buğday başaklarının rüzgarda üşümesi balıkların suyu titretmesi ve kuşların kanat çırpmasına benzer gözlerindeki aydınlık o kadar masum o kadar çocuksu ve o kadar hüzünlerden uzak....
Gözleri bulut rengindeydi, yok, melekût rengindeydi, atmosfer, kurşuni ilksizlik sabahı rengindeydi, ruh... Rengindeydi. Haaa! Anladım; gözleri tümüyle ruh rengindeydi, ruh ne renktedir? Ruh mu? Bilmeyecek ne var?
Ruh tümden ne renktedir, ne renktedir... Onun gözleri rengindedir. Buğu ne renktedir? Onun gözleri renginde değil midir? Gözleriyle düş kuruyor, gözleriyle düşünüyor gibiydi, gözlerinin bir yerler gördüğünü sanmıyorum.
buğday başaklarının rüzgarda üşümesi
balıkların suyu titretmesi
ve kuşların kanat çırpmasına benzer gözlerindeki aydınlık
o kadar masum
o kadar çocuksu
ve o kadar hüzünlerden uzak....
'Stagecoach' (1939)
John Ford
görünenden çok görünenin iç dünyasını
Gözleri bulut rengindeydi, yok, melekût rengindeydi, atmosfer, kurşuni ilksizlik sabahı rengindeydi, ruh... Rengindeydi. Haaa! Anladım; gözleri tümüyle ruh rengindeydi, ruh ne renktedir? Ruh mu? Bilmeyecek ne var?
Ruh tümden ne renktedir, ne renktedir... Onun gözleri rengindedir.
Buğu ne renktedir? Onun gözleri renginde değil midir? Gözleriyle düş kuruyor, gözleriyle düşünüyor gibiydi, gözlerinin bir yerler gördüğünü sanmıyorum.
Çok az insanda gördüğüm...