Türkiye de okuma yazma bilmeyenlerin %75 kadın başlıklı gazete haberi... Türkiye`de okur yazar olmayanların yüzde 75,5`ini kadınlar oluşturuyor, hala 5 kadından biri okuma yazma bilmiyor. Okullaşma oranı yüzde 100`e ulaşmayan kız çocukları, okullarını da erkeklere göre daha yüksek oranda terk ediyor. Aile içi şiddete ise daha çok genç kadınlar maruz kalıyor
Eğitimli kadınların karar alma mekanizmalarında yeterince yer almadığı gözlenirken, kadınlar bazı durumlarda eşlerinin kendilerine şiddet uygulamasını da haklı buluyor. Genellikle sosyal güvenceden yoksun çalışan kadınlar, ev ve iş yaşamını uzlaştıramadıkları için çalışma yaşamlarını kısa sürede bitiriyor. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü`nün (KSGM) hazırladığı `Türkiye`de Kadının Durumu` raporuna göre, Türk kadınının eğitim seviyesi son 10 yılda artış göstererek, yüzde 76,9 olan okuryazarlık oranı yüzde 80,4`e ulaştı. Ancak, Türkiye`de okuryazar olmayanların yüzde 75,5`ini kadınlar oluşturuyor. Hala 5 kadından biri, yani yaklaşık 5 milyon 732 bin kadın, okuma yazma bilmiyor. Bunun yanında, kadınların yüzde 21,5`i okur yazar ama herhangi bir eğitim kurumundan mezun değil, yüzde 37,2`si ilkokul, yüzde 7,4`ü ortaokul ve dengi okul, yüzde 10,6`sı lise ve dengi okul ve sadece yüzde 3,9`u yüksek okul ve fakülte mezunu. Türkiye`de 3-5 yaş grubunda okul öncesi eğitim programına katılan 2,5 milyon çocuğun yüzde 48`ini kızlar oluşturuyor. İlköğretim kademesinde 2007-2008 öğretim yılında okullulaşma oranı yüzde 97,4 iken bu oran erkek çocuklarda yüzde 98,5, kız çocuklarda yüzde 96,1 olarak gerçekleşti. İlköğretimin zorunlu olmasına rağmen, okul terki oranı yüzde 13,5. Okul terkleri kızlarda erkeklere göre daha yüksek görülürken bu özellikle beşinci ve altıncı sınıflarda yoğunlaşıyor. Orta öğretim kademesinde 1997`de yüzde 41,4 olan okullulaşma oranı, 2007-2008 öğretim yılında yüzde 58,6`ya ulaştı. Bu oran erkeklerde yüzde 61,2 ve kızlarda yüzde 55,8 olarak gerçekleşti. Güzel sanatlar liselerinde kızların, fen ve spor liselerinde erkeklerin katılımının yüksek olması, `toplumsal cinsiyet ayrımı` olarak değerlendiriliyor. İş gücü piyasasına ara eleman yetiştiren mesleki ve teknik liselere devam eden öğrencilerin yüzde 41,1`ini kızlar oluşturuyor. Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda ise erkeklerin oranı yüzde 57, kızların ise yüzde 43. Üniversite eğitimi alanların yüzde 43`ünü kadınlar oluşturuyor. Kadınlar daha çok diş hekimliği, eczacılık, edebiyat, dil, tarih ve coğrafya, fen, eğitim, güzel sanatlar, ilahiyat ve mimarlık fakültelerini tercih ediyor. Yaygın eğitim kapsamında, mesleki kursları bitirenlerin yüzde 54,2`sini, sosyo-kültürel kursları bitirenlerin yüzde 53`ünü ve okuma-yazma kurslarını bitirenlerin de yüzde 67,5`ini kadınlar oluşturuyor. Kız Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı okullar aracılığıyla yaygın eğitimden 2007-2008 öğretim yılında, 83 bin 481`i kadın olmak üzere toplam 103 bin 742 kişi yararlandı. Kursa devam edenler ve bitirenler arasında kadınların oranı, yaygın eğitimin özellikle yetişkin kadınlar için önemini ortaya koyuyor.
