hakikat şudur ki......dini kendi mülkiyetine almak isteyen bu hükümet en büyük tokadı halktan yiyecektir.......eğer bunların Allah korkusu olsa din üzerinden siyaset yapmazlar.......hala osmanlının niye yıklıldığını anlayamayanların anlaması için çok güzel bir örnektir.....akp.........
var olma sebebimiz,mesela biz bazı hakikatlara bazı gerçeklere göre hareket ederiz örneğin ölüm gerçeğini düşünerek hayatımızı ona göre düzenleriz.namaz kılıp Cenab-ı Hakk'a dua ederiz,ibadet ederiz
Hakikat Allah'tır. Herşey yalan, sonlu ve sanal görüntüden ibarettir. Herşey fani, Allah ezelden ebede bakidir. Gerçektir. Tek gerçek olandır. Ölüm bile öldürülür, yokedilir, kâinatla birlikte... Bir ALLAH kalır. Bir ALLAH vardı, herşeyden önce. Evvel'dir, Ahir'dir. Herşey çoktur. O bir'dir. Benzeri, eşi yoktur. Akılların almadığı, tek Hakikat'tir.Kînata sığmayan, küçücük beyinlere nasıl sığar ki böyle bir birkaç satırla HAKİKÂT anlatılabilsin! HAKİKÂT Tek'tir, Bir'dir! Beş anlamı olamaz! Onuraşk.
hakikat bir bedende iki şeyin birden yaşamama halidir hakikat egoyu terketmedir hakikat teslimiyettir hakikat nefsi tamamen ortadan kadırır hakikat tanrının bizi kendi boyasıyla boyamasıdır...
geri kalan ı ise sizin kendi kendinize hakikat olmanızdır bir beden de ikinçininde yaşaması
''Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın. Daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.''
''Hürriyetin olmadığı yerde hakikat şiirin ve hikayenin tüllerine bürünür...''
''Hakikat medeniyetlere göre değişir. Her medeniyetin ayrı çağları var. Çağdaşlaşma ne demek? Bizim XVI. asrımız en parlak çağımız.''
1. Hayali olmayan, görülen, mevcut olan, gerçek, doğru.
Hakikati konuşmaktan korkmayınız. (Atatürk)
Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan Elli, altmış sene gezdimse de şaşkın şaşkın. Hepimiz kendimizin bağrı yanık aşıklarıyız. Sade, ilanı çekilmez bu acayip aşkın (M. A. Ersoy, Safahat)
Rüya ile Hayal arasında Hayal ile Hakikat arasında Yalnız sen varsın Gece ile Gündüz arasında Güneşle gün arasında Yalnız sen varsın (A. H. Tanpınar, Bütün Şiirleri)
Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı Hisseden kimse hakikat sanıyor hülyayı. (Y. K. Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz)
Artık, taşan öfkesiyle, hoyrat geliyor! Altında ateş parçası bir at geliyor! Bir kuytu bulup saklanın, ey yaldızlar; Ey yaygaralar, kaçın hakikat geliyor! (A. N. Asya, Rübaiyyat-ı Arif)
Güneş balçık ile asla sıvanmaz Hakikat acıdır bir dem tatlanmaz. (İ. H. Soykut, Türk Atalar Sözü Hazinesi)
İnsanlar kafası bunları bulan, İlimdir dünyada hakikat olan Bütün bu işlerin temelim kuran İnan buna Veysel dedi ki okul” diyor (Ü. Y. Oğuzcan, Aşık Veysel)
2. Bir şeyin aslı ve esası, gerçek niteliği, iç yüzü, mahiyet.
Meselenin hakikatini kavrayamamış.
3. (Allah (c.c.) ve yaradılanlar hakkında) Bütün benzetmelerden ve mecazlardan sıyrılmış olan açık doğruluk.
Dünya güzellendi tadı kalmadı. İnsanın edebi udu kalmadı. Günahın sevabın adı kalmadı. Hakikata giden iz belli değil. (Aşık Veysel - Ü.Y. Oğuzcan)
Hakikatin kilidini Açana gazi dediler (Abdal, Halk Edebiyatı Antolojisi - S. Nüzhet)
Hakikat ehlinin olmaz nişanı. (Niyaz-i Halveti. Türk Atalar Sözü - İ.H.Soykut)
4. Sadakat, bağlılık, hak bilirlik.
O adamın hakikati çoktur.
5. (zarf) Doğrusu, gerçekten, sahiden.
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... mahşer mi hakikat mahşer. (M.A.Ersoy, Çanakkale Şehitleri)
Hakikat her vucudun canı 'ışkudur Ne can kim can içinde canı 'ışkudur (Yunus Emre Divanı - M.Tatçı)
Var Eşrefoğlu Rumi bil hakikat Vucudu fani itmekdur adı aşk. (1001 Temel, Eşrefoğlu Divanı)
Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta fakat, Sormayın iç yüzümün rengini! Yüzler karası! Beni kendimde utandırdı, hakikat şimdi, Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası! (M.A.Ersoy, Safahat)
Hakikat: Bir şeyin aslı ve esası. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sabit ve vâki. Kadırbilirlik. Sadakat. Doğruluk. Kainat ve tabiat ve ülühiyet hakkında bütün teşbih ve mecazlardan ârî ve zahir olan gerçek.
Mecazi: Karşılığı, esas olarak kullanılan kelime.
Edebiyatta: Bir kelime neyi anlatmak için konulmuş ise, bu kelimenin o manada kullanılması; göz kelimesinin, aynı o bilinen uzuv manasında kullanılması gibi (mahiyet ve mecaz)
Hakikat-ı Harciye: Hayat gibi alem-i şahadete gelmiş varlık. Hakikat-bin: Hakikatı gören, hakikatı anlayan. Hakikatşinas. Hakikata inana. Hakikat-perest: Hakkı ve hakikatı seven, hakikata inanan. Dürüst, hakikat aşığı. Hakikat-ı sabite: Sabit değişmez hakikat. Hakikat-şinas: Hakikatı doğru tanıyan, bilen. Haikata iman eden.
1. Bir lafzın (sözün) asıl mânâsı. Aslan denilince, bilinen yırtıcı hayvan kastedilir, bu mânâda kullanılırsa, hakikat olur, cesur insan mânâsında kullanılırsa, mecâz yâni hakîkî mânâsının dışında kullanılmış olur. (Molla Hüsrev)
2. Gerçek. Fizik ve kimyâ reaksiyonlarında maddenin yok olmadığı bugün kesin olarak bilinmektedir. Lavoisier adındaki Fransız kimyâgeri; ''Kimyâ tepkimelerinde, madde gayb olmaz ve yoktan meydana gelmez.'' hakîkatini tecrübe ile isbat etmiş ise de, her şeyin kimyâ tepkimesi, kimyâ kânunu ile yapıldığını zan ederek; ''Tabiatta bir şey yaratılmaz ve hiçbir şey yok edilemez'' demiştir. Bugün, yeni keşf edilen çekirdek olayları, nükleer reaksiyonlar, maddenin enerjiye döndüğünü, yok olduğunu, Lavoisier'in aldanmış olduğunu göstermektedir. (M. Sıddîk bin Saîd)
Alan sensin veren sensin kılan sen, Ne verdinse odur dahi nemiz var. Hakîkat üzre anlayıp bilen sen, Ne verdinse odur dahi nemiz var. (Azîz Mahmûd Hüdâyî)
3. Kötülüklerin kalbden tekellüfsüzce, zorlanmadan gitmesinin gerçekleşmesi, fenâ(Allahü teâlâdan başka her şeyi unutma) mertebesi. Tarîkat ve hakîkatten maksat, ihlâsı (her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapma hâlini) elde etmektir. (İmâm-ı Rabbânî)
Şerîatin (dînin) emirlerini yapmak, tarîkatin ve hakîkatin hâllerine kavuşmak, hep nefsin tezkiyesi, yâni temizlenmesi ve kalbin tasfiyesi yâni parlaması içindir. Nefs temizlenmedikçe ve kalb Allahü teâlâdan başkasının sevgisinden selâmet bulmadıkça, kurtulmadıkça hakîkî îmân hâsıl olmaz, ele geçmez. Felâketlerden, azâblardan kurtulmak için, hakîkî îmâna kavuşmak lâzımdır. (İmâm-ı Rabbânî)
4. Mâhiyet. Kur'ân-ı kerîmde bulunan bilgiler üç kısımdır: Bir kısmını, hiçbir kuluna bildirmemiştir. Zâtının ve sıfatlarının hakîkati ve gaybden haber vermek böyledir. İkinci kısım, yalnız peygamberlerine bildirdiği esrâr (sırlar) dır. Üçüncü kısım bilgileri, pe ygamberine bildirmiş ve bütün ümmetine bildirmesini emretmiştir. (Hâdimî)
hakikat şudur ki......dini kendi mülkiyetine almak isteyen bu hükümet en büyük tokadı halktan yiyecektir.......eğer bunların Allah korkusu olsa din üzerinden siyaset yapmazlar.......hala osmanlının niye yıklıldığını anlayamayanların anlaması için çok güzel bir örnektir.....akp.........
'Allah' vardı ve O'nunla beraber bir şey yoktu! . Bu an, 'O an'! . 'Hadis ve Hz. Ali'
HAKIKAT 'MI'RÂC' OLA
Tâc mâ'rifet tâcidir,
Sanma gayri tâc ola!
Taklit ile tok olan,
Hakikatte aç ola! ..
Düse düsüp aldanma,
Kendini hayrete salma;
Hak'dan gayri ne vardir
Tâ'bire muhtaç ola! ..
Sana âlem görünen,
Hakikatte Allâh'tir! ..
Allâh Bir'dir vallâhi,
Sanma ki birkaç ola! ..
Bir agaçtir, bu âlem
Meyvesi olmus adem
Maksud olan meyvedir
Sanma ki agaç ola! ..
Bu adem meyvesinin
Çekirdegi özündür…
Sonsuz bu âlem - adem
Bir anda tarac ola! ..
Bu sözlerin meâli,
Kisi kendin bilmektir..
Kendi kendin bilene,
Hakîkat mi'rac ola! ..
Hak denilen Özündür,
Özündeki sözündür;
Gaybî özün bilene,
Rubûbiyet tâc ola! ..
Gaybî Sun'ullah
var olma sebebimiz,mesela biz bazı hakikatlara bazı gerçeklere göre hareket ederiz örneğin ölüm gerçeğini düşünerek hayatımızı ona göre düzenleriz.namaz kılıp Cenab-ı Hakk'a dua ederiz,ibadet ederiz
Hakikat Allah'tır. Herşey yalan, sonlu ve sanal görüntüden ibarettir. Herşey fani, Allah ezelden ebede bakidir. Gerçektir. Tek gerçek olandır. Ölüm bile öldürülür, yokedilir, kâinatla birlikte... Bir ALLAH kalır. Bir ALLAH vardı, herşeyden önce. Evvel'dir, Ahir'dir. Herşey çoktur. O bir'dir. Benzeri, eşi yoktur. Akılların almadığı, tek Hakikat'tir.Kînata sığmayan, küçücük beyinlere nasıl sığar ki böyle bir birkaç satırla HAKİKÂT anlatılabilsin!
HAKİKÂT Tek'tir, Bir'dir! Beş anlamı olamaz!
Onuraşk.
Allah-a hakikatten yola çıkmak,meşakkat;
Allah-tan yola çıkıp varılan şey,hakikat...
N.F.K
kelime 'hak'tan türediğine göre
hakikatte 'hak'tan gelenler olabilir ancak..
hepimiz insanız..kimileri büyüyo..kimileri gelişio... :)))
'yaşam bizi yaşıyor'...
hakikat bir bedende iki şeyin birden yaşamama halidir
hakikat egoyu terketmedir
hakikat teslimiyettir
hakikat nefsi tamamen ortadan kadırır
hakikat tanrının bizi kendi boyasıyla boyamasıdır...
geri kalan ı ise sizin kendi kendinize hakikat olmanızdır bir beden de ikinçininde yaşaması
Allah'ın tüm insanlığa verdiği bir armağan...
asıl olan, gerçek olan. doğru olan anlamını taşıyan kelimedir
Hakikat... Kederin hakikati allahtan uzaklık,safanın hakikati Allaha yakınlık,varlığın hakikati Allahta yok olmak,aşkın hakikati allahı sevmek...
kendinle ilk defa tanışmak...
ne senin olan senin..
ne de benim olan benim..
sermaye tarafından soyuluyoruz... :)
Anlamak Meşakkat....
Aslında var olan
ama çoğu zaman göremediyimiz, farkedemediyimiz.
var olani oldugu gibi görmek ve göstermektir dürüst olmak
aslında hiçbirşey yok...
insanlar bir hiç
ALLAH
ikimizde züğürtüz desene ;)
Hakikatin bir vechesini icimizde,digerlerini disimizda aramaliyiz.
hakikatler
yapraklarını hiçbir sonbaharın
dökemediği asırlık ağaçlardır
''Hakikat, kaderin imzasız mektubu.''
''Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın. Daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı.
Hakikat mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.''
''Hürriyetin olmadığı yerde hakikat şiirin ve hikayenin tüllerine bürünür...''
''Hakikat medeniyetlere göre değişir. Her medeniyetin ayrı çağları var. Çağdaşlaşma ne demek? Bizim XVI. asrımız en parlak çağımız.''
Cemil Meriç
Büyük Sözlükte:
hakikat (isim, Arapça)
1. Hayali olmayan, görülen, mevcut olan, gerçek, doğru.
Hakikati konuşmaktan korkmayınız. (Atatürk)
Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan
Elli, altmış sene gezdimse de şaşkın şaşkın.
Hepimiz kendimizin bağrı yanık aşıklarıyız.
Sade, ilanı çekilmez bu acayip aşkın
(M. A. Ersoy, Safahat)
Rüya ile
Hayal arasında
Hayal ile
Hakikat arasında
Yalnız sen varsın
Gece ile
Gündüz arasında
Güneşle gün arasında
Yalnız sen varsın
(A. H. Tanpınar, Bütün Şiirleri)
Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı
Hisseden kimse hakikat sanıyor hülyayı.
(Y. K. Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz)
Artık, taşan öfkesiyle, hoyrat geliyor!
Altında ateş parçası bir at geliyor!
Bir kuytu bulup saklanın, ey yaldızlar;
Ey yaygaralar, kaçın hakikat geliyor!
(A. N. Asya, Rübaiyyat-ı Arif)
Güneş balçık ile asla sıvanmaz
Hakikat acıdır bir dem tatlanmaz.
(İ. H. Soykut, Türk Atalar Sözü Hazinesi)
İnsanlar kafası bunları bulan,
İlimdir dünyada hakikat olan
Bütün bu işlerin temelim kuran
İnan buna Veysel dedi ki okul” diyor
(Ü. Y. Oğuzcan, Aşık Veysel)
2. Bir şeyin aslı ve esası, gerçek niteliği, iç yüzü, mahiyet.
Meselenin hakikatini kavrayamamış.
3. (Allah (c.c.) ve yaradılanlar hakkında) Bütün benzetmelerden ve mecazlardan sıyrılmış olan açık doğruluk.
Şeriat, tarikat yoktur varana
Haikat marifet andan içeri.
(Yunus Emre Divanı - F.K.Timurtaş)
Dünya güzellendi tadı kalmadı.
İnsanın edebi udu kalmadı.
Günahın sevabın adı kalmadı.
Hakikata giden iz belli değil.
(Aşık Veysel - Ü.Y. Oğuzcan)
Hakikatin kilidini
Açana gazi dediler
(Abdal, Halk Edebiyatı Antolojisi - S. Nüzhet)
Hakikat ehlinin olmaz nişanı.
(Niyaz-i Halveti. Türk Atalar Sözü - İ.H.Soykut)
4. Sadakat, bağlılık, hak bilirlik.
O adamın hakikati çoktur.
5. (zarf) Doğrusu, gerçekten, sahiden.
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... mahşer mi hakikat mahşer.
(M.A.Ersoy, Çanakkale Şehitleri)
Hakikat her vucudun canı 'ışkudur
Ne can kim can içinde canı 'ışkudur
(Yunus Emre Divanı - M.Tatçı)
Var Eşrefoğlu Rumi bil hakikat
Vucudu fani itmekdur adı aşk.
(1001 Temel, Eşrefoğlu Divanı)
Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini! Yüzler karası!
Beni kendimde utandırdı, hakikat şimdi,
Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası!
(M.A.Ersoy, Safahat)
Lügatta:
Hakikat: Bir şeyin aslı ve esası. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sabit ve vâki. Kadırbilirlik. Sadakat. Doğruluk. Kainat ve tabiat ve ülühiyet hakkında bütün teşbih ve mecazlardan ârî ve zahir olan gerçek.
Mecazi: Karşılığı, esas olarak kullanılan kelime.
Edebiyatta: Bir kelime neyi anlatmak için konulmuş ise, bu kelimenin o manada kullanılması; göz kelimesinin, aynı o bilinen uzuv manasında kullanılması gibi (mahiyet ve mecaz)
Hakikat-ı Harciye: Hayat gibi alem-i şahadete gelmiş varlık.
Hakikat-bin: Hakikatı gören, hakikatı anlayan. Hakikatşinas. Hakikata inana.
Hakikat-perest: Hakkı ve hakikatı seven, hakikata inanan. Dürüst, hakikat aşığı.
Hakikat-ı sabite: Sabit değişmez hakikat.
Hakikat-şinas: Hakikatı doğru tanıyan, bilen. Haikata iman eden.
Sözlükte (TDK) :
hakikat -ti
isim (haki:kat) (Arapça)
1. Bir işin doğrusu, gerçek, asıl, esas:
'Fakat ben başka bir şey yapacağım, bir şey ki bütün hakikatleri önüme serecek.'- R. H. Karay.
2. Gerçeklik:
'Dünyanın döndüğü bir hakikattir.'- S. F. Abasıyanık.
3. (zarf) Gerçekten:
'Beni oyaladı, lâkin hakikat adamakıllı içerlemiş.'- M. Ş. Esendal.
Dini Sözlükte: HAKÎKAT:
1. Bir lafzın (sözün) asıl mânâsı.
Aslan denilince, bilinen yırtıcı hayvan kastedilir, bu mânâda kullanılırsa, hakikat olur, cesur insan mânâsında kullanılırsa, mecâz yâni hakîkî mânâsının dışında kullanılmış olur. (Molla Hüsrev)
2. Gerçek.
Fizik ve kimyâ reaksiyonlarında maddenin yok olmadığı bugün kesin olarak bilinmektedir. Lavoisier adındaki Fransız kimyâgeri; ''Kimyâ tepkimelerinde, madde gayb olmaz ve yoktan meydana gelmez.'' hakîkatini tecrübe ile isbat etmiş ise de, her şeyin kimyâ tepkimesi, kimyâ kânunu ile yapıldığını zan ederek; ''Tabiatta bir şey yaratılmaz ve hiçbir şey yok edilemez'' demiştir. Bugün, yeni keşf edilen çekirdek olayları, nükleer reaksiyonlar, maddenin enerjiye döndüğünü, yok olduğunu, Lavoisier'in aldanmış olduğunu göstermektedir.
(M. Sıddîk bin Saîd)
Alan sensin veren sensin kılan sen, Ne verdinse odur dahi nemiz var. Hakîkat üzre anlayıp bilen sen, Ne verdinse odur dahi nemiz var.
(Azîz Mahmûd Hüdâyî)
3. Kötülüklerin kalbden tekellüfsüzce, zorlanmadan gitmesinin gerçekleşmesi, fenâ(Allahü teâlâdan başka her şeyi unutma) mertebesi.
Tarîkat ve hakîkatten maksat, ihlâsı (her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapma hâlini) elde etmektir.
(İmâm-ı Rabbânî)
Şerîatin (dînin) emirlerini yapmak, tarîkatin ve hakîkatin hâllerine kavuşmak, hep nefsin tezkiyesi, yâni temizlenmesi ve kalbin tasfiyesi yâni parlaması içindir. Nefs temizlenmedikçe ve kalb Allahü teâlâdan başkasının sevgisinden selâmet bulmadıkça, kurtulmadıkça hakîkî îmân hâsıl olmaz, ele geçmez. Felâketlerden, azâblardan kurtulmak için, hakîkî îmâna kavuşmak lâzımdır.
(İmâm-ı Rabbânî)
4. Mâhiyet.
Kur'ân-ı kerîmde bulunan bilgiler üç kısımdır: Bir kısmını, hiçbir kuluna bildirmemiştir. Zâtının ve sıfatlarının hakîkati ve gaybden haber vermek böyledir. İkinci kısım, yalnız peygamberlerine bildirdiği esrâr (sırlar) dır. Üçüncü kısım bilgileri, pe ygamberine bildirmiş ve bütün ümmetine bildirmesini emretmiştir.
(Hâdimî)