Hüzün...İçimizdeki çocuğun zaman zaman sesini duyurduğu sessiz bir ağlayıştır.Fazla yetişkinliğe takılıp kaldığımız anlardaki o çocuğu hatırlama mektubudur bence...
Hüzün, insanın kalb mekanizmasını, duygular âlemini gaflet vadilerinde dağınıklığa düşmekten koruyan bir serâ, bir atmosfer ve Hakk'a bağlılıkta cebrî bir çeper, dolayısıyla da cebrî bir konsantrasyon yoludur. Öyle ki, hüzünlü sâlik, bu cebrî teveccüh sayesinde, başkalarının mükerrer 'erbâin'lerle elde edemeyecekleri kalbî ve ruhî hayat mertebelerini, bu yolla en kısa zamanda elde edebilir.
Ayrıca, ömrü kısa, iktidârı az, tâlip olduğu şeyler çok pahalı ve birleri bin etme mecburiyetinde olan bir mü'minin maruz kaldığı hastalıklar, yolunu kesen sıkıntılar, mübtelâ olduğu acılar, elemler gidip hüzünle buudlaşınca, günahları silip süpüren öyle bir iksire dönüşürler ki, insan bu sayede muvakkati ebedîleştirir, damlayı deryalaştırır ve zerreyi de güneş hâline getirebilir..
Üzülme! Dert etme can! Görebiliyorsan, Dokunabiliyorsan, Nefes alabiliyorsan, Yürüye...biliyorsan, Ne mutlu sana! Elinde olmayanları söyleme bana Elinde olanlardan bahset can! … Üzülme! Geceler hep kimsesiz mi geçecek? Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğini her ne ise Bir bakarsın yağmurlu bir gecede Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış
Bil ki Güzellikler de var bu hayatta Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? “Hüzün olgunlaştırır” “Kaybetmek sabrı öğretir...”
Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de.. Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla..
Hüzün tarih olur, Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza. Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları.
Hüzün gözyaşı olur, bazan bir eylül bulutundan dökülüp dilemmalarımıza karışır; bazan bir Kanuni mersiyesinden akıp güneşlerimizi buharlaştırır. Paramparça olmuş kutsal kitapların mürekkeplerini dağıtır bazan, bazan kandil gecelerinin pişmanlıklarına dökülür yüreklerimizden. Kimi zaman bir bayram sevincinin ardına gizlenen yetimin gözünde acı; kimi vakit fersudeleşmeye yüz tutmuş gülün yaprağında kırağı sıfatında belli eder kendini.
Hüzün söz olur, yarı yollarda bırakılmış yeminlerin ve vaadlerin peçesinden yüz gösterir kimi, kimi bir elyazmasının derkenarına yazılır bir ayrılık türküsü niyetine.. Bir mücelled güldeste olur yazılsa tüm hüzün sözleri ve binbir geceyi dolduran tutilerin dilinde şeker niyetine çiğnene çiğnene tutar şöhreti alemleri. Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi.
Hüzün mevsim olur, böler bir uykuyu bazan; bazan bir paranteze alır acıları. Güz mü, eylül mü bilinmez; ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın.. şakaklarına düşen benek benek karlar mı densin yılların gölgesini taşıyan, başında gül rengi bulutlardan Lahuri tüller mi olsun Hicaz şarkılarında bestelenen? ! .. Hüzün karanlıktır, yalnızlıktır, korkudur. Ve hüzün bazan en büyük umutlara gebedir..
Hüzün renk olur, son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi; son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi.. Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün.. Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır, gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir. Sahilde bir gurubdur o, ufukta bir şafak. Perde perde solan hayatımız...
Gül ateş, gülbün ateş, gülşen ateş, caybar ateş
Hüzün sevda olur, hayalini getirir annelerin, yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin, sevgilerin.. Fuzuli'lerin Galib'lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır, bülbüllerin kumruların şeyda tenasüpleri ve mecazları ona dillendirilir. Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün.
Hüzün alışkanlık olur, acıların yol dönemecinde azığını kuzgunlara kaptıran gönüllerin ömre süren Selva'sıyla tartılır.. Yüzbin yıl sonra yeşerecek tohumlar için saklayıp suyu, vahalardan kurumuş dudaklarla geçer delikanlıca. Mermer beyazında ayetlere teslim olmuş bir buhur-ı Meryem'in nazenin tebessümüne Namus-ı ekber vasıtasıyla gelen nefestir o..
Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine ya Mevlasını özlemiştir ya da Mevlası onu… Mevlayı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevlanın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır. Vurdukça kendine çeker.
Ey hüzün! saklanma, çık karşıma suçlu değilsin. Dokun, ne olur dokun yüreğim incinsin. Bir daha asla sensizliğe yummam gözümü, dokun çoraklaşmış bedenime can gelsin.
Gerçi...tüketemedim henüz...geceyi. Fazla mesai de, çözüm değil... Yine gölgelenecek...masum sevgiler... -saymazsak, diğer şairleri- Yetmiyor...tek kişilik mesleğim...
Akşam,yine akşamın hüznü çöktü içime, Uzaklarda,çok uzaklarda yaşıyorum, Ne oldu sevgimize, ne oldu aşkımıza, Kalbim hüzünle dolu,yaşamaktan kaçıyorum.
En sevdiğim mevsime geldik;
yapraklar sararacak, gök gürültülü
yağmurlar yağacak.
Sonbahar, hüzündür; hüzün ise ben
demektir.
...
Özdemir ASAF
Aslında her hüzün umut barındır. Yaşadığımız acılar sayesinde açılır gelecekten her kapı..
Hüzün...İçimizdeki çocuğun zaman zaman sesini duyurduğu sessiz bir ağlayıştır.Fazla yetişkinliğe takılıp kaldığımız anlardaki o çocuğu hatırlama mektubudur bence...
Hüzün, insanın kalb mekanizmasını, duygular âlemini gaflet vadilerinde dağınıklığa düşmekten koruyan bir serâ, bir atmosfer ve Hakk'a bağlılıkta cebrî bir çeper, dolayısıyla da cebrî bir konsantrasyon yoludur. Öyle ki, hüzünlü sâlik, bu cebrî teveccüh sayesinde, başkalarının mükerrer 'erbâin'lerle elde edemeyecekleri kalbî ve ruhî hayat mertebelerini, bu yolla en kısa zamanda elde edebilir.
Ayrıca, ömrü kısa, iktidârı az, tâlip olduğu şeyler çok pahalı ve birleri bin etme mecburiyetinde olan bir mü'minin maruz kaldığı hastalıklar, yolunu kesen sıkıntılar, mübtelâ olduğu acılar, elemler gidip hüzünle buudlaşınca, günahları silip süpüren öyle bir iksire dönüşürler ki, insan bu sayede muvakkati ebedîleştirir, damlayı deryalaştırır ve zerreyi de güneş hâline getirebilir..
kırılgan, naif, pek ince.
viyolonsel, eylül, sonbahar, aç kedi,
özlem, gökyüzü, vapur, ekim, martısız ekim,
belki de, rüzgar evet evet rüzgar.
Kokunu getirmeyen
'İnnemâ eşkû bessî ve huznî ilallâh'
« Ben derdimi ve hüznümü ancak Allah'a (c.c) arzederim! »
~ Yûsuf Suresi / 86 ~
Üzülme! Dert etme can!
Görebiliyorsan,
Dokunabiliyorsan,
Nefes alabiliyorsan,
Yürüye...biliyorsan,
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları söyleme bana
Elinde olanlardan bahset can! …
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek mi?
Yitirdiğini her ne ise
Bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış
Bil ki Güzellikler de var bu hayatta
Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
“Hüzün olgunlaştırır”
“Kaybetmek sabrı öğretir...”
'Hüzün,yok olan'ın eksikliğinden,üzüntü ise var olan'ın eksikliğinden kaynaklanır...'
Sevinç yedi gün sürer, hüzün bir ömür boyu...
hüzün...gelirken beni alip bana getiren....
Hüzün, bir hazin kelime..
Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de.. Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla..
Hüzün tarih olur, Bağdat ufuklarını Osmanlı tuğları misali bekleyen hurma fidanlarıyla; Tuna boylarını hatem yakutları gibi süsleyen kaleler ve burçlarla gelir yedi yüz yıllık hafızamıza. Elhamra avlusunda derin uykulara dalmış mağrib güneşi olur kah; kah Kudüs gecelerinde savrulan Selahaddin rüyaları.
Hüzün gözyaşı olur, bazan bir eylül bulutundan dökülüp dilemmalarımıza karışır; bazan bir Kanuni mersiyesinden akıp güneşlerimizi buharlaştırır. Paramparça olmuş kutsal kitapların mürekkeplerini dağıtır bazan, bazan kandil gecelerinin pişmanlıklarına dökülür yüreklerimizden. Kimi zaman bir bayram sevincinin ardına gizlenen yetimin gözünde acı; kimi vakit fersudeleşmeye yüz tutmuş gülün yaprağında kırağı sıfatında belli eder kendini.
Hüzün söz olur, yarı yollarda bırakılmış yeminlerin ve vaadlerin peçesinden yüz gösterir kimi, kimi bir elyazmasının derkenarına yazılır bir ayrılık türküsü niyetine..
Bir mücelled güldeste olur yazılsa tüm hüzün sözleri ve binbir geceyi dolduran tutilerin dilinde şeker niyetine çiğnene çiğnene tutar şöhreti alemleri. Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi.
Hüzün mevsim olur, böler bir uykuyu bazan; bazan bir paranteze alır acıları. Güz mü, eylül mü bilinmez; ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın..
şakaklarına düşen benek benek karlar mı densin yılların gölgesini taşıyan, başında gül rengi bulutlardan Lahuri tüller mi olsun Hicaz şarkılarında bestelenen? ! .. Hüzün karanlıktır, yalnızlıktır, korkudur. Ve hüzün bazan en büyük umutlara gebedir..
Hüzün renk olur, son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi; son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi..
Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün.. Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır, gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir. Sahilde bir gurubdur o, ufukta bir şafak. Perde perde solan hayatımız...
Gül ateş, gülbün ateş, gülşen ateş, caybar ateş
Hüzün sevda olur, hayalini getirir annelerin, yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin, sevgilerin.. Fuzuli'lerin Galib'lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır, bülbüllerin kumruların şeyda tenasüpleri ve mecazları ona dillendirilir. Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün.
Hüzün alışkanlık olur, acıların yol dönemecinde azığını kuzgunlara kaptıran gönüllerin ömre süren Selva'sıyla tartılır.. Yüzbin yıl sonra yeşerecek tohumlar için saklayıp suyu, vahalardan kurumuş dudaklarla geçer delikanlıca. Mermer beyazında ayetlere teslim olmuş bir buhur-ı Meryem'in nazenin tebessümüne Namus-ı ekber vasıtasıyla gelen nefestir o..
Hüzün, Kureyş'te Süheyb-i Rumi; Yemen'de rahip Bahira, Konstantinepol'de Ulubatlı Hasan olmaktır.
Hüzün, mazlumlar adına bir saman çöpüyle devleri yere sermektir..
Hüzün, şeyh şamil toprağında alnından vurulan bir çocuktur..
Hüzün, harflere sığmayan bir nimet-i ilahi'dir..
Hüzün, her hale şükretmenin diğer adıdır..
Hüzün, seyerandır maverada..
Hüzün, özleyiştir..
Hüzün ki en ziyade yakışandır bize! ..
Tek kanatlı,solgun düşlerimi, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim...
İskender Pala
'hüzün benim dostumdur' der Mübareğin biri..
benim de dostumdur..
Hüzün gözlerinden ruhuma düşer,
İçim acılarla yoğrulur pişer,
Ey hicran yıldızı ahsen-i beşer,
Dualarda seni hissediyorum...
Şairin dediği gibi..:
Hüzün ki en ziyade yakışandıır bize...
tanıdık kalsak da solgun hikayelerden,
ölüm buraya kadar olsun mu?
'birikir hüznüm cebime sığmaz....
oysa ben kendimle yalnızım'
Hüzün,ayrılıktır,kavuşmamaktır
Hüzün,gurbet elde siyah gecedir
Hüzün,yaslı gönül,konuşmayan dil
Suskun dudaklarda,iki hecedir.
Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine ya Mevlasını özlemiştir ya da Mevlası onu…
Mevlayı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir.
Bela, gam ve keder Mevlanın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır.
Vurdukça kendine çeker.
(İmam Rabbani)
Ey hüzün!
saklanma, çık karşıma suçlu değilsin.
Dokun, ne olur dokun yüreğim incinsin.
Bir daha asla sensizliğe yummam gözümü,
dokun çoraklaşmış bedenime can gelsin.
hüzün, gerçek yüzüm...
Hüzün Kolleksiyoncusu
Hüznü biriktir...benim için.
Sevinçlerimle takas edebilirim...
Tüm kırıntılarını bile alabilirim,
Büyük mutluluklar pahasına...
Gözlerimi çektim sevdadan...
Eyleyip; ellerimi...kırılgan..
Dillerimi, lal...
Yüreğimi terkedip,kara çalılarına...
Tehirli otobüsler beklemekteyim...
Topladığım hüzünlerle, yer kalmadı yüreğimde...
Geceyi tüketemedim...yine de...
Ve...bırakamadım şafağı... yerine.
Boşaymış akıntıya karşı kürek...
Kazananı baştan belli,savaşta,
Yenildi yine... bir yürek...
Hüznü biriktir benim için...
Kalbinin hurdalığında...
Hüzün kolleksiyoncusu,vardiyasında...
Hüznü emen bir makine icadım değil; ama...
Beyaz kağıtlara hapsederim,hüzün şiirlerimi...
Hüznünü ver...mutlu ol, sen...
Biriktir,bana...alırım toptan...
Geri dönüşüm projesinde ayrıştırıp,hasretten...
Şiire dönüştürüyorum,hepsini...
Gerçi...tüketemedim henüz...geceyi.
Fazla mesai de, çözüm değil...
Yine gölgelenecek...masum sevgiler...
-saymazsak, diğer şairleri-
Yetmiyor...tek kişilik mesleğim...
Ekrem Bozkurt
h/üzüntü
sadece bakışlarımda sakladığım çok az kişinin görebildiği yaşam biçimim...
içimi kamcılayan ve beni sessizlige gömendir!
SENSİZLİĞİN ADI.........
Yükü gam olanların taşıdıkları...
hoş geldin hüzün gülmüyor yüzüm... (gece yolcuları)
Akşam,yine akşamın hüznü çöktü içime,
Uzaklarda,çok uzaklarda yaşıyorum,
Ne oldu sevgimize, ne oldu aşkımıza,
Kalbim hüzünle dolu,yaşamaktan kaçıyorum.
Kendime ait şiirin ilk dörtlüğü.
derinlerde hissedilen sızının tezâhürüdür çoğu zaman...
şikâyet etmem; demlensin herdem burnumun dibinde..