KADINLAR KARAR ALMA MEKANİZMALARINDA YOK` Eğitim düzeyine göre iş gücüne katılım oranı, yüksek öğretim mezunu kadınlarda yüzde 70, lise altı eğitimlilerde ise yüzde 22 olarak gerçekleşiyor. Türkiye`deki öğretim elemanlarının yüzde 39`unu, profesörlerin, doktor ve operatörlerin yüzde 29`unu, mimarların yüzde 37`sini, avukatların ise yüzde 33`ünü kadınlar oluşturuyor. İlköğretimde çalışan kadın öğretmenlerin oranı yüzde 49, orta öğretimdeki kadın öğretmenlerin oranı yüzde 41 iken, okul müdürlerinin sadece yüzde 8,8`i, müdür yardımcılarının ise yüzde 11 kadın. Bu oran kırsal kesimde daha da düşük. Karar alma mekanizmalarında kadın yönetici oranı Türkiye`de yüzde 6 iken, bu oran ABD`de yüzde 46, Rusya`da yüzde 39, Almanya`da yüzde 36, İngiltere`de yüzde 33, İtalya`da yüzde 29, Yunanistan`da yüzde 26. Parlamentoya katılım oranı ise Türkiye`de yüzde 9, İsveç`te yüzde 47, İspanya`da yüzde 36, Almanya`da yüzde 32, İngiltere`de yüzde 20, ABD`de yüzde 16, Yunanistan`da yüzde 14.
`GENÇ KADINLAR DAHA ÇOK AİLE İÇİ ŞİDDET GÖRÜYOR` Aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgu olarak ortaya çıkan aile içi şiddete, daha çok genç kadınlar maruz kalıyor. Şiddete uğrayan kadınların yüzde 15.2`si 12-16, yüzde 11.4`ü 17-20, yüzde 3.9`u 21-30, yüzde 5.2`si 31-40, yüzde 2.5`i 41-50, yüzde 1.3`ü ise 51-60 yaş arasında. Aile içi şiddet, çekirdek ailelerde daha sıklıkla görülüyor. Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinde daha çok ateşli silahlar ve kesici aletler kullanılırken, bu tür olaylar daha çok gece gerçekleşiyor. Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin en belirgin nedeni, toplumda kabul gören genel ahlak ve namus anlayışı. Bu anlayışa uymadığı iddia edilen kadınlar, şiddetle cezalandırılıyor. Yaralama ve öldürme gibi ağır şiddet eylemleri toplumsallaştırılıyor, geleneksel ahlak ve namus anlayışıyla meşrulaştırılıyor. Kadınların yüzde 39`u `yemeği yakma`, `kocasına karşılık verme`, `parayı lüzumsuz yere harcama`, `çocukların bakımını ihmal etme` ve `cinsel münasebette bulunmayı reddetme`yi erkeklerin kadınları dövmesi için haklı bir neden olarak görüyor. Şiddeti kabullenme durumu kadının eğitimine göre büyük farklılıklar gösteriyor. Eğitimi olmayan ya da ilkokul bitirmemiş kadınların yüzde 62`si, lise ve üzeri eğitim almış kadınların ise yüzde 8,8`i fiziksel şiddet için belirtilen nedenlerden birini haklı buluyor.
EV VE İŞ YAŞAMINI UZLAŞTIRAMIYOR Belli iş ve mesleklerin kadınlara uygun görülmemesi, görev dağılımında adil davranılmaması, ekonomik kriz dönemlerinde önce kadınların işten çıkarılması, özellikle kayıt dışı sektörde ücretlerin düşük tutulması gibi ayrımcılık örnekleriyle karşılaşan kadınlar, daha düşük statülü ve ücretli işlerde çalışmaya razı oluyor. Süreli ve geçici çalışma, sosyal güvencesizliği beraberinde getirirken, ev kadınlarına isteğe bağlı sigortalılık olanağı ise primlerin yüksekliği, prim ödemede eşe bağımlı olma ve yeterli bilgi sahibi olmama nedeniyle sınırlı kalıyor. Ev ve iş yaşamını uzlaştırma konusunda sorun yaşayan kadınlar, çalışma yaşamlarını kısa sürede bitiriyor ya da kariyerde yükselme doğrultusunda tüm potansiyelini ortaya koyamıyor. Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülüklerle de baş etmek durumunda kalan kadın, kreş, gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumlarının da yeterli sayıda olmaması nedeniyle sıkıntı yaşıyor.
