9.6.2005 - Sevgili Sevgili... Aşk içinde aşk için seslenişin en uygun biçimini bulduğum kanısındayım. Merhamet belki çok yüce bir şey ve muhtemel ki merhamet aşktan üstündür. Tapınmak... onun yüceliğine diyecek yok.
Belki tapınmadaki kesinlik ve keskinliğe aşk hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Bütün diğer işlerle uğraşan bütün diğer insanlar gibi tapınanlar ve merhamet duyanlar da seslendikleri zaman mutlaka hissettikleri bir farkı dile getirmiş olurlar. Aşktaki sesleniş ise farksızlığı ve bir tür özdeşliği vurgulamalı her şeyden çok. Aşkın seslenişi sevgisi olandan sevgisi olanadır ancak. Çoğu kimsenin sandığı gibi seven taraftan sevilen tarafa doğru bir akış değildir. Sen benim sevgilimsen bunun mümkün kılan sadece benim senin sevgilin oluşumdan başkaca bir şey olmasa gerek. Bu yüzden sana seslenirken hep bir yankıya kulak verir gibi sayarım kendimi.
Neyi nasıl demişsem senin de bunu bana böyle söylemediğini düşündüğüm an sana ne bunu söyleyebilirim ve ne de boşluğa böyle söyleyebilirim. Benim sana gelişim senin bana doğru gelmenin öbür kanadı. Uçmak için iki kanadın birleştiği yere göğüs diyorlar, döş diyorlar, sine diyorlar. Çoklarının sine çak olduğu söylenir. Şimdiye dek sineden yoksun bir aşkı tanıyan hiç olmamış.
Aşk mı? Nereden bileyim aşk olduğunu? Aşk başlı başına bir vakıa ise onu diğer vakıalardan ayıran bir özelliği olmalı. Besbelli ki bu özellik tümleşmeden ibaret. 'Aşk gelince cümle eksikler biter' denildiğine göre gel de seninle seven ve sevilen ayrımına bir anlam vermeyelim borçluları ve alacaklıları onların alacak ve verecekleriyle pazarda bırakalım. Yurttaşlar yurtlarıyla ne halleri varsa görsün. Komutanlar komutlarını versin. Köleler boyun eğsin. İsterse bilginler bilgi kumkuması olarak, güzeller güzellikleriyle kasım kasım kasılarak dünyada kimseye yer bırakmasın.
Onların yerinde gözü olan kim? Biz değiliz. Biz ikimiz sadece aşkın unsurlarıyız. İki can ve bir canlıyız. Sana gel dediğim zaman, kendim gelmiş olmuyor muyum? Gel kainatta aşkı ilk ikimiz bulmuş olalım. Neden olmasın! Belki insanların yaygın olarak bildikleri şey sahiden aşk değildi. Bir tür ilginç sayrılıktı onlarınki. Neler yok ki? Çıldıranlar... canlarına kıyanlar... uzuvlarını kesip fırlatanlar... aşk sebebiyle feda oluş, feda ediş... Bütün bunlara bir anlam veremiyorum ben. Sen de vermiyorsan ve aşk ise vuku bulan, hiçbir şey ters gitmeyecek demektir. Aşkta her şey düzdür. Aşkla her şey düzelir. Düz değilse aşk değildir. Düzgünleştirmiyorsa aşk değildir. Haydi biraz daha samimi olalım: aşkın gözünün sahiden kör olduğunu itiraf edelim. Gözü kör olan aşk eğer hareket edecekse önü düz müdür, yoksa bayır mı nereden bilsin? Aşkın dışında duranların ters kabul ettikleri şeyleri aşk ters bilmez.
Adı aşk olan her ne ise maddiyat alanına girmeyen, nesneler dünyasında karşılığı bulunmayan bir şey midir? Yoksa çocuklara ayıp olduğu öğretilen şeyden başka bir şey değil midir aşk? Elbette ikincisi. Aşkı hiçbir zaman o iç bayıltan yumrulardan, yumuşaklıklardan, ıslaklıklardan, tüylerden, tomurcuklanmalardan koparmaya, ayrı tutmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Evet. Evet. Evet. Aşk bilhassa üremeye ilişkindir. Yani çoğalmaya, büyümeye, daha fazlasına gidilemeyecek derecede eksiksizleşmeye...
