Kültür Sanat Edebiyat Şiir

hz. adem sizce ne demek, hz. adem size neyi çağrıştırıyor?

hz. adem terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi

  • Ayhan Bilge Ateş
    Ayhan Bilge Ateş

    Yeryüzüne inen ilk mükemmel insan
    Bu günkü deyimle belki ilk avatar

  • Osman Aslan
    Osman Aslan

    Uzaktan akrabam :)

  • Recep Van
    Recep Van

    hey yorum yapan güzel insanlar siz daha kendinizi bile tanımamışsınız. Gelip yorum yapıyorsunuz önce kendinizi tanıyın zaten tanım ortaya çıkar

  • Şerife Duman
    Şerife Duman

    Hz Adem (a.s.) selam olsun.....
    İlk Peygamber....
    İlk insan.....
    İnsanlığın ilk atası.....
    İlk secde eden....
    Kabe-i Muazzama'yı inşa eden....

    Hurma da Adem (a.s.) 'ın kokusu vardır...

  • Mustafa Azizoğlu
    Mustafa Azizoğlu

    Hz.Adem ilk insan ilk peygamber ve bütün insanların ilk babasıdır.

  • Leyla Gül
    Leyla Gül

    Çocukluğu olmayan..
    ..

  • Metin Mert
    Metin Mert

    ilk insan...ilk peygamber..yeryuzunde olma sebebimiz..havva anamizin esi..ureme sebebimiz...sinavin baslangici..

  • Vera Tunahan
    Vera Tunahan

    evet.hatta dokumacılık,ekmek yapma gibi becerileri olduğu hatta bilinenin de ötesinde ilim ve fenden yoksun olmadıkları bir gerçektir.hatta okuma ve yazmalarını da kendilerine göre geliştirmişler bir rivayete göre.

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    mesleklerinin
    çiftçilik ve demircilik olması ilginç..
    ikiside toprakla alakalı...
    çok fikir üretilebilir bu konuyla ilgili..

  • Ahmet Şirin
    Ahmet Şirin

    Sümer, sabii, mısır, yunan efsanelerinde de farklı bi isimle geçer. Kendisinin yaşadığından şüphe duyulmaktadır. Ne zaman yaşadığı konusunda somut bi kanıt yoktur. Sadece ilk insan olduğu bilinir. Ondan ötesi yoktur.

  • Abdurrahman Soytürk
    Abdurrahman Soytürk

    h.z. adem ilk insan demek

  • Var Mısın?
    Var Mısın?

    adem insan veya insanoğlu anlamlarına da denk gelmektedir..

  • Cay Keyfi
    Cay Keyfi

    Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in (as) Eğe Kemiğinden Yaratılması...

