Gerçek şu ki, insanın üzerinden,daha kendisi anılmaya değer birşey değilken,uzun zamanlaran (dehr) bir süre (hin) gelip geçti. Şüphesiz Biz insanı,karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz.Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükreden olur ya da nankör.
“İnsanın yüreği çabuk çürür.” En çok kendine acı çektirir insan. En iyi tanıdığı kendisidir çünkü. Yaşamının yalancı olmayan tek tanığı kendisidir...Kendini sever, hem de çok… Bu yüzden soru sorar kendine; yanıt arar... Yapacak o kadar çok şey vardır ki dönmek mümkün olsa geçmişe... Yalandan, kötülükten uzak o düş ülkesine… Yapacak o kadar çok şey var ki “şimdi”yi eskitmesek, “bugün”ü geçmiş olmadan yaşayabilsek…Anlatır durur kendini insanlara... İnsanlar ki, o hep en anlayışlı diye düşündüklerimiz... Arkadaşlar, dostlar; hatta bir umar sayıp hiç tanımadıklar…Kendi kendine söyleyemediğin sözleri bazen bir başka ağızdan duymak iyidir... Sadece sen bilirsin; anlatılan senin hikayendir…Görmemek için ölümü, hemen öldür içindeki çocuğu... Ve kork hata yapmaktan... Öylesine kork ki nefesin kesilsin, hiç başlayamayasın...Karaya kapat gözlerini; pembeye, maviye, yeşile ve sarıya da…“Kendisi olamayınca inan; her şey, herkes olabiliyor insan.” Güçlüsün sen... Hiç kahkahaya dönüşmeyen ama arandığında yüzünde hep bulunan gülümsemen bu yüzden... Doğruların peşinde koşuyordun; alışık değildin hata yapmaya... Yalanlarla karşılaştın da savruluverdin kuru bir yaprak misali...Tüm bağlarından kurtulduğunu zannederken kendi zincirlerini oluşturdun; özgürlükten kaçarak hüzün dehlizlerine... Hep kaçmak… Hazırlıksız yakalanmaktan korkarak... Hüsran, özlem, acı, keder; hüzün renginde ne varsa ördün zindanını... Ve umudu hapsettin içine...“Fiziksel ölümden daha ağırdır; insanın kendi iç dünyasını öldürmesi”...En ağır ceza şu yaşanılası dünyada, susturmaktır kendini... Bağırmamak gidenlerin ardından, haksızlıklara karşı haykırmamak… Yaşarken içini öldürmek, kaçmaktır kendinden... Yaşam alanlarını bir bir bombalayıp kendine ait hiçbir şey bırakmamak, artık kendini unutmak, unutmaya çalışmak…Sürgün etmek kendimizi içimizden. Hüzne salmak o hep umut dolu yüreğimizi, gülmeye hazır gözlerimizi…Bazen sevinçten ağlar insan; mutluluktan. Belki hüzünlü ağlayışlarından daha içten... Ki, en güzel gözyaşlarıdır bu dökülen yanaklarından...Yaşam bir oyun... Ama önceden yazılmış bir senaryosu olmayan... Doğaçlama yaşarken kimi zaman sürçer dilimiz; hiç düşünmediğimiz sözler dökülür ağzımızdan... Yapmak istediğimiz hareket, kimi kez aşar beden gücümüzü, başaramayız...Aslolan beyindir, yürektir... Beyindeki düşünme gücü; yürekteki sevgi, umut, cesaret...Hiçbirşeyin, hiç kimsenin bunları yok etmesine izin vermezken, kendini sürgün etmek hayattan, güzele ulaştırmaz insanı... O aradığı mükemmel olan kilometrelerce uzaklaşır gider... “İnsanın yüreği çabuk çürür.” En fazla kendine acı çektirir insan... En iyi kendini tanır çünkü...Yaşanılan yüreğe çizikler atmayı sürdürüyor. Derin, uzun çizgiler; hafif küçük sıyrıklar… Hissediyorum, yüreğimin bir yanı çürüyor... Öteki yansa çelik gibi; pırıl pırıl, sağlam; üstündeki pası kazırsam...Ta uzaklarda bir şeyler kıpırdıyor... Bir aydınlık doğuyor belli belirsiz... Bir yerlerde sabah oluyor mutlaka... Mutlaka şafak söküyor bir yerlerde... Bak, içimizdeki sürgün sürülüyor... Farkında mısınız? Ay Orada... Yeniden ortaya çıkıyor…
Tanrı misafiri... Galiba Türkler bu dünyada misafir olduğunun bilincine varan millet... Kapı çaldığında Tanrı misafiri gelmiştir diyebilen millet... Bir başkadır benim memleketimin insanı...