Aşk insanlar arasında ve insanlar içindir. Çünkü aşkın halleri ve insanın halleri birbiriyle örtüşür. Her ikisi de tende ve tenden başlamak zorundadır. Hem aşk, hem de insan tende çakılıp kalmadığı takdirde kendisi olabilir. İnsandan gayrı canlıların tozlaşmasını, çiftleşmesini aşktan arındırabilirsiniz. Çünkü gayrı canlıların üremesi türlerinin devamından başka bir anlam taşımaz. İnsanlar ise aşk ile birbirlerini üretirler. Kendilerini çoğaltırlar ve büyürler.
İşte bu sebepten ötürüdür ki 'Ey sevgili! ' demem ben; 'sevgili sevgili ' derim. Sevdikçe söylerim, söyledikçe severim. Sevildikçe söylerim, söyledikçe sevilirim. Sevdiğimi söylerim, söylediğimi severim. İşkence altında benim ifademi almak mümkün olmaz. İfademi çünkü çoktan sevgili sevgili almıştır.
Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır kin, susturur insanı; adına çıdam denir susulunca tutulan çetele simsiyahtır o siyah öcalmakcasına gür ve bereketlidir.
İsmet Özel TÜRKİYE demektir.Vatan,millet kavramları,Türkiye'den niçin vazgeçemeyeceğiz İsmet Özel'le anlamını bulur.Ortalıkta dolaşanlardan Vatan'ın sahici tanımını yapan kaç kişiye rasrladınız?
köylüleri niçin öldürmeliyiz? bu sorunun karşılığını bulamıyorum içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz köylüleri öldürmesek de olur hatta onların kalın suratlarını görmezlikten gelebiliriz yapılacak çok şey var daha sözgelimi ben, kendim hiç hayıt ağacı görmemişim görmeden ölürüm diye korkum da yok değil mi ki albatrosu baudelaire'den yves bonnefoy'dan semenderi öğrendim bir gün bakarsınız şu güzelim bilgiç beynimi kırıp teneşir tahtası olarak kullanabilirim
en mutlu insanlar belki de baca temizleyicileridir öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki yüreklerini geniş, dayanıklı aydınlık tutmak zorundadırlar buna yükümlü sayarlar kendilerini. baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz başkalarınca sevilirler aynı zamanda çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında. Aşklarım, inançlarım işgal altındadır tabutumun üstünde zar atıyorlar cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar denize yaklaşınca kumlar ve çakıltaşları geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında. Ve rüzgâr buruşturuyor polis raporlarını kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar denizin satırları arasında. Gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin küfre yaklaştıkça inancım artıyor.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman acıyla uğraşacak yerlerimi yokettim. Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.
'Rahatlık hissiyle içinde yan gelip yatacağımız bir dünyayı değil de insan haysiyetine yaraşır bir dünyayı özlüyorsak önce hayatımızın değerini düşüren bir yapaylıktan, bir zorlama sekinetten kurtulmalıyız. Hayatımızın din, düşünce, sanat, meslek, siyaset gibi bölgelerde birbirinden ayrı akışları olmadığın bildiğimiz halde bu saydığımız uğraşı alanlarından birbirinden bağımsız ilkelere sahip olarak yaşayabileceğimizi sanmak işimize gelir. Sanılardan başımızı alamıyoruz. İnsanlık başını sanılardan hiç alamamıştır. Yani hayatımızın yapar bir bölünmeye uğramasını yadırgamamaya çoktan beri alıştırılmışız. Oysa bizim böyle bir alıştırılmışlığa ses çıkarmayışımız bir zorlamaya boyun eğişten başka bir şey değildir. Kısmen, kısmi olarak yaşamaya rıza gösterişimiz başka türlüsünü görme gücünü yitirişimiz sebebiyledir. Başka türlüsünü göremiyoruz, çünkü yaşama tarzımızı baskı altına almış bir 'ortalama' görüş sahamızı daraltıyor.'
İsmet Özel/ Kırk Hadis
.......
Diye başlayan çok güzel bir kitap....
