sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sokakta tomson sokağa çıkmak yasak
sokaktayım gece leylâk ve tomurcuk kokuyor yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam haziranda ölmek zor! ......
gece leylâk ve tomurcuk kokuyor üstümbaşım elim yüzüm gazete vurmuşum sokaklara vurmuşum karanlığa uy anam anam haziranda ölmek zor! ........
yıllar var ki ter içinde taşıdım ben bu yükü bıraktım acının alkışlarına 3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine yatıyor oralarda bir eski gömütlükte yatıyor usta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine okşar yanan alnını bir kırmızı gül dalı nâzım ustanın ......
bak şu bebelerin güzelliğine kaşı destan gözü destan elleri kan içinde
kör olasın demiyorum kör olma da gör beni
damda birlikte yatmışız öküzü hoşça tutmuşuz koyun değil şu dağlarda san kendimizi gütmüşüz hor baktık mı karıncaya kırdık mı kanadını serçenin vurduk mu karacanın yavrulusunu ya nasıl kıyarız insana
sen olmasan öldürmek ne çürümek ne zindanlarda özlem ne ayrılık ne yokluk ne yoksulluk ne ilenmek ne dilenmek ne işsiz güçsüz dolanmak ne gün gün ile barışmalı kardeş kardeş duruşmalı koklaşmalı söyleşmeli korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum kahrolma da gör beni
kanadık toprak olduk çekildik bayrak olduk döküldük yaprak olduk geldik bugüne
ekmeği bol eyledik acıyı bal eyledik sıratı yol eyledik geldik bugüne
ekilir ekin geliriz ezilir un geliriz bir gider bin geliriz beni vurmak kurtuluş mu
Adana Erkek Lisesi (1948) , Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (1950) mezunu. Göksun'da (K.Maraş) başladığı öğretmenlikten siyasi eylemde bulunduğu gerekçesiyle atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. Daha sonra Gürün'de ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı (1955-60) . 1960'da İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı, bir süre de Forum dergisini yönetti (1968-70) . Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı. Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikayeleri de yayımlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Toprak ve Nevzat Üstün şiir ödüllerini aldı.
... bir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak eetine değdi etim/otuzaltı onda yedi/çok değil elini buldu elim/otuzaltı onda yedi/çok değil öptüm seni/otuzaltı onda yedi/dudaklarından bir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak yaşamadım kendimi
ellerin ellerimdeydi ellerin yoktu gözlerin gözlerimdeydi gözlerin yoktu iki portre gibi yanyanaydık albümde uykunda sevmiştin haberin yoktu bir kaçağı tanır ggibi tanıdım seni ancak tanımadım kendimi ...
Ey Hasan Hüseyin’im! Benim gibi acemi şaire ilham veren, Karacaoğlan’a “bacanak” diyen usta şairim! “Haziranda ölmek zor.” Diyorsun. Bırak bu ağızları, Temmuzda da ölmek zor,Ağustosta da, Biliyorsun. Var mı ki ölümün kolay zamanı? Değişmez hiçbir şey Eylül olsa da, Ha Mayısta ölmüşsün / ha Haziranda.
Aslında / ölüm değil belimizi büken, Dağ başında yalnız yaşayan bir ağaç gibi Sevgiliyi / sevgilisiz bırakması zor. Bir zamanlar sende akan ırmağının, Kendine başka yatak araması zor.
Ah Hasan Hüseyin! Nasıl inanırım sözüne? Nerede / ne zaman olursa olsun, Bir gün ölüm gelecek / bunu bilmek zor, Haziranda olmuş / Temmuzda olmuş, Sevgiliyi bırakıp dört yol ağzında Çaresiz / meçhule / yalnız gitmek zor.
Dinle beni Karacaoğlan’ın bacanağı: Ölümün zamanı önemli değil, Sonrasında herşeye veda etmek zor! İçememek kahve ve sigarayı Başkaları keyfine dem vururken Yaşama bir kalem çekivermek zor! Aslında ölümden beter olanı, Sevgiliyi başka elde görüvermek zor!
...Otuzun tadı nedir Tadı nedir kırka merdiven dayamanın Meyvalardan neye benzer elliden öte Kaç beş köşelidir yetmişbeşlerde dünya Seksende ne görünür kadın bacakları insanın gözüne
Seksenden öte giden yolda ne yandan doğar güneş Öpüşmek tuzlu mudur ekşi midir kekremidir yoksa Belalı bir uçurum mu dönüp geriye bakmak Ne soracak vakit bulduk Ne de bir söyleyen çıktı Yaşadık yetmiş yaşın bütün sığlıklarını daha onbeşimizde ...
gitme,sonbahar oluyorum,sonrası hiç ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını neden akşam oluyorum tren kalkınca kırlangıçlar birdenbire çekip gidince mendiller sallanınca neden tıkanıyorum öyle çok acımasız ki,öyle birdenbire ki az önceki çiçekler nasılda diken diken gitme,sonbahar oluyorum sonrası hiç.
sularda çimdik bitti,köprüleri geçtik bitti, o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti, artık çocuk değiliz,susarak ta birşeyler diyebiliriz, günler devlet alacağı,yıllar bir kadehçik buzlu rakı oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu gitme sonbahar oluyorum,sonrası hiç..