ewet, onları daha önce görmüştüm..şu tarafa gidiyorlardı. Onların kökleri yok, rüzgar onları sürüklüyor. Bi kökleri olmadığı için çok mutsuzlar........
Her ne kadar ^^ bir dil bir insan, iki dil iki insan ^^ denilse de gittiğiniz dil kursları insanı insan yapmaya yetmiyor. Gittiğiniz dil kursları sizi farklı gösteren kıyafetler gibidir. ^^Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir, eşeklik yapmaktan geri durmaz.^^ İnsan odur ki, incitmediği halde defalarca özür dilemiştir. İncittiği halde oralı bile olmayan varlığa insan denmez.
^^ İnsan, yüreğinde sevgi yükü taşıyan ve bu yükü taşırken altında ezilmeyen, başkasını da ezmeyen varlıktır.^^
İnsan, nisyan ile malüldür... Yani unutkanlık hastasıdır.. Hamurunda vardır unutmak.. Öyleki an gelir zaman gelir, ne için yaşadığını bile unutursun.. Rabbim cümlemizi HATIRLAYANLAR dan eylesin..
Eşref-i mahlukat.Alay-ı illiyyindeyken, kendi iradesiyle esfel-i sefiline düşebilen varlık..Allah'ın yeryüzündeki halifesi. Allah'a kulluk ettiğinde meleklerden bile değerli olan, etmediğinde de hayvanlardan bile aşağıya düşebilen varlık..Rabbim insan olabilmenin tadına ulaştırsın..
insan; düşünen, var olan,mücadele,hayat,bilinç,hareket,iş,amaç,istek,aşk,neşe,sevinç,keder,yaratan,güç,değişim,ölüm,korku,yasak,duygu,özlem,ayrılık,ses,var olan herşey,anlam,imaj,giyim,dost,düşman,şidet,ofke,kıskançlik,heyecan,algı,istek,arayış,fark,şarkı,sevmek ve sevilmek
tanrıyı bilen tek varlık,yaratan,gelişen,hayat,mutluluk.enerji anlam.kkendini tanımlama,kadın,erkek,imaj,giyinmek,gülmek,farklı, ses,konuşmak,ifade,hareket,çalışmak,
İnsan Arapça bir kelimedir.Anlamı unutkan dır Araplar unutma anlamında kullanır bu kelimeyi.Allahla arasındaki farkda budur zaten.İnsan unutkandır ama Allah değildir.
sanat; dizayn.düzen.enerji,ışık,yaratmak,şekilsanat=hayat
Gerçek şu ki, insanın üzerinden,daha kendisi anılmaya değer birşey değilken,uzun zamanlaran (dehr) bir süre (hin) gelip geçti.
Şüphesiz Biz insanı,karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz.Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.
Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükreden olur ya da nankör.
(İnsan Suresi - (1-3))
En değerlisi, duyduğunu yüreğine gömmesini bilendir.
in-san!
içinde engebeli araziler saklayan minyatür evren!
inersin, çıkarsın...bitmeyecek bir yolculuktur...
Kainatın aynasıyım madem ki ben bir insanım.
