Kültür Sanat Edebiyat Şiir

imam cafer-i sadık sizce ne demek, imam cafer-i sadık size neyi çağrıştırıyor?

imam cafer-i sadık terimi Hikmet Turan tarafından tarihinde eklendi

  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas 13.03.2023 - 08:49

  • Mavi Ölümm
    Mavi Ölümm

    Ebu Amr Cahiz:

    Cafer b. Muhammed ilim ve fıkhıyla dünyayı doldurmuştur. (Resail-i Cahiz, s: 106) .

    Şiaların altıncı imamı, hicri 80 veya 83 yılında dünyaya gelen Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s.) 'tır.

    Şianın fikrî ve itikadı açıdan asri dayanağı İmam Sadık (a.s.) olup.Ehl-i beytin hadis ve ilimlerinin büyük bir bölümü bu imam tarafından yayılmıştır. İmam Sadık (a.s.) şiada vü­cuda gelen fırkalar arasında kalıp şiayı inhiraflardan korumak gibi önemli bir vazifeye her şeyden daha çok ihtimam göste­riyor, öncelik hakkı tanıyor ve daima onun fikirsel ve inançsal ihlasını ye mektebî bağımsızlığını tehdit eden kendi zamanın­daki inhiraflar karşısında etkilenmesini önlüyordu.

    Cafer b. Muhammed Sadık (a s.) 'ın imameti hakkında nakledilen hadisler Kafi (kitab-ul hüccet babı) , Keşf-ül Ğumme fi marifet-il Eimme', İsbat-ul Vasiyye. İrşad-ı Müfid ve İsbat-ül Hüdat gibi şianın hadis ve tarih kitaplarının çoğunda zikredilmiştir.

    İmam Bakır (a.s.) Medine'de yaşıyordu ama İmam Sa­dık (a s) 'ın şialarının çoğu Irak'ta okluklarından veya daha başka nedenlerden dolayı o hazret bir süre Irak'ta yaşadı.

    1) Keşf-ül-ül Ğumme. c. 2. t: 167-173.



    O hazretin döneminde hükümet Emevierin elinden çıkıp Abbasilerin eline geçti. İmam Sadık (a.s.) -diğer imamlara -oranla- uzun bir süre halkı aydınlattıktan sonra nitekim 148 hicri kameri yılının Şevval ayında dünyadan göçüp, şialarını kendi yokluğundan kaynaklanan büyük ve ebedi bir üzüntüde bıraktı. O hazretin şehadeti hakkında ehli sünnetten bir hadis nakledilmiştir, fakat Ebu Zühre onu sahih bilmemiş ve kendi görüşünü isbat etmek için de Mansur'un İmam Sadık (a.s.) hakkındaki övgülerine ve -Yakubi'nin rivayet etmiş olduğu- o hazretin dünyadan göçüşünden dolayı duyduğu üzüntüye istinat etmiştir

    Aynı şekilde o. Mansur'dan bu tutumunu onun kendi hi­lafetinin temellerini sağlamlaştırmak doğrultusundaki tutumuy­la muhalif olduğuna inanmaktadır

    Fakat bu iki şeyden hiçbirinin, o hazretin şehid olmadığına dair tarihi senet ve delil olmadığını söylemek gerek. Çünkü Mansur'un -İmam Sadık'(a s) m onun emriyle şehid edildiğini zahiren kabul etmek istemediği için - bir halife olarak üzüntü duyması tamamen doğal bir şeydir ve bunun benzerini de Masun İmam Rıza (as) nın hakkında yapmıştı Genelde sultanların ve onların emriyle gerçekleştirilen siyasi öldürmeler hakkında böyle bir tutum doğal ve normal bir şey'dir. Ve aynı şekilde Mansur'un hareketi, şiaların pek çoğunu öldürmesi ve hiç duraksamadan, onlara karşı düşmanlık bes­lemesi, Ebu Zühre'nin Mansur hakkındaki anlayışıyla tama­men çelişkilidir.