    İnsan, tekâmül neticesi şu hali iktisap etmiş bir varlık değildir. O müstakillen, bir nev'i olarak yaratılmıştır. Yoksa, nev'ilerin değişmesi neticesinde bir şeyler iktisap ede ede bu hâle gelmemiştir. İstifa-i tabii'ye (natürel seleksiyon) uğrayarak da bu hale gelmiş değildir. İnsan, nev'i olarak, Allah tarafından yaratılmıştır. Hz. Adem de bir bakıma, Hz. Mesih gibi mucize olarak yaratılmıştır. Sebepler alemi içinde mucizeyi izah etmeye de imkan yoktur. Doğrusu, canlının meydana gelişini, ne tabiatçılar, ne de tekamülcüler pozitif olarak ispat etmiş değillerdir. Ortaya attıkları nazariyeler, ilmî bir tarafı olmayan tutarsız şeylerdir ve çok zayıf payandalar üzerinde durmaktadırlar... Yapılan haklı tenkitler karşısında da, artık iflas etmiş sayılırlar. Bu hususta yazılmış eserler, yapılmış konuşmalar var; istifade için onlara başvurulabilir...
    Sebepler alemi içinde bir meseleyi ele alırken, onu illet-malul (sebep-netice) dengesi içinde 'tenâsüb-ü illiyet prensibi'ne göre ele alırız. Mesela diyoruz ki; bir tohumdan bir ağacın meydana gelmesi için, Allah'ın (cc) izniyle evvelâ buna zemin, toprak, vasat, atmosfer, tohumun ve tohumun da ukde-i hayatiyesinin müsait olması gibi şartlar lazımdır. İşte bu sebepler, omuz omuza verince 'illet-i tâmme' dediğimiz şey meydana gelir. Bu illet (sebep) , malûlün (netice) vücudunu zarurî kılar. Yani, Allah'ın izniyle bu sebepler toplanınca, bir ruşeym bir başak, bir yumurta da bir civciv olur.
    İnsanın ilk yaradılışı bir mucizedir. Bu meseleyi sebep-netice münasebeti içinde şöyle ele alabiliriz. Diyelim ki; bir canlıdan, diğer bir canlı elde etmek için, bir kuşla bir tavuğu veya bir atla merkebi çiftleştirdiniz; birincisinden hiçbir şey olmaz. İkincisinden de nesli devam etmeyecek olan katır meydana gelir. Burada illet eksiktir; yani 'tenâsüb-ü illiyet' prensibine göre neticeye gitmede kusur vardır. Ama, erkek ve kadından, bir insanın elde edilmesi için, erkek spermi, kadının rahminde yumurta ile bütünleşirse, mualece tam, sebepler eksiksiz ve her şey mükemmeldir. O zaman Allah'ın emri ve izniyle cenin teşekkül edebilir, büyür.. geçireceği safhaları geçirir ve dünyaya gelir. Burada, sebepler tam içtima ettiğinden, beklediğiniz neticeyi elde etmiş olursunuz. Vakıa, harikulâde kabilinden Allah (cc) onu da değiştirebilir ve ayrı bir kabiliyette, değişik mahiyette de dünyaya getirebilir...
    Evet bu, işin esbap içinde îzahıdır. Mesele, illetle-ma'lûller, sebepler-neticeler üstü cereyan ederse, o zaman evolüsyonla, natürel seleksiyonla değil, Allah'ın (cc) ve Resulünün (sav) anlattığı şekilde kabul etmemiz iktiza eder.
    Allah diyor ki: 'Sizin izah edemediğiniz noktayı ben size anlatayım; 'bu bir mûcizedir. Hz.Adem annesiz babasız; Hz. Mesih ise babasız bir mucizedir. Allah, herhangi bir varlığı bazan anasız, bazan babasız meydana getirdiği gibi, bazen de hem anasız, hem de babasız yaratabilir. Ve işte, Hz. Adem'in yaratılması da böyledir ve bu yaratılışı sebeplerle izah etmeye, imkân yoktur. Kur'an-ı Kerim meydan okuyor. 'Gezsinler yeryüzünü, hilkat nasıl başladı görsünler.' (Ankebut/20) Yokluktan varlığa geçişi nasıl izah edecekler?
    Bunun gibi, Hz. Havva'nın, Hz. Adem'den yaratılması meselesi de, başka bir mucizedir. Onun için, sebeplerin cereyanı içinde bunu da, izah edemiyoruz. Tabii edemiyoruz diye inkâra kalkışmak da, safdillik olur. Çünkü aynı şey Hz. Adem ve Hz. Mesih için de bahis mevzuudur.
    Hz. Adem ve Havva'nın yaradılışı unutulduğu için, Hz. Mesih'in yaratılışı ile Allah, yeniden ilk yaratılışa nazarları çeviriverdi ve Hz. Mesih'in dünyaya gelişini soranlara: 'Allah'ın nezdinde Hz. İsâ'nın durumu, Hz. Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra da ona 'ol' dedi ve oluverdi.' (Ali İmran/59) buyurmaktadır..
    Evet, insanlık ilk mebdei unutmuştu. Hz. Mesih'le Allah (cc) onu yeniden hatırlatıverdi.
    Şimdi serrişte edilmek istenen Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in eğe-kemiğinden yaratılması meselesine gelelim: Ben bu hususta da yine bir diyalektik yapılmak istendiği kanaatindeyim. Diyalektiğe mevzu teşkil eden husus şu: Hz. Adem'in kaburgalarının en küçük, en kısa kaburgasından bir parça alınıp, ondan Hz. Havvâ yaratılıyor.. Niye eğe kemiği ve niye Hz. Adem'den? Evvelâ şuna dikkatinizi rica edeceğim; insanın Allah tarafından yaratıldığına o kadar kuvvetli deliller vardır ki, bunu inkâr etmek mümkün değildir. Ve aynı zamanda bu, Allah'ın varlığına zâhir ve bâhir bir delildir. Kâinat binlerce kanun, nizam ve prensipleriyle aynı şeyi anlatıyor. İnsanın, enfüsi hüviyeti, iç alemi, kalbi, sırrı, daha keşfedilemeyen bir sürü letâifi hep Allah'ı gösteriyor. Daha bunlar gibi Allah'ın varlığına kati şahit olacak binlerce delil var. Hemen herkes; feylesof, mütefekkir, kelamcı, bu delillerden bir kısmına tutunmuş, onlarla sahil-i selamete çıkmağa çalışıyor. Hele bunların bin tânesi bir araya getirilince, Allah'ın varlığını gösteren ne müthiş, ne güçlü bir delil olur, kıyası dahi kabil değil.
    Şimdi bir kısım inkârcılar, bütün delillere gözlerini kapayarak sadece, Hz. Adem'in eğe kemiğinden, Hz. Havva'nın, yaratılması meselesini, inkâra vesile gibi göstermek istemektedirler. Bunların durumunu Büyük Mürşit şöyle bir misalle dile getiriyor: 'Arkadaş! Nefsin vücudunda bir körlük vardır. O körlük onun vücudunda devam ettiği müddetçe, hakikat güneşinin görünmesine bir engel teşkil eder. Evet, müşahede ile sabittir ki; bir mimar elinden çıktığını gösteren katı, yakîn bürhan ve delillerle dolu büyük bir kalede. küçük bir taşta, küçük bir muvazenesizlik görülse, o kör olası nefis, o kaleyi tamamen inkâr eder ve altını üstüne getirir. İşte nefsin cehaleti, hamakatı bu gibi insafsızca tahribattan anlaşılır.' Bu düpedüz bir şartlanmışlık, bir peşin hükümlülük ve muhakemesizlikten başka bir şey değildir. Evet, ister insan, ister kâinat, baştan aşağıya, Allah'ın varlığı hakkında, binlerce delil, binlerce beyan olarak bu hakikatı ilân ettiği halde, her şeye böyle tek taraflı bakmak, mahrumiyet değil de ya nedir..?