Bakma turaç, bakma bana el gibi Sen bu Çukurova'nın öz kuşu değil misin Ben bu Çukurova'nın öz oğlu değil miyim Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Sivas'lardan inmedim mi kar sularıyla Ekmek deyip sarmadım mı göçümü turaç Bir tencere can aşını bölüşmedim mi Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Tunceli'den, Kırşehir'den, Van'dan, Bitlis'ten Sürekavı yemişçene gelen kim olan Açılmış sa Çukurova yediveren gül gibi Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Bu şeleği ben vurmadım bu gelinlere Bu kızları ben yakmadım böyle ateşe Sevdaları kara gece, kirpikleri güneşli Bakma turaç, bakma bana el gibi.
yoktu yok ve tarla sınırlarında kan vardı analar en güzel çocuklarını çocuklar yüreklerini ve silah hiçbir zaman böylesine kutsal olmadı
yoktu yok ve bıçak dayanmıştı kemiğe açlıkta işsizlikte ezilmişlikte kim söyler bu türküyü kim düzer bu ağıdı kim kocaman eller midir bu bağlamalarda efendiler efendiler efendiler!
bütün davullar gülünç bütün silahlar saçma onlarla gitti o davullar, şimdi yok
noktolama işaretleri, büyük harfle cümleye başlama gibi kurallara uymadan akıcı ve etkileyici şiir yazabilen şairimiz. Tabi Nazım kadar tepki toplamasa da payına düşüni yakında alır...
...beni tutup asacaklar, sonra bana tapacaklar...
dört mevsim sürekli akan bir akarsu...
Asmak neyi kurtarır/Öldürmek neyi?
Yaşatmaktır önemlisi/güzel yaşatmak
Abeceden geçirmek/ kıracın çekirgesini
Ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
Asmak neyi kurtarır/Öldürmek neyi?
Yolunmuş yaprakları/kırılmış dallarıyla
bir ağaç
Söyler hangi güzelliği?
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
......
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
........
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
......
ACIYI BAL EYLEDİK
«pir sultan ölür dirilir»
bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olsanı demiyorum
kör olma da
gör beni
Hasan Hüseyin
Hasan Hüseyin KORKMAZGİL
(1927 Gürün - 26 Şubat 1984 Ankara)
Adana Erkek Lisesi (1948) , Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (1950) mezunu. Göksun'da (K.Maraş) başladığı öğretmenlikten siyasi eylemde bulunduğu gerekçesiyle atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. Daha sonra Gürün'de ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı (1955-60) . 1960'da İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı, bir süre de Forum dergisini yönetti (1968-70) . Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı. Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikayeleri de yayımlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Toprak ve Nevzat Üstün şiir ödüllerini aldı.
PATİ[email protected]
HARAMİ[email protected]
Acılara tutunan adam...
...
bir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak
eetine değdi etim/otuzaltı onda yedi/çok değil
elini buldu elim/otuzaltı onda yedi/çok değil
öptüm seni/otuzaltı onda yedi/dudaklarından
bir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak
yaşamadım kendimi
ellerin ellerimdeydi ellerin yoktu
gözlerin gözlerimdeydi gözlerin yoktu
iki portre gibi yanyanaydık albümde
uykunda sevmiştin haberin yoktu
bir kaçağı tanır ggibi tanıdım seni ancak
tanımadım kendimi
...
Ey Hasan Hüseyin’im!
Benim gibi acemi şaire ilham veren,
Karacaoğlan’a “bacanak” diyen usta şairim!
“Haziranda ölmek zor.” Diyorsun.
Bırak bu ağızları,
Temmuzda da ölmek zor,Ağustosta da,
Biliyorsun.
Var mı ki ölümün kolay zamanı?
Değişmez hiçbir şey Eylül olsa da,
Ha Mayısta ölmüşsün / ha Haziranda.
Aslında / ölüm değil belimizi büken,
Dağ başında yalnız yaşayan bir ağaç gibi
Sevgiliyi / sevgilisiz bırakması zor.
Bir zamanlar sende akan ırmağının,
Kendine başka yatak araması zor.
Ah Hasan Hüseyin!
Nasıl inanırım sözüne?
