ve sosyal aktiviteleri idare eden kısmınsa bayanlarda daha güçlü olduğunu gösteriyor. Bu durumda erkeklerin akademik ortamda daha etkin olacağı beklenebilir. Nitekim de öyledir. Akademik ortam ağırlıklı olarak Fen bilimleri üstüne inşaa edilmiştir. Yani daha analitik ve sayısal branşlar. Elbette sosyal bilimlere yönelik branşlar azımsanamaz fakat biz müspet ilimlerden sözettiğimiz zaman tıp, mühendislik, kimya, fizik, matematik gibi bölümler hukuk, tarih, sosyoloji, psikoloji gibi bölümlere sayıca üstünlük sağlıyor. Böylece üniversiteler bu sayısal bölümlerle ağırlıklı olarak erkek nüfusunu barındırıyor.
    Beynin yapısı ve akademik ortam kadınların siyaset ve iş dünyasında arka planda kalmasının sebeplerinden sadece birisi ve aslında aradığımız sebebi tamamen açıklayamıyor. Çünkü sosyal bir bölüm olan hukuk fakültelerinde(ki siyasetçilerin çoğunluğu hukuk mezunudur) de erkekler egemen olmuştur. Üniversite sınavına giren kız ve erkek oranına baktığımızda az bir farkla kız sayısı daha fazla. Bu durumda ya fakültelere yerleştirilen erkek sayısı açık ara bayanlara farkatmış ya da bayanlar, ileride siyasetçi iş adamı gibi kariyer getirtecek branşlara(hukuk, mühendislik, işletme) değil de öğretmenlik eczacılık gibi branşlara yönelmişler. Bence ikinci söylediğim daha mantıklı. Böylece bayanlar üniversite tercihleriyle kendilerini daha kritik pozisyonlara getirecek durumdan yalıtmaya çalışmışlardır. İşte tam burada kadınların geri planda durmasının asıl sebepleri ortaya çıkmaya başlıyor. Bunlar neler?
    Kadınlar herşeyden önce evcildir. Sakın erkekler vahşidir anlamı çıkmasın buradan :) Kadınlar kendilerini korumaya muhtaç hisseder. Kaç bayan kalkıp da kuvvetli bir erkeğin kolları arasında uyumak benim hoşuma gitmez diyebilir? Bu yaradılışla ilgilidir. Küçümseyemeyiz. Kadınlar çocuk doğursun doğurmasın anadırlar, ana adayıdırlar. Şefkatlidirler, duygusaldırlar aşağılanmalara hor görülmelere dayanamazlar, fiziken zayıftırlar öyle ki ağır çalışma kosullarına dayanamaz ya da cinsel tacize maruz kaldıklarında karşı koyamazlar. İşte bu gibi özellikler kadını evinde daha güvenli ve huzurlu kılar. Kadın evinden ayrılmak istemez. Sokaklar erkeklerin evler kadınların olur. Böyle oldukça denge sağlanır. Bu özellikleriyle beraber kadınlar idari pozisyonlara(rektörlük, siyasetçi, iş adamı...) erkekler kadar talip olamazlar. Fakat onlar evlerinde kraldırlar. Evin içine girince oranın idarecisi kadındır, kararlar ondan çıkar. Tabi bu söylediklerim geneli tasvir eder. İstisnalar mevcuttur. İTÜ rektörü bayandır. Tansu ÇİLLER başbakanlık yapmıştır. Ama Türkiye'de 1 örnektir. Ve bu tür makamlara gelmiş olan kadınları yakından tanıma fırsatı bulduğunuzda şunun farkına varırsınız, bu insanlar bazı yönleriyle erkekleşmiştirler, yani doğuştan gelen özelliklerini bir kenara itip erkeksi davranmaya başlamışlardır. Hani reklamda çıktğı gibi 'Çocuk da yaparım kariyer de' sloganı doğrudur doğru olmasına fakat kadından bu uğurda alıp götürdükleri de çoktur. Kadın dengesini yitirmiştir, kadın dengesini yitirince toplum da yitirmiştir. Şöyle bir söz vardır, kadınları bozuk olan bir milleti bozguna uğratmak için ekstra bir çaba harcamaya gerek yoktur. Kadın elmanın öteki yarısı görevini yerine getirme görevini yerine getirdikçe toplumu ayakta tutmak daha kolay olacaktır.

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    kendini gizler :)

    erkeği önde gösterir ve her düşüncesini sonuca ulaştırır :))

  • Hakan Akbulak
    Hakan Akbulak

    Bilimsel olarak erkek zakâsından daha “sönük” olduğu kanıtlanmıştır. ;)

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    teferruatlara karşı erkek zekâsından daha parlaktır...

  • Yağmur Bulut
    Yağmur Bulut

    Hiç kafasıyla tuğla kırmaya çalışan bir kadın gördünüz mü?
    Ya da bir kamyonu tek başına çekmek için debelenen bir kadın?

  • Hakan Akbulak
    Hakan Akbulak

    Daha çok,alışverişte,pazarlıkta ve münakaşalarda kendini gösterir.
    Bilimi pek fazla sevmez.Belki de yetmez.
    Bu yüzdendir ki,bilim kadınlarına pek rastlanmaz.
    Geçmişte de bu böyleydi ve hâlâ öyle…

  • Nevi Gazel
    Nevi Gazel

    (daha) ince

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    '...öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki,yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil,eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum...Yalana herşey isyan etmelidir...Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır,ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır,camlar kırılmalıdır,hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan...Zavallı mürahik...

    Nüzhet bana yalan söyledi...

    Ah ben ruhumun içindeki o ikinci ruhu bilirim,esrarı gören gözleriyle ve esrarı duyan kulaklariyle herşeyi sezer ve bana sezdirir ve beni aldatamaz,ah,içim beni aldatamaz...

    Ben o gün odaya girer girmez herşeyi sezdim...Aynalı dolap kapısının gıcırtısı,Nüzhet'in dizleri ve Nurefşan'ın gözleri bana üç münadi gibi haykırdlar...

    Hakikati seviniz,o da sizi sever; hakikati arayınız,o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün,altında kalan hakikat bir ince iniltiyle,bir hafif rüzgar dalgasiyle,herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: 'Ben buradayım! ' der...

    Nüzhet bana yalan söyledi...

    Hem de ne çabuk yaratılmış,ne mükemmel,ne güzel yalan! Annesi,aynalı dolabın içinde çıplakmış! Yalanlarla besli bir muhayyile hakikatin unsurlarını ne çabuk buluyor,etraftaki eşyayı,hadiseleri kendi gayesine göre ne çabuk tertip ediyor ve malzemesi hakikat olan,hakiki toprakla,alçıyla,suyla yoğrulan bu abide en kuvvetli gözleri nasıl aldatıyor,ne san'at,ne san'at!

    'Bak sen ne vesveseli adamsın! ' ha? Düşün,düşün de anla! 'Senden gizli hiçbir şey konuşmuyorduk...Annem soyunuyordu...Sen odadan içeri girince aynalı dolabın içine saklandı...Ben sana işaret ettim,görmedin...Şimdi anladın mı? '

    İşte şimdi anladım...Ah,küçük aşifte! '

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Kullanıldığı zaman önünde durulamayan ve karmaşık gelen....)))

  • Harun İşlek
    Harun İşlek

    Gerekli...(çoğunlukla bâzen..)

  • Suf Aya
    Suf Aya

    Tehlikeli.. (bâzen)