İstanbul Bir İstanbul olsun yanımda, bir de sen, yeter. Ah İstanbul, işte o zaman güzel... Sen yoksan yanımda... Bil ki sevdiğim. İstanbul da, ben de oluruz beter... Nermin Seyratlı 07.11.2016
Herkes peşinde. Yanarım Yanarım da şuna yanarım, uğruna ölenlerin çoğu birkez dahi gitmemiş görmemiştir, gittiyse bile bir Boğaz turu yapmamışlardır..gerçi cennetin yanında hiçtir de.
sevdiklerimle olmak... aynı havayı solumak.. işte yine sendeyim İstanbul. geldiğim yer gibi gri bulutlarla karşıladın ama dert değil... içimiz bahar :)
'Şiirleştirip Bastırıyorum koynuma bıçak gibi Belki de söz çatlayacaktı Bir tren düdüğü bölmeseydi Sessizliğimizi ortasından Şimdi ben nice İstanbul’lar çıkarıyorum Ceplerimden masmavi Sen geleceksin ya Kelimelerimi biliyorum En ağır taşlar için.'
29 MAYIS İSTANBUL'UN FETHİ İstanbul, hem Asya ile Avrupa kıtalarını birbirlne bağlayan bir köprü durumunda hem de Karadeniz'i Marmara'ya dolayısıyla sıcak denizlere bağlayan önemli bir su yolu üzerinde kurulmuştur. Tarihi İpek Yolu ve Karadeniz Ticaret Yolu'na hakim konumdaydı. İstanbul, bu konumuyla günümüzde olduğu gibi o zamanlarda da oldukça önemli bir şehir olarak stratejik öneme sahipti. İstanbul, stratejik konumu, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi olması, ortodoks kilisesinin burda bulunması gibi nedenlerle 1453 yılına kadar farklı zamanlarda, farklı millet tarafından defalarca kuşatıldı. Yoğun kuşatmalar üzerine Bizans imparatoru Silivri'den başlayarak Karadeniz'e kadar uzanan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. Osmanlı Devleti'nin hızla gelişip Anadolu ve Balkanlardaki toprakları fethetmesiyle Bizans, Osmanlı toprakları arasında kaldı. Bizans'ın; Avrupa Hristiyan devletlerini, Anadolu Beyliklerini ve şehzadeleri Osmanlı aleyhine kışkıtması, önemli bir ticeret merkezi durumunda olması ve boğazlardan geçen ticaret yollarını kontrol altına alma düşüncesi, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki topraklarını güven altına almak ve toprak bütünlüğünü sağlamak istemesi, Peygamber Efendimizin (SAV) ' İstanbul, mutlaka fetholunacaktır. Bunu gerçekleştirecek ordunun komutanı ne mutlu komutan, askeri ne mutlu askerdir.' sözü ile kutlamış olması fethin önemli nedenleri arasında yer alır. İstanbul'un fethi elbette çok zordu. Çünkü Bizans, savunmaya elverişli bir coğrafi konumda bulunuyordu. Çok sağlam surlarla çevriliydi ve surları yıkabilecek bir teknoloji geliştirilememişti. Karada ve suda yanabilen Rum ateşi denilen bir silahla şehir iyi savunuluyordu. Haliç, kuşatma sırasında zincir ve eski gemilerle kapatılıyordu. Bizans her tehlikede Avrupa'dan yardım alabiliyordu. II. Mehmet, İstanbul'un fethi için birçok hazırlık yaptı. İlk önce Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenleyerek bu beyliği etkisiz hale getirdi. Daha sonra Karadeniz'den deniz yoluyla Bizans'a gelebilecek yardımı önlemek amacıyla daha önce Yıldırım Beyazıt'ın yaptırdığı Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. Rumeli Hisarı'nın yapılması sırasında, hisarın yapılmasına