Melankoli insanın varoluşundan beri süregelmiş bir ruhsal durum ve yaşam tarzı olmuştur. İnsanın toplumdan uzaklaşması,yalnızlığı seçmesi, kendi içine yönelmesi, kuşku duyup sorular sorması ve uyumsuz olması her çağda yaşanan bir durumdur. Melankoli derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur. Melankolik mizaçlı kişiler mutsuzdur. Diğer insanlarla yakın ilişkiler içine girmekten kaçarlar. Yaşamı boş ve anlamsız bulurlar. Keder, mutsuzluk ve değersizlik duyguları içindedirler.
Resim sanatında melankoli bir konu olmasının yanında tasvir edilen figürün ruh halidir ya da izleyende bıraktığı etkidir. Eski Yunan resminde de 20. yüzyıl resminde de bu tür bir figüre rastlanabilir. Bu resimler insanın içinde bulunduğu trajik durumun sanatçıda uyandırdığı durumu ortaya koyar. Ortaçağ’da karışık, karanlık ve dini baskılar altındaki ortamda sanatçılarda bu trajikliği ortaya koyan yapıtlar üretmişlerdir. Kuzey ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının içinde bulunduğu durumu, acılı ve gülünç halleri düşlerle besleyerek resimlerine aktarmışlardır. Romantik ressamlar da yaşadıkları çağdan memnun olmayıp geçmişe özlem duymuş düşlere ve doğaya yönelmişlerdir. Doğanın görkemini ve insanın doğa karşısında güçsüzlüğünü, çaresizliğini vermeye çalışmışlardır Sembolist ressamlarda düşler ve hayallerden yola çıkarak simgesel bir ifade kullanmışlardır. Ruh ve melankoli iki önemli unsur olmuştur. Doğanın ruhunu verirken çağrışımlara ve sembollere başvurmuşlardır. Her sanatçı kendi gördükleri, yaşadıklarını, edebiyattan aldıklarını, imgelem ve düş gücüyle bir araya getirip ifade etmiştir. Munch renklerle veya bir takım duruşlar ve pozlarla ruhsal sıkıntıları simgesel olarak ortaya koymuştur.
İtalyan Ressam Giorgio De Chirico (1888-1978) Carlo Carra ile birlikte Metafizik Resmin kurucularındandır. Atina’da ve Münih’te –Böcklin Okulunda- resim eğitimi görmüş olan Chirico Böcklin’in yapıtlarından etkilenmiştir. Nietzsche ve Schopenhauer’in felsefesine ilgi duymuştur. Bu isimler Chirico’nun dünya ve sanat görüşlerinin belirlenmesinde rol oynamışlardır. Daha sonra Paris’e gitmiş burada metafizik resim anlayışını geliştirmiştir. Sıradan nesnelerin ardındaki gerçeği, nesneler arasındaki gizemli ilişkilerle vermeye çalışmıştır. Nesneleri kendi ortamlarından koparıp farklı mekanlarda – meydanlarda- bir araya getirir. Yapıtları gerçeküstücüleri etkilemiştir. “Chirico’nun kentleri, kemerleri, bir meydandaki anıtları, geçen trenleri, terzi mankenleri, durumları belirsiz bir beklenti haline sokan bir ışık seli içindeydi. Bu bir akşam ışığıydı; çarpıktı, gecenin müjdecisiydi. Gölge resmin dışındaki bir kişinin gölgesiydi; ama gecenin gündüzün içinde olamayışı gibi varolmaksızın oradaki yerini alıyordu ya da hemen hemen oradaki yerini almak üzereydi. Chirico’nun resminde acı vardı” (1) . Resimlerinin isimleri onun melankolik durumunu ve yalnızlığını açığa vurur: ‘Bir şairin öğleden sonra melankolisi’, ‘Güzel bir Öğleden sonra Melankolisi’, ‘Bir sokağın gizemi ve melankolisi’, ‘Bir politikacının melankolisi’ gibi...