İnsanı hayvandan ayıran akıldır. İnsan, akıldan uzaklaştığı zaman hayvan ortaya çıkar. ' ortalık hayvanat bahçesi gibi '
“İnsanın yüreği çabuk çürür.” En çok kendine acı çektirir insan. En iyi tanıdığı kendisidir çünkü. Yaşamının yalancı olmayan tek tanığı kendisidir...Kendini sever, hem de çok… Bu yüzden soru sorar kendine; yanıt arar... Yapacak o kadar çok şey vardır ki dönmek mümkün olsa geçmişe... Yalandan, kötülükten uzak o düş ülkesine… Yapacak o kadar çok şey var ki “şimdi”yi eskitmesek, “bugün”ü geçmiş olmadan yaşayabilsek…Anlatır durur kendini insanlara... İnsanlar ki, o hep en anlayışlı diye düşündüklerimiz... Arkadaşlar, dostlar; hatta bir umar sayıp hiç tanımadıklar…Kendi kendine söyleyemediğin sözleri bazen bir başka ağızdan duymak iyidir... Sadece sen bilirsin; anlatılan senin hikayendir…Görmemek için ölümü, hemen öldür içindeki çocuğu...
Ve kork hata yapmaktan... Öylesine kork ki nefesin kesilsin, hiç başlayamayasın...Karaya kapat gözlerini; pembeye, maviye, yeşile ve sarıya da…“Kendisi olamayınca inan; her şey, herkes olabiliyor insan.”
Güçlüsün sen... Hiç kahkahaya dönüşmeyen ama arandığında yüzünde hep bulunan gülümsemen bu yüzden... Doğruların peşinde koşuyordun; alışık değildin hata yapmaya... Yalanlarla karşılaştın da savruluverdin kuru bir yaprak misali...Tüm bağlarından kurtulduğunu zannederken kendi zincirlerini oluşturdun; özgürlükten kaçarak hüzün dehlizlerine...
Hep kaçmak… Hazırlıksız yakalanmaktan korkarak... Hüsran, özlem, acı, keder; hüzün renginde ne varsa ördün zindanını... Ve umudu hapsettin içine...“Fiziksel ölümden daha ağırdır; insanın kendi iç dünyasını öldürmesi”...En ağır ceza şu yaşanılası dünyada, susturmaktır kendini... Bağırmamak gidenlerin ardından, haksızlıklara karşı haykırmamak… Yaşarken içini öldürmek, kaçmaktır kendinden... Yaşam alanlarını bir bir bombalayıp kendine ait hiçbir şey bırakmamak, artık kendini unutmak, unutmaya çalışmak…Sürgün etmek kendimizi içimizden. Hüzne salmak o hep umut dolu yüreğimizi, gülmeye hazır gözlerimizi…Bazen sevinçten ağlar insan; mutluluktan. Belki hüzünlü ağlayışlarından daha içten... Ki, en güzel gözyaşlarıdır bu dökülen yanaklarından...Yaşam bir oyun... Ama önceden yazılmış bir senaryosu olmayan... Doğaçlama yaşarken kimi zaman sürçer dilimiz; hiç düşünmediğimiz sözler dökülür ağzımızdan... Yapmak istediğimiz hareket, kimi kez aşar beden gücümüzü, başaramayız...Aslolan beyindir, yürektir... Beyindeki düşünme gücü; yürekteki sevgi, umut, cesaret...Hiçbirşeyin, hiç kimsenin bunları yok etmesine izin vermezken, kendini sürgün etmek hayattan, güzele ulaştırmaz insanı... O aradığı mükemmel olan kilometrelerce uzaklaşır gider...
“İnsanın yüreği çabuk çürür.”
En fazla kendine acı çektirir insan... En iyi kendini tanır çünkü...Yaşanılan yüreğe çizikler atmayı sürdürüyor. Derin, uzun çizgiler; hafif küçük sıyrıklar… Hissediyorum, yüreğimin bir yanı çürüyor... Öteki yansa çelik gibi; pırıl pırıl, sağlam; üstündeki pası kazırsam...Ta uzaklarda bir şeyler kıpırdıyor... Bir aydınlık doğuyor belli belirsiz... Bir yerlerde sabah oluyor mutlaka... Mutlaka şafak söküyor bir yerlerde... Bak, içimizdeki sürgün sürülüyor...