Bir çoklarının hayalini bile kurmayı isteyemeyeceği uçlarda yol almasını gayet iyi bilen, cesur, inatçı bir savaşçı İsmet Özel. Vardığı yerlerin yüksekliği, diline bulaşmamış, yalın, net ve öz biri İsmet Özel....
ilk aklıma gelen..bir kitap fuarında,İsmet Özel'in imza gününde yeni yetme heyecanlı bir okuyucusu,elindeki kitabı uzatırken,lütfen bana farklı şeyler yazar mısınız demiş...O da 'farklı şeyler 'yazıp kitabı iade etmiş...falan filan
birpenny-kız arkadaşımla anlaşamadığım tek konu sizsiniz biliyormusnuz? ismet özel- neden? birpenny-size karşı tarifi zor bi hayranlığı var daha dorusu fanatizm... ismet özel-napalım sende benim kadar karizmatik olsaydın. birpenny-! ! ! grrr... ismet özel-iyidir iyidir kıskançlık iyidir...kıskançlık olmadan sevmek olmaz... bir penny- (ulan bu kadar şahit olmasaydı bilirdim ben sana yapacağımı)
ismet özel yaldizli sözlerin sahibidir
Siyah Gözlerine Beni de Götür
9.6.2005 - Sevgili Sevgili...
Aşk içinde aşk için seslenişin en uygun biçimini bulduğum kanısındayım. Merhamet belki çok yüce bir şey ve muhtemel ki merhamet aşktan üstündür. Tapınmak... onun yüceliğine diyecek yok.
Belki tapınmadaki kesinlik ve keskinliğe aşk hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Bütün diğer işlerle uğraşan bütün diğer insanlar gibi tapınanlar ve merhamet duyanlar da seslendikleri zaman mutlaka hissettikleri bir farkı dile getirmiş olurlar. Aşktaki sesleniş ise farksızlığı ve bir tür özdeşliği vurgulamalı her şeyden çok. Aşkın seslenişi sevgisi olandan sevgisi olanadır ancak. Çoğu kimsenin sandığı gibi seven taraftan sevilen tarafa doğru bir akış değildir. Sen benim sevgilimsen bunun mümkün kılan sadece benim senin sevgilin oluşumdan başkaca bir şey olmasa gerek. Bu yüzden sana seslenirken hep bir yankıya kulak verir gibi sayarım kendimi.
Neyi nasıl demişsem senin de bunu bana böyle söylemediğini düşündüğüm an sana ne bunu söyleyebilirim ve ne de boşluğa böyle söyleyebilirim. Benim sana gelişim senin bana doğru gelmenin öbür kanadı. Uçmak için iki kanadın birleştiği yere göğüs diyorlar, döş diyorlar, sine diyorlar. Çoklarının sine çak olduğu söylenir. Şimdiye dek sineden yoksun bir aşkı tanıyan hiç olmamış.
Aşk mı? Nereden bileyim aşk olduğunu? Aşk başlı başına bir vakıa ise onu diğer vakıalardan ayıran bir özelliği olmalı. Besbelli ki bu özellik tümleşmeden ibaret. 'Aşk gelince cümle eksikler biter' denildiğine göre gel de seninle seven ve sevilen ayrımına bir anlam vermeyelim borçluları ve alacaklıları onların alacak ve verecekleriyle pazarda bırakalım. Yurttaşlar yurtlarıyla ne halleri varsa görsün. Komutanlar komutlarını versin. Köleler boyun eğsin. İsterse bilginler bilgi kumkuması olarak, güzeller güzellikleriyle kasım kasım kasılarak dünyada kimseye yer bırakmasın.