engel olmak için Bizans İmparatoru'nun gönderdiği elçiye Fatih; ' Benim gücümün eriştiği yere senin imparatorunun hayal ufukları eremez' cevabını verdi. Bu sırada Bizans'ın durumu hiç de iç açıcı değildi. Halk, ahlakî ve ekonomik çöküntüden bıkmış, İmparator Konstatin'in zulmünden yılmıştı. O kadar ki, halk 'Hristiyan külahı görmektense, Müslüman sarığı görmek daha iyidir.' diyecek duruma gelmişti. Çünkü o dönemde Osmanlı 'Adil ve adaletli bir dünya düzeni' kurmayı başarmış, dünyanın hayranlığını kazanmıştı. II. Mehmet, Balkanlar üzerinden Bizans'a gelebilecek yardımı önlemek için de yedek kuvvetler oluşturdu ve Akıncıları Mora Despotları üzerine gönderdi. Donanmayı güçlendirdi ve 400 parçalık bir donanma hazırladı. Padişah, mühendislik dehasıyla, ‘şahi’ adı verilen İstanbul surlarını yıkabilecek güçte büyük toplar döktürdü. Aşırma gülleler atan havan topları ve surlara tırmanabilmek için tekerlekli kuleler yaptırdı. II. Mehmet, 5 Nisan 1453 günü ordusuyla birlikte Bizans surları önüne geldi, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans İmparatoru'na elçi göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Ret cevabı üzerine şehir kuşatıldı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına aldı. Kuşatma, 53 gün sürdü. 53 gün boyunca surlar dövüldü. Geçit vermez surlar delik deşik oluyordu. Bütün tedbirlere rağmen İstanbul düşmüyordu. Padişah ise, ' Ya ben İstanbul'u alırım, ya da İstanbul beni ' diyordu. Ölümü göze alacak kadar kararlı olan bir insanın elinden hiçbir şey kurtulamazdı. Öyle de oldu. Sonunda Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri otuz arkadaşıyla kaleye tırmandı. Ok yağmuruna maruz kalmasına rağmen, azim ve kararlığından hiç bir şey kaybetmeden, bayrağı burçlara diktikten sonra şehitlik mertebesine ulaştı. Fatih, sancağı burçlarda görünce sevinerek atından atladı ellerini açarak; 'Aciz, fakir kulun Mehmet'e bu günleri gösterdiğin için sana şükürler olsun Rabbim! ' dedi. İstanbul fethedildiği gün takvimler 29 Mayıs 1453'ü gösteriyordu. Fatih, İstanbul'a girerken, yer yer Bizans halkı, öndeki 'Akşemsettin'i padişah zannetti, Akşemsettin 'hükümdar arkada' işaretini yapınca, Fatih'teki edep, terbiye ve inceliğe bakın ki, şöyle karşılık vermiştir: '- Evet, hükümdar benim, lakin o da benim Hocam'dır! ' Fetihten sonra Sultan II. Mehmed, 'Fatih' unvanını almış; 'Fatih Sultan Mehmed' olarak anılır olmuştur. İstanbul'un fethi Türk ve dünya tarihi bakımından önemli sonuçlar doğurmuştur. Türk tarihi açısından: Osmanlı Devleti'nin Yükselme Dönemi'nin başlangıcı oldu. İstanbul, Osmanlı Devleti'ne başkent yapıldı. Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü sağlandı. Türklerin Avrupa'ya güvenle yerleşmeleri sağlandı. Osmanlı Devleti'nin siyasi gücü ve otoritesi arttı. Merkezi bir yönetim oluşturuldu. Fatih'in fermanıyla diğer dinler koruma altına alındı. İstanbul'daki Ortodokslara, Avrupalıların 200 yıl sonra erişebilecekleri Din ve Vicdan Hürriyeti tanındı. Böylece Osmanlı'nın dini hoşgörüsü tüm dünyaya tanıtılmış oldu. Dünya tarihi açısından: Hıristiyan dünyasının gözbebeği olarak bin yıldır yaşayan Bizans İmparatorluğu yıkıldı. Şehirleri çeviren surlar ve kaleler ne kadar güçlü olursa olsun bunların top gülleleriyle yıkılabileceği anlaşıldı. Topun icadı, Avrupa'daki Derebeyliğin yıkılmasını sağladı ve Avrupa'da güçlü krallıkların kurulmasına zemin hazırladı. İstanbul'daki bilginlerin İtalya'ya gidip, orda yaptıkları çalışmalar sonucu Rönesans ve Reform hareketlerine zemin hazırlanmış oldu. İpek Yolu'nun Osmanlıların eline geçmesiyle Avrupalıların Uzak Doğu'ya gitmek için yeni yollar aramaya başlamalarıyla Coğrafi Keşifler başladı. İstanbul'un fethi, Orta çağın sonu, Yeni çağın başlangıcı olarak kabul edildi. Tarihin altın sayfalarında yer alan önemli olaylardan birisi hiç şüphesiz İstanbul'un fethidir. Türk ve dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yıl 29 Mayıs'ta aynı çoşku ve sevinçle kutluyoruz. Biz büyük bir ülkeyiz, büyük bir milletiz. Yüz yıllardır tüm dünyaya adaletle hükmetmiş, hiçbir etnik çatışma yaşanmadan Kürdü, Çerkezi, Lazı, Türkmeni, Alevi'si, Sünnisi'yle top yekün Türk Milleti olarak tarihe yön vermiş bir milletiz. Fethi kutlarken geçmişimizi unutmadan ileriye doğru bakmalıyız. Biz, eften püften şeylerle zamanımızı harcarken, Batı'nın Mars'ı fethetmeye hazırlandığını unutmamalıyız. Ömürlü AKSOY-Em. Öğretmen
Bence İSTANBUL; şu dünya üzerindeki en talihsiz şehirdir.. Zira; bu güzellikler menbaı, bu mübarekler diyarı şehir kendini bilmez hayvan kılıklı soytarılarla, insanlığın yüzkarası tiplerle, ahlaksızlığın en ucundaki yaratıklarla dolmuş durumda... Otobüsüne binersin; tedirgin edici bakışlar..Yolda yürümeye çalışırsın; her an bir saldırı yapacakmış gibi bakan tinerci kılıklı kişiler... Tabiiki herkes böyle değil..Ancak; insanları tedirginliğe iten durumların varlığı diğer dünya şehirlerini aşmış durumda maalesef:((
AŞKIN VE ŞİİRİN ŞEHRİ
tabii ki fatih sultan Mehmet gelir akla,
istanula aşık bir sultan,
asırlar önce
peygamberce müjdelenmiştir o
ve o sultanın istanbulunu
orhan veli gözleri kapalı dinlemiştir
duyduklarını kalem kağıda aktarmıştır.
unutulmaz bir şiire imza atmıştır.
Geçinilmeyen sevgili gibisin.Ne senle oluyor nede sensiz..
İstanbul
Bir İstanbul olsun yanımda, bir de sen, yeter.
Ah İstanbul, işte o zaman güzel...
Sen yoksan yanımda... Bil ki sevdiğim.
İstanbul da, ben de oluruz beter... Nermin Seyratlı 07.11.2016
Herkes peşinde. Yanarım Yanarım da şuna yanarım, uğruna ölenlerin çoğu birkez dahi gitmemiş görmemiştir, gittiyse bile bir Boğaz turu yapmamışlardır..gerçi cennetin yanında hiçtir de.
detttt..sataşmaa şövalyee.. :))
özlemişimmm.. :))
Fatih'in fethettiği yer.
sevdiklerimle olmak... aynı havayı solumak..
işte yine sendeyim İstanbul.
geldiğim yer gibi gri bulutlarla karşıladın ama dert değil... içimiz bahar :)
'Şiirleştirip
Bastırıyorum koynuma bıçak gibi
Belki de söz çatlayacaktı
Bir tren düdüğü bölmeseydi
Sessizliğimizi ortasından
Şimdi ben nice İstanbul’lar çıkarıyorum
Ceplerimden masmavi
Sen geleceksin ya
Kelimelerimi biliyorum
En ağır taşlar için.'