Farkında mısınız? Ay Orada...
Yeniden ortaya çıkıyor…
Teşekkürler Handan... Her şey için teşekkürler...
insanizm
Tanrı misafiri...
Galiba Türkler bu dünyada misafir olduğunun bilincine varan millet... Kapı çaldığında Tanrı misafiri gelmiştir diyebilen millet...
Bir başkadır benim memleketimin insanı...
Sözde insanlar
bknz. ben.
insan herşeyle uyraşan ve herşeye karşı çıkan ve fkir ayrımında bulunan
kendikendine teori üreten belki sadece ismiöiz insan.
ewet, onları daha önce görmüştüm..şu tarafa gidiyorlardı. Onların kökleri yok, rüzgar onları sürüklüyor. Bi kökleri olmadığı için çok mutsuzlar........
Her ne kadar ^^ bir dil bir insan, iki dil iki insan ^^ denilse de gittiğiniz dil kursları insanı insan yapmaya yetmiyor. Gittiğiniz dil kursları sizi farklı gösteren kıyafetler gibidir.
^^Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir, eşeklik yapmaktan geri durmaz.^^
İnsan odur ki, incitmediği halde defalarca özür dilemiştir. İncittiği halde oralı bile olmayan varlığa insan denmez.
^^ İnsan, yüreğinde sevgi yükü taşıyan ve bu yükü taşırken altında ezilmeyen, başkasını da ezmeyen varlıktır.^^
İnsan, nisyan ile malüldür... Yani unutkanlık hastasıdır.. Hamurunda vardır unutmak.. Öyleki an gelir zaman gelir, ne için yaşadığını bile unutursun.. Rabbim cümlemizi HATIRLAYANLAR dan eylesin..
İnsan altın'a ve sarraf'a benzer; altının çeşidide ayarıda, değeride farklıdır, sarraf'da altının ayarını da, değerini de bilir.
ehramda çalışan köle daha bahtiyar.
Eşref-i mahlukat.Alay-ı illiyyindeyken, kendi iradesiyle esfel-i sefiline düşebilen varlık..Allah'ın yeryüzündeki halifesi. Allah'a kulluk ettiğinde meleklerden bile değerli olan, etmediğinde de hayvanlardan bile aşağıya düşebilen varlık..Rabbim insan olabilmenin tadına ulaştırsın..
insan; düşünen, var olan,mücadele,hayat,bilinç,hareket,iş,amaç,istek,aşk,neşe,sevinç,keder,yaratan,güç,değişim,ölüm,korku,yasak,duygu,özlem,ayrılık,ses,var olan herşey,anlam,imaj,giyim,dost,düşman,şidet,ofke,kıskançlik,heyecan,algı,istek,arayış,fark,şarkı,sevmek ve sevilmek
muamma.
İNSAN: programlanmış robot....
Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var...
in...san...çık...san...
sanmakla olunacaksa insen...çıkmakla gidilecekse düşsen..ama insan...inatla innnn saannnn...
tanrıyı bilen tek varlık,yaratan,gelişen,hayat,mutluluk.enerji
anlam.kkendini tanımlama,kadın,erkek,imaj,giyinmek,gülmek,farklı,
ses,konuşmak,ifade,hareket,çalışmak,
herşeyi kendisinin elinde olan ama o elindeki fırsatları olumlu yönde kullanmayı bilmeyen bir varlıktır...
şu anda varlık sebebini unutmuş boşlukta sürüklenen kullar
bir meçhul...
anlamsız bir boşlukta debelenir dururda anlamasızlıktan bile anlam çıkaramaz
İnsan Arapça bir kelimedir.Anlamı unutkan dır
Araplar unutma anlamında kullanır bu kelimeyi.Allahla arasındaki farkda budur zaten.İnsan unutkandır ama Allah değildir.
İçlerinde insanlıktan bir parça taşımayıpta İnsan numarası yapanlardan nefret ediyorum.