Onların yerinde gözü olan kim? Biz değiliz. Biz ikimiz sadece aşkın unsurlarıyız. İki can ve bir canlıyız. Sana gel dediğim zaman, kendim gelmiş olmuyor muyum? Gel kainatta aşkı ilk ikimiz bulmuş olalım. Neden olmasın! Belki insanların yaygın olarak bildikleri şey sahiden aşk değildi. Bir tür ilginç sayrılıktı onlarınki. Neler yok ki? Çıldıranlar... canlarına kıyanlar... uzuvlarını kesip fırlatanlar... aşk sebebiyle feda oluş, feda ediş... Bütün bunlara bir anlam veremiyorum ben. Sen de vermiyorsan ve aşk ise vuku bulan, hiçbir şey ters gitmeyecek demektir. Aşkta her şey düzdür. Aşkla her şey düzelir. Düz değilse aşk değildir. Düzgünleştirmiyorsa aşk değildir. Haydi biraz daha samimi olalım: aşkın gözünün sahiden kör olduğunu itiraf edelim. Gözü kör olan aşk eğer hareket edecekse önü düz müdür, yoksa bayır mı nereden bilsin? Aşkın dışında duranların ters kabul ettikleri şeyleri aşk ters bilmez.
Adı aşk olan her ne ise maddiyat alanına girmeyen, nesneler dünyasında karşılığı bulunmayan bir şey midir? Yoksa çocuklara ayıp olduğu öğretilen şeyden başka bir şey değil midir aşk? Elbette ikincisi. Aşkı hiçbir zaman o iç bayıltan yumrulardan, yumuşaklıklardan, ıslaklıklardan, tüylerden, tomurcuklanmalardan koparmaya, ayrı tutmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Evet. Evet. Evet. Aşk bilhassa üremeye ilişkindir. Yani çoğalmaya, büyümeye, daha fazlasına gidilemeyecek derecede eksiksizleşmeye...
Aşk insanlar arasında ve insanlar içindir. Çünkü aşkın halleri ve insanın halleri birbiriyle örtüşür. Her ikisi de tende ve tenden başlamak zorundadır. Hem aşk, hem de insan tende çakılıp kalmadığı takdirde kendisi olabilir. İnsandan gayrı canlıların tozlaşmasını, çiftleşmesini aşktan arındırabilirsiniz. Çünkü gayrı canlıların üremesi türlerinin devamından başka bir anlam taşımaz. İnsanlar ise aşk ile birbirlerini üretirler. Kendilerini çoğaltırlar ve büyürler.
İşte bu sebepten ötürüdür ki 'Ey sevgili! ' demem ben; 'sevgili sevgili ' derim. Sevdikçe söylerim, söyledikçe severim. Sevildikçe söylerim, söyledikçe sevilirim. Sevdiğimi söylerim, söylediğimi severim. İşkence altında benim ifademi almak mümkün olmaz. İfademi çünkü çoktan sevgili sevgili almıştır.
Hilmi YAVUZ'u çağrıştırıyor.Birbirlerini pek severler...
'işte budur bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku'
Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır
kin, susturur insanı; adına çıdam denir
susulunca tutulan çetele simsiyahtır
o siyah öcalmakcasına gür ve bereketlidir.
madem herkeş sefgilisine yasıyo.... ben de ismetime yazim bari...
ismet seni çok çok seviyorum..)
''küfre yaklaştıkca inancım artıyor''
İsmet Özel TÜRKİYE demektir.Vatan,millet kavramları,Türkiye'den niçin vazgeçemeyeceğiz İsmet Özel'le anlamını bulur.Ortalıkta dolaşanlardan Vatan'ın sahici tanımını yapan kaç kişiye rasrladınız?
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
bu sorunun karşılığını bulamıyorum
içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz
köylüleri öldürmesek de olur
hatta onların kalın suratlarını
görmezlikten gelebiliriz
yapılacak çok şey var daha
sözgelimi ben, kendim
hiç hayıt ağacı görmemişim
görmeden ölürüm diye korkum da yok
değil mi ki albatrosu baudelaire'den
yves bonnefoy'dan semenderi öğrendim
bir gün bakarsınız
şu güzelim bilgiç beynimi kırıp
teneşir tahtası olarak kullanabilirim
en mutlu insanlar belki de
baca temizleyicileridir
öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki
yüreklerini geniş, dayanıklı
aydınlık tutmak zorundadırlar
buna yükümlü sayarlar kendilerini.
baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz
başkalarınca sevilirler aynı zamanda
çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu
herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.
Yaşamak umrumdadır...
ne anlatırsın kitaplarında bilmiyorum. sen biliyormusun?
