Terasa oturup konuşuyoruz biralarımızı içerken. Biraz kendimden bahsettikçe gülümseyerek 'Existential sweet baby girl from Albania in Istanbul! '* diye tanımlıyor beni. :) Bira içicisi olmadığını, şarabı tercih ettiğini söylüyor ve şarap içmeye odasına davet ediyor beni.
İçerisi karman çorman, ayna önünde bir fincan, fincanın içinde muz kabuğu, yerlerde giysiler, yatak darmadağın... Odadaki tek kadehe şarap doldurup bana uzatıyor, kendisi de şişeyi alıp içmeden önce kendi dilinde birşeyler söylüyor. Giysilerine bakıyorum, giysi tasarımcısı olduğumu söyleyince ilgisini çekiyor. 'Garip değil mi, eski kız arkadaşlarım hep modacıydı.' diyor. Kendi yaptığı armalı punk ceketlerini işaret ederek 'Bu fikirleri onlardan mı aldın? ' diye soruyorum. 'Onlar fikirleri benden çaldı! ' diyor, gülüyoruz.
Pek çok şeyden bahsediyoruz küçücük odasında, kendi yazdığı kitabından, 'supertheory of supereverything'** kavramıdan, her varlığın içinde gizli bulunduğuna inandığı 'akıl'dan, her şeyden... Öyle rahatım, öyle özgürce içimden geleni söylüyorum ki sanki karşımdaki liseden arkadaşım!
Fakat ben nedense pek melankolik bir günümdeyim ve sürekli varoluşçu saçmalıklar sorup duruyorum :) 'Yaptığın işi çok sevdiğin belli ama bazen uyandığında hepsi sana anlamsız gelmiyor mu? ' diyorum mesela, yatağa uzanırken, gözlerimi tavana dikmişim. Ama o hiç yılmıyor, bu konserin ardından nasıl böyle enerjik olduğuna şaşıyorum, tükenmeyen hevesiyle bana hayatın ne kadar güzel olduğunu tekrarlamasına hayran kalıyorum...
'Kendimi çok harcadım.' diyorum, kirlenmiş hissettiğim bir dönem, arınmak istiyorum. Bana gülüyor ve daha çok genç ve güzel olduğumu, içimdeki bu huzursuz hisleri bir şeylere dönüştürmem gerektiğini yoksa tehlikeli olacağını söylüyor. Bunu aslında bal gibi ben de biliyorum...
Tekrar terasa çıktığımızda bana bir şeyler yazmasını istiyorum, önümde çömelip üzerimdeki beyaz büstiyere birşeyler karalıyor. Sonradan okuyorum: 'Stay strong sweet baby! Eug. Hutz'*** Bu sözleri en zor zamanlarda hatırlayacağım aylar, yıllar sonra...
İki saat sonra uçakları var, gitmek zorunda. Saçlarımı sımsıkı tutarak gözlerime içimi okur gibi bakarak söz vermemi istiyor. Kendime aptalca birşey yapmayacağıma söz vermemi... 'Söz veremem' diyorum, neden bu kadar boğazım düğüm düğüm o günlerde, şimdi hatırlamıyorum. 'En azından kendine söz vermek zorundasın! ' diyor, beni alnımdan öpüp gidiyor.
Hayatıma giren en ilham verici, en özgün, en enerji dolduran insan... Ertesi yıl tekrar karşılaştığımızda fazla konuşma fırsatım olmadı ama onun gibi birinin varlığını bilmek bile çok güzel. Kimbilir belki başka bir zaman başka bir yerde başka bir şekilde yine karşılaşırız, yine konuşuruz ve bu sefer ben de ona hayatın ne kadar değerli olduğunu söylerim.. :)
* Varoluşçu tatlı bebek Arnavut kız, İstanbul'da ** 'theory of everything' adlı fizik teorisine gönderme yapan Eugene'in ortaya attığı kavram, ayrıca son albümlerindeki şarkılardan birinin adıdır. *** Güçlü kal,tatlı bebek!