    Bilakis İmam Sadık (a.s.) 'ın Mansur'un emriyle öldürül­müş olması onun hükümet hakkındaki tutumuyla tamamen uygundur. Onun kendi düşmanlarıyla ilgili uyguladığı metodu da buydu. Mansur kendi tutumunun yan etkilerinden em­niyette kalabilmek için bu gibi teşebbüslerini perde ardında ve tamamen gizli bir şekilde gerçekleştiriyordu. Buna göre. O hazretin Mansur'un eliyle zehirlendiği hususunda bir tarihî se­net mevcutsa bunun kabul edilme zeminesi Mansur'un üzüntü duyması zeminesinden daha çoktur.

    İmam Sadık (a.s.) 'ın ilmî boyutu hakkında bir çok delil­ler mevcuttur. Şiaya göre o hazret, Allah tarafından imamet makamına tayin edilmiştir ve böyle bir inanç ve anlayış tarzı­nın doğrudan bıraktığı netice, ö hazretin imamete has ilme sahip olmasıdır. O hazret ehli sünnet arasında hadis rivayet etmek, fakihlik ve fetva vermek bakımından yüce bir makama sahiptir. Öyle ki Ebu Hanife. Malik b. Enes ve kendi hadisçilerinin büyüklerinden büyük bir grubu İmam Sadık (a.s.) 'ı kendi üstad ve hocalarından biri olarak kabul etmişler. Malik b. Enes İmam Sadık (a.s.) 'ın huzurunda uzun bir süre öğren­cilik eden. ders okuyanlardan biri olup o hazretin şahsiyeti hakkında şunları söylüyor:

    'Bir süre Cafer b. Muhammed (a.s.) 'in huzuruna varıyor­dum o hazret mizah, şaka ehliydi ve daima hafiften bir gü­lümseme dudaklarında görünüyordu. Onun huzurunda Rasulullah (s.a.a.) 'ın adı söylendiğinde onun rengi önce yeşile ve daha sonra da sarıya dönüşüyordu. O hazretin evine gidip geldiğim sürece onu hep namaz kılarken veya oruçlu iken veyahut da Kur'an okumakla meşgulken görüyordum ve asla abdestsiz iken Rasulullah (s.a.a.) 'tan hadis nakletmez ve fay­dasız bir şey söylemezdi. O. bütün vücudu Allah korkusuyla dolu olan takvalı. zahit alimlerden idi. Onun huzuruna var­dığım her zaman üzerinde oturduğu kendi minderini bana ve­rirdi.

    Amr b. Mikdam'ın şöyle dediği nakledilmiş

    'Çatar b. Muhammed (a.s.) 'a baktığımda onun Pey­gamberler soyundan okluğunu anlıyordum.

    Üçüncü yüzyılın meşhur alimlerinden olan Cahiz imam Sadık (a.s.) 'ın hakkında şöyle suntan söylüyor

    'Cafer b. Muhammed (a.s.) , ilim ve fıkhı dünyayı doldu­ran biridir. Ebu Hanife ve Süfyan Savri'nin onun öğrenclerinden oldukları söylenmektedir, bu ikisinin o hazretin öğrencile­rinden olması onun ilmî azameti hakkında yeterlidir.

    İbn-i Hacer Haysemi de o hazretin ilmî şahsiyetini met­hederken Yahya b. Said, İbn-i Cürayh. Malik, Süfyan Savri, Ebu Hanife, Şü'be ve Eyyüp Secistani gibilerinin o hazretten. hadis naklettikleri hususuna değinmiştir8.

    İmam Sadık,(a.s.) ’ın şahsiyeti hakkında 'alim ve düşünürler bir çok sözler söylemişler ve Üstad Esed Haydar da bu sözlerin büyük bir bölümünü değerli 'el-İmam-us Sa-dık'vel-Mezahib-ul Erbea' kitabında bir araya toplamıştır9 ve bu yüzden de onlara burada değinmemize gerek yoktur. O hazretin dersine katılan veya ondan hadis nakleden ilim severlerin, muhassillerin çokluğu İmam Sadık (a.s) 'ın ilmî şah­siyetinin azametini göstermektedir.

