Crystal(1997) ’e göre herhangi bir dilin küreselleşmesi o dili konuşanların sayısıyla orantılı değildir.Bir dilin dünya dili haline gelmesinin başlıca iki sebebi vardır ki bunlardan ilki diğerinden daha önemlidir; politik ve dolayısıyla askeri güç ile ekonomik güç.İngilizce’nin dünya dili olması da bu iki etkenle açıklanabilir; İngilizce uzun zamandır doğru yerde ve doğru zamanda sahneye çıkmıştır.
İngilizce’nin gelişiminin temellerine baktığımızda iki önemli noktayla karşılaşırız: Siyasal gelişmeler ve bilgiye ulaşım.Siyasal gelişmelerin 19.yy.da iyice belirginleştiği dikkate alınırsa, aynı yüzyılda birçok kişinin ‘Niçin Dünya Dili Olarak İngilizce? ’sorusuna Britanya İmparatorluğu’nun büyümesini işaret ederek kolaylıkla cevap verebilmesi anlaşılabilir.Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan sonra gücünü yitiren Britanya İmparatorluğu’nun görevini devralacak olan ABD’nin dilinin de İngilizce olması bu dilin kullanımını ve yayılımını hızlandırmıştır(Crystal,1997-9,15) .
İngilizce’nin kullanımını arttıran diğer bir tarihsel süreç ise Endüstri Devrimi’dir.19 yy. başlarında Britanya, endüstri ve ticaret alanlarında dünyanın en önde gelen ülkesidir.1700 yılında 5 milyon civarında olan Britanya nüfusu,1800’de ikiye katlanır ve bu yüzyıl boyunca hiçbir ülke Britanya’nın ekonomik büyümesiyle boy ölçüşemez. Endüstri Devrimi’nin birçok icadı İngiliz kökenlidir ve 1800 yılında tekstil ve madencilik alanlarında dünya lideri olan İngiliz firmalar dış dünyaya açılırlar.Bu da Britanya’ya ‘dünyanın atölyesi’(workshop of the world) ünvanını getirir.Bu başarıların dilbilimsel sonuçları kendini çok geçmeden gösterir.Teknolojik ve bilimsel yeni gelişmelerle birlikte yeni terimler doğar ve İngilizce’ye binlerce yeni kelime katılır.Fakat bundan da önemlisi bu gelişmeler diğer ülkelere de ulaşır ve bunları takip etmek isteyen yabancıların İngilizce öğrenmesi gibi bir zorunluluk doğar.İngiltere’deki bu gelişimler, kıtadaki birçok bilim adamının İngiltere’ye gelmesine ve çalışmalarını burada sürdürmesine de yol açar.Yüzyılın sonuna doğru İngiltere’deki gelişmeler Amerika’ya da sıçrar ve II.Dünya Savaşı sonrası yıpranan İngiltere’nin yerini 20.yy.da Amerika doldurur.Bilgiye ulaşımın ise tek bir dili vardır:İngilizce(Crystal,1997-20,45) .
19.yy. başları uluslararası bankacılığın da gelişim gösterdiği yıllardır ve endüstriyel anlamda gelişmiş devletlerin bankacılıkta da gelişim göstermeleri doğaldır. Almanya, İngiltere ve ABD bu konuda başı çekerler.Bu gelişmeyle birlikte özellikle gelişmekte olan ülkeler için yabancı dil öğrenimi yeni bir anlam kazanır:Paraya ulaşım (Crystal,1997-45) .
www.ingilish.com/mi1.htm
not: aşağıdaki 'bkz. neden ingilizce' i başlığı için aktardığım yazı...
İngilizce yüzyıllar boyunca üç evreden geçmiştir. Norman fethine kadarki eski İngilizce, Rönesans ve Reform hareketleriyle gelişen orta İngilizce, daha sonra da çağdaş İngilizce. Britanya Adalar’ına 5. yy’da Keltleri püskürten istilacılar tarafından getirilen İngilizce-Germen kolundan Hint-Avrupa dili - Norman kralları döneminde Fransızca’nın etkisi altında kalmış, matbaanın icadıyla kendi benliğine kavuşmuştur.