'Aşkı bilir misin ey feza?
Bir an nazar et
İstanbul’u seyret hele
Seyret ki gör aşkı hayret et..'
İstanbul hayaldir, çöldeki seraptır,aşktır, yardir / yarendir...
Anlatılamayan yaşanılası dır vede ÖZLEMDİR
Çınar ağaçları, martılar, balıkçı tekneleri, boğazda yalılar, eminönünde satıcılar, trafik, kalabalık ve herşeye rağmen bitmeyen bir aşk...
29 MAYIS İSTANBUL'UN FETHİ
İstanbul, hem Asya ile Avrupa kıtalarını birbirlne bağlayan bir köprü durumunda hem de Karadeniz'i Marmara'ya dolayısıyla sıcak
denizlere bağlayan önemli bir su yolu üzerinde kurulmuştur. Tarihi İpek Yolu ve Karadeniz Ticaret Yolu'na hakim konumdaydı.
İstanbul, bu konumuyla günümüzde olduğu gibi o zamanlarda da oldukça önemli bir şehir olarak stratejik öneme sahipti.
İstanbul, stratejik konumu, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi olması, ortodoks kilisesinin burda bulunması gibi
nedenlerle 1453 yılına kadar farklı zamanlarda, farklı millet tarafından defalarca kuşatıldı. Yoğun kuşatmalar üzerine Bizans imparatoru
Silivri'den başlayarak Karadeniz'e kadar uzanan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti.
Osmanlı Devleti'nin hızla gelişip Anadolu ve Balkanlardaki toprakları fethetmesiyle Bizans, Osmanlı toprakları arasında kaldı.
Bizans'ın; Avrupa Hristiyan devletlerini, Anadolu Beyliklerini ve şehzadeleri Osmanlı aleyhine kışkıtması, önemli bir ticeret merkezi
durumunda olması ve boğazlardan geçen ticaret yollarını kontrol altına alma düşüncesi, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki topraklarını
güven altına almak ve toprak bütünlüğünü sağlamak istemesi, Peygamber Efendimizin (SAV) ' İstanbul, mutlaka fetholunacaktır.
Bunu gerçekleştirecek ordunun komutanı ne mutlu komutan, askeri ne mutlu askerdir.' sözü ile kutlamış olması fethin önemli nedenleri
arasında yer alır.
İstanbul'un fethi elbette çok zordu. Çünkü Bizans, savunmaya elverişli bir coğrafi konumda bulunuyordu. Çok sağlam surlarla çevriliydi
ve surları yıkabilecek bir teknoloji geliştirilememişti. Karada ve suda yanabilen Rum ateşi denilen bir silahla şehir iyi savunuluyordu.
Haliç, kuşatma sırasında zincir ve eski gemilerle kapatılıyordu. Bizans her tehlikede Avrupa'dan yardım alabiliyordu.
II. Mehmet, İstanbul'un fethi için birçok hazırlık yaptı. İlk önce Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenleyerek bu beyliği
etkisiz hale getirdi. Daha sonra Karadeniz'den deniz yoluyla Bizans'a gelebilecek yardımı önlemek amacıyla daha önce Yıldırım Beyazıt'ın
yaptırdığı Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. Rumeli Hisarı'nın yapılması sırasında, hisarın yapılmasına engel olmak için
Bizans İmparatoru'nun gönderdiği elçiye Fatih; ' Benim gücümün eriştiği yere senin imparatorunun hayal ufukları eremez' cevabını verdi.