Güzel bir Öğleden Sonra Melankolisi’nde geleneksel perspektif kuralları içinde kenara yerleştirilmiş yuvarlak kemerli bir arkadı olan bina yer alır. Binanın önünde bir meydan ve bu meydanda kaide üzerinde uzanmış bir pozisyonda heykel bulunur. Meydanın diğer tarafında da karaltı halinde bir yapı vardır. Arka planda ise bir tepede kurulmuş yerleşim bölgesi göze çarpar. Resmin ön planında görülen arkadlı –kemerli açıklıklardan oluşan bölüm- binaya dönük figür başını önüne eğmiş, muhtemelen elleriyle yüzünü tutmaktadır. Bu figür Böcklin’in Odysseus tasviriyle büyük bir benzerlik içindedir. Orada da arkası dönük bir figür aynı şekilde durur. Ancak o figürün tamamı koyu renklidir. Chirico’nun resminde figürün uzatılmış gölgesi de gösterilmiştir. Ayrıca elini çenesine dayamış heykelin de kaidesiyle birlikte gölgesi vardır. Akdeniz güneşinin ışıkları bu gölgeleri uzatır. Resimde bir dinginlik,zamansızlık, durgunluk ve ıssızlık hakimdir. Bu durum resme oldukça gizemli bir hava vermektedir. Yalnız bir insanın melankolisi meydana hakim olmuştur.Chirico’nun Böcklin’in Odysseus figüründen etkilenip yaptığı bir resmi de The Enigma of Oracle’dır. Sağdaki figürün başı aşağıya dönük, kolları göğsünde kavuşturulmuş ve düşünür bir pozisyondadır. Solda ise siyah bir perde arkasında bir heykelin üst kısmı görülür. Düşünür tapınaktan aşağıya doğru bakar. Bu onun geçmişe bakışıdır. Arkadaki heykel ise geleceği temsil eder. İki figürün arasındaki duvar ise şimdiyi gösterir. Düşünür romantik ve dişi olanı, heykel ise klasik ve erkek olanı çağrıştırarak karşıtlık oluşturur.. Yapının dışındaki bulutlar ve evler yapının içindeki sessizlikle tema ve kompozisyon açısından denge oluşturur. Nietzsche’ den etkilendiği bilinen Chirico, onun sezgilerle bilmece çözme – enigma-, öngörü ve kehanet gibi terimlerine ve sanatı bilinçaltından gelen imgelerle açığa vurma olarak ele almasına da resimleriyle katılır.
Issız bir meydan, donmuş kent görünümü, perspektif içinde gizemli bir arkad, uzanan gölgeler, heykel, manken Chirico’nun 1910 sonrası resimlerinde sıklıkla görülen öğelerdir. Geometrik formları sembolik olarak kullanır. Geometriye ve perspektife felsefi ve şiirsel anlamlar yükleyerek metafizik kaygıları ortaya koyar.
Bir Sokağın Gizemi ve Melankolisi’ ’nde yine arkadlı binalar, perspektif ve gölgelerle karşılaşırız. Resmin yarısından çoğu karanlık ve gölgeli diğer kısmı aydınlıktır. Gölgeler varolmayan şeylere aittir. Sadece kendileri vardır. Resmin kenarından çember çeviren uzun saçlı bir kız gölgesi girer. Sağ tarafta ön kısımdaki arkadlı yapının önünde arka kapıları açık, içi boş bir vagon durur. Vagonun bir kısmı aydınlıktır. Yapının yan kısmından uzanmış bir insan gölgesi ve yanında bir direk gölgesi yer alır. Perspektif kurallarına uygunluk bu resimde de kendini gösterir. Arkadlı binanın uzatılmış perspektifi, gökyüzünün koyu tonları, caddenin ıssızlığı, bomboş alanlar, gölgeler gizemli ve melankolik bir durumu ortaya koyar. “ Chirico Nietzsche’nin İtalya seyahati sırasında ‘Turin’de her şey hayalettir, meydanın geometrisi sonsuzluğa özlemi açığa vurur’ sözlerini bu sahneyle resmetmiş gibidir” (2) . Gerçeküstü bir dış dünyanın, hayal ile gerçeğin kaynaştığı resimler yapmıştır Chirico. Her iki resimde de boşluk ve ıssızlığın ifadesi metafizik niteliktedir.