Tam anlamıyla yaşayan bir dil olan İngilizce, Restorasyon dönemindeki bazı projelere rağmen, hiç bir zaman bir akademenin egemenliği altına girmemiştir. Bu bağımsızlık,500 bin terimi kapsayan zengin kelime dağarcığınanın nedenini açıklar. Şu anki Fransızca’da bu sayı 150 bindir. İngilizce’de tam bir kullanım serbesliği vardır: ‘’’freedom’’’ ve ‘’’liberty’’’ gibi Germen ve Latin eşilleri kullanılır. Bu eşiller arasında anlam farkı olabilir: mesela ‘’’ox’’’ kelimesi çayırdaki hayvan, ‘’’beef’’’ ise sofradaki et anlamına gelir. Ayrıca işlevlerde farklı yapılara imkan veren bir esneklik vardır: ‘’’to read a book’’’ (kitap okumak) ve ‘’’to book a room’’’ (oda ayırtmak) gibi. Sözdizimi ve eylem çekimleri son derece basittir.
Bu özellikler İngilizce’yi kullanışlı, uyumlu bir dil durumuna getirir; eksikliklerini gidermek için komşu dillere başvuran; ‘’’wurst’’’ (Almanca da ‘’’sosis’’’) ve ‘’’elite’’’ (Fransızca’da ‘’’seçkin’’’) gibi; birleşik sözcük üretmeyi sever: ’’’horserace’’’ (atyarışı) ve ’’’race-horse’’’ (yarış atı) . Anlamın yalnız ikinci sözcükten çıkarıldığı birleşik eylemlere başvurur: ’’’to walk up’’’ (çıkmak) , ’’’to walk down’’’ (inmek) . Sıfatlar ve sıfatfiiler soyuta düşkün olan Fransızca’nın tersine, dilin somutlaşmasını sağlar.*
Tabi bunları günümüzde yaşanan dilimize yabançılaşma konusu hakkında yazmıyorum, başlığın adı üzerinde; bir dil hakkında bilgiler vermeye çalışacağım, tabi ki politik unsurlarda belitilebilir ama propoganda için değil konuyu inceleme açısından ele almak daha yararlı olur.
şımarık dil.
Tüm ülkelerin ortak dili.herkese okutulması şart.
sanırım artık şart...
olmazsa olmaz
stone...
Türkiyeyi geçip doğuya ve güneye bakınca hala uluslararası olduğunu farkedip rahatladığım bir dil.
(avrupaya bakınca sanki hepsi almanca konuşuyor)
Sanırım Asimov'un bir romanından etkilenip doğanın sesine en yakın dilin ingilizce olduğunu sanmıştım uzun bir süre..
Sonra hep dikkat ettim ve her dilin doğadaki sesleri taklit ederek anlamları olan kelimelerine bolca rastladım.
Yani sadece ingilizce değilmiş.
Crystal(1997) ’e göre herhangi bir dilin küreselleşmesi o dili konuşanların sayısıyla orantılı değildir.Bir dilin dünya dili haline gelmesinin başlıca iki sebebi vardır ki bunlardan ilki diğerinden daha önemlidir; politik ve dolayısıyla askeri güç ile ekonomik güç.İngilizce’nin dünya dili olması da bu iki etkenle açıklanabilir; İngilizce uzun zamandır doğru yerde ve doğru zamanda sahneye çıkmıştır.
İngilizce’nin gelişiminin temellerine baktığımızda iki önemli noktayla karşılaşırız: Siyasal gelişmeler ve bilgiye ulaşım.Siyasal gelişmelerin 19.yy.da iyice belirginleştiği dikkate alınırsa, aynı yüzyılda birçok kişinin ‘Niçin Dünya Dili Olarak İngilizce? ’sorusuna Britanya İmparatorluğu’nun büyümesini işaret ederek kolaylıkla cevap verebilmesi anlaşılabilir.Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan sonra gücünü yitiren Britanya İmparatorluğu’nun görevini devralacak olan ABD’nin dilinin de İngilizce olması bu dilin kullanımını ve yayılımını hızlandırmıştır(Crystal,1997-9,15) .