Bu sırada Bizans'ın durumu hiç de iç açıcı değildi. Halk, ahlakî ve ekonomik çöküntüden bıkmış, İmparator Konstatin'in zulmünden
yılmıştı. O kadar ki, halk 'Hristiyan külahı görmektense, Müslüman sarığı görmek daha iyidir.' diyecek duruma gelmişti. Çünkü o dönemde
Osmanlı 'Adil ve adaletli bir dünya düzeni' kurmayı başarmış, dünyanın hayranlığını kazanmıştı.
II. Mehmet, Balkanlar üzerinden Bizans'a gelebilecek yardımı önlemek için de yedek kuvvetler oluşturdu ve Akıncıları Mora Despotları
üzerine gönderdi. Donanmayı güçlendirdi ve 400 parçalık bir donanma hazırladı. Padişah, mühendislik dehasıyla, ‘şahi’ adı verilen İstanbul
surlarını yıkabilecek güçte büyük toplar döktürdü. Aşırma gülleler atan havan topları ve surlara tırmanabilmek için tekerlekli kuleler yaptırdı.
II. Mehmet, 5 Nisan 1453 günü ordusuyla birlikte Bizans surları önüne geldi, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans İmparatoru'na
elçi göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Ret cevabı üzerine şehir kuşatıldı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma
altına aldı. Kuşatma, 53 gün sürdü. 53 gün boyunca surlar dövüldü. Geçit vermez surlar delik deşik oluyordu. Bütün tedbirlere rağmen
İstanbul düşmüyordu. Padişah ise, ' Ya ben İstanbul'u alırım, ya da İstanbul beni ' diyordu. Ölümü göze alacak kadar kararlı olan bir insanın
elinden hiçbir şey kurtulamazdı. Öyle de oldu. Sonunda Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri otuz arkadaşıyla kaleye tırmandı. Ok yağmuruna
maruz kalmasına rağmen, azim ve kararlığından hiç bir şey kaybetmeden, bayrağı burçlara diktikten sonra şehitlik mertebesine ulaştı.
Fatih, sancağı burçlarda görünce sevinerek atından atladı ellerini açarak; 'Aciz, fakir kulun Mehmet'e bu günleri gösterdiğin için sana
şükürler olsun Rabbim! ' dedi.
İstanbul fethedildiği gün takvimler 29 Mayıs 1453'ü gösteriyordu.
Fatih, İstanbul'a girerken, yer yer Bizans halkı, öndeki 'Akşemsettin'i padişah zannetti, Akşemsettin 'hükümdar arkada'
işaretini yapınca, Fatih'teki edep, terbiye ve inceliğe bakın ki, şöyle karşılık vermiştir:
'- Evet, hükümdar benim, lakin o da benim Hocam'dır! '
Fetihten sonra Sultan II. Mehmed, 'Fatih' unvanını almış; 'Fatih Sultan Mehmed' olarak anılır olmuştur.
İstanbul'un fethi Türk ve dünya tarihi bakımından önemli sonuçlar doğurmuştur.
Türk tarihi açısından: Osmanlı Devleti'nin Yükselme Dönemi'nin başlangıcı oldu. İstanbul, Osmanlı Devleti'ne başkent yapıldı.
Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü sağlandı. Türklerin Avrupa'ya güvenle yerleşmeleri sağlandı. Osmanlı Devleti'nin siyasi gücü ve
otoritesi arttı. Merkezi bir yönetim oluşturuldu. Fatih'in fermanıyla diğer dinler koruma altına alındı. İstanbul'daki Ortodokslara, Avrupalıların
200 yıl sonra erişebilecekleri Din ve Vicdan Hürriyeti tanındı. Böylece Osmanlı'nın dini hoşgörüsü tüm dünyaya tanıtılmış oldu.
Dünya tarihi açısından: Hıristiyan dünyasının gözbebeği olarak bin yıldır yaşayan Bizans İmparatorluğu yıkıldı.