5 GEBEDEN BİRİ DOĞUM ÖNCESİ BAKIM ALMIYOR Yaşam kalitesiyle ilgili göstergelerden biri olan doğuşta beklenen yaşam süresi, Türk kadınları için artmakla birlikte, bu süre her iki cinsiyetin de eşit hizmet aldığı gelişmiş ülkelerden düşük. Kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye`de 74. Kadın sağlığı çalışmaları, ağırlıklı olarak kadının doğurganlık yönünü araştıran çalışmalardan oluşuyor. Toplam doğurganlık hızı düşme, gebeliği önleyici yöntem kullanım oranı artma eğilimi gösteriyor. Kadınların erken yaşlarda çocuk doğurma eğiliminde oldukları dikkati çekerken, yaşa özel en yüksek doğurganlık hızının 20-24 ve 25-29 yaş gruplarında olduğu gözleniyor. Evli kadınların yüzde 71`i gebeliği önleyici yöntem kullanırken, bunların yüzde 42,5`i modern, yüzde 28,5`i geleneksel yöntemleri tercih ediyor. Doğum öncesi bakım alma oranı artmasına rağmen, hala 5 gebeden birinin doğum öncesi bakım almadığı görülüyor
İŞ GÜCÜNE KATILMAMA NEDENİ `EV KADINI` OLMAK Türkiye`de kadın istihdam oranı 2007 verilerine göre yüzde 22,2 olarak gerçekleşti. Bu oran AB`ye üye ilk 15 ülkede yüzde 59,7, AB üyesi 27 ülkede 58,3. İstihdama katılan kadınların yüzde 47,3`ü tarım, yüzde 14.2`si sanayi, yüzde 38,5`i ise hizmetler sektöründe çalışıyor. Kadınların yüzde 13`ü kendi hesabına ve işveren konumunda, yüzde 49`u ücret ya da yevmiye karşılığında, yüzde 38`i ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışma yaşamında yer alıyor. Köyden kente göçün yoğun olarak yaşandığı Türkiye`de, köyde iş gücünde yer alan kadın, kentte yeterli eğitim ve mesleki beceriye sahip olmadığı için kent iş gücü piyasasına giremiyor. İş gücüne katılmayan 100 kadından 63`ü neden olarak `ev kadını` olmalarını gösteriyor. Gelir azlığı nedeniyle çalışmak zorunda olanlar ise sosyal güvencesiz düşük statülü-gelirli işlerde istihdam ediliyor. Kadın iş gücünün en çok istihdam edildiği hizmetler sektöründeki iş alanlarından bazıları özellikle `kadınlar için uygun alanlar` olarak toplumsal kabul görüyor. Sanayi sektörü, özellikle imalat sanayi, halen kadın iş gücünün sınırlı olduğu sektör özelliğini koruyor. Aynı sektördeki tekstil, gıda, hazır giyim gibi emek yoğun sanayi dalları için kadınlar tercih ediliyor. İstihdamda yer alan kadınların yüzde 64`ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışırken, bunların da yüzde 59`unu ücretsiz aile işçisi kadınlar oluşturuyor. Ücretli veya maaşlı çalışan kadınların yüzde 22`si, yevmiyeli kadınların yüzde 94,5`i, işveren kadınların yüzde 29`u, kendi hesabına çalışan kadınların yüzde 92`si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değil.
İslamad kadın hakkı yok diyenlere: Kadının islamdan önce hiç tanıklık hakkı yoktu. İki kadınında olsa tanıklığına olanak sağlanmıştır. İslamdan önce, Mirasta kadınnın hiç hakkı yokken, erkeğin yarısı kadar miras hakkı tanınmıştır. İslamdan önce, sayısız kadın erkek tarafından; MAL gibi alınıp satılırken, istendiği zaman kapı önğüne konurken, en fazla 4 kadınla EVLENİLEBİLECEĞİ belirtilmiş AMA TEK EŞLİLİĞİN TERCİH EDİLMESİ tavsiye edilmiştir. AYRICA: Verilen bu haklar asla geri dönülmeyecek ASGARİ KADIN HAKLARIdır. yani sen mirasın üçte ikisini kadına bırakacağım dersen bu islamın ruhuna ters değildir. Tıpkı zekat ta olduğu gibi, islam malın 40 ta birini vermemizi emreder ama sen istersen malın yarısını zekat olarak dağıt bu islama ters değil bilakis özüne daha uygun bir davranıştır. Selamlarımla.
Kadın haklarını arayan yada var diyen kadınlara bir sorum olacak,biz insan değilmiyiz? İnsan hakları yeterli değil mi de ayrı yaratıklarmış gibi ayrı haklardan söz ediyoruz,kendimizi eksiğimiz varmış gibi gruplandırmayalım,insan olarak insan haklarına sahip olalım yeter.