Notlar (1) Passeron, René, Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990. s:28 (2) Faerna, J. Mana, De Chirico, Harry N. Abrams. Inc. Publishers, New York, 1995. s:19 ---------- Nalan Yılmaz - 28 Temmuz 2003, Pazartesi
resimleri italyan film yönetmeni 'michelangelo antonioni'yi etkilemiştir...
de Chirico'nun resimlerinde melankoli
Melankoli insanın varoluşundan beri süregelmiş bir ruhsal durum ve yaşam tarzı olmuştur. İnsanın toplumdan uzaklaşması,yalnızlığı seçmesi, kendi içine yönelmesi, kuşku duyup sorular sorması ve uyumsuz olması her çağda yaşanan bir durumdur. Melankoli derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur. Melankolik mizaçlı kişiler mutsuzdur. Diğer insanlarla yakın ilişkiler içine girmekten kaçarlar. Yaşamı boş ve anlamsız bulurlar. Keder, mutsuzluk ve değersizlik duyguları içindedirler.
Resim sanatında melankoli bir konu olmasının yanında tasvir edilen figürün ruh halidir ya da izleyende bıraktığı etkidir. Eski Yunan resminde de 20. yüzyıl resminde de bu tür bir figüre rastlanabilir. Bu resimler insanın içinde bulunduğu trajik durumun sanatçıda uyandırdığı durumu ortaya koyar. Ortaçağ’da karışık, karanlık ve dini baskılar altındaki ortamda sanatçılarda bu trajikliği ortaya koyan yapıtlar üretmişlerdir. Kuzey ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının içinde bulunduğu durumu, acılı ve gülünç halleri düşlerle besleyerek resimlerine aktarmışlardır. Romantik ressamlar da yaşadıkları çağdan memnun olmayıp geçmişe özlem duymuş düşlere ve doğaya yönelmişlerdir. Doğanın görkemini ve insanın doğa karşısında güçsüzlüğünü, çaresizliğini vermeye çalışmışlardır Sembolist ressamlarda düşler ve hayallerden yola çıkarak simgesel bir ifade kullanmışlardır. Ruh ve melankoli iki önemli unsur olmuştur. Doğanın ruhunu verirken çağrışımlara ve sembollere başvurmuşlardır. Her sanatçı kendi gördükleri, yaşadıklarını, edebiyattan aldıklarını, imgelem ve düş gücüyle bir araya getirip ifade etmiştir. Munch renklerle veya bir takım duruşlar ve pozlarla ruhsal sıkıntıları simgesel olarak ortaya koymuştur.
İtalyan Ressam Giorgio De Chirico (1888-1978) Carlo Carra ile birlikte Metafizik Resmin kurucularındandır. Atina’da ve Münih’te –Böcklin Okulunda- resim eğitimi görmüş olan Chirico Böcklin’in yapıtlarından etkilenmiştir. Nietzsche ve Schopenhauer’in felsefesine ilgi duymuştur. Bu isimler Chirico’nun dünya ve sanat görüşlerinin belirlenmesinde rol oynamışlardır. Daha sonra Paris’e gitmiş burada metafizik resim anlayışını geliştirmiştir. Sıradan nesnelerin ardındaki gerçeği, nesneler arasındaki gizemli ilişkilerle vermeye çalışmıştır. Nesneleri kendi ortamlarından koparıp farklı mekanlarda – meydanlarda- bir araya getirir. Yapıtları gerçeküstücüleri etkilemiştir. “Chirico’nun kentleri, kemerleri, bir meydandaki anıtları, geçen trenleri, terzi mankenleri, durumları belirsiz bir beklenti haline sokan bir ışık seli içindeydi. Bu bir akşam ışığıydı; çarpıktı, gecenin müjdecisiydi. Gölge resmin dışındaki bir kişinin gölgesiydi; ama gecenin gündüzün içinde olamayışı gibi varolmaksızın oradaki yerini alıyordu ya da hemen hemen oradaki yerini almak üzereydi. Chirico’nun resminde acı vardı” (1) . Resimlerinin isimleri onun melankolik durumunu ve yalnızlığını açığa vurur: ‘Bir şairin öğleden sonra melankolisi’, ‘Güzel bir Öğleden sonra Melankolisi’, ‘Bir sokağın gizemi ve melankolisi’, ‘Bir politikacının melankolisi’ gibi...