Şehirleri çeviren surlar ve kaleler ne kadar güçlü olursa olsun bunların top gülleleriyle yıkılabileceği anlaşıldı. Topun icadı, Avrupa'daki
Derebeyliğin yıkılmasını sağladı ve Avrupa'da güçlü krallıkların kurulmasına zemin hazırladı. İstanbul'daki bilginlerin İtalya'ya gidip, orda
yaptıkları çalışmalar sonucu Rönesans ve Reform hareketlerine zemin hazırlanmış oldu. İpek Yolu'nun Osmanlıların eline geçmesiyle
Avrupalıların Uzak Doğu'ya gitmek için yeni yollar aramaya başlamalarıyla Coğrafi Keşifler başladı. İstanbul'un fethi, Orta çağın sonu,
Yeni çağın başlangıcı olarak kabul edildi.
Tarihin altın sayfalarında yer alan önemli olaylardan birisi hiç şüphesiz İstanbul'un fethidir. Türk ve dünya tarihini etkileyen bu
önemli fethi, her yıl 29 Mayıs'ta aynı çoşku ve sevinçle kutluyoruz.
Biz büyük bir ülkeyiz, büyük bir milletiz. Yüz yıllardır tüm dünyaya adaletle hükmetmiş, hiçbir etnik çatışma yaşanmadan Kürdü,
Çerkezi, Lazı, Türkmeni, Alevi'si, Sünnisi'yle top yekün Türk Milleti olarak tarihe yön vermiş bir milletiz. Fethi kutlarken geçmişimizi
unutmadan ileriye doğru bakmalıyız. Biz, eften püften şeylerle zamanımızı harcarken, Batı'nın Mars'ı fethetmeye hazırlandığını unutmamalıyız.
Ömürlü AKSOY-Em. Öğretmen
bir hahişeye aşık olmak gibi bu şehri sevmek.çoğu kez utanç verici.ama düşsel.
İlk nefesim İstanbul'um benimle hep gurur duydun hep gurur duyacaksın..
İstanbul geç kalmaların şehridir. Randevularımıza, dostlarımıza, sevdalarımıza, hayallerimize.. Hatta kendimize geç kalırız...
Uğruna yazılan şiirleri, şimdi daha iyi anlıyorum.
20 yılımın geçtiği muhteşem şehir
Fatih'in emaneti...
Şehr-i İslam-bol...
aşkın en saf en tutkulu en zıt hem de en uysal hali..
Bir yudum nefes...
Anlatılması güç yaşanması daha güç olan megaşehir.
tıpkı şairin de dediği gibi; İstanbulu sevmezse gönül, Aşkı ne anlar.
bana göre dünyanın merkezi,
hayallerimin başkenti..eyy şehr-i aziz İstanbul..
Icindekiler icin bas agrisi,disindakiler icin kalp agrisidir.
İstanbul benim için hep altınrengidir...!
Belkide altın istanbul rengiydi kimse farketmedi...?
bir bebek kadar masum
bir kadın kadar kirli
ben kadar da yorgun
İSTANBUL haddini bilsin
İSTANBUL sayemde güzel
Bence İSTANBUL; şu dünya üzerindeki en talihsiz şehirdir.. Zira; bu güzellikler menbaı, bu mübarekler diyarı şehir kendini bilmez hayvan kılıklı soytarılarla, insanlığın yüzkarası tiplerle, ahlaksızlığın en ucundaki yaratıklarla dolmuş durumda... Otobüsüne binersin; tedirgin edici bakışlar..Yolda yürümeye çalışırsın; her an bir saldırı yapacakmış gibi bakan tinerci kılıklı kişiler... Tabiiki herkes böyle değil..Ancak; insanları tedirginliğe iten durumların varlığı diğer dünya şehirlerini aşmış durumda maalesef:((