Nerede / ne zaman olursa olsun,
Bir gün ölüm gelecek / bunu bilmek zor,
Haziranda olmuş / Temmuzda olmuş,
Sevgiliyi bırakıp dört yol ağzında
Çaresiz / meçhule / yalnız gitmek zor.
Dinle beni Karacaoğlan’ın bacanağı:
Ölümün zamanı önemli değil,
Sonrasında herşeye veda etmek zor!
İçememek kahve ve sigarayı
Başkaları keyfine dem vururken
Yaşama bir kalem çekivermek zor!
Aslında ölümden beter olanı,
Sevgiliyi başka elde görüvermek zor!
Coşkulu, sıcak dizeler.
...Otuzun tadı nedir
Tadı nedir kırka merdiven dayamanın
Meyvalardan neye benzer elliden öte
Kaç beş köşelidir yetmişbeşlerde dünya
Seksende ne görünür kadın bacakları insanın gözüne
Seksenden öte giden yolda ne yandan doğar güneş
Öpüşmek tuzlu mudur ekşi midir kekremidir yoksa
Belalı bir uçurum mu dönüp geriye bakmak
Ne soracak vakit bulduk
Ne de bir söyleyen çıktı
Yaşadık yetmiş yaşın bütün sığlıklarını daha onbeşimizde
...
CUMARTESİ
birdenbire anladım
sabahleyin balkonda gerinmenin güzelliğini
otobüste gözgöze gelip gülümseşmenin
bir bayram kartpostalında denizle bakışmanın
gidilmemiş korularda yaz akşamları
çam kokulu yellerle öpüşüp koklaşmanın
birdenbire anladım
eşsiz güzelliğini
yüreğin birdenbire neden kabardığını
neden ıslık çaldığını acı çekenin
yeni açmış çiçeklerin neden ağlattığını
birdenbire anladım
ama işte anlamadım nedendse
severken ağlatmanın güzelliğini
günlük'ten
gitme,sonbahar oluyorum,sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki,öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasılda diken diken
gitme,sonbahar oluyorum sonrası hiç.
sularda çimdik bitti,köprüleri geçtik bitti,
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti,
artık çocuk değiliz,susarak ta birşeyler diyebiliriz,
günler devlet alacağı,yıllar bir kadehçik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme sonbahar oluyorum,sonrası hiç..
iyilik de
kötülük de
vaktinde gelmeli insana
gelecekse
vaktinde gelmeyen saltanatında
vaktinde yoklamayan felaketinde
anasını
(H.H.KORKMAZGİL)
Halk şiiri tadında serbest şiir yazabilen büyük adam.
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
felsefesine sahip büyük şair,
HAZİRANDA ÖLMEK ZOR...
Bakma turaç, bakma bana el gibi
Sen bu Çukurova'nın öz kuşu değil misin
Ben bu Çukurova'nın öz oğlu değil miyim
Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Sivas'lardan inmedim mi kar sularıyla
Ekmek deyip sarmadım mı göçümü turaç
Bir tencere can aşını bölüşmedim mi
Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Tunceli'den, Kırşehir'den, Van'dan, Bitlis'ten
Sürekavı yemişçene gelen kim olan
Açılmış sa Çukurova yediveren gül gibi
Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Bu şeleği ben vurmadım bu gelinlere
Bu kızları ben yakmadım böyle ateşe
Sevdaları kara gece, kirpikleri güneşli
Bakma turaç, bakma bana el gibi.
Dağlara, dağlara, dağlara doğru
Yaşayanlar bir gün ölür elbette
Ağaçlarla, balıklarla
Kuşlarla ben amenna
Ağlayanlar bir gün güler elbette
Uyanmakla, Anlamakla
Bilmekle ben amenna
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette
Direnmekle, kurtulmakla
Efendiler
yoktu yok
ve tarla sınırlarında kan vardı
analar en güzel çocuklarını
çocuklar yüreklerini
ve silah hiçbir zaman
böylesine kutsal olmadı
yoktu yok
ve bıçak dayanmıştı kemiğe
açlıkta işsizlikte ezilmişlikte
kim söyler bu türküyü kim düzer bu ağıdı kim
kocaman eller midir bu bağlamalarda
efendiler efendiler efendiler!
bütün davullar gülünç
bütün silahlar saçma
onlarla gitti o davullar, şimdi yok
Hasan Hüseyin Korkmazgil
noktolama işaretleri, büyük harfle cümleye başlama gibi kurallara uymadan akıcı ve etkileyici şiir yazabilen şairimiz. Tabi Nazım kadar tepki toplamasa da payına düşüni yakında alır...
Nazım Nikmetin bıraktığı yerden aynı nitelikte devam eden devrimci bir ozan.