    Eğe kemiği meselesi, Buhari, Müslim, Ahmet b. Hanbel'in Müsned'inde anlatılıyor. Bu kitaplarda zikredilen hadis-i şerif, Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in eğe kemiğinden yaratıldığını ifade ettiği gibi, Kur'an-ı Kerim de Nisa suresinde 'Ey insanlar O Adab'a karşı gelmekten sakının, korkun ve himayesine girin ki, O sizi bir nefisten yarattı ve eşini de ondan yarattı.' Sure şeklinde meseleye temas ediyor. Burada Arap dilinin karakteristik hususlarından birisine dikkatinizi rica edeceğim. Dişiye râci zamirler 'Hâ' şeklinde; erkeğe râci zamirler 'Hû' şeklindedir. Bunu aşağıdaki ayette açık olarak görmek mümkündür: 'Sizi bir nefisten yarattı; eşinizi de ondan yarattı.' (Zümer/6) Bu ifade üzerinde biraz duralım. Demek ki, Cenab-ı Hak evvelâ Hz. Havva'yı, zât-ı Adem'den değil de mâhiyet-i Adem'den yarattı. Çok dakik bir husustur bu... Nefs-i Adem, mâhiyet-i Adem'den başkadır. Meselâ bir insanın, 'zatı budur, boyu şu kadar, kilosu bu kadar, edası şöyledir' denilir. Bir de onun mahiyeti, iç ve dış âlemi, düşünceleri, Allah'a yakınlık ve uzaklığı vardır. Eğer bir insan esas benliği ile ele alınacaksa, ikinci şıkkı, yani mâhiyetiyle ele alınacaktır. Aslında öbür yanı, sırf bir iskelettir. Şimdi bu mânâdaki bir insan, benliği ve nefsi itibariyle başka, cesedi itibariyle başkadır. Kur'an-ı Kerim Hz.Havva'nın hilkatini ele alırken:'minha'sözüyle 'o nefisten' diyor; Adem'den değil.
    Ayrıca, hadis mütevatir olmayıp, âhâdi olduğu için, böyle tek kişinin rivayet ettiği bir hadisi âyetle izah etmek icap eder. Bu husus ayet ve hadislerin izahında önemli bir usûldur. Ayet burada mütevatir ve Allah'ın kelâmıdır. Öyle ise, hadisi ayete ircâ etmek ve müphem noktaları ayetle aydınlatmak gerekir. Evvela, Resul-ü Ekrem'in (sav) bu Hadis-i Şerif'i ifade buyururken, bu sözün söylenmesine esas teşkil eden hususun bilinmesi çok önemlidir ve mutlaka buna dikkat etmek lazım gelir. Buyuruyor ki:'Kadınlara hayır tavsiye edin.'Yani,onlara daima iyiliği, güzelliği anlatın ve nasihatçı olun ki, istikamet kazansınlar. Çünkü kadın eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğer onları çarçabuk düzeltmeye kalkarsanız kırıverirsiniz; İhmal ederseniz, bu sefer de eğri kalırlar. Demek ki, burada sözün irâdına sebep olan şey, yani hadisin üzerinde dönüp durduğu husus, 'menat' kadının terbiyesi ve ev siyasetidir. Evet, onu çabuk düzelteyim derseniz kırıverirsiniz; hiç düzeltmeyeyim derseniz, bu defa da olduğu gibi kalır.
    Allah'ın Resulü (sav) bunu anlatmak için bir husus tespit ediyor. O da, erkeğe nispeten kadının eğriliğe daha müsait olması, inceliği ve kırılırlığı... Demek ki, esasen Hadis-i Şerifte anlatılmak istenilen şey, Hz.Havva'nın eğe kemiğinden yaratılmış olması değil; kadının kendi haline bırakılırsa eğri kalacağı, ölçüsüz bir düzeltmeye gidince de, kırılacağı hususudur.
    Tabii, burada ifadenin bu şekilde irâd edilmesi ne hikmete binâendir, o da ayrı bir mesele...
    Resul-ü Ekrem (sav) bunu ifade ederken,'min dal'ihî' 'eğe kemiğinden' demiş. Buradaki `inin' Türkçe'mizde, 'den' karşılığıdır. Ama bu bazan 'teb'iz' içindir, bir şeyin bir parçasından, bazısından demektir. Bazen 'beyan' mânâsına gelir, şu cins şeyden demektir. Binâenaleyh, burada Resul-ü Ekrem (sav) meseleyi kestirip atmadığına göre, başka mânâlar da akla gelebilir.