Güzel bir Öğleden Sonra Melankolisi’nde geleneksel perspektif kuralları içinde kenara yerleştirilmiş yuvarlak kemerli bir arkadı olan bina yer alır. Binanın önünde bir meydan ve bu meydanda kaide üzerinde uzanmış bir pozisyonda heykel bulunur. Meydanın diğer tarafında da karaltı halinde bir yapı vardır. Arka planda ise bir tepede kurulmuş yerleşim bölgesi göze çarpar. Resmin ön planında görülen arkadlı –kemerli açıklıklardan oluşan bölüm- binaya dönük figür başını önüne eğmiş, muhtemelen elleriyle yüzünü tutmaktadır. Bu figür Böcklin’in Odysseus tasviriyle büyük bir benzerlik içindedir. Orada da arkası dönük bir figür aynı şekilde durur. Ancak o figürün tamamı koyu renklidir. Chirico’nun resminde figürün uzatılmış gölgesi de gösterilmiştir. Ayrıca elini çenesine dayamış heykelin de kaidesiyle birlikte gölgesi vardır. Akdeniz güneşinin ışıkları bu gölgeleri uzatır. Resimde bir dinginlik,zamansızlık, durgunluk ve ıssızlık hakimdir. Bu durum resme oldukça gizemli bir hava vermektedir. Yalnız bir insanın melankolisi meydana hakim olmuştur.Chirico’nun Böcklin’in Odysseus figüründen etkilenip yaptığı bir resmi de The Enigma of Oracle’dır. Sağdaki figürün başı aşağıya dönük, kolları göğsünde kavuşturulmuş ve düşünür bir pozisyondadır. Solda ise siyah bir perde arkasında bir heykelin üst kısmı görülür. Düşünür tapınaktan aşağıya doğru bakar.
Bu onun geçmişe bakışıdır. Arkadaki heykel ise geleceği temsil eder. İki figürün arasındaki duvar ise şimdiyi gösterir. Düşünür romantik ve dişi olanı, heykel ise klasik ve erkek olanı çağrıştırarak karşıtlık oluşturur.. Yapının dışındaki bulutlar ve evler yapının içindeki sessizlikle tema ve kompozisyon açısından denge oluşturur. Nietzsche’ den etkilendiği bilinen Chirico, onun sezgilerle bilmece çözme – enigma-, öngörü ve kehanet gibi terimlerine ve sanatı bilinçaltından gelen imgelerle açığa vurma olarak ele almasına da resimleriyle katılır.
Issız bir meydan, donmuş kent görünümü, perspektif içinde gizemli bir arkad, uzanan gölgeler, heykel, manken Chirico’nun 1910 sonrası resimlerinde sıklıkla görülen öğelerdir. Geometrik formları sembolik olarak kullanır. Geometriye ve perspektife felsefi ve şiirsel anlamlar yükleyerek metafizik kaygıları ortaya koyar.
Bir Sokağın Gizemi ve Melankolisi’ ’nde yine arkadlı binalar, perspektif ve gölgelerle karşılaşırız. Resmin yarısından çoğu karanlık ve gölgeli diğer kısmı aydınlıktır. Gölgeler varolmayan şeylere aittir. Sadece kendileri vardır. Resmin kenarından çember çeviren uzun saçlı bir kız gölgesi girer. Sağ tarafta ön kısımdaki arkadlı yapının önünde arka kapıları açık, içi boş bir vagon durur. Vagonun bir kısmı aydınlıktır. Yapının yan kısmından uzanmış bir insan gölgesi ve yanında bir direk gölgesi yer alır. Perspektif kurallarına uygunluk bu resimde de kendini gösterir. Arkadlı binanın uzatılmış perspektifi, gökyüzünün koyu tonları, caddenin ıssızlığı, bomboş alanlar, gölgeler gizemli ve melankolik bir durumu ortaya koyar. “ Chirico Nietzsche’nin İtalya seyahati sırasında ‘Turin’de her şey hayalettir, meydanın geometrisi sonsuzluğa özlemi açığa vurur’ sözlerini bu sahneyle resmetmiş gibidir” (2) . Gerçeküstü bir dış dünyanın, hayal ile gerçeğin kaynaştığı resimler yapmıştır Chirico. Her iki resimde de boşluk ve ıssızlığın ifadesi metafizik niteliktedir.
Notlar
(1) Passeron, René, Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990. s:28
(2) Faerna, J. Mana, De Chirico, Harry N. Abrams. Inc. Publishers, New York, 1995. s:19
----------
Nalan Yılmaz - 28 Temmuz 2003, Pazartesi
metafizik resim yapmış bir adamdır kendileri. Muz, antik heykeller ve boş sokaklardaki gölgeler aklımda kalmış.