    Hasan b. Ali el-Veşşa' 'Küfe mescidinde, Cafer b. Mu­hammed (a.s.) şu hadisi buyurdu, diyen dokuz yüz kişi gör­düm' diyordu

    O hazretin huzurunda ilim öğrenen ve hadis dinleyen kimselerin dört bin kişi hududunda olduktan söylenmektedir11.

    Ehl-i Sünnet kaynaklarında takva ve ilimle meşhur ' olan- Süfyan Savri Naşir b. Kesir Re birlikte İmam Sadık (a.s.) 'ın huzurunda edeple diz çöküp ilmî ve ahlakî açıdan o hazretten yararlanmışlardır Naşir hacc mevsiminde Süfyan ile imamın huzuruna gelerek 'Ben hacca gitmek istiyorum; bana biç şey öğret de onun sebebine kurtuluşa ereyim' dedi. İmam da onlara bir dua öğretti' Başka zamanlar da acizce-sine imamdan, kendisine bir hadis nakletmesini istiyordu.

    Bu arada İmam Sadık (a.s.) 'tan uydurma hadisler nakle­derek onu itibardan düşürmek isteyen kimseler de vardı.

    Şerik, bu hususda şöyle diyor: 'Cafer b. Muhammed salih ve takva!) biridir ama bazı cahil kimseler, onun yanına gi­dip geliyor ve dışarda da o hazretten uydurma hadisler na­klediyorlar, onlar mal kazanmak ve halktan para koparmak için her münkeri o hazrete isnat ediyorlar. Bu şahıslardan bi­ri, 'gulat'in meşhurlarından biri olan Beyyam b. Sem'an'dır. Bu şahıs, imamı tanımanın namaz, oruç ve bütün şer'i farzlar yerine yeterli olduğunu iddia etmektedir. 'Şerik, sözlerine şöyle devam ediyor: 'Cafer (a.s.) 'in makamı bütün bu yalan­lardan pak ve beridir fakat halk bunları dinliyorlar ve neticede imamın makamı onların görüşünde sarsılıyor.

    Kısacası imam kendi döneminde bilhassa toplumun alim ve düşünürleri tabakasının gözünde hayret edici bir azamete sahip bulunuyordu. Ebu Zühre bu hususda şöyle yazıyor:

    'İslam alimleri, onca görüş farklılıklarına ve mektepleri­nin değişik olmasına rağmen İmam Sadık (a.s.) 'tan ve ilmin' den başka birisi hakkında ittifak etmemişler

    Meşhur 'Milel ve Nihel' kitabının yazan Şehristani ima­mın ümî ve ahlakî şahsiyeti hakkında şöyle yazıyor:

    'O, din konulan hakkında sonsuz bir ilme, hikmette çok yüce bir 'görüşe ve dünya islerine ve onun süs püsü karsısında ise çok güçlü bir zühd ve takvaya sahip olup nefsani şehvetlerden de kaçınıyordu.

    Ebu Hanife İmam Bakır (a s.) 'dan büyük bir ölçüde fay­dalanmasının yanı sıra İmam Sadık (a.s.) 'dan da hadis nakletmiştir. Onun İmam Sadık (a.s.) 'tan naklettiği hadisler 'el-Âsar' kitabında çok görülmektedir

    Onun kendisi İmam Sadık (a.s.) hakkında şöyle diyor­du:

    'Ben Cafer b. Muhammed (a.s.) 'den daha fakih birini görmedim, şüphesiz o İslam ümmetinde herkesten daha çok bilendir.'