    Efendimiz'in (sav) bu türden pek çok ifadeleri vardır... Meselâ buyuruyor ki, Her canlının bir şeytanı vardır. Hayvanların şeytanı da şudur.' Kaçan bir deve münasebeti ile, bunu söylüyor. Ve devam ediyor; 'Deve şeytandan yaratılmıştır.' Şeytanın artığından gibi bir şey... Esasen Efendimiz (sav) bu ifadelerinde; nasıl insanların şeytanları var; öyle de, hayvanlar içinde de, şeytanların yaptığı şeyleri yapanlar vardır; diyerek şeytandan ziyade, şeytanca davranışa dikkati çekmiştir. Aslında bizler de duygusuz, hissiz bir adama: 'Bu adam odundandır.' deriz. Elbette ki hiç kimse, bu adamın maddesinin odun olduğuna hükmetmez. Belki duygusuz, katı, en ufak bir hassasiyet yoktur, mânâsına hamleder ve öyle anlar. Bunun gibi 'Falan insan şeytandır' dendiği zaman; iğfal, idlâl eder, insanları baştan çıkarır mânâsı kastedilmiştir.
    Şimdi, başta söylediğim âyetin mânâsına dikkat ederek Efendimiz'in (sav) sözüne bakalım. Kadın, erkeğin 'eğe kemiğinden yaratılmıştır. Yani, bir bakıma kadın erkeğin bir parçasındandır; yani, aynen erkeğin cinsinden ve mahiyetinden bir varlıktır. Yani onun protein çorbası ne ise, onun ki de odur. Yoksa aynı cinsten olmasalar, telkih ve aşılama olmadığı gibi nesil de üremez. Çünkü ayetin sonunda şöyle diyor:
    'Sonra onlardan birçok erkek ve kadınlar üretiverdi.' (Nisa/1) Ayrı cinsten olsa üreme olmayacaktı. Demek ki aynı olması lazım...
    Hadiste 'dalâa' kelimesinin kullanılması, kök itibariyle eğrilik tabirinden daha çok,eğriliğe meyilli olduğuna, çabuk eğrilebilecek durumda olduğuna işaret içindir.
    Resul-ü Ekrem (sav) bu tabiri seçmişlerdir. Yani kadın erkekten daha çabuk bozulabilir ki, böyle bir husus, münakaşası yapılmayacak kadar açıktır ve hal-i âlem buna şâhiddir. Evet, bugün ehl-i gaflet, ehl-i dalâlet; kadını, erkekleri baştan çıkarmak için bir olta olarak kullanmaktadır. Hele şu 20. asırda kadın, öyle pâyimâl olmuştur ki, hiçbir devirde onun bu kadar zebil olduğunu göstermek mümkün değildir. Reklamlar müessir olsun diye en âdi reklamlarda dahi onun âlet edilmesi, hadiste işaret buyurduğu gibi, onun boşluk ve zaaflarını göstermesi bakımından fevkalâde manidâr olur.. Tekerleklerin üzerine; helâ ve banyo malzemesi üzerine, sucuk ve sosis üzerine yapıştırılan kadın resimlerini izah etmek mümkün müdür? Ve bu bayağı şeylerle kadın arasındaki münasebet nedir...? Demek ki, kadın ehl-i dalâlet ve ehl-i gaflet tarafından bir kısım eğriliğe-büğrülüğe alet edilecekmiş ki, ileride zuhur edecek böyle bir eğriliği, Resul-ü Ekrem (sav) erkeğin en eğri tarafından alınmış diye ifade buyurdular. Evet, sanki kadın, o cinsin en eğri yanlarını nefsinde toplamış da bir mânâda eğriliğin timsali olmuş gibidir. Herhalde bu hususu ifade etmek için, bundan daha güzel ve tatlı bir tâbir seçilemezdi.
    Ayrı bir hususu daha bu münasebetle ele alalım. Tevrat'ın Tekvin bölümünde Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in bir tarafından alınıp yaratıldığı açıkça ifade edilmektedir. Esasen Hz. Adem'in herhangi bir tarafından Hz. Havva'nın alınmasında hiç bir beis yoktur. Allah'ın mucize olarak yarattığı Hz. Adem, daha su-toprak arası bir halde iken, o çorbanın bir tarafından bir parça alınıp, ondan da Hz. Havva'nın yaratılması, hiçte istiğrab edilecek bir husus değil. Aslında, ilk hilkat bir mucizedir. Hz. Adem de, Havva da bu mucizenin eseridirler. İlim, bu hususta kolsuz, kanatsız, gözsüz ve sağırdır ve ilk hilkat için bir şey söyleyememekte, ma'kul bir tefsir getirememektedir. Binâenâleyh ilk hilkati zaten mucize olarak ele alıyor ve Allah'ın dediğine teslim oluyoruz. Bunu da ceffel-kalem, körü körüne değil, bilakis, atomdan-kâinata, her şeyde Allah'ın ilim, irade ve kudretinin Kahhar hakimiyetini ilim ve fen pencerelerinden göre göre, hissede hissede kabul ediyoruz.
    Doğruyu O bilir ve doğru O'nun dediklerinde aranmalıdır.

