Bizim adımız Cumhuriyet kadınları. Bizim işimiz önce vatan. Bizler bu vatan, bu toprak uğruna gözünü kırpmadan, yavrusunu askere gönderen analarız.. Bizler ulu önder Atatürk torunlarıyız, bizim adımız Cumhuriyet kadınları.. Cahide GÜNAY
Kur’an, kader kavramıyla ‘sünnetullah’ da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir.
Kader kökünden gelen ve ölçüye bağlamak anlamında olan ‘takdîr’ sözcüğü de tabiat kanunları, değişmez ölçüler anlamında kullanılmıştır. Bu kullanıma göre, Ay ve Güneş’in belirlenmiş ölçülere göre seyretmeleri, her türlü iş ve oluşun, her türlü yaratılış ve yaratışın seyri Allah’ın bir takdiri yani ölçülendirmesidir.(En’am, 95; Furkan, 2; Yâsîn, 38; Fussılet, 12)
Biz burada bir satranç benzetmesi kullanıyoruz. Kader diye anılan tabiat kanunları, satrancın nasıl oynanacağına ilişkin kurallara benzer. Bu kuralları Yaratıcı koyar.
Bize düşen, bu kuralları değiştirmek değil, satrancı onlara uygun oynayarak kazanmaktır.
Allah, satrancın galip veya mağlubunu önceden belirlemez, ilan etmez. Ama Allah, sonsuz bilgisiyle satrancın galip ve mağlubunu ilk bakışında anlar, bilir.
Beceriksiz oynayanın yenilgisinin sebebi O’nun bilmesi değildir, kendisinin yanlış oynamasıdır.
Çok da güzel açıklamış Rahmet olsun kendisine saygıyla
"...ben ona sabah olamasam da dingin bir ikindi üstü olayım istemiştim o her şeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin,yüzünde uçuk bir gülümsemeyle yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını dinlendireyim istemiştim gölgemin serinliğinde üşütmek istememiştim . ben o'na sevgi büyük bir deniz ömür bir köpüktür demiştim dalgaların ucunda uçuşan,kırılan,dağılan,çoğalan mavi resimler çizerek nemli bir sesle kentin yürüyüşle güzelleşen yollarına ne köpüksüz deniz,ne denizsiz köpük olur ve kimse bilemez demiştim hangi kıyılara vuracağını... alıp o köpüğü avuçlarıma,zamansız öldürmek istememiştim çarparak yüreğimin kıyılarına . ben ona ne istemişsem yalnızlık aylarında gecikmiş...ince...güzel ve uzak biraz da kendime istemiştim sevgi adına..."
Gönül sır'dır dermiş eskiler. Olur olmaz herkesle her şeyin paylaşılamayacağına dair bir şifre sanki. Çünkü insanoğlu ayıp arar,kusur arar. senin üzüntün onun neşesi olur.Gönül ancak güzel görene, güzel konuşana,güzel saklayana açılır. Onlara da ehl-i muhabbet denir.
Havada Cumhuriyet kokusu var..
Yüreğimizde de sonsuza kadar bitmeyecek
Ata sevgisi...
Yaşasın Cumhuriyet
Bizim adımız Cumhuriyet kadınları.
Bizim işimiz önce vatan. Bizler bu vatan, bu toprak uğruna gözünü kırpmadan, yavrusunu askere gönderen analarız..
Bizler ulu önder Atatürk torunlarıyız, bizim adımız Cumhuriyet kadınları..
Cahide GÜNAY
Okunmamış her eser bir yeniliktir okurun dünyası için Amarna okuyarak karar verebilrsiniz buna ancak
Sevgili Amarna
ilginizi çekerse ;
Yaşar Nuri
Cemalnur Sargut
Cemil Kılıç okumanızı da tavsiye edebilirim
İyi kötü müslüman olan herkes dinini bilir Nihat bey
müslümanım demekle olmuyor maalesef
önce mümin olmak gerek asıl mesele o
Yaşar Nuri den
Kur’an, kader kavramıyla ‘sünnetullah’ da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir.
Kader kökünden gelen ve ölçüye bağlamak anlamında olan ‘takdîr’ sözcüğü de tabiat kanunları, değişmez ölçüler anlamında kullanılmıştır. Bu kullanıma göre, Ay ve Güneş’in belirlenmiş ölçülere göre seyretmeleri, her türlü iş ve oluşun, her türlü yaratılış ve yaratışın seyri Allah’ın bir takdiri yani ölçülendirmesidir.(En’am, 95; Furkan, 2; Yâsîn, 38; Fussılet, 12)
Biz burada bir satranç benzetmesi kullanıyoruz. Kader diye anılan tabiat kanunları, satrancın nasıl oynanacağına ilişkin kurallara benzer. Bu kuralları Yaratıcı koyar.
