Gerçekten pek korkunçla, ruhum seyret onları, belli belirsiz, gülünç ve mankenlere benzer, dehşet verici, garip, sanırsın uyurgezer, nereye saplanmış, sır, koyu göz yuvarları. O gözler ki tanrısal kıvılcımı gitmiştir, uzağa bakar gibi, bakıp dururla göğe, ağırlaşmış bir başı kaldırımlar üstüne, düş le eğildiklerini kimse görmemiştir, ve geçerler sınırsız karanlığın içinden, bu sonsuz suskunluğun içinden. Ey kent, sen, böğürüp, şarkı söyler, gülerken çevremizde, acımasız şekilde zevke safaya düşkün, bak, sürükleniyorum, onlardan daha şaşkın, diyorum, ne arıyor, bütün bu körler Gök¹te.
BAUDELAİRE, Fransız Dahi ŞAİR, Mistik, 1867
Sen kimsinle başlayıp gelmekte olan karanlığı ilk sezen ve çığlıklarını atan, bir üstün zihin, endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan ürünlerin artık ürünlerin vitrinlere konduğu yeni tip şehrin, metropol içinde harmanlanan insanın sürükleyen dramını dillendirip, acı bir portresini çizer döneminde, ve yeni insan tipi önce tekniğin yarattığı zor ve rekabetle yoğunlaşmış, yalnızlaşmış şehirde darbe üstüne darbe yiyerek, ve kırılarak hayatını sürdürmeye çalışır, fırın eskisindan daha harlıdır artık, sen kimsin değerleri yaşamlarının açmazlarını bir türlü sonuçlandıramaz, pansumanlar da fayda etme, yara alttan gözükür, kanayarak. İşte bunu marifetmiş gibi her tarafa kültürel bir şampiyonluk, geçmiş kültürü de bir zavallılık, geri kalmışlık gibi anlatanlar, şimdiki nesillerin, değerleri tanımayan, giderek, her türlü insani vasıftan uzaklaşan kimliklerini ellerine verir, ve bu kimlik sınırda geçmez, vizeye tabidir, o hakir gördükleri eğitimsiz insanlar döneminde hiçbir ülkenin vize sormadıkları şimdi 200 den fazla üniversite ile donanmış haliyle dünyada pek çok yerde istenmez, hatta parası bile olsa, artık aradıkları medeniyet ülkeye gelmiştir, yolda yürümek bile güçleşmiş, gergin insanların verimlililği düşmüş, ekonomi batağa saplanmış, gene pansumanla geçiştirme dolmalarıyla, açlığa çözüm aranır, hem ruhta hem de mide de bu kez, böyle bir yapıya, Godot nun asla gelmeyeceği, sadece kırımlar ve fırın sevkiyatı olabileceği göz ardı edilir, tam gaz küfre fırsat buldukça devam edilir. Kolay gelsin, geleceğiniz sinema artık, seyirlik.
baykal başbakanlıkta oturan başbakana yaklaşır ve sorar: -Sen şeriatçı misin? - 'Hayır' der. Bir süre sonra baykal tekrar yaklaşır ve tekrar sorar: - Sen şeriatçı misin? - erdoğan:Ya git kardeşim değilim. Bunu birkaç kez daha soran baykal'a kızan erdoğan en sonunda; - He Lan şeriatçiyim Ne oldu? - Hayret ya! Hiç benzemiyorsun!
fıkra işte herşeyi özetliyor şeriatçiyim dersin dini kullanıyorsun derler yok değilim dersin zorla şeriatçi ederler hiç bir şekilde yaranamazsin bu ideolojik körlere...
Gerçekten pek korkunçla, ruhum seyret onları, belli belirsiz,
gülünç ve mankenlere benzer, dehşet verici, garip, sanırsın
uyurgezer, nereye saplanmış, sır, koyu göz yuvarları. O gözler ki
tanrısal kıvılcımı gitmiştir, uzağa bakar gibi, bakıp dururla göğe,
ağırlaşmış bir başı kaldırımlar üstüne, düş le eğildiklerini kimse
görmemiştir, ve geçerler sınırsız karanlığın içinden, bu sonsuz
suskunluğun içinden. Ey kent, sen, böğürüp, şarkı söyler, gülerken
çevremizde, acımasız şekilde zevke safaya düşkün, bak, sürükleniyorum,
onlardan daha şaşkın, diyorum, ne arıyor, bütün bu körler Gök¹te.
BAUDELAİRE, Fransız Dahi ŞAİR, Mistik, 1867
Sen kimsinle başlayıp gelmekte olan karanlığı ilk sezen ve çığlıklarını atan, bir üstün zihin, endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan ürünlerin artık ürünlerin vitrinlere konduğu yeni tip şehrin, metropol içinde harmanlanan insanın sürükleyen dramını dillendirip, acı bir portresini çizer döneminde, ve yeni insan tipi önce tekniğin yarattığı zor ve rekabetle yoğunlaşmış, yalnızlaşmış şehirde darbe üstüne darbe yiyerek, ve kırılarak hayatını sürdürmeye çalışır, fırın eskisindan daha harlıdır artık, sen kimsin değerleri yaşamlarının açmazlarını bir türlü sonuçlandıramaz, pansumanlar da fayda etme, yara alttan gözükür, kanayarak. İşte bunu marifetmiş gibi her tarafa kültürel bir şampiyonluk, geçmiş kültürü de bir zavallılık, geri kalmışlık gibi anlatanlar, şimdiki nesillerin, değerleri tanımayan, giderek, her türlü insani vasıftan uzaklaşan kimliklerini ellerine verir, ve bu kimlik sınırda geçmez, vizeye tabidir, o hakir gördükleri eğitimsiz insanlar döneminde hiçbir ülkenin vize sormadıkları şimdi 200 den fazla üniversite ile donanmış haliyle dünyada pek çok yerde istenmez, hatta parası bile olsa, artık aradıkları medeniyet ülkeye gelmiştir, yolda yürümek bile güçleşmiş, gergin insanların verimlililği düşmüş, ekonomi batağa saplanmış, gene pansumanla geçiştirme dolmalarıyla, açlığa çözüm aranır, hem ruhta hem de mide de bu kez, böyle bir yapıya, Godot nun asla gelmeyeceği, sadece kırımlar ve fırın sevkiyatı olabileceği göz ardı edilir, tam gaz küfre fırsat buldukça devam edilir. Kolay gelsin, geleceğiniz sinema artık, seyirlik.
Tercihleri rasyonellikten değil duygusallıktan yanadır..
tipik baykal
ya halkın ak darbesi nick li arkadaım ya valla tam benim soyliceklemiri soyldein bu ulkede ne yapsan terstir
sağlık bakanımızın telafuz ettiği çok güzel bir cümle baykal zıhnıyetine sahip insanları tek kelime ile özetlemış.....
baykal başbakanlıkta oturan başbakana yaklaşır ve sorar:
-Sen şeriatçı misin?
- 'Hayır' der.
Bir süre sonra baykal tekrar yaklaşır ve tekrar sorar:
- Sen şeriatçı misin?
- erdoğan:Ya git kardeşim değilim.
Bunu birkaç kez daha soran baykal'a kızan erdoğan en sonunda;
- He Lan şeriatçiyim Ne oldu?
- Hayret ya! Hiç benzemiyorsun!
fıkra işte herşeyi özetliyor şeriatçiyim dersin dini kullanıyorsun derler yok değilim dersin zorla şeriatçi ederler hiç bir şekilde yaranamazsin bu ideolojik körlere...
kör etmeyen ideoloji var mı :)