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Kadın Eğri Kemikten mi Yaratıldı?

    Bu konuda üç görüş vardır?

    1- Hz. Havva, Hz. Adem'in Kaburga Kemiğinden Yaratıldı: Hz. Havva'nın yaradılışı kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer:
    'Ey insanoğlu, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun'(Nisa Süresi:1) Bu âyet-i celile ve diğer âyet-i kerimelerde Hz. Havva'nın, Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair hiç bir işaret yoktur.

    Bu konuda kitaplarda şöyle bazı rivatetler vardır: 'Allah, Adem'i uykuya daldırdıktan sonra sol tarafındaki kaburgalardan birini aldı. Bu kaburganın yerini hemen et bürüdü iyileşti. O anda Adem uyandı. Allah bu kaburgadan Havva'yı yaratıncaya kadar uykusundan kalkmadı. Adem uykusundan kalkarak bir tarafında Havva'yı görünce 'Etim, kanım, eşim' dedi.

    Mücahit de şöyle diyor. 'Allah, Adem uykuda iken Havva'yı onun aşağıdaki iki eğe kemiğinden yarattı'.

    Bu rivayetlerin doğruluğunu Allah bilir. Çünkü Tevrat'ta Hz. Havva'nınyaradılışı şöyle anlatılır. 'Ve Rab allah dedi: Adam'ın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. Ve Rab Allah, Adem'in üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu, onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini otla doldurdu. Ve Rab Allah Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratıp onu Ademe getirdi. Ve Adem dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, bu insandan alındığı için ona 'nisa' ismi verilsin dedi. Ve Adem karısının ismini Havva koydu, çünkü bütün yaşayanların anası oldu.' (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin: 2/18-23) Yine Yahudilerin kutsal kitabı Talmud'da şu ayrıntı vardır. ' Havva, Adem'in onüçüncü kaburga kemiğinden yaratıldı.'

    Bu haber Hz. Peygambere ulaşınca kadınların hatası olduğu zaman bağışlanmaları gerektiğini, bedenlerinin nazik ve ruhlarının hassas olduğuna işaret etmekle yorumlamıştır.

    Bundan beşyüz sene öncesine kadar Avrupalılar, Tevrat'ın bu sözüne bakarak erkeğin kaburga kemiklerinin kadınlarınkinden bir eksik sanıyorlardı. Kadınla erkeğin kaburga kemiğinin aynı olduğu ilmen isbat edilince bütün Avrupa şaşırmıştı.

    Bu rivayetleri kitaplarına alan bazı müfessirler, bunların: Tevrattan alınma olduğunu açıklamıştır. İmam Taberi: 'Bu rivayetlerin doğruluğunu Allah bilir,' diyerek bu rivayet hakkındaki şüphesini belirtmiştir. İbn-i İshak da bu konuda şöyle der. 'Hz.Havva'nın, Hz. Adem'in sol kaburga kemiğinden yaratıldığı şeklindeki haber haber, Yahudilerden nakledilmiştir.

    Birinci görüşte olanlar şu hadis şerifleri delil getirmişlerdir. 'Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı, en üst tyarafıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, hali üzerinde bırakırsan öyle kalır.. Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz' Diğer hadis-i şerifte: 'Kadın eğri kaburga kemiği gibidir. Eğer doğrultmaya kalkışırsan kırarsım Eğer mutlu bir hayat yaşamak istersen o eğriliği ile beraber faydalanırsın.'

    Bu ve benzeri hadisler Hz. Havva'nı kaburga kemiğinden yaratıldığına delil olmaz. Çünkü bu hadisler mecazdır; kadınla iyi geçinmeyi tavsiye eden hadislerdir.

    Buhariyi şerheden merhum Kamil Miras şöyle der: 'Hadis'in bu ifadesiyle kadın cinsinin fıtrat açısından asabi olduğunu ve fıtratı gereği çabuk sinirlenerek eğrilik ve huysuzluk göstermesine işaret olunup erkeklerin kadınlar hakkında hayırlı olmaları emrolunmuştur'.

    Kadının bu yönünü Tıp alimleri de aynı şekilde açıklar. Ord.Prof. Mazhar Osman şöyle der: 'Kadının esas mizacı heyecanlılıktır. Bütün kadınlarda buna rastlanır. Ruh hastalıkları kadınlarda daha çoktur. En vahşi kavimlerden en medeni milletlerin kadınlarınma, medeni terbiye görmüş hanımından eğitimsiz bir köy kızına varıncaya kadar kadınlığın müşterek hisleri vardır. Her kadın ayının yarısını hazırlanma, adet, adetten sonra gayri tabilik, adete yarı hasta olarak geçirir'.

    Birinci görüş, hem Kur'an'a hem de sünnete ters düşer.. Bu görüş tamamne İsrailiyattır. En doğrusunu allah bilir.

    2- Hz. Havva, Hz. Adem'den Yaratılmıştır: Bu görüşte olanlar, Hz. Havva Hz.Adem'den yaratıldı derler, fakat kaburga kemiği gibi, neresinden yaratıldığı konusunda bir şey söylemezler. Çünkü Kur'an ve sünnette böyle bir ayrıntı yoktur.
    'Ey insanlar, sizi tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkek ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun'(Nisa Süresi:1)

    Ayette geçen 'nefis' kelimesi kapalı ve çok geniş anlamı olan bir kelimedir. üzerinde çok ihtilaf vardır. Görüş farklılığı da buradan gelmektedir.

    Nefis;
    1) İnsan, ruh, can, hayat, zat, şahıs
    2) Cins, hakikat, asıl, cevher, madde, insanı oluşturan hakikat, birşeyin tamamı hakikatı demektir.

    Ayette geçen 'nefs' kelimesi, insanruh, zat anlamına gelir görüşünde olanlara göre, bu ayat ve benzeri ayetler, Havva'nın Adem'den yaratıldığına işaret eder. Ancak Havva'nın Adem'den nasıl yaratıldığı, neresinden yaratıldığı konusunda ayrıntılı kesin bilgi Kur'an-ı Kerim ve hadislerde yoktur.

    Ayette geçen 'Tek nefsin' Adem olduğuna dair açık ayet ve hadis yoktur. Bazı müfessirler 'Tek nefis'ten Hz.Adem'in kastedildiğini söylerler.

    İbni abbas şöyle der: 'Kadın erkekten yaratılmıştır. Bu yüzden kadının gözü erkektedir. erkek ise topraktan yaratılmıştır. Bu yüzden erkeğin gözü topraktadır'.

    Elmalı'l ıHamdi Yazır da şöyle der. Tek nefisten murat Hazreti Adem, eşinden murat da Hz.Havva olduğuna dair ittifak ve icma vardır'.

    Bu konuda birkaç ayet daha var:
    ' Allah sizi tek nefisten yarattı. Burası gelip geçici yerdir'(Enam Suresi: 98)
    'Sizi birtek nefisten yaratıp onunla huzura kavuşsun diye eşini aynı nefisten yaratan O'dur.' (Araf Suresi: 189) .
    'Sizi tek nefisten yarattı, sonra ondan eşinizi meydana getirdi.' (Zümer Suresi:30)

    Bu görüşe göre, Kur'an-ı Kerimde Hz.Havva'nın, Hz. Adem'den yaratılmış olduğu bildirilmiştir. Bunun dışında herhangi bir açılama yoktur.

    Biz, Resulullah'ın getirdiği vahye olduğu gibi inanırız. Ne eksiltiriz, ne de çoğaltırız. Cenab-ı Hak ayette 'nefs' kelimesini kapalı olarak zikrediyor, insanları ondan yarattı diyor. Biz de olduğu şekilde buna inanırız. Nasıl, ve ne şekilde, neresinden yaratıldığı konusuna girmeyiniz.

    3- Hz. Havva Topraktan Yaratılmıştır: Cenâb-ı Hak, Havva'ya Adem'i yarattığı gibi maddeden, topraktan yaratmıştır. Kur'an, kadın-erkek ayrımı yapmadan mutlak insanıntopraktan yaratıldığını söyler. Kur'an da bu konuda tam açıklık vardır.

    'Allah sizi çamurdan yarattı' (Enam Suresi: 2)
    'Allah insanı çamurdan yaratmaya başladı.' (Secde Suresi: 7)
    'Biz insanı çamur'un süzülmüşünden yarattık.' (Müminun Suresi: 13)
    'Ben çamurdan bir insan yaratacağım' (Sad Suresi: 71)
    'Biz insanı pişmiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık.'(Hicr Suresi: 26)

    Bu ayetlerde görüldüğü gibi Cenab-ı Hak, insanı kadın-erkek tek bir maddeden, topraktan çamurdan yaratmıştır. Kadın ve erkeğin ayrı ayrı maddeden ve ayrı yerlerde yaratıldığını söylemediği gibi ona işaret bile etmemiştir. ancak topraktan nasıl yaratıldığına dair tafsilat vermemektedir. Ancak ruhunun yüce Allah'ın ruhundan bir nafha olduğunu Kur'an-ı Kerim haber vermektedir.
    'Rabbin meleklere demişti ki: Ben balçıktan işlenebilen kara çamurdan bir insan yaratacağım. Onu kılığına koyup ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın.' (Hicr Suresi: (28-29)

    Toprak insan bedeninin başlangıç maddesini oluşturmaktadır. Bütün insanların yaradılışının toprakla ilgili olduğuna Kur'an'da işaret ediliyor:
    'Allah'ı nasıl inkar edersiniz ki, siz ölü idiniz. O sizi diriltti, yine öldürecek, yine diriltecek, sonra O'na döndürüleceksiniz.' (Bakara Suresi: 28)
    Bediuzzaman Said nursi bu ayet-i tefsir ederken der ki: 'İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, alemin zerreleri içinde (toprak içinde) cansız, dağınık bir şekilde iken bakarsınız ki, özel bir kanunla, muayyen bir nizam ile intizam altına alarak baba sulbüne gönderir. Baba sülbünde sakin, gizli bir durumda iken, birden bire bölük bölük, muayyen bir nizamla, bir kasd ve hikmet altında ana rahmine intikal eder.
    QAlemin içindeki zerreler, baba sülbüne intikal edince başka suretlere girerler; ana rahminde başka suretlere dönerler. Nutfe de başka durum alırlar, sonra alaka olur, sonra et parçası olur, sonra insan suretine girer. Bu kadar acaib değişimler esnasında zerreler öyle muntazam hareket eder, öyle muayyen dusturlar üzerine cereyan eder ki, sanki bir zerre, alemin zerreleri içinde iken görevlendirilmiş ve Rauf'un gözünde yer alıp görev yapmak üzere yola çıkarılmıştır.'

    Hz.Havva'nın topraktan yaratıldığı ile ilgili bir çok tefsirde şu ibare yer almaktadır. 'Adem'i topraktan yaratmaya kadir olan Allah,Havva'yı da topraktan yaratmaya kadirdir. Durum böyle olunca O'nun Adem'in kaburgasından yaratılmasının faydası nedir'

    Bu araştırmadan sonra kanaatimize göre üçüncü görüş daha sahihtir. En doğrusunu Allah bilir.

    Kaynak:
    Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN

    www.muslimwoman.net/kadin/06.htm
    mitglied.lycos.de/islamdakadin/ genelkultur/kemikten.htm

  • Cay Keyfi
    Cay Keyfi

    Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk peygamber,bütün insanların babası. Allahü teâlânın emri ile melekler çeşitli memleketlerden topraklar getirdiler. Çeşitli memleketlerden getirilen toprakları melekler su ile çamur yapıp insan şekline koydular. Bu şekilde Mekke ile Tâif arasında kırk yıl yatıp 'salsâl' oldu yâni pişmiş gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselâmın nûru alnına kondu. Sonra Muharremin onuncu Cumâ günü rûh verildi. Her şeyin ismi ve faydası kendisine bildirildi. Boyu ve yaşı kesin olarak bildirilmedi. Allahü teâlânın emri ile bütün melekler Âdem aleyhisselâma karşı secde ettiler. Uzun zaman meleklerin hocalığını yapmış olan İblis, kibirlenip bu emre karşı geldi ve Âdem aleyhisselâma karşı secde etmedi. 'O çamurdan yaratıldı, ben ise ateşten yaratıldım. Ondan üstünüm.' iddiâsında bulundu. İblis (şeytan) kendini üstün görüp, kibirlenerek Allahü teâlânın emrine uymayınca gadab-ı ilâhiyyeye uğradı ve Cennet'ten kovuldu. Âdem aleyhisselâm kırk yaşındayken Firdevs adındaki Cennet'e götürüldü. Cennet'te bulunduğu sırada veya daha önce Mekke dışında uyurken sol kaburga kemiğinden hazret-i Havvâ yaratıldı. Allahü teâlâ onları birbirine nikâh etti. Cennet'te yerleşmelerini ve Cennet'in meyvelerinden dilediklerini yemelerini bildirdi. Fakat, Cennet'te bulunan bir ağaç için, 'Bu ağaca yaklaşmayın, bu ağaçtan yemeyin.' buyurdu.Âdem aleyhisselâm ve Havvâ vâlidemiz, Cennet'te bin yıl kadar yaşayıp, İblisin yalan yeminine inanarak yasak edilen ağacın meyvesinden unutarak önce hazret-i Havvâ, sonra Âdem aleyhisselâm yedikleri için Cennet'ten çıkarıldılar. Âdem aleyhisselâm Hindistan'da Seylan (Serendib) Adasına, Havvâ ise Cidde'ye indirildi. Birbirlerinden ikiyüz sene müddetle ayrı kalan Âdem aleyhisselâm ve hazret-i Havvâ bu müddet içinde ağlayıp yalvardıktan sonra tövbe ve duâları kabûl oldu. Hacca gelmeleri emrolundu.
    Arafât Ovasında hazret-i Havvâ ile buluştu. Kâbe'yi inşâ etti. Her sene hac yaptı. Arafât Meydanında veya başka meydanda kıyâmete kadar gelecek çocukları belinden zerreler hâlinde çıkarıldı. 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ' diye soruldu. Hepsi; 'Belâ=Evet! ' dediler. Sonra hepsi zerreler hâline gelip beline girdiler. Buna 'Ahd-ü-Misâk' ve 'Kâlû Belâ' denildi. Âdem aleyhisselâm ve hazret-i Havvâ daha sonra şam'a geldiler. Burada yirmi defâ ikiz evlâdı oldu. Bir defâ da yalnız Şît aleyhisselâm oldu. Neslinden kırkbin kişiyi gördü. Oğullarına ve torunlarına peygamber olarak gönderildi. Cebrâil aleyhisselâm kendisine oniki defâ geldi. Kendisine on suhuf (forma) kitap verildi. Bu kitapta; îmân edilecek hususlar, çeşitli diller ve lügatler, her gün bir vakit namaz kılmak, gusül boy abdesti almak, oruç tutmak, leş, kan, domuz eti yememek, tıb, ilaçlar, hesab, geometri gibi şeyler bildirildi. Ayrıca fizik, kimya,tıb,eczâcılık, matematik bigileri öğretildi. İbrânî, Süryânî ve Arab dillerinde kerpiç üstüne çok yazı yazıldı.
    İlk insanlar,bazı târihçilerin zannettiği gibi ilimsiz,fensiz,görgüsüz,çıplak ve vahşî kimseler değildi.Bugün Asya,Afrika çöllerinde ve Amerika ormanlarında tunç devrindekilere benziyen vahşîler yaşadığı gibi,ilk insanlarda da bilgisiz basit yaşayanlar vardı.Bundan dolayı ne bugünkü,ne de ilk insanların hepsi için vahşîdir denilemez.Hazret-i Âdem ve ona inananlar şehirlerde yaşarlardı.Okuma-yazma bilirlerdi.Demircilik,dokumacılık,çiftçilik,ekmek yapmak gibi san'atları vardı.Altın üzerine para dahi basılmış,mâden ocakları işletilip,çeşitli aletler yapılmıştı.
    Âdem aleyhisselâmın hiç sakalı yoktu.İlk sakalı çıkan şit aleyhisselâmdır.Hazret-i Âdem çok güzeldi.Siyah saçlı ve buğday tenliydi.Onbir gün hasta yatıp,bir Cumâ günü vefât etti.Âdem aleyhisselâm vefât edince,Cebraîl aleyhisselâm bir gömlek giydirdi.,şit aleyhisselâma yıkamayı öğretti.Yıkayıp kefenlediler.Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: 'Âdem aleyhisselâm vefât edince,melekler üç defâ su ile yıkadılar.Onu defnettiler.' Sonra çocuklarına dönerek; 'Ey âdemoğulları! Ölülerinize böyle yapınız dediler.' şit aleyhisselâm imâm olup cenâze namazını kıldırdı.Âdem aleyhisselâmın kabri; Kudüs'te,Minâ'da,Mescid-i Hîf'te veyâ Arafât'tadır.Hayatını bildiren rivâyetler birbirinden farklıdır.
    Hazret-i Âdem,Allah'a ilk hamd ve ilk tövbe edendir.Seçilmişlerin ilki,yeryüzünde Allahü teâlânın ilk halîfesidir.Birçok mûcizeleri vardır.Bunlardan birkaçı şöyledir:
    Yırtıcı,vahşi hayvanlarla konuşurdu.
    Susuz dağ ve taşlara elini vurunca,pınarlar fışkırır,temiz sular akardı.
    Eline aldığı ufak taşlar,yüksek sesle Allahü teâlâyı zikrederdi.
    Âdem aleyhisselâmın yaratılması,Cennet'te kalması,Cennet'ten çıkarılarak yeryüzüne indirilmesi,Kur'ân-ı kerîmde çeşitli âyet-i kerîmelerde bildirilmiştir.

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    İlk insan, ilk peygamber. İnsanlığın babası...

    Kur'an'da, Hz. Adem'i Allah'ın toprak ve çamurdan yarattıldığı belirtilir. Tüm melekler Adem'e secde etmişler, sadece şeytan bu emre uymamamıştır. Bir ağaç dışında, cenneteki tüm meyvaları yiyebilecekleri onlara bildirildi. Burada parantez açıp şunu söylemek gerekir, bu anlatılanlar seneryolardır. Allah'ın yasak kıldığı yani emrine karşı gelinmesi önemlidir ki bahsedilenler çoğunlukla sembolliktir. Meyva'nın ilim açısından ne olduğunu incelemek yararlı olsa da tekamül bakımdan önemli değildir.
    Bu konuda çok fazla görüş vardır. Ama önemli olan bir noktayı belirtmek isterim; Havva anamız diğer inanışlardaki gibi Hz. Adem'i baştan çıkarma olayı yoktur. Her ikisi'de, şeytana uyarak yasak meyveyi yediler ve cennetten çıkarıldılar. Kuran'da Araf Suresinde detaylı olarak bahsedilenden çok uzaklaşılmış ve Kuran'a ait olmayan hikayeler, hadisler, yorumlar gibi uydurmalara inanılmıştır... O yüzden Havva anamızın Hz. Ademin kaburgasından yaratıldığı ne de şeytanın önce Havva anamızı aldattığından bahsedilir... Dikkat edin çoğu yapılan yorumlar bozulmuş dinlerden gelir ki bu konunun incelenmesinde dikkatli olunmalıdır. Tabi en doğrusu bilen Allah'tır.

    Peygamberlik Hazret-i Adem'le başlar, Hazreti Muhammed'le biter. Adem, ilk aldatılan insan olduğu için Safiyullah (Allah'ın temiz kulu) , tüm insanlığın babası olduğu için de Ebülbeşer diye anılır.

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Yunus Emre, Hz. Âdem'in yaradılışında geçen bu olayları şöyle şiirleştirmiş:

    'Çalap, Âdem cismini topraktan var eyledi
    Şeytan geldi Âdem'e tapmağa âr eyledi.

    Eydür, ben oddan-nûrdan, ol bir avuç topraktan
    Bilmedi kim, Âdem'in için gevher eyledi.

    Zâhir gördü, Âdem'in batınına bakmadı
    Bilmedi kim, Âdem'i halka server eyledi.

    Kırk yıl kalıbı yattı, adı âlemi tuttu
    Gör şeytanı, buğzundan ne fitneler eyledi.

    Âdem, İblis kim ola, işi işleten Çalap
    Ay ü güni yaratıp leyl ü nehâr eyledi.

    Çalap eydür şol kula, inâyet benden ola
    Ne şeytan azdurısar, ne kimse kâr eyledi.'