halka.. birincisi çok güzel bir filim aklıma korku geliyor.. ama ikinci filimde ise filimin bazı karelerinde yukardan görünen şey mikrofon muydu? bu kadar büyük bir çekim hatası olabilir miydi? ? ? işte bu sorular geliyor aklıma...
spor Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm çapında, 28 mm kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri.
Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü gibi sebeplerle göz altında beliren koyuluk: 'Benim mi Allahım bu çizgili yüz? / Ya gözler altındaki mor halkalar? '- C. S. Tarancı.
Daha önce yazdğımda filmin 1998'de Hideo Nakata'nın yönettip Kôji Suzuki'nın romanından Japon yapımı 'Ringu' olduğunu söylemiştim ama Ringu kitabı ilk defa Japonya'da 1995 yılında meğersem Chisui Takigawa tarafından 'Ringu: Kanzen-ban' olarak çok önceden TV için yapılmış ve piyasa dışı (underground) olarak çok ilgi toplamış...
Sonradan 1998'de Hideo Nakata yönetiği daha geniş ilgi görüyor. İşin ilginç yanı, bu film yapılırken proje olarak Rasen (Spiral) adında, Jôji Iida'nın adında başkasının yönettiği, Ringu 2 de yapılıyor ve iki film aynı anda (double bill olarak) sinemalarda gösterime giriyor. Lakin Ringu'yu izleyenler Spiral'dan nefret edecek kadar sevmiyorlar ve bu yüzden projenin yapımcıları ile Hideo Nakata yeniden kolları sıvayıp ikincisi bir daha baştan çekip, 1999'da Ringu 2 olarak gösterime sokuyorlar... Böylece Ring efsanesi ortaya çıkıp çekilen diğer filmler unutuluyor.
Hatta filmin üçüncüsü olan Ringu 0: Bâsudei ('Ring Ø: Birthday') 2000 yılında yapılmadan önce 1999'da 'Ringu: Saishuu-shô' ('Ring: The Final Chapter') adı altında dizisi bilem çekiliyor...
Sonradan Hollywood filmi çekip, iyice piyasalaştırıyor ama bence iyi yapıyorlar çünkü Japon Ring'lerden dolayı kafalarda oluşan sorulara güzel cevaplar getirip görsellik daha da kaliteleşiyor... Hatta 2005'te Ring 2 geliyor ve bilin bakalım yönetmeni kim?
Şaşırdığım bir olay ki yönetmi orjinal Ringu'ları yapan Hideo Nakata'nan başkası değil. Bence süper bir strateji izlenilmiş, ve filmi merakla beklemekteyim...
Özet olarak ortada dolu Ring filmi var, aman ortada bilmediğimiz başka bir videosu daha varsa dikkatli olun derim kim bilir belki gerçek Ring etrafta dolaşıyordur bile :)
The Ring filmi esasında 1998'de Hideo Nakata'nın yönettip Kôji Suzuki'nın romanından Japon yapımı ''Ringu'' filminden esinlenerek daha doğrusu sahe sahne adepte edilerek yapılmış bir filmdir. Tabi Ring versiyonu Hollywood efektleriyle baya gösterişli olmuş ama orjinal her zaman daha söz sahibidir.
Yine Kôji Suzuki'nın romanından etkilenen Hideo Nakata'nın yönettiği bir başka ödüller alan filmse Dark Waters'tır... Ringu ve Dark Waters'da paralel benzerlikler vardır. Sebebini Koji'nin yaşadığı acı tecrubelerden olduğu söyleniyor... Bu açıdan Ring filminin daha derin bir öyküsü ve felsefesi vardır. İncelemek isteyenlere bildirilir....
Ayrıca Ringu 1 - Ringu 2 ve Ringu 0 (yani Ringu 3) de çoktan yapılmış gösterime sunulmuştur. Hikayenin gerisini merak edenlerin bunları izlemelerini tavsiye ederim... ve bu demektir ki Ring 2 de yapılacak...