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Aşklarım, inançlarım işgal altındadır
tabutumun üstünde zar atıyorlar
cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır
toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar
denize yaklaşınca kumlar ve çakıltaşları
geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Ve rüzgâr buruşturuyor polis raporlarını
kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar
bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden
çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar
denizin satırları arasında.
Gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin
küfre yaklaştıkça inancım artıyor.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yokettim.
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
başından başlayabilirim.
yedin bitirdin yine beni
Bir Yusuf Masalı ile tanığım..
önüme çıkan bütün yollar yürünebilir ismet efendi. Sence kaybolmuş olabilirmiyim..
kanında ısırgan otu
gözlerim nemli değil,gözlerim namlu!
uzun yollara yeminli....
'Rahatlık hissiyle içinde yan gelip yatacağımız bir dünyayı değil de insan haysiyetine yaraşır bir dünyayı özlüyorsak önce hayatımızın değerini düşüren bir yapaylıktan, bir zorlama sekinetten kurtulmalıyız. Hayatımızın din, düşünce, sanat, meslek, siyaset gibi bölgelerde birbirinden ayrı akışları olmadığın bildiğimiz halde bu saydığımız uğraşı alanlarından birbirinden bağımsız ilkelere sahip olarak yaşayabileceğimizi sanmak işimize gelir. Sanılardan başımızı alamıyoruz. İnsanlık başını sanılardan hiç alamamıştır. Yani hayatımızın yapar bir bölünmeye uğramasını yadırgamamaya çoktan beri alıştırılmışız. Oysa bizim böyle bir alıştırılmışlığa ses çıkarmayışımız bir zorlamaya boyun eğişten başka bir şey değildir. Kısmen, kısmi olarak yaşamaya rıza gösterişimiz başka türlüsünü görme gücünü yitirişimiz sebebiyledir. Başka türlüsünü göremiyoruz, çünkü yaşama tarzımızı baskı altına almış bir 'ortalama' görüş sahamızı daraltıyor.'
İsmet Özel/ Kırk Hadis
.......
Diye başlayan çok güzel bir kitap....
Bir çoklarının hayalini bile kurmayı isteyemeyeceği uçlarda yol almasını gayet iyi bilen, cesur, inatçı bir savaşçı İsmet Özel. Vardığı yerlerin yüksekliği, diline bulaşmamış, yalın, net ve öz biri İsmet Özel....
ilk aklıma gelen..bir kitap fuarında,İsmet Özel'in imza gününde yeni yetme heyecanlı bir okuyucusu,elindeki kitabı uzatırken,lütfen bana farklı şeyler yazar mısınız demiş...O da 'farklı şeyler 'yazıp kitabı iade etmiş...falan filan
jazz şairi...
düşünce adamı
adam gibi adam...
kendini unutmuş oda şiirle kitapla anlaşmaya çalışan konuşması ne dır bilinmeyen şarlatan
holding medyasının bile şiirine laf edemediği adam.
sen ki beynimi bulandıran esmer adam...
ezdim tüm çiçekleri, haksızlık ettim, şimdi öc alma vakti bu hayattan...
mataramda tuzlu su
çok büyük yüce bir şair gözü ile bakıyodum ancak, yaklaşık iki ay evle ceviz kabuğunda seyrettikten sonra fikrim değişti, çok tutarsız bi adam
Kelimelerin içini-anlamını uzaklaşılan anlamlarıyla tekrar yükleme çabası içinde olan bir şair-mütefekkir..
caz festivali sebebiyle kulakları çınlatılan şair...
insan için önüne çıkan bütün yollar gidilebilir yollar ise o insan artık kaybolmuştur...
birpenny-kız arkadaşımla anlaşamadığım tek konu sizsiniz biliyormusnuz?
ismet özel- neden?
birpenny-size karşı tarifi zor bi hayranlığı var daha dorusu fanatizm...
ismet özel-napalım sende benim kadar karizmatik olsaydın.
birpenny-! ! ! grrr...
ismet özel-iyidir iyidir kıskançlık iyidir...kıskançlık olmadan sevmek olmaz...
bir penny- (ulan bu kadar şahit olmasaydı bilirdim ben sana yapacağımı)