Kadın diyoruz..basit bir sözcük değilidir, kadın derken hayatı,dünyaya gelişimizin sebeplerini anıyoruz aslında o kutsal kadınlar..dünyaya bizleri getirip bize en güzle duyguları tatıran kutsal insan..ve bunlara rağmen en ezilen,en çok öldürülen yine kadındır..siz nasıl dünyaya geldiniz sanıyorsunuz o ezdiğiniz,hiçe saydığınız kadınlardır dünyada olmanızın sebebi.. özgür ve cinsiyet ayırımı yapılmadığı bir dünyada yaşam zor değildir..
insan hakları, günümüzde hukuk bilimiyle belirlenir.
hadisler ve ayetler sadece hukuk bilimi için fikir vericidir.kadın hakları bu çağda sadece hadis ve ayetlere bakılarak düzenlenmez. şu abbasi kafasını aşın artık.
bu hak denilen şey nasıl bişey? yeniliyomu? yutuluyomu? ben daha hiç tatmadım. bilmiyom. gerçi hanımımı allah her türlü hakla donatıpta yaratmış bize bişiy kalmamış. hanımım hakların hepsini silip süpürmüş, bende onun evini silip süpürüyom. sonuçta ikimizde bişiyleri süpürüyoz işte.
kadın hakları sözde gibi görünür ama onlar herzaman bizden daha haklıdırlar biraz ince düşünecek olursak bir çok durumlarda bizden daha avantajlıdırlar kadın oldukları için! ! Bu yüzden kimse kadınlarla eşit haklara sahip olduğumuzu söylemesin Şöyle bir durumda var kadınlar dayak yiyor deniliyor; bence dayağı gücü yeten yetene atıyor. yani güçl sözkonusu güçlü olan kazanır buna akıl gücü dahil dünya bu düzen üzerine kurulu
kim kime veriyor bu hakları anlamadım.. kadın hakları.. insan hakları.. hayvan hakları.. hasta hakları... herkesin hakları olduğuna göre demekki herkese haksızlık yapılıyor.. (dünya bir hapishane evet.. ama açık değil)
feminizm kılıfı ile 'erkek düşmanlığı' şekline bürünmüş kişilerin 'hariçten gazel' bahanelerle gaspettiği haklardır.
evlenince davetler de once kadının adı yazılsın ve sonra kadın kendi soyadını alsın.. gibi dibi..
çok önemliydi. kadınlar artık haklarını alıyor..
Hak,insan olan herkesedir, kadın hakkı-erkek hakkı sömürü düzeninin ötekileştirmesinin bir sonucudur.
Kadın özgürleşmeden, kandini gerçekleştirmeden, ne erkek kendini özgür addedebilir,ne de insanlık onuru başını göğe yükseltebilir...
Türkiye de okuma yazma bilmeyenlerin %75 kadın başlıklı gazete haberi...
Türkiye`de okur yazar olmayanların yüzde 75,5`ini kadınlar oluşturuyor, hala 5 kadından biri okuma yazma bilmiyor. Okullaşma oranı yüzde 100`e ulaşmayan kız çocukları, okullarını da erkeklere göre daha yüksek oranda terk ediyor. Aile içi şiddete ise daha çok genç kadınlar maruz kalıyor
Eğitimli kadınların karar alma mekanizmalarında yeterince yer almadığı gözlenirken, kadınlar bazı durumlarda eşlerinin kendilerine şiddet uygulamasını da haklı buluyor.
Genellikle sosyal güvenceden yoksun çalışan kadınlar, ev ve iş yaşamını uzlaştıramadıkları için çalışma yaşamlarını kısa sürede bitiriyor.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü`nün (KSGM) hazırladığı `Türkiye`de Kadının Durumu` raporuna göre, Türk kadınının eğitim seviyesi son 10 yılda artış göstererek, yüzde 76,9 olan okuryazarlık oranı yüzde 80,4`e ulaştı. Ancak, Türkiye`de okuryazar olmayanların yüzde 75,5`ini kadınlar oluşturuyor. Hala 5 kadından biri, yani yaklaşık 5 milyon 732 bin kadın, okuma yazma bilmiyor. Bunun yanında, kadınların yüzde 21,5`i okur yazar ama herhangi bir eğitim kurumundan mezun değil, yüzde 37,2`si ilkokul, yüzde 7,4`ü ortaokul ve dengi okul, yüzde 10,6`sı lise ve dengi okul ve sadece yüzde 3,9`u yüksek okul ve fakülte mezunu.
Türkiye`de 3-5 yaş grubunda okul öncesi eğitim programına katılan 2,5 milyon çocuğun yüzde 48`ini kızlar oluşturuyor. İlköğretim kademesinde 2007-2008 öğretim yılında okullulaşma oranı yüzde 97,4 iken bu oran erkek çocuklarda yüzde 98,5, kız çocuklarda yüzde 96,1 olarak gerçekleşti. İlköğretimin zorunlu olmasına rağmen, okul terki oranı yüzde 13,5. Okul terkleri kızlarda erkeklere göre daha yüksek görülürken bu özellikle beşinci ve altıncı sınıflarda yoğunlaşıyor.