Merak edenler bazı sayfalardan yararlanablirler: http://www.mandiapple.com/snowblood/ring.htm http://home.swipnet.se/~w-10972/ringufan/
Filme adını veren ‘halka’ metaforu pek çok yerde anlamını yeniden üretiyor. Birincisi, üst üste yüz kere halka çizdiğinizde derinlik kazanmış bir karanlık, ürkütücü bir boşluk elde ediyorsunuz. Bu boşluk varoluşumuzun arkaik tarafına gizlenmiş, ‘cehennem’ bilgisinden başka bir şey değil. Daha başta, Dreamworks grafiğinin, hani şu aydedeye oturup bulutlara olta sallandırmış çocuğun ‘czzttt’lamasından anlıyorsunuz ters bir şeyle karşı karşıya olduğunuzu. Olacak şey değil, teknik bir arıza olabilir mi, mümkünü yok.
Mesele ince bir czzzzttt sesi/paraziti eşliğinde kendi kendine açılan TV’lere ve o TV’lerden evlere saçılan dehşete gönderme yapmakmış. Filmi öylesine ürkütücü yapan da bu ince elenmişlik sık dokunmuşluk hali zaten. Bu hal, bu yazıyı yazarken bile sık sık arkama dönüp bakmamı zorunlu kılıyor; acaba hazır klavye elimin altında iken bir kenara vasiyetimi yazsam mı gibi bir duyguya bile kapılıyorum, kapalı bir TV nin açılması olasılığı ise inanın tek başına kalp krizi geçirmeme neden olabilir. Abartmıyorum. Ring bir başyapıt değil ama gerçek bir korku filmi. Korku filmi taklidi yapan teen slasherlar bizi epey hımbıllaştırmış, Halka’yı izledikten sonra tıpkı 80’li yıllarda olduğu gibi, birkaç gün etkisinden kurtulamadım. Hâlâ acaba yazıyı yazmak için sabah ezanını mı beklesem diye lafı uzatıp duruyorum. Neyse, korkunun ecele faydası yok. Filmimizin baş kahramanı gazeteci Rachel Keller da böyle düşündü, yaşanacak 7 günü kaldığını bile bile sıkı bir araştırma içine girdi. Başta bu video kasedi önemsememişti. Ama o video kasedi aynı günde izleyen dört gencin belli bir süre sonra aynı günde ölmesi, ölenler arasında kuzeninin de bulunması hem araştırmacı merakını hem de akrabalık bağını tetiklemiş, kasedi bir şekilde ele geçirmişti. Video-kaset Bnuelvari kabus görüntülerinden oluşuyordu. Saçını tarayan bir kadın, kıyıya vurmuş ölü atlar, duvara yaslanmış merdiven, güneş tutulmasını andıran ‘halka’ şeklinde görüntüler vs. Kaset bittikten 2 sn. sonra bir telefon geliyordu, küçük bir kız sesi ‘yedi gün’ diyor ve telefonu kapatıyordu; bu, o kasedi izleyenin yedi günlük ömrü kaldığı anlamına geliyordu. Rachel kasedi meslekdaşı Noah’a izletmekte sakınca görmedi. Araştırmasına başladıktan kısa bir süre sonra yedi gün sonra öleceğini anladı, ne çare ihmalle ortada bıraktığı kasedi küçük oğlu da izlemişti artık. Noah’ın elde ettiği bulgular kasedin doğaüstü yollarla oluştuğunu, herhangi bir kamera tarafından çekilmediğini söylüyordu. İzler onları bir zamanlar at yetiştirmiş ama karısını kaybettikten sonra bütün düzeni dağılmış bir adamın yaşadığı adaya götürdü. Adam inkar etse de onlar bu ailenin küçük ve sorunlu bir kızı olduğunu ve ailenin başına gelen belalarda bu küçük kızın payı olduğunu keşfettiler. Film modern bir şehir efsanesinin, gotik dönemlere has bir ‘cadı’ fikrine eklemlenmesi ve şeytani iradenin medya aygıtlarının gücünü ve ‘ağ’ını