Bize düşen, bu kuralları değiştirmek değil, satrancı onlara uygun oynayarak kazanmaktır.
Allah, satrancın galip veya mağlubunu önceden belirlemez, ilan etmez. Ama Allah, sonsuz bilgisiyle satrancın galip ve mağlubunu ilk bakışında anlar, bilir.
Beceriksiz oynayanın yenilgisinin sebebi O’nun bilmesi değildir, kendisinin yanlış oynamasıdır.
Çok da güzel açıklamış Rahmet olsun kendisine saygıyla
İncinmiş mısraların karanlığında yağdı gözyaşları...
kirpiklerim pusuda çiy'den ürküyor
Yaptıkları insan hatalarını kadere bağlayanlara deyin bu sözleri Rabia hanım
kader ve kaza belirlenmiştir zaten kitapda
Bakın Nihat bey ölçüyü ya da kaderi yanlış şeylerle bağlıyorsunuz
o kader değil insan kaynaklı hatadır
doğum ve ölüm kaderdir
çok ince ayrıntılar vardır hepsinde
Yaşam süreci içinde bize verilen aklı doğru kullanmakla ilgilidir yani kazaya girer Nihat bey
aklını kullanmayanın vay haline
Her şey nasıl da değişiyor
Hiçbir şey değişmezken
Hiçbir şey olmuyor
Her şey olurken...
Yaradanın ezeli ve ebedi bilgisi ve sonsuz gücü ile yarattığı her şey kader ya da ölçü ile belirlenmiştir elbette
İnsan hem madde hem manevi açıdan çok zengindir.. Ruhen bakmak gerekir sevgili Gün Işığı...
Kim iyi ki masum olan çocuklardan başka...
Tuhaf olan şu ki ;
Kötü dediğimiz insanlara sorsan,
Bizde kötüyüz...
Günaydın....
Kelama ihtiyaç yok, aşk sana figandır.
sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca
Şems_i Tebrizi
Arınan kurtuldu kirlenen mahvoldu..
Şems suresi 9/10
Teşekkürler Nihat Bey
Duydun mu sustuklarımı?
Teşekkür ederim Yasemin.
Can da sensin inci de yüreğinden dökülen sözlerin.
Merhamet masum olduğu için her kalbe misafir olmaz.
İbn-i Haldun
Kimya Hatun hep güzellik saçar o naif yüreğin bilirim can :)
Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana içinde inci vardır.
Ben teşekkür ederim Amarna değerli yazıların için.
Sevgi ve muhabbetle..
"...ben ona sabah olamasam da
dingin bir ikindi üstü olayım istemiştim
o her şeyin usul usul durulduğu saatlerde
gelsin,yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
dinlendireyim istemiştim gölgemin serinliğinde
üşütmek istememiştim
.
ben o'na sevgi büyük bir deniz
ömür bir köpüktür demiştim dalgaların ucunda
uçuşan,kırılan,dağılan,çoğalan
mavi resimler çizerek nemli bir sesle
kentin yürüyüşle güzelleşen yollarına
ne köpüksüz deniz,ne denizsiz köpük olur
ve kimse bilemez demiştim hangi kıyılara vuracağını...
alıp o köpüğü avuçlarıma,zamansız
öldürmek istememiştim
çarparak yüreğimin kıyılarına
.
ben ona ne istemişsem yalnızlık aylarında
gecikmiş...ince...güzel ve uzak
biraz da kendime istemiştim
sevgi adına..."
Şükrü Erbaş
Doğanın kalemiyle doğanın kâğıdına şiirler yazamazdı insan.
Kalem kaim, kağıt daim olsun Amarna.
Kalem kağıda aşinadır.
Bu yüzdendir içini kağıda döker..
Gönül sır'dır dermiş eskiler. Olur olmaz herkesle her şeyin paylaşılamayacağına dair bir şifre sanki. Çünkü insanoğlu ayıp arar,kusur arar. senin üzüntün onun neşesi olur.Gönül ancak güzel görene, güzel konuşana,güzel saklayana açılır. Onlara da ehl-i muhabbet denir.
Sonra da insan,dünya telaşına kapılarak, kuruyup gidecek..