ifrat; bir hadiseyi tamamen ferdileştir me, eğer hadise suç ise bütün suçu kendinde görme, eğer güzel ise bütün kerameti kendinden bilme. Tefrit: tam zıddı kendinden hiç bir kusur ya da hiç bir iyilik görmeme.
Hülasa; Ya hep kendinden bilme ya da tamamen başkasına yıkma gibi birşey.
insan gözünün sağlıklı görebilmesi için ışığa ihtiyacı vardır. ışığın seviyesi düşük olursa görüntü beyne sağlıklı olarak iletilemez. bunun tersi ışığın çok fazla olduğu bir anda da geçici körlük yaşanabilir. projektöre bakan iki göz buna bir örnek.. kendimizin dışında kalan dünya denge dünyası.. fakat insan ölçü tutturma konusunda tam bir kabiliyet düşmanı..
aşırılıkla alakasızlığın ortasında mizan görevinde olmalı insan....
her zaman insan uçlarda oldu zaten... bir insanı ya çok severiz göklere çıkarırız meselâ..sonra bir hatasında (bize göre) alır yerden yere vururuz...silmişizdir onu artık...
severken aman nasıl iltifatlara boğarız da toz kondurmayız üzerine... sildiğimizde ise sanki onca iltifatı biz etmedik de yada bu insan birden değişiverdi de bu hali aldı... aslında yaptığımız o insana gibi gözüksede kendimizedir... insanlar demezler mi ya bu adam birgün dediğini ertesi günü siliyor karalıyor..bambaşka laflar ediyor...güven telakki etmezsiniz bu vakit insanlara...
Bediüzzaman’ın dediği gibi, velhasıl. “Nazarları mukayyed (kısıtlı) olduğundan hakikat-ı mutlakayı (gerçeği) ihata edemez (kavrayamaz) . Bunlar ancak hakikatın bir tarafını bulur ve ifrat-tefrit ile tasarrufa başlar(aşırı uçlarda dolaşır) lar. Bunun için tenasübü bozup, muvazeneyi ihlâl ediyorlar (dengeyi bozuyorlar) .”
Tecrit yeterli ölçüde olmak
ifrat; bir hadiseyi tamamen ferdileştir me, eğer hadise suç ise bütün suçu kendinde görme, eğer güzel ise bütün kerameti kendinden bilme.
Tefrit: tam zıddı kendinden hiç bir kusur ya da hiç bir iyilik görmeme.
Hülasa; Ya hep kendinden bilme ya da tamamen başkasına yıkma gibi birşey.
Gereginden cok daha az veya fazla olani...
Ama illaki gerektigi kadar degil...
insan gözünün sağlıklı görebilmesi için
ışığa ihtiyacı vardır.
ışığın seviyesi düşük olursa görüntü beyne sağlıklı olarak iletilemez.
bunun tersi
ışığın çok fazla olduğu bir anda da geçici körlük yaşanabilir.
projektöre bakan iki göz buna bir örnek..
kendimizin dışında kalan dünya
denge dünyası..
fakat insan ölçü tutturma konusunda tam bir kabiliyet düşmanı..
İki arada. ..bir derede'nin, derede...olmayan, 2 arası (ya da 2 yakası) ...Deredekiler gölgede kalmış olduklarından pek görünmezler...
Siyaz ve Beyaz.... :))
Sadece gri kıyılar mutedil... :)))
aşırılıkla alakasızlığın ortasında mizan görevinde olmalı insan....
her zaman insan uçlarda oldu zaten... bir insanı ya çok severiz göklere çıkarırız meselâ..sonra bir hatasında (bize göre) alır yerden yere vururuz...silmişizdir onu artık...
severken aman nasıl iltifatlara boğarız da toz kondurmayız üzerine... sildiğimizde ise sanki onca iltifatı biz etmedik de yada bu insan birden değişiverdi de bu hali aldı... aslında yaptığımız o insana gibi gözüksede kendimizedir... insanlar demezler mi ya bu adam birgün dediğini ertesi günü siliyor karalıyor..bambaşka laflar ediyor...güven telakki etmezsiniz bu vakit insanlara...
Bediüzzaman’ın dediği gibi, velhasıl. “Nazarları mukayyed (kısıtlı) olduğundan hakikat-ı mutlakayı (gerçeği) ihata edemez (kavrayamaz) . Bunlar ancak hakikatın bir tarafını bulur ve ifrat-tefrit ile tasarrufa başlar(aşırı uçlarda dolaşır) lar. Bunun için tenasübü bozup, muvazeneyi ihlâl ediyorlar (dengeyi bozuyorlar) .”
bi işin orta yolunu bulamamak, kaş yapayım derken göz çıkarmak.