İngilizce’nin kullanımını arttıran diğer bir tarihsel süreç ise Endüstri Devrimi’dir.19 yy. başlarında Britanya, endüstri ve ticaret alanlarında dünyanın en önde gelen ülkesidir.1700 yılında 5 milyon civarında olan Britanya nüfusu,1800’de ikiye katlanır ve bu yüzyıl boyunca hiçbir ülke Britanya’nın ekonomik büyümesiyle boy ölçüşemez. Endüstri Devrimi’nin birçok icadı İngiliz kökenlidir ve 1800 yılında tekstil ve madencilik alanlarında dünya lideri olan İngiliz firmalar dış dünyaya açılırlar.Bu da Britanya’ya ‘dünyanın atölyesi’(workshop of the world) ünvanını getirir.Bu başarıların dilbilimsel sonuçları kendini çok geçmeden gösterir.Teknolojik ve bilimsel yeni gelişmelerle birlikte yeni terimler doğar ve İngilizce’ye binlerce yeni kelime katılır.Fakat bundan da önemlisi bu gelişmeler diğer ülkelere de ulaşır ve bunları takip etmek isteyen yabancıların İngilizce öğrenmesi gibi bir zorunluluk doğar.İngiltere’deki bu gelişimler, kıtadaki birçok bilim adamının İngiltere’ye gelmesine ve çalışmalarını burada sürdürmesine de yol açar.Yüzyılın sonuna doğru İngiltere’deki gelişmeler Amerika’ya da sıçrar ve II.Dünya Savaşı sonrası yıpranan İngiltere’nin yerini 20.yy.da Amerika doldurur.Bilgiye ulaşımın ise tek bir dili vardır:İngilizce(Crystal,1997-20,45) .
19.yy. başları uluslararası bankacılığın da gelişim gösterdiği yıllardır ve endüstriyel anlamda gelişmiş devletlerin bankacılıkta da gelişim göstermeleri doğaldır. Almanya, İngiltere ve ABD bu konuda başı çekerler.Bu gelişmeyle birlikte özellikle gelişmekte olan ülkeler için yabancı dil öğrenimi yeni bir anlam kazanır:Paraya ulaşım (Crystal,1997-45) .
www.ingilish.com/mi1.htm
not: aşağıdaki 'bkz. neden ingilizce' i başlığı için aktardığım yazı...
İngilizce yüzyıllar boyunca üç evreden geçmiştir. Norman fethine kadarki eski İngilizce, Rönesans ve Reform hareketleriyle gelişen orta İngilizce, daha sonra da çağdaş İngilizce. Britanya Adalar’ına 5. yy’da Keltleri püskürten istilacılar tarafından getirilen İngilizce-Germen kolundan Hint-Avrupa dili - Norman kralları döneminde Fransızca’nın etkisi altında kalmış, matbaanın icadıyla kendi benliğine kavuşmuştur.
Tam anlamıyla yaşayan bir dil olan İngilizce, Restorasyon dönemindeki bazı projelere rağmen, hiç bir zaman bir akademenin egemenliği altına girmemiştir. Bu bağımsızlık,500 bin terimi kapsayan zengin kelime dağarcığınanın nedenini açıklar. Şu anki Fransızca’da bu sayı 150 bindir. İngilizce’de tam bir kullanım serbesliği vardır: ‘’’freedom’’’ ve ‘’’liberty’’’ gibi Germen ve Latin eşilleri kullanılır. Bu eşiller arasında anlam farkı olabilir: mesela ‘’’ox’’’ kelimesi çayırdaki hayvan, ‘’’beef’’’ ise sofradaki et anlamına gelir. Ayrıca işlevlerde farklı yapılara imkan veren bir esneklik vardır: ‘’’to read a book’’’ (kitap okumak) ve ‘’’to book a room’’’ (oda ayırtmak) gibi. Sözdizimi ve eylem çekimleri son derece basittir.
Bu özellikler İngilizce’yi kullanışlı, uyumlu bir dil durumuna getirir; eksikliklerini gidermek için komşu dillere başvuran; ‘’’wurst’’’ (Almanca da ‘’’sosis’’’) ve ‘’’elite’’’ (Fransızca’da ‘’’seçkin’’’) gibi; birleşik sözcük üretmeyi sever: ’’’horserace’’’ (atyarışı) ve ’’’race-horse’’’ (yarış atı) . Anlamın yalnız ikinci sözcükten çıkarıldığı birleşik eylemlere başvurur: ’’’to walk up’’’ (çıkmak) , ’’’to walk down’’’ (inmek) . Sıfatlar ve sıfatfiiler soyuta düşkün olan Fransızca’nın tersine, dilin somutlaşmasını sağlar.*
Tabi bunları günümüzde yaşanan dilimize yabançılaşma konusu hakkında yazmıyorum, başlığın adı üzerinde; bir dil hakkında bilgiler vermeye çalışacağım, tabi ki politik unsurlarda belitilebilir ama propoganda için değil konuyu inceleme açısından ele almak daha yararlı olur.
*Referans Maurıce Paul Gaut’er…
bkz. Neden İngilizce?