Orta öğretim kademesinde 1997`de yüzde 41,4 olan okullulaşma oranı, 2007-2008 öğretim yılında yüzde 58,6`ya ulaştı. Bu oran erkeklerde yüzde 61,2 ve kızlarda yüzde 55,8 olarak gerçekleşti. Güzel sanatlar liselerinde kızların, fen ve spor liselerinde erkeklerin katılımının yüksek olması, `toplumsal cinsiyet ayrımı` olarak değerlendiriliyor.
İş gücü piyasasına ara eleman yetiştiren mesleki ve teknik liselere devam eden öğrencilerin yüzde 41,1`ini kızlar oluşturuyor. Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullarda ise erkeklerin oranı yüzde 57, kızların ise yüzde 43.
Üniversite eğitimi alanların yüzde 43`ünü kadınlar oluşturuyor. Kadınlar daha çok diş hekimliği, eczacılık, edebiyat, dil, tarih ve coğrafya, fen, eğitim, güzel sanatlar, ilahiyat ve mimarlık fakültelerini tercih ediyor.
Yaygın eğitim kapsamında, mesleki kursları bitirenlerin yüzde 54,2`sini, sosyo-kültürel kursları bitirenlerin yüzde 53`ünü ve okuma-yazma kurslarını bitirenlerin de yüzde 67,5`ini kadınlar oluşturuyor.
Kız Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı okullar aracılığıyla yaygın eğitimden 2007-2008 öğretim yılında, 83 bin 481`i kadın olmak üzere toplam 103 bin 742 kişi yararlandı. Kursa devam edenler ve bitirenler arasında kadınların oranı, yaygın eğitimin özellikle yetişkin kadınlar için önemini ortaya koyuyor.
KADINLAR KARAR ALMA MEKANİZMALARINDA YOK`
Eğitim düzeyine göre iş gücüne katılım oranı, yüksek öğretim mezunu kadınlarda yüzde 70, lise altı eğitimlilerde ise yüzde 22 olarak gerçekleşiyor. Türkiye`deki öğretim elemanlarının yüzde 39`unu, profesörlerin, doktor ve operatörlerin yüzde 29`unu, mimarların yüzde 37`sini, avukatların ise yüzde 33`ünü kadınlar oluşturuyor.
İlköğretimde çalışan kadın öğretmenlerin oranı yüzde 49, orta öğretimdeki kadın öğretmenlerin oranı yüzde 41 iken, okul müdürlerinin sadece yüzde 8,8`i, müdür yardımcılarının ise yüzde 11 kadın. Bu oran kırsal kesimde daha da düşük.
Karar alma mekanizmalarında kadın yönetici oranı Türkiye`de yüzde 6 iken, bu oran ABD`de yüzde 46, Rusya`da yüzde 39, Almanya`da yüzde 36, İngiltere`de yüzde 33, İtalya`da yüzde 29, Yunanistan`da yüzde 26.
Parlamentoya katılım oranı ise Türkiye`de yüzde 9, İsveç`te yüzde 47, İspanya`da yüzde 36, Almanya`da yüzde 32, İngiltere`de yüzde 20, ABD`de yüzde 16, Yunanistan`da yüzde 14.
`GENÇ KADINLAR DAHA ÇOK AİLE İÇİ ŞİDDET GÖRÜYOR`
Aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgu olarak ortaya çıkan aile içi şiddete, daha çok genç kadınlar maruz kalıyor. Şiddete uğrayan kadınların yüzde 15.2`si 12-16, yüzde 11.4`ü 17-20, yüzde 3.9`u 21-30, yüzde 5.2`si 31-40, yüzde 2.5`i 41-50, yüzde 1.3`ü ise 51-60 yaş arasında.
Aile içi şiddet, çekirdek ailelerde daha sıklıkla görülüyor. Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinde daha çok ateşli silahlar ve kesici aletler kullanılırken, bu tür olaylar daha çok gece gerçekleşiyor.
Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin en belirgin nedeni, toplumda kabul gören genel ahlak ve namus anlayışı. Bu anlayışa uymadığı iddia edilen kadınlar, şiddetle cezalandırılıyor. Yaralama ve öldürme gibi ağır şiddet eylemleri toplumsallaştırılıyor, geleneksel ahlak ve namus anlayışıyla meşrulaştırılıyor.