Elemanları Ukraynalı, Rus, Etiopyalı, İsrail asıllı gibi dünyanın farklı yerlerinden gelip birbirlerini bulmuş, bulmakla da çok iyi etmiş olan Amerika'da yaşayan müzik grubu.
Gypsy-punk tarzını ortaya çıkaran, daha doğrusu meşhur eden en önemli grup sayılabilir. Çünkü pek çok Balkan kökenli müzisyenin şimdiye dek yaptığından çok farklı şeyler vaad ettiğini, hiperaktif sahne şovları, aşırı enerjik ve coşkulu şarkıları, reggea-hip hop-punk-rock-folk tarzlarını lezzetli karışımlara dönüştürmeleri ile kanıtlamıştır.
2002 yılında ilk çıkışını yapmış olan grup ülkemizde bir iki senedir tanınmaya başladı. Rock'n'Coke festivalindeki şovlarıyla herkesin dikkatini çekti, akıllarda yer etti. Ardından Sabancı Üniversitesi şenliğinde ve son olarak da Efes One Love Festival'de performanslarını sergilediler.
Benzersiz üslupları, eğlenceli ve bizim kültürümüze çok yakın gelen müzikleri, genç ve dinamik tavırları, özellikle de frontman Eugene Hütz'ün enteresan kişiliğini yansıtan şarkı sözleri ve müzik-hayat felsefesi üzerine yazdıklarıyla çok etkileyici bir grup.
'Müzikte bir devrim gerçekleştirmek amacıyla New York'a gelip grubu topladığını' söyleyen Eugene Hütz'le şahsen tanışıp konuşma şansına sahip olmuş biri olarak, kendisini daha ayrıntılı tanıtmak isterim....
Eugene Hütz'le bir akşam...
Karşımızda bizi almak için otel odasının terasından aşağı inen bir rockstar! İnanması zor_rüya gibi!
Kıpkırmızı giyinmiş, baştan aşağı, sımsıcak kucaklıyor ikimizi...
Terasa oturup konuşuyoruz biralarımızı içerken. Biraz kendimden bahsettikçe gülümseyerek 'Existential sweet baby girl from Albania in Istanbul! '* diye tanımlıyor beni. :) Bira içicisi olmadığını, şarabı tercih ettiğini söylüyor ve şarap içmeye odasına davet ediyor beni.
İçerisi karman çorman, ayna önünde bir fincan, fincanın içinde muz kabuğu, yerlerde giysiler, yatak darmadağın... Odadaki tek kadehe şarap doldurup bana uzatıyor, kendisi de şişeyi alıp içmeden önce kendi dilinde birşeyler söylüyor. Giysilerine bakıyorum, giysi tasarımcısı olduğumu söyleyince ilgisini çekiyor. 'Garip değil mi, eski kız arkadaşlarım hep modacıydı.' diyor. Kendi yaptığı armalı punk ceketlerini işaret ederek 'Bu fikirleri onlardan mı aldın? ' diye soruyorum. 'Onlar fikirleri benden çaldı! ' diyor, gülüyoruz.
Pek çok şeyden bahsediyoruz küçücük odasında, kendi yazdığı kitabından, 'supertheory of supereverything'** kavramıdan, her varlığın içinde gizli bulunduğuna inandığı 'akıl'dan, her şeyden... Öyle rahatım, öyle özgürce içimden geleni söylüyorum ki sanki karşımdaki liseden arkadaşım!
Fakat ben nedense pek melankolik bir günümdeyim ve sürekli varoluşçu saçmalıklar sorup duruyorum :) 'Yaptığın işi çok sevdiğin belli ama bazen uyandığında hepsi sana anlamsız gelmiyor mu? ' diyorum mesela, yatağa uzanırken, gözlerimi tavana dikmişim. Ama o hiç yılmıyor, bu konserin ardından nasıl böyle enerjik olduğuna şaşıyorum, tükenmeyen hevesiyle bana hayatın ne kadar güzel olduğunu tekrarlamasına hayran kalıyorum...
