Havf ve recâ (korku ve ümit), insanda bulunması gereken çok önemli 2 hâldir. Ve kulluğun sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için her iki halin de EŞİT VE DENGELİ olması gerektiği belirtilir. Recânın hâkim olduğu kim-e, “nasıl olsa affedileceğim.” ümidiyle ibadetleri terk edebilir. Havfın hâkim olduğu kimse ise, “affedilmeme” endişesi ile kendisine, ailesine ve etrafındakilere zarar verecek şekilde aşırı ibadete yönelebilir.
Recâ, bir temennî değildir; temennî, herhangi bir tasavvur ve düşüncenin meydana gelmesi mevzuunda kat’iyyet bulunmayan, dolayısıyla da ümid va’detmeyen bir beklenti olmasına mukabil, recâ; matluba ulaştıracak bütün vesileleri değerlendirip, rahmeti ihtizaza getirme yolunda peygamberâne bir basîret ve şuurla bütün iltica kapılarını zorlamanın ad ve ünvanıdır.
Hata, günah ve seyyiatın şahsa yüklenmesi, hasenâtın ise, Allah’ın rahmetine atfedilmesi esasına dayanan recâ, sâlikin bir kısım yanlışlıkların, kötülüklerin ve yakışıksız şeylerin ağına düşmemesi, iyilikler ve güzelliklerle de şımarıp küstahlaşmaması için, istiğfar ve dua kanatlarıyla sürekli “seyr ilallah” ufkunda seyahatla şerlerden kaçınıp hayırlara sığınması; inâbe ve tazarru lisanıyla da devamlı “seyr maallah” ikliminde Hakk kapısının tokmağına dokunmasından ibaret sayılmıştır. Böyle bir denge kurulabildiği takdirde, ne havfta inkıta ve ye’s, ne de recâda gevşeklik ve şatahat olur.
Havf : Korku, Allah korkusu, Reca: Ümit, ümitle bekleme hali.
Tasavvufta 'Havf ve Reca' diye genellikle birlikte kullanılırlar.
İkisi birlikte kullanıldığında Allah'tan korkmak ve Allah'tan ümitvar olmak, ümit kesmemek anlamlarına gelir.
Onun için kişi ne kadar çok günahkar olursa olsun, Allah'tan ümidini kesmemeli, ben asla affedilmem diye bir şüpheye düşmemelidir. Yine bu durumun tersi olarak ta, kişi yaptıklarına güzenip ben kesin cennetliğim, bu kadar insan dururken ben mi cehenneme gideceğim gibi bir rahatlık içinde olmamalı, hatalrım mutlaka vardır diye devamlı bir muhasebe içinde, Allah'tan korku halinde bulunmalıdır.
'bil ki korku, kalbin acıması ve yanmasından ibarettir. bu acıma müstakbelde beklenilen bir mekruhun vukuu sebebiyle meydana gelir. korku ve rica, nefsi saldırganlığından men eden iki gemdirler.
Muhakkak reca ve korku,iki kanattırlar:Allah'ın dergâhına yakın olanlar,onlarla her güzel makama uçarlar.İki binektirler:Âhiret yollarından her geçilmesi zor patika yollar onlarla kat'olunur.
Havf ve recâ (korku ve ümit), insanda bulunması gereken çok önemli 2 hâldir.
Ve kulluğun sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için her iki halin de EŞİT VE DENGELİ olması gerektiği belirtilir.
Recânın hâkim olduğu kim-e, “nasıl olsa affedileceğim.” ümidiyle ibadetleri terk edebilir.
Havfın hâkim olduğu kimse ise, “affedilmeme” endişesi ile kendisine,
ailesine ve etrafındakilere zarar verecek şekilde aşırı ibadete yönelebilir.
Recâ, bir temennî değildir; temennî, herhangi bir tasavvur ve düşüncenin meydana gelmesi mevzuunda kat’iyyet bulunmayan, dolayısıyla da ümid va’detmeyen bir beklenti olmasına mukabil, recâ; matluba ulaştıracak bütün vesileleri değerlendirip, rahmeti ihtizaza getirme yolunda peygamberâne bir basîret ve şuurla bütün iltica kapılarını zorlamanın ad ve ünvanıdır.
Hata, günah ve seyyiatın şahsa yüklenmesi, hasenâtın ise, Allah’ın rahmetine atfedilmesi esasına dayanan recâ, sâlikin bir kısım yanlışlıkların, kötülüklerin ve yakışıksız şeylerin ağına düşmemesi, iyilikler ve güzelliklerle de şımarıp küstahlaşmaması için, istiğfar ve dua kanatlarıyla sürekli “seyr ilallah” ufkunda seyahatla şerlerden kaçınıp hayırlara sığınması; inâbe ve tazarru lisanıyla da devamlı “seyr maallah” ikliminde Hakk kapısının tokmağına dokunmasından ibaret sayılmıştır. Böyle bir denge kurulabildiği takdirde, ne havfta inkıta ve ye’s, ne de recâda gevşeklik ve şatahat olur.
'...Sen Zünnun! ..
Yunus gibi olma,
hani o, ümitsizliğe düşmüş
ve yutkunarak ağlamıştı...'
(Kalem/48)
Havf ve reca [korku ile ümit]
arasında bulunan mümin
umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur...
Havf : Korku, Allah korkusu,
Reca: Ümit, ümitle bekleme hali.
Tasavvufta 'Havf ve Reca' diye genellikle birlikte kullanılırlar.
İkisi birlikte kullanıldığında Allah'tan korkmak ve Allah'tan ümitvar olmak, ümit kesmemek anlamlarına gelir.
Onun için kişi ne kadar çok günahkar olursa olsun, Allah'tan ümidini kesmemeli, ben asla affedilmem diye bir şüpheye
düşmemelidir. Yine bu durumun tersi olarak ta, kişi yaptıklarına güzenip ben kesin cennetliğim, bu kadar insan dururken ben mi cehenneme gideceğim gibi bir rahatlık içinde olmamalı, hatalrım mutlaka vardır diye devamlı bir muhasebe içinde, Allah'tan korku halinde bulunmalıdır.
'bil ki korku, kalbin acıması ve yanmasından ibarettir. bu acıma müstakbelde beklenilen bir mekruhun vukuu sebebiyle meydana gelir. korku ve rica, nefsi saldırganlığından men eden iki gemdirler.
der gazali...
Muhakkak reca ve korku,iki kanattırlar:Allah'ın dergâhına yakın olanlar,onlarla her güzel makama uçarlar.İki binektirler:Âhiret yollarından her geçilmesi zor patika yollar onlarla kat'olunur.
İmam Gazâlî
havf:korku ve recâ:ümit....
Allah hem Gaffar’dır, hem de Kahhar..bağışlar da..perişan da eder..
yine bir mizan hassasiyetindeki kefeler...
denge mühim..