Kadınların yüzde 39`u `yemeği yakma`, `kocasına karşılık verme`, `parayı lüzumsuz yere harcama`, `çocukların bakımını ihmal etme` ve `cinsel münasebette bulunmayı reddetme`yi erkeklerin kadınları dövmesi için haklı bir neden olarak görüyor.
Şiddeti kabullenme durumu kadının eğitimine göre büyük farklılıklar gösteriyor. Eğitimi olmayan ya da ilkokul bitirmemiş kadınların yüzde 62`si, lise ve üzeri eğitim almış kadınların ise yüzde 8,8`i fiziksel şiddet için belirtilen nedenlerden birini haklı buluyor.
EV VE İŞ YAŞAMINI UZLAŞTIRAMIYOR
Belli iş ve mesleklerin kadınlara uygun görülmemesi, görev dağılımında adil davranılmaması, ekonomik kriz dönemlerinde önce kadınların işten çıkarılması, özellikle kayıt dışı sektörde ücretlerin düşük tutulması gibi ayrımcılık örnekleriyle karşılaşan kadınlar, daha düşük statülü ve ücretli işlerde çalışmaya razı oluyor.
Süreli ve geçici çalışma, sosyal güvencesizliği beraberinde getirirken, ev kadınlarına isteğe bağlı sigortalılık olanağı ise primlerin yüksekliği, prim ödemede eşe bağımlı olma ve yeterli bilgi sahibi olmama nedeniyle sınırlı kalıyor.
Ev ve iş yaşamını uzlaştırma konusunda sorun yaşayan kadınlar, çalışma yaşamlarını kısa sürede bitiriyor ya da kariyerde yükselme doğrultusunda tüm potansiyelini ortaya koyamıyor. Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülüklerle de baş etmek durumunda kalan kadın, kreş, gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumlarının da yeterli sayıda olmaması nedeniyle sıkıntı yaşıyor.
5 GEBEDEN BİRİ DOĞUM ÖNCESİ BAKIM ALMIYOR
Yaşam kalitesiyle ilgili göstergelerden biri olan doğuşta beklenen yaşam süresi, Türk kadınları için artmakla birlikte, bu süre her iki cinsiyetin de eşit hizmet aldığı gelişmiş ülkelerden düşük. Kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye`de 74. Kadın sağlığı çalışmaları, ağırlıklı olarak kadının doğurganlık yönünü araştıran çalışmalardan oluşuyor.
Toplam doğurganlık hızı düşme, gebeliği önleyici yöntem kullanım oranı artma eğilimi gösteriyor. Kadınların erken yaşlarda çocuk doğurma eğiliminde oldukları dikkati çekerken, yaşa özel en yüksek doğurganlık hızının 20-24 ve 25-29 yaş gruplarında olduğu gözleniyor.
Evli kadınların yüzde 71`i gebeliği önleyici yöntem kullanırken, bunların yüzde 42,5`i modern, yüzde 28,5`i geleneksel yöntemleri tercih ediyor. Doğum öncesi bakım alma oranı artmasına rağmen, hala 5 gebeden birinin doğum öncesi bakım almadığı görülüyor
İŞ GÜCÜNE KATILMAMA NEDENİ `EV KADINI` OLMAK
Türkiye`de kadın istihdam oranı 2007 verilerine göre yüzde 22,2 olarak gerçekleşti. Bu oran AB`ye üye ilk 15 ülkede yüzde 59,7, AB üyesi 27 ülkede 58,3. İstihdama katılan kadınların yüzde 47,3`ü tarım, yüzde 14.2`si sanayi, yüzde 38,5`i ise hizmetler sektöründe çalışıyor.
Kadınların yüzde 13`ü kendi hesabına ve işveren konumunda, yüzde 49`u ücret ya da yevmiye karşılığında, yüzde 38`i ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışma yaşamında yer alıyor.
Köyden kente göçün yoğun olarak yaşandığı Türkiye`de, köyde iş gücünde yer alan kadın, kentte yeterli eğitim ve mesleki beceriye sahip olmadığı için kent iş gücü piyasasına giremiyor. İş gücüne katılmayan 100 kadından 63`ü neden olarak `ev kadını` olmalarını gösteriyor. Gelir azlığı nedeniyle çalışmak zorunda olanlar ise sosyal güvencesiz düşük statülü-gelirli işlerde istihdam ediliyor.
Kadın iş gücünün en çok istihdam edildiği hizmetler sektöründeki iş alanlarından bazıları özellikle `kadınlar için uygun alanlar` olarak toplumsal kabul görüyor. Sanayi sektörü, özellikle imalat sanayi, halen kadın iş gücünün sınırlı olduğu sektör özelliğini koruyor. Aynı sektördeki tekstil, gıda, hazır giyim gibi emek yoğun sanayi dalları için kadınlar tercih ediliyor.
İstihdamda yer alan kadınların yüzde 64`ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışırken, bunların da yüzde 59`unu ücretsiz aile işçisi kadınlar oluşturuyor. Ücretli veya maaşlı çalışan kadınların yüzde 22`si, yevmiyeli kadınların yüzde 94,5`i, işveren kadınların yüzde 29`u, kendi hesabına çalışan kadınların yüzde 92`si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değil.
Kimi der ki kadin
uzun kis gecelerinde
yatmak içindir.
Kimi der ki kadin yesil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda tasidigim vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoguran.
ne dösek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarim, bacaklarim.
Yavrum, annem, karim, kiz kardesim hayat arkadasimdir.
N.Hikmet
İslamad kadın hakkı yok diyenlere:
Kadının islamdan önce hiç tanıklık hakkı yoktu. İki kadınında olsa tanıklığına olanak sağlanmıştır.
İslamdan önce, Mirasta kadınnın hiç hakkı yokken, erkeğin yarısı kadar miras hakkı tanınmıştır.
İslamdan önce, sayısız kadın erkek tarafından; MAL gibi alınıp satılırken, istendiği zaman kapı önğüne konurken, en fazla 4 kadınla EVLENİLEBİLECEĞİ belirtilmiş AMA TEK EŞLİLİĞİN TERCİH EDİLMESİ tavsiye edilmiştir.
AYRICA: Verilen bu haklar asla geri dönülmeyecek ASGARİ KADIN HAKLARIdır.
yani sen mirasın üçte ikisini kadına bırakacağım dersen bu islamın ruhuna ters değildir.
Tıpkı zekat ta olduğu gibi, islam malın 40 ta birini vermemizi emreder ama sen istersen malın yarısını zekat olarak dağıt bu islama ters değil bilakis özüne daha uygun bir davranıştır.
Selamlarımla.
Kadın haklarını arayan yada var diyen kadınlara bir sorum olacak,biz insan değilmiyiz? İnsan hakları yeterli değil mi de ayrı yaratıklarmış gibi ayrı haklardan söz ediyoruz,kendimizi eksiğimiz varmış gibi gruplandırmayalım,insan olarak insan haklarına sahip olalım yeter.
Ö Z G Ü R L Ü K. N E R D E?
______Ö_Z_/
______Ö_Z_G_Ü_R_/
______Ö_Z_G_Ü_R_L_Ü_K_/
______Ö_Z_G_Ü_R_L_Ü_K_N_E_/
______Ö_Z_G_Ü_R_L_Ü_K_N_E_R_D_E_/
_______bir senmisinmahkûmolankadere
______ben__de_____öyleyim___ben____de
_____hem___de____________her______şeye
_____her_____yer/____________________de
_____kendi_____içimde_______________utsak
______ruhum/_____da__________________hapis
______evim/_________de________________kilitli
________teras/_________da_________________esir
_______öz/______________gürlük ___________içinde
______sevgi/_______________de_______________hapis
_____bir imza________________mahkûmuyum_________ben
_________çocuklara ___________müebbet
_________kamçı_________________mı_____________istersin
__________balyoz_________________mu______________dersin
_________bir ______________________kuru____________ekmeğe
__________bin bir çeşit________________ha/____kar/_______et
_____________________öz/_____________gürlük____________uzakta
______________________belki____________ölüm/________________de
_______________________hayır____________hayır
________________________kabir____________nezaret/___ha/_____ne
_________________________cehennem_______hapis/____________hane
_________________________işkence________işkence________işkence
________________________özgürlük_______nerde_________kardeşim
______________________özgürlük______nerde________Onur BİLGE
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=591403&order=oto
Otomatik sıralamaya göre 22. sayfadaki 426. şiir…
Kadın diyoruz..basit bir sözcük değilidir, kadın derken hayatı,dünyaya gelişimizin sebeplerini anıyoruz aslında o kutsal kadınlar..dünyaya bizleri getirip bize en güzle duyguları tatıran kutsal insan..ve bunlara rağmen en ezilen,en çok öldürülen yine kadındır..siz nasıl dünyaya geldiniz sanıyorsunuz o ezdiğiniz,hiçe saydığınız kadınlardır dünyada olmanızın sebebi.. özgür ve cinsiyet ayırımı yapılmadığı bir dünyada yaşam zor değildir..
