Hasan Ali Toptaş’ın romanından uyarlanan, Ümit Ünal’ın yönettiği 2008 yapımı Gölgesizler filmi girdikleri labirentte kaybolan kahramanların öykülerini anlatır. Gölgesizler, Ümit Ünal ‘ın dördüncü filmidir.. Bence romana sadık kalmıştır. Senaryosunda ötekileştirme vurgusunu ağırlaştırır.
''Aydınlık, sükunetli bir berber dükkanında tuhaf bir öfke''.
''Köyün berberi Cıngıl Nuri yıllar önce alıp başını gitmiştir. Nuri ‘den umudu kesmeyen tek kişi karısı kalmış, bir çare için kapısını çaldığı köy imamının şehevi istismarıyla artık Nuri’nin dönmesini değil, dönmemesini umar olmuştur.(yaktı yandırdı bizi köyün imamı) Nuri geri döner, tam da İmam ’ın okuduğu ezan sırasında karısının karşısına çıkar. O gün Cıngıl Nuri ‘nin karısıyla çocukları, bir de köy muhtarının platonik aşkı Güvercin hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Arayıp tarayıp bir çıkar yol bulamayan Muhtar, köyün bilgesi Kör Dede ‘ye gider.(canım bilgeler:)..) Dede,bir hikaye anlatır: Dokuz karısı, bir avlu dolusu çocuğu olan asker kaçağı Hamdi ile “hem orospu hem evliya” Aynalı Fatma:)) Bu ikisi bir kez birlikte olmuşlar, birbirlerini öyle bir bitirmişlerdir ki Fatma da yok olmuştur Hamdi de. Hamdi ilişki sırasında ruhunu teslim etmiş fakat devlet nazarında aylar sonra, cephede ölmüştür. Hangisi Hamdi’dir peki? Sevişirken ölen mi, cepheden vefat haberi gelen mi?''
orta çağda lanetlenen kişilerin gölgesi olmadığı zannedilirdi (cadılar,vampirler vs.) ve bu gün bize medeniyeti insanlığı öğretmeye çalışan (!) ve geçmişimizde barbar olduğumzu söyleyen bu canlılar orta çağda yalnız yaşayan kadınları ve yaşlı insanları cadı veya vampir diyerek katletmişlerdir cadı avı denilen av partileri düzenleyerek canlı canlı yakarak...
Hasan Ali Toptaş’ın romanından uyarlanan, Ümit Ünal’ın yönettiği 2008 yapımı Gölgesizler filmi girdikleri labirentte kaybolan kahramanların öykülerini anlatır.
Gölgesizler, Ümit Ünal ‘ın dördüncü filmidir..
Bence romana sadık kalmıştır. Senaryosunda ötekileştirme vurgusunu ağırlaştırır.
''Aydınlık, sükunetli bir berber dükkanında tuhaf bir öfke''.
''Köyün berberi Cıngıl Nuri yıllar önce alıp başını gitmiştir. Nuri ‘den umudu kesmeyen tek kişi karısı kalmış, bir çare için kapısını çaldığı köy imamının şehevi istismarıyla artık Nuri’nin dönmesini değil, dönmemesini umar olmuştur.(yaktı yandırdı bizi köyün imamı) Nuri geri döner, tam da İmam ’ın okuduğu ezan sırasında karısının karşısına çıkar. O gün Cıngıl Nuri ‘nin karısıyla çocukları, bir de köy muhtarının platonik aşkı Güvercin hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Arayıp tarayıp bir çıkar yol bulamayan Muhtar, köyün bilgesi Kör Dede ‘ye gider.(canım bilgeler:)..) Dede,bir hikaye anlatır: Dokuz karısı, bir avlu dolusu çocuğu olan asker kaçağı Hamdi ile “hem orospu hem evliya” Aynalı Fatma:)) Bu ikisi bir kez birlikte olmuşlar, birbirlerini öyle bir bitirmişlerdir ki Fatma da yok olmuştur Hamdi de. Hamdi ilişki sırasında ruhunu teslim etmiş fakat devlet nazarında aylar sonra, cephede ölmüştür. Hangisi Hamdi’dir peki? Sevişirken ölen mi, cepheden vefat haberi gelen mi?''
Bknz: Girit Labirenti
orta çağda lanetlenen kişilerin gölgesi olmadığı zannedilirdi (cadılar,vampirler vs.)
ve bu gün bize medeniyeti insanlığı öğretmeye çalışan (!) ve geçmişimizde barbar olduğumzu söyleyen bu canlılar orta çağda yalnız yaşayan kadınları ve yaşlı insanları cadı veya vampir diyerek katletmişlerdir
cadı avı denilen av partileri düzenleyerek canlı canlı yakarak...
Hasan Ali Toptaş'ın romanı. Bütün romanları gibi zor bir roman. Dili her zamanki kadar olağanüstü.