kullanmaktaki ustalığıyla bir hastalık gibi yayılmak istemesi üzerine kurulu. Bir ABD/Japon yapımı olan filme David Lynch’in ‘Mullholand Çıkmazı’ndan tanıdığımız Naomi Watts farklı bir gerilim katıyor. Koji Suzuki’nin aynı adlı kitabından Ehren Kruger’in uyarladığı senaryonun başarılı olduğu söylenebilir, çünkü filmin en büyük kozu filmde gösterilen ya da ima edilen hiçbir şeyin harcanmaması, boşlukların itinayla doldurulması. Halka, fantastik bir konunun, kendi içinde tutarlı ve uygun zaman aralıkları ile aydınlanan bir mantık örgüsüne sahip olmak koşuluyla nasıl da ikna edici ve kökten sarsıcı olabileceğinin delili. Filme adını veren ‘halka’ metaforu pek çok kere anlamını yeniden üretiyor. Birincisi, üst üste yüz kere halka çizdiğinizde derinlik kazanmış karanlık bir boşluk elde ediyorsunuz ve bu boşluk varoluşumuzun arkaik tarafına gizlenmiş, ‘cehennem’ bilgisinden başka bir şey değil. (Bazı çocukların içiçe geçen halkalardan oluşan spiral görüntülerden korktuğunu biliyor muydunuz?) Zaten kasedi izledikten yedi gün sonra televizyon önünde bulunan cesedlerin aşırı deforme olmuş yüzlerindeki dehşet de bunu kanıtlıyor; dünyayı ayağımıza getirmede günden güne haddini aşan cihaz, ‘ayağımıza getirme’ konusunda sınır tanımıyor. İkincisi kahramanlarımız yedinci günün sonunda araştırmaya başladıkları yere dönerek koca bir ‘sıfır’ elde ediyorlar, bir başka deyişle bir halka çizmiş oluyorlar. Üçüncü bir neden ise televizyon kültürünü oluşturan sebep-sonuç denkleminin fasit bir daireye dönüşmüş olması. Filmin televizyon, video, aktarma cihazları üzerinden televizyon dünyasının üretim ve tüketim ilişkilerini eleştiren ve hatta mahkum eden protest ve entelektüel bir tavrı olduğunu söylemek lazım. Kased tarikıyle cinayet işleyen ölü-hanım kızımızın kullandığı tek kanal, birilerinin felaketlerini alıp bir hastalık gibi yayan medya ile, bulduğu herşeyi izlemek, izlemeden duramamak gibi bir zaafiyete teslim olmuş izleyici arasındaki dönüşümlü ‘mecburiyet’ ilişkisi. Bir korku filminin ‘fikir’ taşıması halinde nasıl daha da korkunç hale geleceğini gösteren ilk film -benim açımdan- Anne Rice’in romanından uyarlanan Neil Jordan imzalı ‘Vampirle Görüşme’ olmuştu. Aynı deneyimi tekrar yaşamama neden olan ‘Halka’yı bu açıdan ayrıca kutluyor ve aklından zoru olanlara şiddetle tavsiye ediyorum. Halka/Ring Yön: Gore Verbinski Oyn: Naomi Watts, Martin Henderson, Brian Cox, David Dorfman, Daveigh Chase Sen: Ehren Kruger
İzlediğim en muhteşem korku-gerilim filmi..::
Korkunç sanıp gittiğim, ama kızın kuyudan çıkarkenki halini görüp gülme krizine girdiğim sinema filmi.
kampüs içinde dolaşan 'ring' denilen aracımız :))
dusncelerınıze vurmayın halka...yoksa uretımlerınız uluşamaz halka..
halka.. birincisi çok güzel bir filim aklıma korku geliyor.. ama ikinci filimde ise filimin bazı karelerinde yukardan görünen şey mikrofon muydu? bu kadar büyük bir çekim hatası olabilir miydi? ? ? işte bu sorular geliyor aklıma...
japon versiyonu halka 2'yi izledim. ne az, ne fazla tam kararında bir gerilim, çok hoşuma gitti.
Hanginize inansam bilmem ki.
halka 2...
ilkindeki heyecanı tadamadım...cıkss olmamış...
spor Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm çapında, 28 mm kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri.
Bir tür ufak, yağlı ve tuzlu simit:
'İstanbul fırınları çocuk bileği gibi ince halkalar yaparlardı.'- R. N. Güntekin
Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü gibi sebeplerle göz altında beliren koyuluk:
'Benim mi Allahım bu çizgili yüz? / Ya gözler altındaki mor halkalar? '- C. S. Tarancı.
Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember:
'Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı.'- F. R. Atay.
Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı
Değerli metallerden yapılan çember biçimindeki süs eşyası
Su gibi sıvıların içine katı bir nesnenin düşmesiyle oluşan, gittikçe büyüyerek açılan çembere benzeyen biçim
uzak doğu versiyonunu da izledim bi ara..seviniyordum oh be bu gece ağız tadıyla bi korkacam diye..film komedi çıktı..
İkiyi izlemek nasip olmadı. 1. güzeldi.
Daha önce yazdğımda filmin 1998'de Hideo Nakata'nın yönettip Kôji Suzuki'nın romanından Japon yapımı 'Ringu' olduğunu söylemiştim ama Ringu kitabı ilk defa Japonya'da 1995 yılında meğersem Chisui Takigawa tarafından 'Ringu: Kanzen-ban' olarak çok önceden TV için yapılmış ve piyasa dışı (underground) olarak çok ilgi toplamış...
Sonradan 1998'de Hideo Nakata yönetiği daha geniş ilgi görüyor. İşin ilginç yanı, bu film yapılırken proje olarak Rasen (Spiral) adında, Jôji Iida'nın adında başkasının yönettiği, Ringu 2 de yapılıyor ve iki film aynı anda (double bill olarak) sinemalarda gösterime giriyor. Lakin Ringu'yu izleyenler Spiral'dan nefret edecek kadar sevmiyorlar ve bu yüzden projenin yapımcıları ile Hideo Nakata yeniden kolları sıvayıp ikincisi bir daha baştan çekip, 1999'da Ringu 2 olarak gösterime sokuyorlar... Böylece Ring efsanesi ortaya çıkıp çekilen diğer filmler unutuluyor.
Hatta filmin üçüncüsü olan Ringu 0: Bâsudei ('Ring Ø: Birthday') 2000 yılında yapılmadan önce 1999'da 'Ringu: Saishuu-shô' ('Ring: The Final Chapter') adı altında dizisi bilem çekiliyor...
Sonradan Hollywood filmi çekip, iyice piyasalaştırıyor ama bence iyi yapıyorlar çünkü Japon Ring'lerden dolayı kafalarda oluşan sorulara güzel cevaplar getirip görsellik daha da kaliteleşiyor... Hatta 2005'te Ring 2 geliyor ve bilin bakalım yönetmeni kim?
Şaşırdığım bir olay ki yönetmi orjinal Ringu'ları yapan Hideo Nakata'nan başkası değil. Bence süper bir strateji izlenilmiş, ve filmi merakla beklemekteyim...
Özet olarak ortada dolu Ring filmi var, aman ortada bilmediğimiz başka bir videosu daha varsa dikkatli olun derim kim bilir belki gerçek Ring etrafta dolaşıyordur bile :)
The Ring filmi esasında 1998'de Hideo Nakata'nın yönettip Kôji Suzuki'nın romanından Japon yapımı ''Ringu'' filminden esinlenerek daha doğrusu sahe sahne adepte edilerek yapılmış bir filmdir. Tabi Ring versiyonu Hollywood efektleriyle baya gösterişli olmuş ama orjinal her zaman daha söz sahibidir.
Yine Kôji Suzuki'nın romanından etkilenen Hideo Nakata'nın yönettiği bir başka ödüller alan filmse Dark Waters'tır... Ringu ve Dark Waters'da paralel benzerlikler vardır. Sebebini Koji'nin yaşadığı acı tecrubelerden olduğu söyleniyor... Bu açıdan Ring filminin daha derin bir öyküsü ve felsefesi vardır. İncelemek isteyenlere bildirilir....
Ayrıca Ringu 1 - Ringu 2 ve Ringu 0 (yani Ringu 3) de çoktan yapılmış gösterime sunulmuştur. Hikayenin gerisini merak edenlerin bunları izlemelerini tavsiye ederim... ve bu demektir ki Ring 2 de yapılacak...
Merak edenler bazı sayfalardan yararlanablirler:
http://www.mandiapple.com/snowblood/ring.htm
http://home.swipnet.se/~w-10972/ringufan/
The Ring
Şeytan kendisiyle röportaj yapılmasını bekliyor
Nihal Bengisu Karaca - [email protected] /sayi:431
Filme adını veren ‘halka’ metaforu pek çok yerde anlamını yeniden üretiyor. Birincisi, üst üste yüz kere halka çizdiğinizde derinlik kazanmış bir karanlık, ürkütücü bir boşluk elde ediyorsunuz. Bu boşluk varoluşumuzun arkaik tarafına gizlenmiş, ‘cehennem’ bilgisinden başka bir şey değil. Daha başta, Dreamworks grafiğinin, hani şu aydedeye oturup bulutlara olta sallandırmış çocuğun ‘czzttt’lamasından anlıyorsunuz ters bir şeyle karşı karşıya olduğunuzu. Olacak şey değil, teknik bir arıza olabilir mi, mümkünü yok.
Mesele ince bir czzzzttt sesi/paraziti eşliğinde kendi kendine açılan TV’lere ve o TV’lerden evlere saçılan dehşete gönderme yapmakmış. Filmi öylesine ürkütücü yapan da bu ince elenmişlik sık dokunmuşluk hali zaten. Bu hal, bu yazıyı yazarken bile sık sık arkama dönüp bakmamı zorunlu kılıyor; acaba hazır klavye elimin altında iken bir kenara vasiyetimi yazsam mı gibi bir duyguya bile kapılıyorum, kapalı bir TV nin açılması olasılığı ise inanın tek başına kalp krizi geçirmeme neden olabilir. Abartmıyorum. Ring bir başyapıt değil ama gerçek bir korku filmi. Korku filmi taklidi yapan teen slasherlar bizi epey hımbıllaştırmış, Halka’yı izledikten sonra tıpkı 80’li yıllarda olduğu gibi, birkaç gün etkisinden kurtulamadım. Hâlâ acaba yazıyı yazmak için sabah ezanını mı beklesem diye lafı uzatıp duruyorum. Neyse, korkunun ecele faydası yok. Filmimizin baş kahramanı gazeteci Rachel Keller da böyle düşündü, yaşanacak 7 günü kaldığını bile bile sıkı bir araştırma içine girdi. Başta bu video kasedi önemsememişti. Ama o video kasedi aynı günde izleyen dört gencin belli bir süre sonra aynı günde ölmesi, ölenler arasında kuzeninin de bulunması hem araştırmacı merakını hem de akrabalık bağını tetiklemiş, kasedi bir şekilde ele geçirmişti. Video-kaset Bnuelvari kabus görüntülerinden oluşuyordu. Saçını tarayan bir kadın, kıyıya vurmuş ölü atlar, duvara yaslanmış merdiven, güneş tutulmasını andıran ‘halka’ şeklinde görüntüler vs. Kaset bittikten 2 sn. sonra bir telefon geliyordu, küçük bir kız sesi ‘yedi gün’ diyor ve telefonu kapatıyordu; bu, o kasedi izleyenin yedi günlük ömrü kaldığı anlamına geliyordu. Rachel kasedi meslekdaşı Noah’a izletmekte sakınca görmedi. Araştırmasına başladıktan kısa bir süre sonra yedi gün sonra öleceğini anladı, ne çare ihmalle ortada bıraktığı kasedi küçük oğlu da izlemişti artık. Noah’ın elde ettiği bulgular kasedin doğaüstü yollarla oluştuğunu, herhangi bir kamera tarafından çekilmediğini söylüyordu. İzler onları bir zamanlar at yetiştirmiş ama karısını kaybettikten sonra bütün düzeni dağılmış bir adamın yaşadığı adaya götürdü. Adam inkar etse de onlar bu ailenin küçük ve sorunlu bir kızı olduğunu ve ailenin başına gelen belalarda bu küçük kızın payı olduğunu keşfettiler. Film modern bir şehir efsanesinin, gotik dönemlere has bir ‘cadı’ fikrine eklemlenmesi ve şeytani iradenin medya aygıtlarının gücünü ve ‘ağ’ını kullanmaktaki ustalığıyla bir hastalık gibi yayılmak istemesi üzerine kurulu. Bir ABD/Japon yapımı olan filme David Lynch’in ‘Mullholand Çıkmazı’ndan tanıdığımız Naomi Watts farklı bir gerilim katıyor. Koji Suzuki’nin aynı adlı kitabından Ehren Kruger’in uyarladığı senaryonun başarılı olduğu söylenebilir, çünkü filmin en büyük kozu filmde gösterilen ya da ima edilen hiçbir şeyin harcanmaması, boşlukların itinayla doldurulması. Halka, fantastik bir konunun, kendi içinde tutarlı ve uygun zaman aralıkları ile aydınlanan bir mantık örgüsüne sahip olmak koşuluyla nasıl da ikna edici ve kökten sarsıcı olabileceğinin delili. Filme adını veren ‘halka’ metaforu pek çok kere anlamını yeniden üretiyor. Birincisi, üst üste yüz kere halka çizdiğinizde derinlik kazanmış karanlık bir boşluk elde ediyorsunuz ve bu boşluk varoluşumuzun arkaik tarafına gizlenmiş, ‘cehennem’ bilgisinden başka bir şey değil. (Bazı çocukların içiçe geçen halkalardan oluşan spiral görüntülerden korktuğunu biliyor muydunuz?) Zaten kasedi izledikten yedi gün sonra televizyon önünde bulunan cesedlerin aşırı deforme olmuş yüzlerindeki dehşet de bunu kanıtlıyor; dünyayı ayağımıza getirmede günden güne haddini aşan cihaz, ‘ayağımıza getirme’ konusunda sınır tanımıyor. İkincisi kahramanlarımız yedinci günün sonunda araştırmaya başladıkları yere dönerek koca bir ‘sıfır’ elde ediyorlar, bir başka deyişle bir halka çizmiş oluyorlar. Üçüncü bir neden ise televizyon kültürünü oluşturan sebep-sonuç denkleminin fasit bir daireye dönüşmüş olması. Filmin televizyon, video, aktarma cihazları üzerinden televizyon dünyasının üretim ve tüketim ilişkilerini eleştiren ve hatta mahkum eden protest ve entelektüel bir tavrı olduğunu söylemek lazım. Kased tarikıyle cinayet işleyen ölü-hanım kızımızın kullandığı tek kanal, birilerinin felaketlerini alıp bir hastalık gibi yayan medya ile, bulduğu herşeyi izlemek, izlemeden duramamak gibi bir zaafiyete teslim olmuş izleyici arasındaki dönüşümlü ‘mecburiyet’ ilişkisi. Bir korku filminin ‘fikir’ taşıması halinde nasıl daha da korkunç hale geleceğini gösteren ilk film -benim açımdan- Anne Rice’in romanından uyarlanan Neil Jordan imzalı ‘Vampirle Görüşme’ olmuştu. Aynı deneyimi tekrar yaşamama neden olan ‘Halka’yı bu açıdan ayrıca kutluyor ve aklından zoru olanlara şiddetle tavsiye ediyorum. Halka/Ring Yön: Gore Verbinski Oyn: Naomi Watts, Martin Henderson, Brian Cox, David Dorfman, Daveigh Chase Sen: Ehren Kruger