Tüm Kadınların 8 mart kadınlar gününü yürekden kutlar
Hepisine mutlu huzurlu sağlıklı bir yaşam dileği ve temennisiyle...
EEEYY...BAŞ TACIMIZ KADINLAR!
Hepiniz Sağlıklı Kalın...... Huzurlu Kalın.......
Mutlu Kalın...... Sevgiyle Kalın......
Herşey gönlünüzce olsun...! ! !
Kalbiniz sevgiyle dolsun...! ! !
Yolunuz aydınlık olsun...! ! !
ışığınız hiç sönmesin...! ! !
......Hepinize Sevgiler....
Gizemlikartal...Ramazan Kocapınar
kadın hakları dedik
yedik çocuk haklarını
annesiz kaldı çocuklar
emdi parmaklarını
..
Pek çoğumuz kadın, erkek hakkı olmaz...insan hakkı olur düşüncesinde birleşiyoruz...Keşke bu düşünceyi pratikte de uygulayabilsek...Keşke...
insan hakları, günümüzde hukuk bilimiyle belirlenir.
hadisler ve ayetler sadece hukuk bilimi için fikir vericidir.kadın hakları bu çağda sadece hadis ve ayetlere bakılarak düzenlenmez. şu abbasi kafasını aşın artık.
kadın hakkı olmaz, insan hakkı olur.
hayat erkeğe çok fazla sorumluluk vermiş, kadına o kadar sorumluluk vermemiş,rahat ettirmiştir.
ikisine de aynı hakların verilmesi haksızlıktır.hayatın erkeğe kitlediği sorumluluklar daha fazla olduğu için erkeğe daha fazla hak tanınması gerekir.
bu hak denilen şey nasıl bişey?
yeniliyomu? yutuluyomu? ben daha hiç tatmadım. bilmiyom.
gerçi hanımımı allah her türlü hakla donatıpta yaratmış bize bişiy kalmamış. hanımım hakların hepsini silip süpürmüş, bende onun evini silip süpürüyom. sonuçta ikimizde bişiyleri süpürüyoz işte.
Olması lazım mutlaka ki,ama fazlası iyi gelmiyor onlara.
Çünkü,aralarından bazıları çıkıp FEMİNİZM'i buldular bak..! ! ! =0))))
türkiyede ve dünyada ismi olup cismi olmayan birşeydir kadın hakkı...
Veda hutbesi 7.kısım.
'Ey insanlar!
'Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah'in
emaneti olarak aldiniz ve onlarin namusunu kendinize Allah'in emriyle helal kildiniz. Sizin kadinlar üzerinde
hakkiniz, kadinlarin da sizin üzerinizde hakki vardir. Sizin kadinlar üzerindeki hakkinizi; yataginizi hic
kimseye cignetmemeleri, hoslanmadiginiz kimseleri izininiz olmadikca evlerinize almamalaridir. Eger
gelmesine müsade etmediginiz bir kimseyi evinize alirlarsa, Allah, size onlarin yataklarinda yalniz
burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki
haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
insan haklarının devamı mı acaba?
hem kadın hakkı yok ki
hakkı erkek ismi :-)))))) ne kadar soüuk bi espri di mi? ? ?
kadın hakları sözde gibi görünür ama onlar herzaman bizden daha haklıdırlar biraz ince düşünecek olursak bir çok durumlarda bizden daha avantajlıdırlar kadın oldukları için! ! Bu yüzden kimse kadınlarla eşit haklara sahip olduğumuzu söylemesin Şöyle bir durumda var kadınlar dayak yiyor deniliyor; bence dayağı gücü yeten yetene atıyor. yani güçl sözkonusu güçlü olan kazanır buna akıl gücü dahil dünya bu düzen üzerine kurulu
ayak yapma hakkı kısaca...
geceleri 'başım ağrıyor' deme hakkı mesela
kim kime veriyor bu hakları anlamadım..
kadın hakları.. insan hakları.. hayvan hakları.. hasta hakları... herkesin hakları olduğuna göre demekki herkese haksızlık yapılıyor..
(dünya bir hapishane evet.. ama açık değil)
bu konuda çok güzel edebiyat yapıyoruz ama maalesef icraat yok..
Kadın Hakkı yoktur; Hakkı erkek adıdır :)))
Tabiki öncelikle insan haklari. Kad1n hakk1, erkek hakk1 diye birsey olmamal1 diye düsünüyorum ben.