'Kendimi çok harcadım.' diyorum, kirlenmiş hissettiğim bir dönem, arınmak istiyorum. Bana gülüyor ve daha çok genç ve güzel olduğumu, içimdeki bu huzursuz hisleri bir şeylere dönüştürmem gerektiğini yoksa tehlikeli olacağını söylüyor. Bunu aslında bal gibi ben de biliyorum...
Tekrar terasa çıktığımızda bana bir şeyler yazmasını istiyorum, önümde çömelip üzerimdeki beyaz büstiyere birşeyler karalıyor. Sonradan okuyorum: 'Stay strong sweet baby! Eug. Hutz'*** Bu sözleri en zor zamanlarda hatırlayacağım aylar, yıllar sonra...
İki saat sonra uçakları var, gitmek zorunda. Saçlarımı sımsıkı tutarak gözlerime içimi okur gibi bakarak söz vermemi istiyor. Kendime aptalca birşey yapmayacağıma söz vermemi... 'Söz veremem' diyorum, neden bu kadar boğazım düğüm düğüm o günlerde, şimdi hatırlamıyorum. 'En azından kendine söz vermek zorundasın! ' diyor, beni alnımdan öpüp gidiyor.
Hayatıma giren en ilham verici, en özgün, en enerji dolduran insan... Ertesi yıl tekrar karşılaştığımızda fazla konuşma fırsatım olmadı ama onun gibi birinin varlığını bilmek bile çok güzel. Kimbilir belki başka bir zaman başka bir yerde başka bir şekilde yine karşılaşırız, yine konuşuruz ve bu sefer ben de ona hayatın ne kadar değerli olduğunu söylerim.. :)
* Varoluşçu tatlı bebek Arnavut kız, İstanbul'da
** 'theory of everything' adlı fizik teorisine gönderme yapan Eugene'in ortaya attığı kavram, ayrıca son albümlerindeki şarkılardan birinin adıdır.
*** Güçlü kal,tatlı bebek!
Elemanları Ukraynalı, Rus, Etiopyalı, İsrail asıllı gibi dünyanın farklı yerlerinden gelip birbirlerini bulmuş, bulmakla da çok iyi etmiş olan Amerika'da yaşayan müzik grubu.
Gypsy-punk tarzını ortaya çıkaran, daha doğrusu meşhur eden en önemli grup sayılabilir. Çünkü pek çok Balkan kökenli müzisyenin şimdiye dek yaptığından çok farklı şeyler vaad ettiğini, hiperaktif sahne şovları, aşırı enerjik ve coşkulu şarkıları, reggea-hip hop-punk-rock-folk tarzlarını lezzetli karışımlara dönüştürmeleri ile kanıtlamıştır.
2002 yılında ilk çıkışını yapmış olan grup ülkemizde bir iki senedir tanınmaya başladı. Rock'n'Coke festivalindeki şovlarıyla herkesin dikkatini çekti, akıllarda yer etti. Ardından Sabancı Üniversitesi şenliğinde ve son olarak da Efes One Love Festival'de performanslarını sergilediler.
Benzersiz üslupları, eğlenceli ve bizim kültürümüze çok yakın gelen müzikleri, genç ve dinamik tavırları, özellikle de frontman Eugene Hütz'ün enteresan kişiliğini yansıtan şarkı sözleri ve müzik-hayat felsefesi üzerine yazdıklarıyla çok etkileyici bir grup.
'Müzikte bir devrim gerçekleştirmek amacıyla New York'a gelip grubu topladığını' söyleyen Eugene Hütz'le şahsen tanışıp konuşma şansına sahip olmuş biri olarak, kendisini daha ayrıntılı tanıtmak isterim....
dinlerken insanı zıp zıp zıplatan, en mutsuz anda bile insana derdini unutturan çingenelerden oluşan neşeli grup