    Meşhur tarihçilerden olan İbn-u Hallekan o hazret hak­kında şöyle söylüyor:

    'O. İmamiyye'nin şiaların on iki imamından biri ve Rasu-lullah (s.a.a.) 'ın Ehli beytinin büyüklerindendir. Ve sözleri doğ­ru olduğundan dolayı 'Sadık' lakabıyla meşhur olmuştur, onun fazileti, söylenemeyecek kadar meşhurdur.' Şeyh Müfid de onun hakkında şöyle diyor: 'İslam alimlerinin, o hazretten naklettikleri hadis miktarı onun hanedanının diğer fertlerinden nakledilmemiştir.

    Daima şiilerle mücadele eden abbasi halifesi Mansur, ehli sünnetin Malik b. Enes gibi bazı fakihlerini öne sürmekle

    İmam Sadık (a.s.) 'ın fıkhî boyutunu itibarını sarsmak is­tiyordu. O, Malik'e şöyle diyordu: And olsun Allah'a halkın en akıllısı sensin... Eğer ömrüm yeterse senin fetva ve sözlerini Mushaf gibi yazdırıp her bölgeye göndereceğim ve halkı da onu kabul etmeye zorlayacağım.

    Mânşur'un bu hareketi onun Malik'e dan istek ve ilgisin­den kaynaklanmıyordu. O, Malik'i halka örnek göstermekle imam Sadık (a.s.) 'a karşı duyduğu kin ve haset ateşini sön­dürmek istiyordu.

    Mansur, imamın fıkhî ve ilmî şahsiyetini zedelemek ve sarsmak için her işe el atıyordu ve bu doğrultuda İmamı İslamî Mimler sahnesinden saf dışı edebilmek için Ebu Hanife'yi, imamın karşısında durup, onunla tartışmaya zorluyor­du. Ebu Hanife'nin kendisi bu macerayı şöyle nakletmiştir:

    Mansur bana şöyle dedi: 'Halk hayret edici bir şekilde Cafer b. Muhammed'e meyletmiş ve akın-akın ona doğru yö­nelmişler, sen bazı zor konulan hazırla ve onların çözümünü Cafer'den iste. O senin sorularına cevap veremeyince halkın gözünden düşecek. Ben de çok girift ve zor olan kırk konu hazırladım.'

    İmam Sadık (a.s.) ve Ebu Hanife 'Hayre'de Mansurun karşısında birbirleriyle karşılaşıyorlar. Ebu Hanife Mansurrun düzenlediği toplantıya girdiği anı şöyle vasfediyor:

    'Meclise girdiğimde şahsiyetinin haybet ve azameti, hat­ta Mânsur'un kendisini bile etkileyen Cafer b. Muhammed (a.s.) 'i gördüm, selam edip yerimde oturdum. Bu sırada Mansur bana hitaben şöyle dedi: Sorularını Ebu Abdullah (cafer-i sadık) (a.s.) 'tan sor. Ben de getirdiğim soruları peşpeşe o hazretten sordum. O da cevabında şöyle diyordu: Bu konu hakkında sizin inancınız şudur, Medine'liler şöyle diyorlar ve biz de şöyle diyoruz. Sorulan soruların bazısı hakkında o hazretin görüsü bizim görüşümüzle ve diğer bazı konularda da Medinelilerin görüşüyle muhalif idi. Böylece hazırlanan kırk me­sele o hazrete sunuldu ve cevaplan da alındı.'

    Ebu Hanife. bu münazaradan sonra ister istemez imam Sadık (a.s.) 'a işaret ederek son sözünü şöyle dedi:

    ‘’Halkın en bilgilisi, halkın muhtelif görüşlerini bilen kimsedir.'

  • Fatih Gizli
    Fatih Gizli

    NAKŞİBENDİ ZİNCİRİNİN BİR PARÇASI OLAN TABİİNDEN BÜYÜK ZATTIR. SULTANIMIZDIR. ALLAH C.C SEFAATLERİNE NAİL ETSİN.

  • Hikmet Turan
    Hikmet Turan

    ALTINCI İMAM

    İmam Cafer b. Muhammed (a.s) =(Cafer Sadık)

    Sadık lakabıyla meşhur olan İmam Cafer b. Muhammed (a.s) , beşinci imamın oğludur. Hicretin 83. yılında dünyaya geldi ve 148. yılında Abbasi halifesi Mansur'un emriyle zehirletilerek şehit edildi.

    Altıncı imamın imameti devrinde, İslam ülkelerinde çeşitli kıyamlar özellikle Ümeyye oğullarının hükümetini yıkma amacıyla düzenlenen kıyamlar, Ümeyye oğullarını hilafetten düşürüp, soylarını kesmekle sonuçlanan kanlı savaşlar ve beşinci imamın yirmi yıl İslam ve Ehl-i Beyt öğretilerini yayması sonucunda meydana gelen ortam, altıncı imama İslami bilgileri yaymak için daha münasip bir zemin hazırladı.

    Altıncı İmam, Ümeyye oğulları hilafetinin son zamanlarına ve Abbas oğulları hilafetinin ilk zamanlarına rastlayan imameti devrinde hazırlanan fırsatları elden kaçırmayıp dini öğretileri geniş alanda yaymaya başladı. Çeşitli akli ve nakli fenlerde bir çok ilmi şahsiyetler eğitti. Bunların başlıcaları şunlardır: Zürare, Muhammed b. Müslim, Mümin-i Tak, Hişam b. Hakem, Eban b. Teğlib, Hişam b. Salim, Hüreyz, Hişam-i Kelbi Nessabe, Cabir b. Hayyan-i Sufi (kimya alimi) hatta Ehl-i Sünnet alimlerinden olan Süfyan-ı Sevri, Hanefi mezhebinin reisi Ebu Hanife, Kadı Sekuni, Gazi Ebu'l Bahteri gibiler onun öğrenciliğini yapmakla övünüyorlardı. (Hazretin eğitim merkezinden dört bin mühaddis ve bilginin mezun olduğu meşhurdur.)

    Beşinci ve altıncı imamdan rivayet edilen hadislerin sayısı Peygamber-i Ekrem'den (s.a.a) ve diğer on imamdan aktarılan hadislerden daha çoktur.

    Ancak İmam Sadık (a.s) imametinin son yıllarında Abbasi halifesi Mansur'un baskılarına maruz kalarak zor günler geçirdi. Ümeyye oğulları tarafından seyitlere yapılmayan zulümler Abbasiler eliyle yapıldı. Onun emriyle Seyitler ve secenleri grup grup yakalanıp, karanlık hapislerde işkencelerle hayatlarına son verildi. Bir kısmının başını kesip bir kısmını diri diri toprağa gömdürdü. Bazılarını binaların temeline yahut duvarların arasında bırakarak saraylar yaptırdı.

    Mansur, altıncı imamın Medine'de yakalanmasını emretti. (Daha önce Abbasi halifesi Seffah'ın emriyle de yakalanıp Irak'a götürülmüştü. Ondan daha önce beşinci imamla birlikte Dimeşk'e götürülmüştü) .

    Bir süre imamı göz altında sakladılar. Defalarca onu öldürmek istediler ve ihanetler ettiler. Bilahare Medine'ye dönüş iznini verdiler. İmam Medine'ye döndü. Denilebilir ki geri kalan ömrünü takiyye ve inzivada geçirdi. Sonunda Mansur'un emriyle zehirlenip şehit edildi.

    Mansur, imamın şahadet haberini alınca Medine'deki valisine mektup yazıp 'Başsağlığı dilemek amacıyla İmamın evine git, vasiyetnamesini oku, vasi olarak tanıttığı kimsenin mecliste başını vur' emrini verdi. Elbette Mansur bu oyunla imamet meselesine son vermeği ve Şia adını kökten silmeği amaçlıyordu. Fakat Medine valisi vasiyeti okuyunca Halifenin planının tam tersine beş kişinin vasi tayin edildiğini gördü. Bunlar, Halifenin kendisi, Medine valisi, büyük oğlu Abdullah Efteh, küçük oğlu Musa ve Hamide idiler. Böylece Halifenin planı suya düşmüş oldu.