Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor. Yalnızca, yaşama azmimiz bir parça eksiliyor , başka bir şey olmuyor. Bir defa daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin hengâmesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor. Zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor, kaşıyorsun. İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun...
2018 yılının 7 mayıs sabahı, deniz kıyısındaki küçük kasabanın kilisesine genç bir kadın girdi. Salonda, kürsünün önünde başını eğmiş dua eden yaşlı bir adamdan başka kimse yoktu. Az sonra duasını bitirdi adam. İsa nın ve hemen yanında duran annesinin, tütsü dumanı içinde belirsizleşen yüzlerine gülümseyerek baktı ve haç çıkardı. Sonra arkasını döndü, kadını gördü. Gülümseyişindeki hüzün kayboldu, kollarını açtı, kucaklaştılar. 'Bizi unuttuğunu düşünüyordum artık, ' dedi. 'Kaç yıl geçti, iki mi? ' Genç kadın, adamın siyah giysilerine sinmiş kokuyu bir solukta içine çekti. 'Daha eve uğrayıp babamı bile görmedim, trenden iner inmez buraya geldim, ' dedi. Sırt çantasından bir şişe çıkarıp yaşlı adama verdi. Sıralara oturdular. 'Grappa,' dedi. 'Bir köy istasyonundan aldım, ev yapımı.' Yaşlı adam şişeyi ışığa tuttu, yeşil camın içinde oynaşan pırıltıları izlerken mırıldandı. 'Bir günah işlediysen, Tanrı seni şu anda bağışladı.' Kalkıp kürsünün arkasına gitti, az sonra iki fincan kahveyle döndü. İki yıldır kasabada neler olup bittiğini anlatmaya başladı kadına. Sesi vitrayların renklerine, mermer sütunların çıplaklığına karıştı. Yarım saat kadar sonra, kürsünün yanındaki kapılardan biri açıldı. Beyazlara bürünmüş iki genç çıktı kapıdan, orgun bulunduğu yükseltiye doğru yürüdüler. 'Gerçekten bir günah işledim,' dedi kadın. Fısıldayarak konuşuyordu. Yaşlı adamın yüzü asıldı, grappa şişesini kucağına koydu. 'Anlatmak istersen bölmeye geçebiliriz,' dedi. 'Hayır, burada da anlatabilirim.' İyice sokuldular birbirlerine. Adam başını önüne eğdi. 'Dinlemeye hazırım,' dedi. İki genç orgun tuşlarına dokundular. İsa soluğunu tutmuştu, müziğin geçmişi yeniden yaşatan büyüsüne kapılmış gibi duruyordu çarmıhında. Kadının dudakları titriyordu. Tek bir sözcük döküldü ağzından. 'Öldürdüm,' dedi. Yaşlı adam haç çıkardı. Başını kaldırıp kadının yüzüne bakmak istedi ama beceremedi. 'Biri kızı olduğumu sanıyordu,' diye sürdürdü kadın. 'Suçsuz bir adam da vardı aralarında. Sonra bir başkası.' Fısıltısı yüksek tavanda yankılanıyor, sonra bir kuş çığlığı olup düşüyordu döşemeye. İsa müziği dinliyordu; sonsuzluğun içindeki evinde, çarmıhında... 'O bana aşık olmuştu...Yapamadım, başka biri halletti onu.' Yaşlı adam söylediklerinden hiç bir şey anlamıyordu artık Pencereden dışarı bakıyor, kucağındaki şişeyi okşuyordu. Göz yaşlarını silmesi için mendilini verdi kadına. Sonra elinden tutup ayağa kaldırdı onu. Grappa şişesi yere düştü, parçalandı; birbirlerine sarıldılar. Duyulur duyulmaz bir sesle mırıldandı adam; 'Tanrı bağışlayıcıdır,' dedi.
Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor.
Yalnızca, yaşama azmimiz bir parça eksiliyor , başka bir şey olmuyor.
Bir defa daha ayağa kalkana kadar,
eskisi gibi gülmeye başlayana kadar,
günlük işlerin hengâmesine tekrar dönene kadar,
bir vakit bocalıyoruz.
Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor.
Zamanla kabuk bağlıyor.
Elin hep oraya gidiyor, kaşıyorsun.
İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor.
Sonra kaşımamayı,
yoklamamayı öğreniyorsun...
Hüsnü Arkan
İyi bir sanatçı olduğu gibi, düzgün bir insandır.
2018 yılının 7 mayıs sabahı, deniz kıyısındaki küçük kasabanın kilisesine genç bir kadın girdi.
Salonda, kürsünün önünde başını eğmiş dua eden yaşlı bir adamdan başka kimse yoktu.
Az sonra duasını bitirdi adam. İsa nın ve hemen yanında duran annesinin, tütsü dumanı içinde belirsizleşen yüzlerine gülümseyerek baktı ve haç çıkardı. Sonra arkasını döndü, kadını gördü. Gülümseyişindeki hüzün kayboldu, kollarını açtı, kucaklaştılar.
'Bizi unuttuğunu düşünüyordum artık, ' dedi. 'Kaç yıl geçti, iki mi? '
Genç kadın, adamın siyah giysilerine sinmiş kokuyu bir solukta içine çekti.
'Daha eve uğrayıp babamı bile görmedim, trenden iner inmez buraya geldim, ' dedi.
Sırt çantasından bir şişe çıkarıp yaşlı adama verdi. Sıralara oturdular.
'Grappa,' dedi. 'Bir köy istasyonundan aldım, ev yapımı.'
Yaşlı adam şişeyi ışığa tuttu, yeşil camın içinde oynaşan pırıltıları izlerken mırıldandı.
'Bir günah işlediysen, Tanrı seni şu anda bağışladı.'
Kalkıp kürsünün arkasına gitti, az sonra iki fincan kahveyle döndü. İki yıldır kasabada neler olup bittiğini anlatmaya başladı kadına. Sesi vitrayların renklerine, mermer sütunların çıplaklığına karıştı.
Yarım saat kadar sonra, kürsünün yanındaki kapılardan biri açıldı. Beyazlara bürünmüş iki genç çıktı kapıdan, orgun bulunduğu yükseltiye doğru yürüdüler.
'Gerçekten bir günah işledim,' dedi kadın.
Fısıldayarak konuşuyordu. Yaşlı adamın yüzü asıldı, grappa şişesini kucağına koydu.
'Anlatmak istersen bölmeye geçebiliriz,' dedi.
'Hayır, burada da anlatabilirim.'
İyice sokuldular birbirlerine. Adam başını önüne eğdi.
'Dinlemeye hazırım,' dedi.
İki genç orgun tuşlarına dokundular. İsa soluğunu tutmuştu, müziğin geçmişi yeniden yaşatan büyüsüne kapılmış gibi duruyordu çarmıhında. Kadının dudakları titriyordu. Tek bir sözcük döküldü ağzından.
'Öldürdüm,' dedi.
Yaşlı adam haç çıkardı. Başını kaldırıp kadının yüzüne bakmak istedi ama beceremedi.
'Biri kızı olduğumu sanıyordu,' diye sürdürdü kadın.
'Suçsuz bir adam da vardı aralarında. Sonra bir başkası.'
Fısıltısı yüksek tavanda yankılanıyor, sonra bir kuş çığlığı olup düşüyordu döşemeye. İsa müziği dinliyordu; sonsuzluğun içindeki evinde, çarmıhında...
'O bana aşık olmuştu...Yapamadım, başka biri halletti onu.'
Yaşlı adam söylediklerinden hiç bir şey anlamıyordu artık
Pencereden dışarı bakıyor, kucağındaki şişeyi okşuyordu. Göz yaşlarını silmesi için mendilini verdi kadına. Sonra elinden tutup ayağa kaldırdı onu. Grappa şişesi yere düştü, parçalandı; birbirlerine sarıldılar. Duyulur duyulmaz bir sesle mırıldandı adam;
'Tanrı bağışlayıcıdır,' dedi.
ölü kelebeklerin dansı
Ezginin Günlüğü'nün solisti. Romanları da var. Sesi güzel. Besteleri ve şarkı sözleri de hoş.
Çağrıştırmıyor biliyorum